Neden Her Şey Hala Yok Olup Gitmedi? - Jean Baudrillard Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap

Neden Her Şey Hala Yok Olup Gitmedi? kimin eseri? Neden Her Şey Hala Yok Olup Gitmedi? kitabının yazarı kimdir? Neden Her Şey Hala Yok Olup Gitmedi? konusu ve anafikri nedir? Neden Her Şey Hala Yok Olup Gitmedi? kitabı ne anlatıyor? Neden Her Şey Hala Yok Olup Gitmedi? PDF indirme linki var mı? Neden Her Şey Hala Yok Olup Gitmedi? kitabının yazarı Jean Baudrillard kimdir? İşte Neden Her Şey Hala Yok Olup Gitmedi? kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi

Yazar: Jean Baudrillard

Çevirmen: Oğuz Adanır

Yayın Evi: Boğaziçi Üniversitesi Yayınevi

İSBN: 9786054238781

Sayfa Sayısı: 40

Neden Her Şey Hala Yok Olup Gitmedi? Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

"Eğer doğal dünya bize bağışlanmış olan bir şeyse, bu durumda ona bir karşılık verilmesi gerekmektedir. Karşılık verilemiyorsa bu durumda doğal dünyanın yok edilmesi gerekir. İnsanlık da doğal dünyaya karşı bu şekilde davranmakta ve modernleşmenin başlangıcından bu yana onu garip bir şekilde yok etmeye, soyut bir varlığa dönüştürmeye ve kendisinden tamamıyla kurtulmamızı sağlayacak egemen bir yapı oluşturmaya çalışmaktadır. Sanırım doğal dünyanın yerine kendi ellerimizle oluşturduğumuz dünya boyutlarına oluşan bir güç koyarak, aynı boyutlara ulaşan teknolojik bir dolap çevirerek, yani denetim altına alınabilen bir evren oluşturarak başlangıçtan bu yana bize bir karşılık beklenmeden verilen ve kıymetini bilmeyerek yitirdiğimiz her şeyin zihnimizde yol açtığı kaygıdan kurtulmaya çalışıyoruz."

(Tanıtım Bülteninden)

Neden Her Şey Hala Yok Olup Gitmedi? Alıntıları - Sözleri

  • "Zamandan söz ettiğim sırada onun varlığını hissedemiyorum."
  • Bir yerlerde birileri bizim için böyle bir yazgı belirlemiş ve biz de uzun bir süreliğine bu programı yaşama geçirmek zorundaymışız gibi davranıyoruz.
  • İnsan şeyleri kafasında canlandırıp isimlendirip kavramsallaştırarak var ederken aynı zamanda da onları ait oldukları ham gerçekliğin içinden kurnazca çekip alarak yok olmalarına neden olmaktadır. Hegel, baykuş gün batarken uyanır demektedir.
  • Sorun her şeyin ortadan kaybolduğu bir yerde geriye nelerin kalmış olduğudur. Bu olay Tanrı'nın başına gelenlere benzetilebilir, başka bir deyişle Tanrı ortadan kaybolduktan sonra da yargılamayı sürdürmektedir.Yargılayan bir Tanrı insanı yeterince korkuturken, bir de gittikten sonra yargılamayı sürdüren bir Tanrı düşünün ...
  • İçinde yaşamakta olduğumuz hoşgörü ve şeffaflık döneminde birer birer ortadan kaybolan yasaklar, denetimler, eşitsizliklerin zihinsel evrenimize kalıcı bir şekilde yerleştikleri görülmektedir. Hatta bilinçaltından hiç söz etmeden daha önceki yaşamlarımızın izlerini sürebileceğimizi düşleyebiliriz.
  • Başlangıçta Söz vardı. Sessizlik ondan sonra ortaya çıktı. Artık ortada son denilebilecek bir şey kalmadı...
  • "Artık varlık yok hiçlik var. "
  • Ben artık ne örümcek ağına düşen bir sinek ne ağını ören örümceğim. Ben kendisinden başka bir şeye benzemeyen, belli bir merkez çevresinde değil gelişigüzel bir şekilde dört bir yana dogru genişleyip giden ağın kendisiyim.
  • Zamandan söz ettiğim sırada onun varlığını hissedemiyorum... Zamandan söz ettigim sırada akıp geçmiş oluyor.
  • Şeylerin var olabilmek için artık karşıtlarına gerek duymadıkları, ışığın var olabilmek için artık gölgeye, dişinin var olabilmek için artık erile (ya da tersi) ihtiyaç duymadığı, iyiliğin artık kötülüğe , dünyanın ise artık bizim varlığımıza gerek duymadığı bir yer haline gelmiştir.
  • Yaşa­ma arzusunu (Eros'u, tabii Eros sahip olunan tüm yeteneklerin ortaya dökülmesi, bilimsel araştırma, bilinç ve haz alma konularında derinleşmek anla­mına geliyorsa) olabilecek en uç noktalara taşımak insanlığın yine sanal düzeyde ortadan kaybolması­na yol açmaktadır. Sanki bir yerlerde birileri bizim için böyle bir yazgı belirlemiş ve biz de uzun bir sü­reliğine bu programı yaşama geçirmek zorundaymı­şız gibi davranıyoruz ki, bu da insanı zorla apoptoz olarak adlandırılan hücrelerin kendi kendilerini yok etme sürecini başlatmasını düşünmeye zorluyor.
  • "Sanki bir yerlerde birileri bizim için böyle bir yazgı belirlemiş ve biz de uzun bir süreliğine bu programı yaşama geçirmek zorundaymışız gibi davranıyoruz... "
  • Ortadan kaybolmayı bilmeyen bir şeyin var olabilmesi mümkün değildir.
  • Sanki bir yerlerde birileri bizim için böyle bir yazgı belirlemiş ve biz de uzun bir süreliğine bu programı yaşama geçirmek zorundaymışız gibi davranıyoruz.

