Ölüm Nedeni: Bilinmiyor - Ahmet Erhan Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap

Ölüm Nedeni: Bilinmiyor kimin eseri? Ölüm Nedeni: Bilinmiyor kitabının yazarı kimdir? Ölüm Nedeni: Bilinmiyor konusu ve anafikri nedir? Ölüm Nedeni: Bilinmiyor kitabı ne anlatıyor? Ölüm Nedeni: Bilinmiyor PDF indirme linki var mı? Ölüm Nedeni: Bilinmiyor kitabının yazarı Ahmet Erhan kimdir? İşte Ölüm Nedeni: Bilinmiyor kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi

Yazar: Ahmet Erhan

Yayın Evi: Bilgi Yayınevi

İSBN: 9789754947014

Sayfa Sayısı: 133

Ölüm Nedeni: Bilinmiyor Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

"Ölüm Nedeni: Bilinmiyor", nihilizm kıyılarında dolaşan bir şiir toplamı. Anlaşılır yanı ise, patolojisinin toplumsal-bireysel gerçeklikte yatıyor olmasıdır. Türkiye'nin son çeyrek yüzyıldaki insanı; insanlık onurunu ayaklar altına alan egemenlik tarzı, bireyi hiçlik eksenine yerleştirmiştir. Bu şiirdeki güçlü ölüm çığlığı, bütün öldürümlere yöneltilmiş bir başkaldırı; aşağılayanı (faşizmi), aşağılanmış benliğini teşhir masasına yatırarak aşağılama girişimi olarak görülmelidir. Albert Camus'nün şu sözleri, Ahmet Erhan için de geçerlidir: 'Sade ve romantikler, Karamazof ya da Nietzsche, sırf gerçek yaşamı istedikleri için girdiler ölüm dünyasına.' "

-Adnan Satıcı-

(Arka Kapak)

Ölüm Nedeni: Bilinmiyor Alıntıları - Sözleri

  • Artıkk çok geç biliyorum, saatler bozuk, makasçılar ölü, kentler yanlış..
  • Sevgili ölüm Artık anlıyorum şimdi anlıyorum Ben hep yaşayarak Seni büyütürmüşüm Gün gün ..
  • Karanlıkta gülümsüyorum son kez. Böyle anımsa beni..
  • "bugün oturdum ölümü düşündüm, kirli, acı bir su gibi yürüdü içime, dokunduğum, gördüğüm her şeye sindi, ürperdim, korktum ve biraz şaşırdım..."
  • Her şeyin göreceli olduğu bir dünyada iş mi bu şimdi Değişimlerin bir türlü dönüşüme varamadığı yerlerde Aklımı teğelliyor bir çocuk durup dururken Gibi çılgınlığa, gibi serseriliğe, gibi ölüme.
  • sevgilim, umudum, umutsuzluğum, gözüm, kulağım, elim
  • Her sabah yeniden uyansam da Naftalinli bir gençlik bu yaşadığım.
  • Bir kibritin ömrünün bir tek sigarayla sınırlı olması...
  • Yoruldun bir yerlerde biliyor musun Mutluluğun bir yorum sorunu olduğu bu dünyada Ne demek surlarını tutmak mutsuzluğun?
  • Gökyüzüne bakmayıveririz bir gün
  • Gerçekten yaşadım, diyebildiğim kaç günüm var, sayamadım.
  • bir insan ki nerede artık her şeye razıdır orada dursun dünya!
  • Sevgili ölüm Artık anlıyorum şimdi anlıyorum Ben hep yaşayarak Seni büyütürmüşüm
  • Seni sevmek bir kitaptı açılıp kapanan Açıldığı oldu da kapandığı olmadı
  • "Ağlamayın. Hayır, hayır ağlamamalıyız! Korkunç bir gürültü çocukluğunun sevin­cini ona geri vermeye yetti. Siz de gülüşünü hatırlıyor musunuz? Bazan nedensiz de güler­di. Ne kadar gençti! Şimdi de gülüyor olmalı. Mutlaka gülüyordur, yüzünü toprağa yaklaş­tırmış... "

