Minima Moralia - Theodor W. Adorno Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap

Minima Moralia kimin eseri? Minima Moralia kitabının yazarı kimdir? Minima Moralia konusu ve anafikri nedir? Minima Moralia kitabı ne anlatıyor? Minima Moralia PDF indirme linki var mı? Minima Moralia kitabının yazarı Theodor W. Adorno kimdir? İşte Minima Moralia kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi

Yazar: Theodor W. Adorno

Çevirmen: Orhan Koçak

Çevirmen: Ahmet Doğukan

Orijinal Adı: Reflexionen Aus Dem Beschadigten Leben

Yayın Evi: Metis Yayınları

İSBN: 9789753422079

Sayfa Sayısı: 278

Minima Moralia Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Minima Moralia, Adorno´nun başyapıtıdır. İlgilendiği bütün alanları bu kitapta -bazen birkaç sayfalık tek bir fragman içinde- bir araya getirmiştir: Felsefe, günlük yaşam, siyaset ve işçi hareketinin tarihi, edebiyat ve müzik, psikoloji, Faşizm, ırkçılık ve savaş. Bir polemik kitabı olarak da görülebilir: Bütün bu konuları, karşılarında eleştirel bir tutum aldığı düşünce sistemleriyle (örneğin varoluşçuluk veya psikanaliz) ve Heidegger gibi düşünürlerle kimi zaman açık kimi zaman örtük bir tartışma içinde işlemektedir. Adorno´nun kendine özgü yöntemi de bu kitapta en güçlü ifadesini bulur: İlk bakışta önemsiz görünebilen tek bir olay ya da nesne (örneğin astroloji) Adorno´nun merceği altında, büyük tarihsel eğilimleri açıklayan bir şifre olarak belirmektedir. Sunuş yazısında kendisi şöyle diyor: "Kitabın her üç bölümünde de çıkış noktası, en dar haliyle özel alandır... Buradan toplumsal ve antropolojik boyutları daha belirgin olan düşüncelere geçilir; bunlar, psikoloji, estetik ve özneyle ilişkisi içinde bilimle ilgilidir. Her bölümün sonundaki aforizmalar da, bu düşünceleri felsefeye doğru geliştirir." Ama bu parçalar kitabına herhangi bir yerinden girmek de mümkündür: Amacının "her noktası merkeze aynı uzaklıkta olan bir yazıya" ulaşmak olduğunu yine bu kitabın bir yerinde Adorno´nun kendisi söylemiştir. ...

Minima Moralia Alıntıları - Sözleri

  • Her sanat yapıtı işlenmemiş bir suçtur.
  • Cinsel ahlakın ilk ve tek ilkesi: Suçlayan her zaman suçludur.
  • İnsanca gerekçelerini yitirmiş olduğu bir çağda yine de yaşamaya devam eden evlilik kurumu, bugün genellikle bir sağ kalma hilesi olarak kullanılıyor: İki suç ortağı, aslında kokuşmuş bir bataklıkta birlikte yaşarken, birbirlerine yaptıkları kötülüğün sorumluluğunu da dışarıya yöneltiyorlar. Kirden uzak tek evlilik tarzı, iki eşin de bağımsız bir yaşam sürdürdüğü, cebri bir ekonomik çıkar ortaklığına katlanmak yerine birbirlerine karşı sorumluluklarını özgürce kabullendikleri bir evlilik olurdu.
  • devenin iğne deliğinden geçmesi zengin adamın cennete girmesinden daha kolaydır
  • Yanlış yaşam, doğru yaşanmaz.
  • Her yerde benzerlikler görmek, her şeyi aynı kılmak, zayıf gözlerin işaretidir.
  • "Yardım edemeyenlerin, öğüt de vermemesi gerekir."
  • Varolan karşısında duyulan ölçüsüz bir kederle ölçülmeseydi mutluluğa mutluluk denebilir miydi?
  • doğal değil, toplumsal olarak üretilen ve pekiştirilen bir niteliktir aptallık.
  • Ey çığ, düşerken alıp götürür müsün beni?
  • Film sanat olmaya ne kadar özenirse o kadar sahteleşir.
  • Ölmek, toplumsal mutlak'ın karşısında doğal organizmanın mutlak anlamsızlığını doğruluyordur sadece.
  • Psikoloji, felaketleri düşleyenin onları arzuladığını bilir. Ama niye o kadar açgözlü bir hevesle gelip onu buluyorlardır?
  • "Sefalet sürüyor. Görüldü ki / İmkânsız onu yoketmek. / O zaman üstü örtülüyor"
  • Yanlış yaşam, doğru yaşanamaz.

