Kusma Kulübü - Mehmet Eroğlu Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap

Kusma Kulübü kimin eseri? Kusma Kulübü kitabının yazarı kimdir? Kusma Kulübü konusu ve anafikri nedir? Kusma Kulübü kitabı ne anlatıyor? Kusma Kulübü kitabının yazarı Mehmet Eroğlu kimdir? İşte Kusma Kulübü kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi

Yazar: Mehmet Eroğlu

Yayın Evi: İletişim Yayınevi

İSBN: 9789750513589

Sayfa Sayısı: 327

Kusma Kulübü Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Hayat mutlu olmak içinmiş! Benimki mutsuzluğuma alışmaktan ibaret. Eğer hayat ölümümüze doğru akan, uzunluğu belirsiz bir ırmaksa, bana ait olana hiçbir kolun bağlanmadığını da söylemeliyim.

Yakın, çok yakın bir zamanda, İstanbul'dan bir yozlaşma manzarası. Zenginlerden nefret edenlerin kurduğu tuhaf bir kulüp... Babasına benzemek istemeyen Umut... Geride, derinlerde Vahit ve Hayalet! Acı çeken ve acıyı görmeyen kadınlar, erkekler ve diğer mahluklar... Geçmiş denen büyük yenilgiler, gelecek denen belirsizlikler ve dik bir mezarlıkta yatan karnı aç ölüler... Zenginler, zenginleri becermiyor, onlarla evleniyorlar işte... Kim kime acıyor bu hayatta? İnsan, nasıl insan kalıyor?

Mehmet Eroğlu, büyük roman evreninde bu defa duyarsızlığın bir başka merhalesini, başkalaşan medyayı, magazini, büyük yeryüzü yalanlarını anlatıyor. Acıma duygusunun olmadığı bir dünyaya lanetler yağdırıyor. Tiksinme, bulantı, öğürme, terleme, tükürük, istifra... En iyisi kusmaktır. Her şeyi temizler...

(Tanıtım Bülteninden)

Kusma Kulübü Alıntıları - Sözleri

  • Yalnızlıkla yoğrulmuş bir ıssızlığın ortasındaydım..
  • Size şunu söylemek isterim ki, artık bu ülkede hırsız sözcüğü ile işadamı sözcüğü neredeyse aynı anlamı içermektedir.
  • “İnsan, eğer insan kalacaksa, taraf tutmak zorundadır...”
  • “Hayat ummuyorum; umduğum cansız düşlerimle birlikte sığabileceğim bir mezarlık. ”
  • İnsan kendine acımaktan vazgeçince gerçek acımayı öğreniyor olmalıydı.
  • "Bir an önce yazmaya başlamalısın," dedim. Yoluk kaşları havaya kalkmıştı. "Neden mi? Aklındakiler zehirli; ve gerektiğinden fazla düşünce var kafanda. O kalın kafan, supabı bozuk düdüklü tencere gibi. Yakında patlayacak. Onlardan kurtulmalısın. Sorunun bu. Benden söylemesi..."
  • Balıklar on beş saniyede unutuyor; insanlarınki belki daha uzun sürüyor, ama sonunda mutlaka unutuyorlar ... "
  • 'Nefret ettiğimiz birisinin ölümüne katlanabiliriz ... '
  • “Onu sevmemizin nedeni de kimseninkine benzemeyen bu hayal gücü değil mi? Çiçeklere mendilden çadır yapan birisine nasıl kızarız?”
  • 'Her ölüm kendi ölümümüzün habercisidir...'
  • "Yalnızlığa katlanamayan birisinin Tanrı’yı kıskanmaya yeltenmesi affedilmez bir budalalık değil mi sence?"
  • "Yaşamım sadece bir alışkanlık, soluk alıp vermekten ibaret olan bir alışkanlık artık.."
  • Hiçbir sevinç, hiçbir mutluluk, ne denli büyük olursa olsun, varoluşumuzun o hüzünlü yalnızlığını yok edemiyordu.
  • "Budalalarla bozuk saatler birbirlerine benzerler," dedim. "Doğruyu bulmaları sadece bir rastlantıdır."
  • Hayat mutlu olmak içinmiş! Benimki mutsuzluğuma alışmaktan ibaret.