Ölüm Nedeni: Bilinmiyor İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Hüzün içerir.: Ölüm neydi? Ölüm bir oyundu benim için sadece bir oyun. Ölümle ilk kez 3 4 yaşlarında tanıştım. Babamın kuzeni Sinan abim ölmüştü. Abi dediğime bakmayın öldüğünde 13 yaşındaydı. Halbuki ben onu çok büyük bir adam zannederdim. Yıllar sonra mezar taşındaki tarihlerden yaşını hesaplayınca çok şaşırmıştım. Öldüğünde benim zannettiğim gibi koskocaman bir adam değil küçücük bir çocuktu. İlkokuldan sonra okumayınca babası onu bir elektrikçiye çırak olarak vermişti meslek öğrenmesi için. Mesleği öğrenemeden elektrik çarpması sonucu ölmüştü. Ölüm nedeni çok bilinen bir şeydi. Onunla oyunlar oynardık. "Ben ağaç olayım sen yaprak ol" demişti. El bileklerimi sımsıkı tutarak beni kendi etrafında hızlıca döndürürdü. Çok hoşuma giderdi bu oyun. Korku ve heyecan karışımından çığlık çığlığa gülerdim o beni döndürürken. Şu an bu yazıyı yazarken bile hala o seslerimi duyuyorum sanki. Etraftakilerin bağırıp çağırmasına aldırmazdık. Kolu kopar çocuğun diyen sesler yükselirdi. Zaten amaç buydu ben kopmak istiyordum. Rüzgarın şiddetiyle savrulma korkusuna kapılan bir yaprak gibiydim ama ağacım beni sımsıkı tutuyordu, kopmuyordum dalımdan. Bir gün telefon çaldı. Sinan abim ölmüştü. Annemle babam telaşlı ve üzgündü. Bense çok sevinmiştim. Sinan abime gidecektik ve dünyayı unuturcasına yaprak - ağaç oyunu oynayacaktık nasıl sevinmem. Ben ağacımda savrulmaya gittiğimi zannediyordum ama ağacım kökünden kopmuştu meğer. Bir yatağa yatmış uyuyordu Sinan abim. Rengi değişmişti ama neden değiştiğini düşünmek aklıma gelmemişti. Oyunumuzu oynamak istiyordum sadece. Kalk dönelim kalk diyerek onu dürtüyor, beyaz örtülerin arasından ellerini bulup dışarı çıkartıyordum yine bileklerimi tutsun ve beni döndürsün diye. Ben ellerini çıkardıkça birileri örtüyor, dokunma sakın korkarsın çık dışarı diyordu. Sinan abim uyanmadan gitmemeye kararlıydım. Etraftakiler beni uzaklaştırmayı başaramayınca babamı çağırdılar. Babam beni aldı arka tarafa götürdü. Büyük bir kazanda su ısıtılıyordu. "Sinan abini yıkayacağız sen bize yardım et ateşe odun atalım suyu ısıtalım" demişti babam. Evet bu yıkanma olayı bana o an için çok mantıklı gelmişti. Sinan abim çok kirlenmişti yüzü gözü kapkara olmuştu. Yıkanınca yine ağaç olurdu ve biz oyunumuzu oynarız diye düşündüm. Sonra onu getirdiler bulunduğumuz yere. Kazanı indirdiler ben babamın kucağındaydım ve yukarıdan suya bakıyordum. Sanki Sinan abimin yüzü o suyun içindeydi ve bana gülümsüyordu. Kazanın yere konulmasından oluşan sarsıntıyla dalgalanırken Sinan abimin yüzü bir süre sonra suyun içinden kaybolmuştu. Bana ne olduğunu bilmediğim ölümü açıklıyordu o su yansıması ve o artık yoktu kaybolmuştu demeye çalışıyordu. İlk kez böyle bir şey olmuştu ve ne olduğunu anlayamayacak kadar küçüktüm. Sonra su kazanını alıp hep beraber içeri girdiler. Beni