Niteliksiz Adam 1 - Robert Musil Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap

Niteliksiz Adam 1 kimin eseri? Niteliksiz Adam 1 kitabının yazarı kimdir? Niteliksiz Adam 1 konusu ve anafikri nedir? Niteliksiz Adam 1 kitabı ne anlatıyor? Niteliksiz Adam 1 PDF indirme linki var mı? Niteliksiz Adam 1 kitabının yazarı Robert Musil kimdir? İşte Niteliksiz Adam 1 kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi

Yazar: Robert Musil

Çevirmen: Ahmet Cemal

Orijinal Adı: Der Mann ohne Eigenschaften

Yayın Evi: Yapı Kredi Yayınları

İSBN: 9789753639156

Sayfa Sayısı: 552

Niteliksiz Adam 1 Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Avusturyalı yazar Robert Musil'in (1880 - 1942) Niteliksiz Adam başlıklı dev romanı, günümüzde modernizmin roman alanındaki birkaç başyapıtından biri sayılmaktadır.

Kafka, Joyce ve Harmann Broch'la birlikte yirminci yüzyıl romanının kurucuları arasında yer alan Musil, 1921 yılından başlayarak ölünceye kadar Niteliksiz Adam üzerinde çalıştı. Romanın ilk iki kitabı 1930'da, üçüncü kitabı ise 1933'te yayımlandı. Tamamlanmadan kalan dördüncü ve son bölümün yayımlanması ise ancak aradan neredeyse yirmi yıla yakın bir süre geçtikten sonra gerçekleşebildi.

Niteliksiz Adam, gerçek anlamda bir çağ ve geçiş dönemi romanıdır. Yazar tarafından "İmpkralya" diye adlandırılan, gerçekte 19. yüzyılın sonunda ve 20. yüzyılın başında artık çöküş sürecine girmiş olan Avusturya-Macaristan İmparatorluğu'nu simgeleyen bir ülkede Musil, modernizm sürecindeki bir toplumun ve bireyin tüm çalkantılarını sergilemeyi amaçlar.

Bu çalkantılar, romanın başkişisi, yani "niteliksiz adam" olan Ulrich'in kimliği aracılığıyla sergilenir. Ulrich, bir ayağıyla eski'de, öteki ayağıyla yeni'de durmaktadır. Bütün sorun, onun bu geçiş konumunun doğal sonucu olan çelişkilerin üstesinden gelip gelemeyeceği sorusunda odaklanır.

Bu roman üzerine çok önemli bir inceleme kaleme alan Virgil Newmoianu'ya göre Niteliksiz Adam, dikkatli bir okura yalnızca bir geçiş dönemini değil, fakat yakın geleceği de çok çarpıcı biçimde sergileyen başyapıtlardan biridir.

Niteliksiz Adam 1 Alıntıları - Sözleri

  • Her istediğini gerçekleştirebilen kişi, kısa süre sonra artık ne istemesi gerektiğini bilmez olur.
  • İnsan sevince, o zaman her şey, acı ve tiksinti bile olsa, aşktır.
  • Bir kez olsun anlaşabileceği bir insanla konuşmayı özlemeye başlamıştı.
  • Farz et ki, gece vakti büyük bir parktan geçiyorsun ve iki serseri sana sarkıntılığa kalkışıyor; onların bu kabalıklarından toplumun sorunlu olduğu iki acınmaya değer insan olduklarını mı düşünürdün?
  • İnsanın olanaklarına, planlarına ve duygularına önce önyargılar, görenekler, güçlükler ve her türden kısıtlamalarla, tıpkı bir delinin sırtına deli gömleğinin geçirilmesi gibi, sınırlar konulması gerekir, belki ancak bundan sonradır ki insanın ortaya koyabilecekleri kök salabilir, değer ve süreklilik kazanabilir.
  • Kısaca söylemek gerekirse, düşünen bilincin dünyayı gözlemlediğinde duyduğu iyimserlik, yaklaşık şu sözcüklerle dile getirilebilir: Bizler, ileriye doğru yanılmaktayız!
  • Zamanı iyi değerlendirmek lazım, çünkü zaman çok kısa.
  • Her şeyi yoğun yaşama konusunda her zaman çok özel bir yeteneği olmuştu. Çok yoğun hissettiği için, hiçbir zaman istediğine ulaşamıyordu.
  • Yaşam, hiçbir zaman bir yerden taşları sökmeden bir başka yerde bir şeyler inşa etmez.
  • Bana evinde nasıl yaşadığını söyle, sana nasıl bir insan olduğunu söyleyeyim.
  • Seslere ve yüzlere hiç dikkat etmiyor, yalnızca düşünüyordu. Başkalarından daha iyi düşünüyordu. Çünkü hem dışta, hem de içte düşünüyordu.
  • Bir kadın, mantığa ve psikolojiye rağmen hayat hakkında hiçbir şey bilmeyen bir erkeğe oranla çok daha fazla şey anlar.
  • İnsanlık gerçekliği kazanırken düş denilen şeyi yitirdi. İnsan artık bir ağacın altına uzanıp, ayağının başparmağı ile ikinci parmağı arasından gökyüzünü seyretmiyor.
  • "..günümüzde en büyük bayağılıklar, insanın onları yapmasıyla değil yapılmalarına müsaade etmesiyle ortaya çıkıyor. Bu adilik boşluğa doğru büyüyor. Yapılmasına müsaade etmek yapmaktan on katı daha tehlikeli!"

