Kazan Töreni - Aziz Nesin Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap

Kazan Töreni kimin eseri? Kazan Töreni kitabının yazarı kimdir? Kazan Töreni konusu ve anafikri nedir? Kazan Töreni kitabı ne anlatıyor? Kazan Töreni kitabının yazarı Aziz Nesin kimdir? İşte Kazan Töreni kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi

Yazar: Aziz Nesin

Yayın Evi: Nesin Yayınları

İSBN: 9789759038168

Sayfa Sayısı: 192

Kazan Töreni Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

– Maksat yemek değil, muhabbet...

– Elbetteee... Ciğerden almıyorsunuz...

– Bendeniz dolmaya bayılırım da... Güzel de yapmışlar.

– Burası ne fabrikası beyefendi?

– Vallahi iyice bilemiyorum ama, galiba makinelere filan bakılırsa, bir makine fabrikası olacak.

– Maşallah çok büyük bir fabrika...

– Efendim, ne de olsa medeniyet ilerliyor tabii... Tavsiye ederim, uskumru dolmaları pek güzel...

Kazan Töreni Alıntıları - Sözleri

  • Küfürün bini bir para. Ne kadar küfür varsa, arkamdan hepsini savuruyorlar. Ben fırtına gibi uçuyorum. Kalabalığı, Yunus balığı denizi yarar gibi yarıp geçiyorum.
  • Zenginlerin çektiklerini düşünüyorum da, kendi halime şükrediyorum. Zavallıların uykusuzluktan, açlıktan, iflâs korkusundan, batmaktan, hırsız tehlikesinden neler çektiklerini ben bilirim. Yaşasın züğürtlük!...
  • — Öğretmeniiim!... — Yine ne var? Ne oldu? — Altan'a bişey söyleyin, arkadan tekmeliyor.
  • Avrupalılar neden ilerliyor? Çünkü efendim, herifler saniyenin değerini bilirler.
  • Bir insan büyük lâf edebilmek için, önce kendisi büyük adam olmalıdır. Buyüzden kendikendime hep acır dururum.
  • - Çocuklar! Ahlâkın parayla pulla ilgisi yok. Tarihte öyle iyi ahlâklı insanlar vardır ki, açlıktan ölmüşlerdir. Ama ahlâklarına leke sürmemişlerdir. - Öğretmenim, yâni bu ahlâk iyi bişey değil galiba...
  • Otomobil kapısı değil, kale kapısı namussuz . İstanbul surlarının kapısını bir haftada açan Fatih Sultan Mehmet gelse açamaz.
  • "Ne olursa olsun, insanlar rahatlamak zorundadır."
  • Azmin elinden hiçbir şey kurtulmaz. İnsan bir şeyi isterse mutlaka yapar.
  • Vatandaşlar! dedi, biliyorsunuz, son çıkan kanunlardan sonra konuşmak, nutuk vermek çok tehlikeli bir durum aldı.
  • “Halk hizmetinde olan bir adamın, halka surat asmasının anlamını bir türlü anlayamam.”
  • «Her ne olursa olsun, insanlar rahatlamak zorundadır.»
  • "Her şeyin, her işin bir nedeni vardır."
  • İnsan ara sıra böyle başıboş saatler arıyor doğrusu. Her gün koşar adım önünden geçip gittiğimiz yerlerin hiç farkında bile değiliz.
  • — Susun! İnsan, ahlâk sahibi olmalı. Ahlâkın iyilikleri o kadar çoktur ki... saymakla bitmez. Bir insan ahlâksız olursa çok fena olur. — Ne olur öğretmenim? — Ne olacak, herkes ona ahlâksız adam, der. Kötü şeydir ahlâksızlık. Onun için ahlâklı olmalı. Ahlâkın iyi bişey olduğu şuradan da belli ki, okullarda ders diye okutuluyor. Öyle değil mi? Kötü bişey olsaydı hiç size öğretir miydik?

