Münacat - Bediüzzaman Said Nursî Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Münacat kimin eseri? Münacat kitabının yazarı kimdir? Münacat konusu ve anafikri nedir? Münacat kitabı ne anlatıyor? Münacat kitabının yazarı Bediüzzaman Said Nursî kimdir? İşte Münacat kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
Kitap Künyesi
Yazar: Bediüzzaman Said Nursî
Yayın Evi: Söz Basım Yayın
İSBN: 9799756438410
Sayfa Sayısı: 184
Münacat Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
İnsanlar fıtraten Hâlıkını pek ciddî severler ve Hâlıkları onları hem sever, hem kendini onlara her vesile ile sevdirir. Ve insanın istidadı ve cihazat-ı mâneviyesi, başka bir bâki âleme ve ebedî bir hayata bakıyor. Ve insanın kalbi ve şuuru, bütün kuvvetiyle bekà istiyor ve lisanı, hadsiz dualarıyla bekà için Hâlıkına yalvarıyor.
Münacat Alıntıları - Sözleri
- Ey nefsim! Kalbim gibi ağla ve bağır ve de ki: “Fâniyim, fâni olanı istemem. Âcizim, âciz olanı istemem. Ruhumu Rahman'a teslim eyledim, gayr istemem. İsterim, fakat bir yâr-ı bâki isterim. Zerreyim, fakat bir şems-i sermed isterim. Hiç ender hiçim, fakat bu mevcudatı umumen isterim."
- Zeminin bütün mahlûkatı, Senin mülkünde, Senin arzında, Senin havl ve kuvvetinle ve Senin kudretin ve iradetin ile ve ilmin ve hikmetin ile idare olunuyorlar ve musahhardırlar.
- Yâ Rabbî ve yâ Rabbe's-Semâvâti ve'lAradîn! Yâ Hàlıkî ve yâ Hàlık-ı Külli Şey! Gökleri yıldızlarıyla, zemini müştemilâtıyla ve bütün mahlûkatı bütün keyfiyâtıyla teshir eden kudretinin ve iradetinin ve hikmetinin ve hâkimiyetinin ve rahmetinin hakkı için, nefsimi bana musahhar eyle ve matlûbumu bana musahhar kıl! Kur'ân'a ve îmâna hizmet için, insanların kalblerini Risale-i Nur'a musahhar yap! Ve bana ve ihvanıma, îmân-ı kâmil ve hüsn-ü hâtime ver. Hazret-i Mûsa Aleyhisselâm'a denizi ve Hazret-i İbrahim Aleyhisselâm'a ateşi ve Hazret-i Dâvud Aleyhisselâm'a dağı, demiri ve Hazret-i Süleyman Aleyhisselâm'a cinni ve insi ve Hazret-i Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm'a Şems ve Kamer'i teshir ettiğin gibi, Risale-i Nur'a kalbleri ve akılları musahhar kıl! Ve beni ve Risale-i Nur Talebelerini, nefis ve şeytanın şerrinden ve kabir azabından ve Cehennem ateşinden muhafaza eyle ve Cennetü'l-Firdevs'te mes'ud kıl! Âmîn, âmîn, âmîn!.. Münâcât
- "Ey bizi nimetleriyle perverde eden Sultânımız! Bize gösterdiğin nümûnelerin ve gölgelerin asıllarını, menbalarını göster. Ve bizi makarr-ı saltanatına celbet. Bizi bu çöllerde mahvettirme. Bizi huzuruna al. Bize merhamet et. Burada bize tattırdığın leziz nimetlerini orada yedir. Bizi zevâl ve teb'îd ile tâzib etme. Sana müştak ve müteşekkir şu mutî râiyetini başı boş bırakıp îdam etme."
- Hem, her baharda gözümüz önünde îcad edilen nebâtât ve hayvanâttan hiçbir tanesi yoktur ki, san'at-ı acîbesiyle ve lâtif zînetiyle ve tam temeyyüzüyle ve intizamıyla ve mevzuniyetiyle Seni bildirmesin...
