Mektup - Peride Celal Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Mektup kimin eseri? Mektup kitabının yazarı kimdir? Mektup konusu ve anafikri nedir? Mektup kitabı ne anlatıyor? Mektup PDF indirme linki var mı? Mektup kitabının yazarı Peride Celal kimdir? İşte Mektup kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
Kitap Künyesi
Yazar: Peride Celal
Yayın Evi: Can Yayınları
İSBN: 9789755106090
Sayfa Sayısı: 144
Mektup Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Telefonda neden romandan öyküye geçtiğimi sordunuz. Ben, öyküden romana geçen bir yazarım. İlk gençliğimde ve daha sonraları da yüzlerce öykü yazdım. Bunlar gazete sayfaları arasında kaybolup gittiler. Kaybolan bu öykülere hiç acımıyorum. (...) Sonradan roman yazmaya başladım. Arada öyküler yazmadım değil. Ama bunları kendim için yazar, saklar gibiydim. İlk öykü kitabım 1978'de çıktı. Kitaba adını veren Jaguar, insanlardan çok bir arabanın öyküsüydü. (...) Birkaç roman arasında yazdığım öyküler, 1981'de Bir Hanımefendinin Ölümü adıyla çıktı. Son öykü kitabım da Pay Kavgası. (...) Öykü yazmak kolay iş değil. Romandan bile zor bir bakıma. Daha da zevkli. Ben, bildiğiniz gibi, burjuva bir aileden gelen, büyük kenti ve bu çevrenin, büyük kentin tutucu, yozlaşmış insanlarını eleştiren bir yazarım. Mektup adlı bu yeni kitabımdaki dört öykü de, romanlarım gibi aynı düşünce ve gözlemlerle yazıldı.
Mektup Alıntıları - Sözleri
- “İnsanlar giyindikleri zaman değişiyorlar,” derdi oğlan. “Kötülükleri, tutkuları; sanki taktıkları kravatlar, giydikleri ceketler, gömleklerle birlikte geçiriyorlar sırtlarına."
- “Yaşamı o kadar ciddiye almaya değmez Abdülrahman. Ölüleri de durmadan anmaya gerek yok. Nasıl olsa hiçbirimiz sağ çıkmayacağımıza göre!”
- “Belki karanlık indiğinde, belki karabasanlarla boğuştuğunuzda, fırtına yaklaştığında ve gökyüzünde bulutlar birbiri üstüne yuvarlandığında, belki pencerenin ardında rüzgâr uluduğunda, belirsiz görüntüler perde arkalarında kımıldadıklarında, belki kepenkler gıcırdadığında... İşte o zaman biri konuşmaya başlarsa aydınlıklar açılır birdenbire.” CATHERINE DAVID
- Büyük adamların bilgilerinden payını almak, dünyayı onlarla dolaşıp onların gözüyle görüp anlamaktan bıkıp usanmazdı.
- İnsanları mutlu etmek için paradan başka şeyler de vermek gerektiğini hiç düşündünüz mü?
- Bu nasıl dünya! Sevgi kalmamış, inanç kalmamış! İnsanları işten çıkarıp yerlerine dalgalarına uygun düşenleri alıyorlar.
- Konuşmaya başladığınızda, korkunuzu yenebildiğinizi de göreceksiniz, her şey aydınlığa çıkacak. Bütün dünya konuşabilse korkusuz ve açık, birçok soruna çare bulunur, inanın bana.”
- Yapmak istediğim ne çok şey var! Dünyayı, başka insanlar tanımak! Bütün müzeleri, galerileri dolaşacağım. Resim yapmaya başlarım belki yeniden. Keyfimce yaşamak istiyorum. Kendim için yaşamak! Özgür olmak, evet özgür, her açıdan...
- Kuşkuların yüzünden insanlara yaklaşamıyorsun! Hayatın boyunca hep yalnız kalacaksın.
- Birçok sevdiklerim gibi onu da yitirmiştim sonunda!
- Bütün dünya konuşabilse korkusuz ve açık, birçok soruna çare bulunur...
- “Psikanaliz, hastayı düşünceyle kavrayıp, ona sezgilerle yaklaşılan garip bir serüvendir."
