Ölümü Küçümseme - Marcus Tullius Cicero Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Ölümü Küçümseme kimin eseri? Ölümü Küçümseme kitabının yazarı kimdir? Ölümü Küçümseme konusu ve anafikri nedir? Ölümü Küçümseme kitabı ne anlatıyor? Ölümü Küçümseme PDF indirme linki var mı? Ölümü Küçümseme kitabının yazarı Marcus Tullius Cicero kimdir? İşte Ölümü Küçümseme kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
Kitap Künyesi
Yazar: Marcus Tullius Cicero
Çevirmen: Çiğdem Menzilcioğlu
Orijinal Adı: Tusculan Disputations I: On the Contempt of Death
Yayın Evi: Doğu Batı Yayınları
İSBN: 9786059328555
Sayfa Sayısı: 96
Ölümü Küçümseme Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Roma siyasi tarihinin en çalkantılı günlerinde etkin bir siyasi figür, hatip olarak öne çıkan Cicero, Latincenin felsefi açıdan zenginleşmesi ve Yunan felsefesinde ele alınan ciddi ve seçkin konuların bu dilde aktarılmasında yaptığı katkılarla –özellikle Yunanca felsefi kavramların Latincedeki karşılıklarını bulmak suretiyle– Batı felsefe tarihinin de en önemli mihenk taşlarından biri olmuştur.
Roma dilinin tüm inceliklerine hâkimiyeti, Yunan felsefesi ve düşüncesi hakkındaki çok yönlü bilgisi ve toplumsal sınıflar arası uyuma büyük önem veren cumhuriyetçi, seçkin bir Romalı olarak eserlerinde takip edilebilen Roma’nın tarihi, siyaseti, hukuk anlayışı, yaşam tarzları, edebiyatı ve dünya görüşleriyle döneminin gerçek bir tanığıdır. Aynı zamanda Cicero’nun eserleri, Yunan ve Roma kültürleri ve düşüncesi arası geçişlilikleri gözlemlemek ve kıyaslamalar yapmak bakımından da önemli birer kaynaktır.
Tusculanae Disputationes, beş kitabın birleşmesinden oluşur. Ölümü Küçümseme, Cicero’yu derinden sarsan kızı Tulla’nın ölümü üzerine kaleme aldığı felsefi bir denemedir ve ilk kitaptır. Başta Akademiacılar, Epikurosçular ve Stoacılar olmak üzere, ölüm karşısında ve ruhun ölümsüzlüğü gibi konularda çeşitli felsefe okullarının görüşlerini değerlendirdikten sonra kendi düşüncesini ortaya koyar. Felsefe bir teselli verebilir mi, ölüme küçümseyerek bakabilmek mümkün mü ya da ölüme hazırlık, insanın ebedî evine geçiş gibi konularda çocuğunun yasını tutan tarihsel bir kişiliğin soğukkanlı ve derin düşüncelerinin birer takdimidir bu kitap.
Ölümü Küçümseme Alıntıları - Sözleri
- "Ruhun nasıl bir bedende bulunduğu fevkalâde önemlidir; çünkü zihni keskinleştiren de, körelten de pek çok şey bedenden kaynaklanır."
- "Ölümü küçümsediğinde, bütün korkularını yeneceksin." | Publilius Syrus
- "Hiç kimse ölümsüzlüğe karşı büyük bir umut beslemeden vatanı uğruna asla ölüme atılmaz."
- "Zihni duyulardan soyutlamak ve düşünme şeklini alışkanlığın dışına çıkarmak büyük bir deha gerektirir."
- "Kusursuz bir erdemin kusursuz eseriyle meşgul olan hiç kimse kısa bir yaşam sürmemiştir."
- "Beğenilme sanatları besleyip büyütür, herkes ün arayışıyla yanıp tutuşur ve insanların nezdinde eleştiri konusu olan şeyler ihmal edilir."
- "İnsan için elbette hiçbir şey bilgelikten daha değerli değildir, yaşlılık her şeyi alıp götürürken bilgeliği getirir..."
