Kelebeğin Rüyası - Yılmaz Erdoğan Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap

Kelebeğin Rüyası kimin eseri? Kelebeğin Rüyası kitabının yazarı kimdir? Kelebeğin Rüyası konusu ve anafikri nedir? Kelebeğin Rüyası kitabı ne anlatıyor? Kelebeğin Rüyası kitabının yazarı Yılmaz Erdoğan kimdir? İşte Kelebeğin Rüyası kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi

Yazar: Yılmaz Erdoğan

Yayın Evi: Doğan Kitap

İSBN: 9786050914351

Sayfa Sayısı: 160

Kelebeğin Rüyası Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Bir yerde şairler mutlu ise herkes mutludur

Yılmaz Erdoğan’ın, İkinci Dünya Savaşı yıllarında Zonguldak’ta yaşayan ve genç yaşta aramızdan ayrılan şairler Rüştü Onur ile Muzaffer Tayyip Uslu’yu anlatan filmi Kelebeğin Rüyası’nın senaryosu Doğan Kitap etiketiyle raflarda. 

Yıllar süren araştırmanın, gerçeği öğrenmenin ve onu yeniden kurgulamanın ürünü olan Kelebeğin Rüyası filminin senaryosu defalarca değişti. Kelebeğin Rüyası sadece bir senaryo kitabı değil. Bu projenin ilk kıvılcımı ruhdaş şairlerin hayali konuşmaları sayılabilir. “Şairlerle Görüşme” başlıklı bölümünde, işte bu grupla da tanışıyoruz. Yılmaz Erdoğan’ın Rüştü ve Muzaffer’le oluşturduğu, Behçet Necatigil’in de katılmasıyla tamamlanan hayalci şair ruhlar grubuyla… Kitapta ayrıca ilk defa yayınlanacak fotoğraflara da yer veriliyor. Filmin en can alıcı sahnelerine ait kareler, Kelebeğin Rüyası’nı adeta yeniden izletiyor okura. 

Rüştü Onur ve Muzaffer Tayyip Uslu aracılığıyla tüm şairlere bir selam niteliği taşıyan Kelebeğin Rüyası’nın senaristi ve yönetmeni Yılmaz Erdoğan bu kitaba yazdığı önsözde şöyle diyor: 

“Hayal kurmak güzel ve ciddi bir iştir, ama bizim gerçek hayat dediğimiz şey, bir kelebeğin şekerleme uykusunda gördüğü bir rüyadan daha ciddi bir mesele değildir.

Gerçek’ten hakikat süzer şairler ve bu şairane bir iş değildir.

Benim sevgili şairlerimin de yazılarında değindiği gibi, şiir şiirsel değil.

Şair bir filozof, aşk mektubu yazarı değil.

Muzaffer, Rüştü ve Behçet Hoca’nın şahsında tüm şairlere bir selamdır bu öykü, ama şairlerden çok şiirden uzak düşmüşlere lazımdır diye düşünüyorum.

Ve güzel olan yaşadığımız, aslolan farkındalığımızdır.

Bir gün öleceğimiz değil.”

Kitaptan :

 

SAHNE 10 

FENERE DOĞRU

ÜÇ ŞAİR YÜRÜYORLAR.

BEHÇET – Yolcu vedalaşmayı bilecek. Ne kısa tutacak ne lüzumundan fazla uzatacak.

Onu başka bir kanaatle aldatmaktan geçer bir fikirle vedalaşmak. Yolcu vazgeçmeyi bilecek, kendisinden bile.

MUZAFFER – Yoksa gölgesi boyunu aşar.

RÜŞTÜ – Yoksa gölgesi boyunu aşar.

BEHÇET – Aferin... Yoksa gölgesi boyunu aşar.

SAHNE 11 

FENER MEYHANESİ

YORGUN SOFRANIN BAŞINDALAR... SİGARA İÇİLİYOR... KAFALAR

HAFİF KIRIK.

RÜŞTÜ – Petek! Petek nasıl?

MUZAFFER – Fazla tatlı. Bir edebiyat dergisi için fazla tatlı. Şehir olabilir, Şehir.

RÜŞTÜ – Yaşamak! Yaşamak güzel değil mi hocam?

BEHÇET – Bazen... Mesela şu yediklerimizin parasını peşin verebildiğimiz bir yaşamak daha güzeldir.

ŞAİRLER GÜLERLER.

