Mu'cizât-i Ahmediye Risalesi - Bediüzzaman Said Nursî Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Mu'cizât-i Ahmediye Risalesi kimin eseri? Mu'cizât-i Ahmediye Risalesi kitabının yazarı kimdir? Mu'cizât-i Ahmediye Risalesi konusu ve anafikri nedir? Mu'cizât-i Ahmediye Risalesi kitabı ne anlatıyor? Mu'cizât-i Ahmediye Risalesi kitabının yazarı Bediüzzaman Said Nursî kimdir? İşte Mu'cizât-i Ahmediye Risalesi kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
Kitap Künyesi
Yazar: Bediüzzaman Said Nursî
Yayın Evi: Söz Basım Yayın
İSBN: 9789756438763
Sayfa Sayısı: 415
Mu'cizât-i Ahmediye Risalesi Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Hem madem nev-i beşerde nübüvvet vardır. Ve yüz binler zat, nübüvvet dava edip mucize gösterenler gelip geçmişler. Elbette, umumun fevkinde bir katiyetle, nübüvvet-i Ahmediye (a.s.m.) sabittir. Çünkü, İsa Aleyhisselam ve Musa Aleyhisselam gibi umum resullere nebi dedirten ve risaletlerine medar olan delail ve evsaf ve vaziyetler ve ümmetlerine karşı muameleler, Resul-i Ekrem Aleyhissalatü Vesselamda daha ekmel, daha cami bir surette mevcuttur. Madem hükm-ü nübüvvetin illeti ve sebebi, zat-ı Ahmedide (a.s.m.) daha mükemmel mevcuttur. Elbette, hükm-ü nübüvvet, umum enbiyadan daha vazıh bir katiyetle ona sabittir.
Mu'cizât-i Ahmediye Risalesi Alıntıları - Sözleri
- Muhammed-i Arabî aleyhissalâtü vesselâmın bir tek sözünün tasdiki için koca arz vazifesini terk eder, koca güneş şahit olur.
- dünya toplansa onu bir hükmünden geri çevirip pişman edemez.
- Kur'an hem bir kitab-ı zikir, hem bir kitab-ı dua, hem bir kitab-ı davet olduğundan içinde tekrar müstahsendir, belki elzem ve eblağdır. Ehl-i kusurun zannı gibi değil... Zira zikrin şe'ni, tekrar ile tenvirdir; duanın şe'ni, terdad ile takrirdir; emir ve davetin şe'ni, tekrar ile te'kiddir.
- Hazret-i Musa Aleyhisselâm'ın zamanında sihrin revacı olduğundan, mühim mu'cizatı ona benzer bir tarzda geldiği; ve Hazret-i İsa Aleyhisselâm'ın zamanında ilm-i Tıb revaçta olduğundan, mu'cizatının galibi o cinsten geldiği gibi, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm'ın dahi zamanında Ceziret-ül Arab'da en ziyade revaçta dört şey idi: Birincisi: Belâgat ve fesahat. İkincisi: Şiir ve hitabet. Üçüncüsü: Kâhinlik ve gaibden haber vermek. Dördüncüsü: Hâdisat-ı maziyeyi ve vakıat-ı kevniyeyi bilmek idi.
- Kur'an'ın gayet mu'ciz-nüma beyanına karşı hürmetsizlik etme!
- Cenâb-ı Hak, hem Hakîmdir, hem Rahîmdir. Hikmet ve rahmeti ise; umûr-u gaybiyeden çoğunun setrini iktiza ediyor, mübhem kalmasını istiyor. Çünkü şu dünyada insanın hoşuna gitmeyen şeyler daha çoktur; vukuundan evvel onları bilmek elimdir. İşte bu sır içindir ki, ölüm ve ecel mübhem bırakılmış ve insanın başına gelecek musibetler dahi perde-i gaybda kalmış.