ağaçtan yapılmış bir masanın üstünde yine ağaçtan yapılmış boş bir tabutun başında bıraktılar. Sinan abini yıkayıp getireceğiz sen burada uslu uslu oyna demişti babam. O gelene kadar ben üzerinde boş tabutun bulunduğu masanın etrafında dönmeye başladım. Sinan abim yıkanıp temizlenince gelir bana katılırdı nasılsa. Bir ara masaya çıkıp tabutun içine yattım. Ne kadar güzel bir yataktı bu böyle. Ayakkabılarımı çıkartmayı unuttuğum için tabutta bir kaç minik ayak izim kalmıştı. Babam tabutu almaya geldiğinde "Bak buraya bastım kirlendi" dedim mahcup bir edayla. Olsun diyerek beni yere indirdi. ''Baba bana bu yataktan al'' dedim. Garip garip yüzüme baktı ve bu sefer hiç cevap vermemişti. Tabutu alıp içeri gitti sonra hep beraber tabutu omuzlayıp götürdüler. İçinde Sinan abimin yattığını fark etmemiştim bile. Hala onu bekliyordum yıkanıp gelecek ve oynayacaktık. Geçen zamanda birkaç kere hatırlattığım halde ne babam bana bir tabut almıştı ne de Sinan abim gelmişti oyun oynamaya. Onu, ayak izlerimle kirlettiğim tabutuyla son yolculuğuna uğurlamıştım bilmeyerek ve yıllar sonra anlamıştım elektrik çarpması sonucu simsiyah bir ölüm rengine büründüğünü. Yarın Sinan abimi ziyarete gideceğim. Belki rengi düzelmiştir. Belki tabutundaki ayak izlerim silinmiştir. Belki yerinden kalkar ve kaldığımız yerden devam ederiz savrulan yaprak oyunumuza. Artık hayat beni döndürüyor kendi etrafında ve yine savruluyorum Sinan abi ama ben hayata güvenemiyorum sana güvendiğim kadar çünkü el bileklerimi çok gevşek tutuyor. Ölüm hala bir oyun benim için, sadece bir oyun. Etrafında dönüp durduğumuz, adına hayat dediğimiz ağaçtan, eninde sonunda kopacağımız bir yaprağız hepimiz. yazar/Ahmet-erhan için ise ölüm tam anlamıyla yaşamın kendisiydi. Ölümü yaşam olarak algılayıp şiirlerle bize sunmayı amaçlamıştı. Ahmet Erhan demek aslında ölüm demekti. Arkadaşların güpegündüz ölümleri!! kendisinde şiddetli bir ölüm isteği oluşturmuştu ve kitap/alacakaranliktaki-ulke--26126 kitabıyla başlayan ölüm şiirleri yolculuğuna son kitabına kadar devam etmişti. Havada uçuşan iplerin boynumdan başka takılacak yeri olmadığını söyleyerek idamlara tepki olarak kendini kurban etmeyi amaçlamıştı. Yaşamını uzun bir ölüm olarak benimsemiş, her çaresizliğine kurtuluş yolu olarak ölümü seçmişti günde üç öğün ölmeyi istediğini söyleyerek. Şair olmanın ömre zarar olduğunu biliyordu ,çünkü sevdiği şairler hep intihar ediyordu sonunda. ''Şiirlerinde ölümüne neden olarak alkolü seçmiş ve alkolle kendini öldürmek istemişti. Çünkü alkol ona babasından kalan önemli bir mirastı. Şiirlerinde defalarca yer verdiği hatta kimi zaman yücelttiği alkol, kendisinin yıllar boyu şiirlerle davet ettiği ölümü getirmiş ve ölümüne önemli bir gerekçe olmuştu. Zira Ahmet Erhan gırtlak kanserinden dolayı hayatını kaybetmiştir. Artık ölüm nedeni biliniyor...'' Son paragraf Mete Özgür'e aittir. (DUA)

