Ölü Bir Deniz - Erhan Bener Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Ölü Bir Deniz kimin eseri? Ölü Bir Deniz kitabının yazarı kimdir? Ölü Bir Deniz konusu ve anafikri nedir? Ölü Bir Deniz kitabı ne anlatıyor? Ölü Bir Deniz kitabının yazarı Erhan Bener kimdir? İşte Ölü Bir Deniz kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
Kitap Künyesi
Yazar: Erhan Bener
Yayın Evi: Remzi yayınevi
İSBN: 9789751407580
Sayfa Sayısı: 255
Ölü Bir Deniz Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Orta yaşta iki kişi; emekli öğretmen Adnan Refik ve bankacı Yüksel, bir tatil beldesinde karşılaşırlar. İkisi de yaşamlarını sorgulamakta, kendilerini boğan aile ilişkilerinin zincirlerini kırmayı düşlemektedirler. Ortak sorunları onları birbirine yaklaştırır; aralarında doğan aşka tutunarak yeni bir hayata başlamayı denerler...
Ölü bir denizin kıyısında başlayan bu aşk, geçmişten getirdikleri hataların üzerine bir sünger çekmelerine yetecek midir?..
Ölü Bir Deniz, tutkulu bir aşkın romanı; iki yalnızın, çıkar duygusundan uzak, hayat kadar güçlü, düş kadar güzel aşklarının romanı...
- Atilla Özkırımlı (Cumhuriyet, kültür-sanat)-
Ölü Bir Deniz, sevgi üzerine ders alınabilecek, o kahrolası alışkanlıklar yüzünden tekdüze, sıkıcı geçen hayatımızda umut kıvılcımları saçabilecek bir roman...
Ölü Bir Deniz Alıntıları - Sözleri
- Kendisine saygısını yitiren bir insan mutlu olabilir mi?
- İnsan, tadacağı her zevkin, her mutluluğun bedelini önceden ödemeyi göze almalıydı. Birtakım hesaplar sözümona önlemler çekilecek acıyı ortadan kaldıracak mıydı? Böyle sanmak çocukça bir yanılgı değilse korkaklıktı. Hem erinçli, düzenli bir yaşamım olsun diyeceksin, hem sevgilerin coşkusunu sonuna kadar tatmak için hiçbir özveride bulunmayacaksın...
- Yalnız, derdi, sıkıntısı olanlar koşuyor yanına. Kimse mutluluğundan ona da bir pay çıkarmayı düşünmüyor.
- Galiba kaçış tek başına hiçbir sorunu çözemiyordu. Çünkü kendisiyle birlikte bütün sorunlarını da yanında taşıyordu insan.
- Şimdi anlıyordu ki tutukluluğu asıl kendi içindedir.
- "Herkes, bir gün bir şeylerden kaçmayı düşünebilir," diye mırıldandı. "Tabii, düşünmek başka, yapmak başka. Bir arkadaşım, insan en çok kendisine karşı zalim olur, demişti. Çok doğru. Ne zaman kendimizi biraz düşünmeye kalkışsak, karşımıza ödevler, sorumluluklar çıkar, sesimizi kısar, otururuz.
- İnsan gizli gizli hep bir şeyler yapabileceğine inanarak yıllarını tüketir ve sonunda hiçbir şey yapamadığını, bir hiç olduğunu anlarsa, işte onun gibi, bir yerlerden kaçıp başka yerlere sığınmaya kalkar, gökyüzündeki milyarlarca ölü yıldızla, ayaklarının altındaki milyarlarca ölü foraminifer kabuğu arasındaki anlamsızlığını ortaya koyup kendini kendine karşı savunmaya, kendini kendine bağışlatmaya çalışırdı, budalaca.
- Neden bir mutluluğu sonuna kadar yaşayamıyordu insan?
- Uzun süre bizim evde sorumluluk, herkesin sırtından attığı, istenmeyen bir yük gibi ortalıkta dolaşıp durdu.
- Evet, insan her şeye yeniden başlayabilse...
- Neden bir mutluluğu sonuna kadar yaşayamıyordu insan?