BEHÇET – Parayı nerden bulacaksınız?

RÜŞTÜ – O iş tamam. Matbaacıyla konuştuk.

MUZAFFER – E adam hayır dedi ya?

RÜŞTÜ – Tamam işte, müzakereler başladı!

ŞAİRLER GENE GÜLERLER.

BEHÇET – Şiiri yayınlanmayan her şair dergi çıkarmak ister.

RÜŞTÜ – Kırıcı oluyorsunuz hocam...

ŞAİRLER KADEH KALDIRIRLAR.

RÜŞTÜ – Hocam, biz Muzaffer’le iddiaya girdik. Bir kız üzerine. İkimiz de birer şiir yazacağız, kız hangimizin şiirini beğenirse o kazanacak.

MUZAFFER – Benim niye bundan haberim yok?

RÜŞTÜ – N’oldu korktun mu?

MUZAFFER – Niçin korkayım? Kız şiirden anlıyorsa beni seçer, anlamıyorsa zaten senin olsun.

RÜŞTÜ – Kafan karışmasın diye söylüyorum, senin şiirini beğenirse şiirden anlamıyor demektir işte.

MUZAFFER – Kızın şiiri beğenmesi şairini de beğeneceği manasına gelir mi?

RÜŞTÜ – ... Gelmez mi?

BEHÇET – Valla ben gelmediğini gördüm.

Kelebeğin Rüyası Alıntıları - Sözleri

  • Böyle mi gideceksin? Hiç gülmeden.. -Gülmem için bir sebep yok ki. -Sen çok güzelsin, sebepsiz de gülebilirsin. ....~...
  • ¶¶ Herkes gibi olana şiir yazılır mı? ¶¶
  • ¶¶ Aşk, bahanesidir şiirin. ¶¶
  • ¶¶ Hatıralar da dal istiyor Kuşlar gibi konacak. ¶¶
  • - O kıza şiir yazılmaz. + Niye? -Elini sıkmadı senin. +Korktu herkes gibi. -Herkes gibi olana şiir yazılır mı?
  • Aşk bahanesidir şiirin
  • Neden kötü davrandın? -İnsanoğlu hocam, iyi davranınca çabuk unutuyor.
  • İnsanoğlu, iyi davranınca çabuk unutuyor.
  • En güzelinin bile bir şiirlik canı var.
  • Neden kötü davrandın ? - İnsan oğlu hocam, iyi davranınca çabuk unutuyor .
  • "Aşk, bahanesidir şiirin"
  • -O kıza şiir yazılmaz +Niye? -Elini sıkmadı senin +Korktu herkes gibi -Herkes gibi olana şiir yazılır mı?
  • Sen Varken... Ben bir şehirdeyim ki, Mesut akşamları Beyaz kuşlar taşır gagalarında. Ben bir şehirdeyim ki, Mevsim boyunca seni düşünürüm. Sen varken yalnız değilim bu şehirde. Oturup konuşabiliyorum, Hatta gezinebiliyorum sokaklar boyunca. Ya sen olmasan?
  • Sevgili şair belkide sen haklısın. Susmak en iyisi. Unutmak değil ama belki hatırlamamak mümkün.
  • Ne tanrıdan haber, ne dallarda meyva... Ve ne kucak açar hatıralar... Ne de dönerler gemiler bir daha...

