Med-Cezir - Elif Şafak Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap

Med-Cezir kimin eseri? Med-Cezir kitabının yazarı kimdir? Med-Cezir konusu ve anafikri nedir? Med-Cezir kitabı ne anlatıyor? Med-Cezir kitabının yazarı Elif Şafak kimdir? İşte Med-Cezir kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi

Yazar: Elif Şafak

Yayın Evi: Doğan Kitap

İSBN: 9786051116020

Sayfa Sayısı: 280

Med-Cezir Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

“… bir gün bir bilge, kendi türleriyle uçmayı reddeden iki ayrı cins kuşa rastlar yol kenarında. Hayli merak eder bu iki farklı yaratığın nasıl olup da kendi aileleriyle, ait oldukları yerlerde yaşamak istemediklerini, nasıl olup da bir ‘yabancı’yı kendi kardeşlerine yeğlediklerini. Biri karga, biri leylek... O kadar farklıdır ki kuşlar, ihtimal veremez birbirlerini sevdiklerine, türdeşleriyle değil de birbirleriyle uçmayı yeğlediklerine. Öyle ya, karga dediğin kargalarla uçmalıdır, leylek dediğinse leyleklerle. Yaklaşır ve merakla inceler kuşları. Ta ki her ikisinin de topal olduğunu keşfedinceye kadar. O zaman anlar ki, birlikte kaçar, birlikte uçar, beraber yaşamaları beklenenlerin yanında tutunamayanlar.”

“Med-Cezir başlığı altında yazılarını toplamış Elif Şafak. (…) Dergilerde, gazetelerde yayımlanmış yazılar. Tarihsiz, çoğu kez de tarifsiz. Kendini de benzettiği, kökleri havada Tuba Ağacı gibi metinler. Böyle de olması gerek. Metin tek başına boşlukta duruyorsa duruyordur zaten. Durmuyorsa hiç durmasın zaten. Tarihsiz durabiliyorsa tarif edebilir kendini metin.”

- Ece Temelkuran

Elif Şafak’ı yalnız romanlarından tanıyanlara, kafalarındaki fotoğrafın eksik karelerini tamamlamak için Med-Cezir’deki yazıları okumalarını salık veririm. Burada kanlı canlı, öfkesiyle, inadıyla, kırılganlığıyla, tutkularıyla velhasıl renginin bütün tonlarıyla Elif Şafak var.”

- Ali Çolak

Med-Cezir Alıntıları - Sözleri

  • Ne sonlarla avunmak, ne başlangıçları unutmak. "Önü yoktan sonu boktan" bu serencamda "niyet-i hilkat"i bulmak için içip içip ayılmıştı Neyzen Tevfik; "cinnet-i hakikat"i okumak için yazmak isterim ben de; yaza yaza silmek üzere...
  • Beni kafalıyorlar akıllarınca. Yer miyim hiç , yemem? Yani yememeliyim.
  • Belki de önemli olan gidilecek yer ya da güzergâh değil, gitme fikrinin kendisi. Daimi göçebelik. Bir öte diyar fikri bakidir içimizde. Kimileri cennetteki Tuba ağacı misali. Kökleri var, var olmasına da toprağa bağlı değil, havada, yukarıda. Kimilerinin kökleri göçebe.
  • Güzel günlüklerim vardı ve bir de asla günlüklerim kadar güzel olmayan günlerim...
  • Türkiye'de yazarlar söz konusu oldu mu iki hususu bilmemeyi tercih ederiz: Ölmüş yazarların sadece kitaplarına odaklanmaktan, hayattayken nasıl ve neler yaşadıklarını bilmeyiz, biiiiir. Yaşayan yazarların da sadece yaşamlarına odaklanmaktan kitaplarında neler yazdıklarını bilmeyiz, ikiiii.
  • Pirinçten çöp ayıklar gibi çekip çıkarıyoruz aile tutanaklarından, soyağaçlarımızın dallarına nasılsa konuvermiş tüm uygunsuz anıları ve uyumsuz akrabaları.
  • Deleuze'ün yazdığı gibi, bir insana âşık olmak onu kalabalığın içinden çekip çıkarmak, çokluğun içinde tek kılmak ve sonra aynı hızla o teklik içindeki çokluğu keşfetmek ise eğer, öncelikle yüzler arasında bir tek yüze âşık oluruz; sonra da aynı yüzün içindeki pek çok yüzü keşfetmeye başlarız ürpertiyle. Keşfettiğimiz her yeni yüzle, ilk gördüğümüz yüzden biraz daha uzaklaşırız. Sevdiğimiz kişinin yüzünün çoğulluğu, belirsizliği, silinebilirliği içten içe huzursuz eder bizi. Bu yüzden olsa gerek, onlar derin uykudayken uzun uzun seyrederiz sevdiklerimizin yüzlerini. Ruhlarının yedi kat derinliğine açılan kapıların orada bir yerde saklı olduğunu içten içe sezinlediğimiz için... Gün boyu bizden sakladıkları yüzlerini görmek, gördüklerimizin sırrına erebilmek için...
  • Kadınların bedenleri ve giysileri üzerinden çarpışıyor ideolojiler, söylemler ve siyasetler.
  • Sen kendini küçük zannedersin. Halbuki en büyük âlem sende toplanmıştır. Ebru bunu fısıldar bize. Bir tek nokta, en ince fırçanın ucuyla suya bırakılan minnacık bir nokta olur sana umman u derya. Kâtreyiz âlemde, lâkin unutma ki tek bir nokta tekmil sırlarını içinde barındırır kâinatın.
  • Kendi evliliklerinin başkalarınınkinden çok farklı olacağına yürekten inanan ve bu inancın verdiği gazla törenden önce her detayı allaya pullaya, çok "özel" olacakmışçasına hazırlayan çiftler, çok değil sadece yarım saatlerini kimi meslek erbabıyla konuşarak geçirmeliler bence. Örneğin, düğün müzisyenleri! Ya da düğün fotoğrafçılarıyla sohbet etsinler veya düğün kameramanlarıyla. Bir de onlara sorsak her biri farklı olmaya çalışan yüzlerce merasimin nasıl da ve niçin ısrarla böylesine aynı olduğunu, olabildiğini.

