Kızıl Veba - Jack London Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Kızıl Veba kimin eseri? Kızıl Veba kitabının yazarı kimdir? Kızıl Veba konusu ve anafikri nedir? Kızıl Veba kitabı ne anlatıyor? Kızıl Veba kitabının yazarı Jack London kimdir? İşte Kızıl Veba kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
Kitap Künyesi
Yazar: Jack London
Çevirmen: Levent Cinemre
Orijinal Adı: The Scarlet Plague
Yayın Evi: Türkiye İş Bankası kültür Yayınları
İSBN: 9786257070782
Sayfa Sayısı: 72
Kızıl Veba Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Jack London, 1912 yılında İngiltere’de London Magazine’de yayımlanmaya başlayan Kızıl Veba yapıtıyla “kıyamet sonrası” edebiyatın öncüleri arasına girmiştir. Nüfustaki, bilim ve teknikteki, ekonomideki sıçramaların büyüsüyle gözlerin kamaştığı bir çağda yazar, uygarlığımızın kırılganlığını anımsatır. Yapıtı milyonlarca insanın doldurduğu şehirlerin ve kırların ıssızlığa teslim oluşundaki hızı bütün çarpıcılığıyla ortaya koyar. Yalnızca nüfusun değil, bilginin, üretimin, hatta dilin yitirilişi, eski uygarlıkla köprü olan bir profesörün gözünden yeni insanlığa anlatılır. Peki yeni insanlık bu ihtiyara kulak verecek midir? Kızıl Veba’da yirminci yüzyılın başından yüz yıl sonrasına, 2010’lar dünyasına bakan Jack London’ın öngörülerindeki keskinlik, kitabı bir klasik olmanın ötesinde, günümüz için hâlâ canlı bir eleştiri kılıyor.
Kızıl Veba Alıntıları - Sözleri
- Toprağıyla, deniziyle, göğüyle bütün gezegene hâkim olan, kendisini tanrı yerine koyan bizler...
- "Geçici düzenler köpükler gibi uçar gider."
- İnsan eskiden beri metafizik bir kavram olarak mutlak adalete inanır ama anlaşılan o ki evrende adalet diye bir şey yoktur.
- “Ne fark ederdi ki zaten? Herkes ölüyordu nasıl olsa; iyisi de kötüsü de, güçlüsü de zayıfı da, hayata dört elle sarılanı da yaşamı aşağılayanı da... Herkes göçüp gidiyordu. Her şey göçüp gidiyordu.„
- ''İnsan eskiden beri metafizik bir kavram olarak mutlak adalete inanır ama anlaşılan o ki evrende adalet diye bir şey yoktur.''
- Zaten her şey geçip gider.
- “İnsanoğlu uygarlık yolundaki kanlı ilerleyişine başlamadan önce, ilkelliğin karanlığına giderek daha çok batmaya mahkumdur.„
- “Her zaman küçük işaretlerin büyük şeyler anlattığına inanırsın.„
- Geçici düzenler köpükler gibi uçar gider.
- Her zaman küçük işaretlerin büyük şeyler anlattığına inanırsın.
- Geçici düzenler köpükler gibi uçar gider.
- "evrende adalet diye bir şey olmadığını biliyorum."
- “Her zaman küçük işaretlerin büyük şeyler anlattığına inanırsın.„
- Anlaşılan o ki evrende adalet diye bir şey yoktur.
- Geçici düzenler köpükler gibi uçar gider.