- Zebur'da Yetmişikinci Bâbında şu âyet var: "Bahrden bahre mâlik ve nehirlerden, Arz'ın makta' ve müntehasına kadar mâlik ola.. ve kendisine Yemen ve Cezayir Mülûkü hediyeler götüreler.. ve padişahlar ona secde ve inkıyad edeler.. ve her vakit ona salât ve her gün kendisine bereketle dua oluna.. ve envârı Medine'den münevvir ola.. ve zikri ebed-ül âbâd devam ede.. onun ismi, şemsin vücudundan evvel mevcuddur. Onun adı, güneş durdukça münteşir ola..."
- Madem yapan bilir, elbette bilen bilen konuşur.
- Ey bedbaht, kalbsiz, biçare adam! ¶Hakikate karşı gözünü Yuman biçare insan!
- Yâ Rab! Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm'ın bereketi hürmetine, bize ihsan ettiğin maddî ve manevî rızkımıza bereket ihsan et!..
- Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm'ın Kur'andan sonra en büyük mu'cizesi, kendi zâtıdır. Yani onda içtima' etmiş ahlâk-ı âliyedir ki; herbir haslette en yüksek tabakada olduğuna, dost ve düşman ittifak ediyorlar.
- Umum ümmet, umum asırlarda işledikleri umum hasenatın bir misli "Es-sebebü ke'l-fâil" sırrınca, Zât-ı Ahmediye Aleyhissalâtü Vesselâm'ın sahife-i hasenatına geçtiği gibi; umum ümmet, her günde ettikleri salavat duasının kat'î makbuliyeti cihetiyle, o hadsiz duaların iktiza ettikleri makam ve mertebeyi düşünmekle, şahsiyet-i maneviye-i Muhammediye Aleyhissalâtü Vesselâm'ın bu kâinat içinde nasıl bir güneş olduğu anlaşılır. Lemalar - 327
- Şu dünyada insanin hoşuna gitmeyen şeyler daha çoktur; vukuundan evvel onlari bilmek elîmdir. İşte bu sir içindir ki, ölüm ve ecel mübhem birakilmiş ve insanin başina gelecek musibetler dahi perde-i gaybda kalmiş.
- Âl-i Beyt'ten bir kutb-u âzam demiş ki; "Resûl-i Ekrem(aleyhissalâtü vesselâm), Hazreti Ali'nin (radiyallâhu anh) hilâfetini arzu etmiş. Fakat gâibden O'na bildirilmiş ki, murâd-i ilâhî başkadir. O da arzusunu birakip murâd-i ilâhîye tâbi olmuş.
Mu'cizât-i Ahmediye Risalesi İncelemesi - Şahsi Yorumlar
"İslamiyet'in kanunları, yüksek bir tarzda âlemin ıslahına kâfidir." * İslamiyet ve Şeriat, öyle bir tarzda muhit ve mükemmeldir ve öyle bir surette kâinatı kendiyle beraber tarif eder ki: onun mahiyetine dikkat eden elbette anlar ki; o din, bu güzel kâinatı yapan Zâtın, o kâinatı kendiyle beraber tarif edecek bir beyannamesidir ve bir tarifesidir. * "Keşke şu saltanata bedel Muhammed-i Aleyhissalâtü Vesselam'ın hizmetkârı olsaydım! O hizmetkarlık, saltanatın pek fevkindedir!" * Mu'cizat-ı Ahmediye, üstad Bediüzzaman Said Nursi'nin Peygamberimiz Muhammed Mustafa Aleyhissalâtü Vesselam'ın mucizelerini, anlatan muhteşem bir Risaledir. Üstadın geniş bilgisi dahilinde, önemli bilgiler ediniyorsunuz. Her risale-i Nur muhteşem bir eser, paha biçilmez bir değer ve özelliktedir. Okumayı ve öğrenmeyi nasip eden Rabbime hamdolsun. Allah üstad Bediüzzaman'dan ebeden Razı olsun... (Meryem)
Peygamberimizin (SAV) mucizelerinin anlatıldığı bir risaledir. Bu mucizeleri senetleriyle ortaya koymuştur. Bu mucizeleri de Allah'ın varlığı ve birliği için ve peygamberimizin peygamberliğinin ispatı için bir risale haline getirmiştir. (Halit KÜÇÜK)
Bediüzzaman'ın Hz Peygamber'in mucizelerini anlatarak O'nun nübüvvetini delillendirdiği, savaş sırasında at üstünde ve 12 saat içerisinde, hiç bir kaynak kitaba müracaat etme imkanı olmadan, hadis ve hadiselerden misallerle akıcı bir dille yazılmış, 100 sf.dan fazla ve 300 kadar mucize zikredilen 19.Mektupta yer alan kısımdır. Dili risalelerdeki diğer b9lümlere göre daha basittir. (Cansu Koc)
Kitabın Yazarı Bediüzzaman Said Nursî Kimdir?
