Odysseia - Homeros Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Odysseia kimin eseri? Odysseia kitabının yazarı kimdir? Odysseia konusu ve anafikri nedir? Odysseia kitabı ne anlatıyor? Odysseia PDF indirme linki var mı? Odysseia kitabının yazarı Homeros kimdir? İşte Odysseia kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
Kitap Künyesi
Yazar: Homeros
Çevirmen: Azra Erhat
Çevirmen: A. Kadir
Yayın Evi: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
İSBN: 9786053321057
Sayfa Sayısı: 504
Odysseia Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Homeros (y. MÖ IX. yüzyıl): Hayatı hakkında kesin birbilgi olmamakla birlikte MÖ IX. yüzyılda Sakız Adası'nda yaşadığı sanılmaktadır. Eserleri Antik Yunan devletlerinde her tür bilginin kaynağı sayılan Homeros, İlyada ve Odysseia destanlarıyla edebiyatın hemen her türünü günümüze dek etkilemeyi başarmıştır. OdysseiaTroya Savaşı kahramanlarından Odysseus'un, ülkesi İthake'ye dönerken on yıl süren yolculuğunda yaşadığı maceraları anlatan büyük bir destandır. Gerek karakterlerinin, gerek kurgusunun modern romana yakınlığıyla bütün dünya edebiyatını etkilemiştir.
Odysseia Alıntıları - Sözleri
- Biz yeryüzündeki insan soyları, Kolay kaptırırız öfkeye kendimizi.
- İyilik çok daha üstündür kötülükten...
- İstemem, acıma bana, yumuşatma dilini..
- Çok yazık! Aklınla güzelliğin hiç denk değil.
- Kirpiklerinin altından döküyordu acı yaşlar. Ama kimse görmüyordu onun gözyaşı döktüğünü..
- Çok yazık! Aklınla güzelliğin hiç denk değil.’
- Bir düşünün dostlar, biz neler atlatmadık ki.
- Ne diye insanlar tanrılardan bilir birçok şeyi! Sanırlar bütün belalar bizden gelir, oysa kaderin dışında acı yığar başlarına kendi kendileri, kendi taşkınlıkları..
- Sen biraz uzaklaştın mı buradan, sararlar çevremi, ağlar sızlarlar durmadan, yüreğim parçalanır.
- Çok yazık! Aklınla güzelliğin hiç denk değil.
- Çok yazık! Aklınla güzelliğin hiç denk değil.
- Otururuz biz çok uzak kıyılarda, en ucunda çok dalgalı denizin.
- Nasıl savaşır insan dostuyla?
- Ne diye insanlar tanrılardan bilir birçok şeyi! Sanırlar bütün belalar bizden gelir, oysa kaderin dışında acı yığar başlarına kendi kendileri, kendi taşkınlıkları..