- Ey nefsim! Kalbim gibi ağla ve bağır ve de ki: “Fâniyim, fâni olanı istemem. Âcizim, âciz olanı istemem. Ruhumu Rahman'a teslim eyledim, gayr istemem. İsterim, fakat bir yâr-ı bâki isterim. Zerreyim, fakat bir şems-i sermed isterim. Hiç ender hiçim, fakat bu mevcudatı umumen isterim."
- Ne yana geçsem öbür yanda yanar ateşin Zamanı ve gücümü soğurur azgın bir ırmak Bütün kaybettiklerim sensin ve bilmediklerim Gittim mi dikine giderim bu yüzden Düştüm mü başüstü düşerim Sınamayı seversin, bu senin eski oyunun Bense yanılmaya tutkunum Hem sana tutkunum Hem ortadayım Nöbet davulları çalarım rüsvay oldukça Kapıma karışık notlar koyarlar En muzip yanımla dönerim sabaha Ve senden uzağa Ve sana, Sen, sen, sen ki ne belalar gördüm senin yüzünden Beni "BELA" ile yıkadığın günden beri Kızgın şerbetler içtiğim senin sofrandı Damgaladın da ortada koydun köleni. Gel diyorsun Bense kaza çukurunda çürüyen atlar gördüm Kanatları yanmış anka kuşlarını yol boylarında Yol boylarında yosun tutmuş gemiler gördüm Usta kılavuzlar gördüm şaşkınlık batağında. Dön diyorsun Nasıl yüzyüze geliriz, yüzsüzler şahıyım ben Hadd-i müntehadayım, bir kıyl ü kal içindeyim Hiç bir yerde tarifim yok sanki muhal içindeyim Büzüldükçe üzerime kurar çadırını korku Söyle neyim Yakup muyum Yusuf muyum Kuyu mu? Bu gam viranesinin baykuşuyum ben Kendi canı üzre tüneyen Leyla'ya namertlik talim ederim Bu gönül şarında Ne bana göre iş, ne başka urba Bir deli sarkaç olurum kulpuna tutunur da O yana giderim ordasın Bu yana gelirim burda Korkudan öldürme beni Leyla Bırakma ellerimi Merdoğlu mertler aşkına! Mekteplerin bir garip ladeniyim ben "Lâ"de kaldı tedrisim bu yüzden Bu yüzden gözlerimi bağladılar Şimdi hangi yana gitsem yeridir Şimdi bütün zamanlar leylidir Bana "Len terani" deme, ben bilmem Beni ara yerde mahzun bırakma Leyla! Kem sualler giyindim serkeşlik meydanında Göğe taşlar savurdum dönen olmadı Hiç adını sormadım adımı çağıranın En yüksek kuşlardan yüksek uçtum gönül kanmadı Ne korkular taşladım ardı arkası gelmeyen Tuttuğunu koparan ne vehimler gördüm ben Aklın sultanlarından seni bilen olmadı Seni şanına uygun bilgiyle bilen olmadı. Kulluğa soyunmuşum sultanlar sultanına Her şeyin tamlığı sensin oysa Bütün armağanları vareden sen Ey güzeller güzeli Ben huysuzum Töresizim Tut ipimi Eşiğine kelp yerine bağla beni Velvele gününde dost meclisinin. İşte ortasındayım bu konuşan "Sin"in Sen nazar kılmazsan canlı olamam Topal vezinlere uyarım söz öğretmezsen Kelamın sahibi sensin Ve başlatan Ve bitiren. And bozmama ses etmeyen sahibim İşime karışmazsan aklım karışır Sensin geceye ve güne kefilim Ekmeğe ve suya Ve gölgeden çıkan serin uykuya Seni reddeden hürriyeti reddederim! Mucize söyleyen tutiler tutuşup gitti Dürüldü sancak ve gitti gam askerleri Gönül kanı sunan gülgûn kaseler çoktan kırıldı Tecelligah vasfeyleyen bir tecellüdüm ben Yazık, yazık ki nasibim yok bu bahisten. Şimdi bu kalp inci Leyla'ya nasıl sunulur Bu sedef denizine yağmaz o eski yağmur Lütuf ve kerem sahibi Leyla Göğün ve yerin sahibi Leyla Ne söyleyim -ki- sözüm muhtaç sana Burdasın Uyanıksın Varsın ya!
