Körler Ülkesi ve Diğer Karanlık Öyküler - H. G. Wells Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap

Körler Ülkesi ve Diğer Karanlık Öyküler kimin eseri? Körler Ülkesi ve Diğer Karanlık Öyküler kitabının yazarı kimdir? Körler Ülkesi ve Diğer Karanlık Öyküler konusu ve anafikri nedir? Körler Ülkesi ve Diğer Karanlık Öyküler kitabı ne anlatıyor? Körler Ülkesi ve Diğer Karanlık Öyküler PDF indirme linki var mı? Körler Ülkesi ve Diğer Karanlık Öyküler kitabının yazarı H. G. Wells kimdir? İşte Körler Ülkesi ve Diğer Karanlık Öyküler kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi

Yazar: H. G. Wells

Çevirmen: Doğa Özışık

Editör: Alican Saygı Ortanca

Tasarımcı: Hamdi Akçay

Orijinal Adı: The Country of the Blind

Yayın Evi: İthaki Yayınları

İSBN: 9786057762917

Sayfa Sayısı: 264

Körler Ülkesi ve Diğer Karanlık Öyküler Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

H. G. Wells bana yönelmem gereken yolu gösterdi, ben de oraya gittim.”

–Ray Bradbury

“Yazdıklarının, türümüzün ortak hafızasına kazınacağını, yazarının ününün ya da kullandığı dilin yok oluşunun ötesine geçeceğini düşünüyorum.”

–Jorge Luis Borges

“Derin hayranlık beslediğim yazarlardan birisi de H. G. Wells’tir.”

–Vladimir Nabokov

Ursula K. Le Guin’in, “Onun yazdıkları edebiyatımızdaki belli başlı, hâlâ keşfetmeye devam ettiğimiz efsanevi eğilimleri belirledi,” diye bahsettiği Herbert George Wells, kaleme aldığı eserlerde ya bir türün ilk örneğini verdi ya da bazı gelenekleri alaşağı ederek ondan sonra gelecek yazarların da besleneceği ihtimaller yaratmayı başardı. Körler Ülkesi ve Diğer Karanlık Öyküler, H. G. Wells edebiyatının karanlık, tuhaf, sinir bozucu topraklarında dolaşan bir acayiplikler koleksiyonu.

Korkutmayı beceremeyen hayaletler, çalınan bedenini uzaktan izleyen ruhlar, nereye gitseniz peşinizi bırakmayan güveler, intikamını almadan rahat etmeyecekler, rüyalarında bambaşka bir dünyanın kıyametine tanık olanlar, görmeyi unutanlar, unutmak isteyenler… H. G. Wells’e güvenin ve duvardaki kapıyı aralayın, diğer tarafta gözlerinizi ayıramayacağınız âlemlerle karşılaşacaksınız.