Kusma Kulübü İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Umudum kalmadı fani dünyada...: Başlığı böyle atmak uygundur ana karakterin adı olan Umut ismi, genel olarak da kitabın tamamını etkisi altına almıştır. Mehmet Eroğlu ile başlamak istiyorum. Kendisi ODTÜ mezunu bir mühendis. Birçok kitabı olması ile birlikte senaristtir aynı zamanda. Yazarlıkla ile ilgili eğitimler veriyor hali hazırda. Şöyle bir cümle var ayrıca Wikipedia'da: 《Yazar, kendisini "İnsan yaratılışının gölgeli alanlarında boy atan temaları” yazan bir yazar olarak tanımlamaktadır."》 Bu cümle öyle doğru ki. Herhangi bir eserini okumuş iseniz buna kolaylıkla ikna oluyorsunuz. Ufak çaplı bir bilgiden sonra kitaba geçiyorum: Kusmak ne de güzel bir şeymiş dedirtiyor anlatılan hikaye. Kusma Kulübünün üyesi olma isteği doğuveriyor her bir satırda. Çünkü bu kulüp, iktidar hırsı ile yanıp tutuşan, zengin olup yoksulu/ işçiyi ezen, magazinlerde boy boy gösteri yapan aslında birçok insanın yerine geçmek istediği fakat içinde tiksinti duygusu barındıran kişiler için ise sadece kusmaya değer gördüğü kişilere karşı oluşan bir kulüp. Peki ne yapıyor bu kulüp? Kusuyor! Yanlış okumadınız kusuyorlar... O kişilerin tepesinden aşağıya sırayla mide asidinin yiyecekler ile karışmış bu özsuyunu boşaltıyorlar. Lütfen mideniz bulanmasın. Çünkü burada asıl mide bulandırıcı olan bu değil. Asıl bulandırıcı şey insanlar. Mide bulantıları ile yangın yeri haline geliyor insanın içi. Söyleyemedikleri, anlatamadıkları, engel olamadıkları ile doldukça, bu acı verici hisler mideye baskı uyguladıkça bulandırıyor insanın içini. Bulandırdıkça zayıflıyorsun, zayıfladıkça kendinden eksiliyor eksildikçe sen diye bir şey kalmıyor ortada. Bunun için kusmalıyız! Öfkeyi, nefreti, kızgınlığı her şeyi... Kustukça gelen o rahatlama hissi insanı doyuma ulaştırıyor. Ciddi bir rahatlama ile cesaretini toplattırıyor. Romanın genelinde bu var: Sancılar, kendi içinde kayboluşlar... Aylak Adam'ın Bay C'sine benzer bir V var. Pappini'nin çok sevdiğim kitabı Kaçan Aynası'na benzer aynalar var takip eden... Hepsi Umut'un bize anlattıkları, onun gözleri ile fikirleri ile yansıyor zihnimize. Umut en büyük sorgulamasını vicdanı ile yapıyor. Vicdansız olduğunu düşündükçe tam tersi hareketlerde bulunup, vicdanlı oluşunun acısını çekiyor adeta. Bunun yanında çok fazla göz önünde değilmiş gibi olsa da, içinde bulunduğu ilişkilerde sevgi açlığını görüyoruz. Sevgiye aç ve umutsuz."Zaten beni kim sever ki?" modu ile birlikte, içinde bulunduğu cinsel birliktelikler rastgele ve hissizceymiş gibi gösterilse de aslında bunun eksikliği ile yankılanıyor. Bunun yanında çocukluğunda yaşadığı sevgi açlığını da yer yer hissettiriyor. Hepimizin bulantıları var. Bunlara son vermek için kusmalıyız. Çünkü adaletsiz bu dünyadaki insanlar kusmaya layık. (Esther. Sema)

Masum değiliz, hiçbirimiz dedirten kitap.. Baş karakter Umut ve onunla aynı apartmanda yaşayan bir sürü kişinin birbirinden trajik hayat hikâyeleri.. Karakterlerin kendilerine has acıları var çünkü kitapta hüzün ve umutsuzluk hâkim. Ve bu umutsuzluktan doğan öfke var, kapitalist düzene, siyasete, medyaya, zenginlere, bundan zerre şikayet etmemekte olan insanlara.. Kusma kulübü de bu yüzden var, bu düzene karşı çıkan bi' grup kişinin kendi içlerinde zenginleri kaçırıp, yargılayarak cezalarını kesmek, onlara dünyada ki acılardan söz etmek, iş adamları zevk-i sefa yaşarken, yoksul bebeklerin açlıktan öldüklerini yüzüne vurmak, eşitsizlikten, gamsızlıklarından, masum olmadıklarından dem vurmak.. Adeta yüzlerine kusmak evet.. esas olay bunun gibi bir sürü faktörü bir araya getirip, savunma yapan grubun en sonunda, dünyanın tüm pisliğini kapitalistlerin üstlerine boca eder gibi kusmaları elbette. Grubun devrim niteliğindeki eylemi; kusmak! Zengine, Mankene, Kapitale, Emperyale.. Soyut olarak kusun içinizdekileri, ya da somut olarak kusun yüzlerine. Çünkü en iyisi kusmaktır, her şeyi temizler! Yazar, burjuvaya eleştirel ve okkalı serzenişte bulunmuş bu kitapta, okuyun ve şahit olun sağlam mideyle... (damla)