- Senden başka hak Ma'bûd yoktur ki ona iltica edilsin!..
- Şimdi tekrar ne yapsam dedirtme bana Ya Rabbi. Taşınacak suyu göster,kırılacak odunu..
- Ey Hâlık-ı Külli Şey! Zeminin bütün mahlukatı, senin mülkünde, senin arzında, senin havl ve kuvvetinle ve senin kudretin ve iradetin ile ve ilmin ve hikmetin ile idare olunuyorlar ve müsahhardırlar.
- Ey şiddet-i zuhurundan gizlenmiş ve ey azamet-i kibriyasından ihtifa etmiş olan Kadîr-i Zülcelal! Ey Kadir-i Mutlak! Kur'an-ı Hakîminin dersiyle ve Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm'ın talimiyle anladım: Nasıl ki gökler, yıldızlar, senin mevcudiyetine ve vahdetine şehadet ederler.. öyle de; cevv-i sema bulutlarıyla ve şimşekleri ve ra'dları ve rüzgârlarıyla ve yağmurlarıyla, senin vücub-u vücuduna ve vahdetine şehadet ederler.
Münacat İncelemesi - Şahsi Yorumlar
kitap/munacat--254740 yazar/bediuzzaman-said-nursi " Ey şiddet-i zuhurundan gizlenmiş ve ey kibriya-yı azametinden tesettür etmiş olan Sani'-i Hakim ve Halık-ı Rahim! Bütün eşcar ve nebatatın, bütün yaprak ve çiçek ve meyvelerinin dilleriyle ve adediyle; seni kusurdan, aczden, şerikten takdis ederek hamd ü sena ederim." Kısacık ama okumaya doyum olmayacak, tekrar tekrar okunabilecek bir tefekkür ve dua kitabı. Tek kelimeyle bu kitaba bayıldım. Ortalama 55-56 sayfadan oluşan bu kitap da Üstad Bediüzzaman Said Nursi ilk başta tefekkür ettirerek başlıyor ve okuyan insanı derin bir tefekkür dünyasına sokuyor kitabın sonlarına doğru da derin tefekkürü, dualara bağlıyor ve dualar ile kitabı tamamlıyor. Tek kelimeyle müthiş bir tefekkür ve dua kitabı idi... Ne kadar kısa ise de nice uzun kitaplardan daha mükemmel bir muhteviyatı olan bir kitaptı...:) ;) (Münzevi Genç)
Münacat (Dua): Risale-i Nur külliyatının Şualar isimli kitabında 3. Şua bölümünde yer alan ve dualardan oluşan, müstakil olarakta yayınlanmış bir eserdir Münacat. Diğer dua kitaplarından farklı olduğu nokta ise; Bediüzzaman’ın, mevcudat ve mahlukatı Yaratıcının varlığının ve birliğinin zaruri oluşuna dair beden ve hal lisanıyla ettikleri şahitlikleri zikrederek dua etmesidir. Dolayısıyla bu dua kitabını okurken, kainattaki değişim ve dönüşümlerde Allah’ın varlığını ve birliğini nasıl okuyabileceğimizi görerek inancımızı kuvvetlendirebiliriz. Ayrıca her bir duanın başında, edilen duayla ilgili olarak Allah’ın farklı isimlerinin zikredilmesiyle, bu isimleri öğrenmiş ve kainattaki ilahi faaliyetlerde Allah’ın hangi isimlerinin nasıl tecelli ettiğini anlamış oluruz. Hasılı kelam, Bediüzzaman’ın ifadesiyle her bir risale yazılmış olduğu makamla ilgili bir üstünlüğe ve ayrıcalığa sahiptir. Münacat isimli eser de okuyucusuna bunu fazlasıyla hissettiriyor. Bol istifade ve istifazalı okumalar dilerim. (Hakan Can)
Kulluğun Özeti..: Münacat : Sözlükte “fısıldamak” anlamındaki necv kökünden türeyen münâcât “fısıldaşmak ve bir sırrı paylaşmak” demektir; genellikle “yalvarmak, yakarmak, dua ve tazarruda bulunmak” mânasında kullanılır. Edebiyat terimi olarak daha çok Allah’a yakarış maksadıyla yazılmış manzum ve mensur eserleri ifade eder. Kitabın ismi benim nezdimde kulluğun sırrı. Üstad Hazretleri, Rabbimize, hepimizin adına Münacatta bulunuyor. Münacatta bulunurken Allah'ın birliğine işaret eden delillerle birlikte yakarıyor Rabbimize. Dua ediyorsunuz dua ederken onun vahdetine işaretlerle dua ediyorsunuz. Allah'ın varlığına, Peygamberin hak olduğuna, Kâinatın bir amaç uğruna yaratıldığına, İman edip Rabbimize kulluğumuzun itarafında bulunuyoruz. Öyle dünyalık şeyler için değil de sadece onu ve onun yarattığı şeylerin farkında olup münacat etmek en güzel şey vesselam.. Ayrıca fark ettim ki Münacat Risalesi aynı zamanda Risale-i Nur Külliyatı'nın fihristesi hükmünde. Allah okuduğumuz onca satırların ardından istifade edebilmeyi nasip etsin. Amin.. (Sefine)
Kitabın Yazarı Bediüzzaman Said Nursî Kimdir?
