Olmak Cesareti - Paul Tillich Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap

Olmak Cesareti kimin eseri? Olmak Cesareti kitabının yazarı kimdir? Olmak Cesareti konusu ve anafikri nedir? Olmak Cesareti kitabı ne anlatıyor? Olmak Cesareti PDF indirme linki var mı? Olmak Cesareti kitabının yazarı Paul Tillich kimdir? İşte Olmak Cesareti kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi

Yazar: Paul Tillich

Çevirmen: F. Cihan Dansuk

Yayın Evi: Okuyan Us Yayınları

İSBN: 9786055134365

Sayfa Sayısı: 196

Olmak Cesareti Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Yirminci yüzyılda felsefe ve din hakkında yayımlanan neredeyse hiçbir kitap, Olmak Cesareti'nin etkisini yaratamadı. Kitap, hayatın anlamına dair ciddi bir tartışmaya onsuz girilmeyen, vazgeçilmez bir klasiğe dönüştü. Herkesin duyduğu ve kendisini okumak zorunda hissettiği bir "simge" kitap oldu. Halihazırda üniversitelerdeki okuma listeleri onsuz düşünülemez, kitabın adı dahi teolojik sohbetlerin terminolojisine girmiştir.

Az sayıda teolog Paul Tillich kadar modern dünyanın hayal gücünü yakalayabildi. Din adamları tarafından olduğu kadar içinde bulunduğu kültür tarafından da çok ciddiye alınan Tillich, bir ilahiyat ve felsefe klasiği olan bu metinde modern insanın ikilemini tasvir eder ve kaygı sorununu yenmenin yoluna işaret eder.

"Kader, suçluluk ve ölüm korkusu; modern ruhu altüst eden üç kaygıydı. Kader, anlamı ve amacı tutsak etmişti; yaşayan bir ölü olmaktı. Ölüm ise hayatta anlamın olmayışının ve herhangi bir ödül ya da ceza ümidi olmadan anlamsızlık tecrübesinin ta kendisiydi."

"Seneca der ki, "Korkunun kendisi dışında berbat olan hiçbir şey yoktur." Epictetus ise şöyle der, "Korkunç olan ölüm ya da zorluk değildir, ölüm ve zorluk korkusudur." Kaygımız bütün insanlara ve varlıklara korkunç maskeler takar. Onlardan bu maskeleri çıkartırsak, kendi yüzleri ortaya çıkar ve ürettikleri korku yok olur. Bu, ölüm için bile doğrudur. Her gün hayatlarımız azar azar bizden alındığı için, varoluşumuzun son bulduğu saatin kendisi ölümü getirmez, yalnızca ölüm sürecini tamamlar. Ölüm imgesinin maskesi düştüğü zaman, bu korkular da yok olur..."

(Tanıtım Bülteninden)