Kelebeğin Rüyası İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Yılmaz Erdoğan ile tanışma kitabım oldu. Çok da güzel oldu. Mükremin Çıtır'la, BKM ile, TRT'de "Öğrence"si ile, dersimize giren profesörün anlattıkları ile tanıdığım Yılmaz Erdoğan'ı kaleme aldığı senaryo ile okumaya başlamak zevk oldu benim için. Bu kitabın filmi de var ve ilk karşıma çıkan da o olmuştu aslında. İzlemek için bekletirken karşıma kitaptan bir alıntı çıktı ve sevinçle satın aldım. Kitabı okumak için sabırsızlanırken, izlediğim bir programın sunucusu (isim vermeyeceğim, bilenler çıkar muhakkak) yerden yere vurmuştu Erdoğan'ı. Bana tuhaf gelen şuydu: Adam orada Y. Erdoğan'ın şiirine yönelik acımasız eleştirilerde bulunuyordu (Didem Soydan ile birlikte yer aldığı klip ve şiir seslendirmesi) . Bu kitabın içinde en çok rastlayacağınız şey ne mi? Şiir. Her ne kadar o programı sunan kişiyi sevsem ve beğenerek takip etsem de o yorumlarına katılmamakla birlikte esef duydum. Bizler elbette ki her güzel lafa şiir demeyiz, diyemeyiz, dememeliyiz. Hatta Erdoğan da öyle düşünüyor olmalı ki kitabın 11. sayfasında şöyle demiş: "Şiir eğer bizim zannettiğimiz şey ise o bir ihtiyaç meselesidir, olmazsa olmazdır. Ancak romantik aşk mektuplarına ve aşk yalakası ilham pespayeliklerine şiir diyorsanız, öyle bir şiire hiçbir zaman ihtiyaç yoktur." Oyuncu, yazar, şair, seslendirme sanatçısı, komedyen ve yönetmen gibi unvanlara sahip, ayrıca sayısız ödül almış bir adamın da başarısız olduğu bir şeyler elbette ki vardır. Fakat şiir konusunda değil. Belki de Kürt olduğu için bu tarz eleştirilerin odağında oluyordur, kim bilir? Gelgelelim kitabın içeriğine... Olaylar iki veremli şairin etrafında şekilleniyor: Muzaffer ve Rüştü (Gerçekten, veremden kaybettiğimiz iki şair Muzaffer Tayyip Uslu ve Rüştü Onur) . "Zonguldak vilayetine bağlı tüm köylerde yaşayan 15-55 arası erkek vatandaşlar maden ocaklarında çalışmakla mükelleftir. İş Mükellefiyeti Kanunu" Veremle boğuşan bu iki genç şair de bu mükellefiyetten nasibini alıyor. Bir iş adamının kızı olan Suzan için iddiaya girmeleri ile başlıyor olaylar. İkisi de şiir yazacak, kız hangisini beğenirse iddiayı o kazanacak. Kitabı okuyanlar bu benzerliği kurmuş mudur, bilmem. Ama bence bu iki karakterin tatlı atışmalarında bir Karagöz Hacivat esintisi vardı. İkinci Dünya Savaşı'nın yaşandığı yıllar olması sebebiyle yüzeysel de olsa o dönem, savaşın etkileri ve yaşananlar okuyucuya hissettiriliyor. Spoiler vermemek adına içeriğe daha fazla değinmeyeceğim. Edebiyat öğrencisi olduğum için olsa gerek en çok aldığım "Kitap önerir misin?" sorusuna yönelik önereceğim yeni bir eserin olmasının mutluluğundayım. Kısa ama etkileyici, severek okunacak bir yapıt. Yakın zamanda filmini izleyip kitap ve film arasındaki farklılıkları tespit ederim diye düşünüyorum. Hepinize iyi okumalar diliyorum. (Gülşan Hilal Çelik)

Nihayet orijinal konulu bir eser ve sinema uyarlaması var... Kusmak üzere olduğumuz Türk sinema ve dizi sektöründen nefes aldıran böyle eserlerin artması dileğiyle. Tabi bir de Yılmaz ERDOĞAN'ın Kürt olması durumu var. Tebrikler Yılmaz ERDOĞAN... Kürtlük ve Kürtçülük üzerine zerre kadar değinmeden bize Ķürtleri sevdirdiğin için... Ve sizinle bir sır paylaşayım; İşim gereği gittiğim Güney ve Doğu Anadolu Bölgelerinde Kürt halkının samimiyetini ictenliğini ve saflığını çok iyi gördüm. Büyük şehirlerin kaypak ve ikiyüzlüluğünden sonra ilaç gibi gelmişti. (Kâmil)

Eskileri daha çok seviyorum. Insanın eskiden kardeşliği,sevgisi ,şairliği,sokakları,giyimleri bile çok daha güzel Şimdi iyi yazarlar yok mu var elbette ama çoğu maalesef gençlik edebiyatı altında saçma sapan romanlar yazıyorlar halbuki geçmişi anlatan filmler ve kitaplar daha çok olsa en azından daha çok kitap okutan merak eden izleyen bireyler elde edebiliriz Ben kitabı olduğunu bilmiyordum direk filmini izledim ve bayıldım Bu filmi izledikten sonra aşırı derecede şairlere merak sardim Ayrica filimde +18 yok ,küfür yok sadece sevgi var oda zaten bulaşıcı izlemeli ve izletmeli (Tuhafbirokuyucu)

Kitabın Yazarı Yılmaz Erdoğan Kimdir?