Kazan Töreni İncelemesi - Şahsi Yorumlar

AZİZ NESİN OKUMAK ya da OKUMAMAK, TÜM MESELE BU DEĞİL!: Aziz Nesin şüphesiz Türk mizah edebiyatının en önde gelen yazarı. Bununla birlikte toplumsal konulardaki hassasiyeti, fikirlerini dile getirme noktasındaki cesaretiyle de önde gelen bir sima. Edebiyatının yönünü de bu özellikleri etkilemiş yorumu hepimizin sıklıkla duyduğu bir özelliğidir. Yani, eserlerini ortaya koymaktaki gayesi halkın bilinçlendirilmesidir. Bunun için de okumaya en uzak insanın bile ilgisini cezbedecek şekilde yazmaktadır. Òte taraftan, fazla romantizm bizi gerçeklikten uzaklaştırır. Bu nedenle Aziz Nesin'in yazmaktaki gayesi sadece amme hizmeti de değildir. Hayatını salt yazarlık mesleğinden kazanıp ekonomik durumu iyi olan ender yazarlardan olsa gerek. Çünkü her çocuğuna ve eşine birer ev alabiliyorsa bir insan ve vakıf kurup buranın gelirleriyle çocuk okutabiliyorsa gayet iyi kazanabilmiş demektir. Haliyle çok da okunmuş ve okunuyor demektir. Bilhassa döneminde en çok okunan yazarlardan olduğunu herkes biliyordur. Demirtaş Ceyhun, "Aziz abi" ile yan yana imza günü düzenlemeyi hiçbirinin istemediğini, çünkü "Aziz abi" sürekli imza verirken kendilerinin onun yanında sönük kaldıklarını dile getirir. Bundan dolayı, okunmayan veya yeteri kadar tanınmayan pek çok yazar bulunurken, Aziz Nesin okunmamış, okunmuyor, hakkı teslim edilmemiş, kendisine yazık edilmiş gibi yorumları ben gerçekçi bulmuyorum. Aziz Nesin, gereksiz ajitasyona ihtiyaç duymayacak kadar bu ülkede ilgi görmüş ve değeri okurlar tarafından bilinmiş Türk edebiyat tarihinin en önde gelen yazarlarından birisidir ve bunu sonuna kadar hak etmiştir. Bu kitabı yarım bırakmamın nedeni sanırım mizahı, edebiyatta değil de sinemada veya tiyatroda tercih ediyor olmam. Örneğin: Cem Yılmaz'ın Fundamentals gösterisini defalarca sıkılmadan ve her defasında oldukça fazla gülerek izleyebilirim. Aynı şekilde Ricky Gervais'i, George Carlin'i de… Görsellik ve işitselliğin olmadığı edebiyat sahasında ise mizah yapmak bence daha zorlaşıyor. Çünkü yazıdan, görsellik ve işitselliğin gördüğü işlevleri de yerine getirmesini beklemek zorunda kalıyoruz ama bu oldukça zor. Tabiki Aziz Nesin'in gerek bu gerekse önceki okuduğum eserlerinde beni oldukça güldüren hikayeleri oldu. Örneğin: Anıtı Dikilen Sinek'te bulunan "Koyunlar İmparatorluğu" hikayesinde adeta kahkaha atmıştım. Bu kadar olmasa da "Damda Deli Var" hikayesi de aklıma ilk gelen en komik hikayelerindendir. Lakin, art arda okunurken bu tarz hikayeler etkisini yitirmeye ve bir noktadan sonra sıkmaya başlıyor. Her ne kadar türü mizah olsa da insan, edebi yönden de doyurucu bir anlatım, üslup bekliyor. Ama sinema, tiyatro veya stand-up gösterilerinde bunu beklemem. Çünkü orada akışkanlığı jest ve mimikler, çıkarılan komik sesler, gülücükler, taklitler sağlar. Öte tarafta Aziz Nesin'in hikayelerinde ise sonu gelmeyen diyaloglar silsilesi içinde sürükleniyorum. Başlarda gayet komik geliyor lakin hiç ara vermeden diyaloglar sürdürülmek istendiği için yazar kendini tekrar etmek durumunda da kalıyor. Sadece bu hikayesi özelinde söylemiyorum. Ben daha önce okuyup beğendiğim ve yüksek puanlar verdiğim eserlerinde de bu durumu gördüm ama bir iki hikaye çok güldürdüğü ve verilen mesajlar anlamlı geldiği için göz ardı etmiştim. Ayrıca, itiraf etmeliyim ki topluluk psikolojisinin de etkisi kaçınılmaz. Ama önemli olan zaman zaman bu etkinin altında farkında olup veya olmadan kalsak da nihayetinde bundan sıyrılıp kendi hissettiklerimizi ve düşündüklerimizi ifade etmektir. Bu kitaptan yola çıkarak bilhassa toplumcu gerçekçi yazarların bir özelliğini de yermek isterim. Hayatta olan her şeyin olabildiğince hatta olduğu gibi yazıya aktarımı kapsamında, yöresel konuşma şekillerinin de birebir aktarımı yapılmak isteniyor. Örneğin, Aziz Nesin bu kitaptaki bir hikayesinde baştan sona şu şekilde dil kullanıyor: "Canım ağnamıyacak