Nasipse Adayız - Ercan Kesal Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap

Nasipse Adayız kimin eseri? Nasipse Adayız kitabının yazarı kimdir? Nasipse Adayız konusu ve anafikri nedir? Nasipse Adayız kitabı ne anlatıyor? Nasipse Adayız PDF indirme linki var mı? Nasipse Adayız kitabının yazarı Ercan Kesal kimdir? İşte Nasipse Adayız kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi

Yazar: Ercan Kesal

Yayın Evi: İletişim Yayınları

İSBN: 9789750518447

Sayfa Sayısı: 194

Nasipse Adayız Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Bu akşam da bilmem ne düğün salonundayım. Yemekli davet var. Her zamanki gibi çelengimizi önceden gönderdik, uygun saatte de yerimizi aldık… İçerisi çok kalabalık. İstanbul’da en çok sayıda kendilerinin olduğunu iddia eden bilmem nerelilerin dayanışma gecesi yapılıyor. Uzun masalara karşılıklı oturmuş, yemek yiyen, konuşan, öpüşen orta

yaş ve üzerinde erkekler doldurmuş ortalığı.

Kalın bıyıklı, koca kafalı bir yerel sanatçı sazıyla bir şeyler çalmış, sonra da ara vermiş, dinleniyor… Sahnedeki takım elbiseli, beyaz gömlekli, enine çizgili bordo kravatlı, kel kafalı, ortadan uzunca boylu, heyecanlı adam kim? Benim tabii ki.

Pazarlıklar, imaj operasyonları, anket dümenleri… Bağlamalar, ayarlamalar, gecelere katılmalar, “yukarıya” ulaşmaya çalışmalar… Oy ve ilişki peşinde delidolu bir uğraş… İnsana aklını yediren bir takıntı… Arada, hayat ve anlam muhasebesi ve kırık bir aşkın tamirine dair solgun bir ümit…

Küçük ve büyük siyasetin deveranlarını, ikbal hesaplarını bütün hararetiyle anlatan trajikomik bir novella. Ercan Kesal’ın bilinen sahiciliğiyle, sıcak üslubuyla…