Bediüzzaman Said Nursî (Mart 1878, Bitlis - 23 Mart 1960, Şanlıurfa), İslam alimi, düşünürü.
1892'de Bitlis'te Şeyh Emin Efendi ve diğer İslam alimlerinin de bulunduğu ilim meclisinde yapılan imtihan ve münazara sonunda Molla Fethullah tarafından Bediüzzaman unvanı verilmiş; diğer alimler tarafından da kabul görmüş ve bu isimle anılmaya başlanmıştır.
I. Dünya Savaşı'nda gönüllü alay komutanı olarak Kafkas Cephesi'nde mücadele etti. Savaş sırasında birçok öğrencisi ölmüş, kendisi ise gazi olmuştur. Başarılarından dolayı kendisine Harp madalyası verildi. Ordu-yu Hümâyun'un tavsiyesi ile Dar'ül-Hikmet'ül İslamiye azası olarak atandı. 1922'ye kadar görevini yerine getirdi.
1923 yılında TBMM'nin daveti üzerine Ankara'ya gelen Nursî, Ankara'da aradığı atmosferi bulamaz. Van'a dönerek inzivaya çekilir ve daha sonraları bu dönüşünü Yeni Said'in başlangıcı olarak nitelendirir. Bu dönemde sosyal ve siyasi meselelerden uzaklaşır. En önemli vazifenin imanı kuvvetlendirmek olduğunu söyler. Şiddetle karşı çıktığı ama silah çekmediği Cumhuriyet idaresi tarafından bu dönem zarfında uzun yıllar sürgün, gözetim ve yer yer hapis hayatı yaşatılacak ve zorunlu ikamete tabi tutulacaktır. Büyük çoğunluğunun Isparta Barla'da yazıldığı Risale-i Nur külliyatının yazımı ve Nur Cemaati'nin oluşumu bu dönemde yaşanmıştır.
