Kinyas ve Kayra - Hakan Günday Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap

Kinyas ve Kayra kimin eseri? Kinyas ve Kayra kitabının yazarı kimdir? Kinyas ve Kayra konusu ve anafikri nedir? Kinyas ve Kayra kitabı ne anlatıyor? Kinyas ve Kayra kitabının yazarı Hakan Günday kimdir? İşte Kinyas ve Kayra kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi

Yazar: Hakan Günday

Yayın Evi: Doğan Kitap

İSBN: 9789759917951

Sayfa Sayısı: 533

Kinyas ve Kayra Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Hiç uykum yok. Hiç uyuyamıyorum. Domuz gibi içiyorum. Ama gözlerimi kapalı bile tutamıyorum. Sabaha beş saat var. Annemi düşünüyorum. Nerededir şimdi? Aynada kendime bakıyorum bazen. Ve tek kelime etmesem bile vücudum yaşadıklarımı, hayattan ne anladığımı anlatmaya yetiyor. Sağ omuzuma kendi çizdiğim kelebek, beğenmediğim için üzerine attığım çarpı işareti ve altında aynı kelebeğin bir Japon tarafından çok daha iyi işlenmişi. Sol dirseğimin iki parmak yukarısındaki kurşun yarası. Bileklerimdeki otuz dört dikiş. Medeniyeti bir aralar, herkes gibi yaladığımı kanıtlayan apandisit ameliyatımın izi. Ve sırtımı kaplayan, Tanrı'nın yüzü. Bilmiyorum... Hızlı yaşadım. Ama genç ölmekten çok, hızlı yaşlandım! Ama hayattayım.

Kinyas ve Kayra Alıntıları - Sözleri

  • Sorarlarsa, “Ne iş yaptın bu dünyada?” diye, rahatça verebilirim yanıtını: “Yalnız kaldım. Kalabildim! Altı milyarın arasına doğdum. Ve hiçbirine çarpmadan geçtim aralarından...”
  • Sorarlarsa, "Ne iş yaptın bu dünyada?" diye, rahatça verebilirim yanıtını: "Yalnız kaldım. Kalabildim! Altı milyarın arasına doğdum. Ve hiçbirine çarpmadan geçtim aralarından...
  • “Kendimi defalarca buldum, defalarca kaybettim.”
  • Ne ölüm, ne de hayat! Hiçbiri kovalamıyor beni rüyalarımda. Hiçbirinin eli bana değmiyor. Çünkü ceplerimde hiç olmadıkları kadar. Varlığıma nedensizlikten delirdim ben. Hiçbir nedeni kendime yakıştıramadığımdan. Hepsini giydim. Hiçbiri olmadı. Hepsi dar geldi. İnansaydım herhangi birine, uğruna gerekirse dünyayı kan gölüne çevirirdim. okyanuslar kırmızı olurdu. Pıhtılaşmış kanlardan siyah dağlar yükselirdi. Ama inanamadım. Bir türlü inanamadım... Bütün hayat bir ilüzyon. Benim gibi, Kayra gibi...
  • Bedenim dünyayı temsil ediyordu. Ve nefret ettiğim her şey ondaydı. Güzellik, güç, kızgınlık...
  • “Kendimi defalarca buldum, defalarca kaybettim.”
  • “Ben hep mutsuz oldum. Ama seninle hayatımın değişeceğini sandım. Ama sen de herkes kadar kötüsün.”
  • “Ben hep mutsuz oldum. Ama seninle hayatımın değişeceğini sandım. Ama sen de herkes kadar kötüsün.”
  • Sabaha az var, biraz içki, biraz seks, biraz da uykuya ihtiyacımız var.
  • Nereden geldiğini bilmediğimiz huzuru arıyoruz
  • Terk ettim okulu. Belki hâlâ bir yerlerde kayıtlarım duruyordur ve yoklama kağıtlarına ”yok” yazılıyorumdur. Ve belki de benim için söylenecek en yerinde kelimedir. Ben yokum !
  • "Madem ölmedik, yaşayalım o zaman!" dedik..
  • Ben geceye geldim Aya misafir oldum

