Kısa 20. Yüzyıl: 1914-1991 Aşırılıklar Çağı - Eric J. Hobsbawm Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap

Kısa 20. Yüzyıl: 1914-1991 Aşırılıklar Çağı kimin eseri? Kısa 20. Yüzyıl: 1914-1991 Aşırılıklar Çağı kitabının yazarı kimdir? Kısa 20. Yüzyıl: 1914-1991 Aşırılıklar Çağı konusu ve anafikri nedir? Kısa 20. Yüzyıl: 1914-1991 Aşırılıklar Çağı kitabı ne anlatıyor? Kısa 20. Yüzyıl: 1914-1991 Aşırılıklar Çağı kitabının yazarı Eric J. Hobsbawm kimdir? İşte Kısa 20. Yüzyıl: 1914-1991 Aşırılıklar Çağı kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi

Yazar: Eric J. Hobsbawm

Çevirmen: Yavuz Alogan

Yayın Evi: Everest Yayınları

İSBN: 9789752893337

Sayfa Sayısı: 788

Kısa 20. Yüzyıl: 1914-1991 Aşırılıklar Çağı Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Çağımızın önemli tarihçilerinden Eric Hobsbawn’ın, kendine özgü bakış açısıyla 1914-1991 yılları arasındaki dünya meselelerini irdelediği “Kısa 20. Yüzyıl”ını gözden geçirilmiş yeni basımıyla sunuyoruz.

Birinci Dünya Savaşı’nın başlangıcından, SSCB’nin çöküşüne kadar olan dönemi ayrıntılı bir şekilde anlatan “Kısa 20. Yüzyıl”, günümüzde yaşananların anlaşılmasına yardımcı olacak, başucunda bulundurulması gereken bir kaynak.

