Kadının Adı Yok - Duygu Asena Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap

Kadının Adı Yok kimin eseri? Kadının Adı Yok kitabının yazarı kimdir? Kadının Adı Yok konusu ve anafikri nedir? Kadının Adı Yok kitabı ne anlatıyor? Kadının Adı Yok PDF indirme linki var mı? Kadının Adı Yok kitabının yazarı Duygu Asena kimdir? İşte Kadının Adı Yok kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi

Yazar: Duygu Asena

Yayın Evi: Doğan Kitap

İSBN: 9789759916169

Sayfa Sayısı: 184

Kadının Adı Yok Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Geniş bir okur kitlesine ulaşan bu yapıt,1998'de müstehcen bulunarak yasaklandı. İki yıl süren dava sonucunda yayımına tekrar izin verildi ve aynı yıl yönetmen Atıf Yılmaz tarafından filme alındı.

(Tanıtım Bülteninden)

Kadının Adı Yok Alıntıları - Sözleri

  • Mutlu bir sabah, ne istediğimi biliyorum. Kendime inanıyorum. Kendimi seviyorum. Yaşayacağım, daha çok şey öğreneceğim, savaşacağım. Aykırı mı, peki, aykırı olacağım. Kendime ihanet etmeyeceğim, onlara uymayacağım, onlar kim, kim öğretmiş onlara bu kuralları, kim karar vermiş bizi etiketlemeye, kim bizi, onların altında yaşamaya mahkum etmiş, onlar için, onların kuralları doğrultusunda, aşksa yaşamımın ilkesi, aşk için yaşayacağım, heyecansa yaşamımın çekirdeği, heyecansız kalmayacağım, ünse ünlü olacağım, işse, işimde en yüksek yere geleceğim, paraysa zengin olacağım, boyun eğmekse eğmeyeceğim , tümü birdense tümünü yapacağım, onlar kendi çıkarlarına uygun kalıplarına sokamayacaklar beni, kendi diledikleri etiketi yapıştıramayacaklar üzerime, onların koruması altına girmeyeceğim, benim onlardan hiç-bir eksiğim yok, bunu onlara kanıtlayacağım, hiç kimsenin muavini olmayacağım ben ....
  • "Baba sevgisi, görseydim başkasında, sevgiyi aramazdım."
  • "İnsan, yaşamında eksik olanı herşey sanıyor"
  • "Erkekler ilk olmak isterler, ilk ve tek, yalnız onu tanısın, başkalarını bilmesin, en iyi o sansın isterler... Onların zevk almaları gerek, biz almamalıyız, biz yalnızca onlara zevk vermeliyiz, verirken de damgalanmalı, itilip kakılmalıyız..."
  • Güçlü olmalısınız, kendi gücünüze inanmalı ama gerçekten güçlü olmak için çabalamalısınız. İnsanların içinde, kendinden güçsüz gördüğü birini ezmek, ona buyurmak, onu kendine hizmet ettirmek dürtüleri var, insanların tümünde bu var ve ne yazık ki bu güçsüzler ordusu, kendini güçsüz görenler kadınlar. O zaman neden onlara emirler yağdırmasınlar, neden buyurmasınlar, neden kendilerine hizmet ettirmesinler, neden birçok hakkı yalnız kendilerine ait görmesinler? Biz izin vermemeliyiz buna. Eğer siz ilk buyurmada, ilk kısıtlamada, ilk tokatta hayır diyemezseniz, bunlar sürer gider. Ama kararlı bir hayır pek çok şeyin çözümü olacaktır. “
  • ...bir şeyi daha öğrendim: birisini zorlarsan, en doğal isteklerine, karşı çıkarsan, “Hayır” dersen, o iş o birisi için çok büyük önem kazanıyor. Yapacağım diye sonuna kadar gidiyor.
  • Sen bile farkında değilsin, yaşam boyu karşına dikilip duranlar kimler? Sen bile, farkına varmadan savaşıyorsun. Bir düşün bakalım... Adamlar... Babalar, abiler, kocalar, sevgililer, müdürler, şefler, arkadaşlar... Ya hayır, olmaz diyorlar, ya sen delisin, kötüsün diyorlar, ya gel, gitme, beceremezsin diye seni etkilemeye çalışıyorlar, ya kötü kadın, orospu, bakire değil diye yargılıyorlar, damgalıyorlar. Ve biz... İşte biz, onlara bu izni veriyoruz.
  • "İnsanın özgür olabilmesi için, bağlı olduğu ya da ona bağlı olan bir kedi bile olmamalı mı yaşamında... Sevmek mi insanı bağımlı kılan? Acımak mı insanı sinirlendiren? Kısıtlanmak mı insanı sevgisizliğe iten? Özgür ve bağımsız olmak için, bir canlı, bir tek canlı bile olmamalı mı insanın yaşamında? Özgürlüğün bedeli bu mu? Bu, yalnızlık mı?"
  • Hep aynı şeyler, söylesem ne olacak... Bir koca üzüntü, bir büyük acı... Sonra... Hiç.
  • Kadınız biz. Ezik olmalıyız, güçsüz olmalıyız, onlara uymalıyız. Uymazsak kırarlar, döverler, biçerler. Üzülme, her şey düzelecek.
  • “Bilmiyorum ama erkeklerle böyle şeyler yapanlara orospu diyorlar.” Durmadan üsteliyor Günseli, Fügen çok kızgın. “Ben size bir şey söyleyeyim mi, ister yatın ister yatmayın, hepiniz için söylenebilir bu söz, yolda yürüdüğünüz için söylenebilir, mektuplaştığınız için söylenebilir, âşık olduğunuz için söylenebilir, arabalarına bindiğiniz için...”
  • İçimden ağlamak geliyor...
  • İnsan kararlı olunca dağları devirebilirmiş meğer.