Şairler Ölmez! Günün birinde Ahmet Erhan ve şiirleri hakkında bir şeyler yazacağım aklımdan geçen bir şey değildi. Şiir kitaplarına ve şairlere yapılabilecek her inceleme, eksik kalır, devamı vardır zannımca. Söylenebilecek bir şey olmadığını düşünür insan öncelikle, ama bir açıldı mı ağzı şiirden-şairden yana, susmak bilmez. Bu da eksik kalan, devamı olan belki de susmak bilmeyen o incelemelerden olacak. Ahmet Erhan, yaşadığı coğrafyaya ve zamana tanıklığı ile dikkat çeken, şiirlerinde doğa ile insanı buluşturan-karşılaştıran, insanı, insan hakları'nı gözeten, bazen mayhoş bazen ayıltan-dirilten dizeleriyle; zamanın en önemli şairlerindendir. Dizelerini yaşadığı dönemden gelen acılı günlerin, sıkıntılı süreçlerinden doğmuş, çaresizlik, umutsuzluk, yalnızlık ve baskın bir ölüm duygusu ile biçimlendirir. Yani şiirlerini yazmak mı istemiş, yazmak mecburiyetinde mi kalmış, tartışılır. Bana sorarsanız, şiirler kendini yazdırtmış. Aslına bakarsak, ticarete dönüştürülmeyen, dönüştürülmesi düşünülmeyen, hele ki yaşamdan doğan acılarsa işlediği hamur; her şiir kendini yazdırtır, şair sadece yazma işlevi gören bir kalemdir. Üniversiteye ilk gittiğim zamanlarda, çok zor günler geçirmiştim. Yanı başımda gerek dert ortağım, gerek sığınağım olan şiirlerin sahiplerinden biridir de o... Yorgun ve bitap düşmüş bu genç yaşlılığımda, daima yanı başımda olan muteber şairlerimdendir. Hiç unutmam, unutacağıma da ihtimal vermediğim atlattığım kötü bir dönemde, sürekli yanımda bulunan bir şiir'in sahibidir. Tam 1 ay'a yakın her sabah fecrini gördüm, ve istisnasız her sabah fecrini gördüğüm o zamanlarda, Eser Gökay yorumuyla bana eşlik ettiği şiiridir; "-Bugün oturdum ölümü düşündüm- Yirmi yaşında ve hayat bu kadar güzelken" Erhan, günün birinde dünyayı terk edeceğini bilen, hatta en iyi bilen şairlerdendir. Şöyle yer verir bu duruma dizelerinde; "Sen ki çoktan Bir mermerle değiştirdin yaşamını Üstünde doğum ve ölüm tarihin yazıyor" Ve o mermerde beş yıl önceki, bugünün tarihi yer alıyor: 4 Ağustos Şimdi aklınızdan geçen, 'ya ben şimdi bu binbir sıkıntının işlendiği şiirleri okursam, zaten yaşamdan da zevk almıyorum, intihar etmemi mi istiyorsunuz?' sorusuna gelince; hayır, aksine Erhan okumak dirayet verir, bilinç verir, azim verir diyorum. Tamam Erhan bunları söyleyebilir; "Yalnızlık, ölümün üvey kardeşi." "Çıkılmaz buradan artık diyor bir ses, hiç değilse kapıları iyice örtün." diyebilir. Ama bu durumlar karşısında çaresiz ol, yalnız ol, ya da öl demiyor. Bunların var olduğunu bil, bunlarla yaşamayı öğren diyor zannımca. Ölüme inat edebilmeli her şeye rağmen. Tabir-i caizse Ahmet Erhan, yaşamı boyunca ölümü yaşayan bir insandır. Erhan'ın yaşam biçimi kendine ait olduğu gibi, bakışı da kendine özgüdür. Yani özneldir. Erhan, şiirlerinde insanın varoluşsal sorunlarını şiirleştirilir. Ama bu öznellik, aynı zamanda genel bir durumu da ifade eder. Mesela “Anne ben geldim, oğlun, hayırsızın” derken, bu dizelerde aynı duyguyu-durumu yaşayanların ortak bir özelliğini dile getirir. Esas itibariyle şiirlerinin okunması gereken, yaşamış olduğu o yılların zorluğunu şiirlerine yansıtan, benim tekrar tekrar dönüp okuyacağım eserler arasındadır bu kitabı da. Ahmet Erhan, tanındığı kesim tarafından haddizatında -çok- sevilen, ama pek tanınmayan hatta kitaplarının bulunması pek bir hezimetli olduğu bir değerimizdir. Sağ olsun, kendi elleriyle PDF hazırlayan Duasu , bizi bu sorunla baş başa bırakmayıp, elinden geldiğince bunun için emek harcıyor. Okumaktan haz aldığı kadar, okutmak ve okunmasından da haz alıyor. Kendisine teşekkürü borç bilerek, pek bir değer-anlam taşımasada emeği ve sevgisi karşısında, bu incelemeyi ona ithaf etmek istiyorum. Yine etkinliği düzenleyen ve bir o kadar Ahmet Erhan seven dostum H_ibrahim 'e de, emeği ve düşünceliliği için çok teşekkür ederim. Onca okunan dizeden sonra bir yazma isteği ister, istemez doğuyor; hık demiş burnundan düşmüş gibi her şey; elem ile sıvanmış ellerim öyle ki, titriyor yalnızlıktan yalnızlık insana ne katar demeyin hatta mümkünse siz hiçbir şey demeyin ben bileyim, bir kedi niye miyavlar bir insan niye hırlar, ben bileyim... ah! yüzüm, yüzüm ki ruhumun aynası... Ne demişti o şair; "İnsan dediğin saçaktaki güvercinin farkında olacak" M. Altıok Herkese keyifli ve farkındalık yaratan okumalar diliyorum, incelemeye vakit ayırıp okuduğunuz için teşekkür ederim. (Kyrios & Maldoror)

