Kafirun - Ahmet Tezcan Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Kafirun kimin eseri? Kafirun kitabının yazarı kimdir? Kafirun konusu ve anafikri nedir? Kafirun kitabı ne anlatıyor? Kafirun PDF indirme linki var mı? Kafirun kitabının yazarı Ahmet Tezcan kimdir? İşte Kafirun kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
Kitap Künyesi
Yazar: Ahmet Tezcan
Yayın Evi: Timaş Yayınları
İSBN: 9786050811667
Sayfa Sayısı: 272
Kafirun Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
"Bana bak devrâmel kafa, sen alkımın altından geçebilin mi la?"
"Alkım ne?"
"Ebemguşâ!"
"Ebemguşâ mı? O ne?"
"Gökkuşâ!"
"Gökkuşâ ne?"
"Ebeyinki..."
Güldü Mahmut. Kıkır kıkır güldü.
Kırşehir, 1961. Bir mahallenin sokaklarında yaşanan küçük ama kocaman hayatlar. İki İsmet'in ismet sahibi olmakla, 27 Mayıs darbesinin üzerinden geçtiği halkın, insaniyeti siyasete kurban etmemekle imtihanı. Komünist Doktor Hikmet ile Nur talebesi Hikmet Usta'nın kesişen yolları.Çeteneci Kel Tayır Emmi, Hikmet Usta'nın cezbeli karısı Çerkes Havva Bacı, Komünist Doktor'un Anası Münire Hanım, büyük Çerkes sürgünün kahrıyla ciğeri parçalanmış hasta Nenej, sıracalı sidikli Mahmut, ayağı topal eli çot Deli Memmed ve her biri ustalıkla işlenmiş bir sürü karakter...
Ahmet Tezcan, Kâfirûn'da 1960'lı yılların Kırşehir'inden esaslı bir Türkiye portresi çıkarıyor. Bütün şaşırtıcılıklarına rağmen gerçekliğinden bir an bile şüphe duyulmayan karakterleri, isteseniz de kitabı elden bıraktırmayan bir olay örgüsü ve dikkat çekici bir dil ustalığıyla bir araya getiriyor.Kâfirûn, acıların, yoksunlukların ve yoksullukların içinden yükselen bir "iyilik" romanı.
(Tanıtım Bülteninden)
Kafirun Alıntıları - Sözleri
- Hayat; aşık atmaktan çok daha fazla ustalık gerektiren bir oyundu zira!
- Görmüyorsan yürek yangınımı Sina'ya git Musa şahit Tur'a sor Tecellisi aşkın ne imiş gör Nedir sevda Ne süveyda Nur'a sor Öptüğüm ölümümdü gözlerinde Azrail'e İsrafil'e Sur'a sor Yeter kanıt değilse şayet sana Mahşeri bekle Bir melekle Huzur'a sor
- Hayat gariptir. İnsanoğlu da.
- Fakat bu yalan dünyada da hangi sır mahşere kalırdı ki?
- Hayat; aşık atmaktan çok daha fazla ustalık gerektiren bir oyundu zira!
- Düşünebileceği şeyler sonsuz olsa da, söyleyebilecekleri çok sınırlıydı..
- Rüzgâr kesilmiş, yağmur başlamıştı. Camda yağmur tıkır tıkırdı. Gözlerini kapattı. Burnunu çekti. Islak toprak kokusu sızdı pencere aralığından, burnu yanasıya içine çekti ve rengârenk kanatlarını çırparak, çocuk yüreğinin enginliğinde kuş olup uçtu gitti.
- Şimdi doğru söyledin savcı bey! Devir öyle devir ki mektebine alim giren zalim çıkıyor, mapusanesine cahil giren alim çıkıyor. Niye böyle olduk biz? Sen ne diyon bu işe?
