Leylim Leylim - Ahmed Arif Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Leylim Leylim kimin eseri? Leylim Leylim kitabının yazarı kimdir? Leylim Leylim konusu ve anafikri nedir? Leylim Leylim kitabı ne anlatıyor? Leylim Leylim kitabının yazarı Ahmed Arif kimdir? İşte Leylim Leylim kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
Kitap Künyesi
Yazar: Ahmed Arif
Yayın Evi: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
İSBN: 9786053609308
Sayfa Sayısı: 207
Leylim Leylim Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Ahmed Arif'ten Leylâ Erbil'e Mektuplar 1954-1957
Ahmed Arif'in Leylâ Erbil'e gönderdiği mektuplardan oluşan bu kitap, edebiyat tarihçilerimize kuşkusuz önemli bilgiler sunmayı vadediyor. Yazıldıkları dönemin entelektüel ve yayın ortamını, Ahmed Arif'in sürgün günlerini, yaşadığı siyasi baskıyı, içsel dünyasını ve en çok da aşkını tüm çıplaklığıyla ortaya koyuyor.
"Sabah gözlerimi sana açarım.
Akşam, uykularımı senden alırım. Nereye, ne yana dönsem karşımda mutluluğun o harikulade başdönmesini bulurum.
Böyleyken gene de şükretmem halime, hergelelik, açgözlülük eder, seni üzerim. Aklıma gelmezki seni usandırır, sana gına getiririm. Sana dert, sana ağırlık sana sıkıntı olurum. Nemsin be? Sevgili, dost, yâr, arkadaş... hepsi. En çok da en ilk de Leylâsın bana. Bir umudum, dünya gözüm, dikili ağacımsın. Uçan kuşum, akan suyumsun. Seni anlatabilmek seni. Ben cehennem çarklarından kurtuldum. Üşüyorum kapama gözlerini..."
Leylim Leylim Alıntıları - Sözleri
- “Canım benim, Bilir misin, canım dediğimde içimden canımın çıkıp sana koştuğunu duyarım hep.”
- Gözlerinden öperim cânım. En çok da burnundan. Gülme, ciddi söylüyorum.
- Şu anda kimbilir napıyorsun sen... Belki uykudasın, belki gezmede. Yahut da temiz, duru bir banyodasın.. Başın, dişin ağrımasın,için bir garip burkulmasın da nerede olursan ol... Yeter ki yaşa!.."
- İyi bak kendine. Bir daha hiç bir anne doğurmayacak seni.
- Belki de kırgınlığım kendime.
- Dünyaya geldiğime pişman değilim! Seni tanıdım çünkü.
- “Ben ki 29 yaşındayım. Ama binlerce yıldır seni arıyor, hasretini çekiyorum.”
- İyi bak kendine. Bir daha hiçbir anne doğuramayacak seni.
- "Kimselere kendi adıma kinim, nefretim yok. Sade insanoğlunun niçin bu kadar alçaldığını, niçin bu kadar budala olduğunu hâlâ anlayamadığıma yanıyorum.
- “Herhal ilerdedir, yaşanacak günlerin en güzelleri.
- “kendi kendinle yetinmek, dünyanın öbür adıdır”
- Kırılmış,balta yemiş ve sesi kuyularda boğulmuş biriyim,doğru.
- "Kendi kendinle yetinmek, dünyanın öbür adıdır."
