Lozan Hatıraları - Rıza Nur Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap

Lozan Hatıraları kimin eseri? Lozan Hatıraları kitabının yazarı kimdir? Lozan Hatıraları konusu ve anafikri nedir? Lozan Hatıraları kitabı ne anlatıyor? Lozan Hatıraları PDF indirme linki var mı? Lozan Hatıraları kitabının yazarı Rıza Nur kimdir? İşte Lozan Hatıraları kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi

Yazar: Rıza Nur

Yayın Evi: Boğaziçi Yayınları

İSBN: 9789754513394

Sayfa Sayısı: 464

Lozan Hatıraları Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

İsmet'e beş on defa söyledim: "Bu muahedeyi yaptık. Bunda türlü gayeler vardır. Ona göre maddeler husule gelmiştir. Bunları senden benden başkası bilemez. Muahedenin her maddesinin altına bir sır, se-beb, bir fikir, bir emel saklıdır. Muahedenin tatbikatının bu gayelere doğru fiilen yürüyebilmesi için "muahedenin tatbikatı komisyonu" diye bir komisyon yap.

Birde bu gayeleri gizli olarak yazalım, bu komisyona ver, Ona göre nezaret etsinler. Hariçte ve dahilde ona göre tatbik ettirsinler Muahedeye mugayir her türlü işler yapılacaktır. Bu komisyon düzeltir. Bu şimdi Boğazlar için "Dediğim pek gizli ve lüzumlu. Daha gizli olarak bir risale de cem edip komisyon reisine tevdi et. Bunların yapılması için alakadar vekaletler de uğraşsın. "Bunun ehemmiyeti, kıymetini bir türlü İsmet'e anlatmadım. Başvekil idi, yapardı, yapmadı. Halbuki bir yıl sonra Yunanistan buna benzer bir heyet yaptı.

Lozan Hatıraları Alıntıları - Sözleri

  • Lozan muahedesini yapan Rıza Nur'dur. O olmazsa bir şey yapamayız. Vatanın ona ihtiyacı vardır. Büyük hizmetleri o görebilir. O, vatanperverdir. Yapmasın. Sizi vatan namına iknaya davet ederim. Doktoru ikna edin gitmesin.
  • Saltanatı kaldırma teklifini yazarken odaya rauf bey ( Orbay ) geldi: “Böyle bir teklifte benim de payım bulunsun dedi “ve ekledi . “Bu teklifte yazanları daha da şiddetlendirelim “ bunu yenisini ben de beğendim . Şimdi allah için söyleyin böyle biri nasıl padişah yanlısı olur ?
  • Dr. Rıza Nur'un karakterinin iki büyük çizgisi vardır: 1- Türkçü ve vatansever olması. 2- Egocentrique bir ruhî yapıya malik bulunması
  • «Türkler her şeyde iyi, fakat iktisat ve mâliyede sıfır.»
  • Dr. Rıza Nur’un karakterinin iki büyük çizgisi vardır: 1 - Türkçü ve vatansever olması... 2 - «Egocentrique» bir ruhi yapıya malik bulunması... Bu ikisi birleşince karşısına çıkana şiddetle hücum et­mekte ve bilhassa rakiplerinin Türklüğünden şüphe etmektedir. Bu sebeple ona göre Rauf Orbay Abaza, İsmet Paşa Kürt, Abdülhalik Renda Arnavut ilahiri...dir. Kendi emsali ve üstünleri arasında hakaret etmediği tek insan Mareşal Fevzi Çakmak’tır. Ona da «Kuzu Paşa» demektedir. ... Dr. Rıza Nur’un işte bu kabul edilemez dar ırkçılık ve egocentrique psikolojisinin en az müessir bulunduğu saha Lozan Hatıraları sahasıdır. Zira bu iki menfi vasıf, Lo­zan’da gerçek hedeflerini yani yabancıları bulmuştur. Lo­zan’da denebilir ki o, kavgacı mizacının asıl muhataplarını bulmuştur.
  • Türkler askere gidiyor, dükkânını kapatı­yor, ticareti gidiyor. Hıristiyan ise kalıp zengin oluyor. Türk, karısının koynunda kalamıyor. Çocuk yapamıyor, Hı­ristiyan yapıyor. Türk harpte kırılıyor, Rum kırılmıyor, çoğa­lıyorlar. Türkiye’nin çok yerinde eskiden Rum yok veya çok az iken bu suretle çoğalmışlardır.
  • Rıza Nur’a sert derler. Fakat benim hiç kimseye ilk ve kendiliğimden sertliğim yoktur. Bana ederler, ben de şiddet­le mukabele ederim.
  • Salem de İtalyan müşaviri. Bu Yahudi malûm. Metr Salem (54) adıyla meşhurdur. İstanbul’da Selânik Bankası idare azasındandır. Se­lâniklidir. O vakit ora Yahudileri İtalyan tabiyetine girerler­di. Hem bizim teb’a, hem de gizlice İtalyan teb’ası olurlardı. Karasu (55) da böyledir. Saniyen Yahudilerin hepsinde de her cebinde bir pasaport vardır, Salem pek zekidir. Türkçe’yi pek iyi bilir, Fransızcası kuvvetli, hukukta malûmatı çok. Hasılı muktedir bir adamdı. Talât'ın (56) baş dostu ve en itimad ettiği adamı idi. Devletin en mühim işlerini ona söyler, sorar, rey alırdı. İşte bu adam Lozan’da şimdi karşı­mıza düşman safında olarak çıkıvermiştir. Talât, İttihatçılar ne gafil ve ne cahil adamlarmış?!. Devletin sırrını böylelere söylüyorlardı. Tabii o da derhal İtalyanlara...
  • ...Zeki’yi salmışlar. Meğerse Zeki beni vuracakmış. Onun için gelirmiş. Padişahlığı ben ilga ettim ya, Zeki Padişah’ın yaveri ya, onun intikamını alacakmış. Hakikaten bizim bu esnada İstanbul'dan geçişimiz, hayatımız için büyük tehlike idi. Bana bundan hiç bahsetmedilerdi. Şimdi trende söylü­yor. İnsan vatan hizmetinde nelere uğruyor, neler çekiyor...
  • Düşündüm. Meseleyi ciddi bir surette halletmek lâ­zım. Suret-i halli buldum. Millet Meclisi burada ya. Padişah­lığı lağvederiz. Bu suretle Padişah da, İstanbul hükümeti de kalkar. Biz kalırız. Kısa ve kolay bir hal şekli. Benim eski yıl­lardan beri bir mukaddes emelim vardı. Bu da devlet ile di­ni birbirinden ayırmak idi. Bence Türkiye’nin felâketlerinin en mühim sebebi lâik olmaması idi. Avrupa’daki her devlet de terakki ve selâmet yoluna girmek için evvelâ kilise, yani dinle devleti birbirinden ayırmışlardır. Terakki için bu yol­dan geçmişlerdir. Bu yol bizim için de zaruri idi.

