Kurtuluş Savaşında Sarıklı Mücahidler - Kadir Mısıroğlu Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Kurtuluş Savaşında Sarıklı Mücahidler kimin eseri? Kurtuluş Savaşında Sarıklı Mücahidler kitabının yazarı kimdir? Kurtuluş Savaşında Sarıklı Mücahidler konusu ve anafikri nedir? Kurtuluş Savaşında Sarıklı Mücahidler kitabı ne anlatıyor? Kurtuluş Savaşında Sarıklı Mücahidler PDF indirme linki var mı? Kurtuluş Savaşında Sarıklı Mücahidler kitabının yazarı Kadir Mısıroğlu kimdir? İşte Kurtuluş Savaşında Sarıklı Mücahidler kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
Kitap Künyesi
Yazar: Kadir Mısıroğlu
Yayın Evi: Sebil Yayınevi
İSBN: 9789757480006
Sayfa Sayısı: 512
Kurtuluş Savaşında Sarıklı Mücahidler Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
* Bir Kehanet
* Talihsiz bir Padişah
Mitingler ve Kongreler
* İzmir Mitingi
* İstanbul Mitingi
* Erzurum Mitingi
* Balıkesir Mitingi
* Sivas Mitingi
Cepheler ve Bazı Sarıklı Mücahitler
* Aydın Cephesi ve Denizli Müftüsü Ahmed
* Hulusi Efendi
* Çal Müftüsü Ahmed İzzet Efendi
* Güney Cephesi
* Vezir Hoca
Bazı Şahadetler
Ankara'da Milli Meclisin Açılışından Zafere Kadar
Meclisin Açılışı
Zafer ve Sonrası
Arayış ve Tereddütler Devri
İnkılaplar Devri
Kurtuluş Savaşında Sarıklı Mücahidler Alıntıları - Sözleri
- 1933 senesinde basılıp ilkokulların beşinci sınıfında okutulan ‘Tarih’ kitabının 24.sahifesinde: ‘’MEHMED KOYDUĞU ESASLARIN TOPLU OLDUĞU KİTABA ‘KURAN’ DENİR.’’ 91.sahifesinde ise: MUHAMMED UZUN ZAMAN YAPTIĞI TEFEKKÜRATININ MAHSÜLÜ OLAN AYETLERİ LAZIM GÖRDÜKÇE HALKA ANLATIRDI.’’ gibi hezeyanlar mevcuttu. Lise tarih kitapları ise böyle hezeyanların adeta müteaffin bir çöplük mesabesindeydi.
- Bütün bu inkılaplara sırf şeklen de olsa Batılıya benzemek maksadıyla yapılmış olduğuna şu şapka meselesine dair anekdot timsaldir. Mebus Yahya galip bey’in ‘şapkanın orta yerine Ayyıldız koyalım,diğer milletlerden farkımız olur’ teklifine karşı İsmet İnönü’nün ‘Canım biz bunları farkımız olmasın diye yapıyoruz. Sen ne teklif ediyorsun? Buna bir de 1930’larda teşebbüs safhasında kalmış olsa bile çocuklarımızın sünnet edilmelerini yasaklamak istenmesine ait faaliyetleri ekleyecek olursak deruni gayeyi daha sarih bir surette kavrayabilirsiniz.
- Kurtuluş Savaşı'nın gayesini halka anlatarak herkesi davaya ve kumandanlara inandırıp harekete geçirebilecek olanlar gerçekten, dini heyecana alemdarlık eden sarıklılardı. Fakat, bizi 1000 yıllık mefkuremizden uzaklaştırmak isteyenler, sarıklıların şahsında İslam'ı itibardan düşürmek için bu gerçeği tamamen tersine çevirmişlerdir
- Esasen maddi ölüme meydan okumadıkça manevi ölümden de kurtuluş imkânı yoktur. Bu yüzden milletlerin hayat-memat bâdirelerinde yegâne istinadgâhları, azim ve fedakârlıklarının kaynağı olan dindir.