Bediüzzaman Said Nursî (Mart 1878, Bitlis - 23 Mart 1960, Şanlıurfa), İslam alimi, düşünürü.
1892'de Bitlis'te Şeyh Emin Efendi ve diğer İslam alimlerinin de bulunduğu ilim meclisinde yapılan imtihan ve münazara sonunda Molla Fethullah tarafından Bediüzzaman unvanı verilmiş; diğer alimler tarafından da kabul görmüş ve bu isimle anılmaya başlanmıştır.
I. Dünya Savaşı'nda gönüllü alay komutanı olarak Kafkas Cephesi'nde mücadele etti. Savaş sırasında birçok öğrencisi ölmüş, kendisi ise gazi olmuştur. Başarılarından dolayı kendisine Harp madalyası verildi. Ordu-yu Hümâyun'un tavsiyesi ile Dar'ül-Hikmet'ül İslamiye azası olarak atandı. 1922'ye kadar görevini yerine getirdi.
1923 yılında TBMM'nin daveti üzerine Ankara'ya gelen Nursî, Ankara'da aradığı atmosferi bulamaz. Van'a dönerek inzivaya çekilir ve daha sonraları bu dönüşünü Yeni Said'in başlangıcı olarak nitelendirir. Bu dönemde sosyal ve siyasi meselelerden uzaklaşır. En önemli vazifenin imanı kuvvetlendirmek olduğunu söyler. Şiddetle karşı çıktığı ama silah çekmediği Cumhuriyet idaresi tarafından bu dönem zarfında uzun yıllar sürgün, gözetim ve yer yer hapis hayatı yaşatılacak ve zorunlu ikamete tabi tutulacaktır. Büyük çoğunluğunun Isparta Barla'da yazıldığı Risale-i Nur külliyatının yazımı ve Nur Cemaati'nin oluşumu bu dönemde yaşanmıştır.
23 Mart 1960'ta Şanlıurfa’da vefat etti.
Detaylı bilgi: https://tr.wikipedia.org/wiki/Said_Nursî
Bediüzzaman Said Nursî Kitapları - Eserleri
- Sözler
- Gençlik Rehberi
- Lem'alar
- Namaz Risalesi
- Hanımlar Rehberi
- Asa-yı Musa (Büyük Boy)
- İman ve Küfür Muvazeneleri
- Hizmet Rehberi
- Mektubat
- Şualar
- Barla Lahikası
- Kastamonu Lahikası
- Emirdağ Lahikası
- İşaratü'l-İ'caz
- Mesnevi-i Nuriye
- Sikke-i Tasdik-i Gaybi
- Zülfikar
- Tılsımlar Mecmuası
- Tarihçe-i Hayat (Büyük Boy-Ciltli)
- Muhakemat
- Münazarat
- Hutbe-i Şamiye
- Divan-ı Harb-i Örfî
- Sünnet-i Seniyye Risalesi
- Mu'cizât-i Ahmediye Risalesi
- Tabiat Risalesi
- Münacat
- Namaz ve Hikmetleri Risalesi
- Miftahü'l İman
- El-hüccetüz Zehra
- Tiryak
- Beyanat ve Tenvirler
- Nur'un İlk Kapısı
- Nur Aleminin Bir Anahtarı
- Latif Nükteler
- Ayet'ül Kübra
- Otuz Üç Pencere
- İman Hakikatleri
- Haşir Risalesi
- Ramazan, İktisat, Şükür Risaleleri
- İhtiyarlar Risalesi
- Meyve Risalesi
- Sünuhat
- Hastalar Risalesi
- İhlâs Risaleleri
- Uhuvvet Risalesi
- Küçük Sözler
- Vesvese Risalesi
- Risale-i Nur'dan Dualar
- Kader Risalesi
- Yirmiüçüncü Söz
- Risale-i Nura Giriş
- Bediüzzaman Cevap Veriyor
- Müdafaalar
- İçtimai Dersler
- Fihrist Risalesi
- Asar-ı Bediiyye