Med-Cezir İncelemesi - Şahsi Yorumlar

İlk Deneme İncelemesi...: Elif ŞAFAK'IN deneme türündeki kitabı.Kitap genel olarak aşk,edebiyat,anne-kız ilişkileri ve bizim hep merak ettiğimiz yabancı ülkelerdeki Türk algısı ve oradaki Türklerin nasıl yaşıyorlar sorusuna cevap veren yazılarıyla beraber yazilariyla meşhur kadın üzerine feminist yazıları da karşımıza çıkıyor... Kitap 2010'da yazildigindan o zamanın Turkiye'sinde yazılan bir yazıda Türkiye'nin nasıl modern insan haklarına saygılı bir ülke olduğunu yazan yazıyı okuyunca acı bir şekilde tebessüm ettim.Kadinlarin hayatta yaşadığı zorluklar ve İstanbul'a yapılan kötülükler konusunda o zamandan bu güne değişen bişey yok hatta durum daha da kötüleşiyor.Yazar kitapta İstanbul'a özel bir yer vermiş her ne kadar yurt dışında olsa da gönlünden atamıyor.Kitapta çok güzel bölümler var,bol bol alıntı yaptım.Bununla beraber yazarın diğer kitaplarını da okuduğumdan kitapta hep aynı konulara deginildiginden yer yer sıkıldım.Hatta bir yerden sonra kitabı bitirebilmekte zorlandım.Kitap yazıldığı senenin içinde hapsolmuş gibi geldi bana...Yine de eğlenceli vakit geçirmek isterseniz okuyabilirsiniz derim... (Başkomiser Nevzat)

