Kelleci Memet - Kemal Tahir Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap

Kelleci Memet kimin eseri? Kelleci Memet kitabının yazarı kimdir? Kelleci Memet konusu ve anafikri nedir? Kelleci Memet kitabı ne anlatıyor? Kelleci Memet kitabının yazarı Kemal Tahir kimdir? İşte Kelleci Memet kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi

Yazar: Kemal Tahir

Yayın Evi: İthaki Yayınları

İSBN: 9789752734197

Sayfa Sayısı: 336

Kelleci Memet Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Kelleci Memet’te, Kemal Tahir, 1940’larda Çankırı Cezaevi’nde tutuklu bulunan, ağasını ‘yanlışlıkla’ vurmuş, on beşindeki Kelleci Memet’in hikayesini anlatır. 

Memet’in hikayesinin ardında, bu büyük dil ustasının kaleminin anlattığı hep aynı insandır: Cinci Nezir’iyle, Şeker Emin’iyle, Terzi Bekir’iyle tüm bir ezilmiş, yok sayılmış, eğitilmemiş; hem kurnaz ve masum, üstelik alabildiğine şenlikli insanımız… 

Kemal Tahir, ‘bu toprakları’ ve ‘insanı’ anlatmaya devam ediyor; ‘kendini tanımak isteyenlere… 

Kelleci Memet Alıntıları - Sözleri

  • Bu dünyada gücün yetmedi mi, şamarı yersin! Arkanda yiğit baban, yetişmiş dayın, emmin yoksa her geçen seni döver!
  • Çocukluğun yarı hayranlığına, delikanlılığın aptalsı cömertliğine hiç uğramadan, cimri, tedirgin, inançsız bir kocamışlığa atlamış bahtsız kuşaktandı.
  • Adam kendi ölümüne bilerek alışamaz çünkü...
  • Hizmekar kısmının öküzden ayrılığı yoktur. İkisine de iyi bakacaksın ki, sırasında acımadan işe koşacaksın
  • -Canın sıkkın senin bugün Kelleci... -Sıkkın Hatip Emmi, sıkkın biraz... -Sevin köpoğlusu!.. Mahpus damında canın sıkkını gevşeğinden iyidir, hoplayıp çıkmaz.
  • Bizim oralarda camisi olmayan köyün adamını adamdan bile saymazlar.
  • Evet korku kötü ama gayet yararlı… Korku adamı tetikte tutar. Düşman sahibinin korkudan başka sığınağı yoktur.
  • Kimseye kitap tavsiye etmem. Eğer tavsiye ettiğim kitaba layıksa, onu araya araya kendisi bulur. Layık değilse hediye etsem okumaz, hatırım için okusa da anlamaz.
  • Adam nerede usanır tatlı canından? Mahpus damında... Kendi suratına tüküresin gelir aynaya bakarsan...
  • Çünkü savaş demek, kumar demek...
  • Gün görmezsek, ölürüz. Adam gün görmedi mi, ölür.
  • Kulağını bana tut da, aklımı aklından çıkarma!
  • - Asiye Halam görmeyince bunlar sarılabilemez. - Neden? - Sardın mı, yolda açar, yüzde yüz... Kırılacağını mırılacağını hiç düşünmez! Ulan karı milleti!.. Köyde "Neymiş Hala" derler benim bu küçük halama... Komşuda pire zıplasa, yattığı yerden sezinler de, "Neymiş?" diye seğirtir. Gövdesinin ufaklığına bakma, karıları doğurtur ki, "Uf' dedirmeden... Gövdesinin ufaklığından kocamadı bu benim küçük halam... Aslında, anam kadar... Köyümüzde bunun gibi lafı cebinde karı yoktur. Keyifli sırasında dediklerini dinlemelisin de defterine yazmalısın güzelce...
  • Güçlüye arka çıkmak kolay...Yiğit ona derim ki, amansız yerde,güçsüzle birlik olmalı....
  • “Köylü milletinin fukarası ete alışık olmadığından, bayram günü karnı bozulan çok olur.”