Kızıl Veba İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Öncelikle sizlere kitabın konusunu anlatacağım: Kitapta dünyada ki sekiz milyar insan içinden sağ kalan dört yüz kişiden biri olan Profesör Smith diğer adıyla Granser torunlarına (Hu-Hu, Tavşandudak ve Edwin.) salgını, salgında yaşadıklarını ve tekrar nasıl o zaman ki ilkel döneme geri geldiklerini, torunlarının anlayabileceği sade bir dille anlatmaktadır. Kızıl Veba' nın nasıl bir hastalık olduğuna gelecek olursak, kitapta şöyle geçmektedir; " İnsanın kalbi daha hızlı atmaya, ateşi yükselmeye başlardı. Sonra da kontrol edilemeyen yangınlar gibi insanın yüzünü ve vücudunu kızıl bir renk sarardı. Genellikle bu kızarma sırasında vücutlarında kasılmalar olurdu. Bu kasılmaları atlatan kişi büyük bir sakinlik yaşar, sonra da topuklarından başlayarak sırayla ayakları, bacakları kalçaları hissizleşir, bu hal kalbe geldiğinde ölürdü. Öldüğü andan itibaren vücudu parçalanıp dağılmaya, gözlerinizin önünde dağılmaya başlardı. Zaten salgının bu kadar hızlı yayılmasının nedenlerinden biri de buydu." Çoğu kişi ilk belirtilerin ortaya çıkmasından on - on beş dakika sonra ölüp giderdi. Son olarak yazar 2020' de yaşananlara benzer sahneler yazmış. Örneğin romanda okuduğumuz, kişisel varlığını bile hiçe sayarak kahramanca başkalarına yardım edenlere, birbiriyle dayanışanlara 2020' deki salgında da tanık oluyoruz; aynı şekilde bencillere, çıkarcılara, açgözlülere de... Yine Kızıl Veba salgınında elindeki olanaklarla sadece kendini kurtarmaya bakan kapitalistlerle Koronavirüs salgınında işçilerini işten kovan veya ücretsiz izne çıkaran günümüz kapitalistleri arasındaki devamlılığı fark ediyoruz.(Çevirmenden İlgilisine Notlar.) Şimdiden okuyacak olanlara keyifli okumalar dilerim. (Nirell)
Kızıl Veba: Eser Jack London'la tanışmama vesile oldu, 1912 yılında yazılmış bir kitap Olsa da içinde bulunduğumuz pandemi zamanında, bir virüs sayesinde yok olan dünyanın " kıyamet sonrası" edebiyatı çok anlamlı ve güzel geldi. Yabanileşen hayvanlar, hayatlar, sözlerin tükenmiş ve anlaşılamaz olması yüzünden sadeleşen kelimeler çok hoşuma gitti. Jack London'un ilk okuduğum kitabı olsa da inşallah son olmayacak. Kalemine hayran olmamak elde değil. Her devrin kitaplarından birisi, zamana yenilmeyen bir eser. Herkesin okumasını tavsiye ederim, keyifli okumalar (Berceste)
"İnsanlar sinekler gibi ölüyordu. Ölüm her yerde bulabiliyordu onları: yataklarında, işlerinde, sokakta yürürken ..."(syf 26) Profesör James Howard Smith yani Granser torunlarına 2013 yazında başlayan veba salgınını anlatıyor.Tabi şimdi ben anlatıyor dedim ama Bay Granser salgından hayatta kalan son kişilerden o anlatıyor torunları onu tam anlayamıyorlar bile çünkü devir artık bizim bildiğimiz devir gibi değil teknoloji yok, okul yok, yazı bile yok, tarım yapılmıyor, her taraf yabani bitki ve hayvan dolu kısacası insanlığın başladığı ilk zamanlardaki gibi.İlerlenilen tüm gelişmelerin sıfırlandığını düşünün öyle bir yer olmuş dünya. Kızıl veba nasıl bir salgın ondan bahsedeyim: Hastalığın ilk işareti yüzün ve tüm vücudun kızarması; bu mikrop insanları çok kısa bir süre içinde öldürüyor ve vücuduna girdiği kimse asla sağ kalmıyor.İlk belirtilerden sonra kişi 10-15 dk içerisinde ölüyor.O kadar hızlı bir salgın. Jack London'un bu kitabı 1912'de yayımlanıyor. Kitap da 2010'lu yıllarda ortaya çıkan kızıl vebayı anlatıyor.London yaşadığı yıllarda salgına şahit olmadığı halde böyle muhteşem bir kurguyla 2010'lar yılına dair öngörülerde bulunuyor.Kitap beni etkilemeyi ziyadesiyle başardı.Belki de yaşadığımız koronavirüs salgını ile bağdaşan noktalar olduğu için bu kadar etkilendim.Tavsiye edilir.Keyifli okumalar:) (Dilek)
Kitabın Yazarı Jack London Kimdir?