- . Yakın tarihimizin gerçeklerini girift bir bilmece haline getiren, yalan ve tezvir kampanyasının resmî ve hususî âmilleri, dehşetli bir hüsranla karşılaşmak üzeredirler. Hakikaten elli yıldan beri devlet imkânlarının kullanılması suretiyle nisyan ve karanlığa boğdurulan gerçeklerin şafağı sökmek üzeredir. Bu keyfiyetin en aldatmaz delillerinden biri de bu nâçiz eserin gördüğü muazzam alâkadır. Gerçekten "Sultan Vahideddin", "Kurtuluş Savaşı" ve bu savaşın kazanılmasında "dinin rolü" etrafındaki hakikatleri çok eksik bir sûrette ifâde eden "Sarıklı Mücâhidler"in birinci tabi dört ay gibi çok kısa bir zamanda tamamen tükenmiştir. Ne yazık ki yayınevimizin mahdud mâli imkânlara sahip olması sebebiyle vâkî israrlı taleplere rağmen ikinci tab'ı bir çok ilâvelerle birlikte ancak şimdi yapılabilmektedir. Birinci tab'ından bu güne kadar geçen zaman zarfında ele geçen birçok yeni ve ehemmiyetli vesika bile bu eseri eksiksiz bir hale getirmeye kifâyet etmemiştir. Çünkü aradan oldukça uzun bir zaman geçtikten sonra yapılan bu tesbit ve araştırma birçok canlı şahidin, artık silinmeye yüz tutan zayıf izleri üzerinde yürünerek ortaya çıkarılmıştır.
- ... Bu telgraf Mustafa Kemal Paşa hakkındaki şüpheleri kuvvetlendirilmiş ve Sultan Vahdeddin'i asla tatmin etmemişti. Hatta Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde ikinci grup namı ile anılarak muhâfazakârlıkları ile temayüz etmiş bulunan muhalif meb'usların ısrar ve sıkıştırması üzerine Meclis adına Mustafa Kemal imzası ile bütün millete hitaben bir beyannâme dağıtılmıştı. O beyanname şudur: Anadolu'nun her köşesinden gelen vekillerinizin teşkil ettiği Büyük Millet Meclisi, olanı biteni dinleyip anladıktan sonra millete hakikat-i söylemeye lüzum gördü. İngilizler tarafından satın alınan ve milleti birbirine düşürmek maksadı güden bazı hainler sizi aldatmak için türlü yalanlar söylüyorlar. İzmir Vilâyeti'nin, Antalya'nın Adana'nın, Ayıntap ve Maraş ve Urfa havalisinin düşmanlar tarafından işgali üzerine silâhına sarılan milletdaş ve dindaşlarımızı yine sizi mahvettirmek için Padişah ve Halife'ye isyan sözünü ortaya atıyorlar. Millet Meclisi Halife ve Padişahımızı düşman tazyikinden kurtarmak, Anadolu'nun parça parça şunun bunun elinde kalmasına mani olmak, payitahtımızı yine Anavatana bağlamak için çalışıyor. Biz vekilleriniz, Cenâb-ı Hak ve Resul-i Ekrem namına yemin ederiz ki: Padişaha, Halifeye isyan sözü bir yalandan ibarettir ve bundan maksad vatanı müdafaa eden kuvvetleri, aldatılan Müslümanlar'ın elleri ile mahvetmek ve memleketi sahipsiz müdâfaasız bırakarak elde etmektir. Hind'in, Mısır'ın başına gelen halden mübarek vatanımızı kurtarmak için İngiliz casuslarına, sizi aldatmak üzere uydurdukları yalanlara inanmayın! İzmir'ini, Adana'sını, Urfa ve Maraş'ını, velhâsıl vatanın düşman istilâsına uğramış kısımlarını müdafaa edenleri, din ve milletlerinin şerefş için kan döken kardeşlerinizi arkadan size vurdurmak isteyen alçakları dinlemeyin ve onları Millet Meclisi'nin kararı üzerine cezalandıracak olanlara yardım