Kandan Kına Yakılmaz - Hasan Hüseyin Korkmazgil Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap

Kandan Kına Yakılmaz kimin eseri? Kandan Kına Yakılmaz kitabının yazarı kimdir? Kandan Kına Yakılmaz konusu ve anafikri nedir? Kandan Kına Yakılmaz kitabı ne anlatıyor? Kandan Kına Yakılmaz PDF indirme linki var mı? Kandan Kına Yakılmaz kitabının yazarı Hasan Hüseyin Korkmazgil kimdir? İşte Kandan Kına Yakılmaz kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi

Yazar: Hasan Hüseyin Korkmazgil

Yayın Evi: Bilgi Yayınevi

İSBN: 9789754940886

Sayfa Sayısı: 216

Kandan Kına Yakılmaz Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Basıma Hazırlayan: Azime Korkmazgil

Hasan Hüseyin bu kitabında, insanın arzu ve isteklerinin kan dökerek, bir şeyleri yok ederek, kırıp dökerek yerine getirilemeyeceğini, aslolanın sevgi ve hoşgörü olduğunu gözler önüne sermektedir.

(Tanıtım Yazısı'ndan)

Kandan Kına Yakılmaz Alıntıları - Sözleri

  • bir ülke ki ölüm ucuz yaşamak kan pahası
  • çok acılar çektim bağrım eziktir
  • işsizlikten korkmalı bu çağda insan sömürüden açlıktan kahpelikten korkmalı
  • onbeş yıldır işsizdim onbeş yıldır yoktu yuvam onbeş yıldır sokaksızdım onbeş yıldır aradım bekledim umdum mağaramda
  • ikimiz elele bir yola düşsek herhalde büyük işler yapabilirdik
  • belki yaşlandım artık bu belki geceyarısı
  • gülersin - menekşeler olur sesin - bırakıp gitmek gözlerine bakınca balıklar cıvıldaşmak - bırakıp gitmek
  • İnsan dedim, barış dedim, vurun demedim...
  • "Ağaç görmüş, yakmışlar Kanat görmüş, kırmışlar Şimdi de düşmüşler insan izine Nerede insan, nerede ışık, vurmuşlar... ... Vuruyorlar, yarın için çırpınanları Vuruyorlar, vurur gibi açlığı Vuruyorlar, vurur gibi yokluğu Vuruyorlar kendi kardeşlerini... Yüzleri yıkanmamış bu çocukların Açılmamış gözleri aydınlığa..."
  • Aramakmış oysa sevmek Özlemekmiş oysa sevmek Bulup bulup yitirmekmiş Düşsel bir oyuncağı
  • "Dünyalıyım yahu ben Dünyada Türkiyeli Türkiyede vergili Vergide çetrefilli Çetrefilli devletli Yaksana şu lambanı Ben senin kardeşinim Bana ekmek versene "
  • "Yine başladı başım Yine dünyam kapkaranlık"
  • Dostlarım direnin karanlığa Sevmek yapabilir bu dünyayı yeni baştan!
  • "Komşumun radyosunda kül bağlamış bir türkü"