Lozan Hatıraları İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Psikolojik olarak hasta mı, normal mi veyahut her ikisi de mi?: Evet kitabın yazarı Rıza Nur'dan bahsediyoruz. Belli bir güruh tarafından aktardıklarına (sadece belli bir kısımına) dört elle sarılılan bir diğer güruh tarafından da hayatı boyunca psikolojik rahatsızlıklar vb. özellikleri taşıdığı kastedilerek bütün hayatı tabiri caizse çöpe atılan bir şahsiyet. Ben iki tarafın da özelliklerini taşımadan kendimce bir bakışla düşüncelerimi belli bir yazıya dökme kanaatiyle bu yazıyı yazmakta bulunmaktayım. İlk başta kısa bir biyografi ve ve hayatında taşıdığı işlevler tarafıyla başlamak istiyorum. Rıza Nur Sinop'ta 1879 yılında dünyaya geliyor... İstanbul'a gelerek Tıp Lisesi ve Askeri Tıp Okulunu bitiriyor... Staj yaparken Alman hocaların da dikkatini çekiyor velhasıl 1907'de Askeri Tıbbiye'de cerrahi hocalığına kadar yükseliyor. 1908'de binbaşılığa terfi ediliyor. Meşrutiyetle Sinop'tan mebus seçiliyor, Maarif Vekili olarak görev yapıyor. Bu arada İttihatçılara yönelik ağır ithamları oluyor bundan dolayı bir süre hapiste kalıyor hatta idamı bekleniyor ve daha sonra 1912'de sürgün ediliyor ta ki 1920'ye kadar İttihatçıların el etek çekmesiyle geri geliyor. Birazdan da bahsedeğim gibi ben onun hayatını bazı kısımlara bölüp değerlendirmeyi daha sağlıklı ve münasip görüyorum. Tekrar yurda döndükten sonra Ferit Paşa hükümeti hakkında idam kararı çıkartıyor ama uygulanamıyor. TBMM. 1. ve 2. dönem Sinop mebusluğu yapıyor, yanındaki heyetle beraber Moskova'ya gönderiliyor ve bugün hala önem arz eden uluslararası alanda imzaladığımız 2. antlaşma olan Moskova Antlaşmasını imzalayan üç şahsiyetten biri oluyor ve Afganistan ile imzalanan dostluk anlaşmasında yer alıyor. Ayrıca Sakarya Muharebesinden önce arkadaşlarıyla beraber Mustafa Kemal'e başkomutanlık yetkisi verilen yasa tasarısını meclise sunuyor ve muharebede de hekim olarak görev alıp 14 ciltlik Türk Tarihi adlı eseri de yazıyor. Kendisi Sıhhiye ve İçtimai Muavenet Vekilliği'ni de sürdürüyor. Saltanatı kaldıran kanunun metnini de o kaleme alıyor. Ve Lozan Konferansına ikinci delege olarak katılıyor. Bu antlaşmayı da imzalayan kişilerden oluyor. Buradan sonra hayatına bir ayrım girer kendisi 1923'de yine mebus seçilir ancak İsmet Paşa onu kabineye almaz. Burada bir çok kaynakta boşluk var ve hızlıca atlanıyor kendisi Mustafa Kemal'e muhalif olanlar tarafındadır artık bir de İzmir Suikast Girişimi olunca ve muhalifler idam edilmeye başlayınca soluğu Fransa'da alıyor. Bu sefer de 12 yıllık gurbet... 1932'de de eşinden boşanıyor. Atatürk öldükten sonra yurda dönüyor ve 1942'de ölüyor. Hayatı kısaca böyle... Benim dikkat çekmek istediğim nokta hayatındaki bu hızlı yükseliş ve düşüşler, sürgün olayları ki ilk sürgünden önce idamın eşiğine kadar geliyor. Psikolojik olarak sorunun kökenleri bence burada yatıyor. İttihatçıların tasfiyesiyle geldikten sonra muazzam görevler veriliyor kendisi ilk Sağlık Bakanlarından, ilk Eğitim Bakanı oluyor yukarıda bahsedildiği üzere bir çok önemli antlaşmayı bizzat imzalayıp yeni devletin haklarını müdafaa ediyor. Fakat Cumhuriyet ilanından sonra giderek Atatürk ile arası açılıyor aslında bu arada Atatürk ile birçok önemli kişinin de arası da açılıyor sadece Rıza'ya indirgememek gerekli Rıza Nur'da bu durumdan nasipleniyor. 