Kulağımız Kirişte - Rıfat Ilgaz Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Kulağımız Kirişte kimin eseri? Kulağımız Kirişte kitabının yazarı kimdir? Kulağımız Kirişte konusu ve anafikri nedir? Kulağımız Kirişte kitabı ne anlatıyor? Kulağımız Kirişte kitabının yazarı Rıfat Ilgaz kimdir? İşte Kulağımız Kirişte kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
Kitap Künyesi
Yazar: Rıfat Ilgaz
Yayın Evi: Çınar Yayınları
İSBN: 9789753480237
Sayfa Sayısı: 80
Kulağımız Kirişte Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
"Çağın gerçekleri, sorunları içinde tarihsel görevinin bilincine varması gereken bir şairin eylemi söz konusudur bugün.
Her yeni çağ aşağıdan yukarıya doğru itilerle oluşup gelişirken, toplumla içli dışlı olması gereken şair de gerçekçiliğin yeni biçimlerini yaratmaya itilmektedir. Sair toplumu değiştirme, oluşturma çabası içinde kendisini de değiştirip oluşturacaktır. Bu gerçeği Brecht'le birlikte yineleyebiliriz:
'Her yeni çağ gerçekçiliğin yeni biçimini ortaya koymak zorundadır.' Şairin amacı, bu gerçekleri öğrenmekle bitmiyor. Bunları yapıtına bilgi olarak koymak, şairi sanat dışı gereksiz çabalara götürür. O, bu gerçekleri içeriğine uygun bir biçim içinde yansıtmak zorundadır. Şair, coşku ve hayranlık yaratan kişidir. Bu coşku ve hayranlık, benzer koşullar içinde yaşayanlar arasında mümkündür. Bir şiirin etkileyici ödevi, bu koşulların içindekilerle yüz yüze geldi mi başlar. Bu bakımdan şair yan tutan kişi sayılır.
Kulağımız Kirişte Alıntıları - Sözleri
- Bu kara yazıyı alnından silip Kendi özyazını, kendin yazmalı!
- ... Şimdi bir temmuz güneşidir özlediği, Temmuz güneşinde alev alev bir sarı, Bir sarı ki uzak adalardan kaçırılma, Serçelerle dal uçlarında cıvıldaşan Böylesine bir sarıdır özlemini çektiği...
- Çocuklarımız neleri sevmiyorlar ki… Uçurtmayı seviyorlar sözgelişi, Bir havalandı mı uçurtmaları Daha da güzelleşiyorlar. Maviliklerde gözleri Özgürlüğü yaşıyorlar Uçurtmalarla birlikte. Koparıp da iplerini hele Bir kurtuldular mı ellerinden, Öylesine seviniyorlar ki, Gidiş o gidiş, bile bile… Kızalım mı umursamayışlarına? Kendi yaşamlarını izliyorlar boşlukta. Onlar da birer uçurtma değil mi? Bizim de ne süslü uçurtmalarımız vardı, Alıp başlarını gitmediler mi? Gözümüzden bile esirgedik Hangi birinin ipi kaldı elimizde?
- Yaşayıp gidiyorum, sizin anlayacağınız!
- Ne var ki dertlerimiz tasalarımız artıyor Yaş ilerledikçe
- Nasıl mı yaşıyorum? Bu da mı sorun! Yaşıyorum ya siz ona bakın! Gençken bir şiirimde, "İş doğmakta değil!" demiştim, "Gelmişken yaşamakta!"
- Değerini biçen biçmiş Kız evlatsın, eğeceksin boynunu Şerbetini içen içmiş Davul zurna gideceksin yabana! Gelin değil yoz tarlada ırgatsın, Kadın değil, ana değil, kul, köle. Kargacaklım, Aybasanlım, Malyaslım, Babandan mı miras sana bu çile?
- Bir görevin vardı öğretmenim, Kim unutturdu sana? Öğütler verirdin kaşların çatık Hiçbiri işlemedi mi onların yüreğine? Söyle öğütler mi, öğretmenim, Yoksa kurşunlar mı etkili?
