Karlsbad'da Geçen Günlerim - Mustafa Kemal Atatürk Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Karlsbad'da Geçen Günlerim kimin eseri? Karlsbad'da Geçen Günlerim kitabının yazarı kimdir? Karlsbad'da Geçen Günlerim konusu ve anafikri nedir? Karlsbad'da Geçen Günlerim kitabı ne anlatıyor? Karlsbad'da Geçen Günlerim PDF indirme linki var mı? Karlsbad'da Geçen Günlerim kitabının yazarı Mustafa Kemal Atatürk kimdir? İşte Karlsbad'da Geçen Günlerim kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
Kitap Künyesi
Yazar: Mustafa Kemal Atatürk
Yayın Evi: Kopernik Kitap
İSBN: 9789752439740
Sayfa Sayısı: 97
Karlsbad'da Geçen Günlerim Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
“2 Temmuz Salı – (...) Almanların bize memleketimizi İngiliz istilasından kurtarmada, yardımlarının derecesini mantıken meydana çıkarabiliriz. Benim bu hususta daima olumsuz sonuca varan kanaatlerim, Veliaht Hazretleri ile vuku bulan seyahatimiz münasebetiyle gerek İmparator ve gerek Hindenburg ve Ludendorf’la olan görüşmelerle pekişmiştir.
Bir devlet adamı, kendi insani hislerine tabi olarak devlet meselelerini halledemez, o salahiyete sahip değildir. Memleket, kimsenin malikânesi değildir. Yalnız, biz Türkler memleket ve milletin idaresini elimize aldığımız zaman, kendi şahsi davranışlarımızdaki cömertliği, devlet meselelerinin ecnebilerle hallinde düstur ediniyor, bir çocuk gibi aldanıyoruz.”
1931 yılındaki tarih çalışmaları esnasından Çankaya’daki eski köşkün kütüphanesinde bulunan bu hatırat, bizzat Mustafa Kemal Atatürk tarafından altı deftere kaydedilmiş günlüklerden oluşmaktadır. Atatürk’ün Karlsbad’da Geçen Günlerim şeklinde isimlendirdiği her hâliyle ilgi çekici bu metinler, Mustafa Kemal’in Karlsbad’da geçen günlerini, o günlerde bazı toplumsal meselelere bakışını, okuduğu bazı kitapları ve daha birçok hususta önemli, dikkat çekici ayrıntıları içeriyor.
Mustafa Kemal Atatürk’ün kaleminden çıkan bu nadide eseri yazılışından 100, ilk basımından 35 sene sonra yeniden yayımlamanın gururunu yaşıyoruz.
Karlsbad'da Geçen Günlerim Alıntıları - Sözleri
- Neden bu kadar yıllık bir yükseköğretim gördükten, uygar yaşamı ve toplumu inceledikten ve özgürlüğünü elde etmek için hayatı ve yılları harcadıktan sonra, cahiller derecesine ineyim? Onları kendi dereceme çıkarırım. Ben onlar gibi değil, onlar benim gibi olsunlar.
- Bir devlet adamı, kendi insani hislerine tabi olarak devlet meselelerini halledemez, o salahiyete sahip değildir. Memleket, kimsenin malikânesi değildir.
- ''Muvaffakiyetlerde gururu yenmek, felaketlerde ümitsizliğe mukavemet etmek lazımdır.''
- “Le mariage est une chose, [et] l’amour [en] est une autre!’ (Evlenme bir şeydir, aşk başka bir şeydir).
- ''Karlsbad'da geçen günlerimin anılarını bütünüyle ve olduğu gibi bu defterlere geçiremedim. Bunun iki nedeni var, birincisi yeterince yazı yazmak için vaktim olmadı. İkincisi her düşündüğümü, her yaptığımı, yani bütün fikirlerimi ve hayatımla ilgili sırları bu defterlere nasıl emanet edebilirdim? Hatta bu yazdıklarımı bile bir gün, ihtimal pek yakın bir günde yok etmeyecek miyim? 28 Temmuz Pazar 1918
- Program gereğince sabah saat 7.00’de Marksbrun önünde kadehimi içiyorum. Kadehi yarıladıktan sonra yudum yudum hem içiyor ve hem de Mühlbrun’a doğru yürüyorum. Yağmur yağdığı için açık olan şemsiyemle başımı muhafaza ediyor, paltomu ıslanmaktan koruyamıyordum. Muşambamı Şevki’ye vermiştim. O da arkamdan geliyordu. Su bitti, adımlarımı sıklaştırdım. Hızlı hızlı âdeta asker yürüyüşüyle yürüyordum. Herkesin durup bana baktığını ve gülmekte olduklarını gördüm. Yürümeye devam etmekle beraber etrafıma, geriye bakmıyordum. Bir de ne göreyim. Benim Şevki hemen bir iki adım mesafe ile bana ayak uydurmuş, yere kadar uzanan benim muşambam içinde kendinden geçmiş, kollarını sallayarak beni takip ediyor. Talimhane meydanında acemi efradm yürüyüş talimi esnasında tatbik olunan şekillerinden biri... Ben de gülmeye başladım... “Ne yapıyorsun?” “Hiç efendim”, dedi.
- Bu iki günün nasıl geçtiğini yazmayacağım. Birçok hatıratım gibi bunların da unutulmasında ne beis var? Yalnız şu kadar diyelim ki insanlar hakikati daima gizlerler.
- "Ahlak, her toplumsal zümrenin kavrayışına göre başka mana, başka renk, başka maksat gösteriyor gibidir."
- Mühlbrun'a doğru yürüyorum. Yağmur yağdığı için açık olan şemsiyemle başımı muhafaza ediyor, paltomu ıslanmaktan koruyamıyordum. Muşambamı Şevki'ye vermiştim. O da arkamdan geliyordu. Su bitti, adımlarımı sıklaştırdım. Hızlı hızlı adeta asker yürüyüşüyle yürüyordum. Herkesin durup bana baktığını ve gülmekte olduklarını gördüm. Yürümeye devam etmekle beraber etrafıma, geriye bakmıyordum. Bir de ne göreyim. Benim Şevki hemen bir iki adım mesafe ile bana ayak uydurmuş, yere kadar uzanan benim muşambam içinde kendinden geçmiş. kollarını sallayarak beni takip ediyor. Talimhane meydanında acemi efradın yürüyüş talimi esnasında tatbik olunan şekillerinden biri... Ben de gülmeye başladım... "Ne yapıyorsun?" "Hiç efendim," dedi.