23 Mart 1960'ta Şanlıurfa’da vefat etti.
Detaylı bilgi: https://tr.wikipedia.org/wiki/Said_Nursî
Bediüzzaman Said Nursî Kitapları - Eserleri
- Sözler
- Gençlik Rehberi
- Lem'alar
- Namaz Risalesi
- Hanımlar Rehberi
- Asa-yı Musa (Büyük Boy)
- İman ve Küfür Muvazeneleri
- Hizmet Rehberi
- Mektubat
- Şualar
- Barla Lahikası
- Kastamonu Lahikası
- Emirdağ Lahikası
- İşaratü'l-İ'caz
- Mesnevi-i Nuriye
- Sikke-i Tasdik-i Gaybi
- Zülfikar
- Tılsımlar Mecmuası
- Tarihçe-i Hayat (Büyük Boy-Ciltli)
- Muhakemat
- Münazarat
- Hutbe-i Şamiye
- Divan-ı Harb-i Örfî
- Sünnet-i Seniyye Risalesi
- Mu'cizât-i Ahmediye Risalesi
- Tabiat Risalesi
- Münacat
- Namaz ve Hikmetleri Risalesi
- Miftahü'l İman
- El-hüccetüz Zehra
- Tiryak
- Beyanat ve Tenvirler
- Nur'un İlk Kapısı
- Nur Aleminin Bir Anahtarı
- Latif Nükteler
- Ayet'ül Kübra
- Otuz Üç Pencere
- İman Hakikatleri
- Haşir Risalesi
- Ramazan, İktisat, Şükür Risaleleri
- İhtiyarlar Risalesi
- Meyve Risalesi
- Sünuhat
- Hastalar Risalesi
- İhlâs Risaleleri
- Uhuvvet Risalesi
- Küçük Sözler
- Vesvese Risalesi
- Risale-i Nur'dan Dualar
- Kader Risalesi
- Yirmiüçüncü Söz
- Risale-i Nura Giriş
- Bediüzzaman Cevap Veriyor
- Müdafaalar
- İçtimai Dersler
- Fihrist Risalesi
- Asar-ı Bediiyye
- Said Nursi'nin Kendi Dilinden Nesebi
- Dersên Civakî
- Telvihat-ı Tis’a
- Mucizat-ı Kur`âniye Risalesi
- İsm-i Âzam Risalesi
- Mirac Ve Şakk-ı Kamer Risaleleri
- Hakikat Nurları
- Rahmet Ve Şefkat İlâçları
- İçtihad Risalesi
- Ene Ve Zerre Risalesi
- Risale-i Nur Hakkında verilen Bir Konferans
- Zühretünnur
- Açıklamalı Cevşenü'l Kebir
- Siracü'n-Nur
- Hakkı Müdafaa Cephesi
- Hutuvat-ı Sitte
- Sevgi Risalesi
- Hizmet Düsturları
- Beş Risale
- Mektubat Mecmuası-1 (Osmanlıca)
- Mektubat Mecmuası 2 (Osmanlıca)
- Eski Said Dönemi Eserleri
- Mirkat-üs Sünnet
- Mektubat (Osmanlıca - Orta Boy)
- Ezkar-ı Nuriye
- Hizbul Kur'âni Ekber ve Virdül Kur'âni Elazım
- Bediüzzaman Said Nursi'nin İlk Dönem Eserleri
- Tefekkürname
- Mektubat Mecmuası 1. Kısım
- Mektubat Mecmuası 2. Kısım
- Şualar Mecmuası 2. Kısım
- Tasavvuf Risalesi
- Otuzuncu Lem'a Esma-i Sitte
- Hikmetü'l-İstiaze Risalesi
- Yirmi Dördüncü Söz
- İçtihad Sahabe ve Cennet Risalesi
- Münacat ve Hasbiye Risaleleri
- Mi'rac Risalesi
- Otuzikinci Söz
- Nurlardan Seçmeler - 2
- Beka-yı Ruh Melaike ve Haşr Risalesi
- İkinci Şua - Tevhide Dair
- Peyven Biçuk Peyva Bistu Seyemin Mektubata Bistemin
- Medrese-i Yusufiye Risalesi
- Sünuhat - Tuluat - İşarat
- Emirdağ Lahikası Mecmuası Cilt -1
- Nur Çeşmesi
- Emirdağ Lahikası 2.cilt
- Risale Günlüğüm
- Keşfü'l-Envar Külliyatından Arabi İşaratü'l-İcaz Meal ve Şerhi 4
- Üstad Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinden Hulusi Ağabey'e Gönderilen ve Neşredilmeyen Mektuplardan
- Usko ja Ihminen
- Viisaita Sanoja
- Totuus Luonnosta
- Yirmi Dördüncü Mektup
- Risalei Nur Külliyatından Namaz
- Fatiha Tefsiri
- Mu'cizat-ı Ahmediye Risalesi - Ondokuzuncu Mektup
- Risale-i Nur
- İhlas ve Kardeşlik
- On Birinci Söz'ün Şerhi