- Said Nursi'nin Kendi Dilinden Nesebi
- Dersên Civakî
- Telvihat-ı Tis’a
- Mucizat-ı Kur`âniye Risalesi
- İsm-i Âzam Risalesi
- Mirac Ve Şakk-ı Kamer Risaleleri
- Hakikat Nurları
- Rahmet Ve Şefkat İlâçları
- İçtihad Risalesi
- Ene Ve Zerre Risalesi
- Risale-i Nur Hakkında verilen Bir Konferans
- Zühretünnur
- Açıklamalı Cevşenü'l Kebir
- Siracü'n-Nur
- Hakkı Müdafaa Cephesi
- Hutuvat-ı Sitte
- Sevgi Risalesi
- Hizmet Düsturları
- Beş Risale
- Mektubat Mecmuası-1 (Osmanlıca)
- Mektubat Mecmuası 2 (Osmanlıca)
- Eski Said Dönemi Eserleri
- Mirkat-üs Sünnet
- Mektubat (Osmanlıca - Orta Boy)
- Ezkar-ı Nuriye
- Hizbul Kur'âni Ekber ve Virdül Kur'âni Elazım
- Bediüzzaman Said Nursi'nin İlk Dönem Eserleri
- Tefekkürname
- Mektubat Mecmuası 1. Kısım
- Mektubat Mecmuası 2. Kısım
- Şualar Mecmuası 2. Kısım
- Tasavvuf Risalesi
- Otuzuncu Lem'a Esma-i Sitte
- Hikmetü'l-İstiaze Risalesi
- Yirmi Dördüncü Söz
- İçtihad Sahabe ve Cennet Risalesi
- Münacat ve Hasbiye Risaleleri
- Mi'rac Risalesi
- Otuzikinci Söz
- Nurlardan Seçmeler - 2
- Beka-yı Ruh Melaike ve Haşr Risalesi
- İkinci Şua - Tevhide Dair
- Peyven Biçuk Peyva Bistu Seyemin Mektubata Bistemin
- Medrese-i Yusufiye Risalesi
- Sünuhat - Tuluat - İşarat
- Emirdağ Lahikası Mecmuası Cilt -1
- Nur Çeşmesi
- Emirdağ Lahikası 2.cilt
- Risale Günlüğüm
- Keşfü'l-Envar Külliyatından Arabi İşaratü'l-İcaz Meal ve Şerhi 4
- Üstad Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinden Hulusi Ağabey'e Gönderilen ve Neşredilmeyen Mektuplardan
- Usko ja Ihminen
- Viisaita Sanoja
- Totuus Luonnosta
- Yirmi Dördüncü Mektup
- Risalei Nur Külliyatından Namaz
- Fatiha Tefsiri
- Mu'cizat-ı Ahmediye Risalesi - Ondokuzuncu Mektup
- Risale-i Nur
- İhlas ve Kardeşlik
- On Birinci Söz'ün Şerhi
- Ene Risalesi'nin Şerhi
- Tesettür Risalesi
- Hüve Nüktesi
- Dua Risalesi
- Vesvese ve Hikmetü'l İstiâze Risâleleri
- Sabır Risalesi
- Risale-i Nur Külliyatından Misbahu'l-İman
- Ehl-i Beyt Risalesi
- Hastalar Risalesi ve Çocuk Taziyenamesi Risale-i Nur Külliyatından (Cep Boy)
- Emirdağ Lahikası Mecmuası-3
- Hukuk-u Valideyn (mini boy)
- Makalât-ı Hulûsiyye - 2
- İkinci Şua
- Rîsaleya Lem'eyan
- Rumuzat-ı Semaniye
- Namaz Tesbihatı
- Nurlardan Seçmeler -1
- Hakikat Çekirdekleri
- Türkçe Açıklamalı Kaside-i Celcelutiye ve Hizbü’l-Ekberi’n-Nuri
- Namaz Risalesi
- Mu'cizât-ı Ahmediye (asm) Risalesi
- Sırr-ı İnna A'tayna Risalesi
- Hastalar Risalesi
- Hutuvat-ı Sitte Risalesi
- Risale-i Nur Külliyatından Aile Risalesi
- Çekirdekler Çiçekleri
- Müsbet Hareket
- Risale-i Nur Külliyatı
- Vesvese Bahsi