Nasipse Adayız Alıntıları - Sözleri

  • Ne olursa olsun, nasıl olursa olsun, ama yeter ki bitsin istiyorum artık şu yürüdüğüm yolculuk.
  • “Gazetelerin her yazdığı doğru mu sanki?”
  • Utanma duygumu hızla kaybetmiştim galiba. Bu böyle aniden olan bir şey miydi yahu? Ne bileyim önceden bir belirti vermez mi?... Bulaşıcı falan olmasın? Hani ülkede yaygın bir hastalık olarak ezelden beri var olduğundan, vakti zamanı gelince bende de ortaya çıkmış olmasın?
  • Davetlerde bir türlü sizi nereye koyacaklarını bilemezler. Dul erkek olarak potansiyel çapkın statüsüne geçtiğiniz için evli çiftlerle efendi efendi oturamazsınız. Kıskanç kocalar kıllanır. Evlenip boşanmış bir erkek olarak sabıkalı addedildiğiniz için de bekârlar hoşlanmazlar. Masada zombi gibi bakarsınız ergenlerin sulu zırtlak muhabbetlerine. Bu yüzden dul erkekler askere bakaya giden adamlara benzerler. Hiç tahmin etmedikleri yerlerde, tuhaf adamlarla, tuhaf masalarda oturmaya mahkûmdurlar.
  • Bi insanın ibne olması için ille mabadına bişi girmesine lüzum yoktur.
  • Topraktan betona gelenleri, bakırdan plastiğe gelenleri, acıdan acıya gelenleri... Hiçbir şeyin değişmeyeceğini çok iyi bildikleri halde, her şeyin değişebileceği yalanına inananları. Yırtık çoraplarının başparmak tarafını içeriye kıvırarak, dizlerinin üzerinde birlik ve hiçliğe yürümeye çalışanları. Fason atölye işçilerini. İşsizleri. Genç kızları. Erken yaşlanmış delikanlıları... Seyrettim.
  • Utanma duygumu hızla kaybetmiştim galiba. Bu böyle aniden olan bir şey miydi yahu? Ne bileyim, önceden bir belirti vermez mi? Kişiyi uyaran. ‘Bak, böyle bir durumun var senin; dikkat et, haline tavrına.’ Ya da, ‘şansını zorlama’ falan gibi. O da olmadı birtakım hafif bulgular da mı göstermez? Biraz kaşıntı, belki biraz bulantı; tam kusma olmasa da yani. Ya da temelde zaten böyle bir patolojim hep vardı da benim mi haberim yoktu? Aileden gelen bir şey olabilir mi? Irsi mi? Gerçi dedemde, babamda, anne tarafımda hiç rastlamadım bugüne kadar ama. Sonradan çıkabiliyor demek ki! Hani ülkede yaygın bir hastalık olarak ezelden beri var olduğundan, vakti zamanı gelince bende de ortaya çıkmış olmasın? Yine de önceden engellenemez miydi bu tatsız durum? Gerçi bunun farkında olmak neye yarayacak ki? Sonuçta utanmaz bir herif oluyorsun işte. İşin kötüsü ilerde bunun arlanmazlık safhası da olacaktır. Oraya ne zaman geçecektim acaba?
  • Topraktan betona gelenleri, bakırdan plastiğe gelenleri, acıdan acıya gelenleri... Hiçbir şeyin değişmeyeceğini çok iyi bildikleri halde, her şeyin değişebileceği yalanına inananları. Yırtık çoraplarının başparmak tarafını içeriye kıvırarak, dizlerinin üzerinde birlik ve hiçliğe yürümeye çalışanları. Fason atölye işçilerini. İşsizleri. Genç kızları. Erken yaşlanmış delikanlıları...Seyrettim. Kırılıp döküldükleri yerleri kırık dökük düşleriyle tamamlayarak hayatta kalmaya çalışıyorlardı.
  • İstanbul'u seyrederek ve susarak geçirdik o akşamı... Güzel bir akşamdı...
  • Bunlar iyi hoş da, politika ekip işidir doktor. Bizimde bir ekibimiz var. Ekipte envai çeşit adam olur. Çoğununda başka işi yoktur. Adam ömrünü bu işlere harcamış seni terk etmemiş. Cahil, işsiz , salak ama senin yanında. Bu insanlara ahde vefa göstermek zorundasın. Sen hastahanede birisi işine yaramazsa ne yaparsın, atarsın işten. Bizde öyle değil. İşe yaramıyorsa daha fazla sahip çıkman lazım. Hatta çok becerikli olursa tehlikelidir. Uzaklaştırman gerekebilir. Sana tuhaf gelir şimdi bu anlattıklarım. Ama ilerde göreceksin. Diyelim belediyeyi aldık. Başkan oldun. Önüne, ' buyur, imzala ' diye dosya koyacaklar. İmarı var ihalesi var. Bir şey alınacak, bir iş var, birine verilecek, falan filan. Kime vereceksin mesela? Herhalde kendi arkadaşlarımıza değil mi ?
  • “Ölünce kirlerimizden temizlenir, Ölünce biz de iyi adam oluruz; Şöhretmiş, kadınmış, para hırsıymış, Hepsini unuturuz...” Orhan Veli haklı galiba...
  • Boşanmış erkeklerin böyle bir sorunu vardır. Davetlerde bir türlü sizi nereye koyacaklarını bilemezler. Dul erkek olarak potansiyel çapkın statüsüne geçtiğiniz için evli çiftlerle efendi efendi oturamazsınız. Kıskanç kocalar kıllanır. Evlenip boşanmış bir erkek olarak sabıkalı addedildiğiniz için de bekârlar hoşlanmazlar.
  • “İyi ayakkabı pahalıdır. Sen köylü olduğun için bilmezsin.” “Doğru, sen Isparta kralı Selami’nin kızısın tabii ki! Annen de Antep düşesiydi değil mi?”
  • Utandım mı? Bilmiyorum. Artık utanmıyorum galiba. Aday adayıyım çünkü.
  • "Bu kitapta anlatılan tüm olaylar ve kişiler kurmacadır. Hayatımız gibi!"

Nasipse Adayız İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Ercan Kesal'in okuduğum ilk kitabı. Konusundan dolayı da olabilir tabi ama akıcı ,eğlenceli ve dili gayet net bir kitap olmuş. Zorlanmadan, sıkılmadan okunacak bir roman. Kendi halinde ,mülayim,naif bir doktorun ,ilçede belediye başkanı aday adayı gösterilmesi ile başlayan bir süreç. Siyasette ve propaganda sürecinde kullanılan dilin ikiyüzlülüğü, dönen menfaat oyunları çok güzel ve ironik bir şekilde anlatılmış . Ayrıca kitabın storytellde Ahmet Mümtaz Taylan tarafından seslendirmesi bulunmakta ,bilginize :) (Cansu Doğan)