Odysseia İncelemesi - Şahsi Yorumlar
"Çileli" ODYSSEUS: Savaş sonrasında 10 yıl boyunca bir yolculukta çile çeken adamının destansı hikayesi okurken, günümüz de kitaptan o kadar fazla alıntı, kurgu ve senaryo olarak düzenlenmiş öğe var ki kitapla beraber başlayan yolculuğa çok çabuk kaynaşıyorsunuz. Odysseia güncel eserlere göre çok fazla sürükleyici gelmeyebilir, o zamanlardaki insanların dinine ve hayatlarına dair bilgiler, yazılı olan ilk mitolojik eserlerden birisi ve başyapıt olmasının en önemli nedeni diye düşünüyorum. Eğer dizeler halinde mitolojik bir destan okumak istiyorsanız kaçırmayın derim. Bu güzel eserleri bize büyük emek harcayarak türkçemize kazandıran herkese teşekkür ediyorum. (Berceste)
İnsan olmak zordur, kolay olduğunu söyleyenlere itibar etmeyin. Pek çokları "gerçek" denen illüzyonun peşinde koşarak tükenmiş; kalplerinin taşlaşmışlığını bile fark edemeden göçüp gitmişlerdir bu dünyadan. Pek azı insan olabilmiş, kalabilmiştir; onlar da yüreklerinde koca bir sızı taşımakla yükümlüdür. Şifacılığın en sanatsal hali ozanlarda görülür herhalde. Çağlar boyunca anlattıkları büyülü hikayeler insan olmanın sızısını biraz olsun dindirmiştir. Bizler, atalarımız gibi, asla anlayamadığımız bir dünyanın içinde sıkışıp kalmış durumdayız halen. Ve tıpkı onlar gibi yaralarımıza güzel öyküler basıyoruz tuz yerine. "Gerçek" ile karşılaşmanın acısını hayallere yolculuk yaparak hafifletiyoruz. O yolculukların en güzellerden biri de Odysseia benim gözümde. Odysseia'yı okuduysanız kardeşi İlyada'yı da çoktan okumuşsunuzdur, diye tahmin ediyorum. Okumadıysanız mutlaka okuyun. Şöyle bir dipnot geçmek isterim ki İlyada'yı okumak gerçekten meşakatlidir. Destanın güzelliği, hele Hephaistos'un Akhilleus'a yaptığı zırh ve silahların üzerindeki işlemelerin neredeyse sayfalardan çıkıp kendi kendine hareket edecek kadar nefis betimlenmesi gibi hayranlık uyandırıcı detaylar tabii ki tartışılmaz. Fakat on beş bini aşkın dizelik uzun bir destanın Truva Savaşı'nın yalnızca elli bir günlük zaman dilimini anlatıyor olması, kısıtlı bir mekanda geçmesi, çok fazla karakter içermesi, üzerine savaşın boğucu atmosferi okurun yer yer usanmasına sebep olabilir. Ancak Odysseia'nın gerçekten tadına varabilmek için ödenmesi gereken ufacık bir bedeldir bu. Çünkü bu ikisi, günümüz roman serileri gibidir ve gerek karakterler gerekse referans verilen olaylar bakımından birbirlerine sıkı sıkıya bağlıdırlar. İlyada'yı okumadan Odysseia'yı okumanın korkunç bir hata olduğuna inanıyorum; Odysseia'nın İlyada'dan kat be kat güzel olduğuna inandığım gibi. Çünkü Odysseia merak uyandırıcı bir olay örgüsüne sahiptir, sirenleri olsun cadıları olsun fantastik unsurları yüksektir, karakterleri akılda tutmak çok daha kolaydır. Esasında çilekeş bir adamın evine dönme çabasını anlatıyor olsa da itiraf etmeliyim ki çok ama çok eğlencelidir. Evet; çilekeş bir adamın evine dönme çabası. Odysseus Truva Savaşı bittikten sonra İthake'ye geri dönmek üzere yelken açar fakat yolda başlarına gelen bir dizi felaket onları alıkoyar. Aslında her şey yedi ölümcül günahtan da biri olan açgözlülük ile başlar. Odysseus ve mürettebatı rüzgarın onları