Kısa 20. Yüzyıl: 1914-1991 Aşırılıklar Çağı Alıntıları - Sözleri

  • Bu ekonomik kriz olmasaydı kesinlikle Hitler olmayacaktı. Neredeyse kesinlikle Roosevelt olmayacaktı. Büyük bir ihtimalle Sovyet sistemi ciddi bir ekonomik rakip ve dünya kapitalizmine bir alternatif olarak gö­ rülmeyecekti. Ekonomik krizin Avrupa'nın ve batı dünyasının dışında kalan yerlerde yarattığı sonuçlar herkesin görebileceği kadar dramatik oldu. Özetle, yirminci yüzyılın ikinci yarısının dünyası, ekonomik çö­küşün yarattığı etki anlaşılmadıkça kavranamaz.
  • 1914'te Britanya ordusunda görevli olan yirmi beş yaşın altındaki Oxford ve Cambridge öğrencilerinin dörtte biri öldürüldü
  • İnsanlık ilerlemez, gelişen sadece teknolojidir.
  • Yegane iddiası, bilim ve teknoloji temelinde gerçekleşen maddi ilerlemenin muazzam zaferlerinden insanlığı yararlandırmak olan bir çağ, kamuoyunun oluşturduğu muazzam yapıların ve Batı'da düşünür olduğunu iddia eden kişilerin bunları reddetmesiyle paradoksal biçimde sona erdi.
  • Yerkürenin çehresi ve insan hayatı, daha önce asla Hiroşima ve Nagazaki'de yükselen mantar biçimindeki bulutların altında başlayan bu çağdaki kadar dramatik bir biçimde dönüştürülmemiştir. Ancak tarih her zamanki gibi insanların hatta ulusal kararları oluşturanların niyetlerini pek dikkate almadı.
  • Öldürmek ya da sakatlamak bir düğmeye basarak ya da bir kolu çevirerek uzaktan sağlanan bir sonuç haline geldi. Teknoloji, kurbablarını görünmez hale getirdi. Artık insanlar süngülerle deşilmiyor ya da ateşli silahların nişangahından görülemiyorlardı. Batı cephesinin sürekli sabitleştirilen silahlarının karşısında insanlar değil istatistikler vardı.
  • Bilinen ama hatalı olan Fransız deyişinde (her şeyi anlamak, her şeyi bağışlamaktır) gerçeklik yoktur. Alman tarihinde Nazi dönemini anlamak ve onu tarihsel bağlamına yerleştirmek, soykırımı bağışlamak değildir.
  • Savaş bu yüzyıla damgasını vurdu.
  • Dünya astronomik ölçekte zorla sürgün ve öldürmelere öyle alıştı ki, bu yabancı fenomenleri anlatmak için yeni sözcükler icat etmek gerekti: "devletsiz" (apatride) ya da "soykırım" (jenosid) gibi. Birinci dünya savaşı, Türkiye'nin hesaplanmamış sayıda Ermeni'yi öldürmesine yol açtı. En çok kullanılan sayı 1.5 milyondur. Bu olay bütün bir nüfusu bertaraf etmek için yapılan ilk modern girişim sayılabilir. Sonra bunu daha iyi bilinen bir olay, Nazilerin yaklaşık 5 milyon Yahudi'yi -sayılar hala tartışmalıdır- kitle halinde katletmeleri izledi.
  • 20. yüzyıl boyunca savaşlar giderek devletlerin ekonomilerine ve altyapılarına, sivil nüfuslarına karşı açılmıştır.
  • 1959'da Rusya'da hala 'her dört erkeğe karşılık otuz beş ile elli yaş arasında., yedi kadın vardı
  • İkinci Dünya savaşına kimin ve neyin sebep olduğu sorusu en basit biçimde şu iki sözcükle özetlenebilir: Adolf Hitler.
  • Öldürmek ya da sakatlamak bir düğmeye basarak ya da bir kolu çekerek uzaktan sağlanan bir sonuç haline geldi. Teknoloji, kurbanlarını görünmez hale getirdi. Bombardıman uçakları için aşşağıda, yanan ve parçalanan insanlar değil, sadece hedefler vardı. Hamile bir köylü kızının karnına bir süngü saplamayı akıllarından bile geçirmeyen yumuşak huylu genç erkekler, Londra ya da Berlin üzerine yüksek patlayıcıları veya nagazaki üzerine nükleer bombayı rahatça bırakabildiler.
  • Alman Nazist rejiminin uğradığı yenilginin bedeli, Polonya' da ve SSCB'nin işgal edilen bölgelerinde görüldüğü ve kuşkulu bir dünyanın sistematik biçimde yok edildiklerini aşamalar halinde öğrendiği Yahudilerin uğradığı akıbetin açıkça ortaya koyduğu gibi, kölelik ve ölümdü. İkinci dünya savaşı, kitle savaşını topyekûn savaşa tırmandırdı.
  • 1980'lere kadar çoğu insan ana babalarından daha iyi yaşadılar ve ileri ekonomilerde insanlar daha da iyi yaşamayı umuyorlar ya da bunun mümkün olduğunu hayal ediyorlardı. Yüzyılın ortalarında birkaç on yıl bu muazzam servetin hiç olmazsa bir kısmını bir adalet ölçüsüyle zengin ülkelerin çalışan halklarına dağıtmanın yolları bulunmuş gibiydi ama yüzyılın sonunda eşitsizlik bir kez daha üstünlük kazandı. Daha çok, yoksullukta eşitliğin bir ölçüde hüküm sürdüğü eski "sosyalist" ülkelerde de muazzam bir eşitsizlik görüldü. İnsanlık 1914'ten çok daha iyi eğitim görmüştü. Aslında, tarihte belki de ilk kez insanların çoğu, en azından resmi istatistiklerde okuryazar olarak betimlenebiliyordu. Bununla birlikte, resmi olarak okuryazar kabul edilenlerin çoğu kez "işlevsel cehalet"e kadar derece derece değişen asgari yeterliliği ile hala elit düzeylerden beklenen okuma ve yazmaya tam hakimiyet arasındaki muazzam ve muhtemelen genişleyen uçurum nedeniyle, bu kazanımın anlamı, yüzyılın sonunda, 1914'teki kadar açık değildir.