Ercan Kesal uzun zamandır merak ettiğim bir yazardı. Beklemediğim bir performansla karşılaştım.Oyunculuğunun yazarlığına cok etkisi olmuş sanki.Hikayeyi okurken izledim.Dialoglar o kadar gerçek ve anlatımı o kadar sinematografik ki karakterleri gördüm okurken. Türkiyede aktif, siyasetin sistem partilerinin içine girip de kirlenmeden nasıl yapılamayacağını çok gerçek bir dille anlatmış.Ne kadar iyi niyetlerle ,umutla, güzel düşlerle girersen gir, köylü kurnazı küçük hesap çı siyaset oyunlarıyla baş edemezsini çok iyi vermiş. Ercan Kesal okumaya devam. (dilek çağlayık)

Yazarın okuduğum ilk kitabı,severek keyif alarak 2 günde okudum.Daha önce birkaç köşe yazısını okumuştum açıkçası kitap dili iyi olur mu diye tereddüt etmiştim ancak yanılmışım. Samimi ve akıcı bir anlatımı var, sırada peri gazozunu okumak var. (Nur)

Nasipse Adayız PDF indirme linki var mı?

Ercan Kesal - Nasipse Adayız kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Nasipse Adayız PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Ercan Kesal Kimdir?

1959 Avanos doğumlu olan Dr.Ercan Kesal, ilk ve orta öğrenimini Avanos’ta, lise öğrenimini Nevşehir’de tamamladı. 1976-77 yıllarında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde, 1977-78 yıllarında Ege Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesinde okuduktan sonra 1984 yılında Ege Üniversitesi Tıp Fakültesinden mezun oldu.1984-89 yıllarında Ankara - Keskin Devlet Hastanesi, Ankara - Bala ve köylerinde Sağlık Ocağı hekimliği, Sağlık Merkezi Başhekimliği ve Sağlık Grup Başkanlığı yaptı. Türkiye’deki sağlık sistemindeki aksaklıkları bizzat görme imkanı bulduğu Keskin ve Bala ilçelerinde, sorunların çözümünün Sosyalizasyon Sistemi ve Koruyucu Hekimlikte olduğunu tespit etti.1997 yılında Özel Okmeydanı Hastanesi’ni kuran Dr.Ercan Kesal, halen Hastanenin Yönetim Kurulu Başkanlığı görevini sürdürmektedir. 2002 yılının ilk yarı döneminde Yön FM’de hazırlayıp sunduğu ’Mahalle Meydanı’ isimli program sırasında sıkça gündeme getirilen ve çözüm aranan arazi-tapu sorununu çözmek için bir araya gelenlerle Tapu Alma Girişimi’ni kurdu.Nuri Bilge Ceylan'ın "UZAK" filmindeki oyunculukla başlayan sinema serüveni "ÜÇ MAYMUN" da ve "BİR ZAMANLAR ANADOLU' DA" da senarist ve oyuncu, "VAVİEN" , "DERİN", "SAÇ","ALBATROSUN YOLCULUĞU" ve "KÜF" filmlerinde oyuncu olarak devam etmektedir.

Ercan Kesal Kitapları - Eserleri

  • Peri Gazozu
  • Nasipse Adayız
  • Cin Aynası
  • Velhasıl
  • Evvel Zaman
  • "Aslında..."
  • Bozkırda Bir Gece Yarısı
  • Kendi Işığında Yanan Adam