ni va?... Üçüncü hariciyenin birinci zervisinin ikinci gılmiğiynen, bir de efendime deyim, birinci hariciyenin üçüncü hariciyesinin ikinci gıliniğinin, birinci gıliniğinin, dördüncü zervisinin... Amanınğ emmi, beni de sasıttın be!.. Ben de garıştırdım, bah bi daha baştan alıyom. Şimcik üçüncü zervisin ikinci gıliniğinin birinci hariciyesinde mi, yohsam…" Bir olayın birebir aktarımı, etkileyiciliği artırdığı için hoşuma gidebiliyor ama bu şekilde konuşturmalar beni hikâyeden ve de kitaptan koparıyor. Çünkü ben kitapta düzgün bir dil bekliyorum. Eğer sokakta konuşulan dile meraklı olsam sokağa çıkarım, yoldan bir dayıdan ateş isterim ve o esnada da uzun uzun konuşup sokak ağzını dinleme fırsatı bulurum. Lakin edebiyat, aynı zamanda sokaktan kaçıp sığınacağım bir diyardır benim için. Edebiyat, gerçeği imgelerle ve düzgün bir anlatımla zenginleştirerek başka bir boyuta taşıyarak farklı bir düzlemden aktarmaktır. Bunun tartışmasının döneminde de sıklıkla yapıldığını da okumuştum ayrıca. Öte taraftan Aziz Nesin bir insan. Evet, gerçekten bir insan. Doğdu, büyüdü ve öldü. Yani bir tanrı değil. İnsanlar onun hikayelerini, düşüncelerini, şahsi hayatındaki hareketlerini beğenmeyebilirler, eleştirebilirler veya bunların üzerinden mizah yapabilirler. Bilhassa herkesi ama herkesi mizaha alan Aziz Nesin'i mizaha almak bence gayet hoş bir eylemdir. Eğer yaşasaydı Aziz Nesin'in kendisinin de bundan hiç rahatsızlık duymayacağını tahmin ediyorum. Hal böyleyken de sevilen bir yazarı tanrılaştırıp, yazarın kendisinin bile hoş karşılayıp, gülüp geçeceği şeyleri kafaya takmaya hiç gerek yoktur. Buna ek olarak edebiyatı salt bir siyaset mecrası olarak görüp yazar ve eserlerini bir ring veya bir gladyatör arenası haline getirmenin hiçbir faydası yoktur. Bir edebi eserin; döneminin siyasi, sosyal, ekonomik, kültürel vb. özelliklerini içinde az veya çok barındırdığını kesinlikle yadsımıyorum. Bununla birlikte bir eser sadece bundan ibaret de değildir ve sonuçta yazarın bireysel dünyasının bir ürünüdür o. Kalkıp bu ürünü hayatımızın mihenk noktası haline getirip günlük siyasi sorunlara meze haline getirmenin, hesaplaşma naraları atmanın bir anlamı bulunmamaktadır. Ben Aziz Nesin'in mizahi bir hikayesine gülerken aynı zamanda Orhan Pamuk'un postmodern kurgusu içinde elimde bir mercekle dolaşmaktan haz duyabilirim, öte taraftan Necip Fazıl Kısakürek'in tiyatro eserlerindeki, İsmet Özel'in şiirlerindeki dili de takdir edebilirim. Bu benim herhangi bir olumsuz sıfatla yaftalanmamı veya nitelenmemi gerektirmez. Hayat siyah ya da beyaz olmaktan çok daha fazlasını içinde barındırır. Ancak kendimize koyduğumuz filtreler nedeniyle onun sahip olduğu sonsuz renkleri dışımızda tutarız çoğu kez. Böyle yaptıkça hayatın sadece filtremize uygun renklerden ibaret olduğunu ve tek doğrunun, mutlak gerçeğin de bunlar olduğunu sanırız. Bu da bizi doğrudan fanatizme götürür. Çünkü gerçeğin mutlak surette elinde olduğunu zanneden kişi, onun aleyhinde hareket eden, düşünen insanları aklını yeterince kullanmayan biri, en iyi ihtimalle kandırılmış biri, en kötü ihtimalle bir hain, yok edilmesi gereken bir düşman olarak görebilir. Bu bakış açısı ise bir insan için en tehlikeli noktadır. Son olarak önemli olan insanın doğumdan ölüme aynı rotada devam etmesi değildir ve hatasız olması da mümkün değildir. Bilakis bir insan ne kadar çok hata yapar ve bunlardan da dersler çıkarırsa o derece yetkin bir kişiliğe erişebilir. İnsan bir rotada devam edemeyecek kadar salınımlı bir beyne sahip bir canlıdır. Bunu, on dakika içinde zihninizden geçen her bir düşünceyi kağıda yazarak test edebilirsiniz, tabi dürüst olmak kaydıyla. Bu nedenle ben değişmemekle òvünmeyi garip buluyorum. Bilakis değişmelidir insan; bu, düşünen insanın en doğal edimidir. Ve kitaplar bizi hiç değiştirmeyecek ve hayata bakışımızı zenginleştirmeyecekse biz neden okuyoruz ki? Keyifli okumalar.. (Kaan)