- Doktor, gıda meselesini belirlerken ekmek söz konusu oldu. "Tabii beraberinizde un getirdiniz..." dedi. "Hayır", dedim. "O halde, burada ekmek bulamayacaksınız. Çünkü hükümet burada yalnız yerlilere yiyecek içecek sağlamak mecburiyetindedir, yabancılara değil." "Öyle ise doktor, benim burada oturmama imkân yoktur. Hemen yarın memleketime döneyim. Bizim memleketimizde yabancılar, yerlilerden daha çok tüketimde bulunmaktadır. Ben de hükümetim nezdinde yabancılara ekmek verilmesine engel olmayı teklif edeyim."
- Ben daima askeri tabiata, ruhsal ve manevi duruma çok dikkat ederim. Hakikaten bu hâli birçok defalar ben de gördüm. Bunun çeşitli etmenleri ve vasıtaları olabiliyor. Kumandanların hâl ve şanı, kalp kuvvetleri ve kendine güvenlerinin derecesi pek büyük bir öneme sahiptir.
- "Ben her vakit söylerim, burada da bu vesile ile arz edeyim: Benim elime büyük yetki ve güç geçerse ben toplumsal hayatımızda arzu edilen inkılabı bir anda, bir "coup" [darbe] ile tatbik edeceğimi zannederim. Zira ben, bazıları gibi alt tabakanın ve ulemanın zihnini, yavaş yavaş benim zihnimde tasarladıklarım derecesinde arzu ve tefekkür etmeye alıştırmak suretiyle bu işin yapılacağını kabul etmiyor ve böyle hareket etmeye karşı ruhum isyan ediyor. Neden ben, bu kadar senelik yüksek tahsil gördükten, medeni ve toplumsal hayatı inceleyip hürriyeti tatmak için hayatımı ve zamanımı harcadıktan sonra, alt tabaka mertebesine ineyim? Onları kendi mertebeme çıkarayım; ben onlar gibi değil, onlar benim gibi olsunlar.
- Namuslu ve izzetinefis sahibi bir kumandan için ölüm hiçbir vakit hatıra gelmez. Onu düşündüren, icraatının isabeti veya isabetsizliğidir.
- ...Yalnız şu kadar diyelim ki insanlar gerçeği hep gizlerler.
Karlsbad'da Geçen Günlerim İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Güzel Atam' ın anıları: Gün be gün anılarına, düşüncelerine eşlik etmek çok keyifli. Güzel Atam, çiçekler alıp odasını güzelleştirmesiyle bile benzeşiyoruz . Kadinlarla ilgili düşüncelerini anlattığı, vatanının durumuna verdiği önem ve dikkati göreceksiniz. Oldukça keyifli bir kitap. (RM)
Mustafa Kemal 1918 yılının temmuz ayını tedavi için gittiği Karlsbad'da geçirir. Bu kitap işte o bir aylık süreç hakkında parça parça tuttuğu notlardan oluşur. İlk günleri detaylı şekilde kayda geçirmişken bazen birkaç gün hakkında ufak notlar almıştır. Bir ay boyunca Karlsbad'da kimlerle görüştüğünü, nelerin konuşulduğunu, tedavi sürecinin nasıl ilerlediğini kimi zaman birkaç cümle ile kimi zaman sayfalarca notlar ile anlatmış. Onun dünyaya bakışını şekillendiren, memleket meseleleri üzerine düşüncelerini temellendiren ve askerî başarılarının perde arkasını oluşturan etmenleri görmek, onu daha iyi tanımak ve anlamak için değerli bir eser. Kitabın bu baskısı ile ilgili eleştirdiğim nokta ise dilinin günümüz Türkçesine aktarılmış olması. Türk dili ile yazılmış bir eserin aktarıma muhtaç olmadığı kanaatindeyim. Hele daha yüz yıllık bir geçmişi olan bir eserin, hiç değilse ülkenin kurucusunun eserlerinin aracıya, aktarıma muhtaç olmaması gerekir. Bilinmeyen kelimelerin dipnotlarda verilmesi eserin dilini aracısız anlamak açısından daha sağlıklı bir yöntem olabilir. Bu şekliyle eserin dili biraz sunileşmiş bir görünüm arz etmiş. Bu düşüncelerimi kitabın içinden bir cümle ile desteklemek istiyorum. Mustafa Kemal'in de notlarında belirttiği gibi: "Neden ben, bu kadar senelik yüksek tahsil gördükten, medeni ve toplumsal hayatı inceleyip hürriyeti tatmak için hayatımı ve zamanımı harcadıktan sonra, alt tabaka mertebesine ineyim? Onları kendi mertebeme çıkarayım; ben onlar gibi değil, onlar benim gibi olsunlar." (Hakan Aydın)
Karlsbad'da Geçen Günlerim: Bu kitap Mustafa Kemal Atatürk'ün 1918 yılında şu an da Çek Cumhuriyeti sınırları içersinde yer alan ve günümüzde adı Karlov Vary olan yerde sağlık sorunları yüzünden kaldığı dönemde tuttuğu notlardan oluşmaktadır. Yıllar önce Afet İnan tarafından hazırlanan ve Türk Tarih Kurumu yayınları arasında çıkan kitap, uzun yıllardır piyasada olmamasına istinaden gözden geçirilmiş ve düzenlemeler de yapılarak tekrar yayımlanmış. İyi ki de yayımlanmış. Bu kitaptan şunu öğreniyoruz ki, Atatürk ta 1918 ve öncesinde de hem okumuş hem de çeşitli notlar almış. Kitap 30 Haziran 1918 Pazar günü tutulan ilk yazıyla başlar. Burada Karlsbad istasyonuna ulaşılması ve buradan hareketle kendisini karşılayanlar hakkında bilgiler veriyor. Kalacağı ev, kendisiyle ilgilenecek doktor, doktorun yapılması gerekenler listesi, doktorla yapılan yarı şaka yarı ciddi konuşmalar sayesinde bölgenin ekonomik yapısı hakkında da bilgi sahibi oluyoruz. Siyasi ve askeri değerlendirmeler yapmadan duramaz. Balkan Savaşları sonucu çizilen sınırın ve savaşsız verilen toprak parçası konusunda neler yapılması gerekir diyerek düşüncelerini de belirtir. Savaş anılarını da yanına gelen kişilerle paylaşır ve özellikle Muş cephesinde