Kandan Kına Yakılmaz İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Seni şimdi ben, "bu dünyadan çekip gitmişlerle bir, düşünebilir miyim, buna kim dayanabilir!" Kitap şairin yayımlanmamış şiirlerini içeren, eşi Azime Korkmazgil tarafından bir veda derlemesi olarak hazırlandı. Serinin 14.kitabı, 15.son kitabında şairi değerlendireceğim ancak bu kitabın değerlendirmesi, kitabı incelikle tamamlamış Azime Korkmazgil'e ait olmalıdır. Ah Azime, yıllarca şairle mektuplaş ve arkana bakmadan şairin hayatına güneş gibi doğ! ÖNSÖZ GİBİ Otuz yaşımın olanca korkusuzluğu, yerinde duramazlığı ve sevimliliğiyle oturuyordum söğütlerin altında. Ço­cuklar çakı taşlarıyla, çığlık çığlığaydılar akan suda. Tem­muz sıcağı tütüyordu. Harman sarıları, dizlerimdeki sayfa­lardan kalkıp, yamaçlara ağıyordu. Kırlangıçlar geçiyordu Ağlasun'un göklerinden. Dereboylarından bin renkli türkü­ler yükseliyordu. Kimdin sen? Adını duymuş muydum? Yıllar önce bir tek, o eşsiz ağustos şiiri'ni okudu­ğum zaman Dost'ta, deprem yaşamıştım uğuldayan kanı­mın hızlıca akışında. "Kimsin?" diye sormuştum sana. Çocuklarımın yörük karası gözlerinden, güneşi ince ince süzen salkımsöğüdün dallarına kadar, evreni bir bir taramış, meydan okumuştum: "Benim olmalısın!" demiştim. Dünya, bir devrimin eşiğindeydi sanki. Sen, "gürün'de doğdum -dedin mektubunda- mutlu günlerin dışında ekmek kavgasının içinde doğdum tutsak sabahlar yaşadım masmavi özlemlere kandım kavak yapraklarında sakız gibi güneşler yitik bereketler arkasında çırçıplak düşlerle savrulup gitti çalınmış çocukluğum gezdim sevdim okudum topraktan kaldırıp elimi alnıma koydum yangın yerlerinde güneşe karşı öfkeyle gülen gözler yıpranmış yalın eller kitaplar çekmiş perdeleri kapkara gördüm acıydı sevinçti korkuydu hınçtı kerem 'di garip karacoğlan'dı yunus'tu sinan’dı mustafa kemal'di destanlar ortasında çalkandım durdum zorlu dağlar zorlu beller yorgun tarlalarda zorlu acılar onların yüzlerinde gördüm ağrımın aynasını gözbebeklerimde yaşadım insan dedim barış dedim vurun demedim bir kancık dönemeçte bir ölümlü gün yirmi üç baharımda kelepçe değil kollarımda yiğitler anası memleke­ttim!" dedin. Yirmi yıl, başka bir şey sormadım sana. Zaten, çetin bir bileğitaşıydın, bundan böyle, benim için! Oturdum seni örten ağır blokun üzerine; taş gibi sus­ kundu taş. Soğuk mavi kasım göğünde, ıslak kentin başı üzerinden akıp giden bulutlar gibiydin sen. Yola açılan kapıda, biri kız biri erkek, iki delikanlı du­ruyordu. Bekçi onlara, benim bulunduğum yeri gösterdi. Elele geldiler. Çekinerek yakınımda durdular. Kızılır­ mak'tan parçalar, dua gibi dökülüyordu dudaklarından. "Sık sık düşlerimizde görüyoruz onu..:" dedi kız. "Onu ta­nıyan herkesin düşlerine giriyormuş..." dedi genç adam. Gülümsemek isterdim gözlerine; tutunmak ister gi­biydik 'acılara'. Uzakta, batmakta olan güneş, senin ömrünce ardın­da koştuğun kızılkuğu'yu andırıyordu. Dönüşte Ahmet Küflü'ye uğradım. "Onu toprağa vereli ikiyüz altmışbeş gün oldu" de­dim. "Kederi aşıp ötesine geçemiyorum" dedim. "Aşılmaz!" dedin. Doktor Yücel'e gittim; "çaresi yok!” dedi. Boşluğa baktık, ayrı pencerelerden. Dönüp eve geldim. Eve her dönüşümde omuzlarıma abanan dağı çıkardım merdivenlerden; kapıdan birlikte girdik. Bu gece seni okuyacağım. Öfke ve acı yanyana. Dokunmasalar da ağlayacağım. Biliyordum, "kandan kına yakılmaz”, hiç yakılmaz; elbet sevgidir aslolan. Gene biliyorum ki sen, bu adla bir kitabının çıkmasını tutkuyla istedin. Çok sevdiğin, ellerin­de büyüttüğün bir genç vurulup düştüğü gün, "kitabımın adı bu olsun!" demiştin. Sonra; saçlarına beyaz bir güver­cin konup, efsane gibi onunla eve kadar geldiğin, o beyaz güvercinle evde, o son yaz'ın birkaç sıcak ağustos günü­nü yapayalnız geçirdiğin zaman da, aynı kitap adının çağ­rışımlarıyla yanıp tutuşuyordun... Şiirlerin okunacak; elden ele, dilden dile dolanıp gi­decek dizelerin. Bir yerde yıllarca, yorulmasız - dursuz duraksız bir deniz gibi çırpınırken sen, kıyılarda, senin yıkadığın kum­ların ışıltısında, yerle göğü birleştiren renkleri ayırdetmeye çalışmış olanların kederli anıları kime yüklenecek? Ben çocukken, annemle dağ bayır dolaşırdık. Bayılır­dık çok soğuk sulardan içmeye. Geyiklerin suretlerini sey­rettikleri kaynaklara eğilirken annem, "bu dünyadan çekip gitmişler için içelim..." derdi. Yıllar