Kinyas ve Kayra İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Mesaisi bitti. İnsanlık dışı koşullarda günde 10 saat çalıştığı iş yerinden çıktı. Tek keyfi olan sigarasını, birileri daha çok kazansın diye zam geldiği için bugün içemedi. Biraz sinirliydi ama sigara içememesi, kredi kartı borcundan daha önemli değildi. Kafası bununla meşgulken 200 metre ötesinden gelen çığlığı duymadı. Bu seneki 198. kadın cinayetiydi. Toplu katliam olsa bile toplu taşıma aracında yer bulabilme kaygısından ötürü umursamayacaktı. Beklediği gibiydi. Dolmuşta yer yoktu. Sanki dünyada yer var mıydı? Varsa şu sokak başındaki dilenci neydi? Ona 2 lira vermek istedi, cepleri bomboştu. Ama vicdanı rahattı. Bu para, dileneni zaten 1 gün daha hayatta tutacaktı. Ya sonrası? Sonrası yoktu. Birileri fahişelerle geçireceği 2 fazladan gün uğruna birilerini aç bırakıyordu. Peki o zaman fahişe aç kalmaz mıydı? Olsun. Onda ahlak yoktu. Sahi! Ahlak neydi? Bedenini satmamak mıydı? Dilenci de gururunu satmıştı. Neden birisine kızınca dilenci çocuğu demiyorlardı? Hem ayrıca, kendi bedeni kendinin miydi ki? Bugün mesaide eli cebinde diye azar yemişti. Kendi bedeni üzerinde söz hakkı yoktu. Hem neden bedeni satmak bir bedene sahip olabilmekten daha ahlaksız görünüyordu ki? Bu işten para kazanan kadar para saçana neden ses edilmiyordu? Yine eli cebindeydi ama bu kez azar işitmeyecekti. Anahtarı çıkarıyordu. Eve girdiğinde kitap gördü. Okuyacağından değildi ama şöyle bir baktı. Adı Kinyas ve Kayra idi. Göz attı ve dedi ki:'' Hep acıdan, kandan bahsetmiş, bu kadar karamsar olmaya ne gerek var?'' Oysa son 2 saatte, görebilseydi çok daha beter bir dünyada yaşadığını fark edecekti. Ama görmemişti. Tıpkı kitabı okuyan bir çok kişi gibi. Bu ufak senaryoyu neden yazdım? Nuri Bilge Ceylan'ın Ahlat Ağacı filminde ''Bu dünyada ayrılık denen olasılığı hiç aklına getirmeden Polyannacılık yap, sonra hayatın gerçekleri bir tarafınıza girince de başkasını suçla.'' cümlesi çarpıcıdır. Ayrılık yerine acı kelimesini de koyabiliriz. O acılara sırt dönünce yok sanıyoruz, bir mutluluk halesi yaratıyoruz. Sonra bunu gözümüze sokan yapıtları uç noktada buluyoruz. Doğrusu kitapta fazla kan, uyuşturucu ve seks olduğuna dair yapılan eleştiriler bu anlamda çok manasız. Hayat bu zaten, kulaklık takınca duymuyorsun, dünyayı oturduğun kafeden ibaret zannediyorsun ama Hakan Günday Afrika'ya, Latin Amerika'ya, Avrupa'ya götürüyor, roman içinde ansiklopedi sunuyor. Kitap öyle bir kitap ki çok sıradan ve basit gibi duran, 3. sınıf aksiyon filmleri tarzı konusu olmasına rağmen çok zihin açıcı. Madem konu filmden açıldı aynı filmden devam edelim: ''Aslında o kadar önemli biri olmadığımız ortaya çıktığında neden üzülüyoruz ki? Bunu temel bir aydınlanma hali olarak ele alabilsek daha iyi olmaz mı? İnanmak dediğimiz şey sonuçta insanın içinde başlattığı bir eylemdir. Ve güzelliğe, aşka inanmak kadar ayrılığa da inanmak, hazır olmak gerekir. Yani her güzelliğin sonunda bir kopuş, ayrılık pusuda bekler.'' Temel bir aydınlanmayı kitabın baş karakterli Kinyas da Kayra da yaşıyor aslında. Kitapta geçen ifadeyle: ''Bir adam var. Ve zihnini, düşünceler sistemini kapatmak, iptal etmek, yok etmek istiyor. Böyle bir şey yapmasının nedeni, bütün bunlar açıkken kendini hiçbir zaman iyi hissetmemiş olması.'' Albert Camus'nün yabancısı toplumdan kopmuştur, biz o kopuşun nerede başladığını görmeyiz. Dostoyevski'de de karakterler hem Ecinniler de hem Suç ve Ceza'da toplumdan kopmuştur. Biz o kopuşu görmeyiz ama sonunda topluma dönüşlerine şahit oluruz. Hakan Günday'da karakterlerin kopuşunu anbean yaşar, yalıtılmışlıklarını görürüz, bu esnada dünyaya göz atışlarına bakarız. Yabancıdırlar ama toplumu da analiz ederler ve bizi de yabancılaştırırlar. Yabancılıklarına hak verecek yandaş ararlar. Okurken taraf oluruz. Bu nedenler kitapta yabancılaşan, kendini arayan, her şeyden soyutlanan karakterler bizi kendimize getirirler. Kinyas ve Kayra'nın, tıpkı insanlık gibi, yeni hayatlarına Afrika'da başlamaları farklı deneyimdi. Son ana kadar Kinyas ve Kayra farklı kişiler gibi düşünmüştüm ama Kayra, hayata yeniden bağlanan Kinyas'ın diğer yarısı da olabilir. Kinyas'ın karamsar yönü ve kendisiyle mücadele ettiği alan olabilir. Kısacası kitabı çok beğendim. İyi okumalar. (Yorgun demokrat)