Niteliksiz Adam 1 İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Ölmeden Önce Okunması Gereken 1 KİTAP: YouTube kitap kanalımda hayatımda en sevdiğim kitap olan Niteliksiz Adam'ı yorumladım: https://youtu.be/IJYWj2MAhyo Oğuz : Oğuz Niteliksiz Adam 1 : NA1 https://i.hizliresim.com/y0J3mN.jpg NA1 : Beni neden buraya getirdin Oğuz? Oğuz : Ben senin içindeki cümleleri bu kafede çizik çizik ettim NA1. İçindeki matematiksel bir düzenle kurulmuş, bilimsel formül gibi oluşmuş ve bugüne kadar hiç duymadığım betimlemeli cümlelerden bazılarını okurken işte burada sesli bir şekilde şaşırmış ve insanları kendime baktırmıştım istemeyerek de olsa. Hiçbir insan bana bugüne kadar böyle olağanüstü şeyler dememişti, çok ciddiyim. Bugüne kadar hiçbir kitaba yapmadığım şeyi sana yaptım 16 gündür beraber olduğum arkadaşım. Ben de bunun için sana çay ısmarlamaya geldim. NA1 : Teşekkür ederim fakat bizim Viyana'da Melange adında bir kahve vardır, biraz daha niteliklidir sizin Türk kahveniz ya da çayınız gibi olamasa da. Onun için senin beni okuma cesareti gösterme niteliğine karşılık ben yine namıdiğer niteliksizliğimle bu çayı içmeyeceğim, üzgünüm dostum. https://i.hizliresim.com/6JpXQ9.jpg NA1 : Oğuz, kalk gidelim buradan... Beni kimse okumak istemiyor gibi bir duyguya kapılıyorum. Çetin bir kitabımdır ben, öyle hemen anlayamazsın içimdeki bazı şeyleri. 3-4 kere okusan da çözümlemekte zorlanabileceğin çetin cümleler içeririm. Oğuz : Şurada bildiğim bir kahvehane var. Okumak nitelikli bir eylemdir, seni daha çok niteliksizleştirmemi ister misin? NA1 : Bayılırım. https://i.hizliresim.com/3EWqNp.jpg Oğuz : Mutlu musun? NA1 : Hiç olmadığım kadar. Zaten okunmuyordum, en azından dışarıdaki insanların bensizken ne yaptığını öğrenme fırsatı buldum. Oğuz, buradan da gidelim. Yalnızlığım bastırdı yine iyice. Oğuz : Peki. https://i.hizliresim.com/Rn8PXn.jpg NA1 : Şu an şu salıncakta sallanıp nitelikli zevklerimi doyurmak yerine insanların göz ardı ettiği, giriş paragrafımda bile yazılan Atlantiğin üzerindeki barometrik minimumlarımın Rusya üzerinde biriken maksimuma dönüşünün bu salıncakta sallanışıma etki edeceği merkezkaç kuvvetini düşünüyorum. Böyle akıl dolu şeylerle rahatlayabilmek ve aklını kullanmak varken neden sallanayım Oğuz, ben manyak mıyım? Siz insanlar nasıl etrafınızda böyle şeyler olup bitiyorken hiçbir şey olmuyormuş gibi sallanabiliyorsunuz? Oğuz : Ne desen haklısın NA1. NA1 : Anne ve babamı özledim ben Oğuz, beni onların yanına götür. https://i.hizliresim.com/p6MWjn.jpg Oğuz : İşte geldik. NA1 : Nasıl yani? Ben bu göğe uzayan uzamlar sayesinde mi okunabiliyorum yani? Oğuz : Tabii ki de, ne sandın? Bak, sizin gibi kitapları okuyan insanlar böyle yeni yeni fidanlar diktiği için sen şu an yaşıyorsun. Fakat benden, seni meyve ya da sebzeymiş gibi toprağa ekip de yeni basımının çıkacağını da bekleme. Sen edebiyatın Elvis Presleyi gibi bir kitapsın. Aslında gövdeler senin yazarın Musil ya da Proust, Joyce, Dostoyevski, Broch gibi isimlerden meydana gelir ve sizden etkilenen diğer yazarlar da bu ağacın göğe doğru giden yemyeşil uzamlarına benzerler NA1. NA1 : İşte buna gerçekten şaşırdım... https://i.hizliresim.com/kO7WA9.jpg Oğuz : Bak NA1, işte senin memleketin Viyana. Sen neredeyse 100. doğum gününü kutlayacaksın ve aslında oraya aitsin. İçinde bahsettiğin Avusturya Macaristan İmparatorluğu'nun en önemli kentlerindendir Viyana. Aslında Viyana, içinde bahsettiğin gerçeklik ile düşün olasılıkları arasındaki gidip gelişleri, beynin sağ ve sol lobunun iki ayrı kutbu gibi