Nevrozlar - Psikanalize Giriş 2 - Sigmund Freud Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Nevrozlar - Psikanalize Giriş 2 kimin eseri? Nevrozlar - Psikanalize Giriş 2 kitabının yazarı kimdir? Nevrozlar - Psikanalize Giriş 2 konusu ve anafikri nedir? Nevrozlar - Psikanalize Giriş 2 kitabı ne anlatıyor? Nevrozlar - Psikanalize Giriş 2 PDF indirme linki var mı? Nevrozlar - Psikanalize Giriş 2 kitabının yazarı Sigmund Freud kimdir? İşte Nevrozlar - Psikanalize Giriş 2 kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
Kitap Künyesi
Yazar: Sigmund Freud
Çevirmen: Kamuran Şipal
Orijinal Adı: Vorlesungen Zur Einführung In Die Psychoanalyse
Yayın Evi: Say Yayınları
İSBN: 9786050202472
Sayfa Sayısı: 312
Nevrozlar - Psikanalize Giriş 2 Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Freud'un 1916-1917 yılları arasında geniş bir dinleyici kitlesine vermiş olduğu temel psikanaliz konferansları üzerinden kaleme aldığı Psikanalize Giriş'in nevrozlarla ilgili kısmı olan bu kitap, toplam 16 ders niteliğindeki bölümden oluşuyor.
Nevrotik semptomların da en az yanılgılar ve düşler kadar anlam taşıdığını ve bu semptomların onları açığa vuran insanların yaşamlarıyla doğrudan ilişkili olduğunu söylüyor. Saplantı nevrozu, travma nevrozu, direnme ve bastırma, cinsel yaşamın etkileri, korku, narsizm ve aktarım gibi başlıklar üzerinden psikanalizin çerçevesini genişletirken, sağlıklı insanlarda da görülen nevrotik belirtileri örnekler üzerinden ortaya koyuyor.
Freud'un, psikanalizi öğretmek amacıyla hazırlamış olduğu bu değerli eserde, 30 yıllık araştırmalarının özetiyle beraber geliştirmekte olduğu psikanaliz kuramının temellerini bulacaksınız.
(Tanıtım Bülteninden)
Nevrozlar - Psikanalize Giriş 2 Alıntıları - Sözleri
- "Genel olarak insan yardımcı kurgulara başvurmadan varlığını sürdüremez." –th.fontane
- "Söz konusu kişiler arasında her zaman değilse de çokluk kusursuz bir eğitim görmüş, gerek entelektüel, gerek etik bakımdan üst düzeyde yer alan erkek ve kadınlar yer alır; (...) Kuşkusuz söz konusu kişiler, kendilerinin öyle ileri sürdüğü gibi, insanların seçkin bir grubunu oluşturmazlar."
- "Direnme, semptom oluşumunun önkoşuludur. Semptom, direnmeyle kendini açığa vurması engellenen bir şeyin yerine geçirilen bir başka şeydir."
- Bir hezeyan, realiteden yola koyularak ortadan kaldırılamadığına göre realiteden de kaynaklandığı söylenemez.
- Ama insanların büyüklük kuruntusuna bir üçüncü ve en yaralayıcı darbeyi de ben'lerinin kendi evinin bile efendisi sayılamayacağını, tersine ruhundaki bilinçdışında olup bitenlerden kendisine ulaşan cılız bilgilerle yetinmesi gerektiğini kanıtlayan günümüz psikolojisindeki araştırmalardan gelmiştir.
- "Paranoyanın kural olarak aşırı derecede güçlü eşcinsel dürtülere karşı kişinin kendisini savunmak istemesinden kaynaklandığı varsaymaktayız."
- Genel olarak insan yardımcı kurgulara başvurmadan varlığını sürdüremez.