1923-26 arasında ne oluyor bitiyor tam olarak bir şey göremiyorum bilinene göre Atatürk'e suikast girişiminden sonra korkudan Fransa'ya kaçıyor. Şimdi burada o iki güruha değinmek istiyorum kendilerinden birincisi sadece Atatürk'e yazdıklarından dolayı bu adama dört elle sarılan kesim ve de galiba yazdığı diğer kısımları hiç dikkate almıyorlar ya da işlerine gelmiyor. Rıza Nur’un kendisi ateisttir saltanatın kaldırılması için çok uğraşmış hatta bu kitabında laikliği ilk olarak kendisinin Lozan'da ortaya attığını iddia etmiştir. İslam ile uzaktan ilgilidir hilafeti bile papalık makamı gibi diğer devletlere karşı güç olsun diye savunmuştur. Fikrimce eğer bugün Rıza Nur yaşasa kendisini bağnaz bir şekilde savunan bu güruhu görse yazdıklarını yakar atardı. Bir diğer güruhta aman Atatürküme laf gelmesin deyip bu şahsın bütün iddialarını sorgusuz sualsiz reddedip tüm hayatını çöpe atmış kişiler. Bunlara sormak isterim bu adam acep Lozan'da, Moskova'da, İstiklal Harbinde görev aldığı bakanlıkları yaparken de mi psikolojik olarak sorunluydu ya da Atatürk bu kadar değerli görevleri bu adama neden verdi? (Ve de gördüğüm söylemeden geçemeyeceğim bir olay var, yazılanlara hiçbir şey söylemiyorum ama sevmediğim yeşilli bir sitede bu adamın uyuşturucu kullandığı kendi ağzından söylemiş gibi aktarılıyor ama Nur orada karısından bahsediyor, bu Türk milletini özetliyor muhtemel olarak çoğu kitabın esamesini görmeden yalan yanlış bir kişinin yazdığıyla atıp tutuyor yazık yeşilliler.) İşte ben burada iki kesimden de ayrılıyorum hatta bu kitabı okurken iki taraftan da saçma mesajlar aldım. Dediğim gibi ben hayatını bölümlere ayırdım ve herkesin de değerlendirirken daha objektif bakmak amacıyla böyle bakmasını isterim. Şimdi meşhur Lozanımıza gelelim ve Rıza Nur'un söylediklerine kulak verelim. Kitaptan yaptığım alıntılar üzerinden dikkat çeken yerleri vermek istedim. Lozan Hatıratını 1929'da Paris'te kaleme almış. Burada yayınevinin yaptığı bir açıklama var ve bence çok önemli: "Dr. Rıza Nur’un işte bu kabul edilemez dar ırkçılık ve egocentrique psikolojisinin en az müessir bulunduğu saha Lozan Hatıraları sahasıdır. Zira bu iki menfi vasıf, Lo­zan’da gerçek hedeflerini yani yabancıları bulmuştur. Lo­zan’da denebilir ki o, kavgacı mizacının asıl muhataplarını bulmuştur." Kendisi Türkçülüğü de aşan bir ırkçılığa sahip ve narsist. Bir de şöyle der: gonderi/125497546 Kendisi o ateşli ve kavgacı mizacını şöyle açıklar: gonderi/125412973 gonderi/125349109 Kendisine cinsellik yönünden de çok vurulmuştur hatta ben bazı sitelerde kendilerini modern görüp aydın görüp de homoseksüel diye küçümseyenleri bu özelliğini ön plana atmaya çalışanları gördüm yani garip bunlar hem cinsel yönelim savunup hem de böyle yargılara başvururlar. Bana göre homoseksüel değil biseksüeldir. Neyse çok uzattım ama şu alıntı önemlidir ve hala geçerlidir: gonderi/125349876 :DD, gonderi/125351673 Saltanat ve laiklik hakkında, gonderi/125352453 Ve bugün de geçerli belki o zaman için tolere edilebilir ama bugün artık bu konvoy işi zıvanadan çıktı, gonderi/125354505 Tüm devlet büyüklerine armağan olsun, gonderi/125356793 Lozan'da İngilizlerin etkinliği, gonderi/125358656 Gerçekten çok yazık: gonderi/125360691 Bugunkü meseleler hakkında ileriye çok dönük bir mesaj gibi Kanal İstanbul vs.,, gonderi/125368358 Ve Meis Adası bugün bizi bu adayla sıkıştırmaya çalışıyorlar çok mühim, gonderi/125369814 Limni Rezaleti, gülünecek halimiz var,(bu durum hakkında kesin bir şey yok her kafadan farklı ses çıkıyor) gonderi/125370543 Musul ve Kürdistan mevzularına burada değiniyor, ayrıca üçüncüsü direk telgraf: gonderi/125376409 gonderi/125377974 gonderi/125504559 Muhteşem bir tespit ta o zamandan bugüne: gonderi/125412709 Ermeniler hakkında, gonderi/125413223 gonderi/125413588 gonderi/125413982 Metr Salem, İttihatçıların Gafleti, gonderi/125419894 Laiklik hakkında iddiası, gonderi/125491497 :DD gonderi/125496590 Neşriyat hakkında tespiti, gonderi/125498381 gonderi/125498810 Kitaptaki en beğendiğim paragraf belki de buydu, gonderi/125499475 Bu kitabı aslında okumayacaktım sadece bir yerden buldum azıcık bakayım dedim ne yazmış diye :D sonra kitap bitti. Gerçekten üslubu çok sağlam kitap muazzam akıyor, hiç sıkmıyor. Ayrıca ilgilenenlere kitap sonunda Lozan ile ilgili meclis konuşmaları var. (KAaaaaaAN)

