Kayıp Sicil - Soner Yalçın Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Kayıp Sicil kimin eseri? Kayıp Sicil kitabının yazarı kimdir? Kayıp Sicil konusu ve anafikri nedir? Kayıp Sicil kitabı ne anlatıyor? Kayıp Sicil kitabının yazarı Soner Yalçın kimdir? İşte Kayıp Sicil kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
Kitap Künyesi
Yazar: Soner Yalçın
Yayın Evi: Kırmızı Kedi Yayınları
İSBN: 9786054927401
Sayfa Sayısı: 412
Kayıp Sicil Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Tarih: 27 Aralık 2012.
İki yıl sonra evimde uyandım sabaha. Kütüphaneye girdim; polisler darmadağın etmişti. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile ilgili yazılmış kitapları bir araya getiriyordum; kitaplar tamamdı; ama ayrıca bir defter ile bir dosya olacaktı.
Aradım… Aradım…
Yok… Bulamadım.
İyi biliyorum, dosyanın üzerine "Erdoğan'ın Sicili" yazmıştım. Bulmalıydım; benim için çok önemliydi; bunca yılın emeği vardı. Gözüm gibi koruyordum. Evin her yerine baktım. Bulamadım. Dosya ve defter kayıptı…
Sonra anladım; dosyayı ve o defteri evden biri/birileri çaldı!
Peki…
Hırsız kimdi... Niye çalmıştı?
Bilgileri- belgeleri ileride Erdoğan'a karşı kullanmak için alıp götürdüler dosyayı. 17 Aralık Operasyonu başlayınca, bekledim; "bakalım bizim dosya ve defterden de bilgiler ortaya serilecek mi" diye! Cemaat/paralel yapı, o bilgileri Cumhurbaşkanlığı seçiminde mi kullanacaktı? "Çıkmasını hiç bekleme, otur yaz" dedim. "Kayıp Sicil/ Erdoğan'ın Çalınan Dosyası" kitabı böyle ortaya çıktı.
(Tanıtım Bülteninden)
Kayıp Sicil Alıntıları - Sözleri
- Obskürantizm kavramını bilir misiniz? Karanlıkçılık demektir. İnsanlığın büyük yıkımlarından sonra; bilgi gerçeklik önemini kaybeder. “İnanma” ihtiyacı ortaya dışa vurur. Bu dönemde dogmatizm, akıldışılık her alana sirayet eder; iradesi zayıf olanlar yaşarken çürür.
- Türkiye'de "Bizim Mahalle'de"yanlış bir kabul var." Osmanlı'yı din geriletmiştir!" Yanlıştır. İslam kültürünü gericilik kaynağı olarak ele alırsak kendi tarihi mirasımız da aramıza kopukluk sokarız. Osmanlı toplumu İslam yüzünden geri kalmamıştır; Osmanlı toplumunu geri bırakan unsurlar, aynı ortam içinde dini de geri bırakmıştır. Eğer dini gericilik nedeni olarak görürsek Farabi'leri, İbn-i Sina'ları el Kindileri, İbn-i rüşd ileri nasıl değerlendireceğiz? Osmanlı'nın gerilemesinde din dışında çok farklı nedenler vardı. Ekonomi politik Temelli düşünmememizin sonucudur bu kaba anlayış.
- İslamcılığın zihinsel paradoksunu kimler belirledi? Onları kuşkucu değil ezberci yapan kimlerdi? Ellerine bu basmakalıp reçeteleri kim verdi? Karşımıza bir isim çıkıyor. Adı, Cemaleddin Afgani
- Güzel bir söz vardır: “Dünyada hiç kimse yoktur ki ayıplamış olduğu şey, kendi başına gelmeden ölsün.”
- Lokman Hekim’e sorarlar; “Edebi kimden öğrendin?” Şöyle yanıt verir: “Edepsizlerden!”
- Ne diyor sadi: sormaz ki bilsin, sorsa bilirdi; bilmezki sorsun , bilse sorardı..
- Son söz Erdoğan'ın 2004'te söylediği o cümle olsun: "Bu ülkede fakir fukaranın, garip gurebanın alın terini kimler sömürdüyse bunun hesabını verecektir..."
- Demek ki biz buna layıkmışız.
- AKP, tarihte ilk kez Türkiye Cumhuriyeti’nin başkentinde, İsrail’e, Siyonizmin kurucusu Theodor Herzl’i anma izni verdi. 6 Aralık 2004 günü İsrail’in Ankara Büyükelçiliği, Ankara Milli Kütüphane Konferans Salonu’nda Siyonizmi andı!