- “Psikanaliz, kendisini tanımasını bilmeyen insana, bilgisizliğe karşı tutulan yol gösterici bir ışıktır."
- Çocuk yapmayı ikisi de istememişlerdi. Böyle bir dünyaya çocuk getirmenin saçmalığını düşünerek. Sevecekleri birinin acı çekmesinden korktukları için.
- “Korkusuz yaşamak için gerçekleri apaçık görmek, konuşmak gerek,”
Mektup İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Peride Celal'in geç gelen mektubu...: 1k'nın nitelikli okuma etkinlikleri hayatımıza yeni yazarlar, yeni kitaplar ve yeni kitap dostları kazandırmaya devam ediyor... Geçenlerde akışa hızlı hızlı göz atarken parmaklarım Lbsarsln9268 'nın başlattığı yazar/Peride-Celal etkinlik iletisinin üzerinde durdu birden... peride-celal-yonsel-okuma-etkinligi--1535115 Peride Celal ismine aşinalığım var ama hepsi o kadarla sınırlı... Herhangi bir kitabını okumadım, ne tür kitaplar yazar bilmem, hayatta mıdır değil midir bilmem... Sonra ileti metnini okurken şaşırdım açıkçası... 1916 doğumlu yazar. 2013 Haziranında 97 yaşında vefat etmiş... 14-15 kitap yazmış hayatı boyunca... Aşk romanları, öyküler ve diğer türlerde romanlar... Hayatının bir kısmı yurt dışında geçmiş. kitap/uc-yirmidort-saat--1942 romanıyla Sedat Simavi Vakfı'ndan Edebiyat Ödülü kazanmış... İşin bu tarafı, her yerden bulup okuyabileceğimiz biyografi kısmı... Ancak Büşra bir de şöyle bir alıntı eklemiş iletisine; "Peride Celal, kendisi için hazırlanan armağan kitapta, Selim İleri’ye verdiği mülakatta “Durmadan bir kenara itildim,” diyor. “Benim en büyük acım bu olmuştur. Ne yaparsanız yapın, itiyorlar.” İşte bu alıntıyı okuyunca sanki bu cümle Selim İleri'ye değil de benim yüzüme söylenmiş gibi irkildim... Ömrünü edebiyata vermiş bir yazar için eminim ne zordur şu cümleleri kurabilmek... Hatta bunları hissetmek... Kendisini kenara itenler kimler bilmiyorum... Zamanında neler yaşandı bitti bunu ayrıca derinlemesine araştırmak lazım... Ancak Peride Celal'i kenara itenler bunu o kadar iyi başarmışlar ki, bu kadar üretken bir yazarın bu kadar az duyulup az bilinir olması bir tesadüf olmasa gerek... Bir okur olarak bize düşen sorumluluk biraz da bu kenara itilen yazarların ellerinden tutup onlara tekrar hak ettikleri değeri vermek (en azından çabalamak) değil mi? İşte Büşra'nın başlatmış olduğu etkinlik, bana aynı zamanda bu fırsatı sunmuş oldu ve davete icabet etmek kaçınılmaz oldu... Kendisine buradan bir kez daha teşekkür ederim... ---------------------------------- Biraz romantik bir giriş olduğunun farkındayım:) Dışarıda gök yarılıp duruyor kaç gündür... Belki yağmurun ve ciğerimize çektiğimiz toprak kokusunun ılımanlaştırıcı etkisidir kim bilir? :) O zaman hemen Peride Celal'in 'Mektup'una geçelim ve biraz da kitaptan bahsedelim... Kitap 1994-95 yıllarında yazılmış dört öyküden oluşuyor. Yani yazar bu öyküleri yazdığında elimizdeki hesaba göre 78-79 yaşlarında... Eğer bir bilgi eksikliği ya da matematik hesabında bir yanlışlık yoksa gerçekten üzerinde 5-10 dakika durup saygıyla karışık hayret duygusunu tam bu noktada yaşamak gerekiyor bence... Tabii