içerisinde hem tarihi bir dokuyu hem de modernizmi taşır. Aslında sen de içinde bunları anlatmak istemiştin, değil mi? NA1 : Şu Viyana gözlerimde tütüyor Oğuz, ne yalan söyleyeyim. Burjuvazinin çöküşüne şahit oldum ben. Varmayı istemek ile kurtulmayı istemek arasında gittim geldim aynı senin gibi. Atonal bir müzik parçasıyım ben Oğuz. Düzensizlikler arasında bir düzen oluşturucuyum, zaten sen de beni okudun bunları görmüşsündür. Her zaman tercih edilen nitelikler arasında bir niteliğe sahip olmaya ihtiyaç duymayan bir sonrasızım ben. Akıl ve ruhun senteziyim. Barok üslubunda bir kitabım aslında, değil mi? Oğuz : Evet, kesinlikle. Doğru kelimeler Barok, bulanıklılık ve sonrasızlık. Barok mimarisinin o göz alıcı süslü dünyasını hatırlıyorum da, gerçekten de senin kitabında boşluğun o göz alma ihtiyacı hissetmediği mistik Barokluğunu öğrendim ben NA1. Kendimin sahip olduğu bulanıklığa sende de şahit oldum. Sen Paralel-Eylem'i anlatırken burjuvazinin de bir bakıma toplumda tikel bazda rol alan bireylerin çöküşü gibi çökmesini izledim yavaş yavaş. https://i.hizliresim.com/NZ813L.jpg NA1 : Şu an bana gösterdiğin şehir hayatı ve insanların burjuvazi tavırları sadece çok fazla gerçek. Anlıyorsun beni değil mi Oğuz? Ben bundan bunalıyorum işte. Yapmacık gerçekliklere hiç gelemem. 244. sayfada demiştim sana, bu kadar tamamlanmış ve eksiksiz gözüken bir dünyanın içerisinde, kiliselerin, binaların, üzerindeki gök kubbenin, bütün bu ağaçların, insanların içerisinde en ilgisiz kalan, en muhtaç soluk insandır. İşte bundan sonra Ulrich, niteliksiz adam olmayı istemişti, biliyorsun. En azından beni okurken beyninin eski bir makine odası çalıştırıldığında o odadaki makinelerin tozlarından arındırılarak tekrar çalışmaya başlaması gibi çalıştığını biliyorum. İçimdeki fiziksel, düşsel, sosyolojik, etimolojik ve edebi dünyayı bu şehirde bulamazsın sen Oğuz. Oğuz : Haklısın. Zaten ben seni okurken aklımda hep tek bir düşünce vardı : "1984 hamdım, Şibumi piştim ise Niteliksiz Adam 1 yandım seviyesidir." NA1 : Beni evime götür Oğuz. https://i.hizliresim.com/az8Gjg.jpg NA1 : Oh my Ulrich! Bu kitaplıkta yer kalmamış bana Oğuz? Sen, bana verdiğin değeri böyle mi gösteriyorsun yani? Oğuz : Şey, kusura bakma NA1. Sana daha özel bir yer düşünmüştüm. NA1 : Nasıl yani? Oğuz : Diyorum ki, sen beni bugüne kadar en çok etkileyen sadece kitaplardan değil "şey"lerden birisin NA1. Onun için artık benle dolaşmanı ve dünyaya da senin içindeki o kendini tekrar tekrar okutan cümlelerle bakmak istiyorum. NA1 : Tamam, sen bilirsin. https://i.hizliresim.com/Yg8NME.jpg Oğuz : Artık damarlarımdasın NA1, hani iliklerime kadar işledin derler ya bizim Türkler, işte bunu hissediyorum. 316. sayfada altını çizdiğim alıntından anlamıştım bunu. En azından senden sonra gelen kitapları senin gözünle anlamlandırabilmek için bir başlangıç yapmış oldum senin sayende. Bunun için çok teşekkür ederim. Ama seni okumamı sağlayan HakanS'yedir en büyük teşekkürüm. Onun etkinliği olmasa seni de okuyamazdım belki. Ulrich sana benim için en özel şarkılardan biri olan şu şarkıyı hediye ediyorum, çünkü hem senin bulanıklığını, hem de benim bulanıklığımı, ikimizin de gerçeklik ile düş arasında gidiş gelişlerimizi, ikimizin de insanları ve hayatımızdaki olguları matematiksel olarak anlamlandırabilme eşiklerimizi hatırlatıyor bana tekrar : "Çünkü dünya benden ibaret Öyle olmayaydı şayet Kafatasımın içinde ne diye dolanıyo Bütün bu güzellik bütün bu rezalet Hepsi benim hepsi bana ait" https://www.youtube.com/watch?v=ZXYaTnyaJok (Oğuz Aktürk)