Kadının Adı Yok İncelemesi - Şahsi Yorumlar

“. Duygu Asena’nın adıyla bütünleşen eser; kadın meselesini geniş bir toplumsal platforma taşımış, Duygu Asena’yı Türk okuyucusuna iddialı bir isimle tanıtmıştır. Asena’nın yumuşatarak ve sadeleştirerek feminizmin söylemlerini geniş kadın kitlelerine sunduğu Kadının Adı Yok dönemi için öncü bir eserdir. Kitap baştan sona bir kadınlık hali öyküsüdür. Türkiye’de eğitimli meslek sahibi kadınların dahi hak ve özgürlüklerini kullanmakta nasıl sorunlar yaşadığı, toplumun ve yerleşik değerlerin karşısında kendini savunan kadının nasıl sistem tarafından dışlandığı romanda açık seçik anlatılmıştır. Roman kadının hem bireysel hem de toplumsal sorunlarını tespit etme hem de bu sorunlarla nasıl başa çıkılacağını göstermesi açısından bir özgürleşme hikâyesidir. Aşkı yücelten, kadınlara onurlu ve eşit bir hayatın nasıl yaşanacağını, inandığı gibi yaşamayı ve bundan suçluluk duymamayı öğütleyen eser, Şirin Tekeli’nin deyimiyle bir kadın manifestosudur. Bir başka ifadeyle toplumun ikiyüzlülüğüne bir karşı çıkış olarak değerlendirilmesi gereken roman, topluma ve kadına yöneltilen tabularla nasıl hesaplaşılacağını anlatmakta, kadınların kendi hayatlarına ve kadınlıklarına sahip çıkmaları öğütlenmektedir. Eser bütünüyle kadının sosyo-ekonomik ve psikolojik olarak güçlü olmasının özgürlüğüne açılan tek yol olduğunu vurgulamaktadır. Kadının kabul edilebilir sınırlar içinde yaşaması, evine ve kocasına hizmet etmesini öğütleyen sisteme ciddi bir cevap niteliğindedir. Kadının Adı Yok edebî yönü zayıf bir eserdir. Yazarının da çeşitli vesilelerle ifade ettiği gibi yalnızca mesaj vermek, kadın sorununu toplumsal düzleme taşımak için yazılmıştır. Gerçekten de eser ve yazarı amacına ulaşmış, roman yayımlandığı tarihten itibaren kadının çığlığını güçlü bir şekilde duyurmuştur.” Duygu Asena hakkında araştırma yaparken üsttede alıntıladığım roman üzerine bir inceleme ile karşılaştım ayrıntılı okumak isterseniz. https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/898655 Bana göre Kitap evet toplumsal cinsiyet eşitsizliğini ve feminizmi anlatsa da aşk başlığı altında hemcinsine saygısızlık yapamazsın ya da evlilik bu kadar laçkalaşmamalıydı bu noktada yazara asla katılmıyorum. Eşine eskisi kadar ilgi duymuyorsan veya başka birine ilgi duymaya başkadıysan ayrılıp hayatına bakabilmelidir. Bu noktada Romanda bahsedilen özgürlük savaşı veya dürüstlük timsali tavırları kabul etmiyorum. Kendi annesine aynısı yapılmıştı ne kadar öfkelenmişti ve kendisi bunu bir başka kadına yapıyor. Ve bunu normalleştirmeye çalışıyor. Özgürlük cinsellik değil kesinlikle. Feminizm bu değil kesinlikle. Kadınların yaşadığı Cinsiyet eşitsizliğinin yol açtığı kadının öğrenimi, iş yaşamına katılımı ve gelirini olumsuz olarak etkileyerek ve toplumsal baskı oluşturarak kadının sağlığı başta olmak üzere ilişkin pek çok sorunu açıkça söyleyen yazarın kadın kadına niçin düşman olduğunu sorgularken başka bir kadının ve çocuğunun huzurunu yok sayması fazlasıyla yanlıştı ve konudan uzaklaşmasına yol açtı. Ve tabiki de mehmetin tavrını da kesinlikle kabul etmiyor ve onaylamıyorum. Kadın karakterin “damgalandığı” gibi erkek karakterinde aynı tepkileri alması ve “damgalanması”gerekiyordu. Herkesin okuması gerektiğini özellikle de erkek okurların okuması gerektiğine inandığım bir kitaptır. Keyifli okumalar dilerim. (Şeyda Kendirci)

