Mor - İnci Aral Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap

Mor kimin eseri? Mor kitabının yazarı kimdir? Mor konusu ve anafikri nedir? Mor kitabı ne anlatıyor? Mor kitabının yazarı İnci Aral kimdir? İşte Mor kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi

Yazar: İnci Aral

Editör: İlknur Özdemir

Tasarımcı: Melis Rozental

Yayın Evi: Kırmızı Kedi Yayınevi

İSBN: 9789944756662

Sayfa Sayısı: 416

Mor Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

"Mor, bir ailenin yıllara yayılmış hikayesini sürükleyici bir aşk ve entrika çerçevesinde yirmi dört saatlik bir zaman diliminde anlatıyor. Altmış sekiz kuşağından, sistemin parçası haline gelmiş işadamı İlhan, kızı yaşındaki Renginur'a tutulup karısını terk edince hırslı baldızının kinini bilemiştir. İlhan'ın hala solcu ama kafası karışık kardeşi Armağan'ın evliliği de sallantıdadır. Kızkardeş Gülcan ise ailedeki ölüm ve intiharlardan sonra umutsuzca alkole sığınmıştır. Aile çevresi, İlhan Sacit'in otelinde, onun evlilik dışı doğan çocuğunun yaş günü dolayısıyla bir araya gelecek, ancak güzel başlayan gece beklenmedik bir cinayetle sona erecektir. İnci Aral, günümüz insanının gerçeğini, bugünden düne yönelerek anlatırken bir büyük yalnızlığı, evliliği odak noktası alıyor ve kadın-erkek ilişkilerinin gizlerini bu bağlamda sorguluyor. İnsanın içsel gerçekliğine yaptığı yolculukları yeni bir dille yazıya aktarırken de özgün bir roman evreni kuruyor. "

Yeni Yalan Zamanlar üçlemesinin ikinci kitabı olan Mor, aynı zamanda tarımdan sanayiye geçiş sürecinde insanımızın savruluş ve dağılmalarının ip uçlarını vererek roman kişileri üzerinden 1940'lardan 2000'lere Türkiye'nin toplumsal panoramasını çiziyor." 

(Tanıtım Bülteninden) 

