Kuşlar - Daphne du Maurier Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap

Kuşlar kimin eseri? Kuşlar kitabının yazarı kimdir? Kuşlar konusu ve anafikri nedir? Kuşlar kitabı ne anlatıyor? Kuşlar PDF indirme linki var mı? Kuşlar kitabının yazarı Daphne du Maurier kimdir? İşte Kuşlar kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi

Yazar: Daphne du Maurier

Çevirmen: Nurdan Arca

Orijinal Adı: The Birds

Yayın Evi: Gündüz Yayınları

İSBN:

Sayfa Sayısı: 62

Kuşlar Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

...Nat yarılan tahtanın parçalanırken çıkardığı sesi düşünüyordu. Vuran gagaların içeriyi gören gözlerin gerisinde, bu küçücük beyinlerde kim bilir kaç milyon yıllık anı birikmişti. Bu birikim şimdi onları makinaların usta şaşmazlığıyla insanoğlunu yok etme içgüdüsüyle harekete geçmişti.

Daphne du Maurier'in bu yapıtı aynı adla Alfred Hitchcock tarafında filme de alınmıştır.

Kuşlar Alıntıları - Sözleri

  • " Önceden emin olmak sonra hayıflanmaktan iyidir. "
  • Şimdi pencerede küçük kuşlar vardı. Gagalarının yumuşak vuruşundan, kanatlarının hafif hışırtısından tanımıştı. Şahinler pencereye gelmemişlerdi. Saldırılarını kapıya yöneltmişlerdi. Nat yarılan tahtanın parçalanırken çıkardığı sesi dinlerken düşünüyordu. Vuran gagaların, içeriyi gören gözlerin gerisinde bu küçücük beyinlerde kim bilir kaç milyon yıllık anı birikmişti. Bu birikim şimdi onları makinaların usta şaşmazlığıyla insanoğlunu yok etme içgüdüsüyle harekete geçirmişti.
  • Şehirler ve kırsal yörelerde kuşlar sürüler halinde toplanmaktadır. Bunlar günlük hayatı durdurmaya ve zarara sebep olmakta, hatta zaman zaman kişiIere saldırmaktadırlar. Kutuplardan gelen soğuk hava şu sırada Britanya Adalarını etkisi altında bulundurmakta ve kuşları sürüler halin­de güneye göç etmeye zorlamaktadır. Şiddetli açlık insanlara saldırmalarına sebep olabilir. Halkımıza pencerelerini, kapılarını, bacalarını kontrol etmeleri, çocuklarının güvenliği için gereken tedbirleri almaları önemle duyurulur.
  • HERKESE GÜNAYDIN...
  • Çünkü düşünde unuttuğu 1şey büyük 1tehlike ya­ratıyordu. Yapılması gereken fakat ihmal ettiği 1iş vardı. Çok iyi bildiği, fakat almadığı 1tedbirdi bu. Düşünde ne olduğunu 1türlü bu­lamıyordu...
  • Ve ölümünün yaklaştığını bilen insanlar gibi çalışmaya ya da saç­malamaya veriyorlar kendilerini...
  • "Önceden emin olmak sonra hayıflanmak­tan iyidir..."
  • Vuran gagaların, içeriyi gören gözlerin gerisinde bu küçücük be­yinlerde kimbilir kaç milyon yılık anı birikmiş­ti. Bu birikim şimdi onları makinasının usta şaşmazlığıyla insanoğlunu yok etme içgüdüsüyle harekete geçirmişti...