Olmak Cesareti Alıntıları - Sözleri

  • ...Zira varlığın gücü, bireysel varlıkların gücü aracılığıyla hareket eder.
  • Her cesaret eylemi, varlığın temelinin bir tezahürüdür.
  • Varolma cesareti, kişinin içimizde tesadüfi olan niteliklere karşı- kendi akli niteliklerini onaylama cesaretidir.
  • Varolma cesaretinin kökleri-Tanrı şüphe kaygısında yok olduğu zaman ortaya çıkan- Tanrı’ya uzanır.
  • "Görünenlerin cazibesine karşı koymak muazzam bir cesaret ister."
  • "İnsanın varoluşu ona yalnızca verilmemiştir, ondan istenir de."
  • Bilim öncesi çağın kendisi çökünce bilim öncesi çağın Tanrı'sına ne olur?
  • Suçluluk ve kınanma, nicel değil, nitel olarak sonsuzdur. Sonsuz bir ağırlıkları vardır ve sonlu bir eylem olan varlığın inkarı ile ortadan kaldırılamaz. Bu, umutsuzluğu, umutsuz yani kaçınılmaz kılar. Bundan "Çıkış yoktur." (Sartre).
  • "İnsanın çarpıtılmış hayal gücü, nesnel ihtiyaçları ve muhtemel tatmini aşar. Yoldan çıktığınızda yolunuz sınırsızdır."
  • “Dünya bir bütün olarak potansiyeldir, gerçek değildir”
  • Kader kaygısı, evrenin sınırsız önem taşıyan mikrokozmik temsili olarak bireyin kendisini onaylaması ile mağlup olur.
  • ".....bir şey, ancak başka bir şeyin varlığına karşı 'yok' olabilir."
  • Onlara göre (Stoacılar), insan yığınları, arzuların ve korkuların esaretindeki "ahmaklardır." Öz ya da ussal doğaları ile ilahi Logos'un bir üyesi olsalar da insanların çoğu kendi akılları ile çatışma halindedir, bu yüzden de kendi öz benliklerini cesurca onaylayamamaktadır.
  • "(...) çünkü varolmanın gerçekleşmesi demek, yokluğun ve kaygının kabul edilmesi demektir."
  • "Varoluşçuluk, bohem bir filozofun ya da nevrotik bir romancının icadı değildir."

Olmak Cesareti İncelemesi - Şahsi Yorumlar

“İnsan;bir damla kan ve bin endişe.” demiş Şirazlı Sadî. Varlığımızın maddesel ve manasal özüne dair ne isabetli tespit; her daim sürekliliğini koruyacak bir kaygılar yumağı ve onun canlılığını sağlayan fizyolojik varlık maddesi! Olmak Cesareti bana sürekli bu sözü hatırlattı okurken... Var olmak en temel güdülerimizden biri. İnsan var edilmekle var olmak arasında salınan bir sarkaç gibi adeta hayatı boyunca; hiçlik uçsuz bucaksız düz bir ovaysa var edilmek ovada bir tepe gibi yükselmek. Adına ne dersen de bir güç varlığımızı hiçliğimize tercih etmiş ve varlık arenasına istemsizce girivermişiz. Lakin varlığın kısmi de olsa iradeli çeşidinde bulunmak bir sorumluluk yıkmış üstümüze: varlığını kendi kendine anlamlı olan, anlam üreten şekilde devam edebilecek halde kendi elerinle var etme sorumluluğu! Yani var edilmiş olmak değil var olmak durumu. Ne büyük cüret! Epik çapta bir cüret isteyen bir iş bu insana kader olarak yazılan. Bu epik cesareti,olmak cesaretini, göstermek bütün kaygılardan azade kılan mistik bir giysiye bürünmek demek gibi; İsmet Özel’in dediği gibi ‘..taşınacak suyu,kırılacak odunu’ bulmuş olmanın huzuru gibi. Ne yapmak lazım peki ‘olmak’ için? Doğru soruları sormak. Doğru soruları bulmak. Doğru sorunları bulmak. Bunun için de insanı doğru dürüst tanımak. En temel bileşenlerini, kanını ve o kanın taşıdığı endişelerini tanımak gerek. Ömürlük,tabiri caizse evladiyelik değerde bu kazanım için belki de ömürlük olacak bu çabanın içine girmek gerek...İşte bu kitap, insana dair öyle temeldeki şeylerden bahsediyor ki okuyup anlamaya başladıkça olmak cesaretine ulaşmak için çocuksu bir heyecan doğuyor içte. Özellikle modern ruhu etkileyen üç kaygı üzerine kurulan fikriyat beni mest etti diyebilirim. Kitaptaki felsefe külliyatına dair atıflar benim gibi bu alanda eksik okuyucuyu zorlayabilir ama araştırıp öğrenerek okumaya devam etmeyi şiddetle tavsiye ederim. Her kitaplıkta( zihinsel ve fiziksel) bulunması gereken teoloji,varoluşçuluk,psikoloji okumaları yapanlar için kaynak olacak müthiş bir eser. (Mevlüt Kayabaşı)