Kadın Olduğunun Farkında Değilsen , Adın Olsa Ne Olmasa Ne: Sakin, anlaşılır hatta kitaptan bahsetmeyi de başaracağım bir inceleme yazmak istiyorum. Yaşadıklarımı anlatsam , şu oldu, bu oldu diye izaha çalışsam da biliyorum ki yine de anlaşılır olamayacağım. Onlarca kez ölmem gerekirdi Fiziken defalarca kez rahatsızlıklar ile mücadele etmiş olsam da ruhumun gücüne binlerce kez minnettarım. İnsan, sadece namus kavramıyla değil de eğitim , meslek, hayat standartları ve mutlululuk üzerine önem verilen bir çocukluk geçirip tamamen disiplin üzerine kurulu bir meslekte uzun yıllar çalıştıktan, bir evlilik yapıp devam ettiremeyip ayrılınca , ilişkilere , kadınlara erkeklere dair doktora yapmış gibi oluyor. Genç kızlık, evlilik kadınlık, evlilik bitimi dulluk ne çok unvan veriliyor kadınlara. Kim demiş ki adı yok diye? Kadınlar bile az biraz geçmişlerinden bahsetmeye başlasınlar ‘’ ben kızken’’ deyimini ne sık kullanırlar. Hiç haz etmediğim kelimelerdir ‘’ ben kızken’’ kadınlığının safhalarını bekarete bağlama ezikliği ve sonrasında ‘’ ben kızken’’ dönemini ‘’ evli barklı kadın olacağım ben ona göre davranmalıyım ‘’ geçiş zavallığı. Evlilik geçiş dönemi demişken; uzun yıllar oldu boşanalı birkaç arkadaşımın aracılığı ile dest-i izdivacıma talip olan beyler oldu ve o kadar trajikomik anlar yaşadım ki halen tebessümle hatırlarım. ‘’Çoluğum çocuğum evli, eşim beş sene kadar önce vefat etti, emekliyim bir evim ve maaşım var, çocuklarımın eğitimi , evliliği derken bana evlenme sırası gelmedi, eee artık bir ayağımız da çukurda evlenirsek birlikte hacca gider , ibadetimizi yaparız. Siz de kapanırsınız benim çevremde açık kadın pek hoş karşılanmaz ben de gani gani sevaba girerim ‘’ diyen bir beyefendi vardı . İbadetimi Allah için değil de onun sevaba girmesine vesile olmam için isteyen . Ancak tüm bunları istediğini rahatlıkla söylerken çocuklarımın evliliğime dahil olmasını istemediğini gizlemekten çekinmeyen. Açık olmak, ibadetlerini eksik yapmak günah ama çocuklarının varlığından rahatsız olmak, onları kabul etmemek oldukça sevap. ‘’ Eşim çok geçimsizdi, ne çok çaba sarf ettim evliliğim sürsün diye , inanır mısınız bir tokat bile atmadım ama kadın deliydi deli. Ne annemi istedi