Kelleci Memet İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Kelleci Memet: ”Kimseye kitap tavsiye etmem. Eğer tavsiye ettiğim kitaba layıksa,onu araya araya kendisi bulur. Layık değilse hediye etsem okumaz, hatırım için okusa da anlamaz.” Kemal Tahir Türk Edebiyatından bir Kemal Tahir geçmiş ama ne geçiş efendim ne geçiş.. İyi ki var olmuş ,iyi ki yazmış ve iyi ki geçmiş... 1910 yılında İstanbul'da doğan Kemal Tahir katiplik ,gazetecilik, çevirmenlik ,memurluk gibi birçok farklı alanda çalışmıştır.Eserlerindeki olağan sosyal içerikler nedeniyle Nazım Hikmet ile beraber askeri mahkemede yargılanmış ve neticesinde Çankırı ,Çorum ,Kırşehir ,Nevşehir ve Malatya Cezaevlerinde 12 senesini geçirmiştir.Tahliyesinin ardından ,Aziz Nesin ile beraber "Düşün Yayınevi"ni kurmuştur.Kemal Tahir ölümünden bir gece önce ,gazeteci Mehmet Barlas’ın evine yemeğe gitmiş.Yemekte , Mete Tunçay ve İsmail Cem de bulunuyormuş. Tahir, Tunçay ve Barlas ile tartışmaya başlamış,ardından fenalaşarak kalp krizi geçirmiş ve sabahına hayatını kaybetmiştir. Türk Edebiyatının toplumcu sosyal gerçekçi yazarları içerisinde en üst sırada yer alır. Eserlerinde; köyü ,köylüyü ,cezaevi yaşantısını Anadolu'yu,toplumsal sınıfları ,ırgatları,ağaları vb. bilimsel yöntemler ile ele alır.Kendi adıma Kemal Tahir'in en sevdiğim yönü kitaplarındaki karakterleri yöre ağzı ile konuşturması.... Gelelim Kelleci Mehmet'e ... Kelleci Memet , yaşadığı köyün ağasını yanlışlıkla öldürdüğü için hüküm giyerek Çankırı cezaevinde Nazım Hikmet ve Kemal Tahir'e eşlik eden Virankale'li, saf ve yoksul ,onbeşinde bir Anadolu delikanlısıdır .Nazım Hikmet Çankırı Mapushanesinden Mektuplar adlı şiirinde de şöyle yer vermiş Kelleci Memet'e : "Saat dört, yoksun. Saat beş, yok. Altı, yedi, ertesi gün, daha ertesi ve belki kim bilir... Kelleci Memed'i hatırlıyor musun? Sübyan koğuşundan. Başı dört köşe, bacakları kısa ve kalın ve elleri ayaklarından büyük. Kovanından bal çaldığı adamın taşla ezmiş kafasını. "Hanım abla" derdi sana. Bizim bahçemizden küçük bir bahçesi vardı, tepemizde, yukarda, güneşe yakın, bir konserve kutusunun içinde... " Yine her eserinde olduğu gibi harikulade karakter tahlilleri var .Dönemin şartlarını, tarihi ve siyasi olaylarını, köy kültürünü, köy halkının yaşadığı zorlukları , verdikleri mücadeleyi ve hapishane koşullarını çok güzel işlemiş Kemal Tahir... Kemal Tahir ve onun çizgisindeki tüm yazarlar bizim özümüz,gerçeğimizdir.Hep buna inanır,hep bunu söylerim. Yine Nazım'ın, Kelleci Memet hakkındaki yorumu ile sizi başbaşa bırakmak isterim: "Kelleci bir harikadır. Çünkü reeldir, çünkü bu realite en doğru bir görüşle, felsefeyle, sanat tekniğiyle verilmiştir. Bundan dolayı bir tek satırmı çıkarmak -bir iki teknik cümle kuruluşu ve tekrarlar yani gayet ama gayet ehemmiyetsiz ihmaller müstesna- bir abidenin taşlarından birini çıkarmak gibi olur. Ve bundan dolayı da ben şimdi neşrine dehşetle aleyhtarım. Neşredilirse mutlak bir yığın ve muhakkak en harikalı yerlerini çıkaracaklardır." (Seda Bera)