Körler Ülkesi ve Diğer Karanlık Öyküler Alıntıları - Sözleri

  • İnancın gözü bilimin gözünden daha keskin değil demek ki.
  • İşte hayat bu diye düşündüm - sevgi ve güzellik, arzu ve haz; bunlar belirsiz, büyük amaçlara ulaşmak için çekilen sıkıntılara, verilen mücadeleye değmez miydi hiç?
  • Körlerin ülkesinde tek gözlü adam kral olur mu sahiden ?
  • Kişilik, ruh bedenden ayrılsa da aynı kişilik olarak kalıyor. Bunu hep atlıyoruz.
  • Sığınacak, huzur bulacak yer yoksa, huzurlu yerleri düşlemek bile budalalıksa ve bir tuzaksa, neden böyle düşlerimiz var?
  • Başıma gelen bu değişim beni bir müddet afallatmış olmalı. Kendimi toparlayıp düşünebilmeye başladığımda gün çoktan ağarmıştı. Açıklanamayacak bir şekilde değiştirilmiştim ama bunun sihirden başka nasıl bir yolla yapılmış olabileceğini anlayamıyordum. Biraz düşününce, Elvesham'ın şeytani planı kafama dank etti. Kendimi onun bedeninde bulduğum aşikârdı, öyleyse o da benim bedenimi, benim gücümü ve geleceğimi ele geçirmiş olmalıydı. Fakat nasıl kanıtlayacaktım? Düşündükçe, bütün mesele bana bile o kadar inanılmaz geliyordu ki aklım makarasından boşalıyor, gerçeklerle tekrar yüzleşebilene kadar kendimi çimdiklemem, dişsiz diş etlerime dokunmam, aynada kendime bakmam ve etraftaki eşyalara dokunmam gerekiyordu. Acaba önceki hayatım mı bir sanrıydı? Gerçekte ben Elvesham, o da ben miydi? Eden sadece dün gece rüyamda gördüğüm biri miydi? Aslında Eden diye biri yok muydu?
  • “Bogota'yı muayene ettim,” dedi, “vaziyet netlik kazandı. Bana öyle geliyor ki tedavi edilebilir.” “Ben de bunu umuyordum,” dedi ihtiyar Yacob. “Beyni tesir altında kalmış,” dedi kör hekim. Diğer aksakallılar da tasdik edercesine homurdandı. “Peki, neyin tesiri altında?” “Hah!” dedi ihtiyar Yacob. “Şu şeylerin,” dedi doktor, kendi sorusunu yanıtlayarak. “Adına göz dediği, yüzündeki çukurlara yerleşmiş şu yumuşak ve tuhaf şeyler onu hasta ediyor; hele Bogota'nın vakasında, bu öyle bir hastalık ki beynini etkiliyor. Dışa doğru şişmişler, üstelik kirpikleri ve hareketli gözkapakları var, dolayısıyla beyni sürekli bir tahriş ve delilik halinden mustarip.” “Yani?” dedi ihtiyar Yacob. “Yani?” “Makul bir yanılma payıyla söyleyebilirim ki onu tamamen iyileştirmek istiyorsak tek yapmamız gereken, basit ve zahmetsiz bir cerrahi müdahalede bulunmak — yani, bu tahriş edici kütlelerden kurtulmak.” “O zaman akıllanacak mı yani?” “O zaman aklı tamamen başına gelecek ve takdire şayan bir vatandaş olacak.”
  • "Birer hayaletten ibaretiz," dedi, ve hayaletlerin hayaletlerinden; arzularımız kara bulutlar, iradelerimiz hortuma kapılmış otlar gibi. Günler geçiyor; bir tren, ışıkların gölgelerini nasıl taşırsa bizi de öyle sürüklüyor- öyle olsun. Gerçek ve mutlak olan tek bir şey var, geride kalan her şey ya önemsiz ya da hepten beyhude.