yaşadığı o askeri başarı olan Ricat (geri çekilme) sonunda düşman askerini şaşırtıp, daha sonra nasıl bozguna uğrattığını anlatır. Arıburnu hatıralarını anlatır. Orada 'kumandan cesaretsizliğin' nelere mal olacağına dem vurur. Bir kumandanla yaşadığı ricat olayını tartışır ve komutanı ikna ederek, askerin başında kalmasını sağladıktan sonra o birliğin elde ettği başarıyı da anlatır. Buradan hareketle Mustafa Kemal 'Komutanın' cesareti, bilgisi, azmi, kararlılığı hakkında görüş bildirdikten sonra eğer yönetici (komutan) korkarsa zaten baştan olaya mağlup başlar diyerek 'cesaret' örneği dersi verir. O mahalde kaldığı sürece günlük rutin yapılan işler haricinde ziyarete gelen veya karşılaştıkları zevatla yapılan görüşmeler de günlük içersinde yer almaktadır. Hatta bir seferinde Cemal Paşa'ya tuttuğu notları da gösterip, okutur. Mustafa Kemal o dönemde hem Osmanlıyı bilip hem de Avrupa'yı görünce aradaki farkı da anlar ve biz okuyup belli bir seviyeye gelmiş kişiler hiç okumayan kişiler seviyesine inemez diyerek bir durum tespiti de yapar ama sonra devamında şunu da söyler: "onları kendi mertebeme çıkarayım..." Mustafa Kemal'in 1918 yılında tuttuğu hayata dair düşüncelerini okuyoruz. Evlilik, kadın, erkek ilişkileri, eğitim, sosyal hayat içinde bulunma gibi çeşitli düşüncelerini notlar halinde bize aktarıyor. Yabancı dil öğrenmeden bahseder ve kendisine Almanca bir eğitmen bulunmasını ister ama anlaşamaz. Devamında bazı düşünceleri daha sonra kurulacak Cumhuriyet ve yeni devletin içinde yer alır. "Günlerim" okunduğunda sadece askeri görüşleri ya da orada yemek yemesi, davetlere gitmesi yok. Çok daha büyük bir düşünceyle içtimai hayatla ilgili görüşlerini de okuyoruz. Kitabın boyutu küçük ama içerik boyutundan daha geniş sayılabilir. Açıkçası hiç beklemediğim kadar etkili, güzel bir çalışma. Sürekli kitap okuyan, notlar alan, Fransızca bildiği halde Fransızcasını daha da ilerletmek için Fransızca hoca tutması ve ondan özel ders alması ama hocanın 'Fransızca ders almanıza gerek yok, sadece biraz lügata bakmanız yeterli' diyerek Fransızcasının iyi olmasını da buradan öğreniyoruz. Balkan Savaşları, Trablusgarb savaşı gibi savaşlarla ilgili düşüncelerini de notlarına alır. Ezcümle: Tavsiye ederim Notlar: + Bu kitabı yeniden basarak bizleri sunan yayınevine ve yayıma hazırlayan Selma Günaydın'a teşekkür ederim. + Sunuş kısmında kitabın yazım süreci hakkında bilgiler yer alıyor. + Kitabı yeniden basarken eski baskının temel alındığını bazı yerlerde sadeleştirme yapıldığı bilgisi veriliyor. + Eski baskıda Fransızca tutulan notlar bu baskıda tercüme edilerek okuyucuyla buluşturuluyor. + Kitabın kapak tasarımı, yazı tipi ve arka kapak tanıtım yazısı güzel hazırlanmış. + İçindekiler ve dizin olması da doğru. - 'Sunuş' kısmında 'Karslbad'da niçin bulunduğuna dair kısa bilgi notu eklenebilirdi. Belki daha sonraki baskılarda bu dikkate alınır. Bu sayede Mustafa Kemal'in niçin orada bulunduğu daha anlaşır hale gelir. Ben bu eklemeyi şu şekilde yapıyorum: "İstanbul’a geldik, fakat muvasalâtımız (Bir yere ulaşma, varma) zamanında, kendimce feci bir ıstırap hissettim. Doktorlar sol böbreğimden rahatsız olduğumu söylediler. Bir ay kadar yatağımı terkedemedim. Doktor arkadaşların tedavisi, ıstırabımı bir türlü esasından menedemiyordu. Bir aralık iyileşir gibi oldum, fakat tekrar yattım. Nihayet doktorlar Viyana’ya gitmekliğim lüzumunda ısrar ettiler. Viyana’da müracaat ettiğim profesör benim sanatoryumda yatmaklığımı zaruri gördü. Bir ay kadar Viyana civarındaki (Kotaj Sanatoryumu) da bizzat bu profesör tarafından tedavi olundum. Sonra yine aynı profesörün tavsiyesiyle, Karlsbad’a gittim. Rahatsızlığım henüz tamamıyla zail olmamış (ortadan kalkmamış-geçmemiş) bulunduğu bir tarihte (Gazi Paşa Karlsbad’da aldığı notlara bakarak bu tarihi buldu) 1918 Temmuzunun 5’inci cuma günü Karlsbad’daki ikâmetgâhıma İzmir’de tanıdığım bir zat, diğer bir arkadaşıyla geldiler. " (Falih Rıfkı Atay - Mustafa Kemal'in Ağzından vahidettin / Atatürk'ün Bana Anlattıkları / Bateş Yayınları -İstanbul 1998 S.44) gonderi/32697370 - 19.sayfada geçen "Ya, ya!" diye seslendim. Şimdi buradaki Türkçe "Ya, ya!" mı yoksa Almanca "Ja, ja" nın Türkçe okunuşu olan "Ya, ya! mı bence Atatürk, Almanca bildiği için Evet anlamında yazılışı "Ja" ama okunuşu "Ya" demiştir düşünüyorum. - 25.sayfada geçen Lektür ve resitasyon'un Türkçeleri dipnot olarak verilebilirdi. - 84.sayfa da geçen "Trop de Zel" ne anlama geliyor bu da dipnot verilebilirdi. + 28-30 Ekim 2018 tarihleri arasında okunup, notlar çıkarılmış ve 30 Ekim 2018 tarihinde yazıya dökülüp, siteye eklenmiştir. (S. Ali)
Karlsbad'da Geçen Günlerim PDF indirme linki var mı?
Mustafa Kemal Atatürk - Karlsbad'da Geçen Günlerim kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Karlsbad'da Geçen Günlerim PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Mustafa Kemal Atatürk Kimdir?