Yazarımızın dev anlatımıyla gene Anadolu insanının yaşamı, uyanıklıkları, saflıkları, düşünce ufku ve hayalleri büyük bir ustalıkla anlatılmış. Çoğu yere de felsefi konular ve tartışmalar serpiştirilmiş. Keyifle okunacak bir kitap. (Muzaffer Akar)

Kemal Tahir’in Çankırı Cezaevi günlerinde derlemiş olduğu notlardan çıkmış bir romandır Kelleci Memet. Biçilmiş tarlalardan ekin başağı (kellesi) toplayarak geçimini sağlayan Memet’in cezaevine girmesi ile çevresinde gelişen olayları, taşra kasabalarını, köylerini, insan ve üretim arasındaki ilişkileri cezaevini merkeze alarak anlatmaktadır. Yazar, geleneksel anlatıların imkanlarını kullanmasıyla özgün ve kurmaca bir dil ile okuyucuyu o duyguyu vermektedir. Eser, Anadolu’da yaşayan toplumun tarihsel olarak halkıyla, köylüsüyle, kasabalısıyla, şehirlisiyle gelişmeye ve öğrenmeye yatkın olduklarını ama cehalet ve ilgisizlikten kaynaklanmış olan toplumsal geriliğin boyutlarını gözler önüne sermektedir. Kemal Tahir’i bu etkinlik kapsamında tanımaya başlamaktan keyif alıyorum. Herkese iyi okumalar. (Anıl Y.)

Kitabın Yazarı Kemal Tahir Kimdir?

13 Mart 1910'da İstanbul'da dünyaya geldi. Gerçek adı İsmail Kemalettin Demir'dir. Babası, II. Abdülhamit'in yaverlerinden Yüzbaşı Tahir Bey; annesi, Osmanlı sarayında Abdülhamit'in kızı Naile Sultan'ın hizmetinde bulunan Nuriye Hanım'dır (Saraydaki adı "Hubser" idi). Ailenin en büyük çocuğu idi.

Babasının görevleri nedeniyle ilk öğrenimini imparatorluğun değişik yerlerinde sürdürdü. Ailenin 1923'te İstanbul'a yerleşmesinden sonra eğitimine Galatasaray Lisesi'nde devam etti. Annesinin 1926 yılında veremden ölümü ve babasının ikinci bir evlilik yapması üzerine öğrenimini 10. sınıfta iken bıraktı; önce İstanbul'da avukat kâtipliği, sonra Zonguldak'taki kömür işletmelerinde ambar memurluğu yaptı.

Sol düşünceyi benimsemesi

1932'de İstanbul'a döndü, Vakit, Haber, Son Posta gazetelerinde röportaj yazarı, çevirmen, düzeltmen olarak çalıştı. 1933'de Kenan Şahabettin, İdris Ahmet, Ziya İlhan, Yakup Kadri, Nuri Tahir, Ertuğrul Şevket, Fakih Özden ve Arif Nihat Asya gibi yazar ve şairlerle "Geçit" adlı bir edebiyat dergisi çıkardı. Geçit Dergisi kadrosundan Ertuğrul Şevket (Avaroğlu), Babıali'de tanıştığı Kerim Sadi Türkiye Komünist Partisi üyesi olan komşusu "Sarı" Mustafa Börklüce ve onun aracılığı ile tanıştığı şair Nazım Hikmet gibi sosyalist aydınlarla arkadaşlığı sonucu sosyalist fikirleri benimsedi. 1934-1936 arasında Yedigün ve Karikatür dergilerinde sekreterlik yaptı. Varlık ve Ses dergilerinde takma adlarla şiirler yayımladı, Karagöz gazetesinde başyazarlık, Tan'da yazı işleri müdürlüğü yaptı.