Kikonların kentine sürüklemesi üzerine burayı yakıp yıkar, her şeyi yağmalarlar. Odysseus arkadaşlarına geri dönmelerini söyler ancak yetinmesini bilmez ve yiyip içmeye devam ederler. Yardım gelince pek çoğu ölür, kaçabilenler yola devam eder. Bu aslında başlarına gelen yalnız ilk değil en hafif şeydir desek yeridir. Neler yoktur ki kaderin onlar için hazırladığı felaketler arasında? Nilüferyiyenler, kikloplar, güzel ve korkunç büyücüler... Odysseus evine geri dönebilecek midir? O bunları yaşar iken bir yandan da İthake'deki evinde başka felaketler olmaktadır. Herkes senelerdir haber alamadıkları Odysseus'un öldüğünü zanneder, geride bıraktığı güzeller güzeli ve soylu karısı Penelopeia'nın başına pek çok talip üşüşmüştür. Bu talipler bütün gün sarayda yiyip içmekte, eğlenceler düzenlemekte, Odysseus'un servetini yağmalamaktadır. Penelopeia içlerinden birini seçene dek gitmeyeceklerine de ant içmişlerdir. Gözleri yaşlı Penelopeia bu talipleri binbir türlü oyunla oyalasa da artık bir karar vermesi gerekmektedir. Truva Savaşı esnasında minicik bir bebek olan oğlu Telemakhos büyümüş, babası gibi yiğit ve akıllı bir delikanlı olmuştur. Babasının izini bulmak üzere evden ayrılır ve o da bir dizi yolculuğa çıkar. Olayları uzun uzun anlatarak kitabı okumamışların merakını köreltmek, okumuşların canını sıkmak gibi bir niyetim yok. Kitabımızın konusu özetle böyle. Gelelim kişisel notlarıma. - Destanda bugün edebiyat ve sinemada alışılageldik "paralel kurgu" ve "geriye dönük anlatım" gibi tekniklerin ustaca kullanıldığını söyleyebilirim. Paralel kurgudan kastım Odysseus ve Telemakhos'un yolculuklarının aynı anda işlenmesi ve yollarının İthake'de kesişmesidir. Odysseus'un başına gelenleri ise kronolojik sıra ile değil parça parça öğreniriz; bazen tanrıların söyledikleri, bazen Telemakhos'un ziyaret ettiği Menelaus ve Nestor gibi kişilerden dinledikleri, bazen ise Odysseus'un anlatımları ve bizzat destanın zaman çizgisinde yaşadıkları ile. Bu maceranın yer yer kısa tekrarları sayesinde her şey kafamıza güzelce yerleşir. Bu sayede destan hem akıcı hem merak uyandırıcı bir nitelik kazanır. - İlyada'da Truva Savaşı'nın nasıl bittiği, karakterlerin akıbetlerinin ne olduğu gibi pek çok soru yanıtsız kalmıştı. Özellikle Truva Atı olayına hiç değinilmemesi beni şaşkınlığa uğratmıştı. Tüm bunların sonunda uğruna pek çok kahramanın can verdiği Helene'ye ne olmuştu? Akhilleus? Peki ya Menelaos? Tüm bunların cevabını bu destanda öğrenebilmek beni çok mutlu etti. Üstelik İlyada'da tanıştığımız karakterleri tekrar görebilmenin uyandırdığı tanıdıklık hissi çok hoştu. - "Konukseverlik" ve onun ne kadar önemli olduğu destanın sayısız yerinde işlenmiştir. Birisi evine gelen bir yabancıyı önce güzel bir köşeye oturtup önüne yemekler sunar, ancak en iyi şekilde ağırladıktan sonra misafirine kim olduğunu ve hikayesini sorar. Giderken de ona güzel hediyeler verir ve yolculuğunun rahat geçmesi için elinden gelen bütün yardımı yapar. Kişinin ne kadar sefil görünümlü olduğuna bakılmaz çünkü tanrıların zaman zaman insanları sınamak için dilenci kılığında insanların karşısına çıktığına inanırlar. Odysseia, konukseverlik kadar bir