ne de çocuklarına analık edebildi. (Benim akıllı olduğumu düşündü gibi :)) Mecburen boşandım ‘’ diyen adamın geçmişinde eşine şiddet uyguladığı için defalarca uzaklaştırma kararı aldığını , kadının aylarca korunma kanunundan faydalandığını öğrendiğimi bilmeden saatlerce dinledim yalanlarını. Kusura bakmasın kimse; ısmarlama aşk, ısmarlama evlilik, ısmarlama kadınlık olmuyor . Daha doğrusu ben yapamıyorum dedim ve oldukça da mutlu bir şekilde hayatıma devam ettim. Erkeğin keyfine göre belirlenen anlarda ve hazlarda sevişmek, onu mutlu ediyorken mutsuzluğunu gizlemek, utanç duyuyor olmak, doğurmak isteyip istemediğinin kararını erkeğin tercihiyle seçmek !!! Tabii ki ADINIZ OLMAZ.. Duygu Asena, cesur bir yazar. Cinselliği ve kadını anlatırken o kadar güzel ifadeler kullanıyor ki kitabı okumadan önce feminist duygulara sahipseniz , düşmansanız ilişkilere, babaya, abiye sevgiliye, eşe , duygularınızda esneklik olduğunuzu hissedeceksiniz. Akıllı, sağlam duruşlu bir kadını yaratmanın fomüllerini veriyor, kendisini, annesini ve kız kardeşinin öykülerini anlatırken. Kimimiz yediğimiz kazıklar sonrası akıllanıyor, kimimiz daha doğuştan itibaren aklını temkinli kullanıyor, kimimiz ise bir türlü akıllanmıyor. Ama lütfen rica ediyorum bu kitabı; Her halinde kendinden memnun güçlü, ayakta durmayı başarabilen kadınlar okusun . Kocasının ya da bir erkeğin arkasına sığınan , yalnızlıktan korkan, bu kadar eziyet yeter artık boşanacağım deyip de ertesinde sosyal medya hesaplarından sahte gülücük pozları veren ADI OLMAYAN KADINLAR okumasın. . Kaç yaşına gelirse gelsin ‘’ azıcık aşım ağrısız başım’’ felsefesini reddedip sorgulayan , yargılayan değer verip , değer alabilen kadınlar okusun. Tüm hayatı boyunca bir halt öğrenememişlikleriyle yaşayan, kendini tanımayan , biten bir ilişki sonrası gidene ağlayan , yalvaran karakter yoksunu ADI OLMAYAN KADINLAR okumasın. Üç beş fazla mal mülk sahibi olmak için hayallerini , gençliğini , kişiliğini , bunlar yetmeyince de vücudunu satanlar , hemcinslerine ölümcül darbeler vuran o….pular hiç okumasın. İsterim ki kadının yanında durmak için çabalayan , ruhuna uygun adımlar ile girmeyi öğrenmek isteyen tüm erkekler okusun. Keyifli okumalar.. (Ferah)