12 Ocak 1876’da San Francisco’da doğdu. Gerçek adı John Griffith Chaney’dir. Evlilik dışı bir çocuk olarak dünyaya gelen Jack London, soyadını, henüz sekiz aylıkken annesinin evlendiği John London adlı savaş gazisinden aldı. Maddi sıkıntılar nedeniyle küçük yaşta okulu bırakıp gazete satıcılığı, tayfalık, balıkçılık, istiridye korsanlığı, gazetecilik, sahil koruma devriyeliği gibi çeşitli işlerde çalıştı ve Amerikan işçi sınıfını tanıdı. 1894’te serserilik suçlamasıyla otuz gün hapis yattı. Hapisten çıktıktan sonra hayatını değiştirmek arzusuyla liseye kayıt yaptırdı. Lise öğrenimini bir senede tamamlayarak 1896 yılında Kaliforniya Üniversitesi’ne girdi. Bir dönem okuyabildiği üniversiteden maddi zorluklar sebebiyle ayrıldı. 1897’de Klondike bölgesinde altın arayanlara katıldı ama bir yıl sonra yine yoksul ve işsiz olarak geri döndü. Yoğun bir çalışma programı hazırlayarak şansını yazarlıkta denemeye karar verdi. Soneler, baladlar, nükteli fıkralar, anekdotlar, korku ve serüven öyküleri yazmaya başladı. 1909’da yazdığı Martin Eden bu dönemi yansıtması bakımından otobiyografik izler taşır. İlk kitabı Kurt Dölü (1900) büyük ilgiyle karşılandı. Aynı yıl Elisabeth Maddern ile evlendi ve bu evlilikten iki kızı oldu. Ancak bu beraberlik uzun ömürlü olmadı ve 1904’te sona erdi. Charmian Kittredge ile ikinci evliliğin ardından 1916’da Kaliforniaya’daki çiftliğinde hayatını kaybetti. London yazarlık kariyeri boyunca elliye yakın kitap yazdı ve döneminin en çok okunan yazarlarından biri oldu. Yazdıkları, yaşadıkları etrafında şekillenmiş, sosyalizmin de etkisiyle toplumcu bir dünya görüşüne ulaşmıştır. Başlıca eserleri arasında Beyaz Diş, Martin Eden, Uçurum İnsanları, Vahşetin Çağrısı yer alır.
Jack London Kitapları - Eserleri
- Beyaz Diş
- John Barleycorn
- Martin Eden
- Demir Ökçe
- Ay Vadisi
- Demiryolu Serserileri
- Vahşetin Çağrısı
- Deniz Kurdu
- Uçurum İnsanları
- Alın Teri
- Şampiyon
- Dehşet Ülkesi
- Güneşin Oğlu
- Yanan Günışığı
- Kız, Kar ve Kan
- Düş Ülkelerine Yolculuk
- Sevginin Katıksızı
- Tanrılar ve Köpekler
- Suikast Bürosu
- Kurt Dölü
- Denizin Çağrısı
- Midas'ın Müritleri
- Yıldız Gezgini
- Ölüme Boyun Eğmeyen Adam
- Ataların Tanrısı
- Beyaz Sessizlik
- Can Yoldaşı
- Devrim
- Dönek
- Gece Doğan
- Halk Avcısı
- İnsanın Sadakati
- Meksikalı
- San Fransisco'nun Güneyi
- Sınıf Farkı
- Makaloa Hasırı Üzerinde
- Bana Göre Hayatın Anlamı
- Hawaii Öyküleri
- Büyük Serüven
- Kurt Kanı
- Yakalanış
- Öyküler
- Uzak Diyarlarda
- Bir Kuzey Macerası
- Gece Geçen Serseriler
- Gemide İsyan
- Geleceğin Hikayeleri
- Beyaz Cehennem
- Büyük Evin Küçük Hanımefendisi
- Beyaz Diş - Madam Bovary
- Şafak Kızı
- Beyaz Diş - Esrarlı Ada
- Yumruk
- Buzun Çocukları
- Bin Düzine Yumurta
- Adem'den Önce
- Oyun
- Ateş Yakmak
- Acemi Gece
- Vahşetin Çağrısı (Çizgi Roman)
- Kumarbazlar Cenneti
- Vahşetin Çağrısı - Beyaz Diş
- Ateş Yakmak
- Hayatın Kanunu
- Demir Yolu Çocukları
- Kızıl Veba
- Büyük Sorgu
- Mapuhi’nin Evi
- Ölümcül Dalgalar
- Kadın Denen Mucize
- İlk Savaş, İlk Zafer
- İnsanlığın Sürüklenişi
- Kepaze
- Çinago
- Bütün Dünyanın Düşmanı
- Alice Ruhunu Açınca
- Kahekili’nin Kemikleri
- Dağ Adamı
- Bir Dilim Biftek