Minima Moralia İncelemesi - Şahsi Yorumlar

1903-1969 arasında yaşamış Alman felsefeci, toplumbilimci, bestekar, müzikbilimci Theodor W. Adorno’nun başyapıtı olarak kabul edilen eser günümüz insanının ve aydınının günlük yaşamda izlenebilen minima noralia(sakatlanmış hayatlar )’nın fenomen olarak aktarımları verilmiştir. İsmiyle özdeşleşen Kültür Endüstrisi kavramıyla bu sakatlanmış hayatların betimlemesi ve sakatlanma sürecinin betimlenmesi yapılmaya çalışılmıştır. "yanlış bir hayat doğru yaşanamaz.” sözleriyle ifade olanağı bulan Adorno’nun kültür endüstrisi ile sakatlanan bireyin/toplumun hayatlarındaki bozulmalarına dönük ve felsefeden sanata, bilimden teolojiye birçok alanla ilgili bir merkezden yoksun düşüncelerinin anlatıldığı kitap adeta bir gözlemler ve itiraflar şahitliğinin gösterimi niteliğine sahip. Ufuk açıcı bir kitap gibi geldi bana. Düşünürün kişisel hayatında tanık olduğu yahudi soykırımı, sürgün, göçmen hayatı gibi deneyimleri de düşünüldüğünde eserde dile getirilen düşünce ve izlenimlerin doğru anlaşılması daha bir önem kazanıyor. (Eda Baş)

Adorno'yu tanımak için ideal: Yaklaşık iki senedir masamda bekleyen ve son bir aydır altını çizdiğim tümceler arasında anlaşılmazlık ile kendimi sınadığım eser, hem yazıldığı dönemden (1944-1947 arası) beri fazla değişmeyen felsefeyi, müziği belki edebiyatı doğruluyor hem de her kelimesindeki vurguyla bir düşünce yanılsamasına neden oluyor. 'Frankfurt Okulu' olarak bilinen Goethe Enstitüsü'nün #walterbenjamin #ernstbloch ile birlikte önemli üyesi olan #adorno; başyapıtı bu eserinde değindiği konulara hakimiyeti ile şaşırtıyor ve neden son filozoflardan sayıldığını da belli ediyor. Tam da 2.Dünya Savaşı'nın bitiminde kaleme alınan bu 153 deneme; yenilmekte olan Almanya'ya ne yapılacağından Kafka'nın Varoluşçuluğuna, Proust'un modernistliğine dokunup yargılıyor ve özellikle Freud'un psikanaliz kuramına defalarca çatarak tartışma yaratıyor. Müziğin ve edebiyatın köşe taşlarından verdiği örneklerle sanatçıları eleştiriyor, yeri gelince de aynı sanatçıları topluma karşı koruyor. Marksizme yakın olduğu gözlenen yazar; kimi yerde bu durumu da bozup, kendi deyimiyle bir milim üstten duruma göz atarak ilerliyor. Eserdeki denemeler keyifli ancak oldukça vakit ayırmak ve üstünde düşünmek gerekiyor. 20yy'ın büyük filozoflarından sayılan Adorno'yu sadece bu kitabıyla öğrenebilirsiniz; tıpkı bir insanı tanımak için her konudaki görüşünü sınamanız gerektiği gibi. OKUYUN... (Hayat Bu)

Dünyaca ünlü filozof Theodor W. Adorno'nun okuduğum tek kitabı. Adorno, Minima Moralia'da bir merkez oluşturmaktan kaçınıp birbirinden kopuk ve bağımsız bölümlerle meramını anlatıyor. Bu güne kadar hayatıma giren kitaplar arasında kesinlikle ilk üçe girer.Anlatım oldukça ağır olsa da her bölümün sonunda yazara hayranlığım katlanarak arttı. Adorno müthiş diliyle; bilim felsefesi, kültür, siyasal iktisat, faşizm, müzik, edebiyat, müzik, mitoloji ve daha sayılamayacak birçok alanı birbirine öyle güzel bağlıyor ki kitabı hazmedebilmiş olmak için bunların her birine az buçuk kafa yormuş olmak gerekir. Kitapta yapılan tespitler o kadar güçlü ki hemen her satırın altını çizmek istiyor insan.Yorumumu yine Adorno ustadan bir alıntıyla bitirmemek kitaba haksızlık olurdu; "Burjuvazi hoşgörülüdür. İnsanları olduğu gibi sever çünkü olabilecekleri şeyden nefret eder" (Serdar)

Minima Moralia PDF indirme linki var mı?