Kısa 20. Yüzyıl: 1914-1991 Aşırılıklar Çağı İncelemesi - Şahsi Yorumlar

* Hobsbawm Marksist dünya görüşüne sahip ve eserlerinde bu görüşe uygun düşünceler dile getirmektedir. Savaş ve çatışmaların temelinde, ekseninde üretim ilişkileri, kapitalizmin önemine vurgu yapmıştır. Her ne kadar Sovyetlerin dağılması ile birlikte Komünizmin tarihin arka sayfalarında yer alan bir oldu olarak kaldığını savunan görüşler mevcutsada, Marx ve görüşlerinin etkisinin halen devam ettiğini savunmaktadır. ** 1914-1991 yıllarını kapsayan uzun soluklu çalışmasında, 20. Yy'ın bütün insanlık tarihinde en katliamcı, savaş duygusu taşıyan, caniyane yüzyıl olarak adlandırmıştır. İki dünya savaşını, Nazizm, faşizm gibi insanlık dışı hareketler, birçok katliam bu yüzyılda meydana gelmiştir. 1914 ile başlayan 1. Dünya Savaşı 1945 ile biten ikinci dünya savaşına kadar ki dönem bütüncül olarak savaş ve kesintisiz güç göstergesi durumundadır. *** Bu dehşet yüzyılı insanlık adına büyük acılara gebe, her açıdan kötülüğün sıradanlaştığı topyekün savaş hali imha politikasını geçerli kılmıştır. İki dünya savaşını diğer savaşlardan önemli kılan ve dehşet seviyesinin diğer savaşlardan önde olmasının sebeplerinden biri de teknolojinin gelişimiylr birlikte ağır silahlar ve uçakların devreye girmesi, bununla birlikte kayıpların olağanüstü bir şekilde karşımıza çıkması sonucunu doğurmuştur. **** İki savaş birçok büyük devletler için yıkıcı sonuçlar doğurmuş olsa da bazı istisnai devletler için büyük bir galibiyetin sonucu ve mimarı olmuştur. Abd için her iki savaş ekonomik üstünlüğünü iyice pekiştirmiş ve etkileri günümüze ulaşan dünya devi ünvanının kapısını aralamıştır. ***** Bir diğer önemli etki ise yine teknoloji, basın ve medyanın savaş karşındaki etkin tutumudur. Gazete, radyo, TV, basın aracılığıyla savaş büyük kitlelere duyurulurken diğer yandan kitlelere kendi görüşleri doğrultusunda bilgi akışı sağlanarak manipülatif bir misyon edinmiştir. İkinci dünya savaşı sonrası başlayan soğuk savaş yarattığı baskı diğer yandan ölümlerin olmamasından kaynaklı görece bir özgürlük ortamı oluşmuştur. ****** SSCB'nin yıkılması ile birlikte dünya sistemi kökten yeni bir düzene evrilmiştir. Kitap hakkında ve Hobsbawm hakkında en çok eleştirilen noktalar olarak Avrupalı merkezli görüşler ışığında eserlerini kaleme aldığı yönünde savlar mevcuttur. (HOMO FABER...)