Ölüm Nedeni: Bilinmiyor, Ahmet Erhan'ın kişisel otopsi raporudur. Böyle bir rapor ancak ve ancak; ölüm, hayatına ve şiirlerine bu denli nüfuz etmiş bir şairden beklenirdi. Aslında ölüm deyince akla başka şairler de gelir. Ahmet Haşim ya da Cahit Sıtkı Tarancı gibi... Fakat ölüm, anlamsal olarak daha öznel bir formda yer eder Ahmet Erhan şiirlerinde. Ahmet Erhan, şiirlerinin müthiş bir yalınlık ve samimiyet içermesine rağmen bilinirlik açısından kendi dönemi şairlerinin süksesinden uzaktır. Bunda en büyük payın dönemin toplumcu şiir tavrının olduğunu söyleyebiliriz. Nitekim, Ahmet Erhan şiirlerine çokça temel olan ölüm teması, toplumcu tavırdan uzak ve öznel olarak nitelendirilmiş ve yadsınmıştır. Yani toplumcu tavıra göre ölmek, dünyayı değiştirmekle açıklanmıyorsa yada en azından toplumsal bir gerekçeye dayanmıyorsa kabul edilemez görülmüştür. Toplumcu şiir anlayışı ve sol kimliğine rağmen bile çok fazla sahiplenilmemiştir. Bunu bu kitapta olmasa da diğer bazı şiirlerinde görmek de mümkündür. Kitabın ilk ve son şiirlerine bakıldığında, tam bir bütünlük içerdiğini görüyoruz. Otobiyografi şiiriyle başlayan ve Kalıt şiiriyle sona eren kitap boyunca ölümüne gerekçeler arar Ahmet Erhan. "Bilinmiyor" dese de hemen her şiiri bir gerekçe listeler. Bunun yanında doğum nedeninin de bilinmediğini belirtir ve cevabı annesinden bekler. "Sekiz Şubat Bindokuzyüzellisekiz. Doğum nedeni: Bilinmiyor. Ülkesi: Akdeniz. Anne, niye doğurdun anne beni?" s. (98) Hemen ardından, doğumuyla birlikte, aynalarda yeni bir yüzün ve birahanelerde yeni bir masanın da doğduğunu söyler Ahmet Erhan. Alkol ona babasından kalan önemli bir mirastır aslında. Alkol bayrağını babasından devralan Erhan hep babasına hayran bir çocuktur. Gel gelelim, şiirlerinde defalarca yer verdiği hatta kimi zaman yücelttiği alkol, kendisinin yıllar boyu şiirlerle davet ettiği ölümü getirmiş ve ölümüne önemli bir gerekçe olmuştur. Zira Ahmet Erhan gırtlak kanserinden dolayı hayatını kaybetmiştir. Artık ölüm nedeni biliniyor... İyi kitaplar... (Mete Özgür)