Bediüzzaman Said Nursî Alıntıları - Sözleri
- Kelâmullah olan Kur'an o kadar hayatdar ve kıymetdardır ki, onu dinleyen, işiten kulakların adedini ve o kulaklara giren o kudsî kelimelerin sayısını, bütün denizler mürekkep ve melaikeler kâtib ve zerreler, nutfeler ve nebatlar ve kıllar kalemler olsa bitiremezler. (Latif Nükteler)
- Mahlukatın en zalimi insandır. (Mesnevi-i Nuriye)
- Hakkı tanıyan, hakkın hatırını hiçbir hatıra feda etmez. (Hizmet Rehberi)
- Ey kendini insan bilen insan! Kendini oku... Yoksa hayvan ve taş-toprak hükmünde cansız bir insan olma ihtimalin var! (Otuz Üç Pencere)
- Bununla beraber, meşâgil-i dünyeviye dediğin, çoğu sana ait olmayan ve fuzulî bir surette karıştığın ve karıştırdığın malâyani meşgalelerdir. En elzemini bırakıp, güya binler sene ömrün var gibi en lüzumsuz ve malûmat ile vakit geçiriyorsun. (Namaz ve Hikmetleri Risalesi)
- Evet, Kur'an der ki: "Eğer yerdeki ağaçlar kalem olup denizler mürekkep olsa Cenab-ı Hakk'ın kelimatını yazsalar, bitiremezler." (Zülfikar)
- Bedevîlikte beşer üç dört şeye muhtaç oluyordu. O üç dört hâcâtını tedarik etmeyen, on adette ancak ikisiydi. Şimdiki garp medeniyet-i zâlime-i hâzırası, su-i istimâlât ve israfat ve hevesatı tehyiç ve havâic-i gayr-ı zaruriyeyi, zarurî hâcatlar hükmüne getirip görenek ve tiryakilik cihetiyle, şimdiki o medenî insanın tam muhtaç olduğu dört hâcâtı yerine, yirmi şeye bu zamanda muhtaç oluyor. O yirmi hâcâtı tam helâl bir tarzda tedarik edecek, yirmiden ancak ikisi olabilir; on sekizi muhtaç hükmünde kalır. Demek, bu medeniyet-i hâzıra insanı çok fakir ediyor. O ihtiyaç cihetinde beşeri zulme, başka haram kazanmaya sevk etmiş. (Hizmet Düsturları)
- Kardeşlerimden rica ederim ki: Sıkıntı veya ruh darlığından veya titizlikten veya nefis ve şeytanın desiselerine kapılmaktan veya şuursuzluktan arkadaşlardan sudûr eden fena ve çirkin sözleriyle birbirine küsmesinler ve "Haysiyetime dokundu" demesinler. Ben, o fena sözleri kendime alıyorum. Damarınıza dokunmasın. Bin haysiyetim olsa, kardeşlerimin mabeynindeki muhabbete ve samimiyete feda ederim. (Medrese-i Yusufiye Risalesi)
- Her gün yirmi dört saat sermaye-i hayatı Hâlık'ımız bize ihsan ediyor; tâ ki, iki hayatımıza lâzım şeyler o sermaye ile alınsın. Biz kısacık hayat-ı dünyeviyeye yirmi üç saatı sarfedip, beş farz namaza kâfi gelen bir saati, pek çok uzun olan hayat-ı uhreviyemize sarfetmezsek; ne kadar hilâf-ı akıl bir hata ve o hatanın cezası olarak hem kalbî, hem ruhî sıkıntıları çekmek ve o sıkıntılar yüzünden ahlâkını bozmak ve meyûsane hayatını geçirmek sebebiyle, değil terbiye almak, belki terbiyenin aksine gitmekle ne derece hasâret ederiz, kıyâs edilsin. (Meyve Risalesi)
