Karun ve Anarşist - İskender Pala Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Karun ve Anarşist kimin eseri? Karun ve Anarşist kitabının yazarı kimdir? Karun ve Anarşist konusu ve anafikri nedir? Karun ve Anarşist kitabı ne anlatıyor? Karun ve Anarşist kitabının yazarı İskender Pala kimdir? İşte Karun ve Anarşist kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
Kitap Künyesi
Yazar: İskender Pala
Yayın Evi: Kapı Yayınları
İSBN: 9786055147860
Sayfa Sayısı: 320
Karun ve Anarşist Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Tarih bir ayna… Aynayı kaplayan bir dilemma…
Kutsal Hermos'un suyuna karışan altının rengi hızla kan kızılına dönüşürken; kâhinler yaklaşan büyük savaşın haberini vermiş, tekinsiz bir hava zengin Lidya diyarını sarıp sarmalamıştı. Bir cephede güçlü askerleri ve görkemli hazineleriyle Aslan Kral Krezüs nam-ı diğer Karun; diğer cephede terk edildiği ölümü alt edip Pers diyarına hükmedecek olan Keyhüsrev.
Ve aynada sır dolu bir yansıma; tarihin öteki yüzünde devam eden karanlık…
Bir darbeye koşan Türkiye'de polis sirenleri yeri göğü inletiyor, silah sesleri sloganlara karışıyordu. Günleri ve geceleri esir alan terör, sokak çatışmaları, soygunlar, cinayetler her şehirde, her sokaktaydı. Kültür ve sanat kana bulanacaktı. Savrulan hayatlar, imkânsız aşklar…
Kim haklıydı? Ah!..
Karun ve Anarşist, tarihin akışını belirleyen hırsların ve tarihi aşan aşkların romanı. Coğrafyamızın kaderine bilgece bir bakış. İskender Pala'nın hep zevkle okunan usta kaleminden…
Karun ve Anarşist Alıntıları - Sözleri
- Kalp kör olursa gözlerin görmesi hiç fayda sağlamaz.
- ,, Uğrunda ölebileceğim bir davam hâlâ var, evet, ama uğrunda öldürebileceğim hiçbir davam olmadı. ,,
- ,, Cahil bir insanla tartışan ve tartışmayı kazanan kim yaşamış ki dünyada? ,,
- Hakikati görmek için mutlaka bir karşıt görüşe de ihtiyaç yok muydu?
- Allah’tan iyilik görmek isteyen kişi, O’nun yarattıklarına iyilik göstermelidir.
- Bir kişi masum iken onu suçlu diye yakalamak acaba gönül coğrafyasında nasıl yırtılmalar oluştururdu?
- Kalıcı olmayan şeye gönül bağlamaya değmez.
- “Cevherin kıymetini mücevherle uğraşan bilir.”
- “Elbette bilgi hem mutluluk, hem acı verir ama hiçbir acı cehaletten daha fazla zahnet verici değildir.”
- Elbette bilgi hem mutluluk, hem acı verir ama hiçbir acı cehaletten daha fazla zahmet verici değildir.
- Anlayamıyorum, bir insan diğerini nasıl öldürebilir; hele de düşüncesinden dolayı.
- Zenginlik ve ihtişam mutluluk için yeterli sayılamaz. Niye kıt kanaat yaşayan insan tanıdım ki altına hükmedenlerden daha talihliydi.
- “İnsan iyi bir addan başka ne için yaşar ki?”
- “Hakikat cevheri ancak hakikat aynasına yansır.”
- … Öfke tutuşturulmuş bir ateştir. Ateş, ancak ona hakim olmakla söndürülür. Sakın onu sana vermeyi ki ilk yanan siz olmayın.