- Ene Risalesi'nin Şerhi
- Tesettür Risalesi
- Hüve Nüktesi
- Dua Risalesi
- Vesvese ve Hikmetü'l İstiâze Risâleleri
- Sabır Risalesi
- Risale-i Nur Külliyatından Misbahu'l-İman
- Ehl-i Beyt Risalesi
- Hastalar Risalesi ve Çocuk Taziyenamesi Risale-i Nur Külliyatından (Cep Boy)
- Emirdağ Lahikası Mecmuası-3
- Hukuk-u Valideyn (mini boy)
- Makalât-ı Hulûsiyye - 2
- İkinci Şua
- Rîsaleya Lem'eyan
- Rumuzat-ı Semaniye
- Namaz Tesbihatı
- Nurlardan Seçmeler -1
- Hakikat Çekirdekleri
- Türkçe Açıklamalı Kaside-i Celcelutiye ve Hizbü’l-Ekberi’n-Nuri
- Namaz Risalesi
- Mu'cizât-ı Ahmediye (asm) Risalesi
- Sırr-ı İnna A'tayna Risalesi
- Hastalar Risalesi
- Hutuvat-ı Sitte Risalesi
- Risale-i Nur Külliyatından Aile Risalesi
- Çekirdekler Çiçekleri
- Müsbet Hareket
- Risale-i Nur Külliyatı
- Vesvese Bahsi
Bediüzzaman Said Nursî Alıntıları - Sözleri
- Kelâmullah olan Kur'an o kadar hayatdar ve kıymetdardır ki, onu dinleyen, işiten kulakların adedini ve o kulaklara giren o kudsî kelimelerin sayısını, bütün denizler mürekkep ve melaikeler kâtib ve zerreler, nutfeler ve nebatlar ve kıllar kalemler olsa bitiremezler. (Latif Nükteler)
- Mahlukatın en zalimi insandır. (Mesnevi-i Nuriye)
- Hakkı tanıyan, hakkın hatırını hiçbir hatıra feda etmez. (Hizmet Rehberi)
- Ey kendini insan bilen insan! Kendini oku... Yoksa hayvan ve taş-toprak hükmünde cansız bir insan olma ihtimalin var! (Otuz Üç Pencere)
- Bununla beraber, meşâgil-i dünyeviye dediğin, çoğu sana ait olmayan ve fuzulî bir surette karıştığın ve karıştırdığın malâyani meşgalelerdir. En elzemini bırakıp, güya binler sene ömrün var gibi en lüzumsuz ve malûmat ile vakit geçiriyorsun. (Namaz ve Hikmetleri Risalesi)
- Evet, Kur'an der ki: "Eğer yerdeki ağaçlar kalem olup denizler mürekkep olsa Cenab-ı Hakk'ın kelimatını yazsalar, bitiremezler." (Zülfikar)
- Bedevîlikte beşer üç dört şeye muhtaç oluyordu. O üç dört hâcâtını tedarik etmeyen, on adette ancak ikisiydi. Şimdiki garp medeniyet-i zâlime-i hâzırası, su-i istimâlât ve israfat ve hevesatı tehyiç ve havâic-i gayr-ı zaruriyeyi, zarurî hâcatlar hükmüne getirip görenek ve tiryakilik cihetiyle, şimdiki o medenî insanın tam muhtaç olduğu dört hâcâtı yerine, yirmi şeye bu zamanda muhtaç oluyor. O yirmi hâcâtı tam helâl bir tarzda tedarik edecek, yirmiden ancak ikisi olabilir; on sekizi muhtaç hükmünde kalır. Demek, bu medeniyet-i hâzıra insanı çok fakir ediyor. O ihtiyaç cihetinde beşeri zulme, başka haram kazanmaya sevk etmiş. (Hizmet Düsturları)
- Kardeşlerimden rica ederim ki: Sıkıntı veya ruh darlığından veya titizlikten veya nefis ve şeytanın desiselerine kapılmaktan veya şuursuzluktan arkadaşlardan sudûr eden fena ve çirkin sözleriyle birbirine küsmesinler ve "Haysiyetime dokundu" demesinler. Ben, o fena sözleri kendime alıyorum. Damarınıza dokunmasın. Bin haysiyetim olsa, kardeşlerimin mabeynindeki muhabbete ve samimiyete feda ederim. (Medrese-i Yusufiye Risalesi)
