Nur Baba - Yakup Kadri Karaosmanoğlu Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Nur Baba kimin eseri? Nur Baba kitabının yazarı kimdir? Nur Baba konusu ve anafikri nedir? Nur Baba kitabı ne anlatıyor? Nur Baba kitabının yazarı Yakup Kadri Karaosmanoğlu kimdir? İşte Nur Baba kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
Kitap Künyesi
Yazar: Yakup Kadri Karaosmanoğlu
Yayın Evi: İletişim Yayınları
İSBN: 9789754703696
Sayfa Sayısı: 194
Nur Baba Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Vaktiyle toplumumuzdaki en önemli kültür müesseselerinden biri olan Bektaşi tekkelerinin İmparatorluğun son zamanlarındaki bozuluşu. Dionysos törenlerinin benzeri “zevk ve sefahat sanatının, buse ve aşk ilminin” Bektaşi “Ayin-i Cem”lerinde tasviri.
Yirminci yüzyılın ilk yarısında büyük bir üretkenlikle dergilere yazdığı şiir, öykü, makale ve eleştri türü yazılarla Türk edebiyatı sahnesine adımını atan Yakup Kadri Karaosmanoğlu, romanları, hikayeleri, denemeleri, oyunları ve anılarıyla, en önemli edebiyatçılarımız arasında yer alır. Üslup özellikleri bakımından Yakup Kadri'nin 1910'dan 1974'e dek verdiği eserler Türkçe'nin geçirdiği bütün evreleri yansıtır. Eserlerinin konu ve fikir zenginliği de dil özelliklerinin çeşitliliğinden aşağı kalmaz. Yakup Kadri'nin Fransız edebiyatı etkisinde başlayan yazarlığı, 1920'lerden sonra özgün bir sese kavuşarak siyasi ve sosyolojik konulara, tarihe, dönem çatışmalarına ve birey psikolojisi irdelemelerine yönelir. Fecr-i Ati'den yetişmiş ama bunu izleyen elli yıl boyunca toplumsal koşullar, tarihi süreçler ve bireysel portreleri romanın dokusuna işlemek için roman tekniğiyle de boğuşmuş bir yazar olan Karaosmanoğlu'nun eserleri, hala tüketilmemiş ayrıntılarının tartışılıp incelenmesi gereken zengin bir "panoroma"dır.
Nur Baba Alıntıları - Sözleri
- “ Bu kulaklar bundan sonra kötü söze, dedikoduya karşı kapalı kalacak. ‘’ Bu gözler, gördüğünü görmemiş gibi olacak. ’’
- Gönlü pek yükseklerdedir, fakat sevince müthiş sever.
- İnsan zanneder ki muhabbet bir eğlencedir, bir kırışma, iki gülüşme.. Ben seni seviyorum, sen beni seviyorsun, mânalı hediyeler, kokulu mektuplar.. İşte siz yaştakilerin muhabbetten anladığı şey.. Hey gidi muhabbet hey ..
- “ Sevmek daima sevmek! Karşımızdakinden hiçbir şey beklemeksizin, daima kendimizden vermek, esef etmemek, pişman olmamak, sevmek, daima sevmek ! “
- İstanbul'da kış mevsimi sevişenler için ayrılık ve hasret zamanıdır .
- "Günler o kadar birbirine benziyor ki, insan onlara ayrı ayrı isimler vermek lüzumunu hissetmiyor."
- Dik yeleli çıplak kısraklar üstünde koşan putperest Türk, debdebesi masallara karışmış beldelerin surları kenarlarında kargı sallayan akıncı Türk, bir Arab'ın çadırında Muhammed'in menakıbını, bir Acem'in sarayında Kerbelâ faciasını dinliyen Müslüman Türk ve nihayet Kayserlerin devrilmiş sofraları etrafında raks ve taraba [eğlenceye] dalan medenî ve inkırazî [benliğini yitirmiş] Türk, birer birer gözümün önünden geçtiler.
- Çoban kendi havasına düşerse ağıl darmadağın olur .
- Kalbgâhıma biraz ümit ve teselli serpseniz.