Medcezir: Elif Şafak'ın deneme türündeki okuduğum ilk kitabıydı. Kitap genel olarak Türk olmak, kadının toplumdaki yeri, yazarlar hakkındaki söylemler, anne kız ilişkileri, Türkiye, şişmanlık algısı, edebiyat ve çocukluk, kahve falının toplumumuzdaki yeri ve diğer ülkelerdeki olmayan yerini, Narsistler hakkındaki bilgiler, ev hanımları, yazdığı kitabın adının nereden geldiği üzerine güzel ve akıcı söylemler barındırıyor. 64 65 kadar başlıkları mevcut ve her birini güzel izah etmiş. Kendi hayatını ve kişiliğini çokça görüyoruz kitabın içinde. Ülkelerdeki Türk algısı ve feministler üzerindeki yazıları da mevcut. Kitap 2010 2005 civarında yazılmış. 11 Eylül olayları olmadan önceki Amerika' dan da bahsediyor. O senelerde yazıldığı için bir yazısında Türkiye'nin insan haklarına nasıl saygılı olduğunu da anlatıyor. Ve Türkiye denince İslam ülkesi olarak anıldığı için cinayetlerin vs. çokmuş gibi gösterilmesinden rahatsız oluyor. Çünkü o zamanlar günümüzdeki kadar durum kötü değildi. Kitapta yazar sürekli göçebe olan hayatından söz ediyor. Bundan ne kadar bahsetse de sürekli ülke olarak ya da şehir olarak yer değiştirmek zorunda olsa da İstanbul onun için çok ayrı bir yere sahip bunu görüyoruz. Bu kitapta dikkatimi çeken ve yeni öğrendiğim bir şey yazar annesinin ismini kendisine soyadı olarak seçmiş. Annesine uzun bir süre abla demiş. Diğer anneler gibi olmadığını düşündüğünden. Annesini bir daha hiç evlenmemiş, kendi ayakları üzerinde durmuş, tek başına mücadele etmiş çok güçlü bir kadın olarak tasvir ediyor. Bu arada kitaptaki bütün yazılarını Radikal Gazetesi'nde yayınlamış ve bunları derleyip kitap haline getirmiş. Bu yüzden her bir başlık başka ülke ya da şehirde yazılmış. Normal de bir kaç defa bu tarz kitap okumama rağmen bu kitap oldukça ilgimi çekti ve çok severek okudum. Özellikle dilinin akıcılığını ve farklı üslubunu tatmak paha biçilemez bir zevkti. (GÜL DURSUN)

Merhabalar,buradaki ilk yazımı yazıyorum,ilk incelememi değil. Çünkü kitabı incelemeyeceğim.Ya da kitabı anlatıp anlatıp bence okumalısınız vs. demeyeceğim. Çünkü "özgürlük bir okurun sahip olacağı en önemli niteliktir." Hangi kitabı okuyacağınız konusunda hiç kimseden tavsiye almayın derim.. (bu da bir tavsiye oldu her neyse :) ) Ben bu kitapta beni etkileyen bir şeyi yazmak istiyorum sadece.O da şu ki,yazar annesinin ismini kendisine soyad olarak seçmiş.Bugüne kadar böyle kral hareket çok az gördüm. :) Tek başına mücadele eden,güçlü,bir daha hiç evlenmemiş bir annenin ,eserleri dünya da bir çok dile çevrilen yazar kızı Elif "Şafak" . Okullarda annesi babası ayrı çocuklar potansiyel sorunlu olma ihtimali taşırlar herkesin gözünde. Dul kadınların yetiştirdiği çocuklar hep mercek altındadır da , "kul" kadınların yetiştirdiği çocukların taşıyabilme ihtimali olan (hatta taşıdıkları)potansiyel sorunlar neden hiç mercek altına alınmaz..? Elif Şafak bu yazısıyla kabuk tutmuş naçizane yaramı kaşıdığı gibi aynı zamanda merhemde oldu yarama. Ve iyi ki dul bir kadının evladıyım dedim, kul bir kadının olmaktansa.. (Maçkalı)

Kitabın Yazarı Elif Şafak Kimdir?

Elif Şafak (d. 25 Ekim 1971, Strazburg) Türk romancı. İlk romanının yayımladığı 1997'den beri peş peşe eserler vermekte olan ve geniş bir okur kesimince tanınan sanatçı, 2009'da yayımlanan Aşk adlı romanı ile Türk edebiyat tarihininin en kısa sürede en çok satan edebi eserinin yazarı ünvanına sahip olmuştur. Ayrıca kitapları otuzdan fazla dile çevrilmiştir.

Yaşamı

25 Ekim 1971 günü, babasının o sırada doktora yapmakta olduğu Strazburg'da dünyaya geldi. Babası sosyal psikolog ve akademisyen Nuri Bilgin, annesi diplomat Şafak Atayman'dır. Doğumundan kısa bir süre sonra anne ve babası ayrıldı, annesi tarafından büyütüldü. Soyadı olarak annesinin adını kullandı.

Ortaokulu annesinin görev yaptığı Madrid'de, liseyi Ankara Atatürk Anadolu Lisesi'nde tamamladıktan sonra, ODTÜ Uluslararası İlişkiler Bölümünü bitirdi. Yüksek lisansını aynı üniversitede Kadın Çalışmaları Bölümünde yaptı. "Bektaşi ve Mevlevi Düşüncesinde Döngüsel Evren ve Kadınsılık Anlayışı" üzerine master tezinin ardından; ODTÜ Siyaset Bilimi bölümünde doktorasını tamamladı. Doktora tezi, "Türk Modernleşmesinin Kadın Prototipleri ve Marjinaliteye Tahammül Sınırları" başlığını taşıyordu. Elif Şafak'ın İslamiyet, kadın ve mistisizm hakkındaki yüksek lisans tezi Sosyal Bilimler Derneği tarafından ödüllendirildi.