İlk kitapları

İlk kitabı, 1936'da yayımladığı "Namık Kemal için Diyorlar ki" adlı kitapçık oldu. Kitapçık, Namık Kemal hakkında yaptığı yedi soruluk ankete çeşitli şair ve yazarlar tarafından verilen yanıtlardan oluşmaktaydı. Falih Rıfkı Atay, Vâlâ Nureddin, Hüseyin Cahit Yalçın, Peyami Safa, Ercüment Ekrem Talu, Sadettin Nüzhet Ergun, Kerim Sadi Cerrahoğlu, Dr. Fuad Sabit, Nâzım Hikmet, Hüseyin Avni Şanda ve Suat Derviş'in yanıtlarını ve Kemal Tahir'in onlar hakkındaki saptamalarını içeren kitapçık, edebiyat dünyasında geniş yankı buldu. 1937'de ikinci kitabı olan "Bir Çalgıcının Seyahati" adlı romanı yayınlandı.

İstanbul'un tanınmış gazeteciler arasına giren Kemal Tahir, 1937'de İzmir'de öğretmenlik yapan Fatma İrfan Akersin ile ilk evliliğini yaptı; bu evlilik Kemal Tahir'in 1938'de hapse girmesi nedeniyle devam etmedi ve 1940 yılında boşanma ile sonlandı.

Donanma Davası

Kemal Tahir, bahriyede görevli kardeşi Nuri Tahir, Nâzım Hikmet, Hamdi Alev, Emine Alev, Hikmet Kıvılcımlı, Fatma Nudiye Yalçı, Kerim Korcan, Mehmet Ali Kantan, Seyfi Tekbilek ve Hüseyin Durugün'le beraber "askeri isyana tahrik ve teşvik" suçlaması ile 13 Haziran 1938'de tutuklandı.

Suçlanmasının nedeni astsubay olan kardeşi Nuri Tahir'e Sabahattin Ali'nin bir kitabını vermek idi. "Donanma Davası" veya "Bahriye Olayı" diye adlandırılan bu dava nedeniyle Donanma Komutanlığı Mahkemesi'nde yargılandı, 15 yıl ağır hapis cezasına çarptırıldı.

Cezaevi yılları

Çankırı, Çorum, Kırşehir, Malatya cezaevlerinde 12 yıl hapis yattı. Hapishanedeki yıllarını okuyarak ve "sarı defterine" yazarak geçirdi. Takma isimle mizah öyküleri ve polisiye romanlar kaleme alan yazar, 1954 yılına kadar "Kemal Tahir" adını eserlerinde kullanamadı "Göl İnsanları"'na alacağı iki öyküsünü hapisteyken Cemalettin "Mahir" takma adıyla Tan'da yayımladı.

Hapishane yıllarında Fatma İrfan Hanım'a yazdığı mektuplar "Kemal Tahir'den Fatma İrfan'a Mektuplar" adıyla; Nazım Hikmet'in kendisine yazdığı mektuplar "Kemal Tahir'e Mapushaneden Mektuplar" adıyla basıldı.

Cezaevinden çıktıktan sonraki yaşamı

Yazar, 1950'de çıkan aftan yararlanıp serbest kaldı. Cezaevinden çıkar çıkmaz ikinci eşi Semiha Sıdıka Hanım ile evlendi. Çiftin evliliği Kemal Tahir'in 1973'teki vefatına kadar sürdü; çocukları olmadı 1950'li yıllarda Körduman, Bedri Eser, Samim Aşkın, F. M. İkinci, Nurettin Demir, Ali Gıcırlı gibi takma isimle kitaplar yayımlamayı sürdüren Kemal Tahir'in Amerikalı yazar Mickey Spillane'den çevirdiği "Mayk Hammer" dizisi büyük ilgi gördü. Orijinal kitapların tamamını çevirdikten sonra "Mayk Hammer'in Yeni Maceraları"'nı yazmaya devam etti; böylece Kemal Tahir'in kaleminden dört yeni Mayk Hammer romanı ortaya çıktı.