- Her buhran, sanki onları yekdiğerine daha merbut(bağlı), daha minnettar kılan bir sebepti.
- "Kaçma mecburundan ey ahu-yı vahşi ülfet et"
- ''Gönül dediğin Allah’ın evidir.''
- Gönül dediğin Allah'ın evidir. Hiç şakaya gelmez.
Nur Baba İncelemesi - Şahsi Yorumlar
°Yakup Kadri Karaosmanoğlu - Nur Baba Kitabı okudum. Pek de sevemedim açıkçası. Kitap akıcı gitmiyordu, bu yüzden elime almakta da zorlandım. Eleştiri odaklı bir kitaptı. Daha iyi işlenmiş olsaydı güzel olabilirdi. Yakup Kadri'den okuduğum ilk eser olan Nur Baba'da tekkelerin yozlaşmasına yönelik eleştiriler yer alıyor. Eleştiriler olay örgüsü içinde, hikayeleştirilerek ele alınmış. Nur Baba isimli şeyhin tekkenin sırları ve kuralları ardına sığınarak yaptıkları anlatılıyor. Yaptığı hatalı davranışları, yanlış hâlleri 'şeyhlik' adıyla kapatıyor. İnsanların bir kısmı bunu saçma bulsa da inanlarla beraber devam ediyor bu yaptıklarına. Severek okuduğumu söyleyemeyeceğim bir eserdi. Yazarın diğer kitaplarına da şans vereceğim, umarım severim. (Kitap Bakanı)
Okuyacağınız kitap hakkında ipucu içerir. Yakup Kadri objektif bir yazar değildir. En azından cumhuriyet konusunda böyledir, aşırı cumhuriyet düşkünü olup eskiyi sevmeyen eleştiren yerden yere vuran, tüm açıklarını ortaya seren bir büyük düşünür ve yazardır. Nur Baba kitabında da, bektaşilik üzerinden ülkeyi sarıp sarmalayan, maddi manevi halkı sömüren dini kendisine kalkan yapan yapıların görünmeyen yüzünü anlatır ve halkı eleştir aslında. Günümüzde de bu tip yapılar sadece ülkemizde değil dünya üzerinde şu tip insanı çok sever: Nur Baba dergahının emekdar ve işgüzar aşçısı derviş Çinari, bugün, şafaktan beri, iki dakikacık olsun, rahat yüzü görmedi:Tek başına üç kurban tığladı, bir araba dolusu zahireyi tekkenin bahçe kapısından ta mutbağa kadar sırtında taşıdı, onları birer birer kilerin depolarına yerleştirdi,sonra ocağın başına geçti, tamam dört kazan yemek pişirdi ve akşama doğru da neşeli bir gayretle sofranın mezelerini tertibe ve hazırlamaya koyuldu... Dergah, ocak, tekke, tarikat, insan toplayan ne varsa hatta kilise ve benzeri yapılar ister ki şikayet olmasın, tam teslimiyet, tam güven, eksiksiz hizmet. Temelinde insan yararına olan bu oluşumlar zamanla çıkari ön planda tutan insanlar tarafından, kendi istekleri doğrultusunda yönetililmeye başlar ve hikaye edilen konu da bunu esas alır. Son olarak kadın. Çok fenadır ki bizim kadınımız kadar acı çeken ve çektiği bu acıyı unutmak mecburiyetinde olup, yeniden ülke kuran, yurt kuran hatta bunun ortaya gelme konusunda dünyaya örnek olan, bunu hiç anlatamayan,bunlar olurken bir uçtan bir uca savrulan dünyada pek az kadın vardır. Ama şunu da iyi bilelim yukarıda kısaca sözünü ettiğimiz konuları başaran ve elini uzatsa hakkını alacak olan kadın, şu yönü ile içinden çıkılmaz bir bilmecedir: -Baba erenler, haksızsınız, çok haksızsınız! Allah aşkına;bırakın söyliyeyim... dedi. Ve içinden kendi kendine:"Aman yarabbi! Beni kıskanıyor, beni Macid'den kıskanıyor"diye ağlamaya başladı... Fakat bu tatlı bir ağlayıştı. Nigar hanım gibi yumuşak tabiatlı kadınlar böyle ağlamaktan zevk alırlar. Onlar için erkeğin haklı veya haksız her türlü sitem, her türlü tahakkümü doyulmaz bir lütuftur. Ruhları erkeğin üflediği işkence ve ceza ateşinde beslenir, büyür... Denilebilir ki bu kadınlar hissetmiyerek, bilmiyerek doğdukları günden beri daima mağlup, daima mahçup kalplerinde, Havva'nın ezeli günahını ve bu günahın ezeli nedametini taşırlar. Yazım hatası varsa kusura bakmayın lütfen. (Savaş Akyüz)
Efendim bu kitap benim epey bir zamanımı aldı. Çok çok fazla eski kelime vardı. Sayfanın sonunda anlamları açıklanmış olsa da, dikkat dağınıklığına yol açıyor. Sürç-i lisan edersem affola. Kitabın okunma tidadında, kamilen cebr duygular yaşadım. Soruyorum Atatürk düşmanlarına; sizce tekke ve zaviyeler neden kapandı. İşte cevabı bu kitapta. Kitapta şeyh olarak benimsenen adamın din meclisi adı altında çeşitli içki muhabbetleri ve zina durumları anlatılır. Şu anda şu bilgi çağında bile belkide Nur Baba büyük bir şahsiyetmiş gibi düşünülüp türbesine gidip dua isteyenler vardır eminim. (DUA)
Nur Baba PDF indirme linki var mı?
Yakup Kadri Karaosmanoğlu - Nur Baba kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Nur Baba PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Yakup Kadri Karaosmanoğlu Kimdir?
27 Mart 1889´da Kahire´de doğdu. İlköğrenimine ailesiyle birlikte gittiği Manisa´da başladı. 1903´te İzmir İdadisi´ne girdi. Babasının ölümünden sonra annesiyle yine Mısır´a döndü, öğrenimini İskenderiye´deki bir Fransız okulunda tamamladı. 1908´de başladığı İstanbul Hukuk Mektebi´ni bitirmedi. 1909´da arkadaşı Şehabettin Süleyman aracılığıyla Fecr-i Âti topluluğuna katıldı. 1916´da tedavi olmak için gittiği İsviçre´de üç yıl kadar kaldı. Mütareke yıllarında İkdam gazetesindeki yazılarıyla Kurtuluş Savaşı´nı destekledi. 1921´de Ankara´ya çağrıldı ve bazı görevler verildi.
1923´te Mardin, 1931´de Manisa milletvekili oldu. Bir yandan da gazeteciliğini ve roman yazarlığını sürdürdü. Kadro Dergisi 1932´de Vedat Nedim Tör, Şevket Süreyya Aydemir, Burhan Asaf Belge ve İsmail Hüsrev Tökin ile birlikte Kadro dergisinin kurucuları arasında yer aldı. Savunduğu bazı görüşler aşırı bulunduğu için Kadro dergisinin 1934´te yayımına son vermek zorunda kalmasından sonra Tiran elçiliğine atandı. Daha sonra 1935´te Prag, 1939´da La Haye, 1942´de Bern, 1949´da Tahran ve 1951´de yine Bern elçiliklerine getirildi. 27 Mayıs 1960´tan sonra Kurucu Meclis üyeliğine seçildi. Siyasal hayatının son görevi 1961-1965 arasındaki Manisa milletvekilliği oldu. 13 Aralık 1974´te Ankara´da öldü.