edin, tâ ki din, son yurdunu kaybetmesin tâ ki milletimiz köle olmasın!.. Biz birlik oldukça düşman üzerimize gelemeyeceğini resmen ilân etti. Onun candan özlediği aramıza nifak ve şikaktır. Allah'ın lâneti düşmana yardım eden hâinlerin üzerine olsun ve rahmet ve tevfiki, Halife ve Padişahımız'ı Millet ve Vatanı kurtarmak için çalışanların üzerinden eksik olmasın. Büyük Millet Meclisi emriyle Reis Mustafa Kemal (Zabıt ceridesi, c.1, 6.celse, Ankara, 1940, sh. 60) Diğer birçok tarihî vesikalarda olduğu gibi, bunda da Hilafet ve Saltanat'a bağlılık açıkça teyid olunuyor ve bu hususta millete karşı "Allah ve Resulü adına yemin" dahi ediliyordu. Esasen tâ Erzurum kongresi'nden beri her türlü teminat verilmek sûretiyle Makam-ı Hilafet ve Saltanat'a bağlılık izhar edilmekteydi. Erzurum Kongresi'nin "maksat" matlâblı ikinci maddesinde bu husus şu şekilde ifade edilmiştir. "Osmanlı vatanının tamayeti ve Makam-ı Hilafet ve Saltanatın ve İstiklâl-i Milliye'nin mâsuniyetini temin zımnında kuvâ-yi milliye'yi âmil ve irâde-i milliye'yi hâkim kılmaktır." Aynı ifâde Sivas Kongre'sinde biraz daha Makam-ı Hilafet ve Saltana'ın lehine takviye edilerek gene kongre beyannamesinin ikinci maddesindeyer almıştır. Burada makam-ı Hilafet sözü" Makam-ı Muallâ-yı Hilâfet ve Saltanat"olarak değiştirilmiş. Aynı beyannamenin beşinci maddesinde ise, daha sarih davranarak: " Hükûmet-i Osmaniyye bir tazyik-i hârici karşısında memleketimizin herhangi bir cüz'ünü terk ve ihmal etmek ıztıranında bulunduğu takdirde, Makam-ı Muallâ-yı Hilâfet ve saltanatla vatan ve milletin masuniyyet ve tamamiyyetini kâfil türlü tedâbir ve mukarrerat ittihaz olunmuştur." denmiştir. (Tarih Vesikaları, Milli Eğitim Bakanlığı, Ankara, 1941. Sayı 2, sh.7) Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin kabul etmiş olduğu 1920 tarihli ilk hükümet programının "Mevadd-ı Siyâsiyye" başlıklı beşinci maddesinde: "Hilâfet ve Saltanat Makamı'nın tahlisine muvaffakiyet hâsıl olduktan sonra Padişah ve Halife-i müslimîn, kavânin-i esasiyye dairesinde mevki-i muhterem ve mübeccelini ahzeder." denmiştir. (Kemal Arıburnu, Milli Mücadele ve İnkılaplarla İlgi Kanunlar [Esbâb-ı Mucibeleri ve Meclis Görüşmeleriyle), Ankara, 1957, sh. 13)
- İnanıyoruz,o halde zafer bizimdir. (Ali Rıza Acara Efendi)
- Arkadaşlar,bütün etvâr ve harekât tahlil olunursa görülür ki bu azametli kudretli padişahlar takip ettikleri siyâset-i hariciyede kendi emelleri,hırsları ve arzularına istinat etmişlerdir. Milleti ashab-ı hayatiyesiyle iştigalden memnu olarak diyar diyar dolaştırılıyor ve bu yeni diyarlar halkı bir çok istisnalara imtiyazlara malik olarak çalışıyordu.Yani Fatihler unsur-u asliyi peşine takarak kılıçla fütuhat yaparken,kılıç sallarken zaptolunan memalik ahalisi kazandıkları istisnalarla sabana yapışıyorlar toprak üstünde yaşıyorlardı. Arkadaşlar kılıç ile fütuhat yapanlar sabanla fütuhat yapanlara mağlup olmaya ve binnetice terk-i mevki etmeye mecburdurlar.Nitekim Osmanlı Saltanatı da böyle olmuştur. Bulgarlar,sırplar,Macarlar,romenler sabanlarına yapışmışlar,muhafazai mevcudiyet etmişler,kuvvetlenmişler;bizim milletimiz de böyle Fatihlerin arkasında serserilik etmiş ve kendi ana yurdunda çalışmamış olmasından nâşî bir gün onlara mağlup olmuştur. (Mustafa Kemal Paşa)