Kuşlar İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Birçoğumuz Alfred Hitchcock’un “Kuşlar” filmini duymuş ya da izlemişizdir ancak bu filmin bir kitaptan esinlenerek yapıldığını sanırım birçoğunuz benim gibi ilk kez öğreniyor. Bu kitap filmle aynı adı taşıyan Maurier’in kitabıdır. Bazı kitaplar kısadır ama çok şey anlatırlar, bu söz bence bu kitap için söylenmiş. Ortada çok basitmiş gibi görünen bir olayın altında pek çok anlam ve sır saklı. Bu yönüyle kitap bende daha da bir hayranlık uyandırdı. Kitaptaki olaylar ve anlatım gerçekten çok gerçekçi ve merak uyandırıcı. Yazar oluşturduğu çevreyle, bilinmezliklerle, korkuyla okuru germeyi fazlasıyla başarıyor. Olaylar küçük bir İngiliz sahil kasabasında, 2. Dünya Savaşından kısa bir süre sonra, Soğuk Savaştan önce, buz gibi bir havada, soğuk rüzgârların estiği, doğanın tümüyle kabuğuna çekildiği, kuşların kafayı yediği bir Aralık ayında geçiyor. Bir ailenin yanında çiftçi olarak çalışan Nat zamanının çoğunu yalnız başına kuşları seyrederek geçirir ve bir gün kuşlardaki garipliği sezinler, üstelik birtakım kuşların ufak çaptaki saldırılarına bile uğrar, bunun üzerine çiftlik sahiplerini uyarır, ancak etrafındaki hiç kimse bu uyarıları dikkate almaz. Zaten bu kuşbeyinli yaratıkların saldırılarını dikkate almayanlar ilk ölenler oluyor. Radyodaki haberlere kalırsa ortada henüz garip bir durum yoktur. Haberler onu yatıştırmaz, sanki bu doğal tehdidi dikkate alan bir tek kendisiymiş gibi hisseder. Olaylar ilerledikçe hükümet ve askeri yetkililer yapacak hiçbir şeyin olmadığını söyleyince bir savaş gazisi olan Nat ne yapacağını bilir ve kendini ve ailesini kuşlardan korumak için başının çaresine bakar ve hazırlıklar yapmaya başlar. Burada güçlünün hayatta kalması söz konusudur artık. Hikâye bu kadar basit işte. Zaten karakter yönüyle oldukça kısır. Yani tüm hikâye Nat’in hayatta kalmasına ve ailesini kurtarmasına dayanıyor. Ancak Nat ne kadar hazırlık yapsa da yine de doğanın saldırısı karşısında acizdir. Kitapta kısıtlı, sınırlı bir bakış açısı ve anlatım tekniği var. Nat ne görüyorsa ya da biliyorsa biz de onu görüyor ve biliyoruz. Her şeyden Nat’in haberdar olduğu ölçüde haberdar oluyoruz. Nat’in yaşam savaşı kitabın sonuna kadar sürüyor ve sonunda kara gün için sakladığı çok değerli purosunu yakması sanırım kaçınılmaz sonu, kuşlar tarafından öldürüleceğini kabul ettiğini gösteriyor. Kitap da burada bir anda bitiyor. Okuyucu sanki kitabın eksik kaldığı hissine kapılıyor. “Kuşlar” son derece metaforik bir yapıya sahip. Kuşları isteyen istediği şeye benzetebilir ama hiç kuşkusuz bu kitap akla savaşı çağrıştırıyor. Kuşların kamikaze tarzındaki saldırıları 2. Dünya Savaşı sırasında düşman uçaklarının Londra’yı hava bombardımanına tutmasını, masum ve çaresiz sivil halkın acımasızca katledilmesini akla getirmiyor mu sizce? Bunun yanında bu saldırılar kitle imha silahlarının dehşetini ve korkusunu da akla getiriyor desek yanlış söylemiş olmayız. Radyodaki haberlere göre bu felaket o kasabayla sınırlı değildir, şehirlerde durum çok