- Sahiden kavrayamıyorlar, ılımlı islam bitti.
- Erdoğan anlamıyor, o dönemler bitti, görmüyor…
- Metin Yüksel’i vuranlar ülkücülerdi. Kimler oldukları biliniyordu. Fakat, Erdoğanlarla aynı tarikata mensuptular; yani Nakşibendi idiler. Fatih’teki Nakşibendi İsmailağa Cemaatine mensuptular.
- İnanmak; bilimin değil mistitizmin ürünü. Bilmek’e giden yolun engeli.
- Bu arada 1914 yılının son günlerinde gerçekleşen Sarıkamış Harekatı sırasında soyadı kanunu henüz çıkmamıştı. Yani o yıllarda “Mutlu” diye bir soyadının olması mümkün değil. İlgili kanun 20 yıl sonra, 1934 yılında yürürlüğe girdi.
- Recep Tayyip Erdoğan 8 Ocak 2011’de Sarıkamış şehitleri için yapılan kardan heykellerin açılışını gerçekleştirdikten sonraki konuşmasında “Dedem Kemal Mutlu burada şehit düştü” dedi. “Büyük dedem, Rize Güneysulu Kemal Mutlu, burada, Sarıkamış’ta şehit düşerek Hakk’ın rahmetiyle kucaklaştı. Derlerdi ki; Tüfeğine sarılı olarak, donarak şehit olduğunu gördük ve adeta gözlerindeki soğuğun verdiği gözyaşları buz damlacıkları gibi damlamış halde şehit olmuş.” Kemal Mutlu şehit miydi? Kaynaklara bakalım. Milli Savunma Bakanlığının Şehitlerimiz adlı beş ciltlik yayınında, Sarıkamış Şehitlerinin yer aldığı 1.Dünya Savaşı kategorisinde 276 Rizeli şehidin ismi var. Sarıkamış harekatı sırasında şehit düşen Rizelilerin arasında “Kemal Mutlu” diye bir isim yok.
Kayıp Sicil İncelemesi - Şahsi Yorumlar
sussam gönül razı değil , konuşsam silivri soğuk: ERDOĞANİN ÇALINAN DOSYASI KAYIP SİCİL soner yalçın çok sevdiğim ve haddim olmasa da affına sığınarak takdir ettiğim gerçek araştirmacı yazar gazetecidir.. kitaplarını özetlemek ne mümkün ? Her satırının bilgilerle, her kelimesinin gerçeklerle dolu olan eserlerini okudukça dudağım uçukluyor , bir sonraki yolsuzlugu ögrenmek için gözlerim inatla direniyor uykusuzluğa... Aksiyon macera gerilim hepsini barındıran bir başyapıt film izler gibi ,soluksuz okuyorsunuz adeta . Mola vermek namümkün.. Acaba bir sonraki yolsuzlukta yine kaç milyon insanın hakkı yenmiş, vatan parsel parsel kilere peşkes cekilmiş , kimler vatandaşın vergileriyle haramdaze olmuş, din nasıl kullanılarak siyaset yapılmış , toplumumuz ne kadar cahilmiş, yıllardır nasıl sömürülüyoruz , kandırılıyoruz , manipüle ediliyor , korkuyla yönetiliyoruz , sözde düsünce özgürlüğün olduğu ancak fikrini söyleyenin solugu nasıl silivri de aldığını , despot bir yönetimle yüzyıllardır korkusuzluğumuzla övünürken nasıl suspus olduğumuzu lal gibi kaldığımızı öğrenmek istiyorsaniz OKUMANİZİ ŞİDDETLE TAVSİYE EDERİM.. NOT SUSSAM GÖNÜL RAZİ DEĞİL , KONUŞSAM SİLİVRİ SOĞUK.. (T.pull)
Kitabin dili bilgi içerisinde bilgi vermesi ve olay içerisinde olayı aktarması açısından biraz dağınık. Tıpkı yapboz parçalarını birleştirip büyük resmi görmek gibi kitap da büyük resmi okuyucuya gosterebilmek için okuyucuya ayna tutuyor. Okurken yoğun düşünmeyi sevenler için tavsiye edilebilir bir kitap.Aman dikkat yogun dusunceyi sevmeyen okurlar kitabi okursa bilgiler ve olaylardan ötürü biraz boğulabilirler.Okuma hassasiyetini kendisinde barındıran okurlara bu kitap tavsiye edilebilir. (Beyza Nur Karakoç)
Görülenler ama Bilinmeyenler: 2014'te yazılan bu kitap yaklaşık 400 sayfa, şu anda yazılsa 2000 sayfayı geçerdi. Türk halkı bu kadar vurdumduymaz olmamalı. Hâlâ iktidardalar. Umarım son dönemleridir. (Mustafa Tak)
Kitabın Yazarı Soner Yalçın Kimdir?