Ercan Kesal Alıntıları - Sözleri

  • Utanma duygumu hızla kaybetmiştim galiba. Bu böyle aniden olan bir şey miydi yahu? Ne bileyim, önceden bir belirti vermez mi? Kişiyi uyaran. ‘Bak, böyle bir durumun var senin; dikkat et, haline tavrına.’ Ya da, ‘şansını zorlama’ falan gibi. O da olmadı birtakım hafif bulgular da mı göstermez? Biraz kaşıntı, belki biraz bulantı; tam kusma olmasa da yani. Ya da temelde zaten böyle bir patolojim hep vardı da benim mi haberim yoktu? Aileden gelen bir şey olabilir mi? Irsi mi? Gerçi dedemde, babamda, anne tarafımda hiç rastlamadım bugüne kadar ama. Sonradan çıkabiliyor demek ki! Hani ülkede yaygın bir hastalık olarak ezelden beri var olduğundan, vakti zamanı gelince bende de ortaya çıkmış olmasın? Yine de önceden engellenemez miydi bu tatsız durum? Gerçi bunun farkında olmak neye yarayacak ki? Sonuçta utanmaz bir herif oluyorsun işte. İşin kötüsü ilerde bunun arlanmazlık safhası da olacaktır. Oraya ne zaman geçecektim acaba? (Nasipse Adayız)
  • İnsanın yazgısı onun kişiliğidir ya da kişiliği onun kaderidir. (Evvel Zaman)
  • Umutuz ve kötümser bir dünyaya inanmanın can sıkıntısının ,insanı hayvana çevirebileceğini iddia eden Dostoyevski gibiyim... ("Aslında...")
  • Şehirleri kent , Mekanları da yer olmaktan çıkaran içine doldurduğunuz anılar ve onları yaşadığınız kişilerdir. (Velhasıl)
  • Utandım mı? Bilmiyorum. Artık utanmıyorum galiba. Aday adayıyım çünkü. (Nasipse Adayız)
  • İnsan iyiyi kötülükten ayırt etmeye başlamasıyla birlikte cennetten kovuldu. Sonsuz bir arayış, kuşku ve yetmezlik duygusu cehennem değil de nedir? (Kendi Işığında Yanan Adam)
  • Ne kadar güçlü olursa olsun bir acıyı kaldıracak ya da tek bir adaletsizlik ânını dönüştürebilecek bir şarkı veya bir şiir yoktur" ("Aslında...")
  • Gece yarısı Fellini filmlerinin ortasına düşmüş şaşkın Anadolu köylüsü gibiydim. (Bozkırda Bir Gece Yarısı)
  • "Sosyalist, kendi aç kalsa da önündeki yumurtayı arkadaşının önüne doğru iten adamdır. " (Peri Gazozu)
  • Hiç birileriyle aynı dünyada yaşamaktan utanç duyduğunuz anlar oldu mu? (Peri Gazozu)
  • Bardağı suyla doldurursunuz. Dolar ama taşmaz. Ağzına kadar doldurursunuz, yine taşmaz. Ama bir damla daha koyarsanız, işte o zaman taşar. Sadece bir damla. Biliyor musunuz, bardağın taşmasına bir damla kaldı! (Peri Gazozu)
  • Utanma duygumu hızla kaybetmiştim galiba. Bu böyle aniden olan bir şey miydi yahu? Ne bileyim önceden bir belirti vermez mi?... Bulaşıcı falan olmasın? Hani ülkede yaygın bir hastalık olarak ezelden beri var olduğundan, vakti zamanı gelince bende de ortaya çıkmış olmasın? (Nasipse Adayız)
  • Hiçbir şeyin mümkün olmadığını bildikleri halde , her şeyin hala mümkün olduğunu anlatan iki karamsar .... (Velhasıl)
  • Sanatla, filmle, yaratıcılıkla hemhal olmak, dışarıdaki dünyaya karşı insanı daha ilgisiz ama aynı zamanda daha güçlü kılıyor. (Evvel Zaman)
  • Ne olursa olsun, nasıl olursa olsun, ama yeter ki bitsin istiyorum artık şu yürüdüğüm yolculuk. (Nasipse Adayız)
  • Gerçek neydi ? Başımdan geçenler mi, yoksa hayal ettiklerim mi ? (Evvel Zaman)
  • Edebiyat hiç beklemediğiniz sonuçlara da sebep olur, tahmin bile edemezsiniz . Sizi "Geçici olarak zamandan çeker alır, sonra daha iyi bir biçimde geri verir." İyileştirir, tahammül gücünüzü ve cesaretinizi artırır. (Velhasıl)
  • Doğru ve namuslu olduğunu ne olduğunu bilsek bile bazen onu seçemeyiz. Özgür olmadığımızı düşünüyorum. Hep bir çeşit özgürlük için mücadele ediyoruz ve belli bir oranda bu özgürlüğü, özellikle de dışsal özgürlüğü yakalamayı başarıyoruz... Bence bizler tutkularımızın, fizyolojimizin ve elbette ki biyolojimizin esiriyiz. Tıpkı 1000 yıl önce olduğu gibi. Daha iyi olanla biraz daha iyi olan; ve yine biraz daha iyi olanla, biraz daha kötü olan arasındaki karmaşık ve göreceli ayrımın tutsağı olduğumuzu düşünüyorum. Hep bir çıkış yolu bulmaya çalışıyoruz, bundan kurtulma şansımız yok. -Kieslowski (Kendi Işığında Yanan Adam)
  • Bazı şeyler insana geri dönülmez yollar çizer. Bir sarsıntı, bir kırılma olur hayatınızda ve sonra hiçbir şey eskisi gibi olmaz... (Peri Gazozu)
  • İti öldürene taşıtırlar. (Bozkırda Bir Gece Yarısı)