- Kazım Karabekir Paşa’nın Gazi Mustafa Kemal Paşa hakkındaki dipnotları: Hilafetin lüzumu hakkındaki Balıkesir hutbesi,meclisteki nutk-u beyanname bir araya getirilirse başlarına da mefkûre hatırası hocalar grubu resmi,ortasında da aynı kisvede Mustafa Kemal Paşa’nın resmi konursa vaziyet daha iyi anlaşılır. Gazi’nin büyük bir taassupla hilafet ve saltanatı şahsına almak istediği görülür.Buna muvaffak olamayınca da 180 derece aksine yürüdüğü müthiş bir garabettir. Kemal paşa bir zaman hocalardan mutaassıp bir halde hutbe ve nutuklarla hilafet ve saltanatı almağa uğraştı,muvaffak olamayınca müthiş sola kaydı.Dini-ananevi varlıkları kanla yıktı.Terakki-tekamül taraftarı olan arkadaşları bu sağa sola hareketlerde artık birlikte yürümediler hatta muhalefete geçtiler.
- -İleriyi nasıl görüyorsunuz? -Çok iyi olacak. -İngilizler İstanbul'dan giderler mi? -Mecburen. -Pek güç, bak Mısır'dan gitmediler. -Mısır'ın arkası Sudan, İstanbul'un arkası ise Anadolu'dur.Anadolu'daki azim ve iman, İngiliz'i İstanbul'dan kovacak bir kudretledir. -Bunu nasıl anlıyorsunuz? -Bu bir histir, böyle şeyler akli hesaplara uymaz.Bu millet ilâ-yı kelimetullah dâvâsına bin yıl fedakârâne hizmet etmiş büyük ve emsalsiz zaferler kazanmıştır.Biz de o şehid ve gâzilerin evlâdlarıyız.Cenâbıhak bizi onların hizmetleri hürmetine yardımından mahrum etmiyecektir.Benimle birlikte bütün Anadolu halkı, bu inancı taşımaktadır.İnanıyoruz, o halde zafer bizimdir." Ali Rıza Acara (Batum mebusu)
Kurtuluş Savaşında Sarıklı Mücahidler İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Üstad kitabın başlarında Sultan Vahdeddin'in müdaafasıyla giriş yapıp Kurtuluş Savaşının asıl kahramanlarını genç, yaşlı herkese öğretiyor. Kumandan ne kadar kahraman, akıllı olursa olsun emirlerini uygulayacak cesur, inançlı er yoksa hiçbir zafer kazanılamaz.. Allah, Üstadımıza ve kitabında geçen geçmeyen tüm mücahidlerimize rahmet eylesin. (AliDayı)
Yazar bu kitabında dört bölüm olarak Kurtuluş Savaşında ( günümüzde okullarda okutulan tarih kitaplarında belirtilmemesine karşın ) düşmanlarla mücadele etmiş olan çok sayıdaki hoca,imam ve müftülerden örnekler sunuyor. İzmir işgali,Meclisin açılması,Zafer ve sonrası bölüm başlıkları olarak dikkat çekerken,bu konularda adları geçen bu kişilerin tutumlarını belgelerle anlatıyor. Tavsiye eder, iyi okumalar dilerim. (Ekrem Özkara)
Müellif kitabını kendi iktibasıyla ' Vurun Kahpeye ' isimli kitaba karşılık Din adamlarının milli mücadeledeki önemini ortaya koymak için neşr etmiştir. Bilhassa cephedeki Mehmetçiğin motivasyonunu yüksek tutmak için verdikleri vaazlar , gerektiği durumlarda lojistik ve hatta bir nefer gibi cephede vuruşarak zaferin öncüleri olduklarını ortaya koymuştur. (Recep TURAN)
Kurtuluş Savaşında Sarıklı Mücahidler PDF indirme linki var mı?