Neden Her Şey Hala Yok Olup Gitmedi? İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Dünyaya her anlamda egemen olmak isteyen insan ve bunu yapmak için tenolojik olarak yaptıkları ve yapmaya çalıştıkları. Evrene egemen olmak için gerçekliği ortadan kaldırma noktasına gelmiş modern dünya. Bir şekilde içerisinde var olduğumuz imgeler dünyasını var etmeye çalışmak yerine onun gerçekliğini ortadan kaldırma çabası. Her şeyin fotoğraflara ve sayılara indirgendigi modern dünyanın analizinin yapıldığı bir kitap. J. Baudrillard, modernizm ile birlikte farkında olunmadan yok edilen gercekligin, nasıl yok edildiğinden bahsetmektedir. Modern çağın başlaması ile birlikte şunu çok net bir şekilde görmekteyiz; modernleşme ile birlikte inanılmaz bir şekilde dünyayı yok etme çabası icerisindeyiz. İnsanlık gelinen noktada var olan doğal dunyanin yerine kendisinin var ettiği, evreni egemenligimiz altına aldığımız dört bir yana genişleyen bir ağ var etmeye çalışmaktadır ve bunu var etmiştir. J. Baudrillard, kitapta bu noktaya gelmiş olan modern dünyanın analizini ve eleştirisini yapmaktadır. (Salih.)

Nihilizm nasıl hissedilir? Nihilist felsefenin sınırları nelerdir? Bir insan neden varoluşundan şikayet ederken hiçliğinden kurtulmak ister? Neden bitmeyen bir arzulamayla keşfedilmiş olan temel olguları bertaraf edip; zamanı, iyiyi, kötüyü, nihilizm potasında eritmeye çalışır? Varoluşumuzun özünde yatan hiçlik yok edilirse, dünyayı kontrol altına alacağımız düşüncesi mi vardır bu fikrin temelinde? Bu eserdeki hiçlik olgusu nihilist bir yoruma tabii tutulamaz diyor François l Yvonnet. Çünkü nihilizm hiçliğin yadsınmasıdır. Halbuki hiçliğimize sahip çıkmamız gerekmektedir. İnsanlık varoluşundaki hiçliği ile yaşamayı öğrenmeli artık. Çünkü varlıktan çok hiçlikle baş başayız artık. Modernizmi, post-modernizmi yüklenip nereye vardığını bilmediğimiz bir yola koyulduk, gidiyoruz. Ancak -yine de- getiremedik dünyanın sonunu... Hem doğaya hem de kendi yaptıklarımıza karşı, yani kendi kendimize karşı savaşıyoruz... Bu kısacık eserde Baudrillard da diyor ki; ''Başlangıçta söz vardı. sessizlik ondan sonra ortaya çıktı. artık ortada son denebilecek bir şey kalmadı.'' Neden mi? Sonunu getiremedik henüz hiçbir şeyin; çünkü bildiğimiz o meşhur son dahi mevcut değil artık. Oku delir tadında muazzam bir eser. (Uğur De Molinari)

modernizm: Modernizm dönemiyle ve teknolojinin de gelişmesiyle sanallaşan dünyamızda kavramların bile çözüldüğünden bahsediliyor. Örneğin bir şeyi tanımladığımızda bile o kavramın etkisi azalıyor, yitip gidiyor. Ayrıca hiçlik kavramı da üzerinde durulan bir olgu. Hiçlik yaslayabileceğimiz bi kavram ve hiçlik iyi ki var dedirtiyor. (Zeynep Güneş)

Neden Her Şey Hala Yok Olup Gitmedi? PDF indirme linki var mı?