öykülerin içeriğini bildiğim için bu hayret duygusu bende daha coşkulu bir biçimde yaşanıyor haliyle... Mesela kitabın son öyküsü 'Kaçak'ta 16 yaşındaki bir kızın iç dünyasına, hayallerine, hayal kırıklıklarına ve bunalımlarına sokuyor bizi yazar... Bir anda 60 yaş gençleşip ve zamanı da geriye sarmadan, tam da bugünün 'kafa yapısında' yapıyor bunu... Kitabın ilk öyküsü 'Böcek', bir psikiyatrist ile hastası arasında yaşananları konu alıyor. Biz psikolojik vakaların sebeplerinin çok derinlerde olduğunu düşünürüz genelde... Ancak doktor birkaç küçük taktiksel denemeden sonra kapıyı açmayı başarıyor... Bu öykü bana göre güçlü başlıyor ama zayıf sonlanıyor. Zayıftan kastım, öykünün finali biraz yaratıcılıktan uzak geldi bana... Kitabın üçüncü öyküsü 'Koşucu'yu çok beğendim... Burada kan bağı denilen şey bir aileyi, bir anne-kızı mesela, ne kadar birbirine bağlıyor sorusunu soruyoruz bir yandan... Aileye sonradan dahil olan bir adamın hayat hikayesi sorduruyor bu soruyu bize... Diğer yandan ise darbelerin memleketimizi darp ettiği bir ortamda 'insan olarak yaşamayı' kendine ve çevresine misyon edinen adamın (az önceki ile aynı adam) hayatının diğer yüzüne tanık oluyoruz. Kitabın ikinci öyküsü olan ve aynı zamanda kitaba adını veren 'Mektup' adlı öyküyü özellikle sona bıraktım... Zaten öyküden ziyade, novella dediğimiz türe daha yakın bir metindi. Kitapta en çok etkilendiğim öykü bu oldu. Eşini yeni kaybetmiş burjuva bir babaya yurt dışındaki oğlundan gelen bir mektup adını vermiş bu öyküye... Öykünün konusuna girmek istemiyorum burada... Çünkü okudukça kendini açan bir öykü Mektup... Zaten konusu bir tarafa, öykünün kurgusu, dili, karakterlerin gerçekle bağı ve finali ayrı ayrı çok başarılı işlenmiş... Öyküye dışarıdan, bir tabloya bakar gibi baktığımızda yazarın tüm bu meziyetlerini ayrı ayrı tahlil edebiliyorsunuz... Kadın bir yazarın, erkek bir karakteri, iç dünyasıyla birlikte, bu kadar detaylı ve gerçekçi yazabilmesi beni hem şaşırttı hem de hayran bıraktı. Bir erkek yazarın bir kadın karakteri bu denli derin yazmasına denk geldiğimde de aynı şekilde hayran kalıyorum. Aklıma ilk Balzac'ın Vadideki Zambak eseri geldi hemen... Düşünsek başka örnekler de buluruz tabii ki... Mektup adlı bu öyküyü biraz da modern dönemde yazılmış bir Tolstoy öyküsü gibi okudum... Hem karakterin iç monologları, hem dış dünyada yüzüne taktığı maskesi, karısıyla ilgili düşüncelerinde 'Kreutzer Sonatovari' sinsi acımasızlık ve daha pek çok detay 'dede'nin adını sık sık andırdı bana öykü boyunca... Hülasa, Mektup'un her açıdan değerli ve çok daha fazla okunması/bilinmesi gereken bir öykü olduğunu düşünüyorum... ----------------------------- Ben Peride Celal ile hayatın güzel tesadüfleri ve 'domino effect' dediğimiz o muhteşem etkileşimi sayesinde geç de olsa tanışma şansı elde etmiş oldum... O artık benim için kenara itilmiş bir yazar değil... Bize zamanın bir köşesinden yazdığı o zamansız 'mektubu' umarım her bir okur dostuma günün birinde ulaşır.... Hepinize keyifli okumalar dilerim... (Necip G.)