Mustafa Kemal Atatürk 1881 yılında Selânik'te Kocakasım Mahallesi, Islâhhâne Caddesi'ndeki üç katlı pembe evde doğdu. Babası Ali Rıza Efendi, annesi Zübeyde Hanım'dır. Baba tarafından dedesi Hafız Ahmet Efendi XIV-XV. yüzyıllarda Konya ve Aydın'dan Makedonya'ya yerleştirilmiş Kocacık Yörüklerindendir. Annesi Zübeyde Hanım ise Selânik yakınlarındaki Langaza kasabasına yerleşmiş eski bir Türk ailesinin kızıdır. Milis subaylığı, evkaf katipliği ve kereste ticareti yapan Ali Rıza Efendi, 1871 yılında Zübeyde Hanım'la evlendi. Atatürk'ün beş kardeşinden dördü küçük yaşlarda öldü, sadece Makbule (Atadan) 1956 yılına değin yaşadı.
Küçük Mustafa öğrenim çağına gelince Hafız Mehmet Efendi'nin mahalle mektebinde öğrenime başladı, sonra babasının isteğiyle Şemsi Efendi Mektebi'ne geçti. Bu sırada babasını kaybetti (1888). Bir süre Rapla Çiftliği'nde dayısının yanında kaldıktan sonra Selânik'e dönüp okulunu bitirdi. Selânik Mülkiye Rüştiyesi'ne kaydoldu. Kısa bir süre sonra 1893 yılında Askeri Rüştiye'ye girdi. Bu okulda Matematik öğretmeni Mustafa Bey adına "Kemal" i ilave etti. 1896-1899 yıllarında Manastır Askeri İdâdi'sini bitirip, İstanbul'da Harp Okulunda öğrenime başladı. 1902 yılında teğmen rütbesiyle mezun oldu., Harp Akademisi'ne devam etti. 11 Ocak 1905'te yüzbaşı rütbesiyle Akademi'yi tamamladı. 1905-1907 yılları arasında Şam'da 5. Ordu emrinde görev yaptı. 1907'de Kolağası (Kıdemli Yüzbaşı) oldu. Manastır'a III. Ordu'ya atandı. 19 Nisan 1909'da İstanbul'a giren Hareket Ordusu'nda Kurmay Başkanı olarak görev aldı. 1910 yılında Fransa'ya gönderildi. Picardie Manevraları'na katıldı. 1911 yılında İstanbul'da Genel Kurmay Başkanlığı emrinde çalışmaya başladı.
1911 yılında İtalyanların Trablusgarp'a hücumu ile başlayan savaşta, Mustafa Kemal bir grup arkadaşıyla birlikte Tobruk ve Derne bölgesinde görev aldı. 22 Aralık 1911'de İtalyanlara karşı Tobruk Savaşını kazandı. 6 Mart 1912'de Derne Komutanlığına getirildi.
Ekim 1912'de Balkan Savaşı başlayınca Mustafa Kemal Gelibolu ve Bolayır'daki birliklerle savaşa katıldı. Dimetoka ve Edirne'nin geri alınışında büyük hizmetleri görüldü. 1913 yılında Sofya Ateşemiliterliğine atandı. Bu görevde iken 1914 yılında yarbaylığa yükseldi. Ateşemiliterlik görevi Ocak 1915'te sona erdi. Bu sırada I. Dünya Savaşı başlamış, Osmanlı İmparatorluğu savaşa girmek zorunda kalmıştı. Mustafa Kemal 19. Tümeni kurmak üzere Tekirdağ'da görevlendirildi.
1914 yılında başlayan I. Dünya Savaşı'nda, Mustafa Kemal Çanakkale'de bir kahramanlık destanı yazıp İtilaf Devletlerine "Çanakkale geçilmez! " dedirtti. 18 Mart 1915'te Çanakkale Boğazını geçmeye kalkan İngiliz ve Fransız donanması ağır kayıplar verince Gelibolu Yarımadası'na asker çıkarmaya karar verdiler. 25 Nisan 1915'te Arıburnu'na çıkan düşman kuvvetlerini, Mustafa Kemal'in komuta ettiği 19. Tümen Conkbayırı'nda durdurdu. Mustafa Kemal, bu başarı üzerine albaylığa yükseldi. İngilizler 6-7 Ağustos 1915'te Arıburnu'nda tekrar taarruza geçti. Anafartalar Grubu Komutanı Mustafa Kemal 9-10 Ağustos'ta Anafartalar Zaferini kazandı. Bu zaferi 17 Ağustos'ta Kireçtepe, 21 Ağustos'ta II. Anafartalar zaferleri takip etti. Çanakkale Savaşlarında yaklaşık 253.000 şehit veren Türk ulusu onurunu İtilaf Devletlerine karşı korumasını bilmiştir. Mustafa Kemal'in askerlerine "Ben size taarruzu emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum!" emri cephenin kaderini değiştirmiştir.
Mustafa Kemal Çanakkale Savaşları'dan sonra 1916'da Edirne ve Diyarbakır'da görev aldı. 1 Nisan 1916'da tümgeneralliğe yükseldi. Rus kuvvetleriyle savaşarak Muş ve Bitlis'in geri alınmasını sağladı. Şam ve Halep'teki kısa süreli görevlerinden sonra 1917'de İstanbul'a geldi. Velihat Vahidettin Efendi'yle Almanya'ya giderek cephede incelemelerde bulundu. Bu seyehatten sonra hastalandı. Viyana ve Karisbad'a giderek tedavi oldu. 15 Ağustos 1918'de Halep'e 7. Ordu Komutanı olarak döndü. Bu cephede İngiliz kuvvetlerine karşı başarılı savunma savaşları yaptı. Mondros Mütarekesi'nin imzalanmasından bir gün sonra, 31 Ekim 1918'de Yıldırım Orduları Grubu Komutanlığına getirildi. Bu ordunun kaldırılması üzerine 13 Kasım 1918'de İstanbul'a gelip Harbiye Nezâreti'nde (Bakanlığında) göreve başladı.
Mondros Mütarekesi'nden sonra İtilaf Devletleri'nin Osmanlı ordularını işgale başlamaları üzerine; Mustafa Kemal 9. Ordu Müfettişi olarak 19 Mayıs 1919'da Samsun'a çıktı. 22 Haziran 1919'da Amasya'da yayımladığı genelgeyle "Milletin istiklâlini yine milletin azim ve kararının kurtaracağını " ilan edip Sivas Kongresi'ni toplantıya çağırdı. 23 Temmuz - 7 Ağustos 1919 tarihleri arasında Erzurum, 4 - 11 Eylül 1919 tarihleri arasında da Sivas Kongresi'ni toplayarak vatanın kurtuluşu için izlenecek yolun belirlenmesini sağladı. 27 Aralık 1919'da Ankara'da heyecanla karşılandı. 23 Nisan 1920'de Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin açılmasıyla Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulması yolunda önemli bir adım atılmış oldu. Meclis ve Hükümet Başkanlığına Mustafa Kemal seçildi Türkiye Büyük Millet Meclisi, Kurtuluş Savaşı'nın başarıyla sonuçlanması için gerekli yasaları kabul edip uygulamaya başladı.