Mor Alıntıları - Sözleri

  • "Dışarıda koskoca bir dünya vardı Yürüdüm Kendimi aradım içinde Yoktum..." İnci Aral
  • İnsanlar suskun, başı eğik çıkarlar ölü evinden. Sokağın başına varmadan da unutup, konuşup gülüşmeye baş­larlar.
  • ''Geçmişimizin eşitsizlik, bencillik, rahatsızlık, mutsuzluk ve yorgunluklarla dolu olduğunu mu söylü­ yorsun? Niye katlandın bana o zaman?" "Çünkü seni seviyordum," dedi Figen. "Seni değerli buluyordum. Sende olan ama nedense benden esirgediğin bir sürü şey için. İyi kalpli, duygusal, ciddi, gözü tok, inandıklarından ödün vermeyen, yürekli biri ve tabii ki içinle dışınla güzel bir insan olduğun için. Keşke erkek olmasaydı, diyordum bazen. Çünkü erkeklik sendeki bütün iyi ve güzel şeyleri gölgeliyor. Yani şu kasabada, çocukluk ve erişkinlik çağında model aldığın davranış biçimlerinin dışına çıkmakta zorlanıyorsun. Gelişmiş bilincinle bile aşamadığın bir yı­ğın geri kalmış şey var sende Armağan.''
  • ''Özgür olmadığımı, sana ait bir şey, bir eşya oldu­ğumu düşünüyorlar ve önemsemiyorlar," dedi Renginur. "Ben kendim olarak yokum burada..."
  • "Hayatta en zor şey, insanın hak etmediği acılara düştüğünde bile, hayatı sevmesidir," demişti İlhan, ge­çen gün geldiğinde. "Felakete uğrayanın yaraları ancak böyle, içinden gelen bu güçle iyileşebilir. Gerçekle savaşmaktan vazgeç artık" Güzel sözlerdi. Her bakımdan güçlü olan insanlar için hayat sevmek hiç de zor değildi. Umursamaz, acısız yaşamak kimileri için çok kolaydı.
  • "Bu yüzden aşklar da eskisi gibi cömertçe, inatla, sabırla yaşanmıyor artık," dedi Figen. ''Yaşanamıyor. Herkes kendi kollarıyla kendini kucaklıyor. Aşkın cennetleri ve putları yıkıldı." "Aşk, yalnızlığımızın farkına varmak dışında nedir ki zaten?" dedi Melike, hafifser gibi gülerek.
  • Acının neye benzediğini biliyordu. Baş üstü, tepetaklak durmak. Sırtında kocaman bir kaya parçasıyla. Dengesiz, düştü düşecekmiş gibi durmak. İnsan buna katlanmak zorunda kalıyordu. Bedenin yaşamayı sürdürmek için elinden geleni yapması ve yaptıklarının, hiç de yapılması gerekmeyen şeyler olması ne garip! Kimse unutamaz. Unutmada özlem yoktur. İnsan tiyatro sahneleri gibi bir bir görür eski anılan. Daha önce fark ettiği ama hızlı geçtiği için üstünde durmadığı her şeyi açık seçik görür. Seven, sevdiğinin yokluğuna saplanıp kalmadan özleyemez. Özlerken daha iyi tanırsın sevdiğini.
  • ''İnsanın en güzel duyguları kendisi için bile bütünüyle aydınlıkta değildir,'' demişti Armağan. ''Eğer öyle olsaydı çok tatsız olurdu, çünkü fazla ışık rahatsız edicidir. Bütün kusurları göz önüne serer ve ne hayal etmeye ne de keşfetmeye imkan tanır. İkili ilişkilerde biraz gölgede durmak, alacakaranlıkta kalmak, gizemi, ölçüyü korumak açısından daha elverişlidir.''
  • "ölüm yok," dedi, annesi. "Unutulmadığın sürece yok, bunu unutma!"
  • Gü­rültü çağını yaşıyoruz, diye düşündü. Hüzünler, yalnızlıklar, her şey gürültüye boğuluyor. Bu yüksek volümlerle aptallaşıyor insanlar!
  • Herkes ölümüne kendi ayaklarıyla gider.
  • Gördüler ki, suç, günah işleyenlere bir şey olmuyor, tersine becerikli, onurlu sayılıyorlar ve namus ahmaklıkla bir tutuluyor.
  • Burununda tuzlu gözyaşlarının tadını duydu. Gözyaşlan kaynağı içindeydi, o kadar kara, derin, kızgındı ki iç kendini toplama çabasını boşa çıkarıyordu. Sevdiği ve kaybettiği insanlar için ağlıyor ama ağladıkça daha değişik duygular da kabarıyordu içinde. Bundan böyle yarın olmayacaktı. Bugünü bile olmayacaktı. Dünü, dünleri olacaktı yalnızca, öylesine. Derin bir kırgınlık kapladı içini. Düşünmenin, mantığın ötesine geçmiş hissetti kendini.
  • Yıkımlar onarılır, pislik temizlenebilirdi. Değnekler tomuranabilir, kırılanların yerine yenileri konurdu nasıl olsa.

Mor İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Kitap 24 saatlik zaman dilimi içinde geçmekte.Bu 24 saatlik zaman dilimi içinde bütün bir ailenin yaşadıkları anlatıyor. İlişkiler üzerine yazılmış bir kitap. Kitabın bazı bölümlerini okurken çok sıkıldım. Kitabı sevip sevememe konusunda karar veremedim. Keyifli okumalar. (Havva Ünver)

Farklı karakterdeki kişilerin bir noktada birleşen hayatlarını, savrulma güçlerini, ülkedeki insan ve ilişkilerin çözümlenmesini kapsar mor. İç içe geçmiş hayatlarda kendinizi bulacağınız harika bir yazım. Bunların hepsini tabii ki iyi bir kurgu ve sade dili ile gözler önüne sermiş.. (Yunus DOĞRU)