Kürt kökenli Türk oyuncu, yazar, şair, seslendirme sanatçısı, komedyen ve yönetmen. Sadri Alışık Ödülleri en iyi erkek oyuncu, Altın Kelebek Ödülleri en iyi komedi dizisi, AACTA en iyi yardımcı erkek oyuncu, Afife Tiyatro Ödülleri Cevat Fehmi Başkut Özel Ödülü sahibidir.

Erdoğan 1967 yılında Nazım Erdoğan ve Süheyla Erdoğan'ın ortanca oğlu olarak dünyaya geldi. Ayrıca Anadolu Ateşi dans topluluğunun kurucusu Mustafa Erdoğan'ın küçük kardeşi, ses sanatçısı Deniz Erdoğan'ın ağabeyidir. İlk ve ortaokulu bitirdikten sonra Ankara Aydınlıkevler Lisesine devam eden oyuncu, lise eğitimini tamamladıktan sonra İstanbul Teknik Üniversitesi İnşaat Fakültesini kazandı. İstanbul'un Kocamustafapaşa semtinde 3 arkadaşının bekâr evine yerleşti. Eğitim hayatını yarıda bırakarak Ferhan Şensoy'un Nöbetçi Tiyatro kadrosuna katılmıştır.

İlk kez 1988 yılında Olacak O Kadar adlı televizyon komedi programının senaryo yazar kadrosunda yer aldı. 1993 yılında kendi yazdığı ve Demet Akbağ ile başrolünü paylaştığı Bir Demet Tiyatro isimli televizyon dizisi ile geniş kitleler tarafından tanındı. Erdoğan 1993-1998 yılları arasında Sanem Oktar ile evli kalmış, 1996 yılında Berfin Erdoğan isimli bir kız evladı dünya gelmiştir. 2006-2018 yılları arasında evli bulunduğu Türk sinema ve dizi oyuncusu Belçim Erdoğan ile evli olan sanatçının bu evlilikten 2010 yılında doğan Rodin Erdoğan isimli bir erkek çocuğu vardır.

Kaynak: https://tr.wikipedia.org/wiki/Yılmaz_Erdoğan

Yılmaz Erdoğan Kitapları - Eserleri

  • Kayıp Kentin Yakışıklısı
  • Hüzünbaz Sevişmeler
  • Hijyenik Aşklar
  • Anladım
  • Haybeden Gerçeküstü Konuşmalar
  • Bana Bir Şeyhler Oluyor

  • Sahiler Düş Düşler Sahi
  • Kelebeğin Rüyası
  • Bin Aşık Yılı Uzakta
  • Kadınlık Bizde Kalsın
  • Feriştah'ın Fentezileri
  • Laz Bakkal İle Tombalak
  • Tatlım Tatlım

  • Kadınlık Bizde Kalsın
  • Bayram Sevinci
  • Bir Yağmur Olmalı Bir de Çınar

Yılmaz Erdoğan Alıntıları - Sözleri

  • Bir şiir istersin "içinde benzetmeler" olan Kusura bakma sevgilim! Heybemde sana benzeyecek kadar Güzel bir şey yok... (Kayıp Kentin Yakışıklısı)
  • Bu sıradan, bu sürpriz i bulunmayan, bütün günleri birbirinin aynı olan hayatın aslında hayat değil, gerçek bir hayat için kaba bir prova olduğunu düşünüyorum! (Haybeden Gerçeküstü Konuşmalar)
  • Sonuna geldim ki bataklık Ve anladım Bizimki sevgiye yardım Aşka yataklık Safi duman Hiç alev yok Nasıl bir yanmaksa artık… (Bin Aşık Yılı Uzakta)
  • Hoş insanın eli boş olmuş bir ehemmiyeti yok, iş ki yüreği dolu olsun. (Feriştah'ın Fentezileri)
  • ¶¶ Herkes gibi olana şiir yazılır mı? ¶¶ (Kelebeğin Rüyası)
  • Aşk bahanesidir şiirin (Kelebeğin Rüyası)

