Kırmızı Küpeler / Babil Kulesi - Orhan Kemal Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap

Kırmızı Küpeler / Babil Kulesi kimin eseri? Kırmızı Küpeler / Babil Kulesi kitabının yazarı kimdir? Kırmızı Küpeler / Babil Kulesi konusu ve anafikri nedir? Kırmızı Küpeler / Babil Kulesi kitabı ne anlatıyor? Kırmızı Küpeler / Babil Kulesi kitabının yazarı Orhan Kemal kimdir? İşte Kırmızı Küpeler / Babil Kulesi kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi

Yazar: Orhan Kemal

Yayın Evi: Everest Yayınları

İSBN: 9789752893849

Sayfa Sayısı: 370

Kırmızı Küpeler / Babil Kulesi Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Orhan Kemal denilince akla ilk olarak romanlar gelir. Her okurun yaşamında silinmesi imkânsız izler bırakan, yaşamın kirlettiği dünyaya temiz, ferah bir nefes gibi dolan romanlardır bunlar. Bu nedenle okurlarda yarattığı hayranlık haklıdır ama, bu durumun Orhan Kemal´in öykücülüğüne haksızlık ettiği de bir gerçektir. Usta bir romancı olduğu gibi usta bir öykücüdür de o. Bu kitapta yer alan öykülerinde Orhan Kemal, küçük anların gerisindeki kocaman, geniş, engin yaşama ve sonsuz olan insana dair birçok şey söylüyor. Orhan Kemal´in kitapları bir okurun hayatta rastlayabileceği o çok nadir hazineler arasında yer alır. Çok az yazar okurunun dünyasında onun kadar iz kakır, okurunu onun kadar biçimlendirir. Orhan Kemal umudu ve aydınlığı yeniden kazanmamız için yol gösterir bize. Edebiyatımızın en değerli ustalarından biri olan Orhan Kemal´in kitaplarını yayımlamaktan onur duyuyoruz.

Kırmızı Küpeler / Babil Kulesi Alıntıları - Sözleri

  • Bilekleri kelepçeli elleriyle adliyeden içeri giriyordu. Suçunu merak ediyordum. Hasretini çektiği eski devrin dini terbiyesiyle yetişmiş bu namus deposunun bileklerine kelepçe niçin vurulmuştu acaba? Öğrendim: Hacca götürdüğü hacı adaylarının parasını dolandırmış.
  • Masaya geçti, sigarasını yaktı, garsona emretti: - Yap bir demli çay!
  • “Birbirimizi tanıdığımız yok ama, ne zarar? Ekmeğine haram karışmamış hakkına razı kalmış insanların anlaşmasından kolay ne var?”
  • “Gençlik çok iyi bir şey ama, değerini bilmeyenlerin eline verilmiş.”
  • Gün günden beter gelir be yahu, ne olacak halimiz?
  • Yağ­mur yağdı yağacak. İnsan böyle bir havada pabuç boyatmanın lüzumsuzluğunu düşünebilir. Onunsa buna tahammülü yoktur. Küçük iki kızı, işsiz oğlun­dan başka, bilmem nerede askerliğini yapan büyük oğlunun karısıyle iki çocuğu ekmek bekliyorlar.
  • Top oynar, ayağımı sakatlarsam annem beni doktora götürmek zorunda kalacak. İşe gidemeyince adam anneme hemen yol veriri - Ablan? Gene içini çekti, hem de “Amma da halden an­ lamazmışsın!" dercesine. - Ablam kendi hastalığını bile tedavi ettiremiyor. Kocaman yapının gölgesindeki çocukların toz toprağa karışan çığlıklar. Küçük kahyanın her şeye rağmen oyuna dalıp dalıp giden, oyuna hasret, çocuk gözleri.
  • Gençlik çok iyi bir şey ama değerini bilmeyenlerin eline verilmiş.
  • Anlatmak nasıl ki büyük bir kabiliyet ve kültür işiyse, dinlemek de aynı şekilde bir kabiliyet ve kültür işi.
  • Verdiği kararı başkalarının şöyle veya böyle demelerini düşünerek değiştirmek zayıf insanların harcıydı.
  • Sebepler ortadan kalkmazsa neticeler değişir mi?
  • Baba için önemli olan geçimdi geçim. Şu dünyaya geleli elli üç yıl olmuştu. Kendini bildi bileli yokluk,darlık,ev derdi, kira derdi, eskiyenlerin yenilenmesi derdi. Efendim, sabit gelirli olmak bir faciaydı.Kazancınız katırın kuyruğu,ne uzar ne kısalır.Halbuki çocuklar alabildiğine büyüyor,giyin kuşamları yıldan yıla pahalılaşıyordu.Bir ailenin hayatı helezona benziyordu.İç içe, gittikçe genişleyen daireler gibi!
  • Dünya güzel, dünya yaşanası.
  • Yaş ilerleyince kişi anlıyor işi: Demek gençlikte o fırtınalı yaşam, yıllar sonra gelecek yaşlı günlerin yaşamından alınmış avanslarmış ve günü geldiği zaman, yani gençlikte alınan borçlar, yaşlılıkta ödeniyormuş.
  • Anlatmak nasıl ki büyük bir kabiliyet ve kültür işiyse, dinlemek de aynı şekilde bir kabiliyet ve kültür işi.