sonra, seninle gezdik o dağlarda. Fundalıkların en eski türkülerini, en eskitilmedik coşkularla dinledik, elele. Nice temmuz sıcağında, o çok soğuk pınarların başucunda, doğanın ve yaşamın dayanılmaz lirizmiyle örül­müş, nice şiirler okudun sen. Kimi zaman, çok eski anılara, şaşırtıcı izlenimlerin it­kisiyle, bambaşka duygulanımları yükler; uzun, zor, kar­maşık bir yapı koyardın ortaya. Bizimle paylaştığın yaşan­tıdan, nice ortak çıkış noktamızdan apayrı bir yere varmış, tekil ve özgün bir şey süzmüş olurdun. O senin en yeni şii­rin; ama artık hiçkimseye değil, herkese ait bir şey olurdu. Bizde iz bile bırakmamış, ya da çoktan unutulmuş nice olay; sende bir sevinç, bir coşku, ya da hüzün, ne bileyim hepsinin karışımı bir şey, sahici bir şiir olarak, en ummadı­ğımız dönemeçte çıkardı karşımıza!.. Yazdıklarının herbirine, yepyeni ışıklar tutarak bak­mak zorundaydım. Sen her neyse, her durum, her olay karşısında apayrı duyarlıklar geliştirdikçe; ben de senin çelişkilerinde yolumu şaşırmadan düşünmeyi öğrenmeye, senin has şiir ikliminde, yaşam'a değgin sorulardan arın­maya çalışırdım. Kimi zaman, bir kavga adamının yanıbaşında yaşa­dığımı, en acımasız boyutlarıyla algılardım. Kimi zaman da, bir devrimcinin sukatılmadık coşkularını olduğu kadar, bir eskizaman bilgesinin o derin çilesini duyumsatirdın ba­na. Senin yakınlarında yirmi yıl dönenmiş bir kar'ın ola­rak; ille de senin güzel, çok güzel bir ozan olduğuna hem inanan, hem de bunu bilen bir şiir tutkunu olarak, seni hep okumak, seni anlayarak okumak, elbette boynumun bor­ cuydu, senin o gür şiir soluğunu duya duya... Sen ki bu dünyayı şiir gibi yaşardın!. Tükenmez bir merak ve sevgiyle bakardın, insan de­nen doruktaki karmaşaya. Ve yazarken, o çok insanca, o çok evrensel gönül yükleriyle ve yaşıyor olmanın ölçüsüz sevinciyle dolar taşardın ve dünyayı alay, ya da öfke fırtı­nasının önüne katıp süpürmek istediğin zamanlar bile, sevginin altın yolu, sonsuzmuş gibi uzanırdı önünde ve de tutkuyla öfkelenir, öfkeyle severdin. "uzatın ellerinizi ellerinizi kaldırın güneşe kollarınızı durun duvar duvar durun yapı yapı dostlarım direnin karanlığa sevmek yapabilir bu dünyayı yenibaştan!" demiştin sen... Yaratmak istediğin en son şeyin özü de, biçimi de sevgiye, barışa, kardeşliğe, eşitliğe dayanmalıydı. Açlığı, işsizliği, zulmü ve yalnızlığı tatmıştın. Ağrıları tanır, yüreği­ni şiirlere şarkılara dökerdin. Gecen gündüzün şiirdi, aşkın özlemin şiirdi. Ve herbir şiirin günışığına çıkarılışı, kosko­ca bir kavgaydı, sancıydı, coşkuydu, ölümdü. Kendinle bo­ğuşmanın her bitiminde, bir başka yaratışın arayışlarına yönelir, yeni bir özgürlüğe doğru koşardın. Acıların yükü­nü kendine göre taşırdın. Her kanatlanışında yepyeni de­yişlere, anlatımlara, ufuklara varmaktı muradın; sonuçları kendine göre biçimlendirirdin. Tepeden tırnağa arı bir ozandın sen; o dağlarda da, bu yerlerde de... Seni şimdi ben, "bu dünyadan çekip gitmişlerle bir, düşünebilir miyim, buna kim dayanabilir!. Sayısız şiir taslaklarından, not defterlerinden, ta­mamlayıp raflara kaldırdığın öykü - oyun, masal, konuşma - deneme - anı... dosyalarından ve mektuplarından yana hiç bakmıyorum! Ama ben "kendimi tutamayıp", çok alçakgönüllü de bir şey yapmak istedim. Yazdıkların içinde; kendimce en duygulu, en coşkulu bulduklarımdan ve tartışılmaz güzel­likte işlenmişlerin bazılarından, ille de sevi şiirlerinden bir demeti, en son yazıp bıraktıklarından bir desteye eklemek istedim. Kandan kına yakılmaz'ın bana çağrıştırdıklarının karşısına bazı sevi şiirleri koyarak, bir tür denge duygusu­na varabilirdim belki. Hiçbirinden kendime pay çıkarma­dan, çok tarafsız bir sevgiyle eğildim onların üzerine. Her- bir şiir, içinden duyulup yaşanılıp öksüz bırakılmış bir ül­keydi sanki. Aslında hiçbirine kıyabilmiş değilim. Yazıp bitirdikten sonra, hepsine de aynı sevecenlikle, çocuklarınmış gibi bakardın sen. İşte, hem yanıbaşında, hem çok uzağında gibi, yüreğim acılarla ezilerek, ne var ki kaçınılmaz son'u engelleyemediğini, o çok delicoş günlerin ürünleriydi çoğu da. Ve sonra elinden, atardın kalemi, yeniden yeniden almak üzere: Bedrettin Cömert'e adadığın şiirinde, "sen aşk şiiri yazamazsın haşan hüseyin" demiştin; belki en güzel aşk şiirini böylece yazdığını biliyor muydun? azime korkmazgil ankara, 19 kasım 1984 (Atalanta)