başka kavram üzerinde de önemle durmaktadır: konukseverliğin suistimali. İlyada'da bütün felaketler Paris'in Menelaus'un onu evinde dost canlısı bir şekilde ağırlamasına karşılık karısını kaçırması yüzünden filizlenmişti. Burada ise Odysseius'un sarayında misafirliği kötüye kullanan talipleri görürüz ve yine soylu bir adamın karısına göz dikme motifi mevcuttur. - Destanın esasında iki kadın arasındaki zıtlık üzerine kurulu bir yapısı vardır. Bu zıtlık Penelopeia'nın temsil ettiği iffetli, akıllı ve iyi kadın ile Klytemnestra'nın temsil ettiği ahlaksız, kötü kalpli kadındır. Destanın pek çok yerinde aktarıldığı üzere Agamennon'un eşi Klytemnestra, Agamennon Truva Savaşı için ülkesi Miken'i terk ettiğinde Aigisthos isimli bir adamla beraberlik yaşamaya başlamıştır. Agamennon ülkesine vardığında onu son derece güler yüzle karşılar ve şerefine bir eğlence düzenler. Ardından Aigisthos ile birlik olup kocasını öldürür. Oğlu Orestes ise Klytemnestra ve Aigihthos'tan babasının intikamını korkunç bir şekilde alır. Penelopeia ise tüm erkeklerin güzelliği kadar zekası ve iyi huyuna da aşık olduğu bir kadındır ve kocasının öldüğünü düşünmesine rağmen bir gün olsun başka bir adamla evlenmek istememiştir, talipleri sarayında malını mülkünü yağmalarken o bütün gün ağlar ve tanrılara yakarır. Ancak kocasının dönüşü ile birlikte çektiği acıların müfakatını almış, yeniden mutlu bir kadın olmuştur. Platon, Homeros'u didaktik olmamakla eleştirse de Homeros esasında üstü kapalı bir şekilde mesajını vermiştir. - Destanın içerisinde mitolojiye aşina olanların daha önce duymuş olabileceği pek çok mini-destan var. Bunları kah ozanlar şölenlerde anlatıyor kah karakterlerimiz birbirine. Ozan Demodokos aracılığı ile Aphrodite'nin Hephaistos'u Ares ile aldatması ile Truva Atı hikayesini oldukça keyifli bir anlatımla öğreniyoruz. Soyu lanetli Agamennon'un trajik sonu da uzun uzun anlatılıyor. Aklıma gelenlerin haricinde daha pek çok öykünün varlığı destana ayrı bir tat katmış ve maceralar arasında ufak bir soluk görevi görmüş. Umarım insanlık kültünün her zaman Odysseia gibi insanın güzel hayaller ile aklını kutsadığı tılsımlı hikayeleri olur. Esenlikler! (Asena Narin)
Değerli okur arkadaşlarım, mitoloji öğelerle harmanlanmış sayısız eser okudum. Ama okuduğum eserlerin yazarlarına ilham kaynağı olan, İlyada ve Odysseia adlı eserleri okumak, nedense şu zamana kadar, bir türlü kısmet olmadı. Buna istinaden bu harika kitapları okumama vesile olan Hakan Bey'e, sizlerin huzurunda bir kez daha teşekkür ederim. Biz okurları mükemmel tercümesiyle bu nadide eserlere kavuşturan, Hakkın rahmetine kavuşmuş olan, Azra Erhat Hanım'a da Allah'tan rahmet niyaz eylerim. Özellikle değinmek istediğim bir husus var ki, benim için çok mühimdir. Evet mitlerin tanrısal öğretisi, inancımla örtüşmemektedir. Ama bu demek değildir ki, mitsel öğelerle harmanlanmış kitaplar okunmamalı! Aksine okunması taraftarıyım. Ben imgelem ürünü olan mitleri, estetiksel bir anlatım tarzı içerdiği için okumayı seviyorum. Çünkü mitsel öğelerle harmanlanmış kitaplar, üzerimde sanki bir masal dünyasına adım atmışım gibi bir hissiyat uyandırmakta. Bazı araştırmacılara