“Olmak ya da olmamak işte tüm mesele bu” -William Shakespeare Kitap kendinizi ve insaları anlamak için sizi güzel bir tartışmaya sürükleyebilir. Daesin kavramı Almanca bir kelimedir. Burada olmak, evrende bulunmak ve varolmak anlamlarına gelmektedir. Yani kısaca varoluştur Daesin. İnsan bu varoluşunu yani doğuştan getirdiği potansiyelini geliştirmek için büyük bir çaba içerisine girerken cesarete de ihtiyacı vardır. En büyük cesaretin ise kendi benliğini her şeye rağmen kabul edip onaylamaktır. Bu cesareti gösteren insanın modern zamanın oluşturduğu anlamsızlık, umutsuzluk ve kaygıyı yenip Tanrı’yı aşacaktır. Tanrıya, insanlara ve kurallarına ve iktidara rağmen bu potansiyelini gerçekleştirmek gerçek bir cesaret ve çaba ister. Bunları başaramayan insan kaygı, anlamsızlık ve umutsuzluk gibi insanı tüketen kavramlarla boğuşmak zorunda kalır. Kitap ayrıca psikoloji alanında meraklı olan ve kendini geliştirmek isteyen, kaygı, korku, anlamsızlık ve umutsuzluk kavramları üzerine araştırma yapmak isteyen yapmış olsa bile bir teologun gözünden bakması farklı bir bakış açısı sağlayacaktır. Irvın Yolom okurken özellikle Varoluşçu Psikoterapi kitabını yazarın yaptığı alıntılarla yazardan ne kadar etkilendiğini gördüm. İnsanın ölüm gerçeği, anlamsızlık, kaygı gibi kavramlarla yüzleşebilmemizi sağlayacaktır. Cesaretin bir erdem olduğundan ve en büyük cesaretin ise kendi benliğini her şeye rağmen onaylayıp kabul etmesi olduğunu belirtiyor. Lakin Tanrı’yı aşan Tanrı’ya ulaşabileceğini sürekli söylemesi beni düşündürdü. Tanrı’yı yok etmişken(öznel bakış) bunun insanda anlamsızlık ve umutsuzluk yaratacağını ama bu boşluğu illa bir üst Tanrı’yla mı doldurmak gerekiyor. Bence hayır nasıl Tanrı olmadan şuana kadar gelebildiysek şimdi de Tanrı olmadan hayatımıza yeni anlamlar bulup bu boşluları doldurabiliriz. Kaygı, korku ve cesaret gibi kavramların ontolojik çözümlerini yapması psikolojiden sonra farklı bir bakış açısı yarattı bende. Bence bu kitabın psikoloji ile ilgili bölümlerde bir ders kitabı ya da ders dışında bile olsa okutulması gerekilen bir kitap. Neyse çok uzatmayayım iyi okumalar. (Bênav)

Cesaret kelimesini genellikle askeri çağrışımı ile düşünürüz ve soyluluğa yorarız. Ancak Tillich'in bahsettiği cesaret, ontolojik bir cesarettir. Cesaret "bir şeye rağmen" kendini onaylamaktır. Bir şeye rağmen'den kasıt ise "ölüm, anlamsızlık ve suçluluk" kaygılarıdır. Bu üç ontolojik kaygıya rağmen cesaret gösterip kendini onaylamalısın. Ölüm, anlamsızlık ve suçluluk hepimizi tehdit eder, ancak bazılarımız bu tehditler karşısında kaçış mekanizmalarına başvururuz, bu kaygılarla başa çıkmak için kendimizden vazgeçeriz adeta. Bu üç kaygı türü bizi umutsuzluğun sınırına götürür. Bu umutsuzluk aslında sınır durumdur. Umutsuzluk bir nevi farkına varıştır. Kendimizi onaylamadığımızı fark edişimizdir. Umutsuzluk sınırında ya cesaret gösterip kendimizi onaylayacağız ya da intihar edeceğiz. Ancak intihar etmek bizi yalnızca ölüm kaygısından kurtarır, anlamsızlık ve suçluluk kaygısından kurtaramaz. Dolayısıyla intihar ederek bu kaygılardan kaçılamaz. Tam da bu yüzden umutsuzluk hakikatinden kaçışın imkanı yoktur. Son olarak Tillich varolma cesaretinin iki türünden bahseder: kendi olarak varolma cesareti ve bir parça olarak varolma cesareti. Varolma cesareti iki tür cesareti de kapsar. Kolektivist ve konformist toplumlarda kendi olarak varolma cesareti tehlikeye girer. Dolayısıyla benliğin kaybına yol açar. Kendi olarak varolma cesareti radikal biçimde benimsendiği takdirde ise dünyanın kaybına yol açar. Sonuç olarak insan, ortadan kaldırılması mümkün olmayan kaygılardan kaçınmak yerine, onlara rağmen cesaret gösterip kendisini onaylamalıdır. (Ramazan Kocakaya)