Karun ve Anarşist İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Tarih Tekerrürden İbarettir!..: Devletler kuruluyor, savaşlar oluyor, insanlar ölüyor ve aşk her zaman gözyaşına bulanıyor. (s.185) İskender Pala'nın hep zevkle okunan usta kaleminden.. Yine Muhteşem bir eser... Yaşadığımız toprakların, coğrafyanın en eski sahiplerine gidiyoruz bu kitapta; Savaşlar, soygunlar, ihanetler, savrulan hayatlar, sanat ve yine o ince ince işlenmiş Aşklar... Yazar, kitaplarında tarihin yanında aşkı o kadar güzel uyumluyor ki, kitap başka bir hâl alıyor; daha akıcı daha güzel oluyor. Kitap üç bölümden oluşuyor: 1.Bölüm : ALTIN Tarih MÖ. 548, Lidyalılar'a gidiyoruz bu bölümde. Zengin ve kibirli bir krala, Kral Krezüs - namı diğer Karun, burda bahsedilen Karun, Hz Musa döneminde ki değil. Zenginliğiyle ve kibriyle benzetildiği için ona Karun ismini vermişler, Kral da bu durumdan pek de şikayetçi değil neyse. ,, Kitabı okurken Tarih dersinde öğrendiğim bir kaç bilgi, burdada karşıma çıktı. Lidyalılar bildiğiniz gibi parayı bulan ilk uygarlıktır. Ve en zengin. Kral yolunu da onlar yapmış. Bu zengin uygarlığın yıkımı da erken oldu. Lidyalıların yıkılmasının asıl önemli sebebi askerlerinin paralı olmasından kaynaklanmaktadır. Para ile çalışan askerler savaşlarda başarı gösteremediler bu da uygarlığın yıkılmasına sebep oldu. ,, Kral Krezüs, komşu uygarlığı olan medlerin yıkımından sonra sıra kendi uygarlığına geldiğini biliyor, Pers kralı Keyhüsrev'e karşı bir savaş hazırlığına giriyor, kibirli kralımız parasına güveniyor nede olsa en zengin krallardan biri. Bu bölüm Karun' dan ziyade üç arkadaş arasında dönüyor, aynı kıza aşık olan üç arkadaş; Mehte, Halludas ve Kufu. Ve bu konuları sıralıyor; aşk, savaş, ihanet... (Bu bölümde yer alan Yunan mitolojisi ile ilgili terimler, az biraz felsefe ve sanat de kitaba ayrı bir hava katmış) 2.Bölüm : AYNA İstanbul, 1979 gidiyoruz, sanat tutkunu üç arkadaşa... birbirlerinden farklı görüşler, düşünceler var, ve yine ihanet, ölüm, savaş... Kültür ve Sanatın kana bulanışını görüyoruz. Komünistler, Faşistler, Devrimciler.. hepsini sıralıyor yazar bu bölümde karşımıza. Propagandalar, silah sesleri ile karışıyor... 12 Eylül Darbe Dönemini anlatıyor o dönemde haksızlığa uğrayanları... 3.Bölüm : AŞK Bu bölümde ilk iki bölümün kahramanlarının harmanlaştığını görüyoruz. Birinci bölüm biraz yarım kalmış gibiydi burda sonunuda gördük. Bir müzede anlatarak bitirdik. Kitapta bulunan arkeolojik eserler ve kitabın sonundaki haritayla kitap gerçekten muhteşem. Tarihin Tekerrürden İbaret olduğunu bu kitapta çok iyi bir şekilde görüyorsunuz. Okumak ve okumamak size kalmış; ✿Keyifli Okumalar ✿ (Mervé)
Karun ve Anarşist: Güzel bir eserin daha sonuna geldim. İskender palanın okudugum 2. Kitabı ve yazarın başka kitaplarınıda alıp kütüpaneme koyucam.. Olay örgüsünü iki farklı zaman diliminde yapmak kitabın akışını hem zengin hemde farklı kılmış bu şekilde okudugum elif Şafak ın aşk kitabında, geçmiş ve şimdi hikayesi kadar içselleşmesede sevdigimi söylemeliyim. Karun un hikayesindeki duygu yogunlugunu anarşist kısmında bulamadım sanırım yazarın da kendine en yakın gördügü ve asıl anlatmak istedi hikaye karun kısmında geçen hikayeydi. Farklı zamanlarda olsa 80 kuşagıda en az karun zamanının yaşadıkları zor günleri farklı şekillerde acı bedeller ödeyerek yaşamışlardı. Birinin yaşanmışlıkları arkeolojik kazılarda gün yüzüne çıkmış, digeri için ise daha yakın bir tarih oldugundan izleri ve yaraları hala yüreklerde kazınmış ve buna bir şekilde tanıklık edecekleri hikayelerde eklenmiş olabilir. Edusa ve aslan kralın hikayesini sadullahın hikayesinden daha içsel buldugumu çektigi acılara daha fazla tanıklık eder gibi bir zaman yolculugu yaptıgımı belirtmek isterim. Okuması keyifli tarihin içinde harmanlaşmış ve yazarın anlattıgı çagı araştırıp bunu bir hikayede harmanlamasını çok sevdim ve başarılı buldum. Teşekkürler usta (Serap)