Ölüm Nedeni: Bilinmiyor PDF indirme linki var mı?

Ahmet Erhan - Ölüm Nedeni: Bilinmiyor kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Ölüm Nedeni: Bilinmiyor PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Ahmet Erhan Kimdir?

8 Şubat 1958'de Ankara'da dünyaya geldi. Mersin'li bir ailenin, dört kızın ardından doğan beşinci çocuğudur. Babanın işleri nedeniyle Ankara'dan göç edilmiş ve bunun üzerine çocukluğuyla ilkgençliği Mersin ve Adana'da geçmiştir. Babasının emekliye ayrılmasıyla yeniden Ankara'ya dönerler.

Çeşitli nedenlerle kısa bir süre ara verdiği lise öğrenimini Akşam Lisesi'nde tamamladı. Ardından Gazi Üniversitesi, Eğitim Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı bölümünü bitirdi. Ankara'nın özel öğretim kurumlarında Türkçe-Edebiyat öğretmenliği yaptı.

Hayatının büyük bir bölümünü Ankara'da geçiren şair, 'Ankara-İstanbul Karatreni' kitabında anlaşılabilen nedenlerle, 2001 yılında İstanbul'a yerleşti.

Adana Demirspor Genç Takımı'nda futbol oynadı. O yıllarda geçirdiği ağır sakatlık döneminde şiir yazmaya başladı. 1976'da Militan dergisinde topluca yayınlanan şiirleriyle dikkat çekti. 1980 öncesi ve sonrasında ülke gençliğinin yaşadığı dramı, içerden bir ses olarak, o dönemlerde oldukça yaygın olan slogancılığa kaçmadan, kendine özgü diliyle yazması şiirini özel kıldı. Lirizm zenginlikleri ve ironiyle harmanladığı 'şimdiki zamanın duygu resmi' olarak tarif edebileceğimiz söyleyişini, neredeyse otuz yıldır sürdürüyor.

Ahmet Erhan pek çok çevrede hala ilk kitaplarıyla hatırlanmasına ve bilinmesine rağmen, şiir serüvenini yaşanan zamanla atbaşı götürmekte ve çok genç yaştaki okuyucuları tarafından da ilgiyle takip edilmekte.

Cahit Külebi, 1982 tarihli bir söyleşisinde kendisi için 'şaşırtıcı bir olgu' tabirini kullanmıştı. Ahmet Erhan, şiirleriyle hala kendisini izleyenleri şaşırtmaya devam ediyor.

ESERLERİ

Alacakaranlıktaki Ülke. İlk basımı Mart 1981'de Yeni Türkü Şiir Yayınları, İlk Eserler Dizisi'nden çıkan bu kitap, şair henüz 23 yaşındayken 1981 Behçet Necatigil Ödülü'ne değer bulunmuştur. Kitabın ikinci basımı bir yıl sonra şairin yeni kitaplarıyla birlikte Lir Yayınları'ndan çıkar. Kitabın tekrar basımları sonraki yıllarda da farklı yayınevlerinden devam etmiş ve etmektedir.

Yaşamın Ufuk Çizgisi, Nisan 1982, Lir Yayınları, Türk Yazarları Dizisi.

Akdeniz Lirikleri, Nisan 1982, Lir Yayınları, Türk Yazarları Dizisi.

Kuş Kanadı Kalem Olsa, 1984, Can Yayınları. Bu kitapta daha önce yayınlanan 'Alacakaranlıktaki Ülke', 'Yaşamın Ufuk Çizgisi', 'Akdeniz Lirikleri'nin yanı sıra, sonraki yıllarda Bilgi Yayınevi'nden ayrı kitaplar halinde çıkacak olan 'Sevda Şiirleri', ' Zeytin Ağacı', 'Ateşi Çalmayı Deneyenler İçin' toplamları yer almaktadır.