Kadir Mısıroğlu - Kurtuluş Savaşında Sarıklı Mücahidler kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Kurtuluş Savaşında Sarıklı Mücahidler PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Kadir Mısıroğlu Kimdir?
Türk tarih araştırmacısı, yazar, şair, hukukçu ve eski gazeteci. Osmanlılar İlim ve İrfan Vakfı mütevelli heyeti başkanı ve Sebil Yayınevi kurucusu.
1933 yılında Trabzon'un Akçaabat İlçesi'nde doğdu.İlk ve orta tahsilini Akçaabat'ta, liseyi Trabzon'da tamamladı. 1954 senesinde İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ne girdi. Öğrenciliği müddetince birçok yurt açıp çalıştıran Mısıroğlu, fakülte yıllarından itibaren hukukçuluktan çok tarihçiliğe meylederek yakın tarih ile alakalı araştırmalara başladı. Mısıroğlu, 1964 yılında, ilk eseri olan Lozan; Zafer mi, Hezimet mi?! kitabının birinci cildini kaleme aldı ve aynı sene Sebil Yayınevini kurdu. 1970 Yılının ocak ayında Milli Türk Talebe Birliği'nde Harf Inkılabı ile alakalı verdiği bir konferansı hakkında yargılandı ve Eskişehir Örfi İdare Mahkemesi'nce mahkumiyet kararı verildi. 1976 yılı başından itibaren İslami bir dergi olan Sebil Dergisi'ni çıkarmaya başladı. Bu dergideki birtakım yazılarından dolayı kısa bir müddet sonra hakkında 163. maddeye istinaden davalar açıldı. 1980 ihtilali ile Mısıroğlu'nun da aralarında bulunduğu MSP Merkezi Umumi Heyeti hakkında tevkif kararı verilince yurt dışına kaçtı. 1991 yılında Türkiye'ye geri dönen Kadir Mısıroğlu, çalışmalarına devam etti.
Acıbadem Altunizade Hastanesi'nde 5 Mayıs 2019'da 86 yaşında hayatını kaybetti. Çamlıca Camii'nde kılınan cenaze namazının ardından Üsküdar'daki Nasuhi Mehmet Efendi Camii haziresine defnedildi.
Ödülleri
Mısıroğlu Macar İhtilali isimli kitabı üzerine Hür Macar Yazarlar Birliği'nin en büyük ödüllerinden olan Gümüş Madalya ile taltif edilmiştir. Sekizinci Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın başkanlığını yaptığı Türkiye Milli Kültür Vakfı tarafından Osmanoğullarının Dramı isimli eserinden dolayı Jüri Özel Ödülüne layık görülmüştür.
Kadir Mısıroğlu Kitapları - Eserleri
- Lozan - Zafer mi, Hezimet mi? 1
- Hayat Felsefesi Yahud Yaşamak Sanatı
- Doğru Türkçe Rehberi
- İslâmcı Gençliğin El Kitabı
- Filistin Dramı'nın Düşündürdükleri
- Sultan II. Abdülhamid Han
- Yunan Mezalimi
- Üstad Necip Fazıl'a Dair
- Tarihten Günümüze Tahrif Hareketleri 1
- Sultan Vahideddin
- Kanlı Düğün
- Lozan - Zafer mi, Hezimet mi? - 2
- Kurtuluş Savaşında Sarıklı Mücahidler
- Tarihten Günümüze Tahrif Hareketleri 3
- Geçmis Günü Elerken - 1
- Barbaros Hayreddin Paşa
- İslam Yazısı'na Dair
- Moskof Mezalimi
- İslam Dünya Görüşü
- Mimar Koca Sinan
- Kırık Kılıç
- Osmanoğulları'nın Dramı
- CHP'nin Günah Galerisinden Sayfalar
- Uzunca Sevindik
- Sultan Abdülaziz
- Muhtasar İslâm Tarihi 1
- Düzmece Mustafa