Jean Baudrillard - Neden Her Şey Hala Yok Olup Gitmedi? kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Neden Her Şey Hala Yok Olup Gitmedi? PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Jean Baudrillard Kimdir?

Jean Baudrillard (Jan Bodriyar) (d. 27 Temmuz 1929, Reims - ö. 6 Mart 2007), Paris), ünlü Fransız düşünür/sosyolog. Medya teorisi, Postyapısalcı felsefe ve postmodernizm üzerine olan çalışmalarıyla ünlenmiştir.

Hayatı

Fransa'da bir devlet memurunun çocuğu olarak doğdu. Sorbonne Üniversitesi'nde Almanca okudu, ailesinde üniversiteye gitmiş olan ilk kişiydi.

Mezun olduktan sonra bir süre eğitim kurumlarında Almanca öğretmiştir. 1950-1960lardaki bu dönemde, Cezayir sorunu yaşamını ve düşüncesini fazlasıyla etkilemiştir. Almanca öğrettiği bu dönemde doktora tezine de (sosyoloji üzerine) devam etti. 1966'da doktora tezini bitirdi, tezinin başlığı "Thèse de troisième cycle: Le Système des objets" idi.

1966 yılının Eylül ayında Université de Paris-X Nanterre'de (Nanterre Üniversitesi - Paris-X) asistan oldu. 1968'deki öğrenci eylemlerinin etkisinde kaldı,Yapısal Marksizm ve medya teorileri ile ilgilendi. 1972'de aynı üniversitede, profesör olarak, sosyoloji öğretmeye başladı. 1987'dan 1990'a kadar Université de Paris-IX Dauphine'de (Dauphine Üniversitesi - Paris-X) görev aldı.

"Eski Yugoslavya'daki Müslümanların maruz kaldığı soykırım, Yeni Avrupa Düzeni'nin evrim sürecinde bir aşamadır. 'Etnik temizliğin' infazcısı olan Sırplar, yeni biçimlenen bir Avrupa'nın öncülüğünü yapıyorlar." (Lettre dergisi, Kış 2005)

Çalışmaları

Bugünün siyasi ve ideolojik akımlarını reddetmesi ününün artmasına neden olmuştur. Bugüne kadar birçok önemli çalışmaya imza atmıştır.Simülasyon kuramını oluşturmuş, kitle zihni üzerine çarpıcı satırlar yazmıştır. Tüketim üzerine düşünceleri ve yapıtları ise onun ününe ün katmıştır. Medya ve kitle iletişim araçlarına dair eleştirileri de diğer düşünceleri kadar çarpıcıdır. Birinci Körfez Savaşı üzerine yaptığı açıklamalarla, Körfez Savaşı'nın oluşumunu ve etkilerini entelektüel bir açıdan farklı bir şekilde yorumlamıştır.

Simülasyon evreninin ortaya çıkışı II. Dünya Savaşının sonuçlarıyla bağlantılıdır. Baudrillard'a gore II. Dünya Savaşı sonrası sağ, solun işlevlerini yerine getirmeye başlamış; yâni, sosyal devlet ilkesi ortaya çıkmıştır. Ayrıca sanayi ve tarım sektörlerinin belirleyiciliği iletişim ve hizmetler sektörlerinin belirleyiciliğinin ardına düşmüştür. Bu veriler batıda bir çeşit durağanlığa sebep olmuş ve batı kendi ekseni etrafinda dönmeye başlamıştır. Bu kendi etrafında dönüş süreci kavramların içlerinin boşaltılması sonucunu doğurmuştur. Artık her kavram televizyonlardan akmakta, insanlar teknolojinin onlara sağladığı bu rahatlık sayesinde herhangi bir şeyi derinlemesine düşünememektedir ve iletişimi sağlamak adına yaratılan cansız kitle iletişim araçları kendilerine yüklenen işlevden, yani aracı olma konumundan çıkıp bağımsız bir kendilik haline gelmiştir. Birey ise bu durumu çaresizlik içinde izlemektedir; herseyin farkındadır, fakat rahatlığından da taviz vermek istememektedir. Baudrillard'ın örneğine bakacak olursak: Birey televizyonda Sudan iç savaşını, herhangi bir tuvalet kağıdı reklamıyla aynı duyarsızlıkla izlemektedir. Televizyonu kapattıktan sonra Sudan'daki iç savaş devam etse bile onun için bitmiştir. İşte bireyin yaşadığı bu evren simülasyon evrenidir. Her şey görüntülerden ibarettir ve cansızdır.