Leylim Leylim İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Beni benden alan bir kitap..: Ah, ne duygulu ne müthiş mektuplardı.. Etkisinden kurtulmak için sanırım birkaç gün lazım. Kimi yerinde çok duygulandım kimi yerinde vay bee! dedim çok kıskandım kimi yerinde ise çok kızdım. Keşke argo, küfür olan yerler mektuplara eklenmeseydi de daha nahif mektuplar olsaydı diye düşünmeden de edemedim. Bunlar dışında Ahmet Arif'in sevdası, karşılıksız aşkı, dostluğu, şiiri ve o dönem yaşadığı siyasi sorunları içeriyor. Bu açıdan bizlere iyi bilgiler veriyor. Günümüz vıcık vıcık ilişkilerine kıyaslarsak ne kadar da değerli bir aşk.. Hüzün veriyor, insanı uzaklara götürüyor. Tam bir aşk adamıymış Ahmet Arif. Çok isterdim Leyla Erbil'in mektuplarının da bulunmuş olmasını. Bu cümleleri yazdıran kadın da sıradan değildir elbette ama üstadın da dediği gibi zalımmış. :) Onun da mektuplarını okumak fena olmazdı. Kim bilir ne hislerle ne duygularla karşılık vermiştir. Nasıl karşılıksız kalabilmiş o da merak ettiğim bir konu. Cümleler ne kadar kıymetli olsa da demekki insan hissedemeyince edemiyor işte. Bu durumda Leyla Erbil'e sitem etmek pek de yersiz olur. Buna rağmen dost kalıp ümit vermeden mesafesini de koruyabilmiş bir kadın mektuplardan anladığım kadarıyla. Ahmet Arif'in sevgisi gibi saf sevilmek, hiçbir zaman nasip olmayacak sanırım, oturup buna üzüleyim :D Derin derin anlamlı cümlelere kalbimi bıraktım.. Kimi satırları defalarca okudum. Zaten farkındayım biraz fazla alıntı yaptım :) Ve daha alıntı olarak paylaşmadığım birçok yerinin altını çizdim, notlar aldım. Değerli insanlara hediye edilebilecek en güzel kitaplardan.. Hüzün, gerçek aşk, samimiyet arıyorsanız bu mektuplar tam o şekilde. İş Bankası yine harika iş çıkarmış. Kitabın kapağından baskısına her şey çok güzel. Sayfalarda mektupların orijinaline şekline de şahit olmak güzeldi. Velhasıl birçok şeyiyle mükemmel mektuplar, harika kitaptı. Tavsiye ederimm, okunmasını da çok isterim. Kitapla kalın değerli okurlar. • "Bin yıl, bahar içre ömrünü sürsün, seni doğuran ana." / • “Kendine iyi bak. Bir daha hiçbir ana doğurmaz seni. Bir daha hiçbir cihan bulamaz seni. Tekrar öperim." (B.)
LEYLİM" bir insan sevdiğine en güzel nasıl seslenebilir?: Her mektubun sonunda gözlerinden öptü sevdiğinin bir mektubunda yazmıştı gözlerinden öpmeyeceğim birine yazmam diye. Ah! Bu nasıl bir duyarlılık, güzelliktir böyle? "Gözlerinden öperim cânım. En çok da burnundan. Gülme, ciddi söylüyorum. Yarı parçan" sen en tatliş şair cümlesi olabilirsin mesela en etkilendiğim cümlesi LEYLİM" bir insan sevdiğine en güzel nasıl seslenebilir? Hem onun adından uzaklaşmadan hem de kendi kalbini katarak nasıl çağırabilir ki? Bir Ahmed Arif'in Leylim'i olmak nasıl bir duygu? Peki ya, Leylim'in Arif'i olamamak? Böyle diyordu Leyla Erbil'e, Leyla'sına Leylim, Sevgili Canım, Canım Leylâm, Ömrüm diye başladı mektuplarında böylesine içten böylesine yürekten, böylesine sıcak, böylesine samimi ve Ahmet Arifin en sevdiğim hissederek okuduğum en güzel kitabı . (g .)
Kitabın Yazarı Ahmed Arif Kimdir?
23 Nisan 1923'te Diyarbakır'ın Hançepek semtindeki Yağcı Sokak 7 no'lu evde dünyaya geldi. Babası Rumeli'den Kerkük'e görevli gelmiş bir Türk aileye mensup gelen ve o yıllarda Osmanlı Devleti hizmetinde memur olarak çalışan Arif Hikmet, annesi Sare Hanım ise devrin ulemasından Şeyh Abdülkadir Cibrali'nin kızı olan Erbilli bir Kürt'tür. Sekiz kardeşin en küçüğü idi. Asıl adı Ahmet Hamdi Önal'dır. "Ahmed Hamdi" dedesinin adı; yazın hayatında kullandığı "Ahmed Arif" ismindeki "Arif" ise babasının ön adıdır.
Babası Arif Bey sivil hayatta en son Siverek'te nahiye müdürlüğü görevinde bulundu. Çocukluk yılları Siverek ile babasının vekaleten kaymakamlık görevinde bulunduğu Harran'da geçti. Siverek'te o sıralarda şehirde ağırlıklı olarak konuşulan dil olduğu için Zazaca'yı, Karakeçi'de çoğunlukla Kürt aşiretleri olduğu için Kürtçe'yi, Harran'da Arapça'yı öğrendi. Annesini 1929 yılında kaybetti. Onu, üvey annesi Arif Hanım büyüttü.