İlk yılları
Soner Yalçın, Cemile Yalçın ve Mehmet Ali Yalçın'ın oğulları olarak 1 Ocak 1966'da Çorum'da doğdu. Anne tarafı Tercanlı, baba tarafı ise Horasanlıdır. Annesi ev hanımı, babası ise gıda ticareti ile uğraşan bir tüccardır. Üniversite eğitimini Hacettepe Sağlık İdaresi Yüksek okulunda tamamladı. Daha sonra idarî bilimler konusunda yüksek tahsile karar verdi.
Kariyeri
1987'de 2000'e Doğru adlı dergide çalışmaya başladı. Uzun süre Ankara bürosunda muhabirlik yaptı. Burada Adnan Akfırat, Hikmet Çiçek ve Serhan Bolluk’le birlikte çalıştı. 6 Mayıs 1990'da Ankara İstihbarat Şefliğine getirildi.
1993-94 yılları arasında günlük gazete olarak çıkan Aydınlık'ta çalışmaya başladı. 1995'te haber araştırma müdürü iken ayrıldı. Bir ara Doğan Yurdakul'un Siyah – Beyaz gazetesinde çalıştı.
1996 yılında televizyonculuğa giriş yapıp Show TV Ankara bürosunda çalışmaya başladı. Aynı yıl içerisinde Star TV'ye geçti ve haber müdürlüğüne getirildi. Daha sonra Efendi: Beyaz Türklerin Büyük Sırrı, Efendi 2: Beyaz Müslümanların Büyük Sırrı adlı kitaplarını yayımladı. CNN Türk'te Cüneyt Özdemir'le birlikte 5N1K adlı programı hazırladı. Kurtlar Vadisi adlı dizinin ilk iki yılında konsept danışmanlığını üstlendi. CNN Türk'te yayınlanan Oradaydım adlı politik belgeselin hazırladı. 4 Şubat 2007 tarihinden itibaren Hürriyet gazetesinde, pazar günleri “Not Defteri” adlı köşesinde yazmaya başlamış, Mart 2012'de işine son verilmiştir.
Odatv davası kapsamında 14 Şubat 2011 tarihinde tutuklanan Yalçın, yaklaşık 22 ay sonra 27 Aralık 2012'de tahliye oldu. Hâlen Sözcü gazetesi ve Odatv İnternet sitesinde yazılarına devam etmektedir.
Özel hayatı
Soner Yalçın'ın, avukat Feza Kutanoğlu ile evliliği 10 yıl sürdü ve bu evlilikten Aren Soner (d. 2000) adında oğlu dünyaya geldi.
Kitapları
Binbaşı Ersever'in İtirafları (1994)
Millî Nizam'dan Fazilet'e: Hangi Erbakan? (1994)
Behçet Cantürk'ün Anıları (1996)
Reis: Gladio'nun Türk Tetikçisi (1997, Doğan Yurdakul ile birlikte, Doğan Kitap)
Bay Pipo (1999)
The Özal: Bir Davanın Öyküsü (2001)
Teşkilat'ın İki Silahşoru (2001)
Efendi: Beyaz Türklerin Büyük Sırrı (2004)
Efendi 2: Beyaz Müslümanların Büyük Sırrı (2006)
Siz Kimi Kandırıyorsunuz! (2008)
Bu Dinciler O Müslümanlara Benzemiyor (2009)
Samizdat (2012)
Erbakan: Eziyet Edilerek Yalnızlığa Yükseltilen İnatçı Bir Siyasal Liderin Portresi (2012)
Silivri Cezaevinde hazırladığı kitapta Necmettin Erbakan'ın hayatını ve mücadelesini anlatan kitap, Erbakan'ın bilinmeyenlerine ışık tutmaktadır.[2]
Kayıp Sicil: Erdoğan'ın Çalınan Dosyası (2014)
Galat-ı Meşhur: Doğru Bildiğiniz Yanlışlar (2016)
Saklı Seçilmişler (2017)
Kara Kutu: Yüzleşme Vakti (2019)
Soner Yalçın Kitapları - Eserleri
- Bay Pipo
- Saklı Seçilmişler
- Efendi: Beyaz Türklerin Büyük Sırrı
- Reis: Gladio'nun Türk Tetikçisi
- Binbaşı Ersever'in İtirafları
- Teşkilatın İki Silahşoru
- Kara Kutu
- Kayıp Sicil
- Siz Kimi Kandırıyorsunuz!