- Tarihten Günümüze Tahrif Hareketleri 2
- Geçmiş Günü Elerken 2
- Lozan - Zafer mi, Hezimet mi? - 3
- İthaflı Fıkralar
- Geçmişi ve Geleceği ile Hilafet
- Zağanos Paşa
- Kavuklu İhtilalci
- Piri Reis
- Cemre
- Veli Bayezid'in Bedduası
- Amerika'da Zenci Müslümanlık Hareketi
- Cem Sultanın Papağanı
- Asrın İhaneti
- Aşıklar Ölmez
- Trabzon Meb'usu Şehid-i Muazzez Ali Şükrü Bey
- Osmanlı Tarihi 1.Cilt
- Tarihten Günümüze Ermeni Meselesi ve Zulümler
- Sokollu Mehmed Paşa
- Zoraki Asi
- Musul Meselesi ve Irak Türkleri
- Makbul Ve Maktul İbrahim Paşa
- Benden Tarihe Haberler
- Malkoçoğlu Kardeşler
- Muhtasar İslâm Tarihi 2
- Özlü Sözler
- Hicret
- Osmanlı Tarihi 2.Cilt
- Muhtasar İslâm Tarihi 3
- Macar İhtilali
- Osmanlı Tarihi 3. Cilt
- Of Lala
- Üç Hilafetçi Şahsiyet
- Zaferden Zafere
- Perili Köşk
Kadir Mısıroğlu Alıntıları - Sözleri
- Bu nazariyeye göre; Eskiden Dünya hakimiyetinin merkezi Roma şehri idi. Bütün Dünya'ya hükmedenler orada otururlardı. Sonra bu merkezilik Bizans'a yani İstanbul'a geçmiştir.Bu süretle İstanbul '' ikinci Roma '' ya varis olan Moskova, '' Üçüncü Roma '' adıyla yad olunmaya değer bir ehemmiyet kazanmıştır. O halde Moskova'yı Hıristiyanlığın en kuvvetli merkezi olması dolayısıyla '' Üçüncü Roma '' kabul etmek zatureti vardır. Artık Dünya'nın kaderine Moskova'dan hükmedilecektir !... (Moskof Mezalimi)
- Bugün Dünya'nın özleyip de bir türlü gerçekleştiremediği, farklılıklara tahammül ve karşılıklı saygı, o devletin temel bir idârî prensibiydi. (Sokollu Mehmed Paşa)
- Olacakları evvelden bilmenin faydadan çok zararı olmalı ki, Allah kaderi meçhul kılmıştır!.. (Kırık Kılıç)
- "Türkiye arabaların kanunlarından kurtulacaktır" (İleri, 28 Şubat 1340) (Hilafet Risâleleri, İsmail Kara, sh. 541) (CHP'nin Günah Galerisinden Sayfalar)
- İSLAM DAVASI İÇİN ÇALIŞMAYAN ALNINI SECDEDE KALDIRMASA BİLE MESULDÜR!.. (Özlü Sözler)
- Bütün lise hayatım boyunca iki dindar hocayla karşılaşabilmiştim. Bunlar coğrafya muallimi merhum İsmail Hakkı Berkmen ile halen hayatta olan Ahmed Saka Bey'lerdi. İdare ve müdürümüz dindarlık ve milliyetçiliğe haşin bir sûrette karşıydı. Bundan dolayı pek çok kereler disiplin kuruluna girip çıkmak mecbûriyetinde kalmışımdır. Bu arada binbir güçlükle temin edebildiğimiz namaz odasına asılmış olan bir takvimin kartonundaki M. Kemal Paşa resmini yırtma sebebiyle üç gün "tard-ı muvakkat" cezasına çarptırılışım zikre değer. Bilahare büyütülen bu hâdise yüzünden, mezuniyet imtihanlarından sonra olgunluk imtihanlarının ikisini vermiştim ki mektepten tamamen uzaklaştırılma cezasına çarptırıldım. Ayrıca, güya beni himaye etmiş olmak töhmetiyle o zamanın başmuâvini İsmail Hakkı Berkmen ve edebiyat muallimi Kaya Bilgegil (sonradan profesör) de altı ay Vekâlet emrinde kalmak sûretiyle iz'ac olunmuşlardır. Ben de müteakip iki imtihan için Giresun'a gittim. O zaman olgunluk imtihanı dört dersten yapılırdı. Sualler bakanlıktan gelirdi. Yolda imtihanların birini kaçırmıştım. Diğerini de Giresun'da vermiştim. Kaçırdığım imtihan için 1954 Ekimi'nde Erzurum'a gittim. Bu dersin imtihanını da Erzurum Lisesi'nde vererek nihâyet lise mezunu olabildim. (Hicret)