Kırmızı Küpeler / Babil Kulesi İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Uzun zamandır hikâye okumayınca insan korkuyor hikayeden:) tabi okumaya başlayınca okumalarındaki eksikliği fark ediyor. Orhan Kemal anlattığı sayısızca hikâyeyle dünden bugüne uzanmış. İnsanlardaki gösteriş merakı, kendini olduğundan farklı gösterme çabası ve İstanbul'un hâlâ bitmek bilmeyen ve insanların hayalleri ile oynayan çekim gücünü kısa ama etkili hikâyelerle yine bizi şaşırtıyor. (nazgülaydın)

Hikâyelerde tasvir edilen insanlarla günümüz insanları arasında kocaman bir fark var. Hikâyelerde konuşulan sokak Türkçesi ile günümüz sokak Türkçesi arasında kocaman bir fark var. Orhan Kemal'i mahalle arası kahvelerinin seyirci hikâyecisi olarak görürüm. İskemleye kurulur, elinde kalemi, önünde kâğıdı ve çayı. Eskinin mahalle samimiyeti, bugünün site yaşantısına anlamsız gelebilir. Ancak mahalle muhabbetinin gerçekliği yıllar geçse de Orhan Kemal ve karatındaki yazarlar sayesinde hep yaşayacak ve bizlere 'Nerelerden nerelere gelmişiz, gelmişiz de iyi mi olmuş, kötü mü olmuş?' dedirtecek ve düşündürtecektir. (Öğretmenden Notlar)

Yaş ilerleyince kişi anlıyor işi: Demek gençlikte o fırtınalı yaşam, yıllar sonra gelecek yaşlı günlerin yaşamından alınmış avanslarmış ve günü geldiği zaman, yani gençlikte alınan borçlar, yaşlılıkta ödeniyormuş. Kırmızı Küpeler / Babil Kulesi, Orhan Kemal (Eylül)

Kitabın Yazarı Orhan Kemal Kimdir?

15 Eylül 1914’te Adana’nın Ceyhan ilçesinde doğdu. 2 Haziran 1970'te yaşamını yitirdi. Toplumsal gerçekçi romanın usta kalemi, öykü ve roman yazarı. Asıl ismi Mehmet Raşit Öğütçü. İlk Büyük Millet Meclisi’nde Kastamonu Mebusu olan ve seçildiği Adalet Bakanlığı’ndan 3 gün sonra istifa ettirilip neredeyse tüm İstiklal Mahkemeleri’nde yargılanan Abdülkadir Kemali Bey’in oğlu. Babasının, 1930’da Ahrar Fırkasını kurmak ve gazete çıkarmak yüzünden öldürülme korkusuyla Suriye’ye geçmesi üzerine, ortaokul son sınıfta öğrenimini yarıda bırakmak zorunda kaldı. Bir süre Suriye ve Lübnan’da yaşadı. 1932’de Adana’ya döndü. İşçilik, dokumacılık, ambar memurluğu, katiplik yaptı. 1939'da ilk şiirlerini de yazdığı askerliği esnasında, komünizm propagandası yapmak suçlamasıyla 5 yıl hapse mahkum oldu. Kayseri, Adana ve Bursa cezaevlerinde yattı. Bursa Cezaevi'nde Nâzım Hikmetle tanışması yaşamının ve yazarlığının dönüm noktası oldu. 1943'te salıverildikten sonra Adana'ya döndü. Amelelik, sebze nakliyeciliği, Adana Verem Savaş Derneği’nde katiplik yaptı. 1950’de İstanbul’a yerleşti, hayatını yazılarıyla kazandı. 1966'da bir lokantadaki konuşmasında komünizm propagandası yaptığı suçlamasıyla yargılandı, beraat etti. Yaşamının son döneminde Bulgaristan ve Romanya Yazarlar Birliği’nin davetlisi olarak, daha çok da tedavi amacıyla Sofya'ya gitti. 2 Haziran 1970’te Sofya'da tedavi edildiği hastanede beyin kanamasından öldü. İstanbul’da Zincirlikuyu Mezarlığında toprağa verildi.