İçinde birçok öykünün olduğu ,Aziz NESİN mizahı ile okuyucuyu okurken düşündüren aynı zamanda güldüren bir eser.Kitabın içinde yer alan öykülerin büyük bir kısmı zamanın gazetelerinde çıkmış köşe yazıları.Keyifli okumalar. (muhammed)

Aziz Nesin'le 1 Yıl: Dünya üzerinde başarının hakkıyla onurlandırılmadığı yerdir burası. Burası mankenlerin, futbolcuların, ünlülerin (artık neye ünlü deniyorsa) kıyafetlerinin, sevgililerinin, evliliklerinin ve evliliklerinin seneyi devriyelerinin, çocuklarının ve hatta çocuklarının sevgililerinin, olabilecek ne kadar çeşit varsa o kadar çeşitten haber yapıldığı, gündem olduğu, gündemde kaldığı bununla da yetinmeyip gündem yarattığı yerdir. * Eee gündem bu kadar yoğun olunca haliyle bilim, sanat, edebiyata yer kalmıyor haliyle. O yüzden Aziz Nesin’in Uluslararası Mizah Yarışması’nda 1.olduğu üstelik ertesi sene gene 1.olduğu tarihimize altın harflerle yazılacak değildi ya (!) ** “Güreşçilerimizin ve futbolcularımızın en ufak yabancı temaslarına velev ki neticede mağlup bile olmuş olsalar çarşaf çarşaf yer ayırmakta birbiriyle adeta yarış eden, bu işte atlamayı ve atlatmayı meslek haysiyeti yapan gazetelerimiz nedense sanat, fikir, ilim, sahasında kırk yılda bir vukua gelen başarılarımıza eskiden beri öyle uzun boylu yer vermezler. Ya birkaç satırla geçiştiriverirler ya da hiç duymazdan gelirler olur biter. Nitekim bu yıl da Aziz Nesin’in Bordighera’da yapılan beynelmilel mizahi hikâye yarışmasında 36 mizah yazarı arasında dünya birincisi seçilmesi haberini bermutat bir iki satırla geçiştirmişlerdi. Hâlbuki bu başarı en azından yüz milli maçı kazanmak kadar önemliydi” (Akis, 24 Ağustos1957) ** Aziz Nesin’in Kazan Töreni adlı hikâye kitabından bahsediyorum. Aziz Nesin hikâyeleri son derece yalın bir dille, akıcı, sıcak ve samimi, mizahi öykülerdir. İşin bu kısmını anlatacak değilim. Okuyanlar bilir zaten. Okumayanlar da bilmediği için okumuyordur muhtemelen. * Ben kitabın son bölümü olan “Yankılar” –kitabın ve dönemin Aziz Nesin’i hakkında bir parçası niteliğinde- ile ilgili bir şeyler paylaşmak istedim. Aziz Nesin “Beynelmilel Hikâye Müsabakası”nda 1956’da “Fil Hamdi Nasıl Yakalandı”, 1957’de muhtemelen “Kazan Töreni” hikâyesiyle birinci seçilmiştir. Muhtemelen dememin sebebi; “Damda Deli Var”, “Ben Karışmam”, “Adamı Zorla Deli Ederler” ve “Kazan Töreni” adlı 4 hikâyeyle katıldığı ve ilk açıklamalardan anlaşıldığına göre bunlardan biriyle, konu ile ilgili açıklamaların bu kitabın sonunda bulunduğu için “Kazan Töreni” hikâyesiyle kazanmış olduğundandır. Üst üste iki kez 1.seçilince ertesi yıl yarışmaya katılmayacağını, çünkü bir kez daha 1.olunca yarışmanın çok basit olarak görüleceğini düşünerek yarışmaya katılmıyor. * Şu adamı Edebiyat Tarihimize altın harfler yazmadığımız gibi doğru dürüst öğrencilere bile okutamıyoruz. Ne kadar ilginç! Gerçi şu cümleleri kuran ben daha ne kadar oldu ki Aziz Nesin’le tanışalı. Hele sorun bir hele! 1 yıl!!! Üzülerek söylüyorum ki 1 yıldır Aziz Nesin okuyorum sadece ve umutla söylüyorum ki en hızlı bir şekilde tüm eserlerini okumaya çalışacağım. Seviyelerine uygun olduğunu düşündüğüm öğrencilerime de tavsiye edeceğim. Hikâye neden okunur? Nasıl okunur? Nasıl sevilir öğrensinler  Okuma alışkanlığı kazansınlar. Tabii sadece okuma alışkanlığı kazandırması için değil, eleştirel bir bakış açıcı ve toplumsal olaylara farkındalık ve duyarlılık oluşturması için de gerekli Aziz Nesin okumak. * Kazan Töreni , Kedi Neden Kaçtı? , Dolmuşun Kapısı , Gaçıncı Gılinik? , Araştırma , Pazarlık benim en hoşuma giden hikâyelerdi. *** * EN SEÇTİĞİM İKİ BÖLÜM “…Üç yıl gece gündüz yazı yazdım. Harfler, kelimeler, cümleler yan yana gelerek ortaya çıkan bu yazılarla patronum geçindi, oğlunu Avrupa’da okuttu, öbür oğlunu evlendirdi, kendisi Avrupa gezisine çıktı, ben ev kiramı verdim, verdi ödedim, üstelik arada benim de geçindiğim yetmiyormuş gibi, bir de daktilo makinesi aldım. Yazı pek bereketli bir iştir, o kadar ki, bazen yazıyı yazanları bile geçindirir…” (Pazarlık, 152) * “…Geçiyor birader, geçiyor. Hem de öyle geçiyor ki… Benim sol bacağımda romatizma vardı, bacağımı kıpırdatamazdım. Hani çift atlı araba beygirleri vardır ya… Biri hızlı gider de, biri kıpırdamaz, yükü öbür enayiye çektirir. Benim de sol bacağım öyleydi. Bütün yükü sağ ayağıma verirdi. Eşekarıları soktuktan sonra, maşallah, sol bacağıma bir kuvvet geldi, bir kuvvet geldi. Sağ ayağım ona bir türlü yetişemez oldu. Sağ normal yürürken sol ayağım koşardı…” (Aşk Hastanesi, 135) (Şevkets)