- Kırmızı
- Tek Özgürlüğüm
- Güneşe Doğru
- Lost Face And Other Stories
- Theft
- Tom Pomplun
- Kaval Kemikleri
Jack London Alıntıları - Sözleri
- “Sanki kendimin dışında durmuş da kuşkuyla kendime bakıyor gibiydim.” (Deniz Kurdu)
- Henüz çıldırmadım ama çıldırmaya başladığım zaman beni görün;))) (Büyük Evin Küçük Hanımefendisi)
- Yaşlılık zamanlarımızda dine ihtiyaç duyarız Alice. Din bizi yumuşatır, diğer insanların zayıflıklarına, özellikle de nerede sabah orada akşam hovardalık ettikleri ve ne yaptıklarını bilmedikleri gençlik zamanlarında gösterdikleri zayıflıklara karşı daha hoşgörülü ve affedici olmamızı sağlar. (Alice Ruhunu Açınca)
- Ömrüm boyunca gövdemle hayvan gibi çalıştım ve ne kadar çok çalıştıysam çukurun dibine o kadar fazla yaklaştım. (Tom Pomplun)
- °• İnsan her zaman hayattan talep ettiğinin daha azını alır . (Uçurum İnsanları)
- Dünyaya egemen olan kanunu iyi biliyordu: zayıflar ezilir, güçlülere itaat edilirdi. (Beyaz Diş)
- “Bana o gözleriyle bir dakika içinde, bin yılda kitaplarda okuyabileceğimden daha çok şey söylüyordu.” (Büyük Sorgu)
- Bundan şu çıkıyordu ki bir kişi dostluğun d'sini bile bilmez ama soylu biri olabilir! (Uzak Diyarlarda)
- İnsanlar neden şarap içer, at biner, aktristleri tutar, papaz ya da kitap kurdu olur? Öyle isterler de ondan. İşte sana cevap. Hepimiz, elimizdeyse, hoşlandığımız şeyleri yapmak isteriz, elde edelim etmeyelim, istediğimiz şeylerin peşinden koşarız. (Sevginin Katıksızı)
- Güneş her sabah doğar. (Makaloa Hasırı Üzerinde)
- Korkak olduğu için, zorbalığı da korkaklığıyla uyumluydu. (Can Yoldaşı)
- Derler ki, bu aşk hayattan bile daha kıymetliymiş, aşık olanlar böyle söyler. Bir kadın ya da erkek, birini dünyadaki herkesten daha fazla severse, o zaman aşık olduğunu anlar. Böyle denir ama kelimelerle açıklamak fazlasıyla zor. Sadece bilirsin işte, o kadar. (Kadın Denen Mucize)
- “Kalbimde sana duyduğum hisler yıldızlar kadar parlak ve çok, bunu ifade edebilecek bir dil yok. Sana nasıl anlatabilirim ki? Oradalar... Görüyor musun?" (Kadın Denen Mucize)
- Tekdüzelikten uzak olması belki de serseri yaşantısının en güzel yanıdır. Topluluklar hâlinde yaşayan serserilerin ülkesinde, yaşamın yüzü sık sık biçim değistirir. (Demir Yolu Çocukları)
- Yaşamaktan mutluyum, kendi akıl ve gücümden mutluyum, işleri yapmaktan mutluyum, kendim için yapmaktan. Bundan başka yaşamak için bir neden olabilir mi? Kendimden ve yaptığım işlerden keyif almayacaksam, neden yaşayayım? (Buzun Çocukları)
- “Aramızda küçük bir tartışma yaşadık ve yapabileceğimiz en iyi şey, bunun bu kadarla kalmasını sağlamak.” (Vahşetin Çağrısı (Çizgi Roman))
- Kötü olan iyi olanı bozar, her şey birlikte iltihaplanır. (Uçurum İnsanları)
- Bugün n'oluyor, ilkokuldan sonra ortaokul, lise, sonra üniversite, sonra ya memur oluyoruz ya doktor moktor, bildiğimiz serüvenleri de sadece kitaplardan öğreniyoruz. (İlk Savaş, İlk Zafer)
- Hayat hayal kırıklıklarıyla dolu ve öyle olmalı zaten. En tatlı et kıtlıktan sonra gelen ve en yumuşak yatak da zor bir avdan sonra yatılandır. (İnsanın Sadakati)
- Kazanılacak bir oyun gibi gördükleri şeyi yıllarca oynayan insanları izledim. Sonunda kaybettiler... (Dönek)