Niteliksiz Adama Bir Niteliksiz İnceleme Denemesi: İnceleme Öncesi Giriş Notu: Bu incelemeyi okumak yerine izlemeyi tercih ediyorum diyenler için: https://youtu.be/hkIwOkFfgLs Hangi Çeviriden Okuyalım Videosu İçin: https://youtu.be/tzeJQF1cmPQ "Birisi kırmızı bir burun görünce, üstünkörü, burnun kırmızı olmasıyla nedense yetinir ve dalga boyuyla mikromilimetrik olarak tamı tamına söylenebilmesine rağmen bunun kırmızının tam olarak hangi tonu olduğunu neden hiç sormaz, bunları öğrenmek aslında önemli olabilirdi; halbuki insan, içinde yaşadığı şehir gibi, çok daha karmaşık bir mesele söz konusuyken, bunun tam olarak hangi şehir olduğunu daima bilmek ister." -Sayfa 14 Beni daha kitabın başlarında sarsan bir cümleydi yukarıdaki gördüğünüz alıntı. Daha kitabın başlarında nasıl farklı bir düşünce yapısıyla karşı karşıya kaldığınızı, yazarın incelikle üzerinde düşündüğü fikirlerini, kitap boyunca üzerinize boca edeceğini görebiliyorsunuz. Bu öyle bir boca ediş ki sanattan, spora, felsefeden, matematiğe, siyasetten, toplumsal eleştiriye türlü türlü fikir sağanağına -son derece özel bir dille- maruz kalıyorsunuz. "Ulrich de kompozisyonunda vatan sevgisi hakkında, ciddi bir vatan sevdalısının kendi vatanını asla en iyi vatan olarak göremeyeceğini yazar; hatta içine doğan bir yıldırımın hızıyla -bu yıldırımda neler olduğunu görmekten çok onun ışıltısıyla gözleri kamaşsa da- yazdığı o şüpheli cümlenin peşine bir ikincisini de eklemiş, muhtemelen Tanrı'nın bile dünyası hakkında ihtimaller üzerinden konuşmayı tercih edeceğini yazmıştı, çünkü tanrı dünyayı yaratır, yaratırken de onun gayet tabii başka türlü olabileceğini de düşünür." -Sayfa 27 Bir yazar neden kitabın ana karakterinin adını "Niteliksiz Adam" ismini koyar ki? Bu bir modern insan eleştirisi mi yoksa kendi karmaşıklığına, kafası karışıklığına bir dokunduruş mu? Modern zamanın çarpıklığına, kaotik ortamına, kraldan çok kralcılığına, bozulmuş yapısına mı bir atıf yoksa? Yoksa var olduğu topluma uyumsuz, tutunamayan değil tam tersine inadına tutunmayan fakat her daim ilgi çekici bir karakterin başrol oynadığı "alayına gider" bir roman mı? "Walter'in nutku tutulmuştu, aranıyor, sendeliyordu. Birden patladı: "Niteliksiz bir adam o!" Clarissa kıkırdayarak, "Ne dedin?" diye sordu. "Hiç, Hiçbir şey işte!" Ama bu söz Clarisse'i meraklandırmıştı. Walter, "Bu gün onlardan milyonlarca var," diye iddiada bulundu. "Çağımızın yarattığı bir insan nesli bu!" Kazara söylediği söz kendisinin de hoşuna gitmişti; bu söz onu sanki bir şiire başlıyormuşçasına, daha tam bir anlam çıkarmadan konuşmaya devam etmeye sevk etti. "Ona bir bak! Sence neye benziyor? Hekim gibi, tüccar, ressam veya diplomat gibi mi duruyor? Clarissa makul bir tavırla, "Durmuyor, çünkü değil," dedi. "Peki, acaba matematikçi gibi mi görünüyor?!" "Bilmiyorum; matematikçiler nasıl görünür, bilmem!" "Çok doğru bir şey söyledin! Matematikçi dediğin bir şeye benzemez; yani entelektüelliği o kadar geneldir ki belli bir içeriği yoktur!" - Sayfa 89 Ve Kakanya. İki milletli, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu'na yazarın verdiği ismidir Kakanya. Birbirinden ayrık yapılara sahip iki milletin zorunlu ortak imparatorluğu. Tersliklerin memleketi, kara mizahın konu edinebileceği malzemenin bolluk bereket içerisinde bulunduğu enteresanlık yurdu. "Üstelik Kakanya'da dahiler daima hödük sanılır ama asla başka yerlerde olduğu gibi, hödükler dahi sayılmazdı." -Sayfa 46 Kitabın birinci bölümü ana karakterimizin Ulrich'in yaşamına bir göz atıştır. Tanrı yazar, bize Ulrich'i ve çevresini detaylı bir şekilde tanıtır -tabii ki hayata ve her şeye dair fikirleriyle