Ölüm Nedeni Bilinmiyor, 1988, Can Yayınları.

Deniz Unutma Adını, Ocak 1992, Bilgi Yayınevi. 1992 Yunus Nadi Şiir Ödülü'ne değer bulunmuştur.

Öteki Şiirler 1976 - 1991, Ekim 1993, Bilgi Yayınevi.

Çağdaş Yenilgiler Ansiklopedisi, Ekim 1997, Bilgi Yayınevi. 1998 Cemal Süreya Şiir Ödülü'ne değer bulunmuştur.

Köpek Yılları, Temmuz 1998, Bilgi Yayınevi. Yayınlanmış tek öykü kitabıdır.

Resimli 'Ahmetler' Tarihi, Şubat 2001, Bilgi Yayınevi. Şairin daha önce hiçbir dergide yayınlamadığı 'Türkiye Ayağa Kalk' adlı şiir toplamı da bu kitapla ilk kez okuyucuya sunulur.

Ankara-İstanbul Karatreni, Ağustos 2001, Everest Yayınları. Şairin çeşitli dergilerde yer alan denemelerini, Ankara-İstanbul Karatrenine binip İstanbul'a göç ettiği Nisan 2001'i takip eden Ağustos'ta yayınlaması oldukça önemlidir. Şehrine vedası olarak adlandırabileceğimiz 'Daüssıla' şiiri de bunun önemini çizmek istercesine kitapta yer almaktadır.

Bugün De Ölmedim Anne, Toplu Şiirler 1, Eylül 2001, Everest Yayınları. Toplu Şiirlerinin bu ilk cildinde 'Alacakaranlıktaki Ülke', 'Yaşamın Ufuk Çizgisi', 'Akdeniz Lirikleri' toplamları yeniden okuyucuyla buluşmuş olup, Toplu Şiirler 2. ve 3. ciltlerinin yayınlanmaları beklenmektedir.

Ne Balık Ne De Kuş, Mayıs 2002, Everest Yayınları.

Kaybolmuş Bir Köpek İlanı, Ekim 2003, Everest Yayınları. Şair bu kitabıyla 2004 yılında ikinci kez Yunus Nadi Şiir Ödülü'ne değer bulundu.

Şehirde Bir Yılkı Atı, Ekim 2005, Everest Yayınları.

2006 yılı TTB Behçet Aysan Şiir Ödülü bu kitapla Ahmet Erhan'a verildi

Buz Üstünde Yürür Gibi, Seçme Şiirler, Haziran 2006, Everest Yayınları.

Sahibinden Satılık, Nisan 2008, Everest Yayınları

Ayrıca 'Kara Köpekli Adam' (roman) ve 'Anne Bu Şiiri Senin İçin Yazdım' (şiir) adlarıyla Bilgi Yayınevi tarafından basılan ve ne yazık ki tükendiğinden şu anda satışta bulunmayan çocuk kitapları bulunmaktadır.

Şair yukarda sözü edilen kitaplarına verilen ödüller dışında yaşamı ve tüm eserleriyle 1999 yılında Halil Kocagöz ve 2005 yılında Dionysos Şiir Ödüllerine değer bulunmuştur.

Ahmet Erhan Kitapları - Eserleri

  • Ankara - İstanbul Kara Treni
  • Deniz, Unutma Adını!
  • Ne Balık Ne de Kuş
  • Resimli 'Ahmetler' Tarihi
  • Köpek Yılları
  • Ölüm Nedeni: Bilinmiyor
  • Ateşi Çalmayı Deneyenler İçin
  • Öteki Şiirler
  • Yaşamın Ufuk Çizgisi
  • Alacakaranlıktaki Ülke
  • Çağdaş Yenilgiler Ansiklopedisi
  • Sahibinden Satılık
  • Bugün de Ölmedim Anne
  • Buz Üstünde Yürür Gibi
  • Sevda Şiirleri - Zeytin Ağacı
  • Kaybolmuş Bir Köpek İlanı
  • Burada Gömülüdür 1. Cilt
  • Burada Gömülüdür 2. Cilt
  • Şehirde Bir Yılkı Atı
  • Kuş Kanadı Kalem Olsa
  • Akdeniz Lirikleri