6-7 Eylül olayları sırasında bir kez daha tutuklandı, Harbiye Cezaevi'nde 6 ay yattı. 14 ay kadar Aziz Nesin ile birlikte kurdukları Düşün Yayınevi'ni yönetti. Metin Erksan, Halit Refiğ, Atıf Yılmaz ile senaryo çalışmaları yaptı.

Kemal Tahir'in ilk önemli eseri olan 4 bölümlük Göl İnsanları uzun öyküsü Tan gazetesinde tefrika olarak yayınlandı, eser 1955'te kitap olarak basıldı. Bu eserde yıllar sonra ilk defa kendi adını kullandı.

Romancılık dönemi

Göl İnsanları'nı yayımladığı 1955 yılında bir köy romanı olan Sağırdere romanı da yayımlandı. Sağırdere (1955) ve onun devamı olan Körduman'da (1957) Çankırı'nın Yamören köyünden Mustafa'nın serüvenini merkez alarak köylünün sorunlarını, etik değerlerini, köyün ekonomik yapısını, tarih içindeki bağlarından koparmadan sergiledi.

Mütareke dönemi İstanbul'unu konu alan Esir Şehrin İnsanları'ndan (1956) sonra yayımlanmış olan Körduman'ı; eşkıyalık olgusuna eğildiği Rahmet Yolları Kesti (1957), Çorum bölgesi insanlarını anlatan roman üçlemesinin ilk iki kitabı Yediçınar Yaylası (1958) ve Köyün Kamburu (1959) izledi (Üçlemenin son kitabı, 1970'de yayınlanan Büyük Mal adlı romandır ).

1960'tan sonra tüm dikkatini Osmanlı tarihi ve toplum yapısına yönelterek, devlet, Doğu-Batı çatışması, Batılılaşma ve mülkiyet gibi sorunları derinden kavramaya uğraştı; araştırmaları sonucu resmi tarih söyleminin karşısında, Osmanlı Devleti'nin kültürel ve siyasi mirasını sahiplenen bir romancı haline geldi.

Kemal Tahir'in kendisiyle, Osmanlı Devleti, Cumhuriyet ve Batılılaşma ile hesaplaşmasının sonucu olarak 1965 yılında Yorgun Savaşçı adlı romanı ortaya çıktı. Resmi tarih söylemine aykırı görüşler içeren bu eser, tarihi çarpıtmakla eleştirildi. 1980 yılında romanın TRT tarafından filme çekilmesi ile yeniden gündeme gelen eleştiriler, 1983'te filmin başbakan Bülent Ulusu'nun emri ile yakılmasına yol açtı.

1965 yılının Nisan ayında Cumhuriyet Gazetesi'nde tefrika edilen Bozkırdaki Çekirdek romanı, Kemal Tahir'in çok tartışılan eserlerinden birisi oldu. Bu eserde Köy Enstitülerinin tepeden inmeci bir yaklaşımla kuruluşunu eleştirerek iktidarla ters düştü.

1967'de en önemli eserlerinden birisi olan Devlet Ana yayımlandı. Osmanlı Devleti'nin kuruluşunu ele aldığı bu romanda "kerim devlet" kavramını ortaya attı. Batılılaşmayı eleştirdi. Yerli bir sosyalizm oluşturmaya çalışarak Marksistlerin tepkisini çekti.

1968'de Yorgun Savaşçı ile Yunus Nadi Armağanı'nı, Devlet Ana ile Türk Dil Kurumu Roman Ödülü'nü kazandı.

Kemal Tahir, 1968'de aldığı davet üzerine SSCB'ye gitti. 1970'de akciğer ameliyatı geçiren Tahir, 21 Nisan 1973'te geçirdiği bir kalp krizi sonucu İstanbul'da yaşamını yitirdi. Cenazesi, Sahrayıcedit Mezarlığı'na defnedildi.

Ölümünden sonra

Yazarın "Namuscular", "Karılar Koğuşu", "Esir Şehrin İnsanları", "Dam Ağası", "Bir Mülkiyet Kalesi" romanları ölümünden sonra yayımlandı.