- "Sıçradığın yerden bakınca, düştüğün yer görünmüyor. Düştüğün yerde, sıçradığın yeri unutuyorsun. Unutuyor musun? Hakikaten? Unutabiliyor musun? Sıkıntılı bir şeydi bu. Suya bakıp da kendi aksini görememek gibi." "Yâr başka şeydi, yârân başka șey! Ana gibi yâr olmayacağı da, dünya kurulalı beri malûm idi." "Sürgün yerde dil bilmezin mersiyesi, çini mürekkeple değil, kahır kanıyla yazılabilirdi ancak."
- Hayat; aşık atmaktan çok daha fazla ustalık gerektiren bir oyundu zirâ!
- Memlekette ya iş çokluğundan, yahut iş yokluğundan bunalıp, üzüm ile narı, hoşaf ile pilavı aynı kefede tartan savcı da çoktu hakim de.
Kafirun İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Kafirun: Ahmet Tezcan, Kâfirûn'da 1960'lı yılların Kırşehir'inden esaslı bir Türkiye portresi çıkarıyor. Bütün şaşırtıcılıklarına rağmen gerçekliğinden bir an bile şüphe duyulmayan karakterleri, isteseniz de kitabı elden bıraktırmayan bir olay örgüsü ve dikkat çekici bir dil ustalığıyla bir araya getiriyor. Kâfirûn, acıların, yoksunlukların ve yoksullukların içinden yükselen bir "iyilik" romanı. Öncelikle Ahmet Tezcan hocama gerçek yaşanmışlığın olduğu bu kitapla hayat hikayesini bizlerle paylaştığı için TEŞEKKÜR EDERİM. amedbaba KAFİRUN;AHMET TEZCANIN okuduğum ilk kitabı.Aile birliği ve samimiyetin tavan yaptığı komşuluk ilişkisini okuduğunuzda zaten kendinizden geçip kendi mahallenizi yada komşuluk ilişkilerinizi sorgulamaya ve kıyaslamaya başlıyorsunuz.Kırşehir'in 1961 yıllarını anlatan bir kitap olmasına rağmen günümüzde bile hala devam eden ve bitmeyecek sorunların olduğu din,düşünce,siyaset ayrımcılığı,Said-i Nursi ve 27 mayıs darbe dönemini yaşayan halkın düşünce ve fikir zıtlığı yüzünden uzun dostluklarına istemeden en büyük darbeyi vurmalarına sebep oluyor ve diğer yandan bunu başaran iki zıt fikrin Kahramanları Komünist Doktor Hikmet ile Nur talebesi Hikmet ustanın kurmuş olduğu dostluk bitmeyecek bir vefa borcuna dönüşüyor.Sayfaları her çevirdiğinizde kah ağlayıp kah gülüyor bazende uzunca süre düşünüyorsunuz. ''Geldi İsmet,kesildi kısmet'' Bir ismet gelin var ki yaz yaz bitmez.Baştan sona soluksuz okumak lazım. Kitap da beni güldüren bölümler çocuk Mamıt (mahmut) ve ablası Saliha arasında geçen çekişmeler olurken duygulandıran bölümde Memmed ve abisi Halit vardı.En çok düşündüren ise Koca yürekli babaları Çerkez Hikmet usta oldu. Ayrıca ara ara şehrin şivesine yer verilmesi okuyuca bambaşka tat veriyor. Yazar ve kitapla tanışmam Yedi Güzel Adam dizisinde Zehra öğretmenin okuduğu “Tur” şiiriyle başladı.Şiir kime ait diye araştırınca Ahmet Tezcan kitaplarıyla karşılaştım.Tur şiiri ruhumu ve kalbimi yerle bir etmişti sanki. Sonrasında Kafiriun,Sarı ve Abbara kitaplarını kesinlikle okumalıyım dedim.Kafirun bitti ama ben kitap sayfalarında dolanıyorum. Okuyun okutturun. (kitabiistan)