İlkokulu Siverek'te, ortaokulu Urfa'daki ablasının yanında okudu. Lise öğrenimine parasız yatılı öğrenci olarak Afyon Lisesi'nde devam etti. Bu okulda edebiyat bilgisini artırmak için iyi bir ortam buldu. Afyon Lisesi’nde öğrenciyken yazdığı şiirlerin ilki, Afyon Halkevi dergisi Taşpınar’ın Kasım 1942 tarihli 94'üncü sayısında yayınlandı. 1943 yılında liseden mezun oldu.
Liseyi bitirdikten sonra bir süre Uşak'ta ağabeyi Muhammed Necati'nin yanında kaldı. Babasının emekli olup Diyarbakır'a yerleşmesi üzerine Diyarbakır'a gitti. Ardından askere giden Ahmed Arif, Riva'da yedek subay olarak yaptığı askerlikten 11 Mart 1947'de terhis oldu. Yükseköğrenimi için Ankara'ya gitti. Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi felsefe bölümüne kaydoldu, ancak mezun olmadı. Faruk Nafiz, Ahmed Muhip, Ahmed Hamdi, Cahit Külebi, Behçet Necatigil gibi o dönemin ünlü şairlerinin etkisinde şiirler yazdı. İnkılapçı Gençlik ve Meydan dergilerinde yazdığı şiirlerle adını duyurdu. Özgün şiirsel yapısını yansıtan şiirleri 1948’de yayımlatmaya başladı. Attilâ İlhan’ın düzenlediği ve Varlık dergisinin yayımladığı Şiirler-1948 adlı antolojide yer alan Rüstemo başlıklı şiiri ilk şiiri kabul edilir.
1948 yılında Dışişleri Bakanlığı'nın açtığı sınavı kazandı; ancak yurtdışında gönderileceği sırada Palmiro olarak bilinen bir şiiri nedeniyle gözaltına alındı. İtalyan komünist önder Palmiro Togliatti'nin öldürülmesi üzerine yazdığı, henüz ham durumdaki bu şiirin müsveddeleri çalınıp çoğaltılması ve nüshaların bir arkadaşının evinde bulunması; kimi arkadaşlarının yargılanmasına, Ahmed Arif'in ise karakolda ifade verip serbest bırakılmasına neden olmuştu. Ahmed Arif, bu gözaltı nedeniyle işe alınmayınca Danıştay'a başvurdu ve Merkez Bankası'nda bir işe yerleştirildi. Bir yandan memuriyete, diğer yandan da eğitimine devam etti.
Şair, 1950 yılında Hürriyet gazetesinde okuduğu bir röportaj ile 1943'te Van'da gerçekleşen ve tarihe Muğlalı Olayı olarak geçen olayı öğrenince, bu olayı konu edinen bir şiiri yazdı. Bir ağıt olarak tasarladığı, hiçbir zaman yayımlamayı düşünmediği 33 Kurşun başlıklı şiir, çok kısa zaman içerisinde elden ele dolaşarak çok bilinen bir şiir halline geldi.
1950’de Türk Ceza Kanunu'nun 141'inci maddesine aykırı davranmak savıyla, 1952’de gizli örgüt kurma savıyla iki kez tutuklandı. Tutukluluğu sırasında Ankara'dan İstanbul'a götürüldü ve Sanasaryan Han'da işkenceye maruz kaldı. 38 aylık tutuklu kaldıktan sonra yapılan yargılama sonunda iki yıl hapis ve sekiz ay Urfa’da gözetim altında tutulma cezası verildi. Bu cezayı yargılanmadan önce fazlasıyla çektiği için 7 Ekim 1954'te tahliye edildi. Sekiz ay kamu gözetimi altında tutulma cezasının Urfa yerine Diyarbakır olarak değiştirilmesini sağlayarak kız kardeşinin öğretmenlik yaptığı Diyarbakır'a gitti, bir tuğla ve kiremit fabrikasında katip olarak çalıştı. Kamu gözetimi cezasını tamamladıktan sonra Ankara'ya döndü. 1954-1959 arasında platonik aşkı Leyla Erbil'e mektuplar yazdı.
Yükseköğrenimini tamamlama imkanı bulamayan Ahmed Arif, 1956’dan itibaren Medeniyet, Öncü ve son olarak da Halkçı gazetelerinde redaktör olarak çalıştı. 1967 yılında Ankara'da tanıştığı Aynur Hanım'la evlendi, 1972 yılında oğlu Filinta dünyaya geldi. Uzun süre TKP Ankara il komitesi için çalıştı.
