Kitab-ı Zuhur - Bülent Yıldız Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap

Kitab-ı Zuhur kimin eseri? Kitab-ı Zuhur kitabının yazarı kimdir? Kitab-ı Zuhur konusu ve anafikri nedir? Kitab-ı Zuhur kitabı ne anlatıyor? Kitab-ı Zuhur PDF indirme linki var mı? Kitab-ı Zuhur kitabının yazarı Bülent Yıldız kimdir? İşte Kitab-ı Zuhur kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi

Yazar: Bülent Yıldız

Yayın Evi: Nota Bene Yayınları

İSBN: 9786055513177

Sayfa Sayısı: 222

Kitab-ı Zuhur Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

"Kitab-ı Zuhur" bir ilk roman. Ancak edebiyatla içiçe bir yazarın, uzun süredir edebiyat eleştirmenliği yapan Bülent Yıldız'ın birikimini sergilediği bir ilk roman. "Kitab-ı Zuhur" tartışmasız olarak cesur bir roman. Roman gerek içeriğiyle, günümüz Türkiye'sini konu edinirken bu cesaretini ortaya koyuyor.

Gerekse de üslup, kurgu gibi estetik ve biçimsel yönleriyle alışıldığın çok dışına çıkarak bu cesaretini dışavuruyor. "Kitab-ı Zuhur" postmodern bir roman. Başta olayların içine girerken okurun yaşadığı şaşkınlık, bir süre sonra bir bulmaca çözme keyfine yerini bırakıyor. Tüm bu açılardan romanın edebiyat dünyasında yankı yaratması şaşırtıcı olmayacaktır.

(Tanıtım Bülteninden)

Kitab-ı Zuhur Alıntıları - Sözleri

  • Çünkü hakikat gözün görebileceği yakınlıkta, aklın eremediği uzaklıktadır Boyozcum. Ama görmeyince göz, katlanamıyor akıl bu ayrılığa. Akıl hep gözün görmesini istiyor. Göz görsün, gönüller hoş olsun, baştan çıksın istiyor akıl. Göz görmeyince akıl deliriyor anlıyor musun
  • sanki ölüler oratoryosunda koloratur sopranoyum da cümlem eksik, notalarım çaresiz, aryalarım öksüz kalmış. piç bir ölüm sancısı yüreğimde yer etmiş de ben o sancıya silah doğrultmuş tetiğe basmışım. namludan çıkan kurşunlar sancıyı ıskalamış, yüreğimi delip hislerimi katletmiş sanki.
  • "Sanki ölüler oratoryosunda koloratur sopranoyum da cümlem eksik, notalarım çaresiz, aryalarım öksüz kalmış. Piç bir ölüm sancısı yüreğimde yer etmiş de ben o sancıya silah doğrultmuş tetiğe basmışım. Namludan çıkan kurşunlar sancıyı ıskalamış, yüreğimi delip hislerimi katletmiş sanki."
  • Onların bana öğretmek istedikleriyle benim öğrenmek istediklerim arasında hep bir uçurum vardı. Bu benim günahım değildi.
  • "Sanki ölüler oratoryosunda koloratur sopranoyum da cümlem eksik, notalarım çaresiz, aryalarım öksüz kalmış. Piç bir ölüm sancısı yüreğimde yer etmiş de ben o sancıya silah doğrultmuş tetiğe basmışım. Namludan çıkan kurşunlar sancıyı ıskalamış, yüreğimi delip hislerimi katletmiş sanki."
  • “Çocuğunu uyutan bir annenin ninnisindeki tazelik de hislerimle birlikte tarumar olmuş sanki Boyozcum. De ki kan kırmızı şarapla sulamışım içimdeki kimsesizliği. Kimsesizliğim öyle coşmuş ki akordu bozulmuş armonilerin sessizliğini dinliyor gibiyim. Yokluğum sanki hiçbir açısal değer taşımıyor da,iç acılarımla yaşıyorum. İç acılarımın toplamı hep eksi çıkıyor Boyozcum,sokak savaşı karmaşasındayım anlıyor musun?Bir şehrin akşam silüeti yıkılıyor gözümün önünde peyderpey. Pencerelerim kış doluyor durup durup. Kışa kesiyorum hiç yoktan. Ya kopmaya çalışıyorum bilincimden ya da bilincim beni koparmaya çalılıyor kendimden. Sanki ölüler oratoryosunda koloratur sopranayum da cümlem eksik,notalarım çaresiz,aryalarım öksüz kalmış. Piç bir ölüm acısı yüreğimde yer etmiş de ben o sancıya silah doğrultmuş,tetiğe basmışım. Namludan çıkan kurşunlar sancıyı ıskalamış,yüreğimi delip ,hislerimi katletmiş sanki. İnsan neden hislerinim katili olır Boyozcum? Hisler gidince geriye kalan nedir?”
  • Sanki ölüler oratoryosunda koloratur sopranoyum da cümlem eksik, notalarım çaresiz, aryalarım öksüz kalmış. Piç bir ölüm sancısı yüreğimde yer etmiş de ben o sancıya silah doğrultmuş tetiğe basmışım. Namludan çıkan kurşunlar sancıyı ıskalamış, yüreğimi delip hislerimi katletmiş sanki. İnsan neden hislerinin katili olur ? Hisler gidince geriye kalan nedir, nedir?
  • “Yaşamın teferruatlarıdır hayallerimizi oluşturan”
  • Hiç doğmamış olmayı arzulayan, görmeye kör olduktan sonra başlayan zalim bir şarkıcıyım...
  • “Evet ben kendi ruhumun katiliyim! Hiç doğmamış olmayı arzulayan,görmeye kör olduktan sonra başlayan zalim bir şakacıyım.”