Yüksek lisans çalışması sırasında Kem Gözlere Anadolu (1994) adlı öykü kitabını ve ilk romanı Pinhan'ı (1997) yayımladı. Bu eserle Kombassan Vakfı tarafından verilen 1998 Mevlana Büyük Ödülü'nü kazandı.

Doktorasının ardından İstanbul'a taşındı ve Şehrin Aynaları'nı (1999) yazdı. Bir süre İstanbul Bilgi Üniversitesi'nde "Türkiye ve Kültürel Kimlikler", "Kadın ve Edebiyat" konularında dersler verdi.

2000 yılında Türkiye Yazarlar Birliği Ödülü'nü kazanan Mahrem romanı ile geniş okur kesimi tarafından tanındı. Bunu iki yıl ara ile yayımlanan Bit Palas (2002) ve İngilizce olarak yazdığı Araf (2004) adlı kitapları izledi.

Sanatçılara verilen bir bursla doktora sonrası çalışması için ABD'ye giden Şafak, çeşitli üniversitelerde dersler vermiştir. 2003-2004 akademik yılı boyunca Michigan Üniversitesi'nde yardımcı doçent olarak bulundu ve ders verdi. Ardından Arizona Üniversitesi Yakın Doğu Araştırmaları bölümünde yardımcı doçent olarak görev yaptı. "Edebiyat ve Sürgün", "Bellek ve Politika", "Müslüman Dünya'da Cinsellik ve Toplumsal Cinsiyet" konulu dersler verdi.

Şafak, 2004 yılında beş yazarın (Murathan Mungan, Faruk Ulay, Elif Şafak, Celil Oker, Pınar Kür) ortak kaleme aldığı bir roman projesinde yer aldı, bu roman Beşpeşe adıyla yayımlandı.

2005'te Med Cezir adlı kitabında kadın, kimlik, kültürel bölünme, dil ve edebiyat hakkında yazılarını bir araya getirdi. Aynı yıl Referans Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Eyüp Can Sağlık ileBerlin'de evlendi.

2006'da yayımlanan "Baba ve Piç" adlı romanını İngilizce olarak kaleme aldı. Türk-Ermeni ilişkilerini inceleyen bu roman nedeniyle hakkında Türklüğe hakaret ettiği gerekçesi ile dava açıldıysa da, suçun yasal unsurlarının oluşmadığı ve delil bulunmadığı gerekçesiyle beraat etti. Aynı yıl Şehrazat Zelda isimli kızı dünyaya geldi. Doğum sonrası yaşadığı depresyonu, İngilizce olarak kaleme aldığı Siyah Süt adlı otobiyografik romanda anlattı. İki yıl sonra oğlu Emir Zahir'i dünyaya getirerek ikinci kez anne oldu.

2009 yılının Mart ayında yayımlanan AŞK isimli roman, Türk edebiyat tarihinin en kısa sürede en çok satan edebi eseri ünvanına sahip olmuştur.

2009 yılı sonunda, sekiz romanı ve ilk deneme kitabı Med Cezir'den seçilmiş paragrafları bir araya getirdiği Kağıt Helva adlı kitabını yayımladı.

2010 Kasım ayında Firarperest adlı deneme türündeki ikinci eseri piyasaya çıktı. Eserin içindeki illüstrasyonlar M. K. Perker'e aittir.

2011 yılında Doğan Kitaptan "İskender" isimli eseri piyasaya çıkmıştır. Kitabın kapak resminde, makyajla erkek haline gelen Elif Şafak'ın kendi fotoğrafı vardır.

Sanatçı, Türkiye'de çeşitli günlük ve aylık yayınlarda yazmaya devam etmektedir. 1 Mayıs 2009 tarihinden bu yana Habertürk gazetesinde ve aynı gazetenin "HT PAZAR" adlı ekinde yazılarını yayınlamayı sürdürür. Bu gazetede yayımlanan deneme türündeki yazılarından oluşan bir seçki, M.K Perker illüstrasyonlarıyla birlikte 2012 yılında Şemspare adıyla yayımlandı.