" İskender Pala' nın okuduğum ilk romanı. Sevdiğim birisinin tavsiyesi ile okudum. İyi ki okumuşum... Devletler kuruluyor, savaşlar oluyor, insanlar ölüyor, zulümler oluyor, kazananlar- kaybedenler iki cepheye ayrılıyor, gözyaşlarının eşiğinde aşk hikayeleri yazılıyor. Vel- hasıl tarih tekrar ediyor... Bu kitap beni tarihte hoş bir seyahate çıkardı. Tarihin gizemli, heyecanlı dünyasına götürdü. Okurken aklıma hep 'benden önce bu topraklarda kim yaşadı?' Sorusu geldi. Nasıl yaşadı ? Neler hissetti ? Hikayeleri neydi ? Yaşadığımız ortam degişsede insan aynı insan... Yol aynı yol, yolculuk aynı yolculuk. Ve aynı zamanda kültürel mirasın, kültüre sahip çıkmanın önemini tekid eden bu kitap aslında bizlere çok önemli mesajlar gönderiyor. İyi okumalar dilerim. İskender Pala' ya sevgi ve saygı ile... " (Betül Bağlan)
Kitabın Yazarı İskender Pala Kimdir?
İskender Pala, 8 Haziran 1958 tarihinde Uşak‘ta Kayaağılı köyünde doğmuştur. Uşak Cumhuriyet ilkokulunda okudu. Kütahya Lisesi’nden mezun oldu. 1979 yılında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nü bitirdi. Lisans tez çalışması Câmiu’n-Nezâir’dir. Yine İstanbul Üniversitesi’nde “Aşkî, Hayatı, Edebî Şahsiyeti ve Divânı” konusunda Doktora çalışması yaptı. 1983 yılında Doktorasını tamamladı.
1983 yılında Divan edebiyatı dalında doktor, 1993 yılında İstanbul Üniversitesi‘nde doçent ve 1998 yılında Kültür Üniversitesi‘nde profesör oldu. Ortaokul ve liseler için Türkçe ve Edebiyat ders kitapları yazdı. Denemeler, hikayeler, fıkralar ve edebiyat araştırmacısı olarak çeşitli ansiklopedi ve dergilerde bilimsel ve edebi makaleler yayımladı. Düzenlediği Divan Edebiyatı seminerleri ve konferansları geniş kitleler tarafından takip edildi.
1979-1982 yılları arasında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türkoloji seminer kütüphane memurluğu yaptı. Hayatının ilerleyen dönemlerinde çeşitli sebeplerden dolayı askerlik mesleğini tercih eden İskender Pala, öğretmen subay olarak 1982 yılında Deniz Kuvvetleri Komutanlığına girdi. 14 yıl 7 ay görev yaptıktan sonra 1996 yılında TSK‘dan ihraç edildi.
1982-1984 yılları arasında Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Deniz Lisesi Komutanlığı’nda teğmen, 1984-1986 yılları arasında Üsteğmen olarak görev yaptı.
1986-1987 yılları arasında Boğaziçi Üniversitesi’nde part-time Türk Dili ve Edebiyatı öğretim üyesi olarak çalıştı.
1987-1994 yılları arasında Yüzbaşı olarak, Dz.K.K.lığı Tarihi Deniz Arşivi kuruluş ve faaliyetleri görevinde çalıştı.
1994-1996 yılları arasında Tarihi Deniz Arşiv Araştırmaları ve Dz.K.K.lığı yayın faaliyetlerinin yürütülmesi görevinde çalıştı.
1996-1997 yılları arasında Öğretim yılı, MSÜ Fen-Edebiyat Fakültesi Eski Türk Edebiyatı öğretim üyesi ve İSAM redakte kurulu üyeliği yaptı.
1997 yılında Öğretim yılında İstanbul Kültür Üniversitesinde öğretim üyesi olarak çalışmaya başladı. Aynı zamanda Uşak Üniversitesi öğretim üyesidir.
İskender Pala, 1980 yılında F. Hülya Avcı ile evlendi. Hilye Banu, Elif Dilasa adında iki kızı, Alperen Ahmet adında bir oğlu vardır.
Ödülleri :
1989 – Türkiye Yazarlar Birliği dil ödülü, (Ansiklopedik Divân Şiiri Sözlüğü)
1990 – AKDTYK Türk Dil Kurumu ödülü, (Ansiklopedik Divân Şiiri Sözlüğü)
1996 – Türkiye Yazarlar Birliği inceleme ödülü, (Şairlerin Dilinden)
2001 – Aydınlar Ocağı Kayseri Şb. Yılın Edebiyat Adamı ödülü,
2001 – YTB Uşak Halk Kahramanı ödülü,
2003 – “Babil’de Ölüm İstanbul’da Aşk” Yılın Romanı Ödülü
2013 – Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülü,
Türk Patent Enstitüsü Marka Ödülü
İskender Pala Kitapları - Eserleri
- Şah ve Sultan
- Babil'de Ölüm İstanbul'da Aşk
- Od
- Kitab-ı Aşk
- Aşkname
- Aşina Güzeller
- Ah Mine'l-Aşk
- ... Ve Gazel Yeniden
- Ansiklopedik Divan Şiiri Sözlüğü
- Atasözleri
- Ayine
- Katre-i Matem
- Boğaziçi'ndeki Mücevher
- Divan Edebiyatı
- Divane Güzeller
- Dört Güzeller - Toprak, Su, Hava, Ateş
- Düşte Kalan
- Efsane Güzeller
- Gözgü
- Gül Şiirleri
- Güldeste
- İki Darbe Arasında
- Hayriyye
- İki Dirhem Bir Çekirdek
- Kadılar Kitabı
- Kahve Molası
- Kırk Ambar
- Kırk Güzeller Çeşmesi
- Kırkıncı Kapı
- Kudemanın Kırk Atlısı
- Leyla ile Mecnun
- Mir'at
- Muhteşem Şair Muhibbi
- Müstesna Güzeller
- Perişan Gazeller
- Perî-şan Güzeller
- Su Kasidesi
- Şair Fatih: Avni
- Şairlerin Dilinden
- Şiirler Şairler Meclisler
- Şir-i Kadim
- Tavan Arası
- Akademik Divan Şiiri Araştırmaları
- Kronolojik Divan Şiiri Antolojisi
- Aşka Dair
- Mevlana
- Efsane
- Hoş Sadâ
- Kırklar Meclisi
- Lale Devri
- Mihmandar
- İstanbulcunun Sandığı
- Bülbülün Kırk Şarkısı
- Şahane Gazeller 1
- Üstatlar konuşuyor
- Fetih ve Fatih
- Nurundandır Bütün Nurlar
- Mesela
- İstanbul Bir Rüya
- Karun ve Anarşist
- Şahane Gazeller 2
- Şahane Gazeller 3
- Uzmanlar Konuşuyor
- Barbarossa
- Tarihimiz Konuşuyor
- Türk Dili ve Kompozisyon
- Yunus Emre
- Şahane Gazeller 1- Fuzuli
- Nabi
- Naili
- Namık Kemal'in Tarihi Biyografileri
- Necati
- Nedim
- Nef'i
- Şeyh Galip
- Aşkî
- Baki
- Fatih Sultan Mehmet
- Fatih'in Şiirleri
- Abum Rabum
- İtiraf
- Kalp
- Akşam Yıldızı
- Şiirin Sultanları
- Ortaöğretim için Divan Şiiri
- Ahmed Paşa
- Jennifer’ın Düğünü
- Darbe: Kan ve Sultan
- Aşk Bir Zamanlar
- Neyzen Tevfik
- Vali Hanım
- Süleyman
- Leyla ile Mecnun
- Nizamülmülk
- Kılıçarslan
- Kervan
- Düşte Kalan
- Güldeste
- Mevlanâ Celaleddin
- Ah Mine'l Aşk
- A-71
- Şehir ve Kültür İstanbul
İskender Pala Alıntıları - Sözleri
- Aşk da, âşıklık da en güzel meslektir bize. Ve Sevgili'nin yüzü yoksa eğer gözümüzde, aşk da haramdır bize, âşıklık da. (Mevlana)
- "Sevgilinin Mahallesinde âşık kavgası hiç eksik olmaz,hatta sevgilinin Mahallesinin köpekleri onların kanları ile beslenir." (Şir-i Kadim)
- Hak kulundan intikamın yine abdiyle alır Bilmeyen ilm-i ledünni anı kul yaptı sanır (Şiirler Şairler Meclisler)
- İlk aşk günahı cennette işlenmiş, onun için aşk cennet duygusudur. Aşk cennetten çıkarıldığı için insana bu kadar fedakarlık yaptırır. (Ortaöğretim için Divan Şiiri)
- Mutluluğun zevki paylaşılarak çıkar küçüğüm, lakin üzüntü tek başına yaşanır. (Abum Rabum)
- Mezarlık bir ibrethanedir. İnsanı duaya sevk eden esrarlı sessizliklerin en muhteşem mabedidir o. (Tavan Arası)
- Âşıkın ciğeri yandıkça, gözü yaş (su) döker. (Ah Mine'l Aşk)
- Göz... Savaşı başlatan haberci. Bakış... Elde olmayan kader; ilahi kaza. Ve Aşk... Kalple göz arasında kutlu bir hadise... (Kitab-ı Aşk)
- Dilberin eziyeti, rakibin düşmanlığı, ayrılığın ateşi ve gönlün zafiyeti... Meğer Allah beni bunca türlü dert için yaratmış. (Şiirin Sultanları)
- 21. Derecelenme ve zıtlıklar olmayınca âlem yıkılır. Nitekim cahil de âlimin yerini tutamaz. 22. Su, ateşin yaptığı işi yapamadığı gibi; toprak da rüzgarın görevini yere getiremez. 23. Demirin işini altın beceremez; tuzun tadını ve çeşnisini de mücevher veremez. 24. Elin yaptığını ayak başaramaz; kalem de kılıcın çıktığı makama ulaşamaz. 25. Gözün yaptığını kulak yapamadığı gibi fare, akıl edip de zehiri düşünemez. 26. Çiftçinin yerini kuyumcu tutamaz, dülger de ayakabıcının işinden anlamaz. 27. Efendinin işini nasıl köle bilmezse, sultan da halkın işini bilemez. 28. Sıcak soğuğun yaptığını yapamazken; kuru hiç yaşın sonunu bilebilir mi? 29. Gölge güneşin eserini ne anlasın? İçki de Cemşit'in neşesini anlamaz ki zaten.. 30. İşte her şeyin bir zıddı vardır. Artık yaratılışındaki kabiliyet ölçüsünde bunu anlayıp hisseni al. (Hayriyye)
- Mihr-ü mah ister cemalinden zekat Failatün Failatün Failat.. (Ey sevgili! Güneş ile ay (bile, sana hayranlıklarından dolayı) güzelliğinin zekatını isterler.) (Hoş Sadâ)
- Sakın terk-i edebden kûy-ı mahbûb-ı Hudâdır bu Nazargâh-ı ilâhidir Makâm-ı Mustafa’dır bu NÂ Bî (Nabi)
- Dahi mecâz u hakîkat ne olduğunu bilmez Hevâ-yı aşk sanır bir dil-i harâbım var |Nailî Benim, aşka tutulduğunu zanneden harabeye dönmüş bir kalbim var ki henüz neyin mecaz, neyin gerçek aşk olduğunu bile bilmiyor. (Şahane Gazeller 2)
- Kişi kalbinde olanı Allah'tan başkasına bildirmeye mecbur değildir. (Kervan)
- Geçmiş zamanın puslu hatıralarıdır kimlikler giydiren ruhlarımıza ve geçmiş zamanlar neşeli ve sevinçleriyle, hüzünleri ve acılarıyla en çok tavan arasında saklanırlar. (Tavan Arası)
- Hamdım, piştim, yandım... (Mevlana)
- Yıkılıptır şu cihân sanma ki bizde düzele Devleti çerh-i deni verdi kamu mübtezele Şimdi ebvab-ı saadette gezen hep hezele İşimiz kaldı heman merhamet-i Lemyezele İkbali / Cihangir (Şiirin Sultanları)
- Ölüm... Acı olduğu kadar mecbur, ürkütücü olduğu kadar alışılmış, aykırı görüldüğü denli doğal ve kovulmak istendiğince kucaklanmış. Hayatla birlikte var; insanla birlikte yok. (Mir'at)
- gel, yine gel, ne olursan ol yine gel (Mevlanâ Celaleddin)
- Sevmek, tanımakla başlar. (Müstesna Güzeller)