- "Çocuklarda bir seksüel yaşamın, cinsel duyguların, 'cinsel'e gereksinimlerin ve bir çeşit cinsel doyumun söz konusu olmadığı, çocukların seksüel yaşama ancak 12 ve 14 yaşları arasında kavuştuğu düşüncesi, tıpkı onların dünyaya bir üreme organıyla gelmediği, ilgili organın ancak ergenlik döneminde ortaya çıktığı, bütün gözlemler bir yana biyolojik bakımdan da saçma ve olasılık dışıdır. Ergenlik döneminde çocuklarda gözlerini açan şey, önceden kendilerinde bulunan bedensel ve ruhsal malzemeyi üreme işlevinde kullanmaya başlamalarıdır. Siz, sözünü ettiğim gerçeğe karşı çıkmakla cinsellik ve üremeyi birbirleriyle karıştırmak gibi bir yanılgıya düşecek, dolayısıyla cinselliği, sapıklıkları ve nevrozları anlamanızı sağlayacak yolu tıkamış olacaksınız."
- Bilinçli olaylar semptom oluşturamaz ve bilinçdışındaki olayların bilinçli duruma getirilmesiyle semptom ortadan kaybolur.
- "Kaybedebilir her şeyini Neyse o kalırsa kendisi." –goethe / westöstliches diwan (doğu-batı divanı)
- "Süt çocuğunun başlıca ilgisi beslenmeye yöneliktir; anne kucağında karnı doyup da uyuyan cocuğun yüzünde mutlu bir doymuşluk ifadesi belirir; aynı ifade ileride, cinsel orgazmın yaşanmasından sonra yeniden karşımıza çıkar. Bu kadarı, bir yargıya varmanıza elverecek bilgiye ulaşmaktan uzaktır. Ne var ki, süt çocuğunun yeniden karnını doyurmaya gereksinim duymadan da beslenme eylemini yinelemek istediğini gözlemliyoruz; yani böyle bir isteği çocuk her zaman açlığın dürtüsüyle duyuyor değildir. Söz konusu durumlarda onun emme eylemini sözde yinelediğinden söz ederiz, eylem sırasında tekrar yüzünde mutlu bir ifadeyle uyuyup kalması, bize emme eyleminin çocuğa tek başına seksüel doyum sağladığını gösterir. Bilindiği üzere, çok geçmeden süt çocuğu öyle davranmaya başlar ki, sözde emme eylemini gerçekleştirmeden uyumaz olur."
- "Bilinçli olaylar semptom oluşturamaz ve bilinçdışındaki olayların bilinçli duruma getirilmesiyle semptom ortadan kaybolur."
- Özellikle fazla şey bilmenin korkuyu çabuklaştırdığı görülür.
- "Bilinçdışı sistemi, içinde ruhsal içtepilerin, duyguların, isteklerin tek tek varlıklar olarak itişip kakıştığı, bir hole benzetebiliriz. Bu holün bitişiğinde içinde bilincin varlığını sürdürdüğü bir ikinci, birincisinden daha dar bir mekân, bir çeşit salon yer almaktadır. Ama holü salona bağlayan eşikte bir bekçi durmakta, tek tek istek ve duyguları inceleyip sansürden geçirmekte, gözünün tutmadıklarını salondan içeri koyvermemektedir. Bekçinin belli bir duyguyu daha eşikten mi geri çevirdiği, yoksa salona ayak attıktan sonra mı çekip alarak, eşikten yine geriye mi döndürdüğü arasında fazla bir fark olmadığını hemen anlayacaksınız. Bu bize bekçinin yalnızca uyanıklığının derecesini ve bir duyguyu zamanında değerlendirip değerlendiremediğini gösterir. İlgili benzetmeye bağlı kalmak, bize kavramlarımızı biraz zenginleştirme olanağını bize sağlayacaktır. Bilinçdışının oluşturduğu holdeki duygular salonda yer alan bilincin görüşüne kapalıdır; bu duyguların ilkin bilinçdışında kalmaları gerekmektedir. Her iki mekân arasındaki eşiğe kadar ilerlemiş olup da, bekçi tarafından geriye çevrilmiş duygular bilinç yetenekliğinden yoksundur; bunları bastırılmış (represyona uğramış) duygular diye nitelemekteyiz. Ama bekçinin eşikten salona koyverdiği duyguların da ille de bilinçli nitelik kazanacağı söylenemez. Ancak bilincin dikkatini üzerlerine çekmeyi başarmaları durumunda böyle nitelendirilmeye hak kazanırlar. Dolayısıyla, bu ikinci salonu çok yerinde olarak önbilinç sistemi diye nitelendiririz. Bu durumda bilinçlilik tümüyle deskriptif (betimleyici) bir anlama kavuşur. Ne var ki, her duygu için bastırmanın akıbeti, eşikteki bekçi tarafından bilinçdışı sistemden önbilinç sisteminden içeri koyverilip koyverilmemesine bağlıdır. Bekçi de, bizim analitik tedaviyle ortadan kaldırmaya çalıştığımız direnmeden başkası değildir."