Jean Baudrillard Kitapları - Eserleri

  • Simülakrlar ve Simülasyon
  • Tüketim Toplumu
  • Sessiz Yığınların Gölgesinde: Toplumsalın Sonu
  • Kötülüğün Şeffaflığı
  • Neden Her Şey Hala Yok Olup Gitmedi?
  • Karnaval ve Yamyam
  • Baştan Çıkarma Üzerine
  • Şeytana Satılan Ruh ya da Kötülüğün Egemenliği
  • İmkansız Takas
  • Kusursuz Cinayet
  • Sanat Komplosu
  • Foucault'yu Unutmak
  • Can Çekişen Küresel Güç
  • Cool Anılar 1-2 (1980-1990)
  • Nesneler Sistemi
  • Amerika
  • Cool Anılar
  • Tam Ekran
  • Simgesel Değiş Tokuş ve Ölüm
  • Anahtar Sözcükler
  • Tekil Nesneler (Mimarlık ve Felsefe)
  • Cool Anılar 3-4 / 1990-2000
  • Bir Parçadan Diğerine
  • Cool Anılar V
  • İlahi Sol
  • Siyah Anlar
  • Çaresiz Stratejiler
  • Üretimin Aynası Ya da Tarihi Materyalist Eleştiri Yanılsaması
  • Gösterge Ekonomi Politiği Hakkında Bir Eleştiri
  • Baudrillard'ın Simülasyon Kuramı Üzerine Notlar ve Söyleşiler
  • Çaresiz Stratejiler
  • L'autre par lui-même