Kusma kulübü...Kitapla ilgili tam olarak ne hissettiğimi anlatamıyorum,şu an bitirdim ve birbirinden farklı düşünceler kafamın içinde uçuşuyor...Sanırım en net ifade ,bu bir vicdan muhasebesi meselesiydi.Kitapta 32 yaşındaki Umut'un hayata tutunmakla hayattan kopmak arasında kalan içsel düşüncelerine yolculukları anlatılıyor.Neresinde yer almalıydı bu şehrin,bu gezegenin; parlak ışıkları mı seçmeliydi,yoksa açlıktan ölenlerin intikamını almayı mı...Bir sürü karakter,bir sürü hikaye,bir sürü acı...Okurken çoğu yerde içimin kasvetle daraldığını,bir çoğunun da gerçeğe yakınlığının acımı daha da artırdığını söylemeliyim. Bazı yazarların bunu kendilerine nasıl yaptığını anlayamıyorum; bu ,nasıl bir düşünce dünyası,nasıl bir muhakeme,nasıl bir bakış açısı...Benim okurken üzerime çöken bu hüznün ağırlığını ,yazarken kim bilir yazar nasıl hissetmiştir... Okuyun ya da okumayın diyemem,sadece okuduğum en ilginç kitaplardandı diyebilirim. Kitabı okumama vesile olan sevgili arkadaşıma da buradan teşekkürlerimi iletiyorum :) (haribu)

Kitabın Yazarı Mehmet Eroğlu Kimdir?

Mehmet Eroğlu (d. 2 Ağustos 1948, İzmir) Türk yazar, senarist, romancı.

Yazar, 2 Ağustos 1948 günü İzmir'de dünyaya geldi. Edebiyat öğretmeni olan babası Farik Eroğlu'nun tayinleri sebebiyle ilkokul döneminde birkaç şehir ve okul değiştirdikten sonra İzmir Karşıyaka'daki Ankara İlkokulu'nu 1960 yılında bitirdi. Daha sonra İzmir Maarif Koleji'nde (bugünkü adıyla Bornova Anadolu Lisesi) 7 yıl boyunca kesintisiz olarak yatılı okudu. Liseyi bitirdiği 1967 yılında ODTÜ Müh. Fak. İnşaat Mühendisliği Bölümüne girdi; öğrenciliği sırasında Öğrenci Derneği Başkanlığı yaptı.

1971 yılında üniversiteden mezun olan Eroğlu, mezun olduğu sırada 12 Mart Darbesi sonucu kurulan sıkıyönetim mahkemesinde Dev-Genç Davası nedeniyle yargılanmaya başladı. 1972 yılında dava devam etmekteyken evlendi. İki yıl süren dava sonucunda TCK'nın 141-142 maddesine muhalefetten 8 yıl ağır hapis ve 2 yıl sürgün cezasına mahkûm edildi. Sonuç kesinleşmeden 1974 genel affıyla mahkumiyeti ortadan kalktı. Bu tarihten sonra mühendislik yapmaya ve roman kaleme almaya başladı, 1974 yılında bir kızı dünyaya geldi. 1989 yılında bir devlet bankası olan Turizm Bankası'ndaki 15 yıl sürdürdüğü görevinden siyasi baskılar sonucu ayrıldıktan sonra mühendislik kariyerine ve yazarlığa devam etti. Sadece yazmak ve bir sivil toplum örgütünde gönüllü çalışmak amacıyla mühendislik yaşamını 1999'da noktaladı. 1999'dan bu yana Uğur Mumcu Gazetecilik Araştırmaları Vakfı'nda yazarlık seminerleri vermeyi sürdüren yazar, romanlarının yanı sıra televizyon dizisi ve sinema filmi senaryoları yazmıştır.

İlk romanı Issızlığın Ortasında 1976 yılında tamamlandı ve 1979'da Milliyet Roman Ödülü'nü kazandı ancak 1980 Darbesi sonucunda kitap sakıncalı bulunarak yayınevi tarafından basımına son verildi. Birincisinin devamı niteliğindeki ikinci kitabı Geç Kalmış Ölü de aynı gerekçeyle uzn süre basılamadı. Her iki kitap da 1984 yılında yayımlandı ve ikisi birlikte hem Orhan Kemal Roman Armağanı'na hem de Madaralı Roman Ödülü'ne layık bulundular.