Ne desem boş be millet. Hasan Hüseyin' i okumalısınız. Ya çok seversiniz ya hiç sevmezsiniz arası yoktur bana göre. Toplumcu - gerçekçi şiirin üstatlarındandır kendileri. Saygıyla eğiliyorum önünde. Yüreğine sağlık üstat. (Uğur)

Evvvetttttt! Şimdi sıra geldi ennn sevdiğim isme:))) Kitap tam bir Hasan Hüseyin Korkmazgil klasiği.. Kitaptaki şiirler konu yönü ile çok düşündürücü, dizelerin art arda gelişi ve kelime seçimi müthişşş.. Bu benzersiz karakterin kendisine çok hayran olduğum için midir bilmem ama her kelamı ayrı etki yaratıyor bende.. Yıllar önce Hasan Hüseyin'i ilk okuma denemelerimi anımsıyorum da o kadar yetersizmişim ki dizeleri hep sağda solda unutmuşum. Dahası satır kovalamışım sadece.. Ve bugün dönüp baktığımda Hasan Hüseyin 'in anlaşılması o kadar zor bir şair olmadığını aksine dilinin çok kolay anlaşılmaya müsait olduğunu görüyorum. O zamanlar sağa sola saçtığım ne kadar dizesi varsa bu kitapla yeniden aldım onları. Topladım teker teker düşürdüğüm yerlerden.. Dilerim siz ilk karşılaşmanızda çok seversiniz Hasan Hüseyin'i..Ya da zaten varsa kendisiyle bir tanışıklığınız, işte bu kitapla daha da katmerleştirirsiniz inşallah:)) (Bu cümleyi üç defadır okuyorum. Biraz tuhaf geliyor bana.. Anlatım bozukluğu mu yaptım acaba::))))) İyi okumalar;) Dizeleriniz bol, neşeniz daim olsun ;))) (Ayla ŞENER)