Kitabın Yazarı Aziz Nesin Kimdir?

20 Aralık 1915’te İstanbul’da doğdu. İki yıl Darüşşafaka Lisesinde öğrenim gördü. Kuleli Askeri Lisesini bitirdi. Kara Harp Okulu ve Askeri Fen Okulundan mezun oldu. Üsteğmen rütbesindeyken "görev ve yetkisini kötüye kullanmak" suçlamasıyla yargılanıp ordudan uzaklaştırıldı. Bir süre bakkallık yaptı. Ardından gazeteciliğe başladı. Yedigün, Karagöz ve Tan Gazetesinde çalıştı. Cumhuriyet adlı bir magazin dergisi yayınladı. Sabahattin Ali ile birlikte, Marko Paşa, Malum Paşa, Merhum Paşa, Alibaba mizah dergilerini çıkardı. 1951de bir kitapçı dükkanı, ardından bir fotoğraf stüdyosu açtı. 1954ten itibaren Akbaba mizah dergisinde takma isimlerle mizah öyküleri yazdı. Yazın yaşamı boyunda 100ün üzerinde takma isim kullandı. Kemal Tahirle birlikte Düşün Yayınevi’ni kurdu.Yeni Gazete, Akşam ve Taninde köşe yazıları yazdı. Yazarlığı, Öncü, Yeni Tanin ve "Ustura" isimli bir mizah eki de hazırladığı Günaydın gazetesinde sürdürdü. 1962de Zübük isimli mizah dergisini çıkardı. 1963te yayınevinin yanmasının ardından sadece yazmaya başladı. 1972de Çatalcada kimsesiz çocukların eğitimini gerçekleştirmeyi amaçlayan Nesin Vakfını kurdu. Kitaplarının tüm gelirini bu vakfa bağışladı. 1976-1980 arasında her dalda edebiyat ödülleri veren Nesin Vakfı Edebiyat Yıllığını çıkardı. 1979da seçildiği Türkiye Yazarlar Sendikası Başkanlığı görevini yıllarca sürdürdü. Sadece Türk edebiyatının değil dünya mizah edebiyatının da sayılı isimleri arasında yer alan Aziz Nesin, düşünceleri ve yazıları nedeniyle siyasi iktidarlardan sürekli baskı gördü, tutuklandı, yargılandı, sürgün edildi, cezaevlerinde kaldı. 6 Temmuz 1995 tarihinde yaşamını yitirdi. Öykülerinde Türk toplumunu ayrıntılarıyla yansıtır. Anlatımında halk edebiyatının ana öğelerinden yararlanır. Yer yer masal temasıyla ve mizah aracılığıyla günlük olayları, toplumsal aksaklıkları eleştirir. Türk edebiyatında çağdaş mizah yazarlığı tekniklerini geliştiren, genç mizah yazarlarının doğmasına yolaçan yazardır.