Çok derin bir sentez! İngiliz tarihçi Eric Hobsbawm, engin bir tarih ve yaşanmışlık bilgisiyle 20. Yüzyılı harika bir şekilde hem gözlemlemiş hem de yazmış. 20. Yüzyılı ve iki dünya savaşı ile sonrası dönemi anlamak için mutlaka okunmalı.. Kitapta üzerinde durulan üç-beş başlık var: Kapitalizm, Komünizm, 1. Dünya Savaşı, 2. Dünya Savaşı ve Sonrası. Aslında iki maddeye indirgemek mümkün: Savaş ve Ekonomi. Ancak, kullanılan terminoloji ve geniş, detaylı sentez biraz karmaşıklaştırmış.. Son olarak şunu da eklemeliyim: Mustafa Kemal olmadan 20. Yüzyıl yazmak, sadece bir İngiliz’e yaraşırdı! O da Mustafa Kemalsiz ve Osmanlı/Türkiye olmadan bir 20. Yüzyıl tarihi yazmayı başarmış (!). Bir elin parmakları kadar, 3-5 cümleyle geçiştirdiği Mustafa Kemal ve Türkiye tarihi, bana sadece derin bir acının yansıması gibi geldi.. (Hüsamettin Çalışkan)

Kitap hakkında, başka kitap ve makalelerde yapılan atıflar ile bilgi sahibi oldum. Hacim ve dil olarak göz korkutucu bir eser. Ama okudukça yoğun bir yaşanmışlık ve gerçek bir bilgi yağmuruna tutuluyorsunuz. Yazarımız yaşadığı ve birinci elden topladığı verileri bizimle paylaşıyor. 2 büyük kanlı savaşı ve uzun bir soğuk savaşı tüm yönleriyle öğrenme imkanı veriyor bize. Özellikle yazarımızın kullandığı iktisadi veriler ile asrımızın büyük ve küçük olaylarının arkasındaki gerçek sebeplerin, ekonomik çıkarlar olduğunu görme imkanına sahip oluyoruz. 20. Asrı biraz tanımak istiyorsanız ve sabırlı birisi iseniz, okunacak önemli bir kaynak olduğuna inanıyorum. (sadrettin)

Kitabın Yazarı Eric J. Hobsbawm Kimdir?

Eric John Ernest Hobsbawm (9 Haziran 1917-1 Ekim 2012) İngiliz Marksist tarihçi ve yazar. Hobsbawm uzun süre İngiltere Komünist Partisi'nin üyeliğini yapmıştır. Komünist Tarih Grubuna da katıldı. Londra'daki Birkbeck, Londra Universitesi'nin başkanıdır.

Hobsbawm, Mısır'ın liman şehri İskenderiye'de doğdu ve ebeveynleri Leopold Percy Hobsbaum ve Nelly Grün birer Yahudiydiydi. Yazar; Viyana ve Berlin'de büyüdü. Eğitimini Almanca konuşulan ülkelerde yaptı. Hobsbawm, babasını 1929 ve annesini muhtemelen 1933 yıllarında kaybetti. Annesini kaybettikten sonra Londra'ya taşındılar.

Dr. Hobsbawm iki kez evlendi. İlk olarak 1943 yılında Muriel Seaman ile dünya evine giren yazar ve ikinci deneyimini Marlene Schwarz'la gerçekleştirdi. Marlene'den Julia ve Andy adlarında iki çocuğu oldu. Ayrıca daha önceki evliliğinden de Joshua adında bir oğlu vardır.

1998 yılında Companions of Honour oldu. 2003'de ise Balzan ödüllerini aldı. 1 Ekim 2012'de hayata gözlerini yumdu.

Hobsbawn Sosyalist Öğrenciler Grubuna 1931'de üye oldu ve 1936'daKomünist Parti'ye geçti. 1946-1956 yılları arasında da Komünist Tarihçiler Gurubu'nda bulundu.

Sovyetlerin Macaristanı ilhak ettiği 1956 yılında Komünist Parti dağıldı ve üyeleri İngiliz Komünist Partisi'ne geçtiler. Hobsbawm, her ne kadar Komünist partiye üye olsa da Sovyet İlhakı'nı asla savunmadı. Daily Worker gazetesinde 1956 yılında bunu tartışmaya açtı.

CPGB içerisindeki Avro-Komünistleri savundu. "The Forward March of Labour Halted" adlı makale "Marxism Today" gazetesinde 1978 yılında yayınlandı.