Kandan Kına Yakılmaz PDF indirme linki var mı?

Hasan Hüseyin Korkmazgil - Kandan Kına Yakılmaz kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Kandan Kına Yakılmaz PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Hasan Hüseyin Korkmazgil Kimdir?

Hasan Hüseyin Korkmazgil (d. 1927 - ö. 26 Şubat 1984), toplumcu-gerçekçi şiirin önde gelen temsilcilerinden biri olan Türk şairdir.

1927'de Sivas'ın Gürün ilçesinde doğmuştur. Hasan Hüseyin, Adana Erkek Lisesini 1948'de, Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü'nü 1950'de bitirdi. Öğretmenliğe Göksun'da başladı. Siyasi eylemleri gerekçesiyle öğretmenlikten atıldı, tutuklandı, hüküm giydi. 1955-1960 yılları arasında Gürün ve Sivas'ta arzuhalcilik, tabela ve portre ressamlığı, inşaat işçiliği yaptı.

1960'ta İstanbul'a, sonra Ankara'ya yerleşti. Akis dergisinde çalıştı. Bir süre de Forum dergisinin sanat sayfalarını yönetti (1968-1970). Kızılırmak adlı kitabı nedeniyle hakkında komünizm propagandası yaptığı iddiasıyla dava açıldı, 3 yıla mahkûm edildi ve aklandı.

Lise yıllarında şiir yazmaya başlayan Hasan Hüseyin'in ilk şiiri 1959'da Dost dergisinde çıktı. Bu yıllarda mizahi hikâyeleri de yayınlandı. Kavel (1963) adlı kitabı ile 1964 Yeditepe Şiir Armağanı'nı, Kızılkuğu (1971) ile TRT'nin 1970 Sanat Başarı Ödülü'nü, Filizkıran Fırtınası (1981) ile 1981 Ömer Faruk Toprak Şiir Ödülü'nü ve Nevzat Üstün Şiir Ödülü'nü aldı.

Şair 1983'te beyin kanaması geçirdikten sonra bir yıl bitkisel hayatta yaşadı. 26 Şubat 1984'te evinde yaşama gözlerini yumdu. Maltepe Camii'nde kılınan cenaze namazından sonra Karşıyaka Mezarlığı'nda toprağa verildi.

Hasan Hüseyin Korkmazgil'in eşi Azime Korkmazgil'den "Bir Oğlum Olacak Adı Temmuz" şiirinde adı geçen Temmuz Korkmazgil (1965) isimli bir oğlu vardır.

Kaynak: https://tr.wikipedia.org/wiki/Hasan_Hüseyin_Korkmazgil

Hasan Hüseyin Korkmazgil Kitapları - Eserleri

  • Acıyı Bal Eyledik
  • Haziranda Ölmek Zor
  • Acılara Tutunmak
  • Kızılırmak
  • Kandan Kına Yakılmaz
  • Oğlak
  • Temmuz Bildirisi
  • Kavel
  • Filizkıran Fırtınası
  • Kelepçemin Karasında Bir Ak Güvercin
  • Işıklarla Oynamayın
  • Koçero Vatan Şiiri
  • Ağlasun Ayşafağı
  • Kızılkuğu
  • Tohumlar Tuz İçinde
  • Made in Turkey
  • Öhhööö!
  • Bıyıklar Konuşuyor
  • Ressamın Bıldırcınları
  • Becerikli Çocuğun Düşleri
  • Eşeğin Gözyaşları
  • Bağdat-Basra Yollarında
  • Ormanın Öcü
  • Aşıcı Baba

Hasan Hüseyin Korkmazgil Alıntıları - Sözleri

  • Ne tabanca ne bıçak seni ben siliverdim dünyadan şu kafamın içinde. (Işıklarla Oynamayın)
  • İyi ki bilincindeyim çağımın İyi ki yaşıyorum bütün boyutlarıyla İyi ki sövebiliyorum ağızdolusu. (Acıyı Bal Eyledik)
  • yıkıldı duvarlar başıma/ağıtlar örüldü içime/örenler çöktü döşüme dilden dile dolaşan türküye döndüm (Kızılkuğu)
  • kavgayı şiiri ve seni çok seviyorum. (Oğlak)
  • onbeş yıldır işsizdim onbeş yıldır yoktu yuvam onbeş yıldır sokaksızdım onbeş yıldır aradım bekledim umdum mağaramda (Kandan Kına Yakılmaz)
  • Bir fikir ne kadar iyi güzel yüksek olursa olsun iyi ifade edilmedi mi beş para etmez (Bıyıklar Konuşuyor)
  • işte dudakların derken bile bir umarsız eskimişlik bir çift ateş güvercin, külrengi bulut bir çift öptüm mü dudaklarını öptüğüm mü güvercinler bulutlar mı ateşler mi öptüğüm? anlamıyorum... (Oğlak)
  • Ateşi ateşle söndürmenin aşkına düştüm... (Işıklarla Oynamayın)
  • ayrı düşmüş bir eşkıya kırlangıçtı yüreğim (Koçero Vatan Şiiri)
  • insan bazan ölümden de güçlü olabiliyor ey dost anaç bir ağaç gibi dinleniyor kaygularım şimdi güneşte aldanmak ne kolay ne temiz ne ilkel allahım (Kızılırmak)
  • yoruldu yüreğimde ağlayan çocuk (Ağlasun Ayşafağı)
  • herkes çekip gitmiş de bu güzelim dünyadan bir ben kalmışım gibi (Filizkıran Fırtınası)
  • çok acılar çektim bağrım eziktir (Kandan Kına Yakılmaz)
  • kollarımda uyuttuğum geceler seni göğsüme sığındığım geceler senin (Oğlak)
  • biliyorum matarada su torbada ekmek ve kemerde kurşun değil şiir ama yine de matarasında suyu torbasında ekmeği ve kemerinde kurşunu kalmamışları ayakta tutabilir (Oğlak)
  • ... yaşamamış yaşlanmışlar açılmadan eskimiş kitaplar gibi ... (Kızılkuğu)
  • Ah bir iş bulabilsem!... İş çok diyorlar. Evet, ben de biliyorum, iş çok. İş çok ama, nerde oldu­ğunu bir türlü bilemiyorum. (Öhhööö!)
  • biliyorum matarada su torbada ekmek ve kemerde kurşun değil şiir ama yine de matarasında suyu torbasında ekmeği ve kemerinde kurşunu kalmamışları ayakta tutabilir… (Oğlak)
  • nedendir bilmiyorum ağlamak istiyorum her şafak ... şafakta mı asmışlar sevdiklerimi ? (Haziranda Ölmek Zor)
  • . bozgun gibi birşeydi yüreğimdeki! (Kızılkuğu)