Kitab-ı Zuhur İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Yeni bir kitap yazmaya çalışan bir yazar sahaflari dolaşırken başı sonu belli olmayan bir kitap bulur bunu tamamlamaya çalışır bir yerde tıkanır ve aslında kendisini de yazan bir başka yazara gider o yazar da aslında bir başkasını yazıyordur. Bu da yazdığı kitaplar yüzünden içerde yatan bir yazardir. Bu karmaşanin içinde düzene karşı hareket eden ve Tâ kuvvetleri tarafından işkenceye maruz bırakılan kişiler de anlatılıyor l. (Aslı Akın)

Değişik bakış açısı, farklı anlatım, karmaşa içerisindeki sizi özünüze döndüren , duygular içersinde sizi gezdiren ve aynı zaman da düşünme yetinizi yoran bir konu , okunmalı (serkan)

Kitab-ı Zuhur PDF indirme linki var mı?

Bülent Yıldız - Kitab-ı Zuhur kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Kitab-ı Zuhur PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Bülent Yıldız Kimdir?

1974 yılında İzmir’de doğdu. DTCF Tiyatro Bölümü, Tiyatro Tarihi ve Teorisi Anabilim Dalı’ndan mezun oldu. Tiyatro ve edebiyat eleştirisi ile uğraştı. Çeşitli dergi ve gazetelerde edebiyat ve tiyatro eleştirileri yazdı. Bir süre farklı kanallarda senaryo yazarlığı yaptı. 2005 yılında Milliyet Sanat dergisi ve Bilkent Üniversitesi Edebiyat Bölümü’nün düzenlediği Edebiyat Eleştiri Yarışması’nda ikincilik ödülü aldı. Kastamonu Belediyesi’nin düzenlediği Oğuz Atay Edebiyat Ödülleri Yarışması’nda iki kez jüri üyeliği yaptı. Üniversitede edebiyat eleştiri dersleri verdi. 2012 yılında ilk romanı Kitab-ı Zuhur yayımlandı.