- Doğanın ruhların ölümsüzlüğünü sessiz sedasız bir karara bağlaması fevkalâde önemli bir kanıttır, çünkü herkes ölümden sonra neler olacağından endişe eder, hem de çok endişe eder.
- Ölüler de zavallı olduklarına göre hepimiz sonsuz bir zavallılığın içine doğuyoruz. Yani yüz bin yıl önce ölenlerin ya da doğrusu doğan herkesin zavallı olması kaçınılmazdır.
- Er geç mutlaka öleceğimizin gece gündüz aklımızın bir köşesinde durması gerekirken, yaşamdan nasıl zevk alabiliriz?
- Akıllarıyla hiçbir şeyi göremiyorlardı, her şeyi gözlere bırakıyorlardı.
- "İnsan için elbette hiçbir şey bilgelikten daha değerli değildir, yaşlılık her şeyi alıp götürürken bilgeliği getirir..."
- Ölümü küçümsediğinde, bütün korkularını yenmiş olacaksın.
- Platon hiçbir kanıt ileri sürmeseydi de -bir insana verdiğim değere bak- inanırlığıyla beni razı ederdi.
- Bu yaşam aslında ölümdür, seçme şansım olsaydı bu yaşamın yasını tutardım.
Ölümü Küçümseme İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Tusculum Tartışmaları: Marcus Tullius Cicero(M.Ö 106-43)’nun kızını kaybettikten sonra yas tutması onu ölüm üzerine ve ölüm ötesi hayatı düşünmeye iter. O yüzden bu kitapta ölümü küçümsemenin erdemi, ölüm sonrası hayat ve ruhun ölümlülüğü/ölümsüzlüğü konularını genç Octavianus ile tartışır. Tusculum tartışmaları adını verdiği bu eserde (konuşmalar Tusculum’da geçer) ölüme teslim olmanın iyiliği konusunda hemfikir olunur (SELİM ŞILBIR)
Bir spoiler vermek istiyorum; "hepimiz öleceğiz…": Uyku böyle güzelken kim bilir ölüm nasıldır? Hiç düşlediniz mi ölümünüzü ya da sizsiz bir dünyanın da var olabileceği gerçeği ile yüzleştiniz mi? Zamana hüküm eden Kronos dahi – Kronoloji ismi bu titandan türemiştir. – bu kavrama yenik düşmüştür. Ömrümüzü geçmişten bu güne koyacak olursak ve zaman bir okyanus ise bizim yaşam süremiz bir damla kadar hacim edebilir mi bunu düşlemek gerekmektedir. Roma’da MÖ 106 tarihinde doğan hitabet ustası, şair bakışlı siyaset adamı. MÖ 75’te questor, MÖ 69’da aedilis, MÖ 66’da pretor ve MÖ 63’te ise consul olmuştur. Hatta dönemin saygın kişisi tarafından “pater patriae” – devletin babası- unvanını almıştır. Bunların hepsini ise kendi tırnaklarıyla kazıya kazıya yapmış ve Roma’da kendi döneminin en önemli şahsiyetlerinden bir tanesi olmuştur. Atlı sınıftan olduğu için Roma tarihinde bir ilk olarak consul seçilmiştir. Küçüklüğünde Yunancayı öğrenmiş ve hocası Yunan Hatip Apollonius Molon tarafından – hocası aynı zamanda Jul Sezar’ın da hocasıdır – “Sana büyük bir hayranlık duyuyorum Cicero ve tebrik ediyorum, ancak Yunanlar için üzülüyorum. Şimdiye kadar elimizde kalan tek sermaye eğitim ve söz hâkimiyetiydi. Ne yazık ki artık senin sayende bunlar Romalıların elinde geçecek.” diye küçük yaşında övgüye mazhar oldu. Bu söylem ise Cicero’nun dil becerisinin ve ne kadar iyi bir hatip olduğunun bir göstergesidir. Cicero bir filozof değildir ancak çok iyi bir gözlemci ve harika bir düşünürdür. Amacı ulusu olan Roma’ya Yunan felsefesini tanıtmak, kendi diline çevirmek ve kendi dilinde bir şeyler vermek isteyişi milliyetçi