Aziz Nesin Kitapları - Eserleri

  • Zübük
  • Şimdiki Çocuklar Harika
  • Ölmüş Eşek
  • Nazik Alet
  • Gözüne Gözlük
  • Biz Adam Olmayız

  • Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz
  • Yol
  • Yokuşun Başı
  • Yokuş Yukarı
  • Sizin Memlekette Eşek Yok mu
  • Tatlı Betüş
  • İt Kuyruğu

  • Koltuk
  • Toros Canavarı
  • Pırtlatan Bal
  • Geriye Kalan
  • Memleketin Birinde
  • Havadan Sudan
  • Gıdıgıdı

  • Aferin
  • Surname
  • Merhaba
  • Az Gittik Uz Gittik
  • Ben de Çocuktum
  • Yüz Liraya Bir Deli
  • Yedek Parça

  • Aşkım Dinimdir
  • Sivas Acısı
  • Fil Hamdi
  • Zübüklüğün Sonu Yok
  • Adamı Zorla Deli Ederler
  • Anıtı Dikilen Sinek
  • Kördöğüşü

  • Bir Sürgünün Anıları
  • İstanbul'un Halleri
  • Yurt Gezileri
  • İhtilali Nasıl Yaptık
  • Hayvan Deyip de Geçme
  • Deliler Boşandı
  • Şehirden İndim Köye

  • Memurlar Memurlar
  • Gerçeğin Masalı
  • Bay Düdük
  • Hoptirinam
  • Gol Kralı
  • Bu Yurdu Bize Verenler
  • Mahmut ile Nigar

  • Ah Biz Ödlek Aydınlar
  • İnsanlar Uyanıyor
  • Tek Yol
  • Leyla ile Mecnun
  • Gözünüz Aydın Efendim
  • Bir Tutam Aydınlık
  • Nutuk Makinesi

  • Hangi Parti Kazanacak
  • Ah Biz Eşekler
  • Yeşil Renkli Namus Gazı
  • İnsanlar Konuşa Konuşa
  • Büyük Grev
  • Benim Delilerim
  • Nah Kalkınırız

  • Poliste
  • Damda Deli Var
  • Şimdi Avrupa
  • Sosyalizm Geliyor Savulun
  • Rüyalarım Ziyan Olmasın
  • Kalpazanlık Bile Yapılamıyor
  • Okuma Güncesi

  • En Masumlar İçerde
  • Rıfat Bey Neden Kaşınıyor
  • Mahallenin Kısmeti
  • Yetmiş Yaşım Merhaba
  • Bütün Oyunları - 1
  • Bütün Oyunları 2
  • Halimiz Hal Değil

  • Borçlu Olduklarımız
  • Aziz Nesin - Ali Nesin Mektuplaşmaları
  • Aziz Nesin'den Sıra Dışı
  • % Kaç Aptalız
  • Yazarlık, Edebiyat ve Dil Üstüne
  • Aşk Şiirleri
  • Birlikte Yaşadıklarım Birlikte Öldüklerim

  • Çuvala Doldurulmuş Kediler
  • Kalem Yapın Beni Kalem!...
  • Eğitim Üstüne
  • Batı'ya Giden Yoldayız
  • Bir Koltuk Nasıl Devrilir
  • Vatan Sağolsun
  • Seyyahatname

  • Türkiye Şarkısı Nazım
  • Okuduğum Kitaplar
  • Korkudan Korkmak
  • Salkım Salkım Asılacak Adamlar
  • Üçü Birden
  • Bütün Şiirleri 1
  • Kazan Töreni

  • Bütün Şiirleri 2
  • Seviye On Ölüme Beş Kala - Kendini Yakalamak
  • Hayvanlar Takımı
  • Maçinli Kız İçin Ev
  • Sondan Başa
  • Sora Sora Cennet Bulunur
  • Uyusana Tosunum

  • Aziz Nesin'den Çocuklara En Güzel Öyküler
  • Hazret-i Dangalak
  • Aziz Nesin'in Güncesi Mum Hala
  • Mum Hala 1
  • Aziz Nesin'den Darbeler Kitabı
  • Sanat Yazıları
  • Gülmekten Öldüren Öyküler-1

  • Gülmekten Öldüren Öyküler 2
  • Alamanya Alamanya Bizden Aptal Bulaman Ya
  • Mum Hala 2
  • Soruşturmada
  • Aziz Nesin'in Anıları: Böyle Gelmiş Böyle Gitmez
  • Herkesin İşi Gücü Var
  • Suçlanan ve Aklanan Yazılar

  • Arkadaşım Badem Ağacı
  • Bir Dokun Bin Dinle
  • Cumhuriyet Dönemi Türk Mizahı
  • Unutulmayan Rüyalar
  • Bekârlık Sultanlıktır
  • Irak ve Mısır
  • Taşlamalar