- Övgülere direneceksin, Seni göklere çıkaran övgülere! Ayaklarının biri kesildi mi yerden İşte asıl o zaman, Sedef-i şerefini terkettin demektir!
- Savaşlar, soykırımlar gördük, İskenderler, Sezarlar, Ne atlar kaldı onlardan, ne meydanlar...
- Kim bıçakla kazır gibi Kazımış içinden acımayı Kim silmiş sevgiyi yüreğinden O değilse bir başkası... Bir gözünü kısıp da hani Nişan alır gibi bakan çocuk Dalına basınca gözüpek Kayalar gibi acımasız.
- Nasıl mı yaşıyorum Bu da mı sorun. Yaşıyorum ya siz ona bakın... İş doğmakta değil Gelmişken yaşamakta. Dekart gibi düşünüp Dekart gibi konuşursam eğer: "Yaşıyorum..." Eee şu halde? Canım anlayıverin gerisini, Hiç kuşkunuz olmasın ki, "Varım!"
- Biz uygarız haaa!.. Biz, diyorsam… Yanlış anlaşılmasın, Bir Türk olarak söylemiyorum Türklük adına değil, konuşmam… Hem ne haddime, Bu işin tapusunu taşıyanlar var cebinde. Aman yanlış anlaşılmasın, Biz, diyorsam… Dünyalılar adına konuşuyorum, Biraz da insan olaraktan, Biz diyorum, biz uygarız haaa!.. Kuşkuluyum durumumuzdan doğrusu, Uygarlıkta nerelerdeyiz, Kaç karış ilerde? Öyle ya bunca çaba Bir düzey tutturabilmek içindir, Bir amaca ulaşmak için olsa olsa. Soruyorum, nereye vardık, Arpa boyu yol alabildik mi? Hangi düzeydeyiz uygarlıkta? Hele bir göz atalım özgeçmişimize Neler yapmışız bu uğurda, Neler başarmışız insan olarak? Taş dönemi, kazma, balta Tunç dönemi, demir dönemi, Kılınç kalkan, top tüfek… Daha da önemlisi Uzayda perendeler ata ata Füzeler çağına girmek… Bütün bunlara izninizle Vurduk mu yaldızını sanatın, Uygarlığın görevi tamam! Tüm bu çabalar, sözümona, İnsan olmamız içindir, Uygarlık bi yana!.. Ne denli kalın kafalı, Ne denli dar görüşlüymüşüz ki Öğrenelim diye insanı iyice Kıymışız binlercesine acımadan. Yetmiyormuş gibi, Tüm ezilmişlere yıkmışız Bu kırımların suçunu bir de… Ne insanmışız, değil mi? Tüh be!
- Yaşayıp gidiyoruz bir arada Meşe, çam, köknar, kayın... Bırakın kirli kentlerinizi, Biraz da aramızda yaşayın! Varsın derinde olsun köklerimiz Yükselmek için yarış bizde. Görülmüş mü ağacın ağaca kıydığı, Sevgiyle yaşamak barış bizde! Mutluyuz birlikte yaşamaktan Meşe, çam, köknar, kayın... Sarılın toprağınıza bir çınar gibi Bize de kendinize de kıymayın. Ne demiş en büyük ozanımız Neden kulak vermiyorsunuz sesine Bir ağaç gibi hür yaşayın dememiş mi, Ve bir orman gibi kardeşçesine?