  • “İşte buradayım,” dedi bir kez daha, “ve şansımı kaybettim. Bir yıl içerisinde kapı bana tam üç kez sunuldu — huzura, hazza, rüyaların ötesinde bir güzelliğe, dünyada kimsenin bilemeyeceği bir zarafete açılan kapı... Ve ben bunu reddettim Redmond, artık Bitti..." “Nereden biliyorsun?” “Biliyorum işte. Biliyorum. Artık bu işlerle uğraşmak, doğru anlar geldiğinde beni böyle güçlü zapt eden vazifelerime odaklanmak zorundayım. Başarıyı tattığımı söylüyorsun — bayağı, ucuz, bıktırıcı, gıpta edilen bir şey bu. Ve bende var.” Elinde bir ceviz vardı. “Başarımın bu olduğunu düşün,” dedi ve cevizi eliyle parçalayıp göreyim diye avcunu açtı. “Sana bir şey söyleyeyim, Redmond. Bu yenilgi beni mahvediyor. İki aydır hatta neredeyse on haftadır, en zaruri ve acil olanlar dışında hiçbir vazifemi yerine getirmedim. Ruhum, yatıştıramadığım pişmanlıklarla dolu. Geceleri —tanınmamın daha az muhtemel olacağı saatlerde— dışarı çıkıyorum. Başıboş dolanıyorum. Evet. Merak ediyorum, insanlar bilselerdi ne düşünürlerdi? Kabinedeki bir bakan, en hayati kurumun başındaki sorumlu, başıboş, bir başına dolanıyor —kederleniyor— bazen neredeyse duyulacak şekilde ağıtlar yakıyor, hem de bir kapı, bir bahçe için!”
  • ... karanlıktaki bir adam en iyi zırha sahiptir.
  • “Yaşayan hiç kimse savaşın ne olduğunu bilmiyordu; bunca yeni icatla nasıl dehşetengiz olabileceğini kimse hayal edemiyordu. Sanırım herkes renkli üniformalar, hücum nidaları, şanlı zaferler, bayraklar ve bandolar bekliyordu — üstelik dünyanın yarısının, gıda ihtiyacını on binlerce kilometre uzaktan karşıladığı bir zamanda...”
  • “Sonra yıllarca harıl harıl çalıştım ve kapıyı bir kez dahi görmedim. Bana daha yeni döndü. Dönmesiyle beraber, sanki dünyamın üzeri mat bir tabakayla kaplandı. O kapıyı bir daha asla görmeyeceğim düşüncesi fazla kederli, acı gelmeye başladı. Belki de fazla çalışmaktan mustariptim — belki de bu herkesin bahsettiği kırk yaş kriziydi. Bilemiyorum. Ama işlerin çaba harcamayı kolaylaştıran canlılığı kesinlikle söndü, hem de böyle bir zamanda —bunca yeni siyasi gelişme varken— çalışmam bu kadar elzemken. Tuhaf, değil mi? Ama yaşamı fazla meşakkatli, mükâfatlarını ise yanlarına yaklaştıkça fazla bayağı bulmaya başlıyorum. Kısa süre önce bahçeyi fazlasıyla istemeye başladım. Evet — ve onu üç kez gördüm.” “Bahçeyi?” “Hayır — kapıyı! Ama içeri girmedim!” Masanın üzerinden eğilerek bana yaklaştı; sesinde feci bir keder vardı. “Üç şansım oldu — üç! O kapı bana kendini bir kez daha sunarsa, yemin ederim gireceğim ve bu tozlu, sıcak dünyayı, bu beyhude temaşayı, bu meşakkatli abeslikleri terk edeceğim. Gideceğim, bir daha asla geri dönmeyeceğim. Bu sefer orada kalacağım... Böyle yemin ettim ama zamanı gelince — gitmedim.
  • Hayat bu savaştan, bu kıyımdan ve sıkıntıdan ibaretse, neden hazza ve güzelliğe özlem duyuyoruz? Sığınacak, huzur bulacak yer yoksa, huzurlu yerleri düşlemek bile budalalıksa ve bir tuzaksa, neden böyle düşlerimiz var?
  • Bu egoist nanemollalardan birinin tek gerçek arkadaşı, itimat ettiği kişi olmak, şahsen benim tahammül sınırlarımın ötesinde.
  • “...Hayat bu savaştan, bu kıyımdan ve sıkıntıdan ibaretse, neden hazza ve güzelliğe önem duyuyoruz? Sığınacak, huzur bulacak yer yoksa, huzurlu yerleri düşlemek bile budalalıksa ve bir tuzaksa, neden böyle düşlerimiz var? Hiç şüphe yok ki bizi bu noktaya getiren bayağı arzularımız, bozuk niyetlerimiz değildi; bizi sevgi soyutlamıştı. Sevgi onun gözlerine girip, güzelliğine bürünüp hayatımdaki her şeyden daha ihtişamlı bir şekilde, hatta hayatın kendisi suretinde bana gelmiş, beni uzakları çağırmıştı. Tüm sesleri susturmuş, tüm sorunları cevaplamış, sonra da ona gelmiştim. Ama birdenbire, savaş ve ölüm dışında hiçbir şey kalmamıştı.”