- Her gün yirmi dört saat sermaye-i hayatı Hâlık'ımız bize ihsan ediyor; tâ ki, iki hayatımıza lâzım şeyler o sermaye ile alınsın. Biz kısacık hayat-ı dünyeviyeye yirmi üç saatı sarfedip, beş farz namaza kâfi gelen bir saati, pek çok uzun olan hayat-ı uhreviyemize sarfetmezsek; ne kadar hilâf-ı akıl bir hata ve o hatanın cezası olarak hem kalbî, hem ruhî sıkıntıları çekmek ve o sıkıntılar yüzünden ahlâkını bozmak ve meyûsane hayatını geçirmek sebebiyle, değil terbiye almak, belki terbiyenin aksine gitmekle ne derece hasâret ederiz, kıyâs edilsin. (Meyve Risalesi)
- . Ey göz, güzel bak! (Küçük Sözler)
- Bir sinek, elime kondu. Emanetullah olan gözünü, yüzünü, kanatlarını güzelce temizlemeye başladı. Bir neferin mîrî silâhını, elbisesini güzelce temizlediği gibi, sinek de temizliyordu. Nefsime dedim: "Bak!" Baktı, tam ders aldı. O sinek ise, mağrur ve tenbel nefsime hoca ve muallim oldu. (Latif Nükteler)
- ...mahlûkatın sıkıntılı gürültüsünden sıyrılıp huzûr-u Rahmân'a gitmek; bin can ile arzu edilir bir seyahattir, belki bir saadettir. (Tiryak)
- حَسْبُنَا اللَّهُ وَ نِعْمَ الْوَ كِيلُ Onun bekası bize yeter" dedim. (Şualar)
- "İhtiyarın cüz'î ise; kendi mâlikinin irâde-i külliyesine işini bırak. İktidarın küçük ise, Kadîr-i Mutlak'ın kudretine itimad et. Hayatın az ise, hayât-ı bâkiyeyi düşün. Ömrün kısa ise; ebedî bir ömrün var, merak etme. Fikrin sönük ise; Kur'ân'ın güneşi altına gir, îmanın nuruyla bak ki; yıldız böceği olan fikrin yerine herbir âyet-i Kur'ân, birer yıldız misillû sana ışık verir. Hem hadsiz emellerin, elemlerin varsa, nihayetsiz bir sevap ve hadsiz bir rahmet seni bekliyor. Hem hadsiz arzuların, makasıdın varsa, onları düşünüp muztarip olma. Onlar bu dünyaya sığışmaz. Onların yerleri başka diyardır ve onları veren de başkadır." (Ayet'ül Kübra)
- Ey rahmet ve keremi, sonsuzluğa uzanan bütün ümitlere tükenmez bir hazine olan ve her ne halde olunursa olunsun Kendisinden asla ümit kesilmeyen yüce Recâ (Açıklamalı Cevşenü'l Kebir)
- Tevafuk birkaç cihette bir şeyi gösterse, delalet derecesinde bir işarettir. Bazan bir tek tevafuk, bazı karainle delalet hükmüne geçer. (Latif Nükteler)
- İşte enva-ı dalalet derecatına göre az çok kâinatın yaratılmasındaki hikmet-i Rabbaniyeye ve dünyanın bekasındaki makasıd-ı Sübhaniyeye zarar verdiği için ehl-i isyana ve ehl-i dalalete karşı kâinat hiddete geliyor, mevcudat kızıyor, mahlukat öfkeleniyor. (İman Hakikatleri)
- Hem kat'iyyen biliniz ki; bu hayat-ı dünyeviyede hakikî lezzet, iman dairesindedir ve imandadır. (Hanımlar Rehberi)
- Artık bütün insanları kardeş yaparak yemyeşil cennetlerin nurlu ufuklarından esen refah ve saadet, huzur ve asayiş rüzgârıyla dalgalanan âlemşümul bir bayrak altında toplayacak olan yegâne kuvvet, İslâmdır. Zira beşeriyetin bugünkü hali, tıpkı İslâmdan evvelki insan cem'iyetlerinin acıklı halidir. Bunun için insanlığı o günkü ebedî felâketten kurtaran İslâm, bugün de kurtarabilir... (Nur Aleminin Bir Anahtarı)
- Zira bir müslimin herbir sıfatı İslâmiyetten neş'et etmek lâzım gelmez. (Muhakemat)