  • Çocuklara En Güzel Masallar
  • Aziz Dede'den Masallar
  • Nasrettin Hoca Gülütler
  • Okullar İçin Kısa Oyunlar
  • Sporcu Milletiz Vesselam
  • Bursaname - Aziz Nesin'in Bursası
  • Laiklik, Dincilik ve Atatürkçülük

  • Bayan Aynur ile Bay Buyur
  • Bilmem Ne Adası
  • Bir Vicdan Davası
  • Onursal Doktor Olamamanın Büyük Onuru
  • Bulgaristan'da Türkler Türkiye'de Kürtler
  • Aşk Öyküleri
  • Aydınlar Üstüne

  • Büyüklere Masallar 1
  • Büyüklere Masallar 2
  • Türkiye Toplumu ve Demokrasi
  • Bütün Oyunları - 3
  • Bütün Oyunları 4
  • Aziz Nesin - Klaus Liebe Harkort Mektuplaşmaları
  • Aziz Nesin - Saliha Scheinhardt Mektuplaşmaları

  • Aziz Nesin - Tahsin Saraç Mektuplaşmaları
  • Tut Elimden Rovni
  • Erkek Sabahat
  • Çiçu
  • Hadi Öldürsene Canikom
  • Dört Kitap Tek Ciltte
  • Ölümü Hak Eden Ölümsüz Aziz Nesin Cilt: 1

  • Ölümü Hak Eden Ölümsüz Aziz Nesin Cilt: 2
  • Azizname
  • Saçkıran
  • Gübre Kralı
  • Şiirin Tam Zamanıdır
  • Biraz Gelir misiniz?
  • Bir Aşk Var Bir De Ölüm

  • Hoşça Kalın
  • Bişey Yap Met
  • Qum Qalalar
  • Hekayələr
  • Azîz Nesin - Meral Çelen Mektuplaşmaları
  • Gülmece Öyküleri 9
  • Bizim Memleket

  • Gülmece Öyküleri 5
  • Gülmece Öyküleri 2
  • Memleketin Birinde - Hoptirinam
  • Deniz Aslanı
  • Baba Mirası
  • Berber Nonoş
  • Gülmece Öyküleri 3

  • Üç Kitap Birarada
  • Nutuk Makinası, Az Gittik Uz Gittik
  • Gülmece Öyküleri 8
  • Aziz Nesin Bütün Kitapları
  • Kendini Yakalamak
  • Boyalı Tilki Masalı
  • İstanbul'dan Ne Haber

  • Aziz Nesin Ali Nesin Mektuplaşmaları 2
  • Aziz Nesin Ali Nesin Mektuplaşmaları 1
  • Seçilmiş Satırlar
  • Aziz Nesin Ali Nesin Mektuplaşmaları 3
  • Aziz Nesin Ali Nesin Mektuplaşmaları 4
  • Sosyalizm Geliyor Savulun

Aziz Nesin Alıntıları - Sözleri

  • İslamlıktan sonra da .. şimdi de kız çocukları pek makbul sayılmıyor, başlık parasını saymazsan. Müslümanlarca … (Bay Düdük)
  • Sen insanların zahirine değil zamirine bak. (Toros Canavarı)
  • Yoksular yaşamları boyunca yalnız bir kez kolaylık görürler, o da öldükten sonra; cenazeleri hemen kalkar, çabucak. (Ben de Çocuktum)
  • Muayeneye giren çocuğu, içi kül dolu bir kaba yellendirirlermiş. Yel ne denli çok kül kaldırırsa o denli iyi, o denli yiğitlik sayılıyor. Yel hiç kül kaldırmazsa, çok kötü..." Mangalda kül bırakmaz" sözü, sonradan bir alay sözü olarak kullanılmış olsa bile, kabadayılığı, yiğitliği anlatmak için söylenir. (Yokuşun Başı)
  • Sen artık bu kitapta: noktaları , virgülleri , satırları taşımıyorsun.. Sen artık bu kitapta : koşmuyor , bağırmıyor , alnını kaşımıyorsun.. Sen artık bu kitapta yaşamıyorsun. (Aşk Şiirleri)
  • Ayağını sıcak tut, başını serin, Kendine bir iş bul, düşünme derin. (Nasrettin Hoca Gülütler)