Körler Ülkesi ve Diğer Karanlık Öyküler İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Wells ile ilk tanışmam Zaman Makinesi kitabı ile olmuştu. O kitabı çok sevince bilim kurgu klasiklerinden Dr. Moreau'nun Adası kitabını da okumuştum. İki eserini de çok beğenmiştim ve sonra bu kitabını gördüğüm de ''Karanlık Kitap'' serisinde yer almasına baya şaşırmıştım. Yani 2 kitabı ile en azından yazım tarzına aşinayım diye düşündüğüm için korku türünde eser mi vermiş , onu da okuyalım bakalım diyerek aldım elime. Kitabımız içinde çeşitli uzunluklarda öyküler barındırıyor. Korku? Hayır. Karanlık ve Gotik hava? Evet. Aslında öykülerdeki konular aşırı orijinal fikirler falan değildi. Ama yine de yazıldığı dönem de göz önüne alınarak bir çok fikre öncülük ettiği söylenebilir. İnsanlar bazen orijinal fikre varana kadar o kadar çok varyasyona maruz kalıyor ki orijinal fikir artık sıkıcı ve sıradan gelmeye başlıyor. Neyse konuya dönecek olursak kitaptan korku/gerginlik , şaşırtmaca ve hayret falan beklemeyin. Güzel yazılmış karanlık ve kasvetli öykülerimiz var. Güzel yazıldıkları için akıp gidiyor , okutuyor kendini. Kitaba da adını veren Körler Ülkesi öyküsü ile Saramago'nun Körlük kitabını karşılaştıranlar olmuş. Bence konseptleri aynı olsa dahi birbirlerinden çok farklı mesajları vardı. Üstelik koca bir kitap ile bir hikayeyi karşılaştırmak haksızlık olur. İkisinin de lezzeti apayrıydı bence. Kitapta en sevdiğim hikaye Duvardaki Kapı ile birlikte Körler Ülkesi öyküleri oldu. Sonuç olarak kitabın atmosferini sevdim. Wells okumaya da devam edeceğim. Okuyacağınız ilk Wells kitabı bu mu olmalı ? Bilemedim bence Zaman Makinesi daha iyi bir tercih olur. O kitabı severseniz bu kitap ile devam edebilirsiniz.. (Duygu S.)