daha vahimdir. Buradan bu felaketin yöresel değil çok büyük bir alanı kapladığı sonucuna varabiliriz. Kuşlar bir yandan nükleer savaşı da çağrıştırıyor diyebiliriz. Çünkü her yerdeler ve her an saldırıya hazırlar. Bacadan, pencereden, kapı altlarından her delikten girmeye çalışırlar. Ancak saldırı zamanları gel-git saatine göredir. Nat ister istemez yiyecek bulmak üzere evinden kuşların saldırılarının bittiği saatlerde çıkmak zorundadır. Çıktığında bütün kuşlar kendisine bakmaktadır. Kuşların hiçbir şey yapmadan onu izlemeleri ortada bir nükleer radyasyon tehdidini akla getiriyor. Başka bir yorum da kitapta kuşlardaki tuhaflığın doğru rüzgârıyla alakalı olduğu telaffuz ediliyor. Doğu rüzgârı kitapta sık sık geçiyor. Aslında ortada rüzgâr yoktur, komünizmin Batı Avrupa’da ve Amerika’daki olası tehdidi vardır. Kitabın çıktığı yıllarda komünizm Batılı demokrasiler için en büyük tehditti. Trigg ve ailesi kuşlardaki doğal olmayan bu davranışın sorumlusu olarak Rusya’yı gösterirler. Rusya o zamanlar komünizmin, soğuk savaş paranoyasının, kötü, sıra dışı ve tuhaf her şeyin kaynağı olarak gösteriyordu. Doğu rüzgârı kuşların gelişi ile ilişkilendiriliyor, yani doğu ideolojilerinin batıya sızmaya çalışması, komünist propaganda hep bununla ilgili. Son olarak kuşların saldırıları karşısında hükümetin insanların güvenliğini sağlamaması sanırım 2. Dünya Savaşı yıllardaki iktidara açık bir taşlama olsa gerek. Kitapta bence ön plana çıkan başka bir tema da insanoğlunun kibrine ve teknolojiye aşırı güvenmesinin doğa karşısında hiçbir artısı olmamasıdır. Teknolojinin doğa karşısındaki yetersizliğini de düşen uçaklardan anlıyoruz. Modern teknoloji, radyo, silahlar, telefon hepsi doğa karşısında yetersiz kalıyor. Etrafımızdaki dünyayı kontrol edebiliriz düşüncesi, insanın kendini doğa karşısında güçlü sanması burada geçerliliğini yitiriyor. İlginçtir ki yazar kuşların acımasız ve amansız saldırılarına dair hiçbir açıklamada bulunmuyor. Kuşların derdi insanlardır, kuşların çiftlik hayvanlarına bir kez bile saldırmamaları kuşların hedefinde sadece insanların olduğunun açık bir göstergesi. Komşular tarafından ortaya atılan iddialar ise son derece akıl dışıdır. Sanırım yazar bu konuda cevapları okurdan bekliyor. İnsanoğlunun mantığına aşırı güvenmesi onların gerçek karşısında gözünü kör ediyor. Bu gerçekten çok ciddi bir iddia. Bir anormallik karşısında hemen mantığımıza sığınır ve bu durum mantık dışıysa bunun gülünç ve ciddiye alınacak bir mesele olmadığına kanaat getiririz. Nat’in kendisine kuşların saldırdığını iddia etmesi ve çevresindekiler tarafından alaya alınması sanırım bunun en açık kanıtı. Düşen uçaklar, radyo sinyallerinin kaybolması, dış dünyadan hiçbir haber alamamaları okura sanki yeryüzünde son kalan insanların onlar olduğunu hissettiriyor. Yazarın da onları savunmasız ve yalnız göstermesi bu hissi daha da güçlendiriyor. Dış dünyadan iyice soyutlanmışlardır. Etraflarında hiç kimse kalmamıştır, tanıdıkları kim varsa ölmüştür. Kim bilir belki yeryüzünde kalan son insanlar onlardır! (N)