Kadın olmak demek koca bir dağı sırtında taşımak sanki…: Önce doğuyorsun. İki yaşında bir çocukken bile sana gelinlik giydirerek ilerde bir gün yaşayacaklarının temellerini atıyorlar. “Evlilik senin tek idealin” fikrini ta o zaman aklına koyuyorlar. Sonra her sağlıklı kadın gibi regl oluyorsun. Kızdın, adın genç kız oluveriyor o zaman. Sonra utanıyorsun, sağlıklı olmaktan utanıyorsun, adını söylemeye bile utanıyorsun, “hastayım” diyorsun. Sancılar içinde kıvranırken bile, bunu babandan ve abinden saklaman gerektiği öğretiliyor sana. Sana öğrettikleri tek şey “kızların yapabilecekleri ve yapamayacakları” Tüm hayatın bunun üzerine kurulu. Sonra evlenince kadın oluyorsun, ha bire ismin değişiyor. Çünkü erkek değilsin, bir tek onların tek ismi olur. Erkekler bekar da olsa, evli de olsa, boşanmış da olsa, eşi de ölse tek ismi vardır: “erkek” Kız, kadın, bayan, dul olmazlar bizler gibi, onların tek adı vardır. Evlenirsin, sonra yazarın söylediği gibi: “Mutlu kadın gibi yapacaksın. Evlenir evlenmez, o adamın ilerde bir yabancı olabileceğini bilmeden, o adamın bir gün gelip, o sevdiğin, tanıdığın adam olmayabileceğini bilemeden, bir gün ondan ayrılabileceğini düşünmeden bir çocuk yapmak gerektiğini sanıyordum.” Bu pasaj ne kadar tanıdık değil mi? Sosyal medyada “kocişko” diye dolanan dünyanın en mutlu kadınları gibi görünen kadınları hani! Gözlerinin içine bakıp, “bugün nasılsın” diye sormayan ama her gün mutlu mesut fotoğraflar paylaşan o kadınlar. Bir kadının tek hayatı, evindeki mobilya, perdeler, kahve fincanları, sosyal medya olabilir mi? Biz bir kere dünyaya geliyoruz onda da mış gibi yaşamlar neden? Neden mutsuz bu kadınlar? Neden kocişkoları dışında bir şeyleri yokmuş gibi davranıyorlar? Çocuk yapmayı neden bir seviye atlamak gibi görüyorlar? Ben sanırım cevabı biliyorum, kendi olamadıkları için böyle. Toplumun seni kabul etme standartları var, “belli bir yaşta evleneceksin, çocuk yapacaksın, ikinci çocuğu yapmayınca sorup duracaklar, sonra ikinci çocuğu yapacaksın, ömür boyu tepende olacak o toplum, ha bire senin adına kararlar verecekler. Aksi halde dışlanacaksın, hele ki kadınsan, adın kötüye çıkacak. ” Asena’nın da dediği gibi: “Bana bak bunları kimseye anlatma sakın, sonra senin için orospu derler.” “Ben size bir şey söyleyeyim mi, ister yatın ister yatmayın, hepiniz için söylenebilir bu söz, yolda yürüdüğünüz için söylenebilir, mektuplaştığınız için söylenebilir, âşık olduğunuz için söylenebilir, arabalarına bindiğiniz için...” Tüm yukarıda yakındıklarımla mücadele eden çok cesur bir kadın var bu kitapta. Her şeyden çok kendisine saygısını yitirmeyen bir kadın, sevmediğinde “sevmiyorum” diyebilen, “çocuk yapmak istemiyorum” diyebilen, rol yapmak yerine “boşanmak istiyorum” diyebilen çok güçlü bir kadın. Tüm haksızlıkları sorgulayan ve karşısında duran bir kadın. Zaten olması gereken şeyler için bin kat daha çaba harcayan bir kadının hikayesi bu. Peki ama neden? Neden zor bu kadar kendin olmak, özgür olmak? Bu kez erkekleri çok suçlamayacağım, yazarında dediği gibi, kadının düşmanı yine kadın