Kemal Tahir kitaplarının yayının devam etmesi için ölümünden sonra eşi tarafından "Kemal Tahir Vakfı" kurulmuş; Kadıköy'deki hayatının son yıllarını geçirdiği ev, ziyarete açılmıştır.

Yazarın kitapları Halit Refiğ, Metin Erksan, Atıf Yılmaz gibi yönetmenler tarafından sinemaya aktarılmıştır.

Düşünceleri

Düşüncelerindeki çıkış noktası Marksizm ile Türkiye gerçeği arasındaki bağlantı sorunuydu. Siyasi eylemlere de katılmış bir yazar olarak, Türkiye'de kendi algıladığı siyasal, sosyal, kültürel yapı ile Marksizmin sunduğu çözüm arasında bir çelişki görüyordu. Türk toplum yaşamına uymadığına inandığı batılılaşmaya ilişkin yargısı da Marksizmi yetersiz bulmasına bağlıydı. Çünkü Marksizm, "Türkiye'de 2. Meşrutiyet ve Cumhuriyet dönemlerinin siyasal ve kültürel uygulamalarını bir ticaret burjuvazisi devriminin sonucu" olarak değerlendiriyordu. Kemal Tahir ise böyle bir sınıfın varlığından kuşkuluydu. Böylece hem Marksizmin, hem de batılılaşmanın ürünü olan cumhuriyet dönemi resmi tarih görüşünün aşılması düşüncelerinin temel noktası oldu.

Marx ve Engels'in doğu toplumlarıyla ilgili görüşlerini araştırdı. Cumhuriyet dönemi resmi ideolojilerinin dışında kalan Ömer Lütfi Barkan, Mustafa Akdağ, Halil İnalcık, Niyazi Berkes, Şerif Mardin gibi bilim adamlarının eserlerinden vardığı sonuca göre, Osmanlı-Türk toplumu, Marksizmin toplumların sosyo-ekonomik süreçte birbirini izleyen zorunlu aşamalar olarak gördüğü ilkel topluluk / kölecilik / feodalite / kapitalizm sürecinde yer almaz. Kendi kültürel ve sosyal yapısından kaynaklanan çok daha özel bir gelişme süreci, dinamikleri ile yapısal farklılıkları vardır. Bu nedenle batılılaşma, gerekli altyapısı olmayan bir topluma, soyut ve biçimsel bir üstyapı getirme çabasından başka bir şey değildir. Köklü bir ekonomik ve toplumsal devrim yapılmadan başlatılan tepeden inme uygulamalar taklitçiliktir.

Bu ana fikir çerçevesinde eserlerinde Osmanlı toplumunun kölecilik ve feodalizmden çok farklı ve insancıl bir temel üzerine kurulduğunu anlatmayı amaçladı. Romanlarında da "Türk insanı ve Türkiye özeli" olgusunu ortaya çıkarmaya çalışmadı.

Roman tamamen içinden çıktığı toplumun yapılanmasına bağımlıdır. Romanı diyalektik bir tür olarak anlamak ve insan muhayyilesine katkısını kavramak, romanın dünyayı belirlemek için sarfettiği çabaların biçimsel gerçekçilik tekniklerinin kullanımına bağlı olduğunu da anlamaktır. Don Kişot' un şövalye romanlarının kahramanlarına benzeme teşebbüsünün gülünçlüğü sadece model imkânsızlığı ışığı altında kavranabilir. Tam bu noktada Kemal Tahir'in önemi belirir. Zira Türk romanında bu meselenin taşını kaldıran ilk romancıdır. Romanları, Osmanlı Devleti'nin XIV. yüzyılda kuruluşundan XX. yüzyıla kadar Türk toplumunda bir Osmanlı sürekliliği arayışıdır.

Toplumsal gerçekçi çizgide sürdürdüğü yazarlık yaşamında eserlerinde yalın bir dil kullandı. Bilhassa Orta Anadolu Türkçesini dilinin odak noktasına koydu. Diyaloglarla zenginleştirdi, karizmatik karakterler yarattı.