- "Aklınızda tutmanızı istediğim bir şey varsa, yaşam gerçeğinde normal yoldan cinsel doyum sağlanmasının bir engele toslaması durumunda cinsel doyumdan böyle bir el çekiş sonucu sapıklığa eğilim kendini daha güçlü duyumsatacaktır."
Nevrozlar - Psikanalize Giriş 2 İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Freud'un neden bu kadar meşhur olduğunu anlamak için okumak gerek bu kitabı. Nevrozlar fazlasıyla terimsel özellikle psikoloji öğrencileri kesinlikle okumalı, freud'un yaklaşımı a.b.d ve avrupa çevresinde şu an için her ne kadar kabul görmese de Türkiye için bu söz konusu değil zaten Türkiye' de kabul görmesi de mantıklıdır çünkü freud'un yaklaşımı ülkemizin yapısı, kültürü ve aile ilişkileri sebebi ile rahatça bağlantı kurulabilir ve çözüm odaklı kullanılabilir durumdadır. Bunların dışında kitap freud'un derslerinden derlenmiştir bu durum da insana freud'un dersinde onu dinliyormuşsunuz hissiyatı verir. Son olarak her seyi bir kenara bırakırsak freud'un akıl yürütme ve yorumlamasında eşsiz zekasını görmek içın bile okunmalıdır. (Anıl Çapraz)
Kitabı okurken en çok dikkat ettiğim şey savunma makanizmasıydı. Psikanalizi, psikatriye kanıtlama çabasını, Sürekli psikanalize yapılan eleştirileri alt etme çabasını...görüyordum. Kitabın ilerleyen yerlerinde fark ettimki bazı yerlerde öğrencilerine cevap veriyor. İlk başta bunu anlamak baya güç. Okurken dikkatimi çeken diğer bir nokta 'doğru soru' meselesi. Kendimdeki eksikliğin farkındaydım ama daha da farkına vardım. Evet bir psikolog yada bir doktor değilim konuya o kadarda hakim olmadığımdan doğru soruları bilmemem doğal belki . Ama kaçmam için bahane olmamalı. Bu yüzden Socrates ile ilgili biraz daha okumaya karar verdim. Öncelikle psikanalizin kurucusu olarak bildiğimiz Freud, bütün içtenliğiyle başka başka insanlardan elde ettiklerini isimleriyle ve kaynaklariyla ortaya koyuyor. Mitolojiye ne kadar hakim olduğu, vakalarda bunları kullanışı ilgi çekici. Okurken başka başka bilgilere de sahip olabileceğiniz bir insan. Say yayınları Freudun Psikanalize Giriş derslerini kitaplaştırmış ve bu kitapta serinin 2. kitabıdır. İlk kitaptan bağımsız gayette anlaşılırdır. Ama bir temel istiyor, yoksa oldukça zorlanılacak bir kitap. Ben pedagojik formasyon aldığımdan çoğu şey pekişti. Çoğu diyorum çünkü aldığım eğitimle kitaptaki bazı yerler çatıştı. Bunlar basit gerçeklerdi ama olsun iki güvenilir kaynağın bir konuda farklı çeşitlemeler getirebildiğini gösteriyor. Aldığımız eğitimde merkezde tuttulan kavramlarla bu kitapta merkezde tutulanlar farklı gibi. Bu da eğitim verenlerin, çevirenlerin, zamanla değişenlerin ... Etkisi olsa gerek. Kitap bir psikoloğun/ psikiyatristin ( okurken buna takılmamışım) duruşunu yaklaşımını anlatıyor. Nevrozun ne olduğu , nasıl gerçekleştiğini, mühim olanın bunun köklerine gitmek olduğunu, klinik olması için bunun var olup/ olmaması değil eşiğinin ne kadar olduğuna değiniyor. Pedagojik formasyonda aldığımız dönemler, libido, bilinç bölgeleri... yüzeysel ama yeterli şekilde anlatılıyor. Nevrozlar aslında bir yanılsama gerçek geçmiş yaşantılarımızda/ yaşayamadıklarımızda. Bunu ortaya koymak işte bütün mesele bu. Çünkü bilgi ne kadar değerliyse o kadar katman altında ve o