Eğitimini Prinz-Heinrich-Gymnasium (Berlin), St Marylebone Gramer Okulu (İngiltere) ve Kraliyet Koleji (İngiltere) ile Cambridge'de yaptı. "Cambridge Apostles" üyesiydi.

II. Dünya Savaşında İngiliz Ordusunda "Kraliyet Mühendisleri" ve "Kraliyet Ordu Eğitimi" bölümlerinde görev yaptı.

1947 yılında, Birkbeck Coleji'ne geçti. 1960 yılında Stanford Üniversitesinde Misafir Profesör oldu. 1970 yılında Profesör ve 1978 İngiliz Akademisi üyesi oldu.

İnglizce, Almanca, Fransızca, İspanyolca ve İtalyanca konuşabilir, Avusturya, Portekizce ve Katalanca yazabilir.

Hobsbawm genel anlamda "Irklar" ve "Milliyetçilik" üzerinde çalışmalarda bulunmuştur. Bununla birlikte, modern çağı anlamada onun rolü yadsınamaz. "Devrim Çağı-Sermaye Çağı-İmparatorluklar Çağı-Aşırılıklar Çağı" dörtlemesi onun modern tarihe yaptığı en büyük katkılarındandır.

Eric J. Hobsbawm Kitapları - Eserleri

  • Devrim Çağı 1789-1848
  • Kısa 20. Yüzyıl: 1914-1991 Aşırılıklar Çağı
  • Milletler ve Milliyetçilik
  • Sermaye Çağı 1848-1875
  • İmparatorluk Çağı 1875-1914
  • Fransız Devrimi'ne Bakış

  • Sanayi ve İmparatorluk
  • Geleneğin İcadı
  • Küreselleşme, Demokrasi ve Terörizm
  • Yeni Yüzyılın Eşiğinde
  • Tarih Üzerine
  • Eşkıyalar
  • Sıradışı İnsanlar

  • İlkel Asiler
  • Devrimciler
  • Dünya Nasıl Değişir
  • Sosyal İsyancılar
  • Parçalanmış Zamanlar
  • Tuhaf Zamanlar
  • Yaşasın Devrim