Kulağımız Kirişte İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Dal kırılır, yaprak dökülür Ölür mü acılara katlanmasını bilenler, Direnenler tüm kırımlara karşı... Ölmez sevgiden yana olanlar Defneler ölmez! Kulağımız Kirişte adlı şiir kitabından Rıfat ILGAZ (Hamza)
"Rifat lIgaz, 1940'larda toplumsal gerçekçi akımı seçmiş bir ozan. Şiirlerinde, 'hüzünlü bir gülümseme' ışıldar baştan beri. 'Alişim' (1944) şiirinde kolu kopan işçiye: Kızlar da emektar sazın gibi çifte kol ister saracak' derken, ne acıma vardır, ne ağıt. Yalnız o hüzünlü gülümseme. Bu gülümseme 'Kulağınız Kirişte'de sürüyor. Usul bir yaşam inadını da sürdürüyor bu kitaptaki şiirlerinde Rifat Ilgaz. Yaşamayı 'mısra misra sevmiş'. 'Ne varsa kaybettiğim bütün bulduğum şiirde' demiş bir ozanın kazancını hesaplıyor: 'Geride kalanlara ne bırakacağın, / .) /Olsan olsa / Karadeniz'den payıma düşen.. / Beş on leylek yer gokyüzünden' (Bilmeyecekler) Bütün varı yoğu gökyüzünden caymayan şair; 'Yedi Canlı Olmak' şiirinde: "Yaşamak için geceli gündüzlü / Dileniyorum üstelik!' diyor." (SENNUR SEZER – Gösteri, Eylül 1983) (red john)
Kitabın Yazarı Rıfat Ilgaz Kimdir?
1911 yılında Kastamonu’nun Cide ilçesinde doğdu.7 Temmuz 1993 tarihinde öldü.Rıfat Ilgaz 1940’ların toplumcu-gerçekçi şairlerindendir. 1911 yılında Cide’de doğdu. Şiir yazmaya ortaokul öğrencilik yıllarında başladı. İlk şiiri 27 Temmuz 1927 ‘de, günlük Nazikter gazetesinde yayınlandı. Ayrıca; Açıkgöz(Kastamonu), Güzel İnebolu ve Güzel Tosya gazetelerinde şiirleri ve yazıları yayınlanmaya başladı. Lise yıllarında babasının ölümü sebebiyle buradan ayrıldı. Yatılı olarak Kastamonu Muallim Mektebi’nde öğrenim gördü. 1930 yılında mezun oldu.
Altı yıl süreyle Gerede, Akçakoca, Hendek ile Düzce arasında Gümüşova’da ilkokul öğretmenliği yaptı. Ankara Gazi Eğitim Enstitüsünü 1938 ‘de bitirdi ve Adapazarı Ortaokulu Türkçe Öğretmenliğine atandı. 1939’da İstanbul Karagümrük Ortaokulu’nda Türkçe Öğretmenliğine başlayan Ilgaz’ın, yazı ve şiirleri dergilerde yayınlanmaya başladı. 1940 ‘da Çığır, Oluş, Ulus, Güneş, Yücel, Varlık, Hamle ve Yeni İnsanlık dergilerinde şiirleri çıktı ve aynı yıl Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü’ne girdi. Ömer Faruk Toprak ile 9 Eylül 1942’de Yürüyüş Dergisi’ni çıkardılar. Bu dergide Orhan Kemal, Sait Faik, Cahit Irgat, A.Kadir, Nazım Hikmet (İbrahim Sabri) ile birlikte çalıştılar. 1943’te ilk kitabı "Yarenlik"i yayınladı. Şiirleri olağanüstü bir ilgi gördü. Ocak 1944’de "Sınıf" adlı şiir kitabı çıktı. Sıkıyönetim kararı ile toplatıldı. 1945’te Gün Dergisi çıktı. Bu dergide yazıları yayınlandı. Aziz Nesin’in Cumartesi Dergisine ortak oldu. Seçici kurulda çalıştı. 1946’da Esat Adil, Sabahattin Ali ve Aziz Nesin ile birlikte Gerçek Gazetesini çıkardılar. 1946 Ekim ayında Yığın Dergisi’ni Esat Adil ve Adil Yağcı ile birlikte çıkardılar. Öğretmenliğe yeniden döndükten sonra Boğazlayan-Yozgat’a tayini çıktı. Hastalığı nedeniyle Validebağ Sanatoryumunda yattı. Şubat 1947’de Sabahattin Ali, Aziz Nesin ve Mim Uykusuz’un çıkardığı Marko Paşa kadrosuna girdi. Sık sık kapatılan bu derginin daha sonraları sorumlu müdürlüğünü üstlendi. Malum Paşa, Merhum Paşa, Hür Marko Paşa gibi dergilerin adı sık sık değişiyordu. 1950’li yıllarda Ilgaz, gazetecilik yapmaya başladı. Sakıncalı olduğundan gazeteler ve dergiler imzalarına pek yer vermediler.