Türk Kurtuluş Savaşı 15 Mayıs 1919'da Yunanlıların İzmir'I işgali sırasında düşmana ilk kurşunun atılmasıyla başladı. 10 Ağustos 1920 tarihinde Sevr Antlaşması'nı imzalayarak aralarında Osmanlı İmparatorluğu'nu paylaşan I. Dünya Savaşı'nın galip devletlerine karşı önce Kuvâ-yi Milliye adı verilen milis kuvvetleriyle savaşıldı. Türkiye Büyük Millet Meclisi düzenli orduyu kurdu, Kuvâ-yi Milliye - ordu bütünleşmesini sağlayarak savaşı zaferle sonuçlandırdı.
Mustafa Kemal yönetimindeki Türk Kurtuluş Savaşının önemli aşamaları şunlardır:
Sarıkamış (20 Eylül 1920), Kars (30 Ekim 1920) ve Gümrü'nün (7 Kasım 1920) kurtarılışı.
Çukurova, Gazi Antep, Kahraman Maraş Şanlı Urfa savunmaları (1919- 1921)
I. İnönü Zaferi (6 -10 Ocak 1921)
II. İnönü Zaferi (23 Mart-1 Nisan 1921)
Sakarya Zaferi (23 Ağustos-13 Eylül 1921)
Büyük Taarruz, Başkomutan Meydan Muhaberesi ve Büyük Zafer (26 Ağustos 9 Eylül 1922)
Sakarya Zaferinden sonra 19 Eylül 1921'de Türkiye Büyük Millet Meclisi Mustafa Kemal'e Mareşal rütbesi ve Gazi unvanını verdi. Kurtuluş Savaşı, 24 Temmuz 1923'te imzalanan Lozan Antlaşması'yla sonuçlandı. Böylece Sevr Antlaşması'yla paramparça edilen, Türklere 5-6 il büyüklüğünde vatan bırakılan Türkiye toprakları üzerinde ulusal birliğe dayalı yeni Türk devletinin kurulması için hiçbir engel kalmadı.
23 Nisan 1920'de Ankara'da TBMM'nin açılmasıyla Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşu müjdelenmiştir. Meclisin Türk Kurtuluş Savaşı'nı başarıyla yönetmesi, yeni Türk devletinin kuruluşunu hızlandırdı. 1 Kasım 1922'de hilâfet ve saltanat birbirinden ayrıldı, saltanat kaldırıldı. Böylece Osmanlı İmparatorluğu'yla yönetim bağları koparıldı. 13 Ekim 1923'te Cumhuriyet idaresi kabul edildi, Atatürk oybirliğiyle ilk cumhurbaşkanı seçildi. 30 Ekim 1923 günü İsmet İnönü tarafından Cumhuriyet'in ilk hükümeti kuruldu. Türkiye Cumhuriyeti, "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir" ve "Yurtta barış cihanda barış" temelleri üzerinde yükselmeye başladı.
Atatürk Türkiye'yi "Çağdaş uygarlık düzeyine çıkarmak" amacıyla bir dizi devrim yaptı. Bu devrimleri beş başlık altında toplayabiliriz:
1. Siyasal Devrimler:
• Saltanatın Kaldırılması (1 Kasım 1922)
• Cumhuriyetin İlanı (29 Ekim 1923)
• Halifeliğin Kaldırılması (3 Mart 1924)
2. Toplumsal Devrimler:
• Kadınlara erkeklerle eşit haklar verilmesi (1926-1934)
• Şapka ve kıyafet devrimi (25 Kasım 1925)
• Tekke zâviye ve türbelerin kapatılması (30 Kasım 1925)
• Soyadı kanunu ( 21 Haziran 1934)
• Lâkap ve unvanların kaldırılması (26 Kasım 1934)
• Uluslararası saat, takvim ve uzunluk ölçülerin kabulü (1925-1931)
3. Hukuk Devrimi:
• Mecellenin kaldırılması (1924-1937)
• Türk Medeni Kanunu ve diğer kanunların çıkarılarak laik hukuk düzenine geçilmesi (1924-1937)
4. Eğitim ve Kültür Alanındaki Devrimler:
• Öğretimin birleştirilmesi (3 Mart 1924)
• Yeni Türk harflerinin kabulü (1 Kasım 1928)
• Türk Dil ve Tarih Kurumlarının kurulması (1931-1932)
• Üniversite öğreniminin düzenlenmesi (31 Mayıs 1933)
• Güzel sanatlarda yenilikler
5. Ekonomi Alanında Devrimler:
• Aşârın kaldırılması
• Çiftçinin özendirilmesi
• Örnek çiftliklerin kurulması
• Sanayiyi Teşvik Kanunu'nun çıkarılarak sanayi kuruluşlarının kurulması
• I. ve II. Kalkınma Planları'nın (1933-1937) uygulamaya konulması, yurdun yeni yollarla donatılması
Soyadı Kanunu gereğince, 24 Kasım 1934'de TBMM'nce Mustafa Kemal'e "Atatürk" soyadı verildi.
Atatürk, 24 Nisan 1920 ve 13 Ağustos 1923 tarihlerinde TBMM Başkanlığına seçildi. Bu başkanlık görevi, Devlet-Hükümet Başkanlığı düzeyindeydi. 29 Ekim 1923 yılında Cumhuriyet ilan edildi ve Atatürk ilk cumhurbaşkanı seçildi. Anayasa gereğince dört yılda bir cumhurbaşkanlığı seçimleri yenilendi. 1927,1931, 1935 yıllarında TBMM Atatürk'ü yeniden cumhurbaşkanlığına seçti.
Atatürk sık sık yurt gezilerine çıkarak devlet çalışmalarını yerinde denetledi. İlgililere aksayan yönlerle ilgili emirler verdi. Cumhurbaşkanı sıfatıyla Türkiye'yi ziyaret eden yabancı ülke devlet başkanlarını, başbakanlarını, bakanlarını komutanlarını ağırladı.
15-20 Ekim 1927 tarihinde Kurtuluş Savaşı'nı ve Cumhuriyet'in kuruluşunu anlatan büyük nutkunu, 29 Ekim 1933 tarihinde de 10. Yıl Nutku'nu okudu.