- Maksadım yazıma başlarken belirttiğim gibi bu mes'elenin ilmi cihetlerini sâdece bir fihrist kabilinden beyan etmektir. Gâyem, böyle büyük bir işe girişmezden evvel yapacağımız işin doğru olup olmadığının hissî ve siyâsî olmaktan ziyade ilmi bir sûrette münakaşa edilmesinin ehemmiyetini belirtmektir. Temas ettiğim mes'elelerin her biri ayrı bir ilim dalıdır. (İslam Yazısı'na Dair)
- Bir parkta bulunmuş bir çocuğa, babalık veya analık iddia eden iki insan mevcud olsa, deliller de, ortada olsa, bunlardan biri müslim, diğeri gayri müslim olsa fakat müslim köle olsa, kadı, çocuğu gayri muslim fakat hür olan insana verir. Çünkü bu taktirde çocuk gayri müslim fakat <
> olacaktır. ->Tek başına sırf şu misal bile, İslam'da hürriyete atfedilen ehemmiyeti göstermeye kâfidir. (Amerika'da Zenci Müslümanlık Hareketi) - "--- Râsulullah (s.a.v.)in fitne hakkında olan sözü hanginizin hatırındadır?" deyû sormuş, içlerinden Huzeyfe: ---Ya emirelmü'minin!.. Resûl-i Ekrem'in fitne hakkında olan sözü ayniyle benim hatırımdadır ki, kişinin ıyâl(çocuklar) ve mal ve evlâdından ve komşusundan dolayı fitneye dûçar olmasıdır.Bu misullû günahlara savm ve salât ve emr-i bilma'ruf ve nehy-i anil munker kefaret olur deyu vermiş. Hz.Ömer: "--- Muradım o değil, deniz gibi temevvüç edecek fitneyi soruyorum." dedikde Huzeyfe: "---Ya emirelmü'minin!.. Senin için onda bir beis yok.Senin zamanınla onun arasında kapalı kapı var!.."demiş Hz.Ömer: "---Bu kapı kırılacak mı, yoksa açılacak mı?" dedikte Huzeyfe: "---Kırılacak!.. demekle Hz.Ömer: "--- Öyleyse artık kapanmaz!.." deyip izhar-ı teessüf etmiş." (Geçmişi ve Geleceği ile Hilafet)
- Ağaçlar ayakta ölür!.. (Geçmis Günü Elerken - 1)
- Sultan Selim Han, bu suale cevap verip vermemek arasında tereddüdde idi. Paşa'yı uzun uzun süzdükten sonra:"-Paşa! Siz sır tutarsınız. O'nun için size söyleyebilirim. Şehre girmesine elbet gireceğiz, ama karanlık bastırdıktan sonra!.."dedi. (Veli Bayezid'in Bedduası)
- M.Kemal Paşa'nın evvelce, İngilizler'le "Hilâfet'i yıkmak" esası üzerine anlaşmış olmasına rağmen, zaferden sonra bu vaadinden vazgeçerek "halife" olmak istediği kat'idir.Ancak bu dinî bir zaruret ve inanıştan ziyade âlemşumûl bir şahsi otorite sağlamak maksadının eseri idi. (Geçmişi ve Geleceği ile Hilafet)
- Bugün memleketimizin bir numaralı mes’elesi Güneydoğu Anadolu’daki anarşi değildir!.. Kıbrıs’ın kaybedilmek üzere olması da değildir!.. Bütün bunların hepsinden daha ehemmiyetli olan, lisânımızdaki korkunç tahrîbattır!.. (Doğru Türkçe Rehberi)