“Zaman Makinesi” romanıyla tanıdım Herbert George Wells’i. Kesinlikle çağının ötesinde bir anlatıma ve derin hayal gücüne sahip bir yazar. 1800’lerde doğmuş ve yaşamış birisinin böylesi bir hayal gücü ile bilimi uygun bir kıvamda karıştırmayı başarması büyük bir ustalık, tutku ve deneyim gerektirir. Yazar bunu edebiyata yansıtmayı başarabilmiş. Bu eseri ise okunmaya değer fantastik 15 öyküden oluşuyor. Hemen her hikayenin sonunda okuru ne yapıp edip düşündürmeyi başarıyor. Birkaç öyküsü dışında genel olarak beğendim. Özellikle beni en çok düşündüren ve okurken keyif veren “Çalıntı Beden” , “Merhum Bay Elvesham’ın Hikayesi” , “Bir Kıyamet Rüyası” ve kitaba da ismini veren “Körler Ülkesi” oldu. Bilim kurgu okumayı seviyorsanız kesinlikle H.G. Wells’ i de okumanızı tavsiye ederim. Zira kendisi “Bilim kurgunun Shakespeare’i” olarak anılıyormuş :) (Gökçe)

Körler Ülkesi ve Diğer Karanlık Öyküler: Gotik ve bilim kurgu türlerini karışırsa ne olur? Biraz karmaşık ve içinden çıkılmaz olur. Birbirine zıt şeyleri karıştırırsanız ortaya çıkan karışımın tadı hiç iyi olmaz. İthaki yayınlarının karanlık kitap serisine, çok sevdiğim bir yazarla başladım. H. G. Wells, bilim kurgunun babası, yazdığı eserlerle bilim kurgu türünü edebiyat dünyasına kazandıran muazzam bir yazar. Ancak bu öykülerinde yazarın o bildiğim bilim kurgu tadını bulamadım. Kitabın adı, Körler Ülkesi ve Diğer Karanlık Öyküler olarak geçiyor. Körler Ülkesi, bilim kurgu ve gotik türüne çok uzak kalmakla birlikte bir toplumsal eleştiri öyküsü. Körlerin olduğu ve göz organının bilinmediği bir topluma düşen gözleri gören birinin macerasına tanıklık ediyoruz. Onun yerinde olsaydınız ne yapardınız? Görmelerini mi sağlar, yoksa görmeyenleri yönetmek mi isterdiniz? ;) Karanlık öyküler ise gotik ve doğaüstü olayların bilimsel bir açıklamayla birleşerek meydana gelmesinden uğraşıyor. Kısaca yazar bu hikayelerde her şeyin bilim ile açıklanabileceğini belirtmek istemiş. Yazarı sevdiğim için bu seriye onla başladım, lakin belirttiğim gibi diğer kitaplarının yanında beklentimin altında kaldı. (İsmail Kulaç)

Körler Ülkesi ve Diğer Karanlık Öyküler PDF indirme linki var mı?

H. G. Wells - Körler Ülkesi ve Diğer Karanlık Öyküler kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Körler Ülkesi ve Diğer Karanlık Öyküler PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı H. G. Wells Kimdir?

Herbert George Wells ya da daha çok tanındığı adla H. G. Wells (21 Eylül 1866 - 13 Ağustos 1946), Dünyalar Savaşı, Görünmez Adam, Dr. Moreau'nun Adası ve Zaman Makinesi adlı bilimkurgu romanlarıyla tanınan ama neredeyse edebiyatın her dalında birçok eser vermiş olan İngiliz yazardır. Sosyalist olduğunu açıkça söyleyen H.G. Wells'in çoğu eserinde önemli ölçüde siyasi ve sosyal yorumlar bulunmaktadır. Jules Verne gibi gelecekteki teknolojik gelişmeleri anlattığı kitaplarıyla bilimkurgu dalının öncülerinden hatta yaratıcılarından sayılmaktadır.

Wells'in bilimkurgu romanlarında teknolojinin gözlemlenmesinin getireceği olanaklar bir yana bırakılır. Wells'te spekülasyon bir edebiyat biçimine dönüşür ve teknolojinin değil de onun toplumsal temellerinin araştırılmasına dönük bir boyut kazanır.

Wells'in ilham kaynağı Jules Verne olmuştur, ama Verne'in Aya Seyahat'i (De la Terre a la Lune) ile Wells'in Aydaki İlk İnsanlar (The First Men in the Moon) romanını karşılaştıracak olursak, kolaylıkla görebileceğimiz gibi Wells; Verne'in teknolojiye verdiği önemi paylaşır, ama Verne'in romanında 'Nasıl ve hangi teknolojik olanaklar?' sorusu ortaya atılırken, Wells'te Ay yolculuğunun teknik sorunu baştan savma bir biçimde geçiştirilir. Çünkü Wells'in derdi, teknolojik olanakların gelecekteki muhtemel ürünlerini tahmin etmek değil, Ay'daki toplumsal hayatın bizzat kendisi üzerine, tıpkı bir zamanlar Thomas More'un 'Ütopya Adası' örneğinde olduğu gibi, model düşünceler geliştirmektir.

Wells sadece bilimkurgu içindeki ütopya karşıtı düşüncelerin savunucusu olarak bu türe damgasını vurmakla kalmaz, toplumun şiddet ve zor yoluyla, gereğinden hızlı bir süreç içinde sosyalist bir topluma dönüştürülmesinin sakıncalarına olduğu kadar, sınıf karşıtlıklarının da iyice sivrileceğine karşı da uyarır bizi.