kadar çarpıtılmış. Kitap bir önceki kitaba göre daha teorik. Örnek sayısı o kadar azki bilgi çok havada kalıyor. Freud bunu tekniği öğrenince gerisinin geleceğini söyleyerek bilinçli bir şekilde yaptığını fark etiriyor. Uygulamalı şekilde anlatım olmadığından uygulama yapmanız makul görünmüyor ( diğer yorumda okuduğum için değindim.) Ama bunun eğitimini alıyorsanız tabiki uygulamayla daha iyi öğrenilir. İnanılmaz bilgi ağırlıklı bir kitap ve bazı farklı kulvarlarla ilişki içinde bakıldığında çok daha fazla öğretici. Aklımda kalmışken şuna da değinmek istiyorum. Bilme eylemini derecelendirmesi beni etkilemişti. Öğretmen olarak çocuklara bir şeyler öğretiyoruz. Bilginin havada çaresiz kalışını görmüş ama ifade edememiştim çoğu zaman ama burada o kadar güzel ifade etmişki kendime kızdım. (nazey)
Güzel bir bilimsel çalışma örneği, uygulamalı bir şekilde okunduğunda insan'a yarar sağlayabilecek bir kitap. (abdullah bektaş)
Nevrozlar - Psikanalize Giriş 2 PDF indirme linki var mı?
Sigmund Freud - Nevrozlar - Psikanalize Giriş 2 kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Nevrozlar - Psikanalize Giriş 2 PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Sigmund Freud Kimdir?
Sigmund Freud ( nüfus kaydında Sigismund Scholomo Freud) (d. 6 Mayıs 1856, Příbor, Moravya, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu (bugün Çek Cumhuriyeti) - ö. 23 Eylül 1939, Londra, Birleşik Krallık), psikanaliz öğretisini geliştirmiş olan Yahudi kökenli Avusturyalı nörolog. Kişiliğin 5 farklı dönemden geçerek geliştiğini öne süren Psikoanalitik Kuram'ın kurucusudur...
Orta seviye bir Yahudi yün tüccarının, kırk yaşındayken, kendisinden yirmi yaş küçük bir kadınla yaptığı ikinci evliliğinden dünyaya geldi. Ekonomik bunalımdan dolayı ailesi Viyana'ya yerleşmek zorunda kaldıklarında, Freud henüz 4 yaşındaydı. 1938 yılına kadar burada yaşadı.
Lisede Latince, Fransızca ve İngilizce öğrenirken kendi çabalarıyla da İbranice, İspanyolca ve İtalyanca öğrendi. Başarılı bir öğrenciydi. Başlangıçta istemediği halde Goethe'nın yapıtlarından etkilenerek tıp okumaya karar verdi.
Üniversite yıllarında Yahudi düşmanlığıyla karşılaştı, okuldaki arkadaş çevresinden dışlandı. 1876 yılında fizyolojist Brücke'nin laboratuvarına girdi, burada anatomopatoloji ve insan sinir sistemi üzerine araştırmalar yaptı. 1881'de tıp öğrenimini bitirdi. 1883'te dönemin ünlü beyin anatomisi ve nöropatoloji uzmanı Dr. Theodor Meynert'in yönetiminde psikaytri kliniğinde asistan olarak çalışmaya başladı. 1884'de kokain üzerine bir inceleme yapmakla görevlendirildi. 1884'te kokainin analjezik özelliklerini keşfetti, anestezik niteliklerini ise sezinledi. (Yaşamım ve Psikanalız adlı yapıtında kokainin anestezik niteliklerini aslında bildiğini, yalnız tıp çalışmalarını bıraktığından dolayı bunların başkaları tarafından ortaya çıkarıldığını ileri sürer.)
Aldığı bir bursla 1885'te Paris'e gitti, Salpêtriê Hastanesi'nde, Jean Martin Charcot'nun yanında staja başladı. Burada histerinin belirtilerini, hipnotizma ve telkinin etkilerini gözlemledi. Charcot'dan çok etkilendi. (Yaşamım ve Psikanaliz 'de Charcot'ya ne kadar düşkün olduğu görülür) Charcot'nun konferanslarını Almancaya çevirdi ve 1886'da yayımladı.