Bülent Yıldız Kitapları - Eserleri

  • Kitab-ı Zuhur
  • Zifir
  • Hilkat ile Garibe

Bülent Yıldız Alıntıları - Sözleri

  • "...Ebedi zamanı anlamayan alemde bedbaht olur..." (Zifir)
  • “Evet ben kendi ruhumun katiliyim! Hiç doğmamış olmayı arzulayan,görmeye kör olduktan sonra başlayan zalim bir şakacıyım.” (Kitab-ı Zuhur)
  • Çünkü hakikat gözün görebileceği yakınlıkta, aklın eremediği uzaklıktadır Boyozcum. Ama görmeyince göz, katlanamıyor akıl bu ayrılığa. Akıl hep gözün görmesini istiyor. Göz görsün, gönüller hoş olsun, baştan çıksın istiyor akıl. Göz görmeyince akıl deliriyor anlıyor musun (Kitab-ı Zuhur)
  • Aslında başlangıçta bir hiçtir hayat. Ama bizden çaldıklarıyla bir anda her şey oluverir. (Hilkat ile Garibe)
  • Iltifat bahsinde sınıfta kalabilirim ama his bahsinde hayat birincisiyim. (Zifir)
  • Hiç doğmamış olmayı arzulayan, görmeye kör olduktan sonra başlayan zalim bir şarkıcıyım... (Kitab-ı Zuhur)
  • Şiir maşuğun nefesinden uçup yârin sinesine konan bir bülbüldür. Her kadın nefes aldırır ama bülbülü kanatlandıran yalnızca aşkla baktığın yüzdür. (Zifir)
  • Sanki ben uyurken kıyamet kopmuş da alem gariplikler yuvasına dönmüştü. (Zifir)
  • sanki ölüler oratoryosunda koloratur sopranoyum da cümlem eksik, notalarım çaresiz, aryalarım öksüz kalmış. piç bir ölüm sancısı yüreğimde yer etmiş de ben o sancıya silah doğrultmuş tetiğe basmışım. namludan çıkan kurşunlar sancıyı ıskalamış, yüreğimi delip hislerimi katletmiş sanki. (Kitab-ı Zuhur)
  • Onların bana öğretmek istedikleriyle benim öğrenmek istediklerim arasında hep bir uçurum vardı. Bu benim günahım değildi. (Kitab-ı Zuhur)
  • İlk mermiyle aramdaki mesafe bir ömür, ikincisiyle platonikti. (Zifir)
  • Bir insan kendini var eden bir kayboluşu neden kaybetsin ki ? (Hilkat ile Garibe)
  • Annem böyle severdi beni; güzeller güzeli kızım, kederli,kadersiz perim benim. (Hilkat ile Garibe)
  • “Yaşamın teferruatlarıdır hayallerimizi oluşturan” (Kitab-ı Zuhur)
  • “Çocuğunu uyutan bir annenin ninnisindeki tazelik de hislerimle birlikte tarumar olmuş sanki Boyozcum. De ki kan kırmızı şarapla sulamışım içimdeki kimsesizliği. Kimsesizliğim öyle coşmuş ki akordu bozulmuş armonilerin sessizliğini dinliyor gibiyim. Yokluğum sanki hiçbir açısal değer taşımıyor da,iç acılarımla yaşıyorum. İç acılarımın toplamı hep eksi çıkıyor Boyozcum,sokak savaşı karmaşasındayım anlıyor musun?Bir şehrin akşam silüeti yıkılıyor gözümün önünde peyderpey. Pencerelerim kış doluyor durup durup. Kışa kesiyorum hiç yoktan. Ya kopmaya çalışıyorum bilincimden ya da bilincim beni koparmaya çalılıyor kendimden. Sanki ölüler oratoryosunda koloratur sopranayum da cümlem eksik,notalarım çaresiz,aryalarım öksüz kalmış. Piç bir ölüm acısı yüreğimde yer etmiş de ben o sancıya silah doğrultmuş,tetiğe basmışım. Namludan çıkan kurşunlar sancıyı ıskalamış,yüreğimi delip ,hislerimi katletmiş sanki. İnsan neden hislerinim katili olır Boyozcum? Hisler gidince geriye kalan nedir?” (Kitab-ı Zuhur)
  • ''Yaşayan zamanın kurucusu olmak varken niye ölü zaman bekçiliğini tercih ettin ki çok saçma! Alt tarafı saat, insan muamelesi yapmana ne gerek var?'' ''Tamam, insan değiller ama insan yaşamının en önemli öğelerinden birini teşkil ederler. Sen ona bakınca akrep, yelkovan, kurma kolu falan görürsün ama o sana baktığında yaşantısını düzenleyeceği birini görür.'' (Zifir)
  • Sanki ölüler oratoryosunda koloratur sopranoyum da cümlem eksik, notalarım çaresiz, aryalarım öksüz kalmış. Piç bir ölüm sancısı yüreğimde yer etmiş de ben o sancıya silah doğrultmuş tetiğe basmışım. Namludan çıkan kurşunlar sancıyı ıskalamış, yüreğimi delip hislerimi katletmiş sanki. İnsan neden hislerinin katili olur ? Hisler gidince geriye kalan nedir, nedir? (Kitab-ı Zuhur)
  • "Sanki ölüler oratoryosunda koloratur sopranoyum da cümlem eksik, notalarım çaresiz, aryalarım öksüz kalmış. Piç bir ölüm sancısı yüreğimde yer etmiş de ben o sancıya silah doğrultmuş tetiğe basmışım. Namludan çıkan kurşunlar sancıyı ıskalamış, yüreğimi delip hislerimi katletmiş sanki." (Kitab-ı Zuhur)
  • ''Bozuk saat koleksiyonu ha...''dedi Levin duvardaki çalışmayan antika niteliğindeki saatlere bakarak.'' Tamir edilemiyor mu bunlar?'' ''Koleksiyon değil onlar. Ayrıca bozuk da değiller. Ölmüş zamanın kanıtları hepsi. Ölmüş zamanı sahipsiz bırakmamak lazım diye ben de eve getirdim.'' (Zifir)
  • Nasıl oldu bilmiyorum ama sanki görülmez bir el tarafından başım arkaya çevrilmişti ve çaresiz ben bedbaht ben gerçekle yüzleşmiştim. (Zifir)