Kâinata alışamadım.: Son cümlelerde, ünlem işaretlerinden hemen sonra spoiler mevcuttur! Tek bir erek var: Zihinsel ölümü gerçekleştirmek. Kinyas ve Kayra. Onlar yalnızca kurgu karakterleri değil, günümüzde de yaşamlarını, ruhlarını farklı bedenlerde ve zihinlerde idame ettiren iki müthiş varlık. Zıt kişilikler ve dudaklardan dökülen cümlelere ihtiyaç duyulmadan sürdürülen dostluk, çocukluk zamanlarından gelen. Kayra, uykuda görülen rüyalara muhtaç ve müteşekkir. Kinyas, uyumaya ihtiyaç duymaksızın gördüğü kabuslarla yaşama alışkanlığı kazanmış ve tüm bu acıları vücuduna yansıtmış bir ruh. Hiçlik duygusunu tatmış, varoluş sancısından kurtulmak adına türlü girişimlerde bulunmuş, sorgulama ve arayış çabasıyla karanlığa bürünmüş aşina kişiler… karanlıkta hapsolmuş bir zihin, türlü felaketleri sergileme gücünü bulur kendinde. Kavrayış yoluyla istidlali yapılabilir. Günümüzde de rastalarız böyle felaketlere. İşte bu kadar, konusu budur 500 sayfalık romanın. Bunlar gözle görülen kısmı. Aslolanı yüreğiyle görebilir insan… İyi ki tanıdım Kinyas ve Kayra’yı. Yoksa tenhalara gömülmüş yalnız bir ruh zannedecektim kendimi bu cedelgah-ı müphem’de. Kitabı okuduğum andan itibaren duyuyorum ben de Kayra’nın rahatsız eden sesini, Kinyas’ın duyduğu gibi. Duyup da özünü bulamayacağını anladığı gibi. Fısıldıyor Kayra. Kulaklara işlenmiş ölümcül bir efsun gibi. Bana, sana, herkese fısıldıyor Kayra. Sanıyorum ki okuduğum bu kitap, tahayyül sınırlarımı zorluyor ve bana ayna tutuyor. Çıkıyorum bir dağ başına hülyalarımda, “Ey kâinat” diye sesleniyorum, “bana lütfettiğin bu hiçlik, kanımı boğan bir iplik.” Sonra hissediyorum ensemde buz gibi nefesi ve fısıldıyor, “Kinnnyaasssss” diye nefesin sahibi. Duyuyorum Kayra’yı ben de Kinyas gibi. Anlıyorum o vakit, sınanacağım tek şey hiçlik. Benim de kinim var varoluşa karşı ve aynı zamanda ben de tutuyorum yasını ruhumun. Füruğ Ferruhzad sesleniyor şimdi bana “Ben ağaçların soyundanım Ve bu ‘bayat’ havayı solumak kederlendiriyor beni” Sonra ben de Lauma, Flora, Mielikki gibi yüce ilahlara sığınıyor, onların soyundan olabilmek ve bu bayat havayı solumamak için yakarışlarda bulunuyorum. !!! Kayra karanlığı, zihinsel ölümü seçti “hiçbir şey yok” diyerek. Kinyas ise karanlığın dibinde bulunan zerrecik ışıktan yararlanarak karanlığı bastırıp aydınlığa erişti “her şey var” diyerek. Ben ise araftayım. Hem Kayra’yım hem de Kinyas. Mutlaka okunmalı… (Şîlann)

Kinyas ve Kayra PDF indirme linki var mı?

Hakan Günday - Kinyas ve Kayra kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Kinyas ve Kayra PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Hakan Günday Kimdir?