birlikte. Sevgililerini, arkadaşlarını, babasını, niteliksiz adama dönüşünü kısa kısa bölümler halinde anlatır bize Musil. Niteliksiz Adama dönüşümünü dedim değil mi, hadi biraz da bu kısma değineyim. Ulrich 32 yaşında, paralı, güçlü kuvvetli, bilgili, matematikçi, kadınlar için ilgi çekici fakat hayatta tüm bu elindekilere rağmen herhangi bir "şey" olamamış birisidir. Birçok mesleği, birçok uğraşıyı denemiştir ama hiçbirinde kal(a)mamıştır. Aslında bir aylak adam değildir, zihni bir makineymiş gibi konuşur, çeşitli düşüneler üretir hayata dair. Fakat hiçbir şekilde toplumda bir yerin içinde kendini konumlandıramaz. Zihni modern zamanın zehriyle beslenmiş, bir tutunmayandır kendisi tıpkı arkadaşı Walter gibi. Her ikisi de dehalarını eylemsel olarak kullanamazlar. Fikir bazında muhteşemdirler ama iş bunu kullanmaya ve toplumun içerisinde sivrilip parıldamaya geldiğinde atalet giysisi vücutlarını sarıp sarmalar ve onları hareketsiz bırakır. Kitabın ikinci bölümü ise bir Avusturya-Macaristan İmparatorluğu yani Kakanya paradosidir: Paralel-yapı. Kont Leinsdorf'un himayesinde Ulrich'in kuzini güzeller güzeli Diotima'nın evinde, Paralel-yapı adlı imparatoru ve böylelikle de imparatorluğu yüceltme toplantıları başlar. Bu toplantılar kraldan çok kralcıların toplandığı, kaotik ve kakafonik ortamıyla tam bu imparatorluğa yakışan, Ulrich'in kara mizahıyla bizlere gösterilen çürümüş toplumun kendince eylemsellik çabalarıdır. Herkesin kendi fikrini ve menfaatini kolladığı, ortaya tonla fikrin saçılıp hiçbir eylemin gerçekleşmediği, suya sabuna dokunulmaktan itinayla kaçınıldığı keşmekeş ortamıdır. Aslında bu bölümde yazar, bulunduğu toplumu ve sistemi son derece güzel, naif bir dille kıyasıya eleştirir. Toplum da tıpkı Ulrich gibi eylemsizdir. Eyleme geçmeye çalışılır ama yararsız birkaç denemeden öteye geçemez. Yani sonuç koskoca bir sıfırdır. Niteliksiz Adam, yazar Robert Musil'in ömrünü adadığı son derece özel bir dille yazılmış modern zaman ve toplum eleştirisidir. İçerisinde tonla karakteri barındıran, birçok güzel tespit ve insanlara yönelik eleştirel düşünceyi barındıran bir edebiyat harikasıdır. Yazarın son zamanlarında parasızlık nedeniyle yaşadığı sağlık sorunları sonucunda ne yazık ki tamamlanamadan Musil ölmüştür. Yazar, üniversitede felsefe, psikoloji, matematik ve fizik okumuştur. Bir anlamda Ulrich karakteriyle hem kendini anlatıp hem de bulunduğu zamanda kendini bulamamış, varoluşsal sıkıntılar çeken insan yaşamına ışık tutmuştur. Ben ayrıca Niteliksiz Adam romanının, Türk edebiyatının son derece kıymetli eserleri olan, Yusuf Atılgan'ın Aylak Adam'ına ve Oğuz Atay'ın Tutunamayanlar'ına da esin kaynağı olduğunu düşünüyorum. Son olarak birkaç sözde kitabın çevirmeni Sami Türk için söyleyeyim. Niteliksiz Adam 1 ve 2 kitapları Ahmet Cemal çevirisiyle yıllar önce YKY tarafından yayınlanmıştı. Fakat bu iki kitap romanın yalnızca yarısını oluşturuyordu. 2018 Yılında Aylak Adam Yayınları cidden çevirmen Sami Türk'le birlikte büyük bir iş başarıp bu koca kitabın tamamını çevirip bastılar. Açıkçası çeviri olarak şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki benim gözüme batan herhangi bir şey olmadı. Okurlara bu baskının çevirisini rahatlıkla önerebilirim. Tabii ki Ahmet Cemal son derece büyük bir çevirmen. Arada mutlaka bir lezzet farkı olacaktır ama bu farkın çok büyük olmayacağından da rahatlıkla emin olabilirsiniz. İncelemeyi de kitaptan şu güzel alıntıyla bitiriyorum. "İnsan, iradesini seçtiği sürece özgürdür; onun insani arzuları, yani duyuların uzviyeti de denebilecek arzuları varsa, kısacası doğru düzgün düşünemiyorsa o zaman özgür değildir." -Sayfa 431 (Turhan Yıldırım)