Roman

Esir Şehrin İnsanları (1956) -1

Esir Şehrin Mahpusu (1962) -2

Yol Ayrımı (1971)-3

Yediçınar Yaylası (1958) -1

Köyün kamburu (1959) -2

Büyük Mal (1970) -3

Hür Şehrin İnsanları (1974)

Sağırdere (1955) - 1

Körduman (1957) -2

Rahmet Yolları Kesti (1957)

Kelleci Memet (1962)

Yorgun Savaşçı (1965)

Bozkırdaki Çekirdek (1967)

Devlet Ana (1967)

Kurt Kanunu (1969)

Namusçular (1974)

Karılar Koğuşu (1974)

Damağası (1977)

Hikaye

Göl İnsanları (1955)

Senaryo

Haremde Dört Kadın (1965, Halit Refiğ ile birlikte)

Mektup

Kemal Tahir'e Mapusaneden Mektuplar (Nazım Hikmet'le yazışmaları)

Kemal Tahir Kitapları - Eserleri

  • Yorgun Savaşçı
  • Devlet Ana
  • Kurt Kanunu
  • Esir Şehrin İnsanları
  • Yol Ayrımı
  • Biz Böyle Delikanlılar Değildik!

  • Bir Mülkiyet Kalesi
  • Hür Şehrin İnsanları
  • Büyük Mal
  • Damağası
  • Bozkırdaki Çekirdek
  • Karılar Koğuşu
  • Esir Şehrin Mahpusu

  • Biz Böyle Delikanlılar Değildik : Tefrika Romanlar Cilt 2
  • Gangsterler Kraliçesi
  • Ecel Saati
  • Derini Yüzeceğim
  • Dutlar Yetişmedi
  • Rahmet Yolları Kesti
  • Kelleci Memet

  • Köyün Kamburu
  • Sağırdere
  • Körduman
  • Yediçınar Yaylası
  • Göl İnsanları
  • Kara Nara
  • Notlar - Sosyalizm, Toplum Ve Gerçek

  • Zehra'nın Defteri
  • Namuscular
  • Yedek Sevgili
  • Merhaba Sam Krasmer
  • Notlar 5
  • Notlar - Sanat - Edebiyat 3
  • Notlar - Sanat - Edebiyat 1

  • Notlar - Sanat - Edebiyat 4
  • Notlar - Sanat - Edebiyat 2
  • Kıran Kırana
  • Halk Plajı
  • Arabacı
  • Aşk Çetesi
  • Kemal'den Piraye'ye Mektuplar

  • Üstadın Ölümü
  • Notlar - Mektuplar
  • Notlar - Batılaşma
  • Notlar - Kitap Notları
  • Notlar - Çöküntü
  • Notlar - Osmanlılık, Bizans
  • Kemal Tahir'den Fatma İrfan'a Mektuplar

  • Notlar/ Roman Notları 2
  • Notlar 7 - Roman Notları 1
  • Notlar 6
  • Notlar 8
  • Notlar 9
  • Beş Romancı Tartışıyor
  • Notlar/ 1950 Öncesi Cezaevi Notları

  • Notlar/ 1950 Öncesi Şiirler -Ziya İlhan'a Mektuplar
  • Bir Mülkiyet Kalesi 2
  • Bir Mülkiyet Kalesi

Kemal Tahir Alıntıları - Sözleri

  • Şu erkek milletinde neden akıl yoktur hey Allah?.. (Köyün Kamburu)
  • Reşit Hoca geyirip "Hak destur!" dedikten sonra kaşlarını çattı: (Körduman)
  • Bir masal gibi eski günleri sakın açma. (Notlar/ 1950 Öncesi Şiirler -Ziya İlhan'a Mektuplar)
  • İnsanın başına bu memlekette her şey gelir, bunların en önünde akıl almaz alçaklık, en sefil kişisel çıkar, en korkunç aptallık vardır. (Yol Ayrımı)
  • Âhir zaman, gösteriş devri olmuş. (Karılar Koğuşu)
  • Orman ne demiş ?Şuncacık balta,benim hakkımdan gelemez ama,neyleyim ki sapı benden!demiş... (Yorgun Savaşçı)