  • Önce bir sayımdöküm yapmalıyım Neleri götüreceğim Geri dönüp alamam Kendimden hiç bırakmamalıyım geride Gölgemi de gölgesizliğimi de Söyleyemediklerim yazamadıklarım Verilemeyen yanıtlarım Benimle olmalı üzünçlerim acılarım Utançlarım gözyaşlarım Söyletilmeyen şarkılarım Hiç bir kötülüğüm kalmamalı arkamda Aldatmaları sevdiğim kadınların Kurnazlıkları çıkarcıkları küçük küçük Zaman zaman kurnazlıklarım Düşlerimi hiç mi hiç bırakamam En değerli varlıklarım Hele sonsuz tasalarım ki yaşama sığmayan Ve hiç sönmeyen harlı tutkularım Ne kalır benden geriye Hiç O hiçi de kendimle almalıyım (Seviye On Ölüme Beş Kala - Kendini Yakalamak)
  • Aslında Sayın Başkan Hoobert iyi insandı. Sayın Başkan iyiydi ama, ne yazık ki çevresindekiler kötüydü. Nedense bu iyi başkanların çevresini de hep kötü kişiler alıyordu. (Kalpazanlık Bile Yapılamıyor)
  • Yabancı bir kentte insanın yalnızlığı daha bir katmerleniyor. (Sizin Memlekette Eşek Yok mu)
  • "Zenginlik sermaye birikimidir; uygarlık kültür birikimidir.Bizde böyle birikimler olmadığı için de , toplumumuz tutarsızdır. Ulusal zenginliğin , uygarlığın birikim demek olduğu bizde , daha 19. yüzyıl sonunda anlaşılmıştır.Ama bu bir TERS anlamadır.Bizde bu birikim , devlet gücüyle zengin yetiştirmek diye anlaşılmıştır.TERS işleyen mantık şudur: 'Yurdun kalkınması için zenginlik gerekir. Bizde kendiliğinden zengin yetişmediğine göre , devlet yardımıyla zengin yetiştirmeli , sermaye birikimi saglanmalıdır.' ...Devlet zengin yetiştirmeye kalkarsa kimleri seçer? Elbet kendisini devlet yapanları, kendinden olanları... " (Suçlanan ve Aklanan Yazılar)
  • Bakınız, neden olmaz, izah edeyim. Affedersiniz, ismiâliniz Beyfendi? Ulvi Bey... Müşerref olduk efendim. Benim adım Şâzi. Çok memnun oldum. Evet... ne diyorduk? Ol­maz.. Katiyen olmaz. Çünkü efendim, herşeyden önce bir maarif plânımız yok. Bendiniz uzun yıllar maarifte hizmet ettiğimden bu işleri gayet iyi bili­rim. Plânsız, programsız hiçbir iş olmaz efendim. Affedersiniz Beyfendi, ismiâlinizi öğrenebilir miyim? Ulvi Bey... Çok güzel, memnun oldum. Benim adım da Şâzi... Çünkü efendim bizde herşeyden ön­ ce bir tedrisat sistemi yok. Onun içindir ki, biri… (Kördöğüşü)
  • Bu pis burjuvaların Allah bin türlü belalarını versin!.. (Aziz Nesin'in Güncesi Mum Hala)
  • "Sarılmak neden güzeldir bilir misin? Çünkü sağ tarafta kalp yoktur, ve orası hep boştur. Sarılınca, sağ yanını onun kalbi doldurur..." | (Ah Biz Eşekler)

  • Amerikada otuzaltı gazeteye birden yazan bir başyazar, — Sizde, dedi, bir başyazar, kaç gazeteye yazar? — Bizde, dedim, her gazetenin ayrı bir başyazarı vardır, ama, hepsi de aynı şeyleri yazar!.. — Ayrı ayrı insanlar nasıl aynı şeyi yazarlar? — Bizde ayrı gayrı yoktur. Birlik, beraberlik falan... İşte öyle... — Sizde demokrasi var mı? — Az bişey vardı, ama son zamanlarda yedek parçası kalmadığından kullanamıyoruz? (Yedek Parça)
  • İnsan, sevebilir miyim diye düşünüyorsa sevemeyecek demektir. İyi ki sevide düşünce yok;yoksa kimse kimseyi sevmezdi. (Aşkım Dinimdir)
  • Gece yatakta bir elimi attığım zaman, elimin tuttuğu yalnızlık... Korkudan öbür elimi atıyorum, kendimi tutuyorum, soğuk, ıslak, titreşik... (Çiçu)
  • "Ben ölmüşüm baba, neden bana hiç demediniz?" (Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz)
  • “İster altından olsun, ister demirden, kafes kafestir!” (Memleketin Birinde)
  • Sizin sevdiğiniz her şeyi ben de severim. (Gol Kralı)
  • İnsanın kendini olduğundan başka göstermek için harcadığı çabalar onu gülünç yapar. Hele bu para konusunda ise gülünçlüğün derecesi daha da artar. (Aziz Nesin'den Çocuklara En Güzel Öyküler)