oluyor. “Sen erkeksin, sen kadınsın” diye evvela annelerimiz söylüyor bize. Evde kocanla kavga ettiysen “aman her evde olur, kocandır döver de sever de” diye söyleyen anneler yok mu? O anneler, çocuklarının gözleri önünde dayak yiyip, yıllar sonra kendi oğullarının da eşlerine dayak atmasının suçluları değil mi? “Ben babana, senin için katlandım.” diyen anneler var hani, belki de katlanarak en büyük kötülükleri yapmışlardır bize… O annelerin oğulları şiddete eğilimli olmuştur belki de, kızları da kocalarına katlanmayı öğrenmiştir, mutsuz olduğunda eyleme geçmemeyi, şiddet gördüğünde boşanmak yerine ölmeyi… Ya babalar, onlar da sütten çıkmış ak kaşık mı? Hasan Ali Toptaş’ın çok sevdiğim bir cümlesi var: “Babalar alınlarımıza yazılmış yalnızlıklarımızdır.” Yeni nesil için değil belki ama bizim neslin çocuklarının bir çoğu bu durumu bilir. Bizim anne babamıza sevmeyi ayıp diye öğretmişler, sevmeyi bilmezler. Peki biliyor musunuz o sevilmeyen çocuklar büyüdüklerinde ne oluyor? O sevgi açlığını nasıl kapatıyorlar biliyor musunuz? Sevilmeyi bilmemiş ki sevmeyi bilsin o çocuk, kimi seveceğini bilmiyor, bazen de sevildiğini sanıyor. Yine burada okurken hüzünlendiğim o alıntıyı paylaşmak istiyorum: “Baba, ben evlendiğimde eve bir sarı kanarya almıştın. Meğer beni çok severmişin de, arkamdan sarı kanaryam dermişin. Baba, ben hâlâ bir erkek sevgisine muhtaç, her seni seviyorum’un peşinden mi gideceğim? Baba, sen beni seviyormuşsun meğer... Bundan böyle her seni seviyorum’un peşinden gitmeme gerek yok, değil mi? Baba, sen beni seviyormuşsun meğer, her başımı göğsüne dayayana ağlamam için bir neden yok, değil mi? Baba, sen beni sevmişsin, sevgi, bir erkeğin sevgisi hiç eksik olmamış ki hayatımdan... Baba, seni seviyorum’lar da yetmiyor artık bana... Onları her şey sanmıştım... İnsan yaşamında eksik olanı, her şey sanıyor... Ama artık sanmayacağım baba...” Anne babalar! Çok sevin çocuklarınızı, hele hele kızlarınızı! Sonra hayata bir-sıfır yenik başlıyorlar. Son sözleri de yazar söylesin: “Güçlü olmalısınız. Bu tümce sık sık kullanılınca anlamını yitiriyor. Güçlü olmalısınız, kendi gücünüze inanmalı ama gerçekten güçlü olmak için çabalamalısınız. İnsanların içinde, kendinden güçsüz gördüğü birini ezmek, ona buyurmak, onu kendine hizmet ettirmek dürtüleri var, insanların tümünde bu var ve ne yazık ki bu güçsüzler ordusu, kendini güçsüz görenler kadınlar. O zaman neden onlara emirler yağdırmasınlar, neden buyurmasınlar, neden kendilerine hizmet ettirmesinler, neden birçok hakkı yalnız kendilerine ait görmesinler? Biz izin vermemeliyiz buna. Eğer siz ilk buyurmada, ilk kısıtlamada, ilk tokatta hayır diyemezseniz, bunlar sürer gider. Ama kararlı bir hayır pek çok şeyin çözümü olacaktır. “Beni seviyorsan, istiyorsan bana buyurma, beni kendinden küçük görme, biz eşitiz, böyle görmüyorsan giderim.” O zaman benimseyeceklerdir sizi ve kurallarınızı; inanın. Saygı göstereceklerdir ilkelerinize. Ama ilkeleriniz olmalı.” Bu kitabı on beş yaşında okumayı dilerdim. Tüm kadın ve erkeklerin okumalarını şiddetle tavsiye ederim. (Sibel)