1952-1960’da Tan Gazetesi’nde dizgici-musahhih ve röportaj yazarı olarak çalıştı. Turhan ve İlhan Selçuk’un çıkardığı Dolmuş Dergisi’ne "Stepne" takma adıyla yazılar yazdı. Hababam Sınıfı, Pijamalar(Bizim Koğuş), Don Kişot İstanbul’da bu dergide dizi olarak yayınlandı. Hababam Sınıfı’nı da isminin sakıncalı olması nedeniyle "Stepne" (Yedek Lastik) takma adıyla yazdı. Ocak 1953’te Devam adlı şiir kitabını çıkardı ve bu kitap da toplatıldı. Rıfat Ilgaz Demokrat İzmir, Akbaba, Vatan, Yeni Gün, Yeni Ulus gibi yayın organlarında ve kimi edebiyat dergilerinde yazı yazdı. Sınıf Yayınları’nı kurdu ve kendi kitaplarını yayınlayabildi. 1970’te Basın Şeref Kartı’nı aldı. 1974’te emekli oldu. Doğum yeri olan Cide’ye yerleşti. 12 Eylül 1980 döneminde gözaltına alındı. 70 yaşında gerekçesiz sorguya çekildi ve gözaltında kaldı. Tutukluluğu sona erince İstanbul’da oğlu Aydın Ilgaz ile birlikte ölümüne kadar yaşadı. Bu olaylar "Kırk Yıl Önce Kırk Yıl Sonra" adlı kitabında anlatılır. Onu hepimiz Hababam Sınıfı’nın yazarı olarak bildik. Altmış kitabı olmasına rağmen onun şairliğini, romancılığını ve öykü yazarlığını unutmamamız gerekir. Rıfat Ilgaz 7 Temmuz 1993 günü öldü.
Rıfat Ilgaz Kitapları - Eserleri
- Karartma Geceleri
- Halime Kaptan
- Hababam Sınıfı
- Sarı Yazma
- Hababam Sınıfı Uyanıyor
- Apartıman Çocukları
- Şeker Kutusu
- Nerde O Eski Usturalar
- Meşrutiyet Kıraathanesi
- Hababam Sınıfı Sınıfta Kaldı
- Pijamalılar
- Hababam Sınıfı İcraatın İçinde
- Garibin Horozu
- Hababam Sınıfı Baskında
- Karadeniz'in Kıyıcığında
- Don Kişot İstanbul'da
- Yıldız Karayel
- Bacaksız Okulda
- Sınıf
- Bacaksız Paralı Atlet
- Bacaksız Kamyon Sürücüsü
- Bütün Şiirleri 1927-1991
- Dördüncü Bölük
- Yokuş Yukarı
- Kırk Yıl Önce Kırk Yıl Sonra
- Bacaksız Tatil Köyünde
- Sosyal Kadınlar Partisi
- Bacaksız Sigara Kaçakçısı
- Kumdan Betona
- Yaşadıkça
- Hoca Nasrettin ve Çömezleri
- Çalış Osman Çiftlik Senin
- Radarın Anahtarı
- Öksüz Civciv
- Yarenlik
- Rüşvetin Alamancası
- Nerede Kalmıştık
- Cankurtaran Yılmaz
- Devam - Şiirler 1953
- Cart Curt
- Rıfat Ilgaz - Seçme Şiirler
- Satılmışlar
- Ocak Katırı Alagöz
- Soluk Soluğa/ Karakılçık/ Uzak Değil
- Kulağımız Kirişte
- Güvercinim Uyur mu
- Üsküdar’da Sabah Oldu
- Küçükçekmece Okyanusu
- Haydi Yolunuz Açık Olsun
- Uzak Değil
- Durmak Yok
- Bunadı Bu Adam
- Fedailer Mangası
- Krallar ve Kurallar
- Şevket Ustanın Kedisi
- Çocuk Bahçesi
- Altın Ekicisi
- Bütün Şiirleri 1937-1983
- Çok Küçüğüm Daha Ben
- Kesmeli Bunları
Rıfat Ilgaz Alıntıları - Sözleri