kişiliğini öne çıkarmaktadır. “Bu yaşam aslında ölümdür, seçme şansım olsaydı bu yaşamın yasını tutardım.” (Alıntı gonderi/51882893 ) Ölüm her canlıya göre aynı durumdur. Bedenin bütün yaşamsal fonksiyonlarının durulmasıyla oluşan bu durum bir “son” mudur? Eserimizde işte burada konuya giriyor ve bu konuda kendinden önce gelen bütün filozofları ve öğretilerini irdeleyip “ölüm bir son mudur?” sorusuna cevap aramaktadır. Bu yaparken de varoluşu irdelemek, oluşumu tamamlamak gerekmektedir. Diğer Cicero eserlerinde karşılaştığımız Platonvari diyalog yazımın burada da sürdüğü görmekteyiz. Eser A ve M kişilerinin soru ve soruyu cevaplamasından yani A kişisinin sorusuna karşılık M kişisinin verdiği cevaba göre ilerleyiş sürdürülmektedir. Ancak diyalog M kişisine geçince diyalogdan çıkıp monolog bir hal almaktadır. Sokrates bu tarz diyaloglara yani soru cevap yazımına kişide saklı olan bilgiyi cevap vererek dışarı çıkarma adını takmıştır. Platon ise bunu geliştirerek diyalog halini almasını sağlamıştır. Aristoteles bu tarza teknik katmış Platon ve Cicero’dan farklı bir yol izlemiştir. Seneca ise her ikisinden farklı bir yol izlemiş ve diyaloglarına kurgu katmıştır. Aslında bu tarz günümüz romanlarına çok iyi bir önayak olmuştur demekte çokça muhtemeldir. Yaşam ve diğer her şey ateş, su, toprak ve hava karmasından meydana gelmiştir. Ancak Aristoteles’in dediği bir şey daha vardır beşinci olarak… Bunu ise ruh olarak tanımlamak mümkündür. Çünkü ruh ne toprak gibi, ne ateş gibi ne de diğer hava ve su gibi bir şeyden meydana gelemeyecek bir şeydir. Kimi filozof bu ruha ve nerede olduğuna kafa yorarken; kimileri akıl ruhtur ve ruhta kafada bulunur demiştir. Bir takım filozoflar ruh kalptir ve kalpte bulunur demişlerdir ki en yakını ise ruh nefestir, göğüs kafesinde bulunur. Ancak hepsinin ortak bir fikri vardır ki ruh tanrısal, doğaüstü bir oluşumdur. “Beğenilme sanatları besleyip büyütür, herkes ün arayışıyla yanıp tutuşur ve insanların nazarında eleştiri konusu olan şeyler hep ihmal edilir.” (Alıntı gonderi/51883739 ) Peki ya beden öldüğünde ruhun ne olacağı hakkında bir fikri olan var mı? Kimi düşünür bedenle beraber ruhunda öldüğünü söylemiştir. Kimi ise beden öldükten bir müddet sonra ruhunda öldüğünden bahsetmiştir ve birçoğu da ruhun ölümsüz olduğuna dem vurmuş, bunu savunmuş, bunun üzerine sayfalarca kitaplar yazmışlardır. Ruhun ölümsüz oluşuna en yakın düşünürün ise ölüme gülerek giden Sokrates’ten başkası olması garipsenecek bir durumdur. Böyle rahat bir şekilde ölüme giden bir insanın ya aklından zoru vardır ya da ölümden sonra olacaklara inanmasından kaynaklanacak bir düşünce onu rahatlatmıştır. Bu da demek olur ki Tanrısal Platon’un hocası ruhun ölümsüzlüğüne inanıyordu. Böyle bir varsayım ortaya atmak haklı bir sebeptir ve ölümden korkmayanların ölümün sonrası hakkında inandıkları gerçeklerin etkin olduğunu söylemek çok doğrudur. Canlılar içerisinde sonunu bilen tek varlık insandır ve sonunu bile bile yaşama tutunur. Bir spoiler vermek istiyorum; hepimiz öleceğiz… Konu ölüm olunca aslında yazılacak çokça şey vