Kara Sis - Kemal Varol Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Kara Sis kimin eseri? Kara Sis kitabının yazarı kimdir? Kara Sis konusu ve anafikri nedir? Kara Sis kitabı ne anlatıyor? Kara Sis PDF indirme linki var mı? Kara Sis kitabının yazarı Kemal Varol kimdir? İşte Kara Sis kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
Kitap Künyesi
Yazar: Kemal Varol
Editör: Elif Türker
Tasarımcı: Adnan Elmasoğlu
Yayın Evi: Everest Yayınları
İSBN: 9786051855578
Sayfa Sayısı: 264
Kara Sis Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Kemal Varol külliyatının en yeni parçası Kara Sis, birbirlerine hikâyelerini anlatarak varlıklarını sürdüren mahkûmların mevcut zaman içinde ve zaman dışındaki yaşamlarını konu ediniyor.
Mesut Hoca’nın anlatıcı gözüyle büyüyen ve perdeye yansıyan roman, yeni gelen mahkûmun, müebbet Barana’nın gizemli ve kendini açmayan mühürlü dudakları arasındaki sırra odaklanıyor. Günaşırı türlü bahanelerle dövülen Barana kimdir, ne suç işlemiştir, neden susmaktadır?
Bir kızıl saç telinin rüzgâra uyup geldiği, gelip de avluya, Barana’nın yanı başına durduğu gün değişir her şey. Taşkale Cezaevi’ne çöken kara sis dağılmaz değildir artık. Bir imgedir belki de Barana’yı yaşatan...
Kara Sis, başkalarına anlatıldığında en acımasız suçların, gerçeklerin bile hikâyeye dönüştüğü bir dünyayı resmediyor. Kemal Varol, şiddet ve pişmanlıkların, onarılamaz hataların savruluşlarıyla örülü bir avluya, erkeklerin avlusuna uzanıyor.
“... susanlara, konuşmayanlara, içine atanlara, konuşmaya takati kalmayanlara, sadece izleyenlere kulak vermeliydi dünya. Belki de bir tek susanların içinden geçenler doğruydu.”
Kara Sis Alıntıları - Sözleri
- "Yoksul oynayacağı zaman davul yırtılırmış zaten, benimki de o hesap işte."
- Bazı insanlar bir hatıra olarak kalır göğsümüzde.
- Sonuçta, deli deliden hoşlanırdı, imam ölüden.
- Kısacık bir hayat verdiler bize, küçük bir zaman dilimi, bir süre oyalandık orada burada. De ki insan bir oyalanmadır dünyada. Oynadık ve bitti. Dışarıda çok kalmış bir çocuk gibi aldık hevesimizi dünyadan. Sonra hepimizi eve çağırdılar. Oyun bitti.
- "... pekala bir ölü denebilirdi ona.Yaşayamadıklarını, tamamlayamadıklarını, olamadıklarını, doyamadıklarını, arkasında bıraktıklarını anımsamaya çalışan bir ölü."
- Kadınlar asla unutmazlardı. Bazı adamları ölünce bile affetmezlerdi kadınlar.
- "Birbirlerini çok seven, çok isteyen, çok özleyen ama türlü nedenlerle birbirlerine dokunamayan, uzaktan uzağa hasretle bakan eski sevgililer gibi herkesin içinde gözlerimizle sevişiriz. Ensendeki ormandan öperim. Karnındaki incelikten. Omzundaki yaradan. Sonra gözlerimiz tekrar eski yerlerine geçer birbirinden ayrılıp. Çünkü biliriz, her yol önünde sonunda tamamlanacaktır."
- Bir kitapta, "geç gelen aşk güzeldir" diye bir şey okumuştum vaktiyle. Kitaplar öyledir. Sessizce kitaplıkta dururlar. Ama bir gün açıp bir cümle okur ve yok yere o cümleye veya yalana inanırsın.
- Birbirlerini çok seven, çok isteyen, çok özleyen ama türlü nedenlerle birbirlerine dokunamayan, uzaktan uzağa hasretle bakan eski sevgililer gibi herkesin içinde gözlerimizle sevişiriz.
- Ben aşkın peşinden gittim sadece. Bütün bunların başıma geleceğini bilemezdim.
- "Ziyaret olmuşsun kurban istersin Kurban bulamadım candan ileri"
- "Üstelik hiç kimse hikayesini birilerine anlatmadan ölmemeliydi dünyada."
- "Dünyada iyi kötü bir şey arayan herkes gökyüzüne değil yeryüzüne bakmalıydı."
- Hikayesi yarım kalan insanlar bu dünyanın en hazin insanlarıydı belki.
- "Merak etme beni.Dert etme. Birine 'iyiyim' der gibi, sarılır gibi birine, öper gibi birini. Gözlerini kapatır gibi. Ellerini nereye koyacağını bilemez gibi. Zerefşan gibi, meşe palamudu gibi, sakura gibi, kum zambağı gibi, çöllerin çölü gibi... Bir derdi içinde tutar gibi unut beni artık."
Kara Sis İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Beş Sene Sakladım Verdiğin Saçı: Kitabı bana hediye eden arkadaşım şu notu düşmüştü. “Kalbinizde yeşil bir ağaç bulundurun; belki şarkı söyleyen bir kuş gelip konar.” Bu kitap gerçekten böyle oldu. Adeta kalbimde yeşil bir ağaç etkisi oluşturan ve dallarına gelip kuşların konduğu bir romana döndü. Evet, Kara Sis çok başarılı bir roman ve belki her şeyden önce bunu söylemem gerekiyor. Bu anlamda tam puan verdiğimi de belirtmeliyim. Kemal Varol adını birkaç ay önce duyduğum ve yine bir arkadaşımın tavsiyesi ile Aşıklar Bayramı romanını okuduğum bir yazar oldu. Aşıklar Bayramı’nı çok beğenmiştim. Kara Sis’i daha da beğendim. Kemal Varol’un çok iyi, yetkin bir romancı olduğunu kesinlikle söyleyebilirim. Çok başarılı bir anlatıcı. Türkçeyi fevkalâde kullanabilen, kurgu oluşturmada da hayli başarılı, kendine ait üslubu olan bir romancı ile karşı karşıyayız. Onun okuduğum ikinci kitabı Kara Sis oldu ve eminim ki, son da olmayacak. Incelemelerim de ipucu vermemeye gayret ediyorum ve genellikle de vermiyorum. Bunda da yine aynı şeyi yapmayı planlıyorum. Kara Sis bir cezaevi romanı. Taşkale Cezaevi adlı muhayyel bir cezaevinde C-6 koğuşunda bulunan mahkumların hikayesi… Olayları anlatan kişi Mesut adlı bir karakter. Mesut öğretmenken bir suça karıştığı için cezaevine düşüyor. 1998 yılının sonlarına doğru onların bulunduğu hücreye bir mahkum getiriliyor. Barana adlı bu mahkum müebbet hapis cezası almış bir karakter. Kemal Varol sadece Mesut Hoca ve Barana ‘yı değil, koğuşta bulunan Reco Dayı, Casper, Asım abi, Sıçan ve Candan İleri karakterlerini de son derece başarılı bir şekilde resmetmiş. Tabii ki başgardiyan Beton , cezaevi müdürü ve hatta Mesut Hoca’nın eşi Behiye de bunlara dahil… Ekim 1998’de Barana'nın koğuşa gelmesi ile birlikte asıl hikaye başlıyor. İşledikleri suçlar cinayet olan bu tutukluların hepsinin cinayet hikayesi farklı farklı… Barana’nın da öyle Kemal Hoca’nın da… Varol, romanda harikulade figürler kullanmış. Örneğin saç teli… Taşkale’ye girdikten sonra uzun müddet hiç konuşmayan, gardiyanlardan dayak yerken bile tepki vermeyen Barana, bir gün nasıl olup, nereden geldiği bilinmeyen kızıl bir saç teline rastlar. Saç teli bir kadına aittir. Bu saç teli Barana’yı adeta hayata bağlar. Müebbet yemiş biriyken birden bire hayata tutunur. Ondan sonra bu saç telini türküdeki gibi koynunda saklar; zaman zaman alır, bakar, hayaller kurar ve hayatı dönmeye başlar. Roman 1998’in ekim ayında başlayıp daha sonra devam ediyor. Dönemin Türkiye'sinde her ne kadar muhayyel cezaevi de olsa, sosyal ve politik olayların yansımaları cezaevinde makes bulur. Bölümlerden oluşan roman o kadar akıcı bir üsluba sahip ki, eğer vaktiniz uygunsa bir gün içerisinde rahatlıkla bitirebilirsiniz. Kaldı ki zaten merak duygusu ve başarılı anlatımı sizi okumadan bırakmamaya sevk edecektir. Kemal Varol’un kendine has üslubunu son romanı olan Kara Sis’te de koruduğunu görüyoruz. Örneğin zaman içerisinde kullandığı birkaç mektup var. Bunlar Barana’nın dışarıdaki meçhul kadına yazdığı mektuplar… Açıkçası romanı okurken bu mektupları pek başarılı bulmamıştım ve o yüzden sanki biraz puan kıracaktım. Gelgelelim ipucu sayılmazsa eğer sadece şunu söyleyeyim ki o mektuplar romanın sonlarına doğru öyle bir şeye dönüşüyor ve siz şaşıp kalıyorsunuz. Romanı okurken biraz İvo Andriç’in Lanetli Avlusu’nu hatırlamıştım. ama devam ettikten sonra da çok başarılı bir sinema filmi olan Esaretin Bedeli de aklıma gelmedi değil! Zira Kemal Varol zaten başarılı bir şekilde ilerleyen romanın son bölümlerinde öyle bir şey yapıyor ve durumu öyle bir hale getiriyor ki, bu roman bir anda çok başarılıdan mükemmele varmaya başlıyor. Çünkü çok zekice, adeta bir film senaryosunu andıran gelişmeler oluyor. Kara Sis son birkaç aydır, “böyle çok iyi bir roman bulsam ve okusam” düşüncemi kapatan romanlardan birisi oldu. Bu anlamda da mutluyum. Modern Türk edebiyatında halen bu gibi üst düzey eserlerin çıkıyor olması da hayli iyiydi. Romanda sadece saç teli değil bizzat romana adını veren Kara Sis gibi mektuplar gibi pek çok önemli ayrıntı var. Keza kavak ağacı motifi de… Ayrıca muazzam psikolojik tahliller olduğunu söyleyebilirim. İnsanların niçin cinayet işlediklerini anlatan ve her biri, birbirinden farklı hikayeler barındıran son derece başarılı insan öyküleri var. Yazar anlatımı yaparken hiçbir şekilde birini aklamak ya da taraf tutmak gayesi gütmemiş ve olduğu gibi anlatmış. Bu anlamda romanın son gayet gerçekçi olduğunu da rahatlıkla söyleyebilirim. Ve roman bittiğinde bir film seyretmiş hissini yaşıyorsunuz. Var ol, Kemal Varol! (Mehmet Y.)
Kara Sis, geçmişle geleceği birbirine bağlayan, pek çok hikayeyi bir arada yaşatan, küçük bir koğuşta geçen bir cezaevi hikayesi. Taşkale’de adli suçluların yattığı C-6 koğuşunda Candan İleri, Sıçan, Asım Abi, Casper, Reco Dayı ve Mesut Hoca olmak üzere altı mahkum vardır ve hepsi de cinayetten yatmaktadır. Koğuşun son müdavimi ise müebbetlik Barana olur. Her birinin ayrı hikayesi, geçmişlerinde ayrı yaşanmışlıkları olan bu insanlar kader birliği yaparlar bu küçücük koğuşta. Herkes birbirinin hikayesini bilir, bir tek son gelen Barana'nın hikayesi sırdır. Barana perişan bir halde getirilir koğuşa ve sistematik bir işkenceye maruz kalır. Bu duruma kendisi hariç herkes isyan eder. O yaşamaktan çoktan vazgeçmiştir. Taa ki Aşıklar Bayramı'nda Yusuf'un pencereden attığı kızıl saç teli gelip onu buluncaya dek. Kemal Varol son romanı Kara Sis'de en acımasız suçları işleyen insanların hikayelerine ortak ediyor bizleri. Birbirlerini acılarından tanıyan, birbirlerinin yaralarını sarmaya çalışan, kader birliği yapan insanların hikayelerini anlatıyor bize. Barana ile başlayan hikaye Mesut Hoca ile bitiyor, hem de oldukça şaşırtıcı bir sonla. Kemal Varol'un okuduktan sonra bile tadı damakta kalan anlatımı ile Kara Sis yine çok güzel bir kitaptı. Ucunda Ölüm Var, Aşıklar Bayramı ve Bakiye'den sonra okuduğum dördüncü Kemal Varol kitabı oldu. Hâlâ Kemal Varol okumadıysanız daha fazla geç kalmadan mutlaka okuyun derim. Bu keyiften kendinizi mahrum bırakmayın. Şimdi sırada bol ödüllü Haw var benim için. "Yeryüzüne dağılan tüm kelimeler insan kendinden söz etsin diye vardı belki." Keyifle okunsun... (Filiz)
Kızıl Saç Teli: Taşkale Cezaevi… C-6 Koğuşu… Hepsinin işlediği suç ortak: Cinayet… Fakat birbirinden farklı hikâyeleri olan 6 mahkum… Sıradan cezaevi hayatları Barana isimli yeni bir mahkumun gelmesiyle değişiyor. Üstelik Barana müebbet hapis cezası almış olmasına rağmen başından geçenler konusunda, ser verip sır vermiyor… Biz kitabı mahkumlardan birinin, öğretmen Mesut’un anlatımıyla okuyoruz. Sadece kendisinin ve Barana’nın hikâyesini değil, Reco Dayı’nın, Casper’ın, Asım Abi’nin, Sıçan’ın ve Candan İleri’nin de hikâyelerini anlatıyor Mesut Hoca. Tabi 1998 yılının Türkiye’sini, sosyal ve politik olaylarını yansıtmayı da ihmal etmiyor. Barana’nın hikayesi çok başka. Her şeyden vazgeçmişken, konuşmayan, gardiyanlardan dayak yerken bile tepki vermeyen Barana’yı; havalandırmaya nereden geldiği belli olmayan kızıl bir saç teli hayata bağlıyor. Kitap buradan sonra öyle hızlı akıyor, olaylar öyle beklenmedik bir hal alıyor ki merakla sayfaları çevirirken, ne yanlış ne doğru, kim haklı kim haksız ayırt etmek zorlaşıyor. Bu okuyup aşık olduğum, satırlarında kaybolduğum kaçıncı Kemal Varol romanı? Anlatımının akıcılığı kelimelerin dansına dönüşüyor, onun kaleminden çıkan her kitap insanın içine işleyip, aklına kazınıyor… Küçücük bir objeyi, öyle bir anlatıyor ki yıllar geçse de kattığı anlamı unutamıyorsunuz. Bu obje en sevdiğim kitabı Ucunda Ölüm Var’da ayakkabıydı, bu romanda ise kızıl saç teli… Barana’nın yazdığı mektubun bir bölümünü sizinle de paylaşmak istiyorum: “…sık sık senin bir teline kıyamadığım saçlarını düşünüyorum burada. Kıvır kıvır, tel tel, yürüdükçe seninle birlikte havalanan, beni yer yüzünde başka bir ihtimalin olabileceğine inandıran saçların. Sıcakta topladığın, soğukta yüzüne düşürdüğün, yemek yaparken arkada bağladığın, denizden çıkarken geriye attığın, bana bakarken parmağının ucuyla oynadığın; ördüğün, taradığın, boyattığın; kestirince pişman olup ağladığın, uzatınca sevindiğin, sonra tekrar sıkıldığın, kırıkları kalbine batan…” Sıkılmadan okumak istediğiniz bir kitap arıyorsanız ya da Kemal Varol ile hiç tanışmadıysanız, ısrarla tavsiye ediyorum. Mutlaka bir romanını alıp okuyun. (Tuğba Tezgel)
Kara Sis PDF indirme linki var mı?
Kemal Varol - Kara Sis kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Kara Sis PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Kemal Varol Kimdir?
1977 yılında doğdu. Edebiyata şiirle başladı. Yas Yüzükleri (2001), Kin Divanı (2005), Temmuzun On Sekizi (2007) adlı şiir kitapları Bakiye adıyla toplu şiirler olarak kitaplaştı. Jar (2011), Haw (2014), Ucunda Ölüm Var (2016), Âşıklar Bayramı (2019) adlı dört romanı ve Sahiden Hikâye (2017) adlı bir hikâye kitabı yayımlandı. ABD ve Fransa’da da yayımlanan Haw romanıyla Cevdet Kudret 2014 Roman Ödülü ile Pen Amerika 2017 Çeviri Ödülü’ne, Sahiden Hikâye adlı ilk hikâye kitabıyla 2018 Sait Faik Hikâye Armağanı’na değer görüldü. Âşıklar Bayramı romanı, Dünya Kitap tarafından 2019 Yılın Telif Kitabı seçildi.
Kemal Varol Kitapları - Eserleri
- Haw
- Yas Yüzükleri
- Bakiye
- Jar
- Memleket Garları
- Demiryolu Öyküleri
- Kin Divanı
- Ucunda Ölüm Var
- Temmuzun On Sekizi
- Sahiden Hikâye
- Aşıklar Bayramı
- Kin Divanı
- Kara Sis
Kemal Varol Alıntıları - Sözleri
- benzemem diye düşünürken müsvedde oldum ona (Bakiye)
- Zaman çok garip bir şeydir. Geriye doğru sayıldığında başka, ileriye doğru sayıldığında başka geçer. (Haw)
- bir zaman senden ağlar kaldım gazâla sesim o uzak dağlarda dağdâr şimdi sanki unutmak için var anılar kinimde ve sanki hep küs tadıyla söylenmiş bir şarkı duyduğum: herkes bir gün bir aşkta imkânsız hâlâ ne ırmaklarda haz, ne perçemlerde şefkat var artık kuşkuyla dönülen aynalar ve kapılar şimdi yalnızlığa kötü gelen yağmurlar acıtan tesadüflerin sesi; mutluymuş ah gazala, her şey eskisinden fenâ: kül büyüt canım ve mümkünse acını unutma (Yas Yüzükleri)
- "Biliyor musun Gobi" dedim, "şu bizim on bir on iki yaşımız ömür boyu bizimle gelecekmiş." "Gelirse gelsin," dedi Gobi, "ne zararı var!" "Öyle değil oğlum," dedim başımı iki yana sallayarak. "Yani by yaşta ne yaşıyorsak illet gibi yakamıza yapışacakmış her şey. Kırk yaşımıza gelsek de aynı bokun soyu olacakmışız." Enseme bir şaplak vurup "Olur mu lan hiç öyle şey!" dedi. "Bal gibi de olur," dedim. "Günün birinde başımızı bir eve sokup böyle çoluk çocuğa karışmış, her şey güllük gülistanlıkken, bir gece kan ter içinde uykudan uyanıp pencereye atacakmışız kendimizi." "Sonra?" "Sonra pencerede sıkıntıyla sigara içerken bizim bu yaşımız böyle sokaktan yavaşça geçip el sallayacakmış bize. Eksik kaldım, gel beni tamamla diyecekmiş" (Sahiden Hikâye)
- bir yerde beni hâlâ affetmeyen bir kadın nasılsa vardı (Yas Yüzükleri)
- Kim bilir kimin kursağında kalmış eksik bir heceyim hâlâ. (Ucunda Ölüm Var)
- Arzulanan; günümüzün acil ihtiyaçlarının geleceğe ipotek koymamasıdır. Bir başka değişle, tren düdüklerinin yerin altında değil, kentin kalbinde duyulmaya devam etmesidir. (Memleket Garları)
- Bakışmak, hiçbir kelime söylemeden karşımızdakine kendimizi anlatmamızdır. (Jar)
- Belki bu kadar incitmeyecekti beni Yalnızlığın herkese düğme olduğunu bilmesem Daha ikiydi tavafım, Belki gitmesem... (Kin Divanı)
- Ne zaman yolum bir şehre düşse o şehrin garını görmeyi, bekleme salonunda zaman geçirmeyi, gardaki görevlilerle vakit geçirmeyi, rayların yanına yöresine serpilen çakıl taşlarından avuçkamayı âdet haline getirdim... (Memleket Garları)
- Gitmek düşüncesi öylesine yakın ki artık ; ezberimde... (Memleket Garları)
- Çünkü bazı insanların yarasını ancak bir yalan iyileştirirdi. (Jar)
- "Üstelik hiç kimse hikayesini birilerine anlatmadan ölmemeliydi dünyada." (Kara Sis)
- Bazı insanlar bir hatıra olarak kalır göğsümüzde. (Kara Sis)
- Dünyaya sığdım da bir yatağa sığmadım bazen. (Temmuzun On Sekizi)
- Sordum suya karışan arzuma: Bir kötülük vaadidir insan Ey gizli çürüyen sima Yol dönsem şimdi kime (Kin Divanı)
- gıyabında yargılandı kalbim anladım, buymuş bana kısmet.. (Bakiye)
- Kim sakınarak geçebiliyor suyun lekesini Ben değil, yabanı olduğum akşam söyletiyor (Kin Divanı)
- Harflerin kağıda düşenine değil yüreğe inenine inandım hep. (Ucunda Ölüm Var)
- Elimi dostça omzuna koydum, meğer yarası tam da oradaymış... (Haw)