Sevdası baştan tütene, yâr sopası gül dalıymış meğer.: Ahmet Tezcan belki yirmi yıldır takip ettiğim bir yazar. Geçmişte Dördüncü Kuvvet Medya başlığıyla medya eleştirilerini çok okudum. Belli başlı bir kitabını okumamıştım. Öğrendim ki zaten bu da onun ilk belli başlı kitabıymış. “Alkımın Altından Kimse Geçemez” üçlemesinin ilk kitabı. Okumadığım ikinci kitabı Sarı’da böyle yazıyor. Üçüncüsü henüz çıkmadı. Kitabın kendisinde okumadım. Ama yorumlarda gördüm ki yazar burada kendi hayatından kesitler anlatıyor. Kendi hayatı ekseninde bir dönemi yazıyor. 60’lı yılları anlatıyor. Bediüzzaman’ın vefat ettiği, Menderes’in asıldığı, Risalelerin ve “ne olur ne olmaz” denilerek tüm Osmanlıca eserlerin naylonlara sarılıp toğrağa saklandığı Osman Bölükbaşı’lı yılları. Kitap akıcı bir üsluba sahip. Yer yer argo, yer yer “Batıl şeyleri iyice tasvir, safi zihinleri idlaldir.” gerçeğine uygun cümleler de var. Romancı işte, hayatın içinde olan bazen en mahrem konuları da es geçmiyor, geçemiyor. Kitapta iki İsmet, iki de Hikmet var. “İsmetlerden bir tanesi, mahallede ‘acer gelin’ diye bilinen ama bizim mahallenin yosması diyebileceğimiz, fingirdek bir kadındır. Diğer İsmet ise, arka planda olan ama siyasi ihtirası bütün memleketin üstüne bir gölge gibi çökmüş olan İsmet Paşa’dır.” “İki İsmet’in hikayesi şiddetin ve şehvetin hikayesidir.” “Şiddet ve şehvetin panzehiri olan uhuvvet ve muhabbet ise Hikmetler ile ortaya çıkıyor.” Birisi Nurcu Çerkes Hikmet Usta, diğeri kominist Doktor Hikmet. İki hikmet her ne kadar zıt kutuplar gibi dursalar da aslında sosyal olaylara bakışı bir o kadar yakındır. Sadece birisi Allah diyor, kader diyor; diğeri determinizm diyor, her şeyi akla vuruyor. (Determinizm: Evreninin işleyişinin, evrende gerçekleşen olayların çeşitli bilimsel yasalarla, örneğin fizik yasaları ile, belirlenmiş olduğunu ve bu belirlenmiş olayların gerçekleşmelerinin zorunlu olduğunu öne süren öğretidir. Yani öğretiye göre her şey belirlenmiştir ve değişmesi mümkün değildir. Vikipedi.) Hikmetler “Birbirinden farklı iki insan değiller. Aslında birbirine çok benzeyen insanlar. Bir insanın aynada kendisine bakması gibi bir şey bu. Bunun sebebi de köklerin aynı olması. İki Hikmet’ten bahsediyoruz. Ortada bir komünist Doktor Hikmet, bir de Nurcu Hikmet var. Fakat komünist Doktor Hikmet’in içinde de iki Hikmet var. Biri komünist olmadan önce son derece dindar olan Hikmet, diğeri de o dindar Hikmet’i bir türlü unutamayan ve onun argümanlarını siyasi ideolojisine taşımaya çalışan Hikmet.” Roman bir dönemi her şeyiyle anlatıyor. Kalemin ve kelâmın suç olduğu dönemi, delisiyle velisiyle; kahvesiyle mahallesiyle anlatıyor. Mahallede olan hiçbir şey gizli kalmıyor. Gençlik aşkları, sarhoşlar ve sarhoşların ailelerine ettiği zulümler. Ölümler. Öldürmeler ve intiharlar. Ve anneler. En çok da anneler. “Anasızlık, babasızlığa hiç benzemiyordu. Babası ölen hiç büyümüyordu, ama anası ölen, onun son nefesiyle birlikte çocukluktan çıktığını, bir anda büyüdüğünü, büyüyüp soğuk bir karanlıkta tek başına