- . Ey göz, güzel bak! (Küçük Sözler)
- Bir sinek, elime kondu. Emanetullah olan gözünü, yüzünü, kanatlarını güzelce temizlemeye başladı. Bir neferin mîrî silâhını, elbisesini güzelce temizlediği gibi, sinek de temizliyordu. Nefsime dedim: "Bak!" Baktı, tam ders aldı. O sinek ise, mağrur ve tenbel nefsime hoca ve muallim oldu. (Latif Nükteler)
- ...mahlûkatın sıkıntılı gürültüsünden sıyrılıp huzûr-u Rahmân'a gitmek; bin can ile arzu edilir bir seyahattir, belki bir saadettir. (Tiryak)
- حَسْبُنَا اللَّهُ وَ نِعْمَ الْوَ كِيلُ Onun bekası bize yeter" dedim. (Şualar)
- "İhtiyarın cüz'î ise; kendi mâlikinin irâde-i külliyesine işini bırak. İktidarın küçük ise, Kadîr-i Mutlak'ın kudretine itimad et. Hayatın az ise, hayât-ı bâkiyeyi düşün. Ömrün kısa ise; ebedî bir ömrün var, merak etme. Fikrin sönük ise; Kur'ân'ın güneşi altına gir, îmanın nuruyla bak ki; yıldız böceği olan fikrin yerine herbir âyet-i Kur'ân, birer yıldız misillû sana ışık verir. Hem hadsiz emellerin, elemlerin varsa, nihayetsiz bir sevap ve hadsiz bir rahmet seni bekliyor. Hem hadsiz arzuların, makasıdın varsa, onları düşünüp muztarip olma. Onlar bu dünyaya sığışmaz. Onların yerleri başka diyardır ve onları veren de başkadır." (Ayet'ül Kübra)
- Ey rahmet ve keremi, sonsuzluğa uzanan bütün ümitlere tükenmez bir hazine olan ve her ne halde olunursa olunsun Kendisinden asla ümit kesilmeyen yüce Recâ (Açıklamalı Cevşenü'l Kebir)
- Tevafuk birkaç cihette bir şeyi gösterse, delalet derecesinde bir işarettir. Bazan bir tek tevafuk, bazı karainle delalet hükmüne geçer. (Latif Nükteler)
- İşte enva-ı dalalet derecatına göre az çok kâinatın yaratılmasındaki hikmet-i Rabbaniyeye ve dünyanın bekasındaki makasıd-ı Sübhaniyeye zarar verdiği için ehl-i isyana ve ehl-i dalalete karşı kâinat hiddete geliyor, mevcudat kızıyor, mahlukat öfkeleniyor. (İman Hakikatleri)
- Hem kat'iyyen biliniz ki; bu hayat-ı dünyeviyede hakikî lezzet, iman dairesindedir ve imandadır. (Hanımlar Rehberi)
- Artık bütün insanları kardeş yaparak yemyeşil cennetlerin nurlu ufuklarından esen refah ve saadet, huzur ve asayiş rüzgârıyla dalgalanan âlemşümul bir bayrak altında toplayacak olan yegâne kuvvet, İslâmdır. Zira beşeriyetin bugünkü hali, tıpkı İslâmdan evvelki insan cem'iyetlerinin acıklı halidir. Bunun için insanlığı o günkü ebedî felâketten kurtaran İslâm, bugün de kurtarabilir... (Nur Aleminin Bir Anahtarı)
- Zira bir müslimin herbir sıfatı İslâmiyetten neş'et etmek lâzım gelmez. (Muhakemat)