göre, mitler masallardan türemiştir; bazılarına göre ise de, masallar mitlerden türemiştir. Azra Erhat'ın Mitoloji Sözlüğünde yunanca " Mythos " kelimesinden türetilen mit; söylenen yada duyulan söz demektir. Masal, hikâye, efsane anlamına gelir, şeklindeki tanımıdır. O halde bu anlatılanları baz alırsak, mitlerin ilkel bağlamından uzaklaşıp ritüel dışında bir anlatım biçimine geldiğinde, sözlü edebiyat ürününe dönüşmesi kabul edilebilir bir gerçekliktir. Bu sebepledir ki destan ve masal gibi anlatılar, taşıdıkları imge ve semboller vasıtasıyla etkin oldukları zamandan günümüze kadar gelebilmişlerdir. İşte Odysseia'da onlardan biridir. Odysseia tek bir kişinin öyküsüdür. Eser her ne kadar, Odysseia isimli İthake Kralının öyküsünü anlatsa da Hektor'un ölümüyle sonlanan İlyada'nın devamı niteliğindedir bir bakıma. Çünkü İlyada'da okura anlatılmamış, örtülü kalmış bir çok soru Odysseia'da gün yüzüne çıkmaktadır. Meselâ, savaşın nasıl sonlandığı, savaştan sağ kurtulanların akıbetlerinin ne olduğu ile ilgili açıklamalara ayrıntılarıyla değinilmektedir. Ki bu açıklamalar ile, okurun aklında hiç bir soru işaretine yer kalmaz. Akhalılar dokuz yıl savaştıktan sonra onuncu yıl da, hile ile yıkmışlardır İlyon'u. Savaştan sonra eve dönüş yolunda Athene'ye saygısızlık ettikleri için de, tanrıça da Akhalı askerlerin üzerine uğursuz yeller ve koca, koca dalgalar salar. Bazıları bu uğurda telef olur, bazıları bir çok zorlukla sınandıktan sonra dönebilir yurduna, bazıları da tam yurduma kavuştum derken, eşinin ve dostum dediği kişilerin ihanetleri ile sarsılır ve kalleşçe katledilir. Bir çok imtihandan sonra yurduna kavuşanlardandır, Odysseis. Peki Odysseis kim? Dedesi Autolykos koymuştur, bu adı ona. Torununu görmeye gelirken yollarda insanlardan çok çile çektiği için, " Çileli " anlamına gelen Odysseis ismini uygun görmüştür. Gerçekten de isminin hakkını verir Odysseis. Geri dönüş yolunda on iki gemisi ve yoldaşlarıyla çıktığı yolculuktan, oradan oraya savrulduktan sonra masalsı bir mücadeleyle tek başına döner baba toprağına. Masalsı diyorum çünkü, satırlar arasında ilerledikçe karşınıza devler, tek gözlü, bin kollu, kuş yada fok kılıklı insan yiyen yamyam canavarlar çıkmaktadır. İlyada'daki gibi estetiksel anlatım, Odysseia'da da karşımıza çıkar. Bir diğer benzerlik zaman ve mekanda yaşanan sıçramaların örtüşmesi. Ama tek farkla insanların yada tanrıların dünyası olarak değil de, olay örgüsü Odysseia, eşi Penelopeia ve oğlu Telemakhos arasında gelişir. Odysseia Troya Savaşının kaderini belirleyen, son derece zeki ve kurnaz bir kişi olarak çıkar okurun karşısına. Ozan Demodokos, Odysseia adına düzenlenen şenlikte anlatır dinleyiciler vasıtasıyla, biz okura. Değerli okur arkadaşlar, ön yargılarınızı bir kenara bırakın ve mutlaka bu eserleri okuyun... (Serpil Ağ)
Odysseia PDF indirme linki var mı?
Homeros - Odysseia kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Odysseia PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Homeros Kimdir?
Antik Çağ'da yaşamış İyonyalı ozan. İlyada ve Odysseia destanlarının derleyicisi olduğu kabul edilir. Smyrna (İzmir) bölgesinde yaşamış olduğu sanılmaktadır.