Yazı Hayatı: Karaosmanoğlu yazarlığa Ümit, Servet-i Fünun, Resimli Kitap gibi dergilerde başladı. Fecr-i Âticiler´in `sanat şahsî ve muhteremdir` görüşünü paylaştığı ve `sanat için sanat` yaptığı bu ilk döneminde Nirvana adlı bir oyun, makaleler, denemeler, düzyazı şiirler ve öyküler yazdı. Balkan Savaşı ve I. Dünya Savaşı sırasında ülkenin durumu, sanat anlayışını değiştirmesine yol açtı. Türk toplumunun çeşitli dönemlerdeki gerçekliğini sergilemek istediği için bir ikisi dışında eserlerinde belli tarihi dönemleri ele aldı. Kiralık Konak I. Dünya Savaşı öncesinin, Hüküm Gecesi II. Meşrutiyet´in, Sodom ve Gomore Mütareke döneminin, Yaban Kurtuluş Savaşı yıllarının, Ankara Cumhuriyet´in ilk on yılının, Bir Sürgün II. Abdülhamid döneminin işlendiği romanlardır. Panorama 1923-1952 yıllarını kapsar. Karaosmanoğlu 1920´lerden sonra iyimser bir devrimci görünümündeyken, sonra umutlarını yitirerek romancılığını devrimci yönde kullanmaktan vazgeçmiştir. 1955´ten sonra da anı kitaplarından başka bir şey yazmamıştır.Romanları arasında en ünlüleri Nur Baba, Kiralık Konak ve Yaban´dır. Nur Baba Nur Baba, Karaosmanoğlu´nun ilk romanıdır. 1922´de kitap olarak çıkmadan önce gazetede yayımlanmıştır. Ama yazılışı ondan sekiz dokuz yıl öncesine gider. O yıllar Karaosmanoğlu´nun Eski Yunan ve Latin edebiyatıyla ilgilendiği ve Çamlıca´daki bir Bektaşi tekkesine devam ettiği dönemdir. Nur Baba´yı Euripides´in Bakkhalar´ından esinlenerek ve tekkedeki gözlemlerine dayanarak yazmıştır.
Roman, öykü ve makaleleri ile Türk toplumunun Tanzimattan bu yana geçirdiği değişiklikleri anlatmış bir yazardır. Asıl ününü romanları ile sağlayan yazarın en ünlü romanları Nur Baba, Kiralık Konak ve Yaban'dır. Edebiyat yaşamının başında Fecr-i Ati edebiyat topluluğunun kurucu üyeleri arasında yer almış; daha sonra bireyci düşüncelerden uzaklaşarak toplumculuğu kabul etmiş bir yazar olarak değerlendirilir. Milli Mücadele yıllarında ve sonrasında etkin bir siyasal yaşam sürmüştür. Milli Mücadeleden itibaren Atatürkün yakın arkadaşları arasında yer almış; TBMM II., IV., XII. dönemlerde milletvekilliği yapmıştır. Kadro Dergisi'nin kurucularındandır. Dergi, devrin yöneticileri ile fikir ayrılığına düşüp Kemalizmi değiştirmekle suçlanarak kapanmasından sonra diplomat olarak yurtdışında çeşitli görevlerde bulunmuştur. Anadolu Ajansı'nın kurucularındandır, ömrünün son yıllarında ajansın yönetim kurulu başkanlığını yapmıştır.
Yakup Kadri Karaosmanoğlu Kitapları - Eserleri
- Yaban
- Kiralık Konak
- Sodom ve Gomore
- Ankara
- Atatürk
- Hep O Şarkı
- Nur Baba
- Vatan Yolunda
- Ergenekon 1 - Milli Mücadele Yazıları
- Hüküm Gecesi
- Gençlik ve Edebiyat Hatıraları
- Politikada 45 Yıl
- Panorama
- Milli Savaş Hikayeleri
- Tiyatro Eserleri
- Bir Serencam
- Ahmet Haşim
- Bir Sürgün
- Zoraki Diplomat
- Anamın Kitabı
- Hikâyeler
- Erenlerin Bağından
- İzmir'den Bursa'ya
- Alp Dağları'ndan ve Miss Chalfrin’in Albümünden
- Atatürkçülük Nedir
- Pasifik Seçme Öyküler Dizisi 4
- Okun Ucundan
- On Dördünde Bir Adam
Yakup Kadri Karaosmanoğlu Alıntıları - Sözleri