Elif Şafak Kitapları - Eserleri

  • Aşk
  • İskender
  • Kem Gözlere Anadolu
  • Pinhan
  • Şehrin Aynaları
  • Mahrem

  • Bit Palas
  • Araf
  • Med-Cezir
  • Baba ve Piç
  • Siyah Süt
  • Kağıt Helva
  • Firarperest

  • Beşpeşe
  • Şemspare
  • Ustam ve Ben
  • Sakız Sardunya
  • Havva'nın Üç Kızı
  • Sanma ki Yalnızsın
  • Aşkın Kırk Kuralı

  • On Dakika Otuz Sekiz Saniye
  • The Island of Missing Trees
  • Siyah Süt

Elif Şafak Alıntıları - Sözleri

  • Azalarak artıyor, eksilerek büyüyordum... (İskender)
  • İnsan yüreği birden fazla durumu hissedebilecek kadar engin, insan aklı aynı anda birden fazla konuda analiz yapabilecek kadar karmaşık... (Şemspare)
  • “Bu açıdan bakınca, yağmurda hüzün gibi bir şey galiba: İlk başta aman bana ilişmesin diye didinir sakınırsın, emniyetli ve kuru kalmak için elinden geleni yaparsın, ama baktın ki olmuyor, baktın ki yağıyor üzerine dört bir koldan, gark olursun ta dibine kadar ve bir kez bu kadar battın mı içine, ha bir damla eksik ha bir damla fazla ne fark eder. Yağmur da hüzün gibi bir şey, yakalandın mı bir kez, azı çoğu yok artık. Olsa olsa ‘kuru kalabilenler’ ve ‘sağanaktan’ nasibini alanlar var.” (Baba ve Piç)
  • “Eğer bir gün âşık olursam, kesin o kişinin beynine âşık olacağım” diye söz verdi kendisine. “Tipi ya da konumu umurumda değil, varsa yoksa aklı, zekâsı, birikimi.” * * * (Havva'nın Üç Kızı)
  • Onunla konuş. Onu ne kadar sevdiğini, onunla birlikte yaşamayı ne kadar sevdiğini söyle. Açık ol. Sevginin perdelere ihtiyacı yoktur. (Araf)
  • Ve yürek kredisinin ne dibi vardır, ne bitimi. (Firarperest)

  • Hayal gücü insana gerekli. Tıpkı ekmek gibi, su gibi önemli. (Sakız Sardunya)
  • İnsan bir yalanı ne kadar sürdürebilir? (Beşpeşe)
  • Ne hikmetse, erkeklerin en vasatı, en sıradanı bile kendini bir kadın karşısında yarı-Tanrı zannediyor. (Siyah Süt)
  • Yaradan'ın gökyüzünde, tepede bir yerlerde olduğu­nu sanırlar. Kimileri de O'nu Mekke'de, Medine'de arar! Ya da mahalle camisinde! Allah bir mekana sığar mı? Ne gaflet! O tek bir yerdedir ancak: Aşıkların gönüllerinde. (Kağıt Helva)
  • Birine inanmak ciddi bir iştir. (On Dakika Otuz Sekiz Saniye)
  • Gidemeyenler'den olmanın en kötü yanı gidememek değil, kalamamaktır aslında; seni kışkışlayan toprakta penah aramaktır hâlâ. (Bit Palas)
  • Hangi yolu seçersen seç, seçmediğin yolda kalacaktır aklın. (Siyah Süt)

  • " Bakan göze göre her şey değişmekte. Kimine dev görünen, ötekine cüce." (Sakız Sardunya)
  • " Yok olmadan var olmanın yolu yok ." (Sanma ki Yalnızsın)
  • Bilhassa putlardan uzak dur, dost. Ve sakın kendi doğrularını putlaştırma! İnancın büyük olsun ama inancınla büyüklük taslama! (Aşkın Kırk Kuralı)
  • Belki aşk sevgiliyi kazanmayı değil, kendini onda kaybetmeyi gerektirir. (Araf)
  • Ne zor şeydi birbirini hiç sevmemiş bir çiftin evladı olmak. (Havva'nın Üç Kızı)
  • Talih daima aşırıya kaçmıştır, dün olduğu gibi bugün de; kimilerine gani gani şans, yığın yığın variyet, tepe tepe iktidar, bol bol servet getirir. (Araf)
  • Kaç kitap okuyunca âlim, kaç diyar görünce gezgin, kaç hezimetten sonra bezgin olurdu insan?!.. (Mahrem)