Saçlarımı 'kaskatı ve kendi başına duran, mükemmelliğiyle bir yabanarısı kovanına benzeyen bir topuz' halinde toplamışım, kulağımda inci küpelerimle. Dile kolay yüzyılın romancılarından birinin kapısı önündeyim. Böyle insanı büyüleyen, hapseden, on kere okutan cümleleri yazan adamın karşısında ne yapılır? Ama ondan sonrası karanlık. Kapının deliğinden gördüğüm yüzeysel kesitlere ayrılmış parçaları hayal gücümle birleştirip tamamlayacağım bir konumda mıyım, kapı aralık kalmış da içeriğin bir kısmına hakim bir kısmına yabancı durumda mıyım, yoksa tüm çıplaklığıyla önüme serileni gözlerimle beynim kavradı mı bilmiyorum. Bu kitabın türü felsefi kurgu olarak geçiyor. Ben olsam 'denemesel roman' olarak uydururdum Montaigne'in kitap/denemeler--1395 ine atıfta bulunarak. Baş düşünür Niteliksiz Adam olan kahramanımız Ulrich'in 'hem gördüklerinin onu hep yeniden düşünmeye itmesi, hem de çok fazla düşünme karşısında ürkmesi' sebebiyle karşılaştığı, ucundan kıyısından ilintisi olan her konudaki eylemi çoğunlukla düşünmek olduğundan ve her şeyde iki ayrı yan keşfetmeye ilişkin bir yeteneğe sahip olduğundan felsefe, müzik, evlilik, yeni, eski, askerlik, gazetecilik, din, bilim, ruh, ekonomi, mantık, irade, bilinç, ahlak, aptallık, sanat ve hatta erkek gülümsemesi hakkındaki fikirleri 3-4 sayfalık kısımlar olarak romanın parçalarını oluşturuyor. Oku-koy kenara bir kitap değil anlayacağınız, rastgele bir sayfayı gözünüze kestirip bir süre dünyadan uzaklaşabilirsiniz. 1913'te Viyana'da başlar konu. "Hani o sıralar aynı anda Hitler, Stalin, Troçki, Tito, Freud ve Musil'in olduğu; Jung'un Kafka'nın, Picasso'nun, Rilke'nin Proust'un da o dönemlerde ara ara uğradığı şehirde".* 83 yaşındaki Avusturya-Macaristan (aslında ikili monarşinin hüküm sürdüğü, Avusturya Macaristan ortaklığı değil de, Macaristan'ın güç kontrolü yoluyla elde tutulduğu ve buna paralel olarak da halkların da aslında hiçbir şekilde sempati duymadığı, karmaşanın hüküm sürdüğü bir imparatorluk )imparatoru Franz Joseph'in 65 yıllık taht serüveninin 70 i dolduracağı yılı, Almanya'ya nispet olarak Avusturya Yılı olarak kutlamak fikri çıkar 'parlak' bir beyinden. Ve bunu halkı 'sadece pazarları gittiği kiliseden' tanıyan bir soylunun, imparatorluk sevgisiyle dolu olduğunu düşündüğü halktan gelme, yani tabandan gelme bir istek olduğunu tüm kalbiyle hissettiği ve tabii ki halk bu işlerden anlamayacağı için(!) soylular ile, burjuva ile, bilim adamları ve sanatçılar ile ileriki adımlar için bir komisyon kurulur. Ve olaylar gelişir. Birinci Dünya Savaşı, bir çöküşün öncesinde elit tabakanın arasında buluyoruz kendimizi. The Guardian'da yazılana göre en çok raflarda bulunup, en çok yarım bırakılan kitaplardan biri olarak tanınıyormuş, bizim Tutunamayanlar'ın makus talihine sahip anlayacağınız. Döneminin geçmiş gelecek çatışmasını evrensel değerlendirebileceğimiz bir kurguya sahip. Buram buram kalite kokuyor. Musil'e gelirsek, ömrünün sonuna kadar bu kitapla uğraşıyor ve tamamlayamadan ölüyor. Önünde saygı ile eğilmekten başka bir eyleme girişemeyeceğimiz, kelime yelpazesi bu kadar geniş, zihinlerimizle dans eden cümlelerle haşır neşir olmak, bir yaşam gerektiriyor demek ki. Nasıl bir insanmış? "Musil bir çok niteliği olan bir adamdır. Bakımlıdır, idmanlıdır, ayakkabıları Viyana'nın bütün kafelerinin en parlak ayakkabılarıdır, günde bir saat halter kaldırıp diz büker. Muazzam kibirlidir. Kendini bir yandan çok küçük ve aciz hissederken diğer yandan da daha büyük bir iş için, yüzyılın romanını yazmak için yetenekli olduğunu düşünür."* O sırada felsefe doktoru ve mühendis, imparator ve krallık kütüphanecisi ünvanlarına sahip. Bütün birikimini aktarmış. Musil ilk deneyimlerini hayat kadınları ile yaşamış ve ilk evliliğinde de karısı başkası ile evliyken tanışıp boşanmasını beklemiş. Acaba bundan mı bütün evli kadın karakterlerin sadakatsizliğe eğilimi var kitapta? Ve kadınların değerini kendisinin belirleyebileceğine işaret olarak mı, dişi karakterlerin çoğuna isimleri yerine Ulrich'in belleğindeki yansımalardan yeni tanımlamalar kullanıyor? Ulrich de kendini bulmuştur şüphesiz Musil, özdeşleştirmiştir. O da askermiş zamanında Ulrich gibi, bilimde de felsefede de birikimleri ortak. Neden birine ismiyle seslenmezsiniz de yeni ad takarsınız? Bir de cinayet var tabi. Zebercet gibi sevilmemiş, toplumda yer edinememiş, 'görülmemiş' bir geçmişe sahip zanlı enine boyuna cezai ehliyet bakımından sorgulanıyor kafamızda. Aklamaya çalışmak mümkün müdür sınırlı ehliyet gibi kavramlarla, akıl hastalığı ve hukuğun kesişim alanlarında nasıl davranmalı gibi sorularla yönünüzü şaşırtıyor. Suçluyu neredeyse beraat ettirecek ve bizi ikna edecek Ulrich. Ulrich'in böyle bir karakteri var, düşünme eylemini bir çembere benzetirsek, o çemberin tüm noktalarına ayak basarak dolanıyor ve bizi de ardı sıra sürüklüyor. Sayfalar dolusu not almışım, alıntılar yazmışım, toparlayabildim mi bilmiyorum ana hatlarıyla benim izlenimlerim bunlar. Zorlayıcı bir eser, sayfa atlamanın kolay olmadığı, derinlikle işlenen konularla birlikte. Ahmet Cemal 60 sayfalık bir önsöz yazmış, benimkine uzun demeden önce bir düşünün derim:) Metin Bey'in tavsiyesiyle önsözü pas geçmiştim, ona dönüş vakti geldi. zikodima/Duvar/ ve HakanS/Duvar/ sayesinde mükemmel bir yazarla ve kitapla tanıştım. Çok teşekkür ederim. Ve devamını da merak ediyorum. Yeterince vakti olup sabırla okuyanlara teşekkür ederim. * Alıntılar kitap/1913-firtindan-once--21312 den. Şahane ve üst düzey bir kültür sanat romanı. İlgililere kesinlikle tavsiye ederim. (Nesrin A.)