- "...sevmek, daima sevmek!" diyordu."Sonuna kadar, her şeye rağmen, ezalar, cezalar, hummalar ve gözyaşları içinde ve hastalıklar ve ölümler önünde daima sevmek." (Kiralık Konak)
- Onun için insanlığın yegâne şiarı (işareti) yüksek bir edebî zevk sahibi olmaktı. (Ahmet Haşim)
- "Dakikalar birer altın külçesidir; ey fani! Her külçenin altınını sızdırmadan bırakma!" (Okun Ucundan)
- Bu kitabın neşrinden maksat, ne aleyhimizdekileri lehimize çevirmeye çalışmak, ne milletin kalbindeki gayz ve kini yeniden tutuşturmaktır; herkesten ziyade kendimizin habersiz olduğumuz Türk mazlumluğunun derecesi hakkında bizzat kendimizi aydınlatabilmektir. (İzmir'den Bursa'ya)
- Bütün hayatınız ne kadar değersiz, ne kadar yapma hummalar içinde yıpranıp gidiyor... (Bir Sürgün)
- Çünkü inanmak insanlar için ezeli bir ihtiyaçtır. (Bir Sürgün)
- Ben, ne zamanın insanıyım? (Hep O Şarkı)
- Ben, el ayak çekildikten sonra odamın kapısını sürmeleyip kitaplarımla baş başa kalmak saatini dört gözle beklerim. Çünkü, bu ömrümün bütün hazin sergüzeştini ve yaşadığım anın ağır sıkıntısını unuttuğum tek saattir. (Yaban)
- İşsiz ve yalnız saatleri o kadar çoktur ki bu küçük ayna için onun yegâne ve daimî bir meşgalesidir, diyebiliriz. (Hikâyeler)
- kırılıp dökülen benim gönlüm (Hep O Şarkı)
- Ağa Han’ın en büyük ve hatta başlıca gelir kaynağı gerilik ve cehalettir. Asya milletleri ve bunun en karanlık bir cüz’ü olan İsmaililer, Kemalist Türkiyesi’nin yaymaya çalıştığı aydınlıkla bir kere uyanıp gözlerini açtılar mı ve yılda bir kerre yarı Tanrı olarak tanıdıkları Ağa Han’ın ağır cüssesini çeken kantar ortadan kalktı mı, vay bizim milletler arası milyonerin haline!.. Artık ne birini bırakıp öbürünü aldığı genç matmazellerin boyunlarına sıra sıra inci gerdanlık takabilir, ne Cannes’teki, Nice’deki konaklarda yan gelip oturabilir. Geçmiş ola artık bu villaların, bu şatoların, bu konakların kapısında bekleyen “Rolls Roys”lara da. İşte, Ağa Han, Tahran’ın Pakistan Büyükelçisi Raca Gazanfer Han’la beraber Türkiye’de irticaı böyle bir akıbeti önlemek için istiyordu. Zira, hissediyor ve biliyordu ki, Kemalist inkılâpçılığı maddi ve manevi sömürgeciliğin sonu demektir. (Zoraki Diplomat)
- "Saatler, dakikalar bir türlü geçmesini bilmiyordu." (Panorama)
- Ona göre, sevgi öncesizdi, sevgi sonrasızdı (Ankara)
- Batan bir gemide bile,herkes kumanda mevkiini ele geçirmek istiyor. (Atatürk)
- “ Sevmek daima sevmek! Karşımızdakinden hiçbir şey beklemeksizin, daima kendimizden vermek, esef etmemek, pişman olmamak, sevmek, daima sevmek ! “ (Nur Baba)
- “Onlar gibi olmak, onlar gibi giyinmek, onlar gibi yiyip içmek, onlar gibi oturup kalkmak, onların diliyle konuşmak… Haydi bunların hepsini yapayım. Fakat, onlar gibi nasıl düşünebilirim? Nasıl onlar gibi hissedebilirim?” (Yaban)
- Gel, demek isterdim ona ; gel sevgilim , daha yakına . Kaç zamandır hasretinle yanıp tutuşmaktayım. (Hep O Şarkı)
- Her şey unutulup geçer diyenlere inanmayınız: Bizim şimdiki ruhumuz dünkü hâdisatın muhassalasıdır. (Bir Serencam)
- "İnsan, evet, insan;" diyordu, "ona ne oldu? Onu ne yaptılar? (Panorama)
- "Sevmeden sevilmek kadar büyük bir ruh işkencesi yoktur." (Hüküm Gecesi)