Mektup gibi bişey .. (:: Şimdi ne yazacağım, nasıl bir inceleme olucak, gibi inceliklere takılmadan doğaçlama birşeyler paylaşmış olucam inşallah. Akışına bırakarak, nasıl bişe çıkacak meydana, beraber görmüş olucaz. İlk önce, son zamanlarda pek kitap okuma fırsatı bulamadığım, ara ara elime alıp bi kaç satır veya sayfa okuduğum için, okuduğum kitabın tahlilini yapmaya fırsat bulamıyorum. Aslında bunları yazarken "okumaya fırsatım olmuyor " cümlesi buruk bı hüzün oluşturdu bende. Çünkü bu tür şeyler bahane dediğim ve yadırgadığım şeylerdi. Ki başıma geldi son zamanlarda. ): Hani sadece iki gün kitap okuyamadım; biri babamın öldüğü gün, diğeri evlendiğim gün, diyen İbn Rüşt gibi olmayı çok isterdim aslında. ): Evet, tatlı telaşlar içinde, günleri devim devim devirirken, arada, nitelikli örnek okur arkadaşların bulunduğu bu güzelim platforma da uğruyorum. Bu nitelikli okur arkadaşlardan, sevgili Büşra'nin etkinliğini gördüm. Etkinlik, daha önce hiç adını duymadığım bir yazarındi. Heyecan vericiydi bu. Yeni bir yazar tanımak, edebiyat, kültür, sanat, felsefe, sosyoloji, psikoloji gibi bir çok loji de yeni bir pencere aralar. Kendini geliştirme adına, güzel bir fırsat sunar. Bu platformu diğerlerinden ayıran en büyük özellik, bu olsa gerek. Edebiyat dedektiflerinin mekanı da diyebilirim. ((: Bunlardan, Resul abi, Turhan abi, Oğuz abi, Necip abi, Çetin abi, Mustafa abi, Tuco abi, Ebru abla Maritza abla, Eylül abla, Süeda abla, Günay abla, Liliyar abla, Fatma abla ve sevgili Büşra ... Ve daha adını sayamadığım, ancak her biri bir hoca misali, paylaşımlarıyla bana, edebiyat dünyama katkı sağlayan bu güzel insanlar iyi ki var. Not: İsimlerini andığım kişileri etiketlemek veya soy isimleri ile anmak, sanki gönderimde etkileşim yapın düşüncesini oluşturabilir diye, o tür bir eylemden kaçındim ((; Öyle işte.. Bu ne biçim incelemele diye tepki almadan, toparlamaya çalışayım (: Evet, ben edebiyat meraklısı ve meraklısı olduğum şeyin cahiliyim. Sabırsız okur olunca da, ilerlemek zor oluyor. Başladım mı, hemen bitsin istiyorum. O yüzden, roman biraz zorluyor beni. Ancak öykü öyle değil. Benim gibi, betimleme süslemelerini pek haz etmeyen, kalabalık ortamlari sevmeyen az özcülerin işi. ((: Yeni tanıştığım bu yazara kanım kaynadı. Dili akıcı. Okuruna hitap ederken hassas davranıyor, gibi geldi bana. (: Ve belki de, provalar, alışveriş telaşlari gibi koşturnacalar arasında okuduğum öykü kitabı olarak da, ütopyamda bambaşka bir yeri olacak. (: Etkinlik için teşekkürler. Nice güzel edebiyat paylaşımlarina inşallah (: (GONCA)
İnceleme Öncesi Giriş Notu: Bu incelemeyi okumak yerine izlemeyi tercih ediyorum diyenler için: https://youtu.be/0Wv4ePru_GE Türk Edebiyatında öykü türünde değerli eserler vermiş son derece kıymetli ama ne yazık ki az bilinen bir yazarımızdır Peride Celal. Mektup kitabı ise vefat etmeden on yıl önce yazdığı öykülerden oluşmaktadır. İlk öykü "Böcek"in Aralık 1993 yılında yazıldığını düşünürsek yazar o sırada 77 yaşında ve daha birinci öyküden son derece yetkin bir kalemle karşı karşıya olduğumuzu gösteriyor bize. Böcek öyküsü, tanrı yazar anlatıcı kullanılmış, arada öyküdeki iki ana karakterden biri olan psikiyatrın psikoloji bilimiyle ilgili düşüncelerini de bizlere aktaran hasta-psikiyatr ilişkisiyle bolca