Hakan Günday (d. 29 Mayıs 1976) Türk yazar. 29 Mayıs 1976'da Rodos'ta doğdu. İlköğrenimini Brüksel'de tamamladı. Ankara Tevfik Fikret Lisesi'ni bitirdikten sonra Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Fransızca Mütercim Tercümanlık Bölümü'nde üniversite eğitimine başladı. Ertesi yıl Üniversite Libre de Bruxelles'in Siyasal Bilimler bölümüne geçti. Öğrenimine Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nde devam etti.

İlk romanı "Kinyas ve Kayra"yı 2000 yılında o dönemde Om Yayınevi'nin editörü Nevzat Çelik'in desteği ile yayımladı.

Hakan Günday, eski milletvekillerinden Faik Günday'ın torunudur.

26 Kasım 2014 tarihinde Fransa'nın başkenti Paris'te düzenlenen törende 2014 yılı Türk-Fransız Edebiyat Ödülünü almıştır.

5 Kasım 2015'te, Fransızcaya Encore adıyla çevrilen "Daha" romanıyla Fransa'nın saygın edebiyat ödüllerinden Prix Medicis "En İyi Yabancı Roman Ödülü'nü almıştır.

İlk oyunu olan Malafa, 17. Uluslararası İstanbul Tiyatro Festivali kapsamında gösterime girmiştir (2010).

Romanları

Kinyas ve Kayra (2000)

Zargana (2002)

Piç (2003)

Malafa (2005)

Azil (2007)

Ziyan (2009)

Az (2011)

Daha (2013)

Hakan Günday Kitapları - Eserleri

  • Kinyas ve Kayra
  • Az
  • Daha
  • Piç
  • Azil
  • Zargana
  • Ziyan
  • Malafa
  • Zamir
  • Kana Diz Kana

Hakan Günday Alıntıları - Sözleri

  • • “İnsanın gerçek özgürlüğü buydu: İstediği kadar ağlayabilmek. Belki bir de, istediği şeye ağlayabilmek…” (Daha)
  • Maalesef kurtuluş diye bir şey yok. Çünkü hiçbir son mutlu değildir. Çünkü son dediğin ölümdür. Ve hiçbir ölüm mutlu değildir. (Kana Diz Kana)
  • • “İnsanın, kendi gardiyanı olduğu bir hapishaneden kaçması çok zordu ! Ama elbet başaracaktım.” (Daha)
  • Onun tek silahı dilidir. Konuşarak öldürür. Konuşarak yaşatır. Konuşarak âşık eder. (Azil)
  • “Düşünceler mükemmel, ancak davranışlar kusurludur.” (Azil)
  • Kendisini anlayamamış her insanın boğazındaki kılçık yarasıyla yaşamak zorundaydı. Yaşadığı süre içinde, boğazı yarayla kaplanacak ve hiçbir zaman kendisini tanıyamamış olmanın acısını çekecekti. (Malafa)

  • Sonunda Tanrı sıkıntıdan patlamıştır.Buna da big bang denir. (Azil)
  • Başkası tarafından çizilmiş bir labirentte kendime ait bir çıkış yolu aradım. Bulup bulamadığımı bilmiyorum ve umrumda da değil. Çünkü yıllar önce hayalini kurduğum deney bulmakla değil, aramakla ilgiliydi. Yani deneyin sonucu deneyin kendisiydi. Denedim. (Kana Diz Kana)
  • Düşünce, insanın ölümsüz olan tek organıdır. (Malafa)
  • Dünyayı ben öldürmedim... Doğduğumda zaten ölüydü... (Zamir)
  • Gerçek hayatı ancak bir ölü kadar umursuyor. (Malafa)
  • Her meziyetin bir eziyeti vardır. (Malafa)
  • Peki kime satacağız bu deliliği? Tabii ki bir korkağa! Hangi korkak delirmek istemez ki! (Kana Diz Kana)

  • İnsanlar sadece sevdiklerini kaybedince üzülmezler. Adil olmayan her ölüme üzülürler. İntihar adil değildir.. (Zargana)
  • Unutma ki zaman, gidecek yeri olmayanların evidir. (Azil)
  • "Ağla!" demişti. "İstediğin kadar ağla yavrum. Çünkü bir daha ağlamayacaksın." (Az)
  • Davranışa dönüşen düşünceler daima geçmişe aittir. (Azil)
  • İnsanın kullandığı İlk alet başka bir insandı... _ (Ziyan)
  • Sevdiğini söylediği zaman ona kim inanacak? Nerede ölecek? Bütün bunları yaptığı için ona kim teşekkür edecek? (Malafa)
  • Hayat, cinsel ilişkiyle bulaşan ölümcül bir hastalıktır. (Zargana)