  • Sıra Dışı İnsanlar - Direniş İsyan ve Caz

Eric J. Hobsbawm Alıntıları - Sözleri

  • Orijinal (devrimci-halkçı) yurtsever­lik fikri, milliyetçi kökenli olmaktan ziyade devlete dayanıyordu, çünkü bu, bizzat egemen halkla, yani onun adına iktidarı yürüten devletle ilintili bir fikirdi. Etnik kökenin ya da tarihsel sürekliliğin diğer unsurlarının bu anlamdaki “millet ’le ilintisi yoktu, dilin ilin­tisi ise ancak ya da esas olarak pragmatik nedenlere dayanıyordu. Sözcüğün asıl anlamıyla “yurtseverler”, “doğru ya da yanlış, benim ülkem” düsturuna inananların, yani (sözcüğün ironik kullanımını aktaran Dr. Johnson’un ifadesiyle) “hükümetin baş belası hizipçiler”in tam karşıtı kişilerdi.’ Daha ciddisi, terimi, öncülüğünü Ame­rikalıların ve özellikle 1783 Hollanda devriminin yaptığı tarzda kullanmış görünen Fransız Devrimi, yurtseverleri, ülkelerine duy­dukları sevgiyi, onu reformla ya da devrimle yenilemek isteyen kişiler olarak düşünüyordu. Ve onlann sadakat gösterdik­leri patrie; varoluşsal, önceden var olan bir birim değil, üyelerinin politik seçimiyle (bu seçimle eski bağlılıklarından kopuyor, en azından iyice zayıflatıyorlardı) yaratılan bir milletti. 19 Kasım 1789’da Valence yakınlarında toplanan Languedoc, Dauphine ve Provence’li 1.200 Milli Muhafız, Millet, Yasa ve Kral’a sadakat yemini etmişler ve o andan itibaren artık Dauphine’li, Provence’li ya da Languedoc’lu olmadıklarını ilan etmişlerdi; artık yalnızca Fransızdılar. Daha uygun bir örnek olarak, 1790’da benzer biçim­de bir araya gelen Alsace, Lorraine ve Franche Comte’li Milli Mu­hafızlar da aynısını yaparak Fransa’nın sadece yüzyıl önce ilhak et­tiği eyaletlerde yaşayanları gerçek Fransızlara dönüştürmüşlerdi.’Bu Fransa’nın tarihe katkısıydı. Potansiyel yurttaşlarının bi­linçli politik tercihiyle oluşturulan devrimci millet kavramı, kuşku­suz ABD’de saf biçimde hâlâ varlığını korumaktadır. Kim Ameri­kalı olmak istiyorsa Amerikalıdır. Fransızların “milet” kavramı da özsel politik karakterini kaybetmemişti. Fransız milliyeti Fransız yurttaşlığıydı: Etnik köken, tarihsel geçmiş, dil ya da evde konuşulan ağızın “millet” tanımıyla hiçbir ilintisi yoktu. (Milletler ve Milliyetçilik)
  • Eski hayat tarzlarının varlıklarını sürdürdükleri yerlerde, geleneklerin ne icat ne de ihya edilmesine ihtiyaç duyulur. (Geleneğin İcadı)
  • ... geleceğe tarihin dışında bakan herkes...hem kör hem de tehlikelidir. (Tarih Üzerine)
  • Yerkürenin çehresi ve insan hayatı, daha önce asla Hiroşima ve Nagazaki'de yükselen mantar biçimindeki bulutların altında başlayan bu çağdaki kadar dramatik bir biçimde dönüştürülmemiştir. Ancak tarih her zamanki gibi insanların hatta ulusal kararları oluşturanların niyetlerini pek dikkate almadı. (Kısa 20. Yüzyıl: 1914-1991 Aşırılıklar Çağı)
  • Geçmiş meşrulaştırır. Geçmiş, övünülecek fazla bir şeye sahip olmayan şimdiki zamana daha şerefli bir arkaplan sunar. (Tarih Üzerine)
  • Kadınlara sataşmak halkın nefretini kazanmak için yeterli sebeptir. (Sosyal İsyancılar)

  • Her yerde ses var, özellikle kapalı yerlerde, telefonda, uçakta ya da berberde beklerken. Tüketici toplumu sanki sessizliği suç derekesine indirdi. (Parçalanmış Zamanlar)
  • 1890 civarında yaklaşık 6000 İngiliz memuru, yaklaşık 70.000 Avrupalı askerin yardımıyla, yaklaşık 300 milyon Hintliyi yönetti. (İmparatorluk Çağı 1875-1914)
  • "Tarihten ya da başka bir şeyden ders çıkarmak için iki şey gerekir: bir, bilgi aktarmak; iki, dinlemek." (Tarih Üzerine)
  • Eşkıyalık özgürlük demektir, ama köylü toplumunda pek az kişi özgür olabilir. (Eşkıyalar)
  • Modern devlet, yönettiği insanların hepsini kucaklayan ( tercihen sürekli ve bölünmemiş) bir toprak parçası olarak tanımlanıyor, kendisi gibi diğer toprak parçalarından belirgin sınır çizgileriyle ayrılıyordu. (Milletler ve Milliyetçilik)
  • Alman Nazist rejiminin uğradığı yenilginin bedeli, Polonya' da ve SSCB'nin işgal edilen bölgelerinde görüldüğü ve kuşkulu bir dünyanın sistematik biçimde yok edildiklerini aşamalar halinde öğrendiği Yahudilerin uğradığı akıbetin açıkça ortaya koyduğu gibi, kölelik ve ölümdü. İkinci dünya savaşı, kitle savaşını topyekûn savaşa tırmandırdı. (Kısa 20. Yüzyıl: 1914-1991 Aşırılıklar Çağı)
  • Devlet otoritesinin buna benzer bütün geleneksel meşruiyetleri 1789’dan beri sürekli tehdit altındaydı.Monarşi örneğinde açıkça görülmektedir bu. Monarşi kurumuna yeni ya da en azından tamamlayıcı bir “milli” temel sağlama ih­tiyacı, III. George’un Britanyası ve I. Nikola’nın Rusyası kadar devrim tehlikesinden uzak devletlerde de hissediliyordu. Kaldı ki monarşiler de kesinlikle kendilerini adapte etmeye çalışmışlardı. (Milletler ve Milliyetçilik)