Hece ölçüsüyle Kayseri Cezaevi'nden yazıp gönderdiği ilk şiiri "Duvarlar" 1939'da Yedigün dergisinde "Reşad Kemal" imzasıyla yayınlandı. "Raşid Kemali" takma adıyla yazdığı şiirler Yedigün ve Yeni Mecmua'da çıktı. İlk romanı "Babaevi"nin bir bölümünü oluşturan "Balık" öyküsü, Yeni Edebiyat dergisinde 1940'ta yayınlandı. Bundan sonra çalışmalarını öyküde yoğunlaştırdı. "Orhan Kemal" adını ilk kez 1942'de "Yürüyüş" dergisinde yayınlanan şiir ve öykülerinde kullandı. Öyküleri, Varlık, Seçilmiş Hikayeler, Yeditepe başta olmak üzere dönemin tüm dergilerinde yer aldı. Gazetelere tefrika romanlar ve film senaryoları yazdı. Geçimini sağlamak, para kazanmak amacıyla durmadan yazdı. "72. Koğuş, Murtaza, Eskici ve Oğulları, Kardeş Payı" adlı eserleri tiyatroya uyarlandı. Doğrudan oyun olarak 1964'te yazdığı tek eseri "İspinozlar", "Yalova Kaymakamı" adıyla sahnelendi. Öykü ve romanlarında günlük yaşamın değişik yönlerini işledi. Kahramanlarını çoğunlukla sömürülen, yoksul insanlardan seçti. Bu insanların yaşamlarını, sorunlarını, iç dünyalarını yansıtırken kinsiz, sevecen, umutlu bir yaklaşım benimsedi. "Babaevi"nde çocukluk yıllarını, "Avare Yıllar"da gençliğini anlattı. Eserlerinin hemen hepsinde toplumsal yapıdaki çelişkileri ustaca vurguladı. Güçlü gözlem gücüyle, özgün ve yalın anlatımıyla hâlâ çok okunan ve sevilen eserler yarattı. Eserlerinde hızlı bir olay akışı ve devingenliğin yanısıra "diyaloglara" ağırlık verdiği dikkat çeker. Sanatının olgun döneminde daha çok Adana yöresindeki toprak ve fabrika işçilerini konu aldı. Çukurova'nın toplumsal ekonomik yapısındaki değişimin yöre halkı üzerindeki etkilerini inceledi. Ailesi 1971'den itibaren adına "Orhan Kemal Roman Armağanı" vermeye başladı.

Orhan Kemal Kitapları - Eserleri

  • Eskici ve Oğulları
  • Bereketli Topraklar Üzerinde
  • 72. Koğuş
  • Cemile
  • Murtaza
  • Ekmek Kavgası

  • Baba Evi
  • Hanımın Çiftliği
  • Avare Yıllar
  • Önce Ekmek
  • El Kızı
  • Tersine Dünya
  • Gurbet Kuşları

  • Baba Evi - Avare Yıllar
  • Evlerden Biri
  • Vukuat Var (Hanımın Çiftliği 1)
  • Nazım Hikmet'le 3,5 Yıl
  • Çamaşırcının Kızı - Küçücük
  • Kötü Yol
  • Devlet Kuşu

  • Kardeş Payı
  • Arkadaş Islıkları
  • Kaçak (Hanımın Çiftliği 3)
  • Bir Filiz Vardı
  • Kanlı Topraklar
  • Dünya Evi
  • Müfettişler Müfettişi

  • Üçkâğıtçı (Müfettişler Müfettişi 2)
  • Suçlu
  • Sokaklardan Bir Kız
  • Grev
  • Sarhoşlar
  • Yalancı Dünya
  • Küçücük

  • Sokakların Çocuğu
  • İnci'nin Maceraları
  • Oyuncu Kadın - Gavurun Kızı
  • Yüz Karası
  • Serseri Milyoner - İki Damla Gözyaşı
  • İstanbul'dan Çizgiler
  • Yağmur Yüklü Bulutlar - Dünyada Harp Vardı

  • Elli Kuruş Çikolata
  • Kırmızı Küpeler / Babil Kulesi
  • Serseri Milyoner
  • Yazmak Doludizgin
  • Kenarın Dilberi
  • Elli Kuruş
  • Önemli Not!