Kadının Adı Yok PDF indirme linki var mı?

Duygu Asena - Kadının Adı Yok kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Kadının Adı Yok PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Duygu Asena Kimdir?

19 Nisan 1946ˊda İstanbulˊda doğdu. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesiˊnde pedagoji okudu. İki yıl pedagog olarak çalıştı. 1972 yılında Hürriyet Gazetesiˊnde gazeteciliğe başladı. Kelebek Gazetesiˊnde köşe yazarlığı, muhabirlik yaptı. Ayrıntılı Haber Gazetesiˊnde muhabirlik yaptı. 1976-78 yılları arasında Man Ajansˊta metin yazarlığı görevinde bulundu. 1978ˊde Gelişim Yayınlarıˊna Genel Yayın Yönetmeni olarak girdi ve kadınca ile birlikte Onyedi, Ev Kadını, Bella Bayan, First gibi pek çok dergi yönetti. Bu dönem içinde Söz, Sabah, Güneş gazetelerinde köşe yazarlığı, yöneticilik ve röportaj yazarlığı yaptı. Milliyet gazetesinde köşe yazarlığı yapıyor.Duygu Asena ayrıca Umut Yarıda Kaldı, Yarın Cumartesi, Bay E adlı üç filmde rol aldı.

Gazeteciliğinin yanında yazarlığını da sürdüren Asena, ilk kitabı Kadının Adı Yok ile adını duyurdu. Kitap müstehcen bulunduğundan 1988’de yasaklandı. Uzun süren dava sonucunda tekrar yayımına izin verildi ve ardından aynı yıl yönetmen Atıf Yılmaz tarafından filme alındı.

Yazıları ve kitaplarında değindiği temalar nedeniyle Asena feminist yazar olarak tanındı.

Duygu Asena, beyin tümörü nedeniyle tedavi görmekte olduğu VKV Amerikan Hastanesi'nde 30 Temmuz 2006 günü hayatını kaybetti.

ESERLERİ:

*Kadının Adı Yok 1987 yılında yayınladı. Kitap bir yıl içinde 40 baskı yaparak Türkiyeˊde satış rekoru, daha sonra filme çekilerek gişe rekoru kırdı. 40. baskının satışları sürerken, Başbakanlık Küçükleri Muzır Neşriyattan Koruma Kurulu tarafından muzır bulunarak satışı yasaklandı. Bunun üzerine Duygu Asenaˊnın açtığı davada kitap aklandı. Yeni baskıları yayınlandı.Kitap 53 baskısıya ulaştı.Bu arada Kadının Adı Yok, Almanya, Hollanda ve Yunanistanˊda, bu dillere çevirilerek yayımlandı. İlk baskıları kısa sürede tükendi… Yunansitanˊda “best seller” oldu.

*İkinci kitabı Aslında Aşk Da Yok, Kadının Adı Yokˊun devamı niteliğindedir. 36. baskıya ulaşan bu kitap da Almanya, Hollanda ve Yunansitanˊda yayımlandı.

*Üçüncü kitabı Kahramanlar Hep Erkek 14 öyküden oluşuyor. Bu kitap Kasım 1992ˊde piyasaya çıktı 18 baskı yaptı.

*Kadıncaˊdaki sevilen yazılardana derlediği dördüncü kitabı Değişen Bir Şey Yok, Temmuz 1994ˊde piyasaya çıktı, gazete bayilerinde 20 bin liradan satışa sunularak, farklı bir yayıncılık anlayışı getirdi ve bir haftada 70 bin adet satarak yeni bir rekor kırdı.

*Beşinci kitabı olan Aynada Aşk Vardı çıktı. Kitap dört ayda 12 baskı yaptı.