Alfred Hitchcock’un klasikleşmiş 1963 yapımı Kuşlar filminin bu kitaptan uyarlandığını görünce kitap ilgimi çekti. Sanırım şu an kitabın yeni basımı yok. Ancak sahaflarda bulunabilir. Kitap, denize kıyısı olan küçük bir kasabada yaşayan Nat ve ailesinin birden garip bir şekilde insanlara saldırmaya başlayan kuşlara karşı mücadelesini anlatıyor. Kitabın dili oldukça sade ve olay örgüsü sizi baya meraklandırıyor. Ancak kitap sanki güzel bir romanın başlangıç taslağı gibi. Hatta sonu da her şeyi havada bırakarak olmadık bir yerde bitiyor. Bu konu kısa bir hikaye yerine harika bir roman olabilirmiş. Zira yazarın anlatımı çok hoşuma gitti. İnsanı ister istemez heyecanlandırıyor ama havada kalan sonuyla da hüsrana uğratıyor. (Acemi Okur)

Kitap yarım bırakılmışlık duygusu içinde soru işaretleriyle dolu olarak bitiyor. Kuşlar, insan türüne neden savaş açmıştı? Kuşlar, insan türü için neden tehdit haline gelmişti? Bu ve benzeri sorulara teşvik ediyor yazar. Kitabın etkisi kitap bittikten sonra bir süre daha devam ediyor, kurgunun yarım kalmış gibi gözüken belirsizliğiyle. Soğuk savaş atmosferinden fazlasıyla etkilendiğini düşündüğüm bir kitap. (Selim)

Kuşlar PDF indirme linki var mı?

Daphne du Maurier - Kuşlar kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Kuşlar PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Daphne du Maurier Kimdir?

Dame Daphne du Maurier (13 Mayıs 1907 – 19 Nisan 1989) İngiliz hikaye, roman ve oyun yazarı.

Romanlarından Rebecca (film uyarlaması 1941'de En İyi Film Oscar'ını kazandı) ile Jamaica Inn ve kısa hikayelerinden The Birds veDon't Look Now başta olmak üzere birçok çalışması sinemaya uyarlanmıştır.

Büyükbabası oyuncu ve yazar George du Maurie, babasıysa oyuncu Gerald du Maurier'dir. Ablası Angela da yazardı ve kız kardeşi Jeanne ise bir ressamdı.

Gençliği

Daphne du Maurier, tanınmış bir aktör olan Sir Gerald du Maurier ve aktris Muriel Beaumont'in üç kız çocuğundan ikincisi olarak Londra'da doğdu. Büyükbabası, Trilby romanında Svengali karakterini yaratan yazar ve karikatürist George du Maurier'dir.

Bu bağlantılar ona edebi kariyer kurmasında yardımcı oldu ve du Maurier, erken dönem çalışmalarından bazılarını Beaumont's Bystander dergisinde yayımlattı. İlk romanı The Loving Spirit 1931'de yayımlandı. Du Maurier ayrıca James Matthew Barrie'ye Peter Pan, or The Boy Who Wouldn't Grow Up'ta ilham olmuş Llewelyn Davies çocuklarının da kuzenidir. Küçük bir çocukken babasının ünü sayesinde tiyatronun birçok parlak yıldızıyla tanıştı. Tallulah Bankhead ile tanıştıktan sonra onun gördüğü en güzel canlı olduğunu söylediği kaydedilmiştir.

Daphne du Maurier Kitapları - Eserleri

  • Rebecca
  • Kuşlar
  • Jamaika Hanı
  • Kuzenim Rachel
  • Dağ Çiçeği
  • Gençlik Bir Daha Ele Geçmez
  • Buhranlı Geceler
  • Asalaklar
  • The Birds
  • Kader Yolcuları
  • Günah Yüklenen Adam
  • Kırık Hayat
  • Aşk Gemisi
  • Bana Benzeyen Adam
  • Don't Look Now and Other Stories
  • İçimdeki Adam
  • Londra'da Harp Hikayeleri
  • Mazinin Esirleri
  • Kibar Korsan
  • Dük ve Gözdesi