- Yalnız, derdi, sıkıntısı olanlar koşuyor yanına. Kimse mutluluğundan ona da bir pay çıkarmayı düşünmüyor.
- İnsan en çok kendisine karşı zalim olur.
- Erkeklik denilen şeyin, kimsenin ilgilenmesine değmeyen, sıradan, doğal, belli işlevlerin dışında kendi başına yaşamını sürdüren, belki daha çok simgesel bir nitelik olduğunu düşünüyordu.
- Kendisine saygısını yitiren bir insan mutlu olabilir mi?
Ölü Bir Deniz İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Aşka geç kalmak...: Edebiyatımızın keşfedilmeyi bekleyen saklı cennetidir Erhan BENER. O, 1970’lerdeki sakin Ege kasabası Bodrum’dur, asfalt yolu bile olmayan Marmaris’tir. Belki de beni kendisine çeken bu yönüdür. Kişilik analizleri olsun, mekan betimlemeleri olsun, psikolojik tahlilleri olsun bu kadar mükemmel bir yazarın halen kitlelerce fark edilmemiş olması bir bakıma beni üzüyor.Ancak bir yönden de yukarıda da değindiğim gibi saklı bir köşem olarak kalmasını istiyorum Erhan BENER’in ... kimsenin bilmediği bir koy gibi... Kitaba gelecek olursak Emekli Biyoloji Öğretmeni Adnan Refik’le , özel bir bankanın kambiyo müdürü Yüksel’in yazlık bir beldede bir motelde karşılaşmaları ve bundan sonraki 7 günlük maceraları akıcı bir biçimde anlatılıyor. Yazarımızın eski bir Maliye Bakanlığı bürokratı olduğunu satır aralarında anlayabiliyorsunuz, mesela bir diyalogda Adnan Refik “1’in 4’ünden emekli olduğunu” söylüyor , Yüksel işiyle ilgili bir sorunda “bankalar yeminli murakıpları”ndan bahsediyor. Hasılı kelam son evresine kadar heyecanınızı kaybetmeden okuyacağınız harika bir roman. Ayrıca , filmi de çekilmiş başrollerinde Rutkay Aziz ve Türkan Şoray oynuyor. Ben filmi izlemedim ancak kitabı okurken Adnan Refik’i Rutkay Aziz, Yüksel’i de Türkan Şoray olarak hayal ederek okudum, siz de öyle okuyabilirsiniz :) . (Buğra L.)
"Erhan Bener'in romanları.. büyük haksızlık var." diyor Cemal Süreya. Gerçekten anlamıyorum böyle bir yazarın nasıl olurda hakkı verilmez. Okuduğum ikinci kitabı oldu. Öylesine akıcı, sakin bir dili varki, şiir tadında. Hayatlarında mutluluğu bulamamış, çevrelerince kapana sıkıştırıldıklarını düşünen emekli öğretmen Adnan Refik ve bankacı Yüksel'in bir motelde tesadüfen karşılaşmalarıyla başlayan beş günlük bir serüveni konu ediniyor kitap. Hayatlarında yaşam anlamında başarıyı yakalayamamış, aşkın ne olduğunu bilememiş boşa ömür tükettiğini düşünen iki insanin birbirlerinde hayatı sorgulamalarını, aşkı ve özgürlüğü bulmalarını okuyoruz. Birbirlerine geç kalan iki mucize.. Aslında hayattaki başarı iş anlaminda değilde belki hayatımıza soktuğumuz, gönlümüzü açtığımız yada yuva kurduğumuz insanlarla onlan ilişkilerimizdedir. Fazla taviz, sorumluluklar, aşırı sevgi hep bizden alıyor, götürüyor. Yorulmamak ve yormamak dileğiyle. Başarısız bir hayat olmasın geride bıraktığımız. (Elif ECVET)