1960'larda Fikret Otyam'ın röportajlarına Ahmet Arif’in şiirlerinden bölümler eklemesiyle ünü yayıldı. Şiirlerinin toplandığı tek kitabı Hasretinden Prangalar Eskittim 1968'de yayımlandı. Şairin tek kitabı olan bu eser, çok yoğun bir ilgiyle karşılandı; altmıştan fazla basımı yapılarak Türkiye'de en çok baskısı yapılan şiir kitapları arasına girdi. Ahmet Kaya, Cem Karaca gibi sanatçılarca birçok şiiri bestelendi. Hasretinden Prangalar Eskittim'den sonra hiç şiir yayımlamadı, hatta yazmadı.
Ahmed Arif, 1977 yılında gazetecilikten emekli olduktan sonra yaşamını Ankara'da sürdürdü. Cemal Süreya, Canip Yıldırım, Cemalettin Ünlü, Muzaffer Erdost, Nedret Gürcan, Adnan Binyazar ve aile yakınları dışında kimse ile görüşmedi. Ölümünden kısa süre önce yakınlarına, ikinci bir kitap basımı için şiirlerinin hazır olduğunu, İstanbul'a giderek dikte ettireceğini ve yeni kitabının basılacağını söylediği bilinir. Fakat bu gerçekleşemedi. Yıllar boyu gazete ya da dergilere demeç vermeyen, açıklama bulunmayan Ahmet Arif, 1989'da şair ve gazeteci Refik Durbaş ile mülakat yaptı. Bu söyleşi, önce Cumhuriyet gazetesinde yayımlandı, sonra kitap haline geldi. Daha önce ikinci şiir kitabının adı olacağını duyurduğu Kalbim Dinamit Kuyusu, bu söyleşi kitabının adı oldu. Şair, Ankara'daki evinde 2 Haziran 1991 tarihinde geçirdiği kalp krizi sonucu yaşamını yitirdi.
Ahmed Arif’in Cemal Süreya’ya yazdığı mektuplar, 1992 yılında kitap olarak yayımlandı. Şairin, Hasretinden Prangalar Eskittim'e almadığı şiirleri, 2003 yılında Yurdum Benim Şahdamarım başlıklı kitapta toplandı. Leyla Erbil'e yazdığı aşk mektupları, 2013 yılında Leylim Leylim başlığıyla kitaplaştırıldı.
Edebi Eleştiri
Ahmet Oktay'ın Karanfil ve Pranga (Istanbul: Metis Yayınları, 1990) adlı çalışması Ahmed Arif şiiri üzerine yapılmış en detaylı çalışma olarak kabul edilir.
Ayrıca, Muzaffer İlhan Erdost'un 'Üç Şair' adlı kitabında da, Ahmed Arif şiirinin yorum ve çözümlemeleri bulunmaktadır.
Adiloş Bebe adlı şiiri Cem Karaca , Moğollar ve Grup Kızılırmak tarafından şarkı yapılmıştır.
Şiir kitapları
Hasretinden Prangalar Eskittim. (Everest yayınları, ISBN 975-297-021-4, 57. basım, 2006);
Yurdum Benim Şahdamarım (Everest yayınları, İstanbul, Kasım 2005, 5. Basım, ISBN 9789752891036)
Hasretinden Prangalar Eskittim (1968-2008 40. Yıl Özel Basımı), İlk Basım: Mart 2008, Metis Edebiyat
Şiirlerinden bazıları
Akşam Erken İner Mahpushaneye
Anadolu
Ay Karanlık
Sen Hep Şerefinle Yaşarsın Baba
Bu Zindan Bu Kırgın Bu Can Pazarı
Diyarbekir Kalesinden notlar ve Adiloş Bebenin Ninnisi
Hani Kurşun Sıksan Geçmez Geceden
Hasretinden Prangalar Eskittim
İçerde
Kara
Karanfil Sokağı
Leylim Leylim
Merhaba
Otuz Üç Kurşun
Sevdan Beni
Suskun
Unutamadığım
Uy Havar!