Daphne du Maurier Alıntıları - Sözleri

  • "Быть побеждённым такой женщиной, как она, - в известном смысле победа. И я мог бы назвать себя победителем, а не побеждённым, если бы не боялся показаться слишком самоуверенным." (Kuzenim Rachel)
  • Vuran gagaların, içeriyi gören gözlerin gerisinde bu küçücük be­yinlerde kimbilir kaç milyon yılık anı birikmiş­ti. Bu birikim şimdi onları makinasının usta şaşmazlığıyla insanoğlunu yok etme içgüdüsüyle harekete geçirmişti... (Kuşlar)
  • Mutluluk, ödüllendirilmesi gereken bir servet değil, soylu bir fikir, bir ruh halidir. (Rebecca)
  • Hepimizin kendine ait bir şeytanı vardır, bizi oradan oraya sürükler, bize işkenceler eder; nihayetinde hepimiz kendi mücadelemizi veririz. (Rebecca)
  • Derler ki, insanlar ıstırap çekerse daha kuvvetli ve daha iyi olurlar. Dünyada yükselebilmek için ıstırap ateşi ile yanmak lazımdır. (Rebecca)
  • Ne dün vardı, ne yarın. Korkular bir yana atılmış, utanç unutulmuştu. (Asalaklar)
  • . Fısıldadığımda adı ne kadar yumuşak ve nazik geliyor. Dilde, sinsi ve yavaş, neredeyse zehir gibi, ki bu gerçekten uygun. Dilden kavrulmuş dudaklara ve dudaklardan tekrar kalbe geçer. Ve kalp bedeni ve zihni de kontrol eder. . (Kuzenim Rachel)
  • Məsələ burasındadır ki, həyat davam edir və biz yaşamalıyıq. Amma necə yaşamalıyıq? Əsas məsələ budur. (Kuzenim Rachel)
  • Şimdi pencerede küçük kuşlar vardı. Gagalarının yumuşak vuruşundan, kanatlarının hafif hışırtısından tanımıştı. Şahinler pencereye gelmemişlerdi. Saldırılarını kapıya yöneltmişlerdi. Nat yarılan tahtanın parçalanırken çıkardığı sesi dinlerken düşünüyordu. Vuran gagaların, içeriyi gören gözlerin gerisinde bu küçücük beyinlerde kim bilir kaç milyon yıllık anı birikmişti. Bu birikim şimdi onları makinaların usta şaşmazlığıyla insanoğlunu yok etme içgüdüsüyle harekete geçirmişti. (Kuşlar)
  • "Bütün bunlardan, en azından bir ders çıkardım-sadece kendime güvenmeyi,kendi işimi kendim görmeyi öğrendim." (Jamaika Hanı)
  • Ev bir mezardır, yıkıntılarda korkularımız ve acılarımız gömülüydü.. (Rebecca)
  • Çünkü düşünde unuttuğu 1şey büyük 1tehlike ya­ratıyordu. Yapılması gereken fakat ihmal ettiği 1iş vardı. Çok iyi bildiği, fakat almadığı 1tedbirdi bu. Düşünde ne olduğunu 1türlü bu­lamıyordu... (Kuşlar)
  • "Keşke bir icat olsaydı da anıları bir parfüm gibi bir şişeye doldurabilseydik," deyiverdim. "Anılar o şişede hiç solmasaydı, hiç bayatlamasaydı. Sonra, canımız istediğinde şişenin mantarını çıkarıp o anı yeniden yaşayabilseydik." (Rebecca)
  • "..olanca öfkesini boşaltmış ve kendini gelgite bırakmış bir denizdi o." (Jamaika Hanı)
  • İçimde bir umut müjdecisi, bir güzellik fısıltısı gibi dolaşan bir anıydı bu; güzelliğinden dolayı da yüreğim derin bir acıyla burkuluyordu. (Gençlik Bir Daha Ele Geçmez)
  • " Boş bir ev, dolu bir otel kadar ıssız olabilir, " dedi nihayet. " Mesele evinizin sizden izler taşımasıdır. " (Rebecca)
  • Çok mu hassassınız, çok mu naifsiniz, o takdirde sözcüklerdeki dikenleri, iğneleri daha çok farkedersiniz.. (Rebecca)
  • "Önceden emin olmak sonra hayıflanmak­tan iyidir..." (Kuşlar)
  • " Önceden emin olmak sonra hayıflanmaktan iyidir. " (Kuşlar)
  • Artıq dərd mənim üçün öhdəsindən gələ biləcəyim bir şey idi. Qüssə məni tərk etməmişdi, hələ də qəlbimdə idi, ancaq faciəm bitmişdi. (Kuzenim Rachel)