  • Daha çok korkan inisiyatifi diğerine kaptırır. (Sosyal İsyancılar)
  • Geçmiş, övünülecek fazla bir şeye sahip olmayan şimdiki zamana daha şerefli bir arkaplan sunar. (Tarih Üzerine)
  • Salt devlete dayalı bir yurtseverlik etkili olamaz diye bir kural yok; çünkü modern teritoryal yurttaş-devletinin varlığı ve işlevleri, sürekli olarak bireylerin devlet işlerine katılmasını gerektirir ve ka­çınılmaz olarak, benzeri düzenlemelerden farklı olan, ağırlıkla dev­letin belirlediği yaşam kuralları getiren bir kurumsal ya da işleyişsel “düzenleme” sunar. Birkaç on yıllığına (tek bir insanın ömrün­den kısa bir süre) var olması bile, bu tarzdaki yeni bir ulus devlet­le en azından pasif bir özdeşleşmeyi sağlamaya yetebilir. (Milletler ve Milliyetçilik)
  • Tarihçilerin on dokuzuncu yüzyıl sonlarından çıkartabileceği en açık sonuç, ne yazık ki sadece para dökmenin, bir altın sanat çağı yaratmaya yetmeyeceğidir. (Sermaye Çağı 1848-1875)
  • Pratikte adalet kaba çizgileriyle dişe diş, göze göz ilkesi biçiminde ortaya çıkar. (Eşkıyalar)
  • Tarihçiler, kısa vadede, tarihsel mitlere inanmayı seçen insanların karşısında güçsüz durumdadırlar. (Tarih Üzerine)
  • 1980'lere kadar çoğu insan ana babalarından daha iyi yaşadılar ve ileri ekonomilerde insanlar daha da iyi yaşamayı umuyorlar ya da bunun mümkün olduğunu hayal ediyorlardı. Yüzyılın ortalarında birkaç on yıl bu muazzam servetin hiç olmazsa bir kısmını bir adalet ölçüsüyle zengin ülkelerin çalışan halklarına dağıtmanın yolları bulunmuş gibiydi ama yüzyılın sonunda eşitsizlik bir kez daha üstünlük kazandı. Daha çok, yoksullukta eşitliğin bir ölçüde hüküm sürdüğü eski "sosyalist" ülkelerde de muazzam bir eşitsizlik görüldü. İnsanlık 1914'ten çok daha iyi eğitim görmüştü. Aslında, tarihte belki de ilk kez insanların çoğu, en azından resmi istatistiklerde okuryazar olarak betimlenebiliyordu. Bununla birlikte, resmi olarak okuryazar kabul edilenlerin çoğu kez "işlevsel cehalet"e kadar derece derece değişen asgari yeterliliği ile hala elit düzeylerden beklenen okuma ve yazmaya tam hakimiyet arasındaki muazzam ve muhtemelen genişleyen uçurum nedeniyle, bu kazanımın anlamı, yüzyılın sonunda, 1914'teki kadar açık değildir. (Kısa 20. Yüzyıl: 1914-1991 Aşırılıklar Çağı)