Yazar, 1968 kuşağını anlatmaya "Yarım Kalan Yürüyüş" (1968); "Adını Unutan Adam"(1989) kitaplarıyla devam etti. 1994'te yayımlanan "Yürek Sürgünü" adlı romanından sonra roman yazmaya 5 yıl ara verdi, senaryo yazmaya eğildi ancak senaryo çalışmalarının sonuçlarından memnun kalmadığını ifade etmiştir. 2000 yılından itibaren art arda romanlar yayımlamayı sürdürdü.

Yazar, kendisini "İnsan yaratılışının gölgeli alanlarında boy atan temaları” yazan bir yazar olarak tanımlamaktadır."

Mehmet Eroğlu Kitapları - Eserleri

  • Adını Unutan Adam
  • Issızlığın Ortası
  • Kusma Kulübü
  • Belleğin Kış Uykusu
  • Düş Kırgınları
  • Yüz: 1981

  • Fay Kırığı - 1: Mehmet
  • Zamanın Manzarası
  • Yarım Kalan Yürüyüş
  • İyi Adamın On Günü
  • Geç Kalmış Ölü
  • Kıyıdan Uzakta
  • Fay Kırığı - 2: Emine

  • Fay Kırığı - 3: Rojin
  • Yürek Sürgünü
  • 9,75 Santimetrekare
  • Kötü Adamın On Günü
  • Meraklı Adamın On Günü
  • Mermer Köşk
  • Edebi Aforizmalar

  • Kendi Hayatında Ölme Vakti
  • Devlet Adamı ve Güvenilirlik

Mehmet Eroğlu Alıntıları - Sözleri

  • Sürekli bir eksiklik duygusu, zaman zaman akla gelen, uysal bir diş ağrısına benzeyen acı: Unutmak buydu. (Yarım Kalan Yürüyüş)
  • "Budalalarla bozuk saatler birbirlerine benzerler," dedim. "Doğruyu bulmaları sadece bir rastlantıdır." (Kusma Kulübü)
  • "Sözcüklerin önce seslerini, ardından anlamlarını yitirdim; tıpkı ateşin üstüne dökülen su damlaları gibi beynimde buharlaşıp yok oldular.." (Yürek Sürgünü)
  • Her insan ,sanki yazgisina hukmedecekmis gibi ,kendi hayatinin en önemli varlığı olmayı dener !!!! (Yüz: 1981)
  • Işığı perdeleri kapattıktan sonra açtım. (Geç Kalmış Ölü)
  • "Bazı psikologlar cesaretin, ki cesaret bir anlamda insanın hayatını sürekli tehlikeye atmasıdır, özünde intihar dürtüsü olduğuna inanırlar." (Yarım Kalan Yürüyüş)

  • "Yalnızlığa katlanamayan birisinin Tanrı’yı kıskanmaya yeltenmesi affedilmez bir budalalık değil mi sence?" (Kusma Kulübü)
  • Çoğu aşkın büyüsü, cinsel merakın giderilmesiyle sona erer (Fay Kırığı - 3: Rojin)
  • “Amaçsız bir insan eninde sonunda değersiz insana mı dönüşür? Bizleri insan yapan nedir?” (Belleğin Kış Uykusu)
  • Yalnızlıkla yoğrulmuş bir ıssızlığın ortasındaydım.. (Kusma Kulübü)
  • "Anlamını çözdüğümüzde bir işe yaramadığını keşfettiğimiz yararsız bir bilmece. " (9,75 Santimetrekare)
  • İnsan kendine acımaktan vazgeçince gerçek acımayı öğreniyor olmalıydı. (Kusma Kulübü)
  • Geçmişin sessizliği, servi ağaçlarının arasında -belki de her şeye rağmen yaşayabileceğimizi hatırlatırcasına- öylece duruyor. (Kıyıdan Uzakta)

  • “Ya leyn, ya ayn” “Karışmış birbirine gecem ve düşüncem, demek. Hatırladın mı?” (Adını Unutan Adam)
  • Saklamayacaktım: Eninde sonunda her insan kalbi kırık bir palyaço değil midir? (İyi Adamın On Günü)
  • İnsanın en değerli şeyi özgürlüğüdür. Bu yüzden herkes ona saldırır. (Kıyıdan Uzakta)
  • Bazen birini o kadar çok severiz ki, kendimizi sevmeyi unuturuz. (Edebi Aforizmalar)
  • Dilsiz sanılır ama ruh kendini hep beden yoluyla ifade eder (Fay Kırığı - 3: Rojin)
  • Kendimi zamanın her şeyi unutturan kollarına bıraksam beynimdeki sorulardan kurtulabilir miydim? (Geç Kalmış Ölü)
  • İnsan mezarının yerini seçince yurdunu da seçmiş olur.. (Zamanın Manzarası)