Okumak ve Yazmak - Semih Gümüş Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Okumak ve Yazmak kimin eseri? Okumak ve Yazmak kitabının yazarı kimdir? Okumak ve Yazmak konusu ve anafikri nedir? Okumak ve Yazmak kitabı ne anlatıyor? Okumak ve Yazmak kitabının yazarı Semih Gümüş kimdir? İşte Okumak ve Yazmak kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
Kitap Künyesi
Yazar: Semih Gümüş
Yayın Evi: Notos Kitap Yayınları
İSBN: 9786055904883
Sayfa Sayısı: 212
Okumak ve Yazmak Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Doğru okuma ve yazma biçimleri nerede nasıl oluşur.
İnsanı insan yapmak için, önce okumaktan başka ne önerilebilir ona? Sait Faik’in, Yazmasam çıldıracaktım, sözünün en güçlü uyarlaması, bana kalırsa, Okumasam çıldıracaktım, olur. Ben de bir okuma manyağı olarak görülmekten daha çok sevinemem başka bir şeye. Okuyan hayvan olarak yaşamak: bu kadarı olamayacağımı biliyorum. Hiç değilse okurken aynı zamanda yazmaya da çalışsam ve bunu bütün uykuları kovup gerekirse düşlerde yaşayarak kesintisiz biçimde sürdürebilsem. İnanırım, insan kendini zora koşarak bunu da yapabilir.
Okumak ve Yazmak okumakla yazmanın birbiriyle etle tırnak gibi oluşunu anlatıyor. Daha iyi okumayı amaçlayanlar ve yaratıcı yazının yollarına düşenler için.
Peki Neleri, Nasıl Okumalıyım? • Okuma İlleti... • Okumanın Sırları • Yazmakla Okumak Arasında • Edebiyat Ne İşe Yarar? • Yorumun Sınırları • Edebiyat Ne Değildir? • Kitaplardan Kurtulabilir miyiz? • Okur Olana Bir Bavul Kitap • Bir Yazarlık Tutumu Var mı? • Kurmacanın İlk Sorunları • Romancının Sırları • Yazmak Ümit Kırıcı • Yeni Biçimlerin Tükenmezliği • Yazınsallık ve Sahicilik • Yaratıcı Yazının Yolları • Özgünlük ve Yazarın Yordamları • Edebiyatın Dil İçinde Yaşaması?
Okumak ve Yazmak Alıntıları - Sözleri
- Edebiyat, dilencisi olduğumuz bir hikâye.
- En çok bağlandıklarımız, nefretimizi de kendilerine en çabuk çekenlerdir.
- Yalnızca “en çok satanlar” listelerine, kitapçıların vitrinlerine, medyanın tuttuğu projektörlerin ışığına bakarak kendi kitap listelerini hazırlayan okurlara ne demeli bilmiyorum, susmak en iyisi.
- Gerçeğin kendi ellerinde olduğunu ve o gerçeğin tek yaratıcısı olduklarını öne sürenler, yaşadıkları zamanları ötekiler için cehenneme çevirir.
- Belki bir gün yazabilirim ama yazmasam da ne gam. Yazılanları okumak var.
- İnsanın kuracağı hayaller geçmişten süzülüp gelen gerçekliğin sınırları içinde kalıyor. Oysa bugün çocuklarımızın yakın gelecekte neler yapabileceğini düşünmek bile çılgınca bir dünya imgesi getiriyor önümüze.
- Kitap okurları, okudukları kitapları edilginlik ve çaresizlik içinde değil, daha iyi anlayarak, kendi anlamlarını vererek, dolayısıyla donuk düşünceyle değil, yaratıcı düşüncenin üretkenliğini kullanarak etkin biçimde okumalı.
- Okuduklarımızdır, bizim kim olduğumuzu gösteren.
- John Fowles, “Bizler her şeyi biliyormuş gibi davranan kişilerden kuşku duyarız,” diyor, “ve bu yüzden biz yirminci yüzyıl yazarlarından birçoğu, birinci tekil şahıs anlatımına doğru itildiğimizi hissederiz.”
- Yavaş yavaş, anlayarak okumak, işte bu, bulunmaz dünyalar açar insanın önüne. Hızlı okumak hızlı trenle uçup gitmek gibidir, nereden nereye gittiğinizi bile anlayamazsınız. Giderken kaçırdığınız manzaralar kavruk kalmanıza neden olur, oysa yavaş yavaş okumak, verilmiş anlamların arkasına saklı tutulan anlamları da bulup çıkarmak, o kitabı ilk algınızdan bambaşka gösterir. Bu fırsatı kaçırmamak için yavaş okunmalıdır kitap.