Jean Baudrillard Alıntıları - Sözleri

  • "Gerçek bir daha asla geri dönmeyecektir." (Simülakrlar ve Simülasyon)
  • Katıksızdan da daha katıksız olan şey, herhangi bir yolla sonun ötesinde yaşamaktır. (Cool Anılar 1-2 (1980-1990))
  • Bizler bu tekelleşmiş küresel ağların içinde yüzen rehineleriz. Aynı zamanda hem kurban hem de suç ortağı konumundayız. (Karnaval ve Yamyam)
  • "Anlamla saldıranı, anlamla öldürürler." (Simülakrlar ve Simülasyon)
  • Her şey uydulaşıyor, beynimizin bile artık bizde olmadığı sayısız Hertz'lik dalga birimleri ve devreler halinde dalga halinde etrafımızda dalgalandığı söylenebilir. (Kötülüğün Şeffaflığı)
  • Varım, buradayım değil; görülüyorum, bir imajım; bak bana, bak! Narsisizm bile değil bu; sığ bir dışadönüklük, herkesin kendi görünüşünün menajeri haline geldi­ği bir tür reklamcı saflığı. (Kötülüğün Şeffaflığı)
  • Tüm abartılmış özellikler, kendi kendilerini aşmaya -hakiki olandan daha hakiki, güzelden daha güzel, gerçekten daha gerçek- mahkûm edilmiş olup, her türlü içerik ve nitelikten bağımsız bir şekilde kendilerinden geçmeye zorlanmakta ve günümüzde kendisine tutkuyla bağlandığımız tek alana benzemektedirler. (Çaresiz Stratejiler)
  • Burada sokaklarda tek başına düşünen,tek başına şarkı söyleyen,tek başına yiyip kendi kendine konuşan insanların sayısı ürkütücü.Ama yine de bir araya gelmiyor;tersine birbirlerinden kaçıyorlar. Ancak belli bir yalnızlık var ki başka hiçbir yalnızlığa benzemiyor.Herkesin önünde, bir duvarın,bir arabanın motor kapağı üstünde,bir parmaklık boyunca yemeğini tek başına hazırlayan adamın yalnızlığı... (Amerika)
  • Tarihe yabancılaşan bir evrende tarihin ne söyleyecek bir sözü olabilir ne de kendi varlığını kanıtlayabilir. İşte bu yüzden bizden önceki tüm dönemleri, tüm yaşam biçimlerini, tüm zihniyetleri kendi tarihlerini yazmaya ve varlıklarını belgelere dayanarak kanıtlamaya zorluyoruz. (Çaresiz Stratejiler)
  • Oysa halk aptal değil. Kendisini yalnızca kendisinden daha zeki olanların kandırmasına izin veriyor. (İlahi Sol)
  • Tüketim ideolojisini tüketimin kendisi gibi algılayan bir toplumbilim çoğu kez bir süreci diğeriyle karıştırıp onun suç ortağı olmaktadır. (Gösterge Ekonomi Politiği Hakkında Bir Eleştiri)
  • "Dehşete düşme pahasına dünyanın gizini çözmek ve dolayısıyla ona ilişkin ilk yanılsamayı yıkmak zorundayız. Ne boşluğa, ne gize ne de arı görünüşe katlanabiliriz." (Kusursuz Cinayet)
  • Sahte ve hakikatin sınırları da dahil olmak üzere, çiğnemediğimiz yasak kalmadı. Gerçekten de her şeyin ötesine geçmiş durumdayız. Bundan böyle iktidar düş gücü, ışık ve zekanın eline geçmiştir. Kusursuz bir toplumsal yapıya sahibiz ya da kısa bir süre sonra sahip olacağız. Bütün ütopyalar gerçekleşti. Bir zamanlar parlak bir geleceğe benzeyen şey bugün yavaş çekim bir felaketi andırıyor. Paranın tadını aldık, yabancılaşma döneminin temel düsturu sayılan şeffaflık, günümüzde türdeş ve terörist bir görünüme sahip. Artık bir hiperhaber, hipergörünürlük evrenin de yaşıyoruz. Yasal duygusallık dönemi sona ermiştir. Kıyamet gününü beklemenin bir anlamı yoktur; çünkü biz farkına bile varmadan, kıyamet sonrası bir yaşam sürdürmekle meşgulüz. Olanlar oldu, hepimiz cenneti boyladık. İllüzyonlar dönemi sona erdi. Dünyanın başlangıcından bu yana gerçeğin yakasına yapışıp onu frenlemeye çalışan illüzyon bile sonunda dayanamayıp ortadan kayboldu. İllüzyondan yoksun bir dünyada her şeye bir gerçeklik kazandırılmaya çalışılıyor. (Çaresiz Stratejiler)
  • Derinlik, o eski derinlik değil artık. (Cool Anılar)
  • Sokakta hakiki bir deliye rastladım nihayet - kendi kendine konuşmak için cep telefonuna ihtiyaç duymayan birine. (Cool Anılar V)
  • Eskiden yolculuk yapmak başka bir yerde olmanın ya da hiçbir yerde olmamanın yoluydu. Bugün, bir yerde olma duygusunu hissetmenin tek yoludur. Kendi evimde, her türlü enformasyonla ve bir yığın ekranla çevrelenmiş olarak, hiçbir yerde değilim artık; ama yine de dünyanın her yerindeyim, evrensel sıradanlığın içindeyim. (Kötülüğün Şeffaflığı)
  • Zamandan söz ettiğim sırada onun varlığını hissedemiyorum... Zamandan söz ettigim sırada akıp geçmiş oluyor. (Neden Her Şey Hala Yok Olup Gitmedi?)
  • "Zenginliği bir başka şekilde dağıtma yolu bulunmadığı sürece toplumsala düşen görev: Düzeni çökerterek, tahammül edilmesi olanaksız bir ütopik duruma neden olabilecek bu zenginliğin fazlasını emip, temizlemektir." (Sessiz Yığınların Gölgesinde: Toplumsalın Sonu)
  • Gerçek bir genellemedir oysa dünya özgün bir yerdir. (Şeytana Satılan Ruh ya da Kötülüğün Egemenliği)
  • 1544 yılı, Paris'te ilk düşkünler evinin açıldığı tarihtir. Serseriler, deliler, hastalar, toplumun dışladığı ve bir kalıntıya dönüşmüş olan herkes, o sırada henüz yeni doğmuş bulunan toplumsal tarafından bakıma alınmışlardır. Bu bakım 19. yüzyılda Sosyal Yardım, 20. yüzyılda da Sosyal Sigorta'ya dönüşecektir. Toplumsalın gelişmesiyle birlikte doğru orantılı olarak neredeyse toplumsalın bütünü de kalıntılaşmış ve kendisine bir halka daha katılarak boyutları genişletilmiştir. Artıklar tüm bir toplumu kapsadığındaysa kusursuz bir toplumsallaşmayla karşı karşıya kalınmaktadır. Herkes bunun hem dışında hem de içindedir. Herkes hem tümüyle dışlanmış hem de toplumsallaştırılmıştır. (Sessiz Yığınların Gölgesinde: Toplumsalın Sonu)