Doktor Rıza Nur'un hatıraları normalde 3 ciltlik dev bir eserdir. Ve Lozan'dan daha fazlasını içerir. Osmanlının son dönemlerinden ölümüne kadar, içerisinde 1.Cihan Harbi, Kurtuluş Savaşı ve erken Cumhuriyet dönemi siyasetine şahitlik ettiği dönemleri de içeren eseri çeşitli yasaklar sebebiyle yayınevi tarafından sadece Lozan Hatıraları olarak dercedilmiştir. Her ne kadar Dr. Rıza Nur'a bir kesim deli ya da hasta yaftası vursa da neticede bizzat Mustafa Kemal ve TBMM tarafından o dönem Lozan görüşmeleri gibi ölüm kalım içeren önemli bir konferansa 2. murahhas olarak gönderilecek kadar önemli bir adam. Dolayısıyla hatıraları da o döneme ışık tutması açısından eksiği ya da fazlasıyla önem arzeder. Eserde Lozan konferansı sırasında hemen her konuda yapılan müzakereleri, katılım sağlayan tüm tarafların birer karakter analizlerini dahi içeren gözlemleriyle, duyunca bizi çok şaşırtacak söylemleriyle Türkiye için çok önemli bir dönemin fotoğrafı çekiliyor. Tarih severler için muhakkak okunması gereken bir eser. (MÜKREMİN)