1886'da Paris'ten ayrılarak Berlin'e gitti. Burada çocuk nöropatolojisiyle ilgilendi. Viyana'ya dönerek özel hekimliğe başladı. 1886 ekim ayında 4 yıldır nişanlı olduğu Martha Bernays ile evlendi. Sinir hastalıkları ve histeri şikayetiyle kendisine başvuranlar üzerinde dönemin ünlü tedavi yöntemlerini, elektroterapi ve hipnotizmayı uyguladı. 1887'de Dr. Bernheim'in Telkin ve Telkinin Tedavideki Uygulamaları Üstüne adlı kitabını çevirdi.
Elizabet von R. adındaki bir kadın hasta kendisini serbest çağrışım yöntemine zorlayınca hipnozdan vazgeçti. 1892 - 1895 yılları arasında Charcot'nun Salı Günü Dersleri adlı kitabının çevirisini, savunma psikonevrozları üzerine bir makaleyi ve saplantılar ve fobiler üzerine başka bir makaleyi Breuer ile ortaklaşa hazırladı. Ancak tıp çevrelerince Histeri Üzerine İncelemeler hoş karşılanmadı. Bu yapıtta psikanalizin temel ilkelerine rastlanır.
1896 yılında babasının ölümü üzerine derin bir bunalıma girdi ve sistematik olarak kendini çözümlemeye başladı. Yine aynı yıl Breuer'le nevrozların cinsel açıdan açıklanması konusunda ters düşerek yollarını ayırdı. Histerinin cinsel etiyolojisi üzerine verdiği bir konferans skandala yol açtı. Bu dönemde W. Fliess'le yazışmaları, özçözümleme süreci, hayatı üzerinde önemli etkiler yarattı. (Bu yazışmaları Freud'un ölümünden sonra eşi ve kızı tarafından kamuoyuna duyurulmuştur. Freud psikanalize özel hayatını karıştırmak istemediğinden, kişisel kayıtlar bırakmamış, birçok yazışma ve mektubunu ölümünden önce yakmıştır.) Hayatının 10 yıl süren bu döneminde, Freud hem yandaş, hem öğrenci bakımından yalnız kaldı. Kendini hastaların tedavisine ve psikanalizin yaratılmasına yoğunlaştırdı. Bu sürecin sonucu olarak 1897'de Oedipus Kompleksi, 1900'de Düşlerin Yorumu (iki cilt) adlı eserler ortaya çıktı.
1908'te Viyana Psikanaliz Derneği kuruldu. Bu olay, Freud için bir dönüm noktasıydı, Yaşamım ve Psikanaliz kitabında buna büyük yer verdi. Ancak bu tarihten önce bile Freud'un çevresinde çözümlemenin giderek kurumlaştığı görülür. 1902'den sonra "Çarşamba Günleri Psikoloji Derneği", adı altında başta P. Federn, O. Rank, W. Stekel ve Alfred Adler olmak üzere, Freud'un ilk yandaşları bir araya toplandılar. 1904'de E. Bleuer'le yazışmaya başladı. 1907'de Bleuer'in asistanı Carl Gustav Jung tarafından ziyaret edilir. Jung aynı yıl Zürih'te Freud Derneği'ni kurdu. Bu Freud için büyük bir başarıydı, zira psikanaliz artık ülke sınırlarının dışına çıkmıştı. Takip eden yıllarda Jung, 1. Psikanaliz Kongresi'ne katıldı ve psikanaliz üzerine konferanslar vermek üzere Freud ile birlikte ABD'ye yolculuk etti. Freud, 1910 - 1920 yıllarında Psikanaliz Üzerine, Bir Paranoya Vakası Özyaşam Öyküsü Üzerine Psikoanalitik Gözlemler: Başkan Screber, Totem ve Tabu, Narsizmin İncelenmesine Giriş, Yas ve Melankoli adlı eserleri yayımladı.