- “Yalnızca cansız şeyler, oldukları şeye hiçbir şey katmazlar: Bir taş yalan söylemez: Kimseyi ilgilendirmez halbuki hayat, bitip tükenmeden icat eder: Hayat maddenin roman’ıdır.”
- Hayat bizi o kıyılara götürmüyorsa, kitaplarda yaşamak da var. Okumak tılsımlı bir yaşantı. İnanılır olmayanlara da inandırıyor. “Bu noktada okuma sanatı yazma sanatından çok da farklı değil,” diyor Joyce Carol Oates, “çünkü onun en yoğun hazları da gizli kalmalı, başkalarıyla paylaşılamaz.”
- Okuduklarımızdır, bizim kim olduğumuzu gösteren.
- Din dogmacıdır. Siyaset ideolojiktir. Akıl, mantıklı olmak zorundadır. Oysa edebiyatın belirsiz olma ayrıcalığı vardır.
- Ölülerin sesleri Sonsuza dek konuşacak benimle.
Okumak ve Yazmak İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Okumak ve Yazmak: Okumak ve Yazmak adlı kitap Semih Gümüş'ün denemelerini içeriyor. Hem okumak hem de yazmak ayrı bilinç gerektiren bir durum. Her iyi okur iyi bir yazar olamıyor; yazmak apayrı bir çalışma gerektiriyor. Okumak, kitap sayfaları içine hapsolunan bilgiye zihni uyarıları devreye alarak ortaya çıkarmakken; yazmak, o kitap sayfaları içine hapsolunan bilgiyi önce zihin de sonra da kalemle dikte ettirme durumudur. Peki, okumak mı yoksa yazmak mı daha kolay denildiğinde okumak daha kolay gözükse de, Semih Gümüş burada bir pencere açıyor ve 'nitelikli okumaya' dem vuruyor. Semih Gümüş de hem okuma hem de yazma serüveni hakkında bilgi verirken, ayrıca bu yolda neler yapılacağı hakkında da kılavuzluk yapıyor. Bunu da, 'bu böyle, o şöyle' şeklinde değil. Sayfalar içine gömdüğü o bilgileri okurun deşip çıkarmasını bekleyerek yapıyor. Kitap, okuyucuyu, daha ilk sayfalarda, edebiyatın işlevi hakkında çok güzel tanımlama ile karşılaşılıyor. Kitabın çoğu sayfası satır satır okunup, önce anlamlandırmaya sonra da anlamaya çalışılacak şekildedir. Kitabı okudukça okur hem kendinle hem yazarla hem de yazarlarla ilgili çeşitli soruları kafasında oluşturmaya başlıyor. Benim, onun ve diğerinin yazıları. Örneğin, o yazara o kadar büyük paye vermeleri gerçekten de hak ettiği için mi yoksa eş dost muhabbetiyle mi? Niçin popülerler çok okunurken, bazı kitaplar daha zor okunabiliyor ya da anlaşılabiliyor. Bazı yazarlar, herkesin çok daha rahat anlayabileceği şekilde yazmak yerine, niçin bu yolu seçerek anlaşılması zor metinler ortaya çıkartmışlar? Bu ve buna benzer zihni düşünceler bir arayış içindir. Semih Gümüş tüm okura seslense de onun için nicel değil, nitelikli okur; nicel değil nitelikli türlerin önemi üzerinde özellikle duruyor. Statik durumda olan okuru da biraz rahatsız ederek, popüler olan yerlerin dışında da yerlerin olduğunun haberini veriyor. Yazmak isteyen, yazar adaylarına da öyle mucizevi bir şey olmadığını, ancak yazdıkça, okudukça ve bunu süreklilik haline getirdiği takdirde başarı kaydedileceğini ifade ediyor. Nitelikli okumanın diğer okuma durumlarından farklarını da belirtiyor. Bu tür yazıların çoğu kez, satır satır düşünülerek, yeri geldiğinde itiraz edip tartışarak, yazarın dediğini iyice anlayarak bir ilerleme sağlanabileceğini belirtiyor. Semih Gümüş de nitelikli kitap okumak isteyenlere, dağın içinden bir yol açmaya çalışıyor. Tabi, isteyenler için. Yazar kendi öğrendikleriyle, hayatın öğrettiklerini harmanlayıp okuyucuya parmak sallamadan ya da bilgiçlik taslamadan nitelikli okumanın neyi içerdiğini de anlatmaya çalışıyor. Dil, yazı, edebiyat, kitap, okur, roman, okuma, öykü, karakter, okuma biçimi, kültürü; haz verenle doyuma ulaştıran metinler gibi çok sayıda konu üzerinde yazdığı yazıların derlenmesiyle oluşmuş. Sıradan bir okur olarak bu şekilde anlamaya çalıştım. Ezcümle: Severek okuduğum ve epey bilgi sahibi olunacak kitabı tüm okurlara tavsiye ederim. Mutlaka şu an olmasa bile ilerde bu kitaptan okuduklarınızın etkisiyle okuma, yazma biçiminiz bile değişime uğrayabilir. Bu kitabı 19 - 20 Şubat 2021 tarihleri arasında okudum. Bu yazı ise 7 Mart 2021 tarihinde 1000Kitap sitesine eklendi. (S. Ali)