Erhan Bener için ekşi sözlükte biri "Edebiyat lümpenleri tarafından ilgi görmeyen, saklı bir cennet" demiş. Aynen katılıyorum. Üslubunun yalınlığı, karakter analizlerinin gerçekliği, abartısızlığı ile okuyanı yakalayıp eserin içine çekiyor. Kitabı bir solukta bitirdim. Tavsiye ederim. SPOİLER Bir bankanın Genel Müdürlük'te kambiyo bölüm müdürlüğünü yapan Yüksel Hanım iş odaklı, pozisyonu ve karakteri ile kudretli bir kadındır. Eşi profesördür. Eşi, boşanmış oğlu Ahmet ve torunu Mehmet ile birlikte yaşamaktadır. Hep güçlü olmak, gerek işte gerekse evde dominant bir karakter sergilemek zorunda olan Yüksel, hayatından bunalıp kendini sezon dışı bir zamanda güneyde bir otele atar. Amacı kendini dinlemektir. Ancak otelde, yıllardır hayatından kaçıp gitmeyi planlayıp nihayet bunu hayata geçiren emekli biyoloji öğretmeni Adnan Refik ile tanışır. Dört çocuğundan üçünü evlendirmiş sonuncusu liseyi bitiren 55 yaşındaki Adnan Refik, ailesinden kimseye haber vermeden otele gelmiştir. Amacı bu kasabaya yerleşmek ve herşeye yeniden başlamaktır. Kendinden karakter olarak hayli farklı ve yaşça 10 yaş küçük olan Yüksel ile tanışmak onun da hayatını değiştirecektir. Roman bu iki insanın bir haftalarını anlatıyor. (Chilekesh)
Kitabın Yazarı Erhan Bener Kimdir?
Türkiye'nin ilk fen doktorlarından Raşit Bener'le Mediha Hanımın oğlu, felsefeci Cemil Sena Ongun'un yeğenidir.
Ortaöğrenimini, öğretmen olan babasından ötürü Anadolu’nun çeşitli il ve ilçe merkezlerinde tamamladı. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden 1950 yılında mezun oldu. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden 1956’da lisans diploması aldı.
1950'de Maliye Bakanlığı'na memur olarak girdi; müfettiş yardımcılığı, hesap uzmanlığı ve hazine genel müdür yardımcılığı, kambiyo kontrol dairesi başkanlığı görevlerinde bulundu. 1963-1966 ve 1969-1973 yıllarında Paris'de, önce Türkiye Büyükelçiliği maliye müşaviri daha sonra da OECD Türkiye Daimi Temsilciliği başkan yardımcısı olarak görev yaptı. 1975’te, Emekli Sandığı genel müdürüyken kendi isteğiyle emekliye ayrıldıktan sonra avukatlık yaptı.
Yazar Vüs'at Orhan Bener'in kardeşi, Yiğit Bener’in babasıdır. Evli ve iki çocuk babasıdır.
Şiir ve öyküleri 1945’den itibaren çeşitli dergilerde yayımlandı. Kedi ve Ölüm adlı romanı Le Chat et la mort adıyla, Baharla Gelen adlı romanı ise Ce qui arriva avec le printemps adıyla Fransızcaya çevrildi; diğer bazı eserleri de başka yabancı dillere çevrildi. Roman, öykü, anı, deneme ve tiyatro oyunları yazarlığının yanı sıra, çocuk kitapları, radyo oyunları ve senaryolar yazdı, çeviriler yaptı. Böcek, Sisli Yaz, Ölü Bir Deniz ve Yalnızlar romanları sinemaya aktarıldı. Bunlardan Böcek, 1997’de Altın Portakal Ödülü'ne layık görüldü.