Olmak Cesareti PDF indirme linki var mı?

Paul Tillich - Olmak Cesareti kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Olmak Cesareti PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Paul Tillich Kimdir?

XX. yüzyılın en büyük din düşünürlerinden birisi olan Paul Tillich, 1886'da Almanya'da küçük bir köy olan Star zeddel'de doğdu. Berlin'de felsefe ve teoloji okudu. 1924-1925'te Marburg Üniversitesi'nde profesörlük yaptı ve burada Martin Heidegger'le tanışan Tillich, Heideggerci anlamda varoluşçuluğun kavramlarını kullanmakta tereddüt etmiştir. 1925'ten 1929'a kadar Dresdan'da, 1929-1933 tarihleri arasında da Frankfurt'ta felsefe profesörü olarak çalıştı. Nazilerin işbalına gelmesiyle 1933'te görevinden alınan Tiilich, ABD'ye göç ederekNew York'ta Union Theological Seminary'de çalışmış, Harvard Üniversitesi'nde ve Chicago Üniversitesi İlaiyat Okulu2nda öğretim üyesi olarak bulunmuştur. Varoluşçuluğun teolojideki önemli temsilcilerinden birisi olarak görülen Tillich, dinle insan varoluşunun derinlikleri arasında bağ kurmanın önemine inanmış, Arthur Schopenhauer'ın iradeciliğinden, Karl Marks'ın sosyalizminden, Frederich Nietzsche ve Sigmun Freud'dan ve günümüzün en önemli iki Protestan ilahitaçısı olan Rudolf Bultmann ve Karl Barth ekollerindençokça etkilenmiştir. Zamanının yorum, tarih, ilahiyat, sosyal ilimler ve psikoloji sahasındaki araştırmalarını kişisel bir sentez içerisinde birleştiren Tillich, Almanya'da dinsel sosyalizmin önde gelen sözcülerinden biri olmuştur. Klasik Alman teolojisini eserleriyle çokça etkileyen Paul Tillich, 1965 yılında ölmüştür.

Paul Tillich Kitapları - Eserleri

  • Olmak Cesareti
  • Din Felsefesi
  • Ahlak ve Ötesi
  • İmanın Dinamikleri
  • Aşk Güç ve Adalet