Alamadıklarımız...: Öncelikle tarihi bu tür hatıra ve belgelerden okumayı kendime şiar edinip, tavsiye de ederim, aksi takdirde başkalarının istediği tarihi öğrenir, başkasının manipülesine maruz kalırız. Bizim, tarihimizi öğrenmede önümüzdeki en büyük problem maalesef tarihimizin yaşandığı ve yazıldığı dili ve yazıyı bilmiyor olmamız. Lakin okuyunca gerçekten de ne kadar zor kazanılmış bir vatanımızın olduğunu görürüz. Ama üzülerek belirtmeliyim; böylesi önemli bir antlaşmada , gerek az aldıklarımız gerek kaybettiklerimiz ne kadar da boşuna gitmiş. Her şeyi anlarım, ama bu hatıralara göre; heyetimizin niteliksizliği mevzu bahis işte buna anlam veremiyorum bir türlü. Neyse konu hassas bir konu, lakin çok dikkatli olup akıl, mantık ve gerçek belgelerle araştırma yapıp bu çerçevede hareket etme zamanı geldi de geçti bile... (Rıdvan Kubat)

Lozan Hatıraları PDF indirme linki var mı?

Rıza Nur - Lozan Hatıraları kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Lozan Hatıraları PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Rıza Nur Kimdir?

1879 yılında Sinop'ta doğdu. İlköğrenimini Sinop'ta yaptıktan sonra İstanbul'a gelerek Soğukçeşme Askeri Rüştiyesi'ne girdi. Sonra Tıbbiye İdadisi'ni (Tıp Lisesi) ve Mekteb-i Tıbbiyei Şahane'yi (Askeri Tıp Okulu) tabip yüzbaşı olarak bitirdi. 1901 yılında Gülhane Hastanesi'nde (Askeri Tıp Akademisi) staj yaparken çalışkanlığı ile Alman hocaların ilgisini çekti ve orada asistan oldu. Önce Prof. Dr. Deike Paşa'nın yanında çalıştı, sonra cerrahi kısmına geçti. Prof. Dr. Wietin Paşa'nın yanında çalışarak operatör oldu. Bu arada fenni sünnet usul ve aletlerini anlatan özgün bir kitap yazdı. Önce padişaha sunulan kitap sonra yayımlandı ve Prof. Wieting tarafından bir kısmı Almanca'ya çevrildi. 1903'te Rumeli Zibefçe gümrük kapısına bakteriyolog olarak atandı. 1905 yılında Gülhane'ye yardımcı öğretmen, 1907'de Askeri Tıbbiye'ye cerrahi hocası oldu. Meşrutiyet'in ilanından sonra yapılan seçimlerde Sinop'tan milletvekili seçilerek Meclis'e girdi. 1908 yılında Birinci İcra Vekilleri Heyeti'nde Maarif Vekili'ydi. 

1920 yılında Sovyetler Birliği'yle dostluk ve yardım antlaşması yapmak üzere Moskova'ya gönderilen heyete delege olarak katıldı. Cumhuriyet'in ilanına kadar bütün hükümetlerde Sıhhiye Vekili olarak görev aldı. Lozan Konferansı'na ikinci delege olarak katıldı. İkinci dönemde yeniden Sinop milletvekili olarak Meclis'te yer aldı. 14 cilt tutan Türk Tarihi'ni bu sıralarda yazdı. 1926 yılında Sinop'ta bir kütüphane kurarak, gelir kaynaklarıyla birlikte eğitime vakfetti. 1942 yılında İstanbul'da vefat etti. 

Rıza Nur Kitapları - Eserleri

  • Lozan Hatıraları
  • Hayat ve Hatıratım
  • Dr. Rıza Nur’un Moskova - Sakarya Hatıraları
  • Cumhuriyet Devrinin Perde Arkası
  • Hürriyet Ve İtilaf Fırkası Nasıl Doğdu Nasıl Öldü
  • Lozan Barış Konferansının Perde Arkası
  • Türk Tarihi (14 Cilt Takım)
  • Siyasi Risaleler
  • Topal Osman Olayı
  • Cemiyet-i Hafiye - Gizli Örgüt
  • Hücumlara Cevaplar
  • Cumhuriyet Öncesinin Perde Arkası
  • Namık Kemal Hayatı Divanı Eserleri
  • Mangal Yürekli Adam Topal Osman
  • Cemiyet-i Hafiye
  • İlk Meclisin Perde Arkası 1920-1923
  • Milli Kıyam - Milli Mücadelenin İç Yüzü
  • Milli Mücadele'de Sovyet Rusya Altınları