- Risale-i Nur, harf inkılabından sonra İslam harfleri davasını siyasi bir mesele olmaktan ziyade bir "ibadet" , "Sevap" ve "kültür" mevzu olarak ele almış ve talebeleri bütün gayretlerini bu sahaya hasretmişlerdir.. (İslam Yazısı'na Dair)
- Ben tahta değil, bir yangının kızgın külleri üzerine oturdum ! Sultan Vahideddin Merhum (Sultan Vahideddin)
- Büyük ve alemşümul İslam nizâmının iman şuur ve vecdini kaybeden bir insan için bayram birkaç dost ziyaretinden başka nedir? Lakin kim kime dostluğuyla, kelimenin hakiki manasıyla yar olup da, onu düştüğü esfel-i safilinden ala illiyyine doğru çekebilir? Ve kimde böyle bir cazibeye kapılmak istidada kaldıki? Günlük meşgalelerin basit ikliminde bunalmış, ruhen ve bedenen yorgun asrımız insanını kurtaracak, gerçek cehd ve gayret olmadan, kendi kendine sırf günlerin arka arkaya sıralanması sebebi ile gelen ve sadece bir şiarı İslam diye ismen ve şeklen devam eden bayramlar, kime ne verebilir ki? (Aşıklar Ölmez)
- Kader geçmişte malum, gelecek içinse meçhuldür (Malkoçoğlu Kardeşler)
- Bu itibarla bizde hari değişikliği aynı zamanda ve evveliyetle dini bir mes'ele teşkil etmekte olduğu halde, bugüne kadar mes'elenin bu vechesi üzerinde gerektiği şekilde du rulmamıştır Tarih boyunca milletler iki sebeple allabe değiştirmişlerdir. a-Din değiştirme, b-Esåret. (İslam Yazısı'na Dair)
- Aziz gençler!.. Unutmayınız ki, devletinizi, âlemşümul bir imparatorluktan mânâ ve maddede küçük bir Türkiye hâline getiren dâhili ve hârici düşman faaliyetlerine cevaz, meşrüiyyet ve hattâ itibar bahşeden Lozan'dır!.. Yeniden büyük devlet olma imkân ve ümitlerimizin yegâne kaynağı olan gençler!.. Unutmayınız ki, Lozan'ı yırtıp çiğnemedikçe "Büyük Türkiye" nin şafağı sökmeyecektir. Kadir MISIROĞLU 27 Ramazan 1390/ 26 Teşrinisani 1970 Serencebey/İstanbul (Lozan - Zafer mi, Hezimet mi? 1)
- Sultan Abdülaziz merhumu hal' eden devlet içâli arasında birinci derecede rol oynayan dört kişidir. Bunlara “Erkân-ı Erbaa” veyahud da “Hal'erkânı” denilmektedir. Bunlar; Hüseyin Avni paşa, Midhat Paşa, Rüşdü Paşa ve Hasan Hayrulâh Efendi'dir. Bunların terceme-i hâlleri evvelce tafsil edilmiş olduğu üzere, burada ayrıca izah edilecek değildir. Ancak karakter ve niyetleri itibariyle onlar hakkında birkaç cümlelik bir izahatla kısa bir hatırlatma yapmakta fayda görmekteyiz. Bunlardan bir numaralı ele başı Hüseyin Avni Paşa'dır. Evvelce kaynaklara istinâden nakledilmiş olduğu Üzere ahlâksız, sarhoş, muhteris, diktatör ruhlu, kindar ve rüşvetçi bir adamdır. Bu işe karışmaktaki gâyesi, sadece ve sadece saray kadınlarına karşı çirkin bir hareketinden dolayı sürgüne gönderilmiş olması sebebiyle Sultan Abdülaziz'e karşı duyduğu kin ve nefret ile ondan intikam almak ve diktatör olmak heveslerinden ibarettir. (Sultan Abdülaziz)