  • Şiir diye bir şey tutturmuşlar, kimseye acımıyorlar. (Hijyenik Aşklar)
  • Bir ayrılık yaşadım hepinizinkine bin basar! (Hijyenik Aşklar)
  • Anlatıcı: Fakat fetih işi zora saplanmış. İstanbul'un fethinde sorunlar yaşanıyor. Fatih Sultan Mehmet havlu mu atıyor ne? Allah'tan valide sultan dişli bir dişi. Her güçlü erkeğin arkasında dişli bir dişi vardır. İnanmayan tarihe baksın. Tarihte devam mecburiyeti ve seçmeli dersler vardır. Temize çekerken olayları ak sakallı tarihçiler, unutmuşlar kadınları yazmayı. Oysa her vaka-i hayriyede hayriye gibi bir kadın vardır. Anlatıcı çıkar... Sahnede bir taht vardır. Fatih bağıra çağıra girer, valide sultan da peşindedir. Fatih: Fethetmiyorum ulan fethetmiyorum. İstanbul'u artık hiç fethetmiyorum. Israr etme valide, fethetmiyorum. Valide: Aman devletli evladım, streslere gark olmayasuz. İstanbul'u fethetmeye mecbursun. Bu hususta muvaffak olamazsan koca Osmanlı'da herkes karalar bağlayacak. O kadar siyah elbiseyi nereden bulacağız. Sevgili yavrum, bizi Neslihan Yargıcı'ya mahkum etmeyiniz. Çok kazıkçı diyorlar. Fatih: Mahfoldum valide, ne gecem kaldı, ne gündüzüm. Pazar günleri bile açığım. Yirmi bir yaşındayım ben valide, millet boğazda rakı içecek diye kendimi çar çur edemem. Bu ne yaman çelişki valide. Valide : Aman padişahım. Mehmedim, ikinci Mehmedim. Kapris yapmayasuz. Siz şol İstanbul'a artist olmak için gelmediniz. Siz bu fethi eylemezseniz ikinci köprüye kimin adı verilecek. Fatih: Yok ya? Koskoca İstanbul'u şeyimizden ter atarak fethedeceğiz, ondan sonra içine edecekler. Yok öyle yağma. Valide: Nereden bilirsin evladım içine edileceğini. Fatih: Ben mallarımı tanırım valide. Aha, şuraya yazıyorum. Şu haliç var ya haliç, önce orayı maffedecekler. Biri diyecek haliç "benim gözüm gibi olacak" diğeri diyecek, "yok, asıl benim gözüm gibi olacak." göreceksin sonunda haliç, benim ... ... gözüm gibi olacak. Valide: Sükut evladım sükut. Böyle laflar yakışıyor mu size? Zinhar böyle şer beyanlarda bulunmayasuz. Fethedesiniz Konstantiniye'yi, orta çağ kapana, yeni çağ açıla. tebamız çağ atlaya. Fatih: Fethetmiyorum valide, fethetmiyorum. Valide: Tarihi değiştirmeye muktedir değiliz haşmetli evladım. İstanbul'u almak senin alnına yazılmış. Bak (Fatih'in alnından okur.) Al Mehmet al, Mehmet İstanbul'u al. Fatih: (Çok şaşırır.) Yapma ya? Öyle mi yazıyor hakkatten? Dikkatli bak valide, daktilo hatası falan olmasın. Valide: Hayır evladım. İlahi yazılarda hata olmaz inanmazsan al kendin oku. (Bir ayna tutar fatih aynadan okur.) Fatih: la temhem la, ulubnatsi temhem la. Ne demek oluyor bu valide. Valide: Evladım ayna olduğu için tersten okuyorsun. Doğrusu, "Al Mehmet al, Mehmet İstanbul'u al..." Fatih: Öyle ya... O halde alacağız Konstantiniye'yi başka yolu yok. Fakat valide, bir terslik olur da, İstanbul'u başka bir padişah alacak olursa, çok mühim bir vasiyetim olacak. Valide: Nedir evladım söyle? Fatih: Topkapı sarayı'nı Topkapı'ya kurmasınlar, sapa kalıyor. Oraya otogar yapılsın, Tatlıses Turizme yer ayrılsın. Valide: Başüstüne evladım. Vasiyetine ekleyecek başka birşey var mı? Fatih: Var valide var. Vasiyetim daha bitmedi. Derhal İstanbul'a felç halinde bir trafik eylensin, tebam yollarda fıtık olsun. Denizlerin içine edilmek suretiyle balıklar telef eylensin, balıklardan boşalan yere koyunlar konuşlansın. Boğaz sırtları arap kardeşlerimize verilsin. Rus, bulgar, romen ve bilcumle şark blokuna mensup orospular laleli'ye yerleştirilsin. Sokak ve caddeler devamlı kazılsın ve kat'a doldurulmasın. İski'nin çukuru PTT'ninkinden alçak olsun. Suların akmasına mahal verilmesin. Buna rağmen sular inatla akmaya devam ederse derhal bütün oylar Refah'a verilsin. Gecekondulara önce tapu verilsin, seçimden sonra hepsi yıkılsın. Bütün mafyalar illere göre adilce dağıtılsın. Pazar mafyası Malatyalılara, hamal mafyası Maraşlılara, arazi mafyası Çorumlulara, otopark mafyası Tokatlılara verilsin. Bütün tiyatrolar yıkılsın. Yerlerine birahaneler yapılsın. Tebam temsil seyredeceğine, devamlı bira içip, devamlı çişe gitsin. İstanbul'a tramvay yapılsın. Sonra tramvay kaldırılsın. sonra tekrar tramvay yapılsın. Sonra tramvay kaldırılıp yerine yine tramvay yapılsın. sonra tramvay yine kaldırılıp yerine bir türlü metro yapılamasın. İstanbul'un bilimum pazarcı esnafı, tedris ve terbiye edilsin. Sabahın erken saatlerinde, bilhassa tebam en derin uyukudayken "patates soğaaaaaan!" diye bağırtılsın. "patates soğaaaaan! kurabiye bunlaaaaar! patates soğaaaaan.... aygaaaaaz... " çok istiyorsan fethedeyim konstantiniye'yi valide ama olacağı bu haldir. Ben mallarımı tanırım... (Kadınlık Bizde Kalsın)
  • Yeri geldi diye ağlıyorum Yoksa hiç aklımda yoktu (Anladım)
  • Kimi cüret etsem sevmeye Kendime küçük geldim Zayıf kaldım he murathan esir düştüm Sefil oldum (Sahiler Düş Düşler Sahi)
  • Her akşam yeniden bestelenen hayat Her gün iştahla aranan mutluluk Kovalanan aş-k... (Bin Aşık Yılı Uzakta)
  • Belki sen ve belki ben... Belki yıllar sonra... Tuhaf şey... (Hüzünbaz Sevişmeler)