kalakaldığını görüyordu.” Ve de babalar: “Anaların ağlayışı da kendileri gibi güzeldi. Ama babaların ki öyle değildi. Babalar ağlarken kayalar yerinden oynayıp yuvarlanıyor, ağaçlar kökünden sökülüp devriliyor gibiydi. Ürkütücü bir şeydi babaların ağlayışı.” Güzel bir romandı. En çok Hikmetlerin birbirlerinin annelerini anne olarak kabul etmeleri, birbirlerini aynı annenin iki çocuğu gibi görmeleri bölümünü çok beğendim. Kırmızı ve yeşil de olsalar muhabbet müthiş bir şey. Halit’in kardeşi Deli Mehmet’i döverkenki merhameti. Sonrasındaki halleri. Ve Havva annenin Halit’i tesellisi de güzeldi. Kel Tahir'in bütün vücuduna kına yakıp, gözyaşları içerisinde don paça Hikmet Usta'nın evine gitmesi de yine güzel bir sahneydi. Bu hızla Sarı'yı da sanırım en yakın zamanda okurum. İşte romanda altını çizdiğim bir kaç satır: Devir öyle bir devir ki, mektebine âlim giren zalim çıkıyor, mapushanesine cahil giren âlim çıkıyor. * Sevdası baştan tütene, yâr sopası gül dalıymış meğer. * Sevda, sır ile olurdu o günlerde. Hele bir de karşılıksızsa, yahut imkansızsa, hayat aynası kırılmadan sevda sırrı dökülmezdi. (Sait Köşk)
AHMET TEZCANIN OKUDUĞUM İLK KİTABI, İSMET İNÖNÜ, ADNAN MENDERES VE SAİD NURSİNİN DÖNEMİNDE YAŞANANLAR ANLATILIYOR...ANCAK BU KİTABI DAHA OKUNULASI KILAN BULUNDUĞU ŞEHİRİN ŞİVESİYLE YAZILMIŞ OLMASI...HOŞ OLMUŞ.. (PINAR G.K.)
Kafirun PDF indirme linki var mı?
Ahmet Tezcan - Kafirun kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Kafirun PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Ahmet Tezcan Kimdir?
1957 yılında Kırşehir’de doğdu. İlk ve orta okulu Kırıkkale’de, lise tahsilini Ankara’da, yüksek öğrenimini ise İstanbul’da tamamladı. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türkoloji bölümünden mezun oldu. 1981 yılı sonunda Bulvar Gazetesi’nde gece muhabiri olarak basın hayatına atıldı. 1986 yılına kadar bu gazetede muhabir ve redaktör olarak çalıştı. Daha sonra sırayla Yeni Haber, Günaydın, Gazete, Güneş,Yeni Şafak, Son Havadis, Yeni Sayfa ve Akşam gazetelerinde redaktör ve köşe yazarı olarak mesleğini sürdürdü. 1991 yılında Çağrışım adlı bir aylık dergi çıkardı. 1993 yılında TGRT’de haftalık yorumlar yaptı. Ertesi yıl Kanal 7 Televizyonu’nun kuruluşunda Haber Müdürü ve programcı olarak yer aldı. 12 Haziran 1995 yılında medya eleştirisi yapan ilk televizyon programı olan Dördüncü Kuvvet Medya’yı, haftalık olarak hazırlayıp sunmaya başladı. Dördüncü Kuvvet Medya ilk yılında Radyo-Televizyon Gazetecileri Derneği’nin Cengiz Polatkan ödülünü aldı. Aynı yıl Türkiye Yazarlar Birliği tarafından En İyi Televizyon Programı seçildi. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın basın danışmanlığını yaptı. 31 Ağustos 2008 itibarıyla kamudaki görevi sona erdi. Akşam Gazetesi’nde köşe yazarlığına başladı. Bir yıl aktif gazetecilikten uzaklaşarak, bir holdingde Medya Direktörü olarak çalıştı. TV dizi film senaryoları yazdı. Evli ve 4 çocuk babası.