Ahmet Erhan Alıntıları - Sözleri

  • Gökyüzü maviliğinden soyunuyor Akşamdandır diyorlar, dünya hâlâ dönüyorsa Öyle dalgın, umarsız… Sorsam neyi, bağırsam kime, beni kim anlar? (Sahibinden Satılık)
  • Ölüme mi yenildim, yoksa hayata mı? (Burada Gömülüdür 2. Cilt)
  • Ne yerdedir, ne göktedir o - değil mi Abidin? Mutluluğun resmini yaptın mı bilmem, Ama ben onun şiirini yazmak isterim.. (Yaşamın Ufuk Çizgisi)
  • Bağırıyor, içimde bir kuş, durmadan bağırıyor: Şair, bir taşı oyup da içine girmenin zamanı geçti! (Bugün de Ölmedim Anne)
  • Ben bir ipekböcegi değilim, Ama kozam şiirlerim benim.. (Yaşamın Ufuk Çizgisi)
  • sen yollara yürürsen, çiçekler de yürür şaşarım gülüşünün ardından güneş doğmazsa bir çocuk, kapıları kırıp kırlara koşmazsa o ufuk çizgisinin düşüncesiyle özgür bedeni ışık olup da yüzüme akan düş eğninde samanyolu, ülker, çobanyıldızı o uzak kıyıların, mersinlerin kızı deyin ki, şairin yüreğinde açan bir gülmüş… (Buz Üstünde Yürür Gibi)
  • Soruyor yedi yaşında bir çocuk: —Niye bu silah sesleri, niye bu ölümler baba? (Bugün de Ölmedim Anne)
  • hiç kendine çarptığın oldu mu, birdenbire bir köşebaşında... (Şehirde Bir Yılkı Atı)
  • Hiç değilse sığınacak bir deliliğim var.. (Kaybolmuş Bir Köpek İlanı)
  • Rüzgara karşı kalem oynatır hayatım Damla damla büyür beyninde bir gül Bir şiirdir ve hiç de kötü değildir Dizeleri birbirine iteleyerek geçer Sararmış bir devrimci fotoğrafıdır hayatım (Deniz, Unutma Adını!)
  • Bütün ışıklarım sen korkmayasın diye açık (Öteki Şiirler)
  • Bir ırmak donmak istiyordu kanımda, Sanki bir nar dağılmak... (Bugün de Ölmedim Anne)
  • "Artık ne yapabilirim söyleyin bana, ölümün bir izdüşümü olmuşken yüreğim?" (Yaşamın Ufuk Çizgisi)
  • Ve bir televizyon tavana yakın; yalancı ışıklı geveze. Akşam olunca ona bakarlar sırtlarını dönüp de o güzelim denize.. (Yaşamın Ufuk Çizgisi)
  • Her şeyin göreceli olduğu bir dünyada iş mi bu şimdi Değişimlerin bir türlü dönüşüme varamadığı yerlerde Aklımı teğelliyor bir çocuk durup dururken Gibi çılgınlığa, gibi serseriliğe, gibi ölüme. (Ölüm Nedeni: Bilinmiyor)
  • "Bir gün anlarsın beni neden suskunum Dünya içimde konuşurken böyle." (Sevda Şiirleri - Zeytin Ağacı)
  • Ölümseyerek bakıyor dünya, biz gülümseyelim (Ne Balık Ne de Kuş)
  • Göçebe yürek Bağdaş kur Otur artık... (Resimli 'Ahmetler' Tarihi)
  • Kapalıydı kapılar, perdeler örtük Silah sesleri uzakta boğuk boğuk Bir yüzüm ayrılığa, bir yüzüm hayata dönük Bugün de ölmedim anne … (Bugün de Ölmedim Anne)
  • Bakarsın bir daha yazmam, tek sözcük bile Artık bütün kağıtlar dolu, kalemler boştur, Yıkılır yüreğimden beynime kurduğum köprüler de Bir kapı usulca örtülür, bir adam unutulur.. (Yaşamın Ufuk Çizgisi)