  • Hanımın Çiftliği
  • Yağmur Yüklü Bulutlar
  • Senaryo Tekniği ve Senaryolar
  • Müfettişler Müfettişi - Üçkâğıtçı
  • Eskici Dükkanı
  • Bütün Oyunlar 1
  • Arslan Tomson

  • Bütün Oyunlar 2
  • Farecik - Uyku
  • Küçükler ve Büyükler
  • Arka Sokak
  • Aslan Tomson - Köpek Yavrusu
  • Kaybolan Romanlar
  • Hanımın Çiftliği

  • Vukuat Var (Hanımın Çiftliği 1)
  • Boyacı
  • Önemli Not! - Orhan Kemal Soruyor
  • İstanbul İstanbul

Orhan Kemal Alıntıları - Sözleri

  • Sabaha karşı arabayı garaja çekip eve geldi, soyundu, vurdu kafayı.  Vurdu ama uyku tutmak ne mümkün? Aşk bu muydu? Aşk buysa çok üzücü, insanı harap edici bir şeydi. Ama içerdeki bir yerlerin tatlı tatlı acıyışı, hayır sızlayışı da çok hoştu. (Kötü Yol)
  • Genç kadın gene çekmedi. (Müfettişler Müfettişi - Üçkâğıtçı)
  • Hiç bitmeyecek mi senin bu okuman? Muhsin usta gözlüğünü çıkardı, Camlarına hohladı, sildi, gözüne takarken: — Bitmeyecek, dedi. — Hiç mi? — Hiç. — Niyetin katip olmak mı yani? — Hayır. — Ya? — İnsan olmak! (Vukuat Var (Hanımın Çiftliği 1))
  • Bütün namuslu insanlar, hırslı insanlar, kursağında haram yutmıyan insanlar böyle efendi... (Eskici Dükkanı)
  • Gökteki ay kirli bulutların gerisinde yüzüyordu sanki. Şehir uykudaydı. Çok uzaklardan berrak gecenin derinliklerinden çalgı sesleri yüzerek geliyordu. Duymuyordu. (Oyuncu Kadın - Gavurun Kızı)
  • Seni neden sevmiyor, istemiyorlar? (Senaryo Tekniği ve Senaryolar)

  • “Bir insan sevildiği yeri bilmeli.” (Bereketli Topraklar Üzerinde)
  • Uzun uzun dikilmişti oracıkta. Evlerinin oluklu çinko duvarlarına dayalı sırtı, göğün derinliklerine kaçıp giden ayın ışıltısı, babasızlığın acısıyla yanan ufak yüreği. (Kaçak (Hanımın Çiftliği 3))
  • Dostunu öldüren erkeğe rastlamak olağandı da, kadın bir parça aykırı geliyordu. (Sokaklardan Bir Kız)
  • "Ne anlayacak? Gezdiği Antep, yediği pekmez!" (72. Koğuş)
  • Yeni bir sigara yaktı. (Kaybolan Romanlar)
  • Yanımda sen olduktan sonra ben de yatabilirim mezarlıkta. (Sokakların Çocuğu)
  • ' Hapishane nasıl yer? ' ' Bırak. İnsanları insanlıktan çıkarmak, vahşi, canavar hale getirmek istersen at oraya. İşsiz, güçsüz, yarı aç bir alay insan. Dört duvar arasında can sıkıntısından birbirlerini yiyorlar. Güçlüysen ne ala, değilsen yandın. (Sokaklardan Bir Kız)

  • Bu dünyadan, bu dünyanın patlamaya hazır mayınlar gibi yaşayan, başıboş insanlarından korkuyorum... (...) İçimin derinliklerinde bir yerleri kemiren dert bu derttir... (Serseri Milyoner)
  • Çıldıracaktım, iş neredeydi? Kime gitsem de iş istesem, aldığım karşılık değişmiyordu: "Yok!" (Arkadaş Islıkları)
  • "Allah bizi fakir yaratmış ! Benim ne kırmızı, ne de mavi mantom var!. Senin annen zengin, alır. Senin annen benim annemden güzel, sen de güzelsin. Benim annem de çirkin Bende çirkinim, daha bir diyeceğin var mı ?" (Çamaşırcının Kızı - Küçücük)
  • Hem konuşmaya ne gerek vardı? İnsan her seyi anlatamaz, zaten kelimeler de her şeyi anlat maya yetmez. (Cemile)
  • Doğanlar hiç ölmese...İnsanlar birbirlerini mi yerlerdi? Sanki yemiyorlar mı? (Çamaşırcının Kızı - Küçücük)
  • Haysiyet, şeref, namus... Evet ama yenir miydi bunlar, içilir mi? (Küçücük)
  • Ne diye geleceklerdi? Kirli yüzleri alelade beyaz kağıtlarla gizlenmeye çalışılmış kerpiç duvarlarını, çatlak aynasını, şeker sandıklarının birleştirilmesinden meydana gelmiş karyolasını görmeye mi geleceklerdi? Yoksa, sakat bacağı tahta parçasıyla kabaca yamanmak istenmiş külüstür masasını mı? Allah göstermesindi! Onlar gelmek istese bile önler, yüz karası zannettiği fakirliğini onlara, o zengin kızlarına asla göstermek istemezdi. (Kenarın Dilberi)