- Bizim memlekette zeytin o kadar boldur ki... Ama arayınca tanesini bulamazsınız! Yağını dostlarımıza satarlar, çekirdeğini de bize yuttururlar. (Sosyal Kadınlar Partisi)
- Topladığımız gönül çiçekleri Kucağımızda sararıp solar Utanır da veremeyiz Sunamayız dilimiz dolaşır Oysa neler düşlemişizdir geceden. (Ocak Katırı Alagöz)
- "Bakın şu miskinlere, Hababam Sınıfı değil, Hababam Taburu be !" (Hababam Sınıfı)
- Sait ne zaman Haluk’la ikimizi bir arada görse süzerdi onu: "İşte benim ustam!" derdi. "Bana gazeteciliği öğreten ilk adam!" (Yokuş Yukarı)
- Annem kahve! Emrini alinca, hemen sürerdi cezve yi kahve gelince bos zamanlarinda sardığı sigaralardan birini çıkarır hanım ateş.. Emrini verirdi. Ben kibriti kapıp koşarsam beni terslerdi. Annem karşısında süzüm süzüldukce keyiften bayilirdi. Zevk sahibiydi babam Sandalcı Hamit. (Nerde O Eski Usturalar)
- Ben ölmedim Beni öldürmediler de Yaşıyorum yaşıyorum işte At kıçında sinek gibi Tööbe töbe (Uzak Değil)
- Neyimize gerek bizim siyaset.! (Haydi Yolunuz Açık Olsun)
- Doğru! Dünyanın parası var İsviçre'de. Bizimkilerin paraları bile orda! (Hababam Sınıfı Baskında)
- "...Ben bugüne kadar tavuk bile kesmedim. Hep bizim büyük hanım keser tavukları." "Tavuğu kadına mı kestiriyorsun?" "Kime kestireyim ya?" "Yenmez kadının kestiği tavuk." "Pişirdiği pilav yenir de kestiği tavuk mu yenmez,haaa?" "Asla yenmez." "Ben yedim oldu Muhzır Efendi. Sana buyur edersem yeme!" (Hoca Nasrettin ve Çömezleri)
- Ben kaçıyorum anladın mı, resmen kaçıyorum insanlardan. (Şeker Kutusu)
- Poker denilen oyun da particilik gibi… Cebin dolu oldu mu, salla sallayabildiğin kadar. Bu oyunun aslı esası palavra! (Şeker Kutusu)
- Gel, değmeden birbirine ellerimiz, sen günlük işlerinden konuş, ben sana masallar anlatayım gelecek günlere dair. (Yarenlik)
- "-Sanat gösterisi yapmıyormuşuz da biz ne yapıyormuşuz? -Gövde gösterisi..." (Dördüncü Bölük)
- Açlık ,ekmeğin katığıydı … (Karadeniz'in Kıyıcığında)
- Ne demiş en büyük ozanımız Neden kulak vermiyorsunuz sesine Bir ağaç gibi hür yaşayın dememiş mi, Ve bir orman gibi kardeşçesine? (Rıfat Ilgaz - Seçme Şiirler)
- "Okuyamadığım kitaplardan kitaplıklar düzdüm." (Sosyal Kadınlar Partisi)
- ...Aynı bunalımlı günleri birlikte yaşadığımız halde adımı ancak kaşıntılı günlerinde anımsayan dostlara inat! (Yokuş Yukarı)
- ..Yağlı güreşteki dinç güreşçilere benziyordu balık.Ele,avuca sığmıyordu... (Küçükçekmece Okyanusu)
- Allah, bir kapıyı kaparsa bir kapıyı açar. (Apartıman Çocukları)
- ... değişen hiçbir şey yoktu eğitim, öğretim alanında. Her şey olduğu gibi, bütün düzensizliğiyle sürüp gidiyordu. (Hababam Sınıfı Baskında)