Okumak ve yazmak iki bölümden oluşan denemelerdir. Okumak ve yazmanın birbirleriyle etle tırnak gibi oluşunu anlatıyor ama bir o kadar da ikisinin farklı yönlerine de değiniyor. Okumak herkesin yapabileceği bir şey iken yazmanın o kadar kolay olmadığını ve daha yetkinlik gerektiren bir durum olduğunu da ekliyor. Çeşitli örneklerle zenginleştirilmiş bir kitap özellikle yazmayı sevenler için okunması gereken bir kitap bence (Lostbooks)
Okuma ve yazmanın sırları üzerine hazırlanmış, eğer ilginiz varsa bu tür konulara ilgiyle okuyabileceğiniz bir kitap.Notos Kitap ve Semih Gümüş iyi bir eser koymuşlar ortaya. Gelelim kitaba.Adından anlaşılacağı üzere iki bölümden oluşuyor:okumak-yazmak diye.Sanırım okuma kısmını yapabildiğim için kendi adıma daha çok beğendiğim bir bölüm oldu.Ama yazmak kısmı da kesinlikle okuyanına çok şeyler katar.Okumanın bir yaşam biçimi, ekmek yiyememek gibi bir şey olduğunu söyleyerek başlıyor kitap ancak bu ülkede ömrü boyunca bir tek kitap bile okumamış olanlar da unutulmuyor.Sadece yazarların değil okurların da kültürlerin taşıyıcısı, yazdıklarımızın bir damla ama okuduklarımızın denizleri keşfetme olduğu gibi güzel cümlelere yer veriyor.Neleri, nasıl okumalıyız mesela diye soruyor.Ardından edebiyat derslerinin asıl yanlışının bu sebeple kuralları öğretirken okumayı öğretememesinde buluyor haklı olarak.Okumak ile edebiyatı birbirinde tabii ki ayrı tutmayan yazar bizi uçan halının üzerine sadece edebiyatın çıkarabileceğini, sözcüklerin her devirde zalimleri korkuttuğunu çünkü okumanın ve edebiyatın güç verdiğini söylüyor.Hızlı ve yavaş okumayı karşılaştırıyor.Okuduklarımızı yorumlama farklılıklarımızdan bahsediyor.Bu arada popüler edebiyatı da unutmuyor.Bu konuda çok sevdiğim şu cümleler geçiyor: "Popüler edebiyat hayatın yanlış tercümesidir ve ün, edebiyatın bir katmanı değildir.Çünkü edebiyat orada yaşanmaz."Popüler dediğimiz yazarların başarılarını yere göğe sığdıramayanların Faulkner'ı, Vüséat O. Bener vb. yazarları nereye koyacaklarını soruyor.Kısacası edebiyat olanla olmayanı aratıyor okuyucuya.Kitap/E-kitap, kitap yakmanın vahşiliği,en çok satanlar listelerinin sığlığı bölümde değinilen diğer konular.Ayrıca bu bölümün sonunda okurlarına önerebileceği bir kitap listesi de hazırlamış Semih Gümüş.İyi etmiş. Yazmak kısmında yazarlık tutumlarından, yazar ile sokaktaki insan arasındaki farktan,yazarken anlaşılır olup olamamaktan,yazarken kısa ve uzun cümlenin işlevlerinden, üçüncü kişili anlatımdan,vb.birçok konuya değiniyor.Ama noktalama işaretlerinden pek hoşlanmayan biri olarak sanırım en çok son kısında yer alan "Nokta ile Virgül" başlıklı yazıyı beğendim.Edebi metinler için nokta ile virgülün yeterli olduğu diğer noktalama işaretlerinin yazıda göze fazla battığı,anlamı böldüğü düşüncesi beni kendine çekti.Son bir öneri olaraksa yazarımız ödül kurumunun sahteciliğini, genç yazarların eğer bu ödül peşine düşme kaygısından kurtulabilirlerse asıl yazarlık yolunda yürüyebileceklerini söyleyip diyeceklerini bu kitap için bitiriyor. (özge çpr)
Kitabın Yazarı Semih Gümüş Kimdir?