Niteliksiz Adam 1 PDF indirme linki var mı?

Robert Musil - Niteliksiz Adam 1 kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Niteliksiz Adam 1 PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Robert Musil Kimdir?

Tam adı Robert Edler Von Musil'dir. 1880 yılında Klagenfurt'da doğdu, 1942 de Cenevre'de öldü. Öğrenim hayatı, tıpkı Kafka'da olduğu gibi, babasının isteği doğrultusunda geçmiş, babasının istediği okullarda okumuş ve yine onun isteği üzerine makine mühendisi olmuştur. Daha sonra Berlin Üniversitesi'nde felsefe, psikoloji, matematik ve fizik okuyarak psikoloji alanında doktora yaptı.

Henüz 26 yaşındayken yayımladığı "Genç Törless" adlı romanı ile birden bire eleştirmenlerin dikkatini çekmiş, kendini tamamen yazarlığa vererek dönemin önemli üniversitelerinden gelen asistanlık tekliflerini geri çevirmiştir. Edebiyatta, özellikle biçimi ön plana çıkaran yazarları eleştirmiş "sanat sanat için değil, sanat hayat içindir" anlayışını savunmuştur. Tüm edebi yaşamı boyunca sosyal ve toplumsal sorunlarla uğraşmış, bunları romanına ustalıkla yerleştirmesini bilmiştir.

1930 yılında ilk cildi yayımlanan başyapıtı "Niteliksiz Adam" ile hayatı boyunca uğraşmasına rağmen çeşitli sebeplerden dolayı bir türlü bitirememiş, özellikle üsluba verdiği önem nedeniyle bazı bölümlerini defalarca yazmıştır. Bu eserinde, I. Dünya Savaşı öncesi ve sonrasının kültürel uyuşmazlığını, güvensizliklerini, kırgınlıklarını büyük bir ustalıkla yansıtır.

Gerek eserlerinin derinliği, gerek sanata bakışı ve gerekse yapıtlarının sanatsal nitelikleriyle Robert Musil, 20.yüzyılın en büyük Alman romancılarından biri olmasının yanında, modern romanın da temel taşlarından biridir. Adı okurlar tarafından pek duyulmasa da eleştirmenlerce genellikle Franz Kafka, James Joyce, Marcel Proust ve Virginia Woolf gibi modern romanın önemli isimleriyle birlikte anılır. En önemli eseri olan "Niteliksiz Adam" yarım kalmış olmasına rağmen dünya edebiyatının anıt romanlarından biridir. Çağdaş romanın oluşumunda önemli katkıları vardır.

Robert Musil Kitapları - Eserleri

  • Üç Kadın
  • Hayalperestler
  • Öğrenci Törless'in Bunalımları
  • Yaşarken Açılan Miras
  • Niteliksiz Adam 1
  • Niteliksiz Adam 2
  • Baltık'taki Balıkçılar
  • Ahmaklık Üzerine
  • Günlükler
  • Niteliksiz Adam 3
  • Niteliksiz Adam 4