Rıza Nur Alıntıları - Sözleri

  • Ruslar müslümanlık aleyhinde pek şiddetli davranıyorlardı. 1787'de bütün imamları toplayıp ortadan kaldırdılar. Sebebi de oruç tutmaları ve kurban kesmeleri idi. Bütün İslâm vakıflarına el koydular. Hac ziyaretini yasakladılar. (Türk Tarihi (14 Cilt Takım))
  • Devamlı olarak gayr-i muşruluğu ileri sürülen Said Paşa Hükûmeti Meclis den ezici bir çoğunlukla güven oyu aldı. Anca bu sırada Halâskâr Zâbitân Grubu harekete geçerek gazetelerde yayınlanan beyanname Şūra-yi Askerî reisliğine gönderilmiş, gelişen olaylar neticesinde Said Paşa istifa etmiştir. İstifa gecesi, iktidar partisi Halâskâr Grubu'na üç paşadan oluşan bir temsilci heyeti göndererek, Grub`un yeni kabine hakkındaki fikrini sormuş, Haláskâr Grubu da Nazım Paşa'nın Harbiye Nazırı olarak, Kâmil Paşa'nın da herhangi bir görevde bulunmasını şart koşmuş ve bu şekilde Büyük Kabine denilen Gazi Ahmed Muhtar Paşa Hükûmeti kurulmuştur. Bir müddet sonra Balkan Harbi başlamış, harp devam ederken Bâbıâli baskını ile İttihad ve Terakki tekrar iktidarı ele geçirince Halâskârlara mensup elemanlar takip ve tevkif edilmiş, bu arada Kemal ve Kudret Beyler Mısır'a kaçmışlardır. Görüldüğü üzere Halâskâr Zâbitan Grubu ittihad ve Terakki idaresinden rahatsız bir takım subaylar tarafından kurulan gizli bir ihtilâl komitesidir. (Siyasi Risaleler)
  • "(Nâmık) gâm-ı aşk ile değil girye-i hünin Gözden dökülür håke ciğer-pârelerin heb" (Namık Kemal Hayatı Divanı Eserleri)
  • Kırımlılar'ın Türkiye'ye hizmetleri o kadar çok ve büyüktür ki, her türlü takdirin üstündedir. (Türk Tarihi (14 Cilt Takım))
  • İran halkı yan yarıya Türk ve Acem'dir. «Muhtasar Azerbaycan Tarihi» yazan Zeyneloğlu Cihangir, İran nüfusunun üçte ikisi Türk'tür diyor. Yaptığımız başka incelemeler de Türk'ü üçte iki göstermektedir. Avrupa yazarları ise hiç Türk'ten sözetmezler. Bir Acem tutturmuşlardır, öyle giderler. Pek az olarak bir Türk göçebeden sözederler. Yanlış yoldadırlar. (Türk Tarihi (14 Cilt Takım))
  • fakat Enver’in hücumunu beklemeden Mustafa Kemal, Bulgarlara hücum etti ve perişan olup kaçtı. Artık Bulgarla­rın Gelibolu Şibih Ceziresine girmesinden korkulup Enver’in kuvveti de oraya gönderildi. Bunun tahkiki için Miralay Sadık Sabri gönde­rilmişti. Bu adam, oraya çıkar çıkmaz iskelede Kolağası Ali İhsan’ı (Paşa) görmüş. O, bu felaketin Mustafa Kemal’in hıyaneti üzerine olduğunu söylemiştir. Mustafa Kemal’in hıyanet yapmasının sebebi, Enver’in şeref kazanmaması, bu şerefi kendisinin almak istemesidir. (Hayat ve Hatıratım)
  • Lozan muahedesini yapan Rıza Nur'dur. O olmazsa bir şey yapamayız. Vatanın ona ihtiyacı vardır. Büyük hizmetleri o görebilir. O, vatanperverdir. Yapmasın. Sizi vatan namına iknaya davet ederim. Doktoru ikna edin gitmesin. (Lozan Hatıraları)
  • "Ben Abdülhamid'in zamanı, icraatı, ricali ile bugünkü durumu mukayese ederek hürriyet ve memleketin düzelmesi namına hiç bir şey göremedim. Görülen yine aynı işler, beklenen yine aynı uğursuz âkıbet. Hem de eskisinden korkunç, eskisinden daha süratli. Yazık ki bütün şiddetli icraatı, uğursuz muameleleri ile o başkansız, başsız Ittihad ve Terakki Cemiyeti gösterdi ki, evvelce zannolunduğu gibi bir hürriyet perisi değil, vatan gül bahçesinde ateşler püsküren, zehirler saçan yedi başlı bir ejderdir. Millet için kurtarıcı değil mahvedicî, rahmet değil bir kara bela imiş..." (Cemiyet-i Hafiye)