Semih Gümüş Türk yazar. Ankara Fen Lisesi ve Gazi Lisesi'nden sonra, 1981'de Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'ni bitirdi. İlk yazısı aynı yıl Yazko Edebiyat Dergisi'nde yayınlandı. 1981-1985 yıllarında Yarın Dergisi'nin genel yayın yönetmenliğini yaptı. 1995-2005 yıllarında Adam Öykü Dergisi'nin genel yayın yönetmenliğini yürüttü. 2006 Aralık ayında Notosöykü Dergisi'ni çıkardı ve şimdilerde bu derginin genel yayın yönetmenliğini yürütüyor. Kendine özgü bir eleştiri anlayışına sahip olan Semih Gümüş'ün 1991'de Roman Kitabı, 1994'te Kara Anlatı Yazarı, Karşılıksız Yazılar, Yazının ve Tarihin Bilinci, 1996'da Cevdet Kudret Eleştiri Ödülü'nü alan Başkaldırı ve Roman, 1999'da Öykünün Bahçesi, 2002'de Puslu Ada, 2003'te Yazının Sarkacı Roman, 2005'te Yazarın Yanlızlık Burcu adlı kitapları yayınlandı.
Semih Gümüş Kitapları - Eserleri
- Yazar Olabilir miyim?
- Yalnızlık Kime Benzer
- Okumak ve Yazmak
- Modernizm ve Postmodernizm
- Yazarın Yalnızlık Burcu
- Öykünün Kedi Gözü
- Ay'ı Boyamak
- Öykünün Bahçesi
- Dikkat! Kırılacak Eşya
- Yazının Sarkacı Roman
- Belki Sonra Başka Şeyler de Konuşuruz
- Romanın Şimdiki Zamanı
- Aşk Öyküleri
- Eleştirinin Sis Çanı
- Roman Kitabı
- Orhan Veli Kanık
- Türk Yazınından Seçilmiş Kısa Öyküler
- Çözümleyici Eleştiri
- Yazının ve Tarihin Bilinci
- Edebiyat ve Yeni Zamanların Kültürü
- Puslu Ada
- Öykünün Şimdiki Zamanı Bugünün Ustaları
- Başkaldırı ve Roman
- Kara Anlatı Yazarı: Vüs'at O. Bener
- Beyoğlu Öyküleri
- İstanbul Öyküleri
- Futbol ve Biz
- Karşılıksız Yazılar
Semih Gümüş Alıntıları - Sözleri
- "Sanki anlatacağım hikayeyi daha önceden biliyorsun," der Hoca'ya; "Belki sonunu da biliyorsun . Senin gibi birine, bildiği şeyi ben nasıl anlatayım?" (Öykünün Bahçesi)
- Sinekli Bakkal Batı’nın üstünlüklerine karşı Doğu’nun değerlerini ortaya çıkarmayı amaçlayan bir tez romanıydı ve yazınsal değeriyle çağdaş Türk edebiyatının kanonu içindeki yeri tartışmalı sayılabilecek bu roman, içeriği ve taşıdığı güçlü anlamın yanı sıra işleviyle de yeni edebiyatın kurucularından sayılır. (Edebiyat ve Yeni Zamanların Kültürü)
- En güzel çiçekler neden uçurumların kenarlarında açar, daha iyi anlıyorum. (Aşk Öyküleri)
- Yaratım süreci boyunca yalnızca yazarına ait olan yazınsal metin, dünya gözüne göründükten sonra yazarın denetiminden çıkmaya başlar. Orada eleştiri vardır artık, tek bir eleştirmen olmasa bile, her okumanın bir eleştiri yerine geçtiği anlamında. (Çözümleyici Eleştiri)
- Eğer işlevsel dil yazınsal dilin yerine geçiriliyor, popüler edebiyat gerçek edebiyat olarak sunuluyorsa, bunun arkasında bir endüstri bulunduğu gerçeğinden kopamayız. (Modernizm ve Postmodernizm)
- İnsanın ancak ötekini anlayarak kendini de anlayacağını düşünmeden yazabilir, yaşayabilir mi yazar? (Çözümleyici Eleştiri)