Atatürk özel yaşamında sadelik içinde yaşadı. 29 Ocak 1923'de Latife Hanımla evlendi. Birçok yurt gezisine birlikte çıktılar. Bu evlilik 5 Ağustos 1925 tarihine dek sürdü. Çocukları çok seven Atatürk Afet (İnan), Sabiha (Gökçen), Fikriye, Ülkü, Nebile, Rukiye, Zehra adlı kızları ve Mustafa adlı çobanı manevi evlat edindi. Abdurrahim ve İhsan adlı çocukları himayesine aldı. Yaşayanlarına iyi bir gelecek hazırladı.
1937 yılında çiftliklerini hazineye, bir kısım taşınmazlarını da Ankara ve Bursa Belediyelerine bağışladı. Mirasından kızkardeşine, manevi evlatlarına, Türk Dil ve Tarih Kurumlarına pay ayırdı. Kitap okumayı, müzik dinlemeyi, dans etmeyi, ata binmeyi ve yüzmeyi çok severdi. Zeybek oyunlarına, güreşe, Rumeli türkülerine aşırı ilgisi vardı. Tavla ve bilardo oynamaktan büyük keyif alırdı. Sakarya adlı atıyla, köpeği Fox'a çok değer verirdi. Zengin bir kitaplık oluşturmuştu. Akşam yemeklerine devlet ve bilim adamlarını, sanatçıları davet eder, ülkenin sorunlarını tartışırdı. Temiz ve düzenli giyinmeye özen gösterirdi. Doğayı çok severdi. Sık sık Atatürk Orman Çiftliği'ne gider, çalışmalara bizzat katılırdı.
Fransızca ve Almanca biliyordu. 10 Kasım 1938 saat 9.05'te yakalandığı siroz hastalığından kurtulamayarak İstanbul'da Dolmabahçe Sarayı'nda hayata gözlerini yumdu. Cenazesi 21 Kasım 1938 günü törenle geçici istirahatgâhı olan Ankara Etnografya Müzesi'nde toprağa verildi. Anıtkabir yapıldıktan sonra nâşı görkemli bir törenle 10 Kasım 1953 günü ebedi istirahatgâhına gömüldü.
Kaynak: http://www.kultur.gov.tr/TR-96300/ataturk39un-hayati.html
Mustafa Kemal Atatürk Kitapları - Eserleri
- Nutuk
- Zabit ve Kumandan ile Hasbihal
- Geometri
- Bağımsızlık Benim Karakterimdir
- Medeni Bilgiler
- Karlsbad'da Geçen Günlerim
- Hatıra Notları 1916
- Çanakkale
- Anafartalar Muharebatı'na Ait Tarihçe
- Bursa Nutku
- Türk Gençliğinin El Kitabı
- Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri
- Takımın Muharebe Eğitimi
- Cumalı Ordugahı
- Arıburnu Muharebeleri Raporu
- Din ve Laiklik Üzerine
- Yarın Cumhuriyeti İlan Edeceğiz
- Mustafa Kemal Atatürk Mektuplar
- Kürtler - Atatürk’ün Kaleminden 6
- Sivas Kongresi
- Vasiyetim
- Söylev (Nutuk) II
- 1919 Yılı Mayısı'nın 19'uncu Günü Samsun'a Çıktım
- Atatürk'ün Yazdığı Yurttaşlık Bilgileri
- Hatırat Sayfaları: Cihan Harbi İttihatçılar ve Abdülhamit
- Dumlupınar Nutku ve 30 Ağustos Zaferi
- Türkçe Hutbeler
- Güneş - Dil Teorisi
- 10. Yıl Nutku
- Eskişehir - İzmit Konuşmaları 1923
- Atatürk'ün Bütün Eserleri Cilt: 1
- Emperyalizm ve Tam Bağımsızlık-Atatürk’ün Kaleminden 7
- Atatürk'ün Bütün Eserleri
- Anılar
- Erzurum Kongresi
- Askeri Talim ve Terbiye Hakkında Görüşler
- Korku Üzerine Egemenlik Kurulamaz
- Taktik Tatbikat Gezisi 1
- Gençlik Üzerine
- Atatürk'ün Bütün Eserleri Cilt: 4
- Atatürk'ün Bütün Eserleri Cilt: 3
- Atatürk'ün Bütün Eserleri Cilt: 2
- Atatürk'ün Sözlerinde Asker ve Askerlik Mesleği
- Edebiyat
- Eğitim
- Lozan Konferansı
- Devrimcilik Üzerine
- Suriye ve Irak
- Ankara'ya Geliş
- Anadolu ve Rumeli Müdafa-i Hukuk Cemiyeti - Antiemperyalizmin Osmanlıcası
- Atatürk'ün Bütün Eserleri Cilt: 21
- Atatürk'ün Bütün Eserleri Cilt: 5
- Seyahat Notları
- Eğitim Politikası Üzerine Konuşmalar
- Amasya Genelgesi
- Vesikalar
- Atatürk'ün Bütün Eserleri Cilt: 23
- Atatürk'ün Bütün Eserleri Cilt: 20
- Atatürk'ün Bütün Eserleri Cilt: 19
- Başkomutan Mustafa Kemal Atatürk'ün Kurtuluş Savaşı Zafer Konuşması
- Atatürk'ün Bütün Eserleri Cilt: 30
- Atatürk'ün Bütün Eserleri Cilt: 29
- Atatürk'ün Bütün Eserleri Cilt: 28
- Atatürk'ün Bütün Eserleri Cilt: 27
- Atatürk'ün Bütün Eserleri Cilt: 26
- Atatürk'ün Bütün Eserleri Cilt: 25
- Atatürk'ün Bütün Eserleri Cilt: 24
- Atatürk'ün Bütün Eserleri Cilt: 22
- Atatürk'ün Bütün Eserleri Cilt: 18
- Atatürk'ün Bütün Eserleri Cilt: 17
- Atatürk'ün Bütün Eserleri Cilt: 16
- Atatürk'ün Bütün Eserleri Cilt: 15
- Atatürk'ün Bütün Eserleri Cilt: 14
- Atatürk'ün Bütün Eserleri Cilt: 13
- Atatürk'ün Bütün Eserleri Cilt: 12
- Atatürk'ün Bütün Eserleri Cilt: 11
- Atatürk'ün Bütün Eserleri Cilt: 10
- Atatürk'ün Bütün Eserleri Cilt: 9
- Atatürk'ün Bütün Eserleri Cilt: 8
- Atatürk'ün Bütün Eserleri Cilt: 7
- Atatürk'ün Bütün Eserleri Cilt: 6
- Nutuk
- Atatürk'ün Bütün Eserleri Cilt: 9
- Sivas Kongresi 3
- Saklı Nutuk
- İzmir İktisad Kongresi
- Atatürkçülüğün Esasları
- Türk Tarihi Yazıları
- Sivas Kongresi 2
- Sivas Kongresi 4
- Sivas Kongresi 1
- Vecizeler
- Atatürk Kitaplığı
- Nutuk Söylev Cilt: 3 Vesikalar / Belgeler
- Tarihi Nutuklar
- Atatürk ve Kafkasya
- Nutuk
- Nutuk
- Öğrenciler İçin Nutuk