diyaloglu bir metindir. Öykünün hem dili hem de yukarıda bahsettiğim biçimsel hareketliliğiyle kitabın bence en başarılı metni. Özellikle vurucu son cümlesiyle dört dörtlük bir öykü. İkinci öykü, kitaba adını veren uzunca bir hikaye olan Mektup. Eşini kaybeden vergi konusunda Türkiye çapında uzman bir adamın tanrı yazar üzerinden anlatımı. Buradaki metinde hem karakterin zihninden geçenleri hem de Saffet Bey'e İngiltere'deki oğlundan gelen zehir zemberek mektubun anlatısını paralel okuruz. Bu mektup ve adamın aklından geçen cevaplarla, ana hikaye içerisinden çıkan yan hikayelere şahit oluruz. Mektubun varlığı okurlara hikaye içerisinde sıklıkla zaman içerisinde geriye dönüşleri yaşatır. Son dereced güzel anlatım diline rağmen bu hikayenin temel sorunu biraz uzun olması ve fazlaca tekrara yer verilmesidir. Finali çok kuvvetli olmasa da yetkin anlatım diliyle gayet başarılı bulduğum bir öyküydü Mektup. Kitabın üçüncü öyküsü Koşucu ise diğerlerine göre çok daha farklı bir metin. Bu sefer ben anlatıcı kullanılır öyküde. Anlatıcının söyleşiyle Abdülrahman gerçek adı Abdullah olan bir adamın gençliğinden ta ki orta yaşlarına kadar enteresan hikayesini dinleriz. Bu metnin içerisinde siyaset, hayatı ve insanlığı sorgulama, anne-kız çatışması, doğa sevgisi gibi pek çok konu başlığı irdelenmiştir. Dördüncü öykümüz Kaçak ise aslında son derece klişe denebilecek bir konunun -on altı yaşlarında bir kızın evden kaçış hikayesini- son derece güzel bir dil ve gayet çarpıcı finalle aktarılmasını görürüz. Burada da tanrı yazar bir anlatıma yer verilmiş olup salt finaller üzerinden incelersek kitabın en başarılı öyküsüdür. Son olarak Peride Celal daha önce Jaguar kitabıyla okuduğum ve dilini fazlasıyla sevdiğim bir yazardı. Sitemizin değerli okuru Lbsarsln9268 'nın Peride Celal Okuma Etkinliği sayesinde bu sefer farklı bir kitabıyla yazarı tekrar okudum. Peride Celal gibi edebiyatımızın son derece kıymetli bir öykücüsünü hala okumadıysanız en azından bir eserini mutlaka okumanızı ve böylesine önemli değerlerimizi kaçırmamanızı tavsiye ediyorum. (Turhan Yıldırım)
Mektup PDF indirme linki var mı?
Peride Celal - Mektup kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Mektup PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Peride Celal Kimdir?
İlk öyküsü Sedat Simavi'in Yedigün Dergisi'nde Ak Kız'ın Hikâyesi adıyla 27 Kasım 1935'te P. Gençay imzasıyla yayımlandı. Daha sonra Son Pasta, Cumhuriyet, Tan ve Milliyet gazetelerinde öyküler, röportajlar yayımladı. Roman da yazmaya başlayan yazar, Üç Yirmidört Saat adlı romanıyla Sedat Simavi Vakfı Edebiyat Ödülü'nü kazandı.
1916'da İstanbul'da doğdu. Tam adı Peride Celal Yönsel. İstanbul'da Saint Pulchérie Fransız okulunda okudu. 1944'te İsviçre'ye gitti, Bern'de Basın Ateşeliği'nde sekreter olarak çalıştı. Yurda dönüşte Basın-Yayın Kurumu ve Yeni İstanbul gazetesinde görev aldı.
"Ak Kızın Hikayesi" adlı ilk öyküsü 1935'te Yedigün dergisinde yayınlandı. Kolay okunan romanlarıyla tanındı.
Başlangıçta hareketli aşk ve serüven kitapları yazdı. 1950'den sonra ise gözlem, sanat ve çözümleme yanları ağır basan ürünler verdi.
15 Haziran 2013 tarihinde 97 yaşında hayatını kaybetmiştir. Cenazesi aile arasında yapılan sade bir törenin ardından İstanbul Zincirlikuyu Mezarlığı'na defnedildi.