  • Sabah gün doğmadan kalkar, akşamın yatsı vaktine kadar damda, mutfakta, tarlada, bahçede uğraşır kadın kısmı...Yılda bir çocuk doğurur. Heriften hafta başı sopa yer. Kocar gi­der hitamında ... (Göl İnsanları)
  • Hemen aklınıza cebri götürmek gelir, yani tüfek-tabanca işi... Hep eski fikir. Halbuysa bu zaman, silah zamanı değil. Bugünün silahı iki satır yazı... (Rahmet Yolları Kesti)
  • “Önümüz kış, ne halt edeceksin be adam? Sen hiç canını düşünmez misin?” “İsa Peygamber ne demiş Efe, koskoca İsa Peygamber? ‘Hayatınız için ne yiyeceğinizi ve ne içeceğinizi ve hem dahi cesediniz için ne giyeceğinizi düşünmeyin,’ buyurmuş. İlerisini düşünen serserilik payesine erişemez. Serserilik, maskaralık değil.” (Halk Plajı)
  • Cezaevlerinde sürgüne gitmekte korkuludur, sürgün gelmesi de…Sürgün kısmı, ardında on kardaşı olsa, yitti yiter. Ne denilmiştir? Gözden ırak, gönülden ırak… Başkaca,yaban yerde kim kime olduğundan padişahın şehzadesi olsa,mahpusun parası pul, karısı dul sayılır. (Damağası)
  • Aklı fikri başka yerde bunun... Korkarım okumakta... (Devlet Ana)
  • Dergi tarafından, kendi şartları ve günün imkanları içinde, şu kimselerin bir araya gelebileceği düşünüldü: Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Kemal Tahir, Mahmut Makal, Orhan Kemal, Fakir Baykurt, Yaşar Kemal, Talip Apaydın... Yukarıda ismi geçen kişilere yapılan daveti, Yaşar Kemal hariç, hepsi memnunlukla kabul etmişlerdir. Yaşar Kemal, oturumlara katılmamağı prensip edindiği gerekçesi ile, tartışmaya katılmamıştır. Yakup Kadri Karaosmanoğlu'da daveti kabul ettiği halde toplantıya gelmemiştir. Toplantı, bu iki yazar dışında kalan beş yazarımızla başlamıştır. (Beş Romancı Tartışıyor)
  • Ben kitaplara gömülmüş bir adamla teşrik-i hayat edemem. Zira beni ihmal eder.... (Üstadın Ölümü)

  • Öğretmene sormak... Sıvanır. Gelişigüzel sorar, hiç üstünde düşünmeden... Yeri mi, konuyla ilgili mi, umurunda değildir ama öğretmenin verdiği karşılık ciddi mi, baştan savma mı bunu hemen sezer. Çok üzülür. İlk zamanlar çok yanlıştır öğrenciye sert davranmak... Hele haksız yere... Direnmezler, susarlar ama kinlenirler. En tehlikeli yönleri reaksiyon vermemeleridir bence. Çünkü hemen kaçmakla sonuçlanır bu durum. Bu sebeple onurlarına saygı göstereceğiz, davranışlarını anlayışla karşılayacağız. (Bozkırdaki Çekirdek)
  • ..,okumuşluk iki yüzlü kılıçtır. Çeviremedin mi, senin elindeyken gelir boynunu alır. (Esir Şehrin Mahpusu)
  • Ulan New York şehri... Ulan temeline tükürdüğüm. (Derini Yüzeceğim)
  • Köylü milletinin düğünü bayramı: bolluk... Seferberliği, ölümü: kıtlık… (Köyün Kamburu)
  • "Meğer ne kolay yanılıyormuş insan, en yakınlarında bile..." (Yol Ayrımı)
  • Gerçekçi olmak, gerçeklerin kabuklarıyla yetinmekten utanmakla başlar. (Notlar - Osmanlılık, Bizans)
  • "Bence, iyilik edilenden çok iyilik eden taşımalı yaptığı iyiliğin minnetini..." (Kurt Kanunu)