- Bu Dinciler O Müslümanlara Benzemiyor
- Efendi 2: Beyaz Müslümanların Büyük Sırrı
- Galat-ı Meşhur
- Samizdat
- Behçet Cantürk'ün Anıları
- Erbakan
- Hangi Erbakan?
Soner Yalçın Alıntıları - Sözleri
- Dergâhın devletle her zaman iyi ilişki kurması da mutlaka not edilmesi gereken önemli bir ayrıntı. Gümüşhanevi Dergâhı hiçbir zaman Selefilik gibi bir başkaldırı geleneğine dayanmadı. Belki de bu sayede Turgut Özal'dan Tayyip Erdoğan'a, Necmettin Erbakan'dan Abdullah Gül'e son yılların "yönetenler" i hep bu Nakşibendi dergâhının mensubuydular. Bu nedenle de Osmanlı'da da devlet nezdinde itibar gören bir tarikat oldular... (Erbakan)
- Hayata bir pencereden bakabilirdiniz, ama bu, karşı pencereden bakanlara düşman olacağınız anlamına gelmezdi. (Bu Dinciler O Müslümanlara Benzemiyor)
- Bakın nedir bu meşhur " orta gelir tuzağı " , yazayım. (Galat-ı Meşhur)
- Volta vururken hiç yalnız değilim... Bazen Reşit Fuat Baraner, bazen Dr. Hikmet Kivılcımlı eşlik ediyor bana. Biraz güneş açınca Nâzim Hikmet gelip oturuyor avlunun bir köşesine; bahtiyar. Ya da, tahta iskemlesini çekmiş altına, Behice Boran'ı görüyorum avlunun bir diğer köşesinde; bacaklarını karnına çekmiş, kitap okuyor. Ruhi Su'nun ise türkü söyleyen sesini duyuyorum. Aziz Nesin, koğuşta beslediği tavuğunu çalıp yemesinler diye, avluya hep tavuğuyla çıkıyor. Hasan İzzettin Dinamo ise kedisi Sarman'ın yarasındaki kurt çukları temizliyor güneşin altında. Sabahattin Ali'nin yüzü hep gökyüzünde; belli denizi düşlüyor. Şiir yazıyor. Rifat Ilgaz bir mahkûma alfabe öğretiyor. Yılmaz Güney cezaevinden yöneteceği filminin senaryosunda son değişiklikleri yapıyor. Can Yücel Adana Cezaevi'nde yazdığı şiirleri okuyor. Kemal Tahir, Orhan Kemal kıdemlilerimiz; ayaklarında tahta takunya var; Bursa Cezaevi hatırası. Atillâ İlhan, Enver Gökçe biraz mahçuplar, işkenceye dayanamadıkları için. Dr. Şefik Hüsnü gelince Cibali'nin komünist tütün işçileri saygıyla ayağa kalkıyor. En saygılı olanlar ise bu büyük maratonun en hızlı yüz metresini koşanlar; Deniz, Hüseyin, Yusuf. En gencimiz Erdal Eren.... Ve unutulabilir mi; ilk voltayı Magosa zindanında atan Namık Kemal... Ne çokuz... 150 yıldır volta atıyoruz bu toprakların cezaevlerin de; adı bazen Magosa zindanı, Bekirağa Bölüğü oluyor, ba zen Sultanahmet, Selimiye ya da Metris, Mamak, Diyarbakır Cezaevi... (Samizdat)
- Hepsi bizim toprağımızın insanıydı. (Galat-ı Meşhur)
- O günler kıldan ince, kılıçtan keskin bir dönemdi. Rüzgara karşı yürüyen bir avuç gazeteciydik. İç savaşın ağır baskıcı koşulları yaşanıyordu. Hukuku savunmak bile vatan hainliğiyle damgalanmanıza neden oluyordu. Yılmadık. Dediğim gibi neler olduğunu seziyor ama tam anlamıyorduk. (Behçet Cantürk'ün Anıları)
- İşkence, bazen kişilerin yaşamında çok trajik olaylara neden oluyordu... (Behçet Cantürk'ün Anıları)
- Yeni okulların açılması, kızların okutulması, kadınların rahatça kendilerini ifade imkânı bulmaları, Osmanlı'nın değişme sürecine girdiğinin göstergesiydi. (Efendi: Beyaz Türklerin Büyük Sırrı)