1923'de kendisine üstçene ve damak kanseri tanısı kondu. İzleyen yıllarda 33 kez ameliyat oldu. Sürekli protez takması gerektiğinden dolayı uzun yıllar konuşma ve yemek yeme sıkıntısı çekti. 1938'de Naziler'in Viyana'ya girmesiyle birlikte en küçük çocuğu Anna ile birlikte Avusturya'yı terk etmek zorunda kalarak Londra'ya yerleşti. Ölümüne dek tedavi ve çalışmalarına burada devam etti.
Freud, prensipleri gereği kişisel hiçbir özel belge, anı defteri, mektup bırakmamış, hepsini yakmıştır. Bu nedenle, Freud'a dair ilk ve en kapsamlı bilgiler ilk olarak yakın dostu İngiliz psikaytr Ernest Jones'un 1953'te yayımlanan üç ciltlik Sigmund Freud'un Yaşamı ve Yapıtları adlı kitabıyla ortaya çıkarıldı.
Eserleri [değiştir]
Zur Psychopathologie des Alltagslebens (Günlük Yaşamın Psikopatolojisi)
Die Traumdeutung (Düşlerin Yorumu)
Über Psychoanalyse (Psikanaliz Üzerine Beş Ders)
Totem und Tabu (Totem ve Tabu)
Zur Einführung des Narzissmus (Narsisizmin İncelenmesine Giriş)
Unbehagen in der Kultur (Uygarlığın Huzursuzluğu)
Jenseits des Lustprinzips Das Ich und das Es (Haz İlkesinin Ötesinde Ben ve İd)
Der Mann Moses und die monotheistische Religion (Musa ve Tektanrıcılık)
Cinsellik Kuramı Üzerine Üç Deneme, 1905
Der Witz und seine Beziehung zum Unbewussten, Nükte ve Bilinçdışı'yla İlişkisi, 1905
Psikanalizin Tarihçesi, 1914
Psikanalize Giriş Dersleri, 1917
Yaşamım ve Psikanaliz, 1925
Tutukluk, Semtom ve Korku, 1926
Bir Yanılsamanın Geleceği, 1927
Kültür İçindeki Huzursuzluk, 1930
Psikanaliz ve Uygulama,
Psikanaliz Üzerine,
Olgu öyküleri
Histeri ile Mücadele
Sigmund Freud Kitapları - Eserleri
- Kitle Psikolojisi
- Psikanaliz Üzerine Beş Konferans ve Psikanalize Toplu Bakış
- Uygarlık Toplum ve Din
- Amatör Psikanalizi
- Sevgi ve Cinsellik Üzerine
- Olgu Öyküleri 1
- Olgu Öyküleri 2
- Totem ve Tabu
- Psikanaliz Üzerine
- Nevrozlar - Psikanalize Giriş 2
- Cinsellik Üzerine
- Rüyaların Yorumu
- Kokain
- Bir Yanılsamanın Geleceği, Neden Savaş
- Grup Psikolojisi ve Ego Analizi
- Haz İlkesinin Ötesinde
- Psikoloji Kanalize Ederek Psikanaliz Kuramı
- Arzu Dürtü ve Çatışmaları Açığa Çıkarma
- Bilinçaltı
- Ruh Çözümlemesine Giriş Konferansları
- Günlük Yaşamın Psikopatolojisi
- Uygarlığın Huzursuzluğu
- Cinsiyet ve Psikanaliz
- Kültürdeki Huzursuzluk
- Niçin Savaş?