Ahmet Tezcan Kitapları - Eserleri
- Abbara
- Kafirun
- Sarı
- Hırsız Kedi Balığımı Yedi
- Üç Arkadaş Balık
Ahmet Tezcan Alıntıları - Sözleri
- Şimdi doğru söyledin savcı bey! Devir öyle devir ki mektebine alim giren zalim çıkıyor, mapusanesine cahil giren alim çıkıyor. Niye böyle olduk biz? Sen ne diyon bu işe? (Kafirun)
- Kendini, kendinden, kendine doldur da gel...Ham adamsın sen, ham adamın elinden şarap mı içilir yav, yürü git! Şimdi anana git, elini öp, biz Salih Baba’yla söz verdik, bi daha sarhoş olmadan içmeyecez de! (Sarı)
- ... Alın işte hakikat; kullanın, harcayın, duvarlara kazıyın size bahşediyorum, başkaca bir lüksüm olmayacak... (Sarı)
- Fakat bu yalan dünyada da hangi sır mahşere kalırdı ki? (Kafirun)
- "Sıçradığın yerden bakınca, düştüğün yer görünmüyor. Düştüğün yerde, sıçradığın yeri unutuyorsun. Unutuyor musun? Hakikaten? Unutabiliyor musun? Sıkıntılı bir şeydi bu. Suya bakıp da kendi aksini görememek gibi." "Yâr başka şeydi, yârân başka șey! Ana gibi yâr olmayacağı da, dünya kurulalı beri malûm idi." "Sürgün yerde dil bilmezin mersiyesi, çini mürekkeple değil, kahır kanıyla yazılabilirdi ancak." (Kafirun)
- Düşünebileceği şeyler sonsuz olsa da, söyleyebilecekleri çok sınırlıydı.. (Kafirun)
- akılsıza iman ne gerek (Sarı)
- Sokak lambası gibisin be. Cano kime yandığın belirsiz (Sarı)
- Unutma ki unutulmayasın! (Sarı)
- ‘Belâ hep insan suretinde geldi bu topraklara. Sûreti insan olanla, sîreti insan olanın, sözü insan olanla, özü insan olanın, yalanla gerçeğin, hak ile bâtılın, sonsuz ilke sonlunun, dinli ile dinsizin savaşı hep bu topraklarda yaşandı. ...Hiç bir ovaya şu Mezopotamya’daki kadar belâ yağmamıştır. Hiç bir dağda, şu Mardin tepelerinde olduğu kadar dua edilmemiştir.’ (Abbara)
- İşler kesatsız, dünya fesatsız dönmezmiş! Toprak hasatsız, insan hasetsiz olmazmış! Biri ben dedi mi, öteki de ben dermiş; kızılca kıyamet hep bu ben kavgasından koparmış! (Abbara)
- Fikirler tutuklu, hükümler mahkumdu. (Sarı)
- " Dağ ne kadar yüce olsa,yol üzerinden aşar." (Üç Arkadaş Balık)
- Hayat; aşık atmaktan çok daha fazla ustalık gerektiren bir oyundu zira! (Kafirun)
- Hangi çocuk salya sümük ağlar da ana yüreği erimez ki? (Sarı)
- Kardeşi olmayan adam, sağı olmayan sol gibidir . (Abbara)
- ‘Siddhartha Gautama Buddha..Bir incir ağacının altında kendinden doğmamış mıydı? Her insan kendine gebedir, doğmayı bekler kendinden..’ (Abbara)
- Ölünce hakikatine doğar insan (Abbara)
- Hayat; aşık atmaktan çok daha fazla ustalık gerektiren bir oyundu zirâ! (Kafirun)
- İnsan, en çok kendine uzakmış, anladım.. (Abbara)