- "Peki ama hangisine inanılacaktı? İkisinden birine mi, ikisine birden mi, yoksa hiçbirine mi?" (Bay Pipo)
- Uzun yıllar Erbakan Hareketi'nde yer alan Süleyman Karagülle o günleri şöyle anlatıyor : "Nurcuları meşrulaştırdılar . İmam Hatip okulları açtılar, Kuran kurslarını serbest bıraktılar, İlahiyat Fakültelerini kurdular. Kadrolarına namaz kılan ve içki içmeyen kişileri aldılar. Burada ortaya koydukları politika şu idi: Müslüman yetişsin, ama şeriatçı Müslüman yetişmesin. Namaz kılsın, ama düzen değişmesin. Bu politikalarını CIA da destekledi. Yani MİT de bunlarla beraber oldu. " (Erbakan)
- "28 Şubat süreciyle Erbakan haksız yere başbakanlıktan uzaklaştırıldı; partisi kapatıldı ve bir daha eski siyasal gücüne kavuşamadı. Hiç ummadığı yerden darbe yedi; yetiştirdiği öğrencileri Erbakan'ı yıktılar." (Erbakan)
- İstanbul Teknik Üniversitesi'nin 1947-1948 mezunlarını tanıtan "Arı" adlı albümde arkadaşları takma ismiyle "Derya Necmettin"i şöyle tanımladı: "Sofudur, dindardır, çalışkandır. Hayatının yarısını namaz, yarısını da projeleri işgal eder. Sınıfının yarısını kendisi, yarısını da arkadaşları işgal eder. Proje ve raporları, Saatli Maarif Takvimi nükteleri gibi geniş izahlıdır. Herkesin bir sayfada bitirdiği mevzuyu, o kırk sayfada hülasa eder. Kendisine cıvata nedir, diye sorarsanız izaha, demir filizlerinin naklinden başlar ve o kadar uzun anlatır ki nihayet namaz vakti gelir, gider namazını kılar gelir ve kaldığı yerden anlatmaya devam eder." (Erbakan)
- Erdoğan anlamıyor, o dönemler bitti, görmüyor… (Kayıp Sicil)
- En büyük hata; hiçbir hatanın farkına varmamaktır! (Galat-ı Meşhur)
- Türkiye'de partiler değişse de bazı aileler hep iktidardaydı!.. (Efendi: Beyaz Türklerin Büyük Sırrı)
- Türkiye'de gerçek anlamda gazetecilik yapmanın büyük tehlikeli sonuçları vardır. Soru soran, arayan, kovalayan gazeteciyi bekleyen maalesef sadece acıdır. (Samizdat)
- Küçük şahsiyetler, kişilerle uğraşır; vasat şahsiyetler, olaylarla/şekillerle uğraşır; büyük şahsiyetler, fikirlerle uğraşır. (Bu Dinciler O Müslümanlara Benzemiyor)
- Toplum hızla dönüşüyor, en temel kolektif değerlerden bile uzaklaşılıyordu. Artık bireyin var olmasının nedeni, ekonomik başarıydı! Saygın bir konum edinmenin tek yolu, servet ve şöhret sahibi olmaktan geçiyordu... (Behçet Cantürk'ün Anıları)
- Artık gazete okuyacak gücüm kalmadı; bu pespaye, küstah yalancılara katlanamayacağım. (Samizdat)
- Bay Mayer bize önce, 'Siz polis misiniz, istihbaratçı mısınız?' diye sordu. Biz kendisine, 'Hem polisiz hem de istihbaratçıyız' yanıtını verdik. O , 'Olmaz' dedi. Nedenini sorunca, 'Siz öyleyse düpedüz Gestaposunuz' dedi. Doğrusu Bay Mayer'in sözü canımızı sıkmıştı. Sonunda izah etti. Kendi polislerinin geniş yetkiye sahip olduğunu söyledi. Ama istihbarat biriminin operasyon yapma yetkisi ve gücü olmadığını belirtti. Sonra da, “Çünkü , aynı örgüt hem istihbarat yapar hem operasyona giderse orada sanık karşısında tarafsız olamaz” dedi. Sonra düşündük ki Bay Mayer'in dediği doğruydu. (Bay Pipo)