  • "Mustafa Kemal'in Nutku'nun mahiyeti: 1- Nutuk tarihî vesika diye yazılmış. Asla değildir. Çünkü evvela bir takım mühim vukuatı hiç bahsetmeyip geçmiş, zira işine gelmiyor. Bir kısmını tahvil veya tevil ile yazmış. Vesikalar, tağyir, tevil gibi şeylere tabi tutulmuş ve rötuş edilmiş. 2- Nutuk mevzular cihetiyle hemen umumen şahsî kavgadır. Yani şahsiyattan başka değildir. 3- Kendisine muarız on onbeş şahsı kötülemek, lekelemek, nazardan düşürmek gayesi takip edilmiştir. Hemen her sahifede bu şahısların adları vardır. Her bahaneyle onları kötülüyor. 4- Bu kavgalarda ve yaptığı zulümlerde, katliamlarda kendini haklı göstermek gayreti. 5- Hemen her satırda bütün millî hareketi ve mühim işleri sırf kendi yapmış olduğunu göstermeye matuftur. En mühim adamları İsmet ve Fevzi'ye bile bu şereften hiçbir pay vermemiştir. 6- Kibir ve gurur, nemrudâne övünmeler, peygamber gibi kerametler ile doludur. Bu Nutuk bir nokta-i nazardan bir medihnâme, şahsının destanıdır. Menkıbelerin destanını başkaları, hatta vak'alardan asırlar sonra yazarlar. Bu kendi destanını kendi eliyle yazmıştır, hemde baştan aşağı yanlış olarak" (Cumhuriyet Devrinin Perde Arkası)
  • Bir adam şu veya bu müellifi okumayabilir; bu olağan şeydir. Fakat ilim âleminde insanın okumadığı müelliflerden bahsetmesi, hele onların yanlışını çıkarması, onlar hakkında hükümler vermesi, onlardan aldığı şeyleri adlarını zikretmeden alması gayet çirkindir. (Hücumlara Cevaplar)
  • Mustafa Kemal Yamandır. Sistemi budur: Namuslu adam istemez. (Hayat ve Hatıratım)
  • Emriniz veçhile yarın Köstence'ye hareket ediyorum. Hayatım, üç beş aydır zaten bıkmış olduğum hay huy âleminden haric ve kendi âlemime münhasır olacakdır. Halâs-ı vatan husûsunda muvaffak olmanızı dua eder ve diğer rüfekanızın da -o eski fikir ve hareket-i sakîmeden feragat ile- zât-ı Âlîlerinin his ve fikirlerinde olmalarını ve şu sûretle memleketin kurtarılmasını temenni eylerim. (Siyasi Risaleler)
  • Dr. Rıza Nur'un karakterinin iki büyük çizgisi vardır: 1- Türkçü ve vatansever olması. 2- Egocentrique bir ruhî yapıya malik bulunması (Lozan Hatıraları)
  • Hürriyet ve İtilâf Fırkasını tesis eden ve başlıca amil olanlardan biri ve sonra da İdare Meclisi üyesinden olduğum için bu husustaki vuküf ve malûmatima itiraz edilemez. Tarafsızca kalem kullanmak meselesine gelince, siyasetten el çekmiş ve vatandan uzak gurbetlerde yerleşmiş, bir daha vatanına dönmesi bile şüpheli görünen bir adamın artık ne İttihadcılar, ne İtilâfcılar ile ve ne de siyaset işleriyle bir alâkası bile kalmamış olduğundan, bu husustaki sözlerinin de tarafsız olacağı açıktır. Benim ne bir mevki hırsım vardır, ne de bir memuriyet ve maaş arzusunda olan adamım. Bu eseri yazmaktan maksadım, anılan eserde üzerime farz kıldığı şeyi yazmakla beraber işleri vâki olduğu gibi herkese göstermekten ve Türkiye'nin Meşrutiyet devresi tarihini yazacak tarihçilere olaylarin bu kısmının hakikatini bildirmek için bu olaylara içerden karışmış olmam dolayısıyla bana düşen ilmî bir görevi ifaden ibarettir. (Siyasi Risaleler)