- Öğrenciler için Nutuk Cilt 2
Mustafa Kemal Atatürk Alıntıları - Sözleri
- Bizce kati olarak belli olan bir şey varsa, o da, milli sınır dahilinde Kürt, Türk, Laz, Çerkes vesair bütün bu İslam unsurların menfaatleri ortaktır. Beraber çalışmaya karar vermişlerdir. Yoksa hiçbir vakit başka bir görüş yoktur. Vicdani arzu ile kardeşçe ve dindarane bir birlik vardır. (Kürtler - Atatürk’ün Kaleminden 6)
- İngilizlerin Halep civarındaki ordularını beslemek için İskenderun'dan faydalanmak istemeleri haklı değildir. Çünkü İngilizlerin eline geçmiş bulunan Halep vilayetinde ve yalnız Halep şehrinde milyonlarca erzak olduktan başka Mütareke Şartnamesinin 21. maddesine göre hakikaten Halep'teki İngiliz ordusuna iaşe bakımından yardım etmek gerekirse, pek çok erzak bulunan Kilis, Antep havalesinden özel bir tedbir ve tertiplerle erzak satılabilir. Sizi temin ederim ki, maksat Halep'teki İngiliz ordusunun beslemek olmayıp iskenderun'u işgal, Iskenderun - Kırıkhan - Katma yoluyla hareket ederek Antakya - Dircemal - Ahterin hattında bulunan 7. Ordu'nun geri çekilme hattını kesmek ve bu Ordu'yu 6. Ordu'ya Musul'da yaptığı gibi, teslim olmaktan kaçamayacak bir vaziyette sokmaktır. (Suriye ve Irak)
- ... saat 9 sonraya kadar Kurmay Başkanıyla tesettürün kaldırılması ve sosyal hayatımızın iyileştirilmesi üzerine sohbet; 1) Muktedir ve hayata vakıf anne yetiştirmek, 2) Kadınlara serbestisini vermek, 3) Kadınlarla bir arada bulunmak, erkeklerin ahlakı, fikirleri, duyguları üzerinde etkilidir. Doğuştan karşılıklı sevgi çekme eğilimi. (Atatürk'ün Bütün Eserleri Cilt: 2)
- Fakat anladım ki onların içinde bulundukları âlem başka, bizim içine girmek üzere olduğumuz âlem büsbütün başkadır. Eski âlemin kıvılcımlarını, yeni âlemin güneşlerine yaklaştırmak güçtür. Herkes parlamak, parlatmak ve parlaklığını göstermek hevesindedir. (Devrimcilik Üzerine)
- İstenilen şeyin olanaksızlığından söz etmek; işin basite indirgenmesinden, düzenli olarak yapılmamasından, yorulmayı göze almaktan başka bir şey değildir. (Zabit ve Kumandan ile Hasbihal)
- 1) Güçlü ve hayata vakıf anne yetiştirmek. 2) Kadınlara serbestisini vermek. 3) Kadınlarla genel ortamda bir arada çalışmak erkeklerin ahlakı, düşüncesi ve hisleri üzerinde etkilidir. Karşı tarafın sevgisini kazanmak fıtri bir eğilimdir. (Hatıra Notları 1916)
- Bir memleketin, bir memleket halkının düşmandan zarar görmesi acıdır. Fakat kendi ırkından büyük tanıdığı insanlardan vefasızlık, felaket görmesi ondan daha acıdır. Bu, kalp ve vicdanlar için onulmaz yaradır. (Vecizeler)
- Saraylarının içinde Türk’ten başka unsurlara dayanarak, düşmanlarla ittifak ederek, Anadolu’nun, Türklüğün aleyhine yürüyen çürümüş gölge adamlarının Türk vatanından kovulması, düşmanların denizlere dökülmesinden daha kurtarıcı bir harekettir... Efendiler, onlar yüzünden Türk vatanının ve Türk milletinin geçirdiği kederleri, elemleri hissetmemiş bir ferdimiz yoktur... Efendiler asırlardan beri inleyerek feryat eden, fakat müstebitlerin, yalancıların, cahillerin vücuda getirdikleri engellerle canhıraş sadasını milletin kulağına duyuramayan zavallı vatan, bugün diyor ki, bütün can kulağınızı, harap olmuş, sinesinde en derin ıstıraplar duymuş validenizin samimi hitabını daima açık bulundurunuz. Efendiler, Asya’da, Avrupa’da, Afrika’da hükümran olmak kudret ve kabiliyetini göstermiş olan ecdadımız vaktinde bu sadayı işitmekten men edilmemiş olsalardı Türk camiasının, Türk mefkuresinin, Türk menfaatlarının korunmuş ve feyizdar olacağı anavatanı bugünkü harap olmuş şeklinde mi miras alırdık? (Atatürk'ün Bütün Eserleri Cilt: 16)
- “İstanbul'u biz hiç unutmadık ve unutamayız! Orası bizim, yani anavatanın başıdır. İrfanımız, sanatımız, her şeyimiz oradadır, oradan yetişmiştir. İstanbul'u iyi tanırız; bilhassa orada gençlik bizimledir; bizi bekler, galeyan halindedir. Biliyor musunuz Türk neferi nasıl harp eder? Ayağı, sırtı giyinik olmayabilir Bazen gidası bile az olur; fakat o, daima ileri gitmek ister ve o Ayağı aksar, yorgundur; görürsünüz ki yine yürür ve daima ileri gider. Sorarsanız "İzmir'e gidiyoruz!" der. Askerimizin çoğu her halde İzmir'e gitmek istediği için deniz kıyısına varmadıkça kanmamış, durmamıştır. Çünkü ona verilen emir "Akdeniz'e!" idi. Türk askerinin sinesi yalnız azim ve imanla doludur. O, göründüğü gibi perişan değildir. O, kabuğu siyah ve içi bembeyaz olan kestaneye benzer; yani bir cevherdir. Onunla hasbihal ederseniz, onun mayasıni, tabiatını anlar, öğrenirsiniz; fakat biliniz ki o herkese de açılmaz. Derdine aşina çıkabilirseniz görürsünüz ki cahil sandığınız o "Mehmet" neler bilir, kalbinde ne büyük emeller, fikirler besler! Onun için iddia ederim ve son hakikatle ispat ediyorum ki harpte zafer, azim ve imanı kuvvetli olan tarafındır! Ve biz onunla muzaffer olduk. İşte siz gençler, onu takviye ediniz. Çünkü bize ancak ve her şeyden evvel o "azim ve iman kuvveti" lazımdır. Zaten biz harpten evvel fenni ve maddi vasıtaları ve şartları hesaba dahil etseydik harbi göze aldırabilir miydik?.. Fakat, terazinin bir kefesine imanımızı koyduk, maddi boşluğu doldurduk ve işte o imanımız sayesindedir ki bu büyük davayı halle cesaret ettik, başarılı da olduk; bugün kurtulmuş bulunuyoruz... Hem biz seleflerimizin yaptığıni yapıyoruz. Denizde salla, karada kağnıyla yürümüyor muyuz? Fakat, bizim bu ilkel vasıtalarımız bizi yolumuzdan alıkoymuyor ki! Düşmanın her şeyi mükemmel değil miydi? Fakat düşününüz, onda "Türk neferindeki azim ve iman" var miydi! Bulunabilir miydi? On binlerce. düşman neferine şapkalarını çıkartarak süngüsü önünde baş eğdirten, Türk'ün azim ve imanı değil de nedir?” 21 Ekim 1922 Bursa'da İstanbul Darülfünunu Gençlerine Nutuk (Gençlik Üzerine)
- Teşkilât-ı Esasiye Kanunu öyle ceffelkalem tadil edilemez. (Yarın Cumhuriyeti İlan Edeceğiz)
- Başarılarda gururu yenmek, felaketlerde ümitsizliğe karşı gelmek lazımdır. (Türk Gençliğinin El Kitabı)
- “İstanbul irfan zümresi! Siz, vatanın gelecek ümidisiniz... Biliniz ki vatanı hakiki olarak kurtaracak sizlersiniz. Biz, bir fırtına gibi gelir, geçer, gideriz. Önümüzde sivrilmiş dikenleri, engelleri yakar yıkarız. Fakat arkamıza bak ğımızda bizim açtığımız o sahada irfanıyla, bedeniyle çalışan sizleri, millet görürsek vazifemizi yaptığımıza ancak o vakit kani olur ve iftihar ederiz. Bizin zaferimiz kanlıdır; fakat, sizin zaferiniz şanlıdır!” 21 Ekim 1922 Bursa'da İstanbul Darülfünunu Gençlerine Nutuktan Alıntı (Devrimcilik Üzerine)
- Dünyada en az devam eden, saadettir. (Atatürk'ün Bütün Eserleri Cilt: 1)
- Çocuklarımız ve gençlerimiz yetiştirilirken onlara özellikle, varlığı ile, hakkı ile, birliği ile çatışan bütün yabancı öğelerle savaşma gereği ve ulusal değerleri coşku ile her karşıt düşünce önünde yeğinlikle ve özveriyle savunma zorunluluğu iyice öğretilmelidir. (Eğitim)
- Ölçüsü 90°den fazla olan açı (Geometri)
- Gerçekten dikkat edilecek olursa, Türkler'in aşağı yukarı hep aynı ahlak anlayışına sahip oldukları görülür. Bu yüksek ahlak, başka hiçbir ulusun ahlakına benzemez. Ahlakın ise ulusun oluşumundaki yeri çok büyüktür ve çok önemlidir. (Atatürk'ün Yazdığı Yurttaşlık Bilgileri)
- Alman Kolordu Kumandanı yanıma yaklaştı sordu: - Siz Vahdettin'in yaveri misiniz? - Hayır, dedim. - Ne münasebetle yanında bulunuyorsunuz? - Böyle bir vazife aldığım için... - Askerî vaziyetlerden çok iyi anlıyorsunuz, Türkiye'de herhangi bir kuvvete kumanda ettiniz mi? Müspet cevap verdim: - Mutlaka alaya kumanda etmiş olmalısınız! dedi. Alaya evvelce kumanda etmiş olduğumu söyledim. - Fırkaya da kumanda ettiniz mi? dedi. Sualine tekrar "evet" cevabını alınca: - Beni mazur görünüz, ben Kolordu Kumandanıyım. Sizin babanız yaşındayım. Lütfen son kumanda ettiğiniz kuvveti söyler misiniz? Bu temiz kalpli adamı meraktan kurtarmak istedim. - Fırka ve Kolorduya kumanda ettikten sonra, çeşitli ordulara kumanda etmiş bir arkadaşınızım. Bu cevap Alman Kolordu Kumandanını benim hiç tahmin etmediğim bir zemin üzerinde hislendirdi: - Affedersiniz, biz şimdiye kadar size yanlış hitap ediyormuşuz, demek siz ekselanssınız! Alman Ordusunda Kolordudan büyük kuvvetlere kumanda edenlere ekselans denildiğini de ilave etti. Bu güzel kalpli askerin misafirlik müddetinin sonuna kadar, yaş davasını unutarak, bize çok hürmetle muamele ettiğini zikretmek isterim. (Saklı Nutuk)
- "Baylar ilkelere göre kurulan bir hükümetin niteliği kolaylıkla anlaşılabilir. Böyle bir hükümet, ulusal egemenlik temeline dayanan halk hükümetidir. Cumhuriyet'tir. Böyle bir hükümetin kuruluşunda ilke, Kuvvetler Birliği kuramıdır." (Söylev (Nutuk) II)
- 8/9 akşamı saat 9.00'a kadar Kurmay Başkanı ile örtünmenin kaldırılması ve sosyal hayatımızın düzeltilmesi hakkında sohbet: 1) Güçlü ve hayata vâkıf anne yetiştirmek. 2) Kadınlara serbestisini vermek. 3) Kadınlarla genel ortamda bir arada çalışmak; erkeklerin ahlakı, düşüncesi ve hisleri üzerinde etkilidir. Karşı tarafın sevgisini kazanmak fıtri bir eğilimdir. (Hatıra Notları 1916)
- Gerçi halk, yayını yansıtıp iletir ve düşüncelere yandaş toplar, fakat düşünceleri ortaya koyan, ortaya atan ve yayın alanının odak noktasını oluşturan halk değildir. (Atatürk'ün Yazdığı Yurttaşlık Bilgileri)