Robert Musil Alıntıları - Sözleri

  • Ara sıra da olsa hepimiz aptallaşırız. (Ahmaklık Üzerine)
  • Çok alıntı yapıyor. Eski üstatları alıntılıyor. Elbette günümüzdekileri de alıntılıyor. (Niteliksiz Adam 3)
  • Sadece bakıp koklamak bile dünyayı sevmek için yetmez mi? Ama sevemiyoruz, çünkü insanların akıllarından geçenlerden razı olmuyoruz. (Niteliksiz Adam 3)
  • Sağdan soldan toparladığı iyisinden, kötüsünden türlü kitaplar okuyor ve sadece yemek yemek veya kestirmek için ara veriyordu. (Niteliksiz Adam 3)
  • "Eğer ahmaklık; gelişime, yeteneğe, umuda ya da iyileşmeye tipatıp benzemeseydi, kimse ahmak olmak istemezdi." (Ahmaklık Üzerine)
  • Artık uyumaktan ve bir sonraki sabahın geride kalmış güne benzeyen yeni bir gün getirmesinden başka beklentim yoktu. (Baltık'taki Balıkçılar)
  • Kendi içinde sakin sakin kayıp giden bir yaşam duygusunu uyandırabilmesi gerekiyor insanın. Bu başarıldığı an, hayata olduğu kadar ölüme de yaklaşılır. (Öğrenci Törless'in Bunalımları)
  • Sanat insanları harekete geçirmeli, sarsmalı, eğlendirmeli, şaşırtmalı, ona asil düşüncelerin kokusunu aldırmalı veya tek kelimeyle gerçekten de bir şeyler yaşatmalı ve bizzat kanlı canlı olmalı yahut bir tecrübe sunmalıdır. (Niteliksiz Adam 3)
  • Her şey çok gerçekdışı! Bugün artık ben de gerçek insanları ve eşyayı, hatta gerçekten bir şeyleri seviyor muyum, bilmiyorum! (Niteliksiz Adam 4)
  • Başta küçük adımlar at ki ileride büyük sıçrayışlar yapabilesin! (Niteliksiz Adam 4)
  • Bazen bir kitapta bir şey okuyorum, başka bir kitapta okuduklarımla çelişiyor ama ikisini de seviyorum. (Niteliksiz Adam 4)
  • "Hepimizin iç dünyasında bazı çıbanlar var" diye düşündü bütün bunları kafasından kovmak istercesine. "İçimizde hastalıklı, tüyler ürpertici, yalnızlık kokan, kötü yanlar var." (Niteliksiz Adam 2)
  • Bugün hala kitap yazıyorlar. Bu kitapların bir kıymeti olduğunu sanıyor musunuz? Ben sanmıyorum. (Niteliksiz Adam 3)
  • ...1insanın gençliğinde sevmiş olduğu ve aradan geçen yıllar içersinde daha güzelleşmemiş 1iyle yeniden karşılaşmasıyla 1tutulamaz. Gerçi insan böyle 1durumda da 1zamanlar kekeleyerek söylediklerini artık anlamaz olur, ama bu, hiç olmazsa insana özgü olan her şeyin o insanı içlendiren geçiciliğiyle ve aşkın herkesçe bilinen, süreklilikten yoksun karakteriyle bağıntılıdır... (Yaşarken Açılan Miras)
  • Benim kaybedip tekrar bulduğum kendime olan sevgimsin sen. (Niteliksiz Adam 4)
  • Sağlam birini akıl hastasından ayıran şey sağlamda bütün akıl hastalıklarının, akıl hastasındaysa yalnızca birinin olmasıdır! (Niteliksiz Adam 3)
  • Her yerde:insan yakınlarındayken koyunlar ürkek ve akılsızdır;koyunlar onu dayak ve taşlamalarıyla tanırlar.Ama eğer insan hareketsiz kalıpta uzaklara bakarsa,oradaki varlığını unuturlar.On ya da on beş tanesi kafa kafaya verirler ve kafalarının ortasıyla ya da kafalarının arkalarındaki renkli desenlerle bir çarkın dişlerini oluştururlar.Kafataslarını sıkıca birbirlerine yapıştırırlar.Öylece dururlar ve oluşturdukları tekerlek saatlerce kımıldamaz.Rüzgar ve Güneş dışında herhangi birşey hissetmek istiyormuş gibi görünmezler ve alınlarının arasında,sonsuzluğa uzayan saniyeler hapishane duvarlarında mahkumların çekiç sallayışı gibi kafadan kafaya akan sinyalleri bulup çıkarır. (Baltık'taki Balıkçılar)
  • Eğer bu güven duygusu bizde olma­saydı, içimizde olmasaydı aklımızın zavallılığı karşısında duyacağımız umutsuzluktan kendi kendimizi öldürmemiz gerekirdi. (Öğrenci Törless'in Bunalımları)
  • Ama yine de umutsuzluğa kapılmıyor, her şeye karşın kendimizi sağlam bir zemin üzerindeymişiz gibi güven içinde hissediyoruz. Eğer bu güven duygusu bizde olmasaydı, içimizde olmasaydı aklımızın zavallığı karşısında duyacağımız umutsuzluktan kendi kendimizi öldürmemiz gerekirdi. Bu güven duygusu sürekli eşlik ediyor bize, bizi aykata tutuyor, aklımızı her an küçük bir çocuk gibi koruyucu kollarına alıyor. (Öğrenci Törless'in Bunalımları)
  • huzurun peşinde değildi, ruhunun dışına çıkmaya hasretti (Üç Kadın)