- Yazmak etkin bir iştir ve hayran olduğum ve başarmayı hep istediğim yazma tarzı, okumayı da etkin hale getirendir - kitap, radarın bilinmeyen bir şeyi okuduğu gibi okuru okuyor. Ve bilinmeyenler, okurlar, bunu hissediyor. JOHN FOWLES (Romanın Şimdiki Zamanı)
- Yaşamım! Doğrusun yanlış olduğun kadar. Bir diken gibisin içimde (Başkaldırı ve Roman)
- İnsan kendini arama bilincine vardığında, toplumsal bir kuşatma içinde olduğunu da görür. Ürkütücü gelir bu. Dışındaki değerlerin gitgide güçlenerek kendi değerlerini hastırdığı yerde yüzünü aydınlığa çeviremediğini görmenin tedirginliğini yaşar. (Öykünün Kedi Gözü)
- Büyülü gerçekçiliğin itici gücü anlatım biçimidir elbette ve Mârquez, baştan sona bütün romanlarında hep o anlatım biçiminin o güne dek bulamadığı özelliklerini arayıp bulduğu için bu denli başardı oldu. (Eleştirinin Sis Çanı)
- Acıyla da yaşasa yazının nankörlüğünü, En iyisi perdeleri sıkıca çekmek, diye düşünür. Bir yerden yalıtlarken kendimi, başka bir yerde çağalıyorum işte ... (Roman Kitabı)
- Bireyin içinden geçerek hayatı görme biçimleri, yeniden yaratma biçimlerini ve roman sanatının olanaklarını değiştirince, önceki yüzyılın büyük romanlarına hiç benzemeyen romanlar yazılmasına neden oldu. (Romanın Şimdiki Zamanı)
- "Bizi belirleyen biraz da geçmiş değil mi?” (Öykünün Şimdiki Zamanı Bugünün Ustaları)
- Ah, insanların kusursuzluğa karşı bu çılgınca merakı beni nasıl korkutuyor Madam, bilemezsiniz. (Aşk Öyküleri)
- Yazarken yalnızlığa gereksinim duydukça onurunu koruyabilir yazar. Yoksa kapısını tırmalayan sırtlanlara teslim olmaktan başka yol kalmaz. (Yazarın Yalnızlık Burcu)
- Somut korku başa gelmeden tedirginlik içinde silkeler insanı ama gene de kaçıp kurtulabileceğini bilir insan. Daha ürkütücü olan, içine düştüğü hayalet şehrin yarattığı ruhsal etki, nereye gitse yanından ayrılmayacak olan kaygıdır. Öylesine yeniktir ki kaygı karşısında insan... (Romanın Şimdiki Zamanı)
- Her gün bu kadar güzel mi bu deniz? Böyle mi görünür gökyüzü her zaman? Her zaman güzel mi bu kadar, Bu eşya, bu pencere? Değil, Vallahi değil; Bir iş var bu işin içinde. (Orhan Veli Kanık)
- İnsan hayatı kaçış ve korkuyla başladı. (Yazının Sarkacı Roman)
- İlk oyuncağı yarattığı gibi, ilk masalı da çocuk anlatmış olsa gerektir. (Öykünün Kedi Gözü)
- Eski oyuncakların büyüklere çekici gelişinde geçmiş zamanların barışık hayatına duyulan özlem kadar, oyuncaksız geçen çocuklukların da payı olmalı. Belki geçmişte dünyanın bugünkü kadar karmaşık ve ürkütücü değil de, daha kolay kavranabilir ve yaşanabilir oluşu, oyuncağa duyulan gereksinimi de azaltıyordu. Oyuncağın yerine geçen sokak vardı öte yanda, orada, evlerin arasında her zaman bulunan bir alanda çocukların dayanışmasını, yakın arkadaşlıkları anlatan "mahalle” denen yerde de dünyanın çocuksu bir benzeri pekâlâ kurulabiliyordu. (Yazarın Yalnızlık Burcu)