Theodor W. Adorno - Minima Moralia kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Minima Moralia PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Theodor W. Adorno Kimdir?

Theodor W. Adorno (Theodor Ludwig Wiesengrund-Adorno), 11 Eylül 1903 yılında Frankfurt am Main'de doğmuş ve 6 Ağustos 1969'da İsviçre Visp, Visp, Valais, İsviçre'de bir klinikte hayata gözlerini yummuş Alman felsefeci, toplumbilimci, bestekâr ve müzikbilimci.

Adorno, sosyoloji ve felsefe profesörüydü. Aynı zamanda kompozitörlük de yapan bir müzikolog ve eleştirmendi. Düşüncelerinin ağırlık noktası toplumsal kritiğin bütününü oluşturduğundan bir toplum bilimci olarak da anılır. Nesnel olanın özdeşleşmesindeki "düşüncenin ilk ortaya çıkış formu" onun ideoloji kritiğinin diyalektini temsil ederken aracı olmaya çalışarak paylaştığı görünen dolaysızlığın ki bütün aşamalarında yine kendine dağılan değişkenliği, doğru düzleminde aracısız olarak varlığını kabullenmeliydi. Sanki kendi içinde, mantık sınırlarını aşmadan gelinen felsefik bir kritik noktada istençle yoğrulmuş, geriye bakmadan objektif verilerle beslenerek sakinleştirici özellik taşıyan bir denemeyi, düşüncenin asıl çıktığı yerin dışına taşırmak gibi

Bir filozof ve toplum bilimci olarak Adorno'nun, Institut für Sozialforschung (Sosyal Araştırmalar Enstitüsü Frankfurt Okulu) 1950'lerdeki totaliter antisemitizm ve üniversite öğrenci hareketinin kültürel kimliği ve kritiği bağlamında bütün nesnelliğinde objektifleştrmeye çalıştığı "Vatandaşlığın körleşen birlikteliği"ndeki değerlendirmesi günümüzde önemini hâlâ yitirmemiş olması açısından önemlidir.

Diyalektik der Aufklärung (Aydınlanmanın Diyalektiği), Philosophische Fragmente (Felsefik Parçalar), 1947, Max Horkheimer ile beraber yapılmış, kültür endüstrisi üzerine başlık taşır, Minima Moralia Reflexionen aus dem beschädigten Leben 1951 (Asgari Etik, hasar görmüş yaşamdan yansımalar), Ästhetische Theorie (Estetik Teorisi) 1970 posthum, Modern Müziğin Felsefesi 1949, Otoriter Kişilik, (Adorno yönetiminde bir çalışma grubu tarafından 1950'de hazırlanmıştır), Negative Dialektik (Negatif Diyalektik) 1966'da yayınlanmış başlıca eserleridir.

Theodor W. Adorno Kitapları - Eserleri

  • Kültür Endüstrisi - Kültür Yönetimi
  • Aydınlanmanın Diyalektiği
  • Sosyolojik Açılımlar
  • Teori ve Pratik Üzerine Bir Tartışma (1956)
  • Minima Moralia
  • Ahlak Felsefesinin Sorunları
  • Sahicilik Jargonu
  • Otoritaryen Kişilik Üstüne
  • Toplum Üzerine Yazılar
  • Edebiyat Yazıları
  • Walter Benjamin Üzerine
  • Ernst Bloch’la Söyleşiler
  • Rüya Kayıtları
  • Estetik ve Politika
  • Negatif Diyalektik
  • Metafizik - Kavram ve Sorunlar
  • Müzik Yazıları
  • Yeni Sağ Radikalizmin Veçheleri
  • The Culture Industry