Paul Tillich Alıntıları - Sözleri

  • “Dünya bir bütün olarak potansiyeldir, gerçek değildir” (Olmak Cesareti)
  • Bilim öncesi çağın kendisi çökünce bilim öncesi çağın Tanrı'sına ne olur? (Olmak Cesareti)
  • Hayat, zorunlu olan bilinçli kararları değil, sürekli olan kararları kapsar; ancak, bu kararlar, güç ilişkilerinde ortaya çıkar. (Aşk Güç ve Adalet)
  • Hayat bir varlıktır, sevgi ise hayatı devindiren güçtür. (Ahlak ve Ötesi)
  • Güçsüz ya da yanıltılmış bir vicdan bile, hala bir vicdandır, yani insanın kendi aktüel varlığını yargılayan asli doğasının sessiz sesidir. (Ahlak ve Ötesi)
  • Gerçekte hayat, bir varlıktır; aşk ise, hayatın eylemde bulunan gücüdür. Bireyin aşk tecrübesinde, hayatın bizzat kendisi ortaya çıkar. (Aşk Güç ve Adalet)
  • Varolma cesaretinin kökleri-Tanrı şüphe kaygısında yok olduğu zaman ortaya çıkan- Tanrı’ya uzanır. (Olmak Cesareti)
  • Başkalarıyla ilgili mutluluklar olduğu gibi, kişinin başkalarıyla beraber yerine getirdiği mutluluklar da vardır. (Aşk Güç ve Adalet)
  • Hayat, belirli olmayan bir iyiliktir. (Aşk Güç ve Adalet)
  • Elem-haz ilkesini, sadece bozulmuş bir hayat takip eder. Bozulmamış bir hayat, ihtiyaç duyduğu şeyleri gerçekleştirmeye; yine kendisine ait olmasına rağmen, kendisinden ayrılmış olan şeyleri birleştirmeye çalışır. (Aşk Güç ve Adalet)
  • İnsan zihni, bu yetersizliği unutmakta ve kutsal nesneyi, nihainin kendisi ile özdeşleştirmektedir Sakramental nesne kendiliğinden bizatihi kutsal olarak algılanmaktadır. Böylece onun, kendisinin ötesine işaret ederek kutsalın taşıyıcısı olma özelliği iman eyleminde yok olmaktadır. İman eylemi artık nihai olanın kendisine yönelik değilde, nihai olanı temsil eden -ağaç, kitap, bina, kişi- şeylere yöneliktir imanın şeffaflığı kaybolmuştur (İmanın Dinamikleri)
  • En dikkat çekici teorik zihniyet türleri, olgun bir benlikten yoksundur. (Ahlak ve Ötesi)
  • Aklı imha eden bir iman, kendisini ve insanın insanlığını /beşeriliğini de imha eder. Çünkü, yalnızca akli yapıya sahip olan bir varlık nihai derecede kaygılı olabilir, nihai ve geçici kaygıları ayrıştırabilir, ahlaki emirlerin mutlak buyruklarını anlayabilir ve kutsalın varlığının farkında olabilir (İmanın Dinamikleri)
  • Kişisel ilişkilerde adaletin aşkla ilişkisi, yaratıcı adaletin üç fonksiyonu olan dinleme, verme ve bağışlamayla uygun bir şekilde betimlenebilir. (Aşk Güç ve Adalet)
  • "Görünenlerin cazibesine karşı koymak muazzam bir cesaret ister." (Olmak Cesareti)
  • ".....bir şey, ancak başka bir şeyin varlığına karşı 'yok' olabilir." (Olmak Cesareti)
  • Suçluluk ve kınanma, nicel değil, nitel olarak sonsuzdur. Sonsuz bir ağırlıkları vardır ve sonlu bir eylem olan varlığın inkarı ile ortadan kaldırılamaz. Bu, umutsuzluğu, umutsuz yani kaçınılmaz kılar. Bundan "Çıkış yoktur." (Sartre). (Olmak Cesareti)
  • "Protestan Prensip"i kısaca şöyle ifade edebiliriz: Bu dünyada nihai söze sahip olan hiçbirşey yoktur-ne kilise, ne Luther, ne Thomas, ne Augustine, ne Kutsal Kitap, ne devlet, ne ahlak, ne de düzen- sadece ve sadece Tanrı nihai söze sahiptir. (İmanın Dinamikleri)
  • Kendi sembollerinin sembolik karakterinin bilincinde olan iman, Tanrıya hakkı olan saygıyı atfeder. (İmanın Dinamikleri)
  • "İnsanın çarpıtılmış hayal gücü, nesnel ihtiyaçları ve muhtemel tatmini aşar. Yoldan çıktığınızda yolunuz sınırsızdır." (Olmak Cesareti)