- Yaşamım ve Psikanaliz
- Seçme Yazılar
- Terapi
- Endişe
- Rüya Yorumları 1
- Rüya Yorumları 2
- Psikanaliz ve Uygulama
- Psikanalize Giriş Dersleri
- Ket Vurma
- Musa ve Tektanrıcılık
- Psikopatoloji Üzerine
- Kendi Kendine Psikanaliz
- Narsizm Üzerine ve Schreber Vakası
- Mutluluk Dediğimiz Şey
- Davranış Bozuklukları ve Tedavisi
- Çocukta Fobinin Analizi
- Yanılgılar ve Düşler Üzerine
- Bir Çocukluk Nevrozu Hikayesi
- Bir Genç Kızın Günlüğü
- Freud - Jung Mektuplaşmaları
- Psikanalize Giriş
- Espriler ve Bilinçdışı ile İlişkileri
- Dinin Kökenleri
- İsteri Üzerine Araştırmalar
- Psikanalitik Hastalık Öğretisi Hakkında Yazılar
- Metapsikoloji 1
- Metapsikoloji 2
- Metapsikoloji 3
- Metapsikoloji 4
- Psikanalize Giriş
- Psikanalize Giriş
- Cinsel Yasaklar Ve Normaldışı Davranışlar
- Sanat ve Sanatçılar Üzerine Notlar
- Bir Histeri Vakası Analizi
- Psikanalize Yeni Giriş Dersleri
- Psikanaliz Açısından Edebiyat
- Kültürel Cinsel Ahlak ve Modern Sinirlilik
- Sanat ve Edebiyat
- Aşkın Psikolojisi
- Histeri Üzerine Çalışmalar
- Metapsikoloji Haz İlkesinin Ötesinde Ego ve İd ve Diğer Çalışmaları
- Ruh Çözümlemesine Yeni Giriş Konferansları
- Ruh Çözümlemesinin Tarihi
- Freud'un Mektupları
- Psikanaliz Üzerine
- Bakirelik Tabusu
- Otobiyografi
- Psikanaliz Üzerine Vakalar
- Bilinçsizlik ve Psikanaliz
- Siz Deli Misiniz?
- Einstein’a Mektup
- Psikanaliz
- Eşeysellik Kuramı Üzerine Üç Deneme
- Savaş ve Ölüm Üzerine
- Bir Yanılsamanın Geleceği
- Yas ve Melankoli
- Rüya Psikolojisi
- Leonardo da Vinci
- Bastırma ve Bastırılanın Geri Dönüşü
- İçgüdüler ve Baskılama
- Espri Sanatı
- Din
- Takıntı Üzerine
- Bilinçsiz-Olan
- Anksiyete Üzerine
- Psikanalizin Ana Hatlari
- Totem ve Tabu - 2.Cilt
- Kadın Cinselliği Üzerine
- Ego ve Id
- Bilinç Dışı
- Bilinçaltını Keşfetmek
- Sevgi Məktubları
- Her İnsan Gördüğü Rüyanın Tabiridir
- Aforizmalar
- Sanrı ve Düş
- Tutukluk Semptom ve Kaygı
- Ruhsal Kimlik
- Doğuştan Gelen Sapkın Eğilimler
- Dora
- Kendini Koruma İçgüdüsü
- Psikanalitik İlerlemenin Önündeki Engeller
- Psikanaliz ve Telepati
- Cinsel İstismar - Psikoloji Serisi
- Ensest
- Yasaklar ve Normal Dışı İstekler
- Gizemli
- Düşüncelerin Sınırsız Gücü
- Kadın Eşcinselliği
- Totem ve Tabu Barbarlar ile Nevrotik Kişiliklerin Zihinsel Yaşantılarındaki Benzerlikler (Cep Boy)
- Arzular ve Çatışmalar
- Sexualleben
- Введение в психоанализ
- Sanat ve Psikanaliz
- Erkeklerin Cinsel İçgüdüsü
- Ketlenmeler, Belirtiler ve Anksiyete
- Ego ve Kimlik
- Libido ve Narsisizm
- Cinsiyetler Ayrımı
- Mədəniyyətin sancıları
- Totem ve Tabu
- Aşkın Psikolojisi
Sigmund Freud Alıntıları - Sözleri
- Devletlerin, bireyleri kötülükten alıkoymasının, kötülük yapmayı ortadan kaldırmak amacından değil, onu tıpkı tuz ve tütün gibi tekeline almak amacından doğduğu düşüncesine kesin bir biçimde inanılabilir. (Cinsiyet ve Psikanaliz)
- Kadınlar, özellikle de güzelseler, nesne seçimlerinde kendilerine dayatılan toplumsal kısıtlamaların bedeli olan belli bir kendiyle yetinme geliştirirler. Kesin konuşmak gerekirse bu türden kadınların erkeklerin kendilerine yönelik sevgileriyle kıyaslanabilecek yoğunlukta sevdikleri tek şey yalnızca kendileridir. Gereksinimleri de sevme değil ama sevilme doğrultusundadır ve bu koşulu yerine getiren erkek onların onayını kazanan kişi olur. (Metapsikoloji Haz İlkesinin Ötesinde Ego ve İd ve Diğer Çalışmaları)