Theodor W. Adorno Alıntıları - Sözleri

  • İlgi duyduğu şeyden mahrum bırakılmış kişi kızgınlıkla kendini ilgilendirmeyen işlere karışır; herhangi bir dahli olmaması gereken konulara dair malumatla haset içinde mest olur. (Sahicilik Jargonu)
  • Psikoloji, felaketleri düşleyenin onları arzuladığını bilir. Ama niye o kadar açgözlü bir hevesle gelip onu buluyorlardır? (Minima Moralia)
  • Ay geceleri, insan her şeyi o kadar karanlık görmesin diye parlar. (Ahlak Felsefesinin Sorunları)
  • .. müphemlik en sevdiği felsefe tarafından lanetlenen bir dilsel tavrın aracıdır. (Sahicilik Jargonu)
  • Propaganda yoluyla olan her şey belirsiz ve kuşkuludur. (Yeni Sağ Radikalizmin Veçheleri)
  • Şurası muhakkak ki, nasyonal sosyalizmin kararlı düşmanları olup bitenlerden ta başından beri kesinlikle haberdardılar. (Yeni Sağ Radikalizmin Veçheleri)
  • “Aşağıya doğru otorite, yukarıya doğru sorumluluk." (Toplum Üzerine Yazılar)
  • Nazi Almanyası’nda şu yorum sık sık işitilmekteydi: “ Führer bu yapılanları bilmiyor” -toplama kampları söz konusu olduğunda bile. (Otoritaryen Kişilik Üstüne)
  • İlk olarak doğanın determinizminin bütüncül olduğunu, yani doğadaki her şeyin yasalara uygun olarak neden-sonuç tarafından belirlendiğini varsayalım. Bu durumda Kant'ın ahlak yasasının bir veri, bir buyruk, kendini bize karşı konmaz biçimde dayatan bir şey olduğu iddiasının kendisi — bu aynı formülle dile getirmeme izin verecek olursanız— derinden ahlakdışı olacaktır. Ahlakdışı olacaktır çünkü insanlardan, ampirik varlıklar oldukları için muhtemelen karşılayamayacakları taleplerde bulunacaktır. Burada Kant, psikolojik paralojizmlere yönelik eleştirisinde ruhun temel belirleyenlerini ampirik-olmayan bir şeye dönüştürecek rasyonel bir ruh teorisi önermek yerine, ruhun, zaman ve mekân dünyasına gömülü olduğu sürece ampirik bir fenomen olduğunda ısrar etmiştir. Platon'un tersine Kant ruhun bir parçasının doğal dünyanın parçası olmaksızın var olabileceğini kabul etmemiştir. Bilimsel yöntemin bir savunucusu olarak Kant ruhun bilime, dolayısıyla da psikolojiye ve neden-sonuç yasalarına tabi olmayan herhangi bir parçası olabileceğini kabul edemezdi. Örneğin, varsayalım ki Kant bir düşünce psikolojisi gibi bir şey kurmak, yani öznenin en üst mantıksal davranış tarzlarını (bu davranış tarzları da insan öznesinin dış dünyaya verdiği gerçek tepkileri içerir) koşullayan psikolojik etkenleri incelemek istemiş olsun. Bu durumda ruhun bir yetisini veya gücünü pozitif olarak verili ve dünyada mevcut bir şey olarak tanımlayıp onu yine de kavranabilir dünyaya aitmiş gibi göstermeyi reddederdi. Eğer bu iki alemin birbirlerine uzlaştırılamaz şekilde karşıt oldukları doğruysa, o zaman ahlak yasasını bir veri olarak koyutlayarak insanlığa talepleri daha en baştan onun gücünün ötesinde olacak bir yük yüklemiş olurdu. Bu aşırı talebin bizatihi Kant için etiğin tepe noktası, (yunanca kelime) ; olan şeyle, yani aklın kendisiyle pek de bağdaşmayan bir tür akıldışılık olacağını da eklemek isterim. (Ahlak Felsefesinin Sorunları)
  • "Bir zamanlar miadını doldurmuş gibi görünen felsefe bugün hâlâ yaşıyor çünkü onu gerçekleştirme fırsatı kaçırıldı." (Negatif Diyalektik)
  • İsimlerden söz etmek, sorunlardan söz etmekten daha kolaydır. (Otoritaryen Kişilik Üstüne)
  • "Her yerde benzerlikler görmek, her şeyi aynı kılmak, zayıf gözlerin işaretidir."*** (Toplum Üzerine Yazılar)
  • Bir şeyin keyfini sürmek bir putlaştır­mayı da ele verir: keyif insanın kendisini bir Ötekine teslim etmesidir. Aslında doğa keyfin ne olduğunu bilmez: o bir şeyi gereksinimlerin gi­derilmesinden öteye götürmez. Yüceltilmemiş duygulanımlar yüceltil­mişlerden daha az olmamak üzere, her tür haz toplumsal bir nitelik taşır. Hazlann kökeni yabancılaşmadır. Bir yasağı bilmeden çiğneme­nin verdiği keyif bile uygarlıktan, katı düzenden kaynaklanır; ancak böyle bir düzenin içinde var olan keyif doğaya karşı kendisini koru­yan düzenden doğaya geri dönmeyi özler. Keyfin büyüsü ancak, bir düş insanı çalışma cebrinden ya da bireyin belirli bir toplumsal işleve ve sonunda bir benliğe bağlılığından koparıp; egemenliğin ve terbiye etmenin olmadığı tarihöncesine götürdüğünde duyumsanır. (Aydınlanmanın Diyalektiği)
  • Eğlence, özel sektör tarafından ödenen reklam sloganlarından da çok tekrarlayarak kitlelerin zihninden sildiği yüksek değerlerin yerini alır ve idealler arasında kendine bir yer açar. (Kültür Endüstrisi - Kültür Yönetimi)
  • Modern faşizm bir kitle tabanı olmaksızın düşünülemeyeceğinden, onun gelecekteki muhtemel izleyicilerinin iç dokusu hala can alıcı önemini korur ve aslında sorunun öznel yönünü dikkate almayan hiçbir savunma “gerçekçi” olmaz. (Otoritaryen Kişilik Üstüne)
  • "Bir gün gelecek, kültür endüstrisinin yarattığı çöp yığınına ve daha ciddi endüstrilerin sunduğu o acınası 'yüksek kaliteli' mallara insanların ihtiyacı olmadığı anlaşılıverecek." (Edebiyat Yazıları)
  • Kant'ı ahlaki olanın apaçık olduğunu söylüyormuş gibi yorumlamak da mümkündür. Kant'ın Fichte'nin bilgi teorisine gösterdiği bütün dirence rağmen, Fichte'nin öğretisinin bu veçhesine itirazı yoktu bence. Zaten tarihsel bir olgu olarak böyle bir itirazda bulunmuş olduğunu da görmedim, duymadım. Bilgi ile erdemin bu özdeşliğinin sorunlu yanı — bunu "yüreğin soyluluğuna" bağlamak gibi bir niyetim olmasa da bunu ifade etmek gerekli bana kalırsa— ahlaki eylemdeki tayin edici bir unsurun ortadan kalkmasıdır kuşkusuz. Bu unsur da ahlaki bilinçten ahlaki eyleme geçiştir. Nitekim ahlakın akılla özdeşleştirilmesine yönelik esaslı itirazlardan biri, doğru bilince sahip olmamın hiçbir biçimde bu doğru bilince uyumlu olarak davranmamı gerektirmediğidir. Üstelik, toplumda belli bireylerin çıkar ve amaçları ile bir bütün olarak toplumun çıkar ve amaçları arasında bir antagonizma geliştikçe böyle dolaysız bir özdeşlik varsaymak da güçleşir. (Ahlak Felsefesinin Sorunları)
  • doğal değil, toplumsal olarak üretilen ve pekiştirilen bir niteliktir aptallık. (Minima Moralia)
  • Mutluluğu sadece somut iktidarın bir ifadesi olarak anlamlandırabilenler, diğerlerinin tümüyle soyut olan özgürleşme hakkını esirgerler. (Yeni Sağ Radikalizmin Veçheleri)
  • düşüncelerimi öyle düzenlemeliyim ki, önce en basit ve bilinmesi en kolay nesnelerden başlayıp adım adım, deyim yerindeyse kerteli bir şekilde ilerleyerek daha karmaşık ve bileşik olanlara yükseleyim (Edebiyat Yazıları)