  • Salem de İtalyan müşaviri. Bu Yahudi malûm. Metr Salem (54) adıyla meşhurdur. İstanbul’da Selânik Bankası idare azasındandır. Se­lâniklidir. O vakit ora Yahudileri İtalyan tabiyetine girerler­di. Hem bizim teb’a, hem de gizlice İtalyan teb’ası olurlardı. Karasu (55) da böyledir. Saniyen Yahudilerin hepsinde de her cebinde bir pasaport vardır, Salem pek zekidir. Türkçe’yi pek iyi bilir, Fransızcası kuvvetli, hukukta malûmatı çok. Hasılı muktedir bir adamdı. Talât'ın (56) baş dostu ve en itimad ettiği adamı idi. Devletin en mühim işlerini ona söyler, sorar, rey alırdı. İşte bu adam Lozan’da şimdi karşı­mıza düşman safında olarak çıkıvermiştir. Talât, İttihatçılar ne gafil ve ne cahil adamlarmış?!. Devletin sırrını böylelere söylüyorlardı. Tabii o da derhal İtalyanlara... (Lozan Hatıraları)
  • Düşündüm. Meseleyi ciddi bir surette halletmek lâ­zım. Suret-i halli buldum. Millet Meclisi burada ya. Padişah­lığı lağvederiz. Bu suretle Padişah da, İstanbul hükümeti de kalkar. Biz kalırız. Kısa ve kolay bir hal şekli. Benim eski yıl­lardan beri bir mukaddes emelim vardı. Bu da devlet ile di­ni birbirinden ayırmak idi. Bence Türkiye’nin felâketlerinin en mühim sebebi lâik olmaması idi. Avrupa’daki her devlet de terakki ve selâmet yoluna girmek için evvelâ kilise, yani dinle devleti birbirinden ayırmışlardır. Terakki için bu yol­dan geçmişlerdir. Bu yol bizim için de zaruri idi. (Lozan Hatıraları)
  • Bu işin yürekler acısı feci ve bu millete ters ve ibret bir sonu var. Biz Lozan'a gidince Hariciye Vekâleti işleri, vekâleten Başvekil Rauf'a havale edildi. Rauf derhal Abazalık gayretiyle kaynamış olacak ki, Tahsin'i Meşhede konsolos tayin etmiştir. Bu hem de birkaç kademeyi atlatarak terfihtir. Bu, açıkça demektir ki, Türk'ü tahkir eden bir Çerkes azledilemez. Bilakis böyle mükâfata lâyıktır. Halbuki bu adamın bu halini ben hikâye ederken, Hey'et-i Vekile'de Rauf da vardı. Dinledi, azlinin kararını biliyor: Siciline de yazılmıştır. İşte Türk evlâdı! Ecnebi unsurlar ne yapıyor, görün! Ben doğrusu bu tayini işitince me'yus oldum. «Bu devlete hizmet de etmek doğru değildir. Çünkü faydası yok. Ecnebi unsurlar her tarafı tutmuş. Bir şey yaptırmazlar. Sen yaparsan bozarlar. Netice yalnız kendine düşman kazanmaktan ibarettir.» dedim. (Dr. Rıza Nur’un Moskova - Sakarya Hatıraları)
  • Dehşetli sigara içiyorum. Bir raddeye geldim ki, zehirlendim gibi. Derhal sigarayı terkettim. Bu esnada idi ki, Çankırı mebusu Hoca Hacı Tevfik Meclis'te: «Allah iyi eder, zafer verir» dedi. «Herif! Daha hâlâ Allah'a havale ediyorsunuz. Allah babanızın uşağıdır,» dedim. Pek sinirliyim. Kalktım, az kaldı adamı dövüyordum. Bereket versin araya girdiler de fenalık olmadı. Lâkin fena lâkırdılar söyledim. Ne yapayım? Herif çalışacağına, bir iş yapacağına, Allah'a havale ediyor. Kendi oturuyor. Ah bu yobazlar... (Dr. Rıza Nur’un Moskova - Sakarya Hatıraları)
  • Fikrimi saklamayı ayıp, riya, adilik biliyordum, bu sebeple derhal söyleyiveriyordum. Bu da hayatta ne büyük hatadır. İnsan bundan çok kaybeder. Gerçi iyi bir faziletse de hayat adeta riyadan ibaret olduğundan fikrini saklayanlar kazanır. (Hayat ve Hatıratım)
  • Bu hücumların asıl sebebi Türkçü oluşumdur. (Hücumlara Cevaplar)