...

H. G. Wells Kitapları - Eserleri

  • Zaman Makinesi
  • Doktor Moreau’nun Adası
  • Görünmez Adam
  • Dünyalar Savaşı
  • Körler Ülkesi
  • Tanrıların Tohumu
  • Efendi Uyanıyor
  • Ağrı Dağı Yolcusu Kalmasın
  • Duvardaki Kapı
  • Körler Ülkesi ve Diğer Karanlık Öyküler
  • Ay'daki İlk İnsanlar
  • Gölgeler İçinde Rusya
  • Gelecek Günlerin Hikayesi
  • Tüm Savaşları Bitirecek Savaş
  • Geçmiş Günlerin Hikayesi
  • Kronik Argonautlar - Karıncalar İmparatorluğu
  • Kipps
  • Ay Işığı Masalları
  • Kızıl Oda ve Diğer Öyküler
  • İnsan Hakları
  • Uzay ve Zaman Hikayeleri
  • Kısa Dünya Tarihi
  • Açık Komplo
  • The Magic Shop
  • Tanrı İnsanlar
  • Ana Hatlarıyla Dünya Tarihi - 1
  • Hayalet Bataklıkları
  • Görünmez Kral Tanrı
  • Kuyrukluyıldız Günleri
  • Çağdaş Bir Ütopya
  • Geleceğin Keşfi
  • On İki Hikâye ve Bir Rüya
  • The Crystal Egg and Other Stories
  • Ann Veronica
  • In the Abyss
  • Seçilmiş əsərləri
  • The Land Ironclads
  • The World Set Free
  • A Slip under the Microscope
  • The History of Mr Polly
  • The Crystal Egg & Other Stories
  • Thirty Strange Stories
  • The Wheels of Chance