Erhan Bener Kitapları - Eserleri
- Seçme Öyküler
- Kedi ve Ölüm
- Böcek
- Yalnızlar
- Sisli Yaz
- Acemiler
- Ölü Bir Deniz
- Loş Ayna
- Baharla Gelen
- Eski Dostlar
- Köleler ve Tutkular
- İlişkiler
- Hınzır Kız
- Elif'in Öyküsü
- Oyuncu
- Tekilleşme
- Şahmeran Öyküsü
- Bürokratlar
- Yaralı Aşklar
- Dönüşler
- Aşk-ı Muhabbet Sevda - Gece Gelen Ölüm
- Anafor
- Macellos Da Vinci
- Işığın Gölgesi
- Sonbahar Yaprakları
- Türküsünü Arayan Adam
- Ortadakiler
- Günbatımı Öyküleri - Denizaşırı Öyküler
- Açık Pencere
- Arabalarım
- Gece Gelen Ölüm
- Yaşam Bir Düş
Erhan Bener Alıntıları - Sözleri
- İnsanın en büyük korkusu, ölümden de büyük korkusu, yalnız kalma korkusu değil miydi? Ölümden bile yapayalnız ölündüğü için korkardı insan. (Yalnızlar)
- Ölesiye yorgunum. Hiçbir şey düşünemiyorum. Şimdi salt duyguyum ve korkunç bir boşluk var beynimde. Bütün varlığımla bilinçsiz bir beklenti içindeyim. Hep böyle kalabilsem. Boşuna. (Loş Ayna)
- İnsanların kafalarındaki hazır düşünceleri parçalamak o kadar kolay değildir. (Köleler ve Tutkular)
- Ölümümü bekleyecekler. Kanımı emecekler. Bol bol emecekler. Tüketecekler beni… (Kedi ve Ölüm)
- "Herkes, bir gün bir şeylerden kaçmayı düşünebilir," diye mırıldandı. "Tabii, düşünmek başka, yapmak başka. Bir arkadaşım, insan en çok kendisine karşı zalim olur, demişti. Çok doğru. Ne zaman kendimizi biraz düşünmeye kalkışsak, karşımıza ödevler, sorumluluklar çıkar, sesimizi kısar, otururuz. (Ölü Bir Deniz)
- Yenilmeleri çok kolay bahaneler bulunabilir. (Kedi ve Ölüm)
- "Hiçbir sevgi çoğullaşmadan sürdüremez varlığını." (Tekilleşme)
- Zaten, fedakârlık diye adlandırıldıktan sonra, ne yapılırsa yapılsın, arkasında bir hesaplaşmanın, bir pazarlığın gölgesini hissetmez miydi insan? (İlişkiler)
- yalnızlık kadar kötü bir şey yok, doktor. ... belki bir çeşit çılgınlık. belki de korku. yalnız kalma korkusu. kendi kendimle kaldım mı, bütün güçlerimden sıyrılmış, bütün umutlarımdan, bekleyişlerimden uzaklaştırılmış, çırılçıplak, zavallı bir yaratık olduğum ortaya çıkıyor. (Baharla Gelen)
- Hiç "Ben irademle aşık oldum" diyene rastladınız mı? (Açık Pencere)
- hafif dekolte anekdotlar (Seçme Öyküler)
- Hayat dediğimiz, bir an süren bir yokluk oyunundan başka bir şey değildir. (Gece Gelen Ölüm)
- ”senle bir kayıkta batıyoruz, deniz dalgalı...” (Şahmeran Öyküsü)
- Günler hep birbirinin benzeriydi, yavaş akan, soluk almamı güçleştiren yoğun bir sis bulutu içinde dolaşıyor gibi hissediyordum kendimi. (Yaralı Aşklar)
- İnsanın çevresindekilerle savaşa girerek yarattığı yalnızlıklardan nefret ederdi. Onun yalnızlığı, herkesin üstünde, ama kimsenin omzuna basmadan tek başına kalmak anlamında bir yalnızlık. (Loş Ayna)
- Hayat yaşamaya gücü olanlar için bütün güzelliği tek diliyle var olmakta devam ediyor… (Kedi ve Ölüm)
- Bir bataklığın içinde yüzüyorlar, boğulduklarını anlamadan. (Loş Ayna)
- Gülümseyişimi görmüyor, yazık. Oysa o kadar tatlı ve yumuşak.. (Baharla Gelen)
- Özgürlük, paskalya çöreklerine benzer! Dışı yaldızlı, içi kof bir deyim! Ulaşabileceği bir özgürlüğün bedelini hesaplayarak geçirir insan yaşamını ve düşleyebildiğine değil, bedelini ödeyebildiği kadarına kavuşur; gerisi için ise durmadan acı çeker! (Oyuncu)
- Önceleri pek sevemedik, sonraları da sadece alıştık. Duygularımız aslında değişmedi ama, alışkanlık da sevginin bir çeşidi sayılır. (Arabalarım)