Yaşamı hakkında çok az bilgi vardır. Homeros Antik Yunancada cins isim olarak "köle" anlamına geliyordu. Kendisinden çok sonraları gelen Klasik Çağ yazarlarınca Truva Savaşı sırasında yaşadığı rivayet olunmuştur. Ayrıca MÖ 8. yüzyılın ikinci yarısında yaşamış olduğu da tahmin edilmektedir. İngiliz bilim adamı George Thomson Tarih Öncesi Ege adlı eserinde yaptığı incelemeler sonucunda Homeros'un doğduğu yer olarak en yüksek olasılığın Sakız Adası olduğunu belirtir. Sonra ise diğer bir yüksek olasılık olan Smyrna'ya (bugünkü adıyla İzmir) vurgu yapar. Ancak gerçekte Homeros isimli bir şair yaşadıysa bile bu destanları yaratan veya derleyen tek bir ozan olmadığını düşünen araştırmacılar da vardır. Hayatıyla ilgili bir başka rivayet ise kör olduğudur.
Homeros Kitapları - Eserleri
- İlyada
- Odysseia
- İlyada ve Odysseia
- Truva Atı
- Tepegözlerin Mağarasında
- Odysseia
- Odüsseia - Cilt 1
- Odüsseia - Cilt 2
- İlyada - Bölüm: I-VI
- İlyada - Bölüm: VII-XII
- İlyada - Bölüm:Xlll-XVlll
- İlyada - Bölüm: XIX-XXIV
Homeros Alıntıları - Sözleri
- "Savaşma sev!" (İlyada ve Odysseia)
- "Ama doğduğu günden bu yana hiçbir insan kaçamaz kaderinden, ister korkak olsun, ister yürekli." (İlyada)
- Tеmiz bir kalp, zеhirli dillеrin bozduğunu düzеltir. (İlyada ve Odysseia)
- Demirden bir yüreğin olduğunu biliyordum ama kendini tanrıların gazabından koru. Ne kadar yiğit olursan ol, seninde yok olup gideceğin gün yakındır... (İlyada ve Odysseia)
- Çok yazık! Aklınla güzelliğin hiç denk değil. (Odysseia)
- Ölçüsü kaçtı mı, еn güzеl şеylеr bilе bıktırır insanı. (İlyada ve Odysseia)
- umurlarında değil hiç kimse, başkalarına aldırmazlar (Tepegözlerin Mağarasında)
- Yoktur onların dernekleri, yasaları falan. Otururlar yüksek dağ tepelerinde, oyuk mağaralarda (Tepegözlerin Mağarasında)
- " Sen! Hiç korkma..." (İlyada ve Odysseia)
- Hem ömrün kısa, hem acınacak bir halin var. (İlyada)
- bizim dostlara hiçbir kötülük düşünmedi ora halkı lotus bile verdiler onlara yesinler diye, bizimkilerden kim yediyse lotosun bal gibi yemişini, kendinden geçti ve dönmek istemedi bir daha gemiye (Tepegözlerin Mağarasında)
- Sen toza toprağa bulandığın zaman göreceksin, hiçbir işe yaramayacak ne yüzünün, ne saçının güzelliği.. (İlyada)
- Sen toza toprağa bulandığın zaman göreceksin, hiçbir işe yaramayacak ne yüzünün, ne saçının güzelliği.. (İlyada)
- Ama sen iyice azıtmışsın, ne insaf kalmış sende, ne bir şey. Kim gelir bundan böyle senin kapına, hangi insan? Öyle kötü, öyle berbat ki davranışın senin! (Tepegözlerin Mağarasında)
- Biz yeryüzündeki insan soyları, Kolay kaptırırız öfkeye kendimizi. (Odysseia)
- "Benim planlarımın ne olduğunun peşine düşme. Seni ilgilendiren birşey olursa bütün tanrılardan önce sen billirsin..." (İlyada ve Odysseia)
- "...sıradan ölümlüler için birbirinizle tartışmayın..." (İlyada ve Odysseia)
- umurlarında değil hiç kimse, başkalarına aldırmazlar. (Tepegözlerin Mağarasında)
- sen toza toprağa bulandığın zaman göreceksin, hiçbir işe yaramayacak ne yüzünün, ne saçının güzelliği. (İlyada)
- Hey bahtı kara, ölüm aklına gelmiyor mu? Oysa ölüm sana çok yakın.. (İlyada)