- Bastırma bireysel çalışır; bastırılmış olanın her bir türevi kendine özgü bir yazgıya sahip olabilir; biçim değişikliğinin fazlası yada azı başarının sonucunu tamamıyla değiştirebilir (Bastırma ve Bastırılanın Geri Dönüşü)
- Biz ölümün yaşamın tek amacı olduğunu iddia etmiyoruz; ölüm kadar yaşamın da olduğu gerçeğini gözardı etmiyoruz. (Ruh Çözümlemesine Yeni Giriş Konferansları)
- Bilinçaltında "hayır" sözcüğü olmadığını, zıtlıkların bir araya geldiğini biliyoruz. Reddetme ancak bastırma sürecinde ortaya çıkıyor. (Bir Çocukluk Nevrozu Hikayesi)
- Psikanaliz bize baba kompleksi ile Tanrı inancı arasında yakın bir ilişkinin bulunduğunu ;bize kişisel bir Tanrı'nın psikolojik yönden yüceltilmiş bir babadan başka bir şey olmadığını göstermiştir ve her geçen gün genç bireylerin babalarının otoritelerinden kurtulduklarında dinsel inançlarını nasıl kaybettiklerine dair yeni kanıtlar sunmaktadır. (...) (Leonardo da Vinci)
- Mutlu kişiler düş kurmaz, bunu ancak yeterince doyuma ulaşmamış kişiler yapar. Doyuma kavuşturulmamış, düşlemlemenin itici güçleridir ve her düş belli bir isteğe doyum sağlama çabası ve böyle bir doyumu ondan esirgeyen gerçek'i değiştirme girişimidir. (Sanat ve Sanatçılar Üzerine Notlar)
- Olgunluk hazzı erteleyebilme kabiliyetidir. (Aforizmalar)
- fakat bekâret bir tabunun, dinsel olarak tarif edilebilecek bir yasağın konusu haline gelmiştir. (Bakirelik Tabusu)
- Temelde kırıcı olan bir düşünce belli bir yoğunluk seviyesine ulaşır ulaşmaz çekişme aktifleşir ve bu kesinlikle bastırmaya yol açar. (Bilinç Dışı)
- Çocukluk çağında hiçbir gereksinimin bir babanın korumasına karşı duyulan gereksinimin kadar güçlü olabileceğini sanmıyorum (Kültürdeki Huzursuzluk)
- Birbirleriyle uzlaşması zor çelişkilere düşüyorsunuz.. (Bir Yanılsamanın Geleceği, Neden Savaş)
- "Efsaneye göre insan denilen varlık, kadın ve erkek olarak iki parçaya bölünmüştür; o zamandan beri aşk yoluyla birleşmeye çalışmaktadır" (Cinsellik Üzerine)
- "Tam da hastalanacak zamanı bulmuştur büyük anne. Hastamız, sevdiğini, böylesine özlemişken..." (Psikanaliz ve Uygulama)
- Ve her zaman öylesine güçsüz kalırdım ki, içimi yakıp kavuran tutkuları dışa vuramazdım. Dolayısıyla hep baskıladım kendimi, sanırım bu da halimden belli oluyor. (Yaşamım ve Psikanaliz)
- İd'de içgüdüye düşen rolü ego da algı oynamaktadır. Ego tutkuları ihtiva eden id'in tersine, mantık ve sağduyu olarak adlandırılabilecek olan şeyi temsil etmektedir. (Ego ve Id)
- herkes kendi hayatı üstünde hak sahibidir...' (Mutluluk Dediğimiz Şey)
- Ama sorarım size, insanlar ellerine geçirdikleri bir şeyi ne zaman karmakarışık, ne zaman eciş bücüş bir duruma sokmamıştır? (Kendi Kendine Psikanaliz)
- Sanki bilinçli olanın direnci, kökensel bastırılmış olandan uzaklaştırılmalarını sağlayan bir işlev görür. (Bastırma ve Bastırılanın Geri Dönüşü)
- "Doğa, göründüğü kadarıyla bizi soğukkanlılıkla, zalimce, amansızca ve olasıdır ki tam da bizim doyum sağlamamıza yol açmış şeyler aracılığıyla yok eder." (Bir Yanılsamanın Geleceği)