  • Bir şiir istersin "içinde benzetmeler" olan Kusura bakma sevgilim! Heybemde sana benzeyecek kadar Güzel bir şey yok... (Kayıp Kentin Yakışıklısı)
  • ... Hakiki yaralar şiirle onarılmaz. ... (Bin Aşık Yılı Uzakta)
  • Senin sevdiğin senin tarafından sevilmeyi sevmiyor ki... Senin sevdiğin, senin sevdiğinden daha az seviyorsa seni, sen de sevme gitsin o zaman seni sevmeyeni. (Feriştah'ın Fentezileri)
  • Soğuk ve şehirlerarası otobüslerde vazgeçtim çocuk olmaktan Ve beslenme çantamda otlu peynir kokusuydu babam... Ben seninle bir gün Veyselkarani'de haşlama Yeme ihtimalini sevdim. İlkokulun silgi kokan, tebeşir lekeli yıllarında Ankara'da karbonmonoksit sonbaharlar yaşanırdı o zaman özlemeye başladım herkesi... Ve bu hasret öyle uzun sürdü ki, Adam gibi hasretleri özlemeye başladım Sonra.. Bizim Kemalettin Tuğcu'larımız vardı... Bir de camların buğusuna yazı yazma imkanı... (Kayıp Kentin Yakışıklısı)
  • Numan'la kavga ettik, ayrılma arifesindeyiz. Burada arife kelimesini bilhassa kullanıyorum. Çünkü Numan'dan ayrıldıktan sonra benim için bayram başlayacak. (Feriştah'ın Fentezileri)
  • kör olmak pahasına görmektir hayat bilirim (Anladım)
  • ... ADEM: Haklısın, saçmaladım... Ama ne olursa olsun, tanrı önce beni yarattı! HAVVA: Aslında düşünüyorum da, öyle olması normal. ADEM : Neden? HAVVA: Sanat şaheserleri yaratılmadan önce, müsveddeleri yapılır da ondan... Neyse, bırakalım bunları da, eşit iki insan olup bir sürü kardeş, bir sürü kardeşlik üretelim! Ne dersin? ... (Kadınlık Bizde Kalsın)