Vay Kurban
Yalnız Değiliz
Kara
Bestelenen şiirleri
Ay Karanlık: Ahmet Kaya - Maviye Çalar Gözleri
Ay Karanlık: Cem Karaca - Ay Karanlık
Diyarbekir Kalesinden Notlar ve Adiloş Bebe: Cem Karaca - Adiloş Bebe
Diyarbekir Kalesinden Notlar ve Adiloş Bebe: Grup Yorum - Adiloş Bebe
Diyarbekir Kalesinden Notlar ve Adiloş Bebe: Kızılırmak - Adiloş Bebe
Diyarbekir Kalesinden Notlar ve Adiloş Bebe: Moğollar - Adiloş Bebe
Hasretinden Prangalar Eskittim: Ahmet Kaya - Hasretinden Prangalar Eskittim
Hasretinden Prangalar Eskittim: Suavi - Hasretinden Prangalar Eskittim
İçerde: Rahmi Saltuk - Dağlarına Bahar Gelmiş Memleketimin
Kara: Grup Ekin - De Be Aslan Karam
Otuzüç Kurşun: Cem Karaca - Otuzüç Kurşun
Otuzüç Kurşun: Grup Baran - Otuzüç Kurşun
Otuzüç Kurşun: Zülfü Livaneli - Kirvem
Otuzüç Kurşun: Fikret Kızılok - Vurulmuşum
Otuzüç Kurşun: Onur Akın - Otuzüç Kurşun
Sevdan Beni: Cem Karaca - Sevdan Beni
Sevdan Beni: Fikret Kızılok - Haberin Var Mı
Suskun: Fikret Kızılok - İki Parça Can
Suskun: Ahmet Kaya - Suskun
Suskun: Edip Akbayram - Suskun
Suskun: Alaaddin Us - Suskun
Unutamadığım: Cem Karaca - Unutamadığım
Unutamadığım: Grup Baran - Unutamadığım
Uy Havar!: Ahmet Kaya - Oy Havar
Vay Kurban: Cem Karaca - Vay Kurban
Vay Kurban: Grup Baran - Seni Sevmek Felsefedir
Vay Kurban: Grup Yorum - Gün Ola
Ahmed Arif Kitapları - Eserleri
- Hasretinden Prangalar Eskittim
- Leylim Leylim
- Yurdum Benim Şahdamarım
- Cemal Süreya’ya Mektuplar
Ahmed Arif Alıntıları - Sözleri
- Kötülüklerin büsbütün egemen olduğu, namussuz bir çağ bu biliyorsunuz. (Cemal Süreya’ya Mektuplar)
- “kendi kendinle yetinmek, dünyanın öbür adıdır” (Leylim Leylim)
- "Vurun ulan, vurun Ben kolay ölmem." (Yurdum Benim Şahdamarım)
- Bırak kim ne düşünürse düşünsün. (Yurdum Benim Şahdamarım)
- "Gözlerin diyorum o kadar güzel ki bir şiirden alıntı gibi." (Hasretinden Prangalar Eskittim)
- Körsem, Senden gayrısına yoksam, Bozuksam, Can benim, düş benim, Ellere nesi? (Hasretinden Prangalar Eskittim)
- Bilmezler nasıl aradık birbirimizi, Bilmezler nasıl sevdik, İki yitik hasret, İki parça can. (Hasretinden Prangalar Eskittim)
- ¶¶ Ve Araf kokulu uzak bir yağmur Hala düşüncemde sonsuz yalnızlık. ¶¶ (Yurdum Benim Şahdamarım)
- Mağlup mu desem, mahçup mu? Ama ikisi de değil, Ben garip, sen güzel, dünya mutlu... Öyle tuhafım bu akşam üstü. (Yurdum Benim Şahdamarım)
- Mağlup mu desem mahçup mu? Ama ikisi de değil, Ben garip, sen güzel, dünya mutlu… Öyle tuhafım bu akşam üstü, (Yurdum Benim Şahdamarım)
- ''Yokluğun, Cehennemin öbür adıdır Üşüyorum, kapama gözlerini...'' (Hasretinden Prangalar Eskittim)
- "Otobüsün sol camından manzarayı seyrederken, Sağ camından kaçırdıklarımızdan ibarettir hayat..." (Yurdum Benim Şahdamarım)
- "Kendi kendinle yetinmek, dünyanın öbür adıdır." (Leylim Leylim)
- "Gözlerin diyorum o kadar güzel ki bir şiirden alıntı gibi." (Hasretinden Prangalar Eskittim)
- Sevdan ölünecek kadar güzel ..... (Hasretinden Prangalar Eskittim)
- Biz zaten puştluklara, kahpeliklere göğüs germekte usta bir halkın çocuklarıyız. (Cemal Süreya’ya Mektuplar)
- Seni, baharmışın gibi düşünüyorum, Seni, Diyarbekir gibi, Nelere, nelere baskın gelmez ki Seni düşünmenin tadı... (Hasretinden Prangalar Eskittim)
- "..O gemi sığındığı limanı özlediyse tüm dalgalara rağmen yine gelirdi..." (Yurdum Benim Şahdamarım)
- Belki de kırgınlığım kendime. (Leylim Leylim)
- Gün ola , devran döne , umut yetişe ... (Hasretinden Prangalar Eskittim)