Duygu Asena Kitapları - Eserleri

  • Kadının Adı Yok
  • Aslında Aşk da Yok
  • Aşk Gidiyorum Demez
  • Aynada Aşk Vardı
  • Aslında Özgürsün
  • Değişen Bir Şey Yok
  • Paramparça
  • Kahramanlar Hep Erkek
  • Orada Kadınlar Var Mı?
  • Zamana Değen Sorular

Duygu Asena Alıntıları - Sözleri

  • Düşünmek insanı yormaktan başka hiçbirbir işe yaramıyordu. (Kahramanlar Hep Erkek)
  • Bir masan, bir iskemlen, hele bir de kapısı olan bir odan oldu mu yaşadın... Artık bundan böyle başarısız da olsan, seni kimse istemese de, her gün azarlanıp, itilip kakılsan da, esas başarın o koltuğa yapışıp, oturacağın kadar oturmaktır. (Orada Kadınlar Var Mı?)
  • Aşklar hep karşılıksız mı olur? (Aynada Aşk Vardı)
  • Kız kıza konuşmaları bilirsiniz... Birbirlerini sevdiler mi hiç sınır kalmaz aralarında. Yaş baş, dil sınırı da olmaz. Her şeyi anlatırız birbirimize. (Aşk Gidiyorum Demez)
  • Neden bu denli kaskatıyız, neden? İçimiz dışımız kaskatı… (Değişen Bir Şey Yok)
  • "Hayat hep bir adım ilerisini planlayarak yaşanamaz.Hele aşk ... Böyle hesaba kitaba gelmez." (Aşk Gidiyorum Demez)
  • "Mutlu son yoktur, çünkü son yoktur ...Ama mutlu an vardır." (Aslında Özgürsün)
  • neden kadınlar dört duvar arası­na hapsedilirken, erkekler dışardaki sonsuz dünya içinde özgürce geziyorlar? neden ahlak yasaları kadınları en küçük bir davranışta suçlarken, erkekleri övgüyle anıyor? neden bir cinse her şey serbest de ötekine her şey yasak? (Aslında Aşk da Yok)
  • İnsanın en rahat kandırdığı kişi kendisi, çünkü kanmamak için direnmiyor, inanmak istiyor, kandırıldığı için mutsuz olmuyor, aldatılmış insan gibi acı çekmiyor, kanıyor ve bu hoşuna gidiyor. İnsan kendi kendini kandırdığı zaman ortada hiçbir sorun kalmıyor. (Aynada Aşk Vardı)
  • Hem aşk, hem güven, hem de huzur bir arada olabilir mi? (Paramparça)
  • “Benim ar ve haya duygularım müstehcen resimlere bakınca değil, erkeklerin kadınları dövdüklerini duydukça inciniyor. “ (Aslında Aşk da Yok)
  • Seni tanıyamadığım için üzgünüm, ama belki böylesi daha iyi, tanıyınca yok oluyor bazı şeyler.. (Aslında Aşk da Yok)
  • "Gözlerin çok güzel diyeceğim ama bu önemli değil, aslında bakışın güzel." (Aşk Gidiyorum Demez)
  • Döven erkek sorunludur, gelişmemiştir. Kaba kuvveti bilek gücünü kullananlar aslında güçsüz kişilerdir. (Kahramanlar Hep Erkek)
  • Dayak cennetten çıkmamıştır, kimsenin vurduğu yerde gül bitmez, kızını dövmeyen, dizini de dövmez. Barbarlık bu… Hadi sevgili bay ve bayan öğretmenlerimiz… Aile bilgisi derslerinde kimsenin dayak yememesi gerektiğini de öğretelim çocuklarımıza… (Değişen Bir Şey Yok)
  • Niye yirmi bir yaşında evlenirsin, niye hiç tanımadığın adamdan hemen birinci yılda çocuk yaparsın. (Kahramanlar Hep Erkek)
  • Marjinaller toplumun içindedirler ama toplumun öncüsü değillerdir. -Atilla İlhan (Zamana Değen Sorular)
  • "Baba sevgisi, görseydim başkasında, sevgiyi aramazdım." (Kadının Adı Yok)
  • Bu, erkeklerin en kıskandığı özelliğiydi. Olanları hiç kafalarına takmadan, bir olaydan ötekine, diğerinden hiçbir iz aktarmadan, kolayca geçebilmeleri... (Aşk Gidiyorum Demez)
  • “Heyecanı insan kendi yaratmalı, öyle değil mi?” (Kahramanlar Hep Erkek)