H. G. Wells Alıntıları - Sözleri

  • “Şans eseriydi işte.” diye araya girdi. İnsanın hayatındaki diğer her şey gibi. (Doktor Moreau’nun Adası)
  • Huzursuzluğun getirdiği ızdırap içindeydim . (Zaman Makinesi)
  • İnsanlar artık özgür değiller. Özgür olamadıkları gibi, daha büyük ya da daha iyi de değiller. Keşke hepsi bu kadar olsa. Bu şehir bir hapishane. Bütün şehirler gibi. Anahtar servet sahiplerinin elinde. Sayısız insan, beşikten mezara kadar sadece çalışıyor. Bu doğru mu? Hep böyle mi olacak bu? (Efendi Uyanıyor)
  • Zamanla öğretmenler bile gereksiz hale geldiler. Elektrikli aletlerin olmadığı bir dünyada yaşamak ilkellik olarak görülmeye başlandı. Kırsalda yaşamak çağın rafine değer yargılarına göre sefaletten farksızdı. (Efendi Uyanıyor)
  • O, kaçınılmaz olarak ortaya çıkmıştır ve kendini kafa karıştırıcı fikirlerden uzaklaştırmaya devam edecektir. O, bir koh-i noor'a dönüşür; o bir Işık Dağı'dır, büyüyen ve giderek yoğunlaşan. O, her yere yayılan ve her şeyi içine alan bir berraklık, parlaklık ve arılıktır. Onun kesilecek bir kafası ya da zarar verilecek bir bedeni yoktur. O, tüm engelleri aşar; her türlü sınırlamaya karşı koyar. O her şeyi, kendisine uymaya zorlar. Hava ne denli bulutlu ve sisli, ne denli kapalı ve puslu olursa olsun, o şafak sökerken gelir. Denize indirilen gemilerde sabah olurken, o gelir. O, görünmez kral Tanrı'dır. (Görünmez Kral Tanrı)
  • "Kör de ne?" diye sordu kör adam omzunun üstünden fütursuzca. " (Körler Ülkesi)
  • "Başkaları neyse de ondan böyle bir şey beklemezdim." (Duvardaki Kapı)
  • Ama bir yol bulmak hiçbir zaman o yolun ustası olmak değildir. (Ay'daki İlk İnsanlar)
  • " Körler Ülkesi'nde Tek Gözlü Adam Kral Olur. " (Ay Işığı Masalları)
  • Sosyalist olma, dünyaya başkaldırma ve sonsuza kadar bir daha misafirliğe gitmeme gibi çılgın planlarını tekrar düşününce cesaretini kaybetmişti. (Kipps)
  • “Good heavens!” he exclaimed; “What little things we are! What daring little devils! Down there, miles and miles of water—all water, and all this empty water about us and this sky. Gulfs!” He threw his hands out, and as he did so, a little white streak swept noiselessly up the sky, travelled more slowly, stopped, became a motionless dot, as though a new star had fallen up into the sky. Then it went sliding back again and lost itself amidst the reflections of the stars and the white haze of the sea’s phosphorescence. (In the Abyss)
  • Ari kavimleri Batıya doğru iki dalga halinde ilerlediler. Fransa’ya, Britanya’ya ve Ispanya’ya girdiler. Büyük Britanya’ya demiri getirmiş olup, Breton (Brythonic) Keltler adiyle anılırlar. Galli’ler dillerini işte bu Keltlerden almışlardır. Aynı ırktan Keltler, Ispanya'ya girdiler.Sadece oradaki Heliolitik Bask’larla değil, deniz kıyılarındaki Samî asıllı Fenike’li sömürgeleriyle de temasa girdiler. Latin Ariler İtalya'ya, Sanskrit dili konuşan Ari kabileler de, Milâttan önce 1000 yılından çok önceleri batı geçitlerini aşarak kuzey Hindistan’a girmişler. (Kısa Dünya Tarihi)
  • İnsan kusurlu bir hayvandır. (Açık Komplo)
  • Yahudilerin sebt günü geleneği pek çok Hristiyan tarikatının önemli geleneğidir. ama isa sebt gününü yıkmış sebt'in insan için olduğunu insanın sebt günü için olmadığını söylemiştir. (Ana Hatlarıyla Dünya Tarihi - 1)
  • "Bu səhləblər həmişə nə qədər maraqlıdırsa, - bir dəfə dedi, - bir o qədər də ehtimal və gözlənilməzliklər mümkündür. Darvin onların mayalanmasını öyrənmiş və sübut etmişdir ki, səhləbin adi çiçəyinin quruluşu həşəratların tozcuğu bitkidən bitkiyə daşımasına uyğun şəkildədir. Amma səhləblərin çoxlu məşhur növləri mövcuddur ki, bu cür mayalana bilmir. Məsələn, kipripedilərdən bəziləri - onlardan tozcuq daşıya bilən heç bir həşərat məlum deyil. Bəzi səhləblərdə isə, ümumiyyətlə, heç vaxt toxum tapa bilməyiblər." (Seçilmiş əsərləri)
  • “ ...prensip olarak, yalnız olmak ve rahatsız edilmemek istiyorum. ” (Görünmez Adam)
  • Kader insanların küçük planlarını altüst eder. (Ay'daki İlk İnsanlar)
  • “Ben seninim ve sen de benimsin. Bundan daha önemli ne olabilir ki?” (Tanrıların Tohumu)
  • Dünya büyüyor ama insanlar küçülüyor.Yine de aklımız ve duygularımız var.Sadece içgüdüleriyle hareket eden varlıklar değiliz ama gücümüzün bir sınırı var.Bir gün hepimiz ölüyoruz.Ölüyoruz,doğuyoruz,yaşamaya devam ediyoruz,zaman geçiyor... (Gelecek Günlerin Hikayesi)
  • Bizler yarı ölü sayılırız bir yerde. (Efendi Uyanıyor)