Peride Celal Kitapları - Eserleri
- Mektup
- Deli Aşk
- Bir Hanımefendinin Ölümü
- Melahat Hanım'ın Düzenli Yaşamı
- Gecenin Ucunda
- Üç Yirmidört Saat
- Kurtlar
- Dar Yol
- Güz Şarkısı
- Bir Hanımefendinin Ölümü
- Mektup
- Jaguar
- Üç Kadının Romanı
- Pay Kavgası
- Evli Bir Kadının Günlüğünden
- Kızıl Vazo
Peride Celal Alıntıları - Sözleri
- Bu ülkede gerçek demokrasiye inanmak, sanat için yaşamak, bir lüks.” (Güz Şarkısı)
- Tekrar eski yerimize, pencerenin önüne dönmüştük. Dışarı sarkmış, saçlarımı rüzgârda uçuruyordum. (Gecenin Ucunda)
- Günü gelip dünyanın mutlu, eşit bir tek mahalleye döneceğini sananlar ütopya peşinde koşanlardır bence” (Güz Şarkısı)
- "Tanrım, ne felaket! Bir yalnızlık denizinde yüzüyorum!" (Deli Aşk)
- Uyku ile uyanıklık arasında, gidip gelmeler... anıların salıncağında... (Kurtlar)
- Daha zaman var, evet, daha çok var kocamışlığa! Oturup şimdiden kafamızın keline, akların çoğalmasına yanacak değiliz ya!.. Senin gibi bir adam! Kötülük gelip çatmadan üzülmeye değmez! Yaşadığın andır önemli olan. (Pay Kavgası)
- Gene de anılar, istemeden, beklemeden küçük dalgalar halinde vuruyor kıyılarıma. (Gecenin Ucunda)
- Şaşkındım biraz. Tozlara, taşlara çarpıp duruyordu pabuçlarım. Derimi, yüzümü, gözlerimi değiştirmiş bir gariplik. (Gecenin Ucunda)
- Sevmek, birbirimize değil, aynı hedefe birlikte bakabilmekle kabildir.. (Gecenin Ucunda)
- Bu nasıl dünya! Sevgi kalmamış, inanç kalmamış! İnsanları işten çıkarıp yerlerine dalgalarına uygun düşenleri alıyorlar. (Mektup)
- ... sonuç bir şey getirmese bile, gerçeği açıklamak, susmaktan olumludur. Bir kişiyi olsun kaymakta olduğu karanlıktan kurtarmak, onun ardında bekleyenleri aydınlığa sürmek değil midir biraz da? Hayaller, düşüne, söylene gerçekleşir derler... (Pay Kavgası)
- Sevdiğimiz şeylere yalnız bakmakla olmuyor, görmek de çok önemli. (Melahat Hanım'ın Düzenli Yaşamı)
- "insan inançsız yaşayamaz." (Deli Aşk)
- Kuşkuların yüzünden insanlara yaklaşamıyorsun! Hayatın boyunca hep yalnız kalacaksın. (Mektup)
- olup bitmiş bir pazarlık bu. İlgilendirmez beni. (Gecenin Ucunda)
- Kiminize göre bir süs eşyası alıp vazoya konacak, istediğiniz zaman koklanacak bir çiçek gibiyiz, kiminize göre ayağınızın altına serilmiş bir paspas, çiğneyip kolayca geçeceğiniz. Keyfinizle kullanacağınız bir tutsak boyun eğip susması gereken bir hizmetçi. (Melahat Hanım'ın Düzenli Yaşamı)
- İster miyim ben o çok satılan apış arası romanlardan çeviri yapmayı, para babalarının kurduğu bilmem kaç katlı şirkette karanlık yüzlü müdürün tutsaklığını sürdürmeyi ? İster miyim ben, ister miyim? (Bir Hanımefendinin Ölümü)
- "Dünyayı kurtaracak olan insan sevgisinin birleşmesidir, başka bir şey değil!.." (Pay Kavgası)
- Bir zamanlar başkalarında olanı, onlar bizim olduğu zamansa kaybettiklerimizi aramak, bu dert ezeli, bu dert hepimizde. (Dar Yol)
- ..ahbaplarından uzaklaşmaya, bakkal, kasap değiştirmeye yüreği razı olmamış bir türlü işte... (Gecenin Ucunda)