İnci Aral liseden beri benim en sevdiğim Türk romancıları arasındadır. Neredeyse çoğu romanı kitaplığımda okunmuş halde durur. Ben İnci Aral'ın karakterlerini hayatın içinden seçilmiş portreler gibi görüyorum. Ruh hallerini, geçmişlerini ve geleceklerini o kadar güzel okuyucuya aktarıyor ki, karakterler kaleminde can buluyor resmen. Mor romanında da beni yine şaşırtmadı, yine severek okudum İlhan Sacit ve onun ailesinin yirmi dört saate sığdırılan yaşamını. (Çağla Deniz Bülbül)

Kitabın Yazarı İnci Aral Kimdir?

1944 yılında Denizli'de doğdu. Ankara'da Gazi Eğitim Enstitüsü Resim Bölümü'nü bitirdi.

Altı öykü kitabı, altı romanı yayımlanmıştır. Yazar, 1992 yılında Ölü Erkek Kuşlar adlı romanı ile Yunus Nadi Ödülü'nü kazandı, 2002 yılında yayınlanan romanı Mor ile de Orhan Kemal Roman Armağanı'nı aldı.

1994'te yayımladığı Yeni Yalan Zamanlar, 2002'de yayımlanan Mor ve 2007'de yayımlanan Safran Sarı romanını Yeni Yalan Zamanlar başlıklı bir üçleme haline getirdi.

Eserlerinde, bireylerin ekonomik, kültürel olgu ve değişimlerin etkisiyle biçimlenen ruh hallerini, toplumsal savrulma ve çözülmeleri, kadın erkek sorunlarını, iletişimsizliği, aşkın imkansızlığını anlatıyor ve sancılı varoluş durumlarını irdeliyor. Öykü ve Romanları; Fransa, Makedonya, Yunanistan ve Bulgaristan gibi ülkelerde yayımlandı.

İnci Aral Kitapları - Eserleri

  • Mor
  • Şarkını Söylediğin Zaman
  • Sevgili
  • Ölü Erkek Kuşlar
  • Safran Sarı
  • Sadakat

  • İçimden Kuşlar Göçüyor
  • Kendi Gecesinde
  • Yeşil
  • Taş ve Ten
  • Hiçbir Aşk Hiçbir Ölüm
  • Kıran Resimleri
  • Ruhumu Öpmeyi Unuttun

  • Ağda Zamanı
  • Gölgede Kırk Derece
  • Unutmak
  • Sevginin Eşsiz Kışı
  • Uykusuzlar
  • Yazma Büyüsü
  • Anlar İzler Tutkular

  • Yeni Yalan Zamanlar
  • Aşkın Güzelliği
  • Kan Günleri ve Nar Ağrısı
  • Yukarlarda En Uzaklarda
  • Toplu Öyküler 1 - Sevginin Eşsiz Kışı / Uykusuzlar / Gölgede Kırk Derece
  • Zahit Büyükişleyen
  • Mozaik

İnci Aral Alıntıları - Sözleri

  • Yaşamak, şimdi var şimdi yok bir hiçlik, bir karşı koyuş, bir büyük direnmeydi. (Kıran Resimleri)
  • İyi biliyorum, dünyaya duyduğu korkuyu bastırmaya çalışan, çözemediği her şeyi hafife alan yanı bu onun. (Uykusuzlar)
  • Bütün trafik lambalarını parçalıyorum. Kırmızı, yeşil, sarı boyalar dolduruyorum kovalarıma. Sonra fırçamı batırıp batırıp kentin tüm duvarlarını çiçekliyorum. Tüm kaldırımlarını tüm vitrinlerini. (Yeşil)
  • yanlış programlanmış bir bilgisayar gibi çalışıyor senin kafan, her şeye karşın sevildiğine inandırmak olanaksız artık seni. hiçbir zaman anlayamadın benim için bir hazine değerinde olduğunu. (Sevginin Eşsiz Kışı)
  • Kişi ne geçmişini silmeyi ne de olası geleceğine isyan etmeyi becerebiliyor. (Kendi Gecesinde)
  • Araya ayrılık girince de her şey bitecekti. Tabi bazen de ayrılık sevgiyi güçlendiriyordu. Şimdiden bilemezdim nereye varacağımızı. (Yukarlarda En Uzaklarda)

  • Belki de zaman bütün acılarıyla ve bıraktığı izlerle uzun, güzel bir mevsimdir. (Anlar İzler Tutkular)
  • Yüzüme yansımış iç yorgunluklar, zor aşklar, ayrılıklar, kederler. (İçimden Kuşlar Göçüyor)
  • Bir yığın insan yorgunluklar, acılar içinde yaşıyor. Binlerce insan doğuyor, ölüyor. Pazarlıklar yapılıyor. (Ölü Erkek Kuşlar)
  • Ben yaşamıma karışmış bütün erkekleri sevdim.Sevgiler yordu beni. Bir yaz yağmurunun altında gökyüzüyle yıkanan ağaçları sevdim. Kelebek kanatlarındaki benekleri. Güne açılan pencereleri. Bütün hayvanları ve en çok kedileri. (Şarkını Söylediğin Zaman)
  • Yazdığı bir cümleyi anımsadı: Bazen kötü, çok kötü yollara sapmayı düşünüyorum! Bu yolların neler olabileceğini kestiremiyordu şimdiden. Kötülük görece bir kavramdı çünkü. Bazen aşın uysallık, bazen asilik olarak adlandırılabilirdi. Önemli olan bilinmez yollarda kimliğini yitirirse insanın kendini yeniden nerde bulacağını biliyor olmasıydı.. (Safran Sarı)
  • Bakışlarındaki soğuk iklimlere dayanamıyorum. Gitmek istiyorum... Özlediğim bir geçmiş, istediğim bir gelecek; artık yok. Yalnızca gitmek istiyorum. Kendim olabileceğim bir yere ve zamana gitmek istiyorum.. (Anlar İzler Tutkular)
  • Bu ülkenin bir yerlerinde sinemaya giden kızlar kasaba meydanlarında boğazlanıyorsa hâlâ, dayak yiyen kadınlar çocuklarıyla birlikte ölmeyi seçiyorsa, öğretmensiz, okulsuz binlerce köydeki kız çocukları parayla alınıp satılıyorsa, insan nasıl olup da çağın gereklerinden ve gerçeklerinden payına düşeni almayı bu biçimde savunabilir? Ben hâlâ bunlara şaşıyorum işte. Bir yerlerde takılıp kalmışım anlaşılan. (İçimden Kuşlar Göçüyor)

  • Umuttan uzak ama gerçeğe yakın. (Ağda Zamanı)
  • Eş, insanın güvenli bir limanda, olasılıkla candan bir hayat arkadaşıyla ve çocuklarla, çoğalarak, huzur içinde, sorumlulukları bölüşerek yaşadığı kişidir. Ya da böyle olması arzu edilir. Bu arzu, doğaldır, açıktır. Ama aşk başka bir şeydir. (Aşkın Güzelliği)
  • Öyle darmadağın oldum ki kimse toplayamaz kırıklarımı artık... (Ölü Erkek Kuşlar)
  • Gideceğin yerin önemi yok, gitmek önemli yalnızca... (Gölgede Kırk Derece)
  • Yok hayır, ölümü düşünmüyorum, yaşamayı beceremeyenlerin intiharları da bir işe yaramaz.. (Toplu Öyküler 1 - Sevginin Eşsiz Kışı / Uykusuzlar / Gölgede Kırk Derece)
  • "Ülkenin bütün aklı başında yazarları aynı duygular içinde.Yazmanın açıkça ve resmi biçimde suç sayıldığı bir yerde,hele son seçimlerden bu yana,yani açıkçası başımıza gelen bunca şeyden sonra...." (Yeni Yalan Zamanlar)
  • Birbirimizin hayatından çıktık, beni içinden kovdu ve hâlâ güvenmiyor. Kimseye güveni yok aslında. Böyle uzakta oluşumuz ikimiz için de daha iyi. (Yukarlarda En Uzaklarda)