Kasabanın En Güzel Kızı - Charles Bukowski Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap

Kasabanın En Güzel Kızı kimin eseri? Kasabanın En Güzel Kızı kitabının yazarı kimdir? Kasabanın En Güzel Kızı konusu ve anafikri nedir? Kasabanın En Güzel Kızı kitabı ne anlatıyor? Kasabanın En Güzel Kızı kitabının yazarı Charles Bukowski kimdir? İşte Kasabanın En Güzel Kızı kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi

Yazar: Charles Bukowski

Çevirmen: Avi Pardo

Orijinal Adı: The Most Beautiful Woman In Town

Yayın Evi: Parantez Yayınları

İSBN: 9789758441501

Sayfa Sayısı: 224

Kasabanın En Güzel Kızı Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

"Sahile götürdüm onu o gün. Yaz henüz başlamamıştı, hafta sonuydu, tenhaydı sahil. Harikuladeydi. Berduşlar paçavraları ile kuma uzanmışlardı. Bazıları taş banklara oturmuş şişeyi paylaşıyorlardı. Martılar telaşsız ve aptal uçuşlarındaydılar. Yetmişlik-seksenlik karılar kocaları öldükten sonra kendilerine kalacak evleri satıp satmamayı tartışıyorlardı. Her şeye rağmen huzur vardı havada. Denize doğru yürüdük. Çok az konuşarak. Mutluyduk birlikte. İki sandviç, biraz cips ve içecek bir şeyler aldım. Kuma uzanıp atıştırdık. Birbirimize sarılıp uyuduk bir süre. Sevişmekten bile güzeldi sanki. Gerilimsiz bir birlikte akış. Uyandıktan bir süre sonra eve döndük. Yemek pişirdim. Yemekten sonra birlikte oturmayı teklif ettim. Bir şey söylemeden uzun uzun baktı bana. Sonra yumuşak bir sesle, "Olmaz," dedi. Onu bara bıraktım, çıkmadan önce eline bir içki tutuşturdum. Bir ambalaj fabrikasında iş buldum. Hafta öyle geçti."

Kasabanın En Güzel Kızı'nda yer alan öyküleri, Charles Bukowski'nin haklı şöhretini kazanmasının en iyi örnekleri sayılıyor. Bukowski bu öykülerde kendi hayatından yola çıkarak, kaybedenlerin dünyasına, ayyaşlar, kaçıklar, düzenbazlar, fahişelerden oluşan bir dünyaya kendine has farklı bir mercekten bakıyor ve her şeyi olabildiğince açık ve net anlatıyor.

(Tanıtım Bülteninden)

Kasabanın En Güzel Kızı Alıntıları - Sözleri

  • Her şeyden korkuyorum. İnsanlardan, binalardan, şeylerden, her şeyden. En çok insanlardan.
  • • Cüzdanım boş ama dünya benim, çünkü düş dolu ceplerim. •
  • Haftada 64 saat çalışıp karşılığında 35 dolar alıyordu dangalak ve mutluydu
  • " Sokaktaki adamın ayağında sağlam bir çift kundura olsun, karnı tok olsun. "
  • Derin ve harikulade düşüncelere dalmışçasına gözlerimi tavana diktim. Numara yapıyordum: zihnim boştu
  • Cehennemdeydik, ama umursamıyorduk. Hiçbir şeyi.
  • ''Sen paranoyak mısın?'' diye soruyor. ''Elbette, aklı başında herkes kadar.''
  • Hiçbir şey değişmiyordu. İnsan denen canavarın tarihi çok yavaş ilerliyordu.
  • Hiçbir şeyim yok ama her şey benim. Yıldızlar benim, güneş benim, pırıl pırıl deniz benim.
  • “şiirle düzyazı arasında ne fark var?” “şiir kısa sürede çok şey söyler, düzyazı uzun sürede az.”
  • Sadece yoksullar biliyordu hayatın anlamını; varsıl ve güvencede olanlar tahmin edebilirdi ancak. Tuhaftır çinlileri düşünmeye başladım o anda. Rusya yumuşamıştı;belkide aşağıdan yukarı doğru kazarak gelen,boktan usanmış çinliler biliyordu sadece. Ama siyasetim yoktu benim,düzenbazlıktan başka bir şey değildi siyaset; tarih hepimizi düzüyordu sonunda.
  • insan en iyisini pek ummaz, ne talihin ne de insanların, herkes sonunda hüsrana uğratır
  • Şiir kısa sürede çok şey söyler, düzyazı uzun sürede az.
  • Bir insanı sevmek mümkün mü? İyi tanımadığınız biri ise belki. Ben insanları pencereden izlemeyi severim.
  • İnsan en iyisini pek ummaz, ne talihin ne de insanların, herkes sonunda hüsrana uğratır.

Kasabanın En Güzel Kızı İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Adının tatlılığına kanılmaması gereken bir kitap :) Koca hergele, pis moruk: Bukowski. Yeraltı edebiyatının en bilinenlerinden, en açık sözlüsü, dobrası, ağzına geleni olduğu gibi yazıyor. S.kişmek, içmek ve sıçmak. Hayatını oluşturan şeyler bunlar sanki. Fazla erotik, kadına yaklaşımı çok çirkin. Bence lakaplarının hakkını veriyor. Çok rahatsız edici, delilik ve dahilik arasındaki incecik çizgide dans ediyor ama yine de okumaktan alıkoyamıyorum kendimi. İnce ve hassas bir yanı da var Bukowski’nin değindiği ufacık bir noktayla hissediliyor. Ben en çok ‘Kasabanın En Güzel Kızı- 15 santim ve Cesaret Sıkma Makinesi’ adlı öyküleri sevdim. Bana kalırsa Bukowski kaybolmuş bir adam. Onun kayboluşunda yol almak, onunla savrulmak için okunmalı. Kaybedenlerin hayata bir yerinden tutunma çabalarıydı okuduklarım. Başkaldırı. Sistem, düzen ve toplum eleştirileri de oldukça başarılı. Çok sert ve çok sarsıcı öyküler ve tabii ki Bukowski kalemi oluşu şaşırtmıyor :)) (şebnem şibumi)

"Çirkin olduğun için talihlisin. Biri seninle ilgilendiğinde başka bir şey için olmadığını biliyorsun." Swastikalı bölümü mutlaka okumanızı tavsiye ederim acayip garip bi' kafayla yazılmış A.B.D başkanının yerine Adolf Hitler geçiyor, Bukowskiyi çok sevmemin nedenlerinden biri de bu sanırım, hiç olmadık yerlerden saçma sapan şeyleri birbirine bağlayıp okutuyor insanı. Garip bi' kafa ama ben bu kafayı çoook seviyorum. (Mertcan Ören)

Nereye kadar be moruk?: Pis morukla ilk tanışma kitabım. Edebiyat dünyasına şiirleriyle giriş yapan Buko'nun öykü kitabı. Bel soğukluğu, HPV ve türevi cinsel hastalık virüslerine ekmek banıp yemiş olan moruğun kadın-seks-alkol üçlemesinde "gidip geldiği" :) hikayeleri. Beş kız kardeşi ile birlikte ailesel travmalar yaşayan güzel bir kızın psikonevrozlarla süregelen kısacık hayatı. Kısa ama çok etkileyeci bir öyküydü benim için. Hikayeye kaptırmış ilerlerken birden balyoz gibi kafaya inen hazin sonda Kasabanın En Güzel Kızını anlatıyor. Altın çocuk mezbaha'da, bu ne serkeş yaşam? Bu ne dingil hayat tarzı dediğim bir öykü. Bukowski'nin çaylak yazarlık dönemindeki gerçek hikayesi olmalı. Otel odası ararken genelev odasında kalan, otobüste rastlaştığı kız için köşe yazıları yazan-yazdıran ve kızla buluştuğu anda her şeyi bir saat içinde harcayan pis bir moruk :) Mezbaha'da çalıştığı iki saatlik sürede yaşadığı zorluk ve iğrençlikleri hissettim. Mecburiyetten değil; zevkine, serkeşliğine, pisliğine ve piçliğine yapıyor bunları, biliyorum :) 15 santim öyküsü, olduğu gibi kabul etmediği 1.90 boyunda ve 114 kg ağırlığındaki erkeğini fiziksel olarak değiştirme metaforuyla aslında ruhen de paramparça edip 15 cm'e kadar düşürüp küçülten cadı ruhlu bir kadının hikayesi. İsterse erkeği tamamen yok edebileceğini biliyordum. 15 santim hiç yoktan iyiydi. :) Zamanında bir sürü kadını cadı diye yok yere yaktılar ama gerçek cadılar hala hayatta. Ve ihtiyaçları olan şey sadece kurban... Düzüş Makinesi Japon işi bir hikaye. Erkeğin hayatında aşk duygusu olmayınca geriye bir tek eylem kalıyor; seks. Peki seks makinesi bir dişi robotun hisleri olabilir mi? Buko robota his de koymuş. Hisler gerçeklikle doğru orantılı. Swinger'ı dikiş makinası markası sananlar bilemez. Gerçeğinden ayırt edilemeyen bir kadın seks robotuna hissedilenlerle şişme plastik bir bebişe hissedilen aynı şeyler olmayabilir. Belaltından ve yeraltından duygu fışkırtan bir hikayeydi. Tanya için çok üzgünüm :) Cesur insanları, hayata korkusuzca bakan insanları asimile etmek üzere kurulan bir makine, cesaret sıkma-alma makinesi. Cesaretinden "C" harfini alıp insanları "esaret" altında yaşatmanın çarpıcı anlatımı. Tanrım, insan hayatta kalabilmek için nelere katlanmak zorunda kalıyor. Cesaret sıkma makinesi aslında bazı bazı insanlar. Postanedeki işini bırakıp öykü yazarak para kazanmaya çalışan Buko'nun AIDS virüsüne ekmek banıp yemeye çalışmasının hikayesi. Altı erkek, altı dişi maymunun sevişme hikayesini yazmaya çalışan ancak maymunları bir türlü tava getiremeyen absürt bir hikaye. AIDS virüsünün maymundan insana bulaştığının ironik bir hikayesi. Uzak durun hayvanlardan. Sonra sizi Amerika hayalleri bile kurtaramaz. Doğru dürüst sevişemeyen on iki maymundan size ne bize ne. Sonuç olarak tam da serkeş ve gamsız yaşayan insanların sürdüğü bir hayatı öyküleriyle göz önüne sermiş Buko. Çoğu kendi hikayeleri. Benim de 30'lu yaşlarımın başı hikayeler :) ben büyüdüm de, bu pis moruk büyüyemeden göçtü gitti dünyadan. Yine de saygı duyulması gereken bir yaşam. Adam bir kere gelmiş dünyaya ve benim de zamanında sandığım gibi dünyadaki, sonra hedef küçülür, yaşadığın ülkedeki, sonra biraz daha hedef küçülür, yaşadığın şehirdeki bütün kadınlara git gel yapacağını sanmak ve ancak yapabileceğin kadar git gel yapmak. Sonu yoktu be pis moruk! Hiç birinin sonu yoktu. İçine girdiğin küçük kaygan deliği, yeni ve koca bir dünya mı sandın ? Yanıldın, yanıldığını bile bile yaşadın ama. Bir kutu bira döküyorum mezarına! İyi okumalar :) (Çağlayan ASLAN)

Kitabın Yazarı Charles Bukowski Kimdir?

Charles Bukowski (16 Ağustos 1920 - 9 Mart 1994), asıl adı Heinrich Karl Bukowski olan Amerikalı yazar ve şair. Yapıtlarında bazen Henry Chinaski ismini de kullanmıştır. Hayatının çoğunu ABD'nin Los Angeles şehrinde geçirmiştir.

Eserlerinde genellikle toplum dışı insanlar ile depresyonu konu alması ve alkolizme yatkın bir hayat tarzını anlatmasıyla ünlüdür. Bunun nedeni olarak kendisinin bu hayatı yaşaması gösterilebilir. Bukowski'nin yazılarında kendi hayatını yazıp yazmadığı tartışma konusu olmuştur; hayranlarının bir kısmı bunları kurguladığını, çoğunluğu ise yaşamadan bu tip kurguları yapmasının mümkün olmayacağını ve o karakterde bir insanın bu hayatı sürmesinin zaten doğal olduğu görüşünü savunmaktadır.

I. Dünya Savaşı'nın sonlarında Almanya'ya askeri hizmet nedeniyle gelen Polonya asıllı Amerikan bir babanın ve terzilikle uğraşan Alman bir annenin çocuğu olan Charles Bukowski 1920 yılında Andernach, Almanya'da doğdu. 2 yaşındayken Los Angeles'ataşındılar. 1929 Krizi sırasında Bukowski'nin babası genelde işsizdi ve Bukowski'ye şiddet uygulardı. Genelde sessiz bir çocuk olan ve bu özelliğiyle dikkat çeken Bukowski, bazen çıldırış noktasına geliyor kendinden hiç beklenmedik kabadayılıklar yapıyordu. İlkokul yıllarından itibaren korkusuz olan Bukowski, kendi yazdığı bir eserinde ilkokul öğretmenine "sevişelim" dediğini söylemektedir. Bukowski, Los Angeles Lisesi'nden mezun olduktan sonra sanat, gazetecilik ve edebiyat dersleri aldığı Los Angeles Şehir Üniversitesi'nde 1 yıl okudu.

Yazmaya başladığı günden itibaren yazılarını yayımlanması için dergilere gönderen Bukowski'nin yazıları hep geri gönderilmiştir.

Ancak 24 yaşındayken "Aftermath of a Lenghty Rejection Slip" isimli kısa öyküsü yayımlandı. İki yıl sonra bir başka kısa öyküsü olan "20 Tanks From Kasseldown" isimli eseri yayımlandı. Bukowski yayıncılık yöntemlerinden hayal kırıklığına uğradı ve neredeyse 10 yıllığına yazmayı bıraktı. Hayatının bu bölümünü ABD'yi gezerek, çeşitli işlerde genellikle kısa vadeli çalışarak ve ucuz pansiyonlarda konaklayarak geçirdi. Hayatının diğer bölümlerinde olduğundan daha yoğun bir tempo ile açlık ile boğuşan ve kadınlarla zaman geçiren Bukowski daha sonra bu yıllarını Factotum isimli kitabında da anlatmıştır. Bu dönemdeki işlerinin kısa vadeli olmasının nedeni de düzen tanımaz kişiliği ve alkol bağımlılığıydı. Bukowski babasına olan nefretini onun aksine bir hayat yaşayarak göstermiş ve bir yazısında da bu yüzden bir hiç olmayı seçtiğini söylemiştir. O babasının aksine olduğu gibi görünen ve bir şey olmamayı hedefleyen birisi olarak kazandığı paraya önem vermiyor ve barlarda günü birlik bir hayat sürüyordu. Zengin Amerikalı kadınlarla ilişkiye girdiği dönemlerde onlara kaba dahi davransa etkiliyor onların evlerinde yaşamaya başlıyor ama bir türlü o hayata adapte olamayarak eski hayatına geri dönüyordu ki 1969'da da bunu, aç kalmayı seçtiğini söyleyerek ispat etmiş oluyor adeta. Ayrıca ömrünün çoğu denilebilecek kısmını da hipodromlarda geçirmiş ve bundan yazılarında sık sık söz etmiştir. 1950'lerin başında Bukowski, iki yıldan az bir süre ABD Posta İdaresi'nde posta kuryesi olarak çalıştı. 1955'te ölümün ucundan döndüğü alkol komasından dolayı hastaneye kaldırıldı. Taburcu olduktan sonra bir daktilo satın aldı ve şiir yazmaya başladı.1957'de Barbara Fry ile evlendi fakat 1959'da boşandılar. Bukowski, şiir yazmaya ve içki içmeye devam etti ve sonra Los Angeles'taki postaneye geri döndü. 1965'te hiç evlenmediği Francis Smith'ten bir kızı oldu. 1969'da Black Sparrow Yayınevi'nden ömür boyu 100 dolar maaş teklifini alınca postaneden ayrıldı. Bir mektubunda şöyle bir açıklaması vardı "İki seçenekten birini seçmek zorundaydım: Posta ofisinde kalıp delirmek ya da yazmaya oynayıp açlıktan ölmek. Ben aç kalmayı seçtim." Posta ofisini bırakalı bir ay olmadan Postane ismindeki ilk romanını bitirdi. 1976'da Bukowski, Linda King ile tanıştı. İki yıl sonra birlikte Los Angeles'ta bir liman şehri olan San Pedro'ya taşındılar. Bukowski ve Beighle 1985'te evlendiler.

Bukowski, Pulp romanını henüz bitirdikten sonra 9 Mart 1994'te 73 yaşındayken omurilikten yayılan lösemi sebebiyle San Pedro, Kaliforniya'da öldü.

Bu tip bir hayat yaşadığı için birçok kez tutuklanmış, dayak yemiş olan Bukowski hayatı, özgün dili ve tarzı ile Amerikan edebiyatına damgasını vurmuş, Türkiye'de ise ilk kez Sokak dergisi'nde çıkan öyküleri ile tanınmıştır.

Charles Bukowski Kitapları - Eserleri

  • Postane
  • Pulp
  • Factotum
  • Kahramanın Yokluğu
  • Ekmek Arası
  • Kadınlar

  • Ölüler Böyle Sever
  • Suda Yan Ateşte Boğul
  • Hollywood
  • Pis Moruk İtiraf Ediyor
  • Kasabanın En Güzel Kızı
  • Sıcak Su Müziği
  • En Kısa Andır Mucize

  • Pis Moruğun Notları 2
  • Pis Moruğun Notları
  • Sıradan Delilik Öyküleri
  • Kaptan Yemeğe Çıktı ve Tayfalar Gemiyi Ele Geçirdi
  • Pansiyon Manzumeleri
  • Bütün Atlar Kaybetmeye Koşar
  • Bana Aşkını Getir

  • Güneş, İşte Burdayım
  • Bir Tek Ben miyim Böyle Yaşayan?
  • Günler Tepelerden Aşağı Koşan Vahşi Atlar Misali
  • Kimse Bilmez Ne Çektiğimi
  • Büyük Zen Düğünü
  • En İyi Adamlar Yalnızken Güçlüdür
  • Kaybedenin Önde Gideni

  • Shakespeare Bunu Asla Yapmazdı
  • Güneşe Uzan
  • Kediler
  • Sarhoş Çal Piyanoyu Vurmalı Çalgı Gibi Parmaklar Biraz Kanamaya Başlayana Dek
  • Çanlar Kimse İçin Çalmıyor
  • Gilles Deleuze ve Amerikan Edebiyatı
  • Kapalı Bir Kapıdır Cehennem

  • Gülün Gölgesinde
  • İlham Perisine Oynamak
  • Gece Çılgın Ayak Sesleriyle Yırtıldı
  • Kendimizde Açtığımız Yaralar
  • Aşk
  • Ben Makul Bir Adamım
  • Alaycı Kuş Bana Şans Dile

  • Canlılar ve Ölüler İçin Fırtına
  • Tükenmiş Hissediyorum Kendimi
  • Bring Me Your Love
  • There's No Business
  • New Poems Book 1
  • New Poems Book 2
  • The Continual Condition

  • New Poems Book 3
  • New Poems Book 4
  • Cehenneme Giden Yol
  • The Pleasures of the Damned: Poems, 1951-1993
  • Cehennemden Bir Köpektir Aşk
  • Aforizmlər
  • kadınlar

Charles Bukowski Alıntıları - Sözleri

  • bir sonraki şişeden başka hiçbir şeyin önemi yoktu (Cehenneme Giden Yol)
  • Haftada 64 saat çalışıp karşılığında 35 dolar alıyordu dangalak ve mutluydu (Kasabanın En Güzel Kızı)
  • Bir şeyler biliyormuş gibi görünüyordum, ama yalandı, sahteydim ve insanın birden sahte olduğunu hissetmesinden daha kötü hiçbir şey yoktur dünyada. (İlham Perisine Oynamak)
  • Gurur yeni biçimler yaratıp kazananlara aitti sadece… (Pis Moruk İtiraf Ediyor)
  • “Şu haline bak. Bitkiden farkın yok.” (Ölüler Böyle Sever)
  • Deleuze göre felsefe,kavram icat etmenin,bicimlendirmenin ve üretmenin sanatıdır.Eger felsefe kavramları icat ediliyorsa, o zaman düşünceyi kışkırtmak için icat ediliyor olmaları gerekmektedir. (Gilles Deleuze ve Amerikan Edebiyatı)

  • Ölüm değil sorun, gelmesini beklemek. (Gece Çılgın Ayak Sesleriyle Yırtıldı)
  • ''Sen paranoyak mısın?'' diye soruyor. ''Elbette, aklı başında herkes kadar.'' (Kasabanın En Güzel Kızı)
  • çok fazla kadın düzmelisin güzel kadınlar ve birkaç düzgün şiir yazmalısın. yaş ve/veya yeni çıkan yetenekler meselesini kafana takma. daha çok bira iç daha çok ve daha çok ve haftada en az bir kez hipodroma git ve mümkünse kazan zordur kazanmayı öğrenmek -her denyo iyi bir kaybeden olabilir. ve Brhams'ını be Bach'ını ve biranı. unutma fazla egzersiz yapma öğleye kadar uyu. kredi kartlarından uzak dur, hiçbir şeyi zamanında ödeme. ve bu dünyada 50 dolardan fazla edcek bir fahişe olmadığını unutma sevme yeteneğin varsa önce kendini sev, fakat hiçbir zaman tam bir yenilgi olasılığını göz ardı etme, yenilginin nedeni sana yanlış ya doğru gelse de- ölümün tadına erken bakmak kötü bir şey olmayabilir. kilisilerden ve barlardan ve müzelerden uzak dur, ve örümcek gibi sabırlı ol- zaman herkesin çarmıhıdır, artı sürgün hezimet ihanet bütün o cürüf. biradan şaşma bira kesintisiz kan demektir. kesintisiz bir sevgili. büyükbir daktilo al, ve pencerinin önünde ayak sesleri ileri geri giderken örsele lanet şeyi, tuşlara ser vur ağır siklet bir dövüş olsun boğa güreşinde boğanın ilk saldırışı gibi ve müthiş dövüşmüş o eski köpekleri hatırla: Hemingway, Celine, Dostoyesvski, Hamsun. onları da senin yaptığın gibi küçük odalarda delirmediklerini sanıyorsan yanılıyorsun kadınsız yemeksiz umutsuz o zaman hazır değilsin demektir. daha çok bira iç. zaman var yoksa bile. (Cehennemden Bir Köpektir Aşk)
  • Sevmeyi falan değil, yalnızlığı öğren. Çünkü zor zamanlarda, en çok ona ihtiyacın olacak.. (Ölüler Böyle Sever)
  • Bizler ölmekte olan kuşlarız Bizler batmakta olan gemileriz - Ayaklarımızın altında yer sarsılmakta ve bizler kollarımızı, bacaklarımızı dışarı doğru atıyoruz aynen çıyanın ölüm öpücüğünde olduğu gibi: ama sonra sırtımızda nazikle dişlerinin sesini duyuyoruz zehrimizi "politika" diye adlandırıyorlar. (Günler Tepelerden Aşağı Koşan Vahşi Atlar Misali)
  • Çok tuhaf insanlar vardı pansiyonda. Bir şey söylemeleri gerektiğinde asla konuşmazlardı. (Kahramanın Yokluğu)
  • " Sokaktaki adamın ayağında sağlam bir çift kundura olsun, karnı tok olsun. " (Kasabanın En Güzel Kızı)

  • “Topluma uyum sağlayamadım nedense. İnsanlardan hoşlanmıyorum.” (Sıcak Su Müziği)
  • *** ...saat dörde kadar her şey yolunda giderdi... (Canlılar ve Ölüler İçin Fırtına)
  • İstedikleri buydu demek: yalanlar. Harikulade yalanlar. Buna ihtiyaçları vardı. İnsanlar ahmaktılar. (Ekmek Arası)
  • her şeyden vazgeçebilmelisin, fırlatıp alabilmelisin, her şeyi. (Gülün Gölgesinde)
  • Bir son istiyor musunuz? Siz yazın. (Pis Moruk İtiraf Ediyor)
  • Zihnimizin durumu ülkemizin durumudur. (Kaybedenin Önde Gideni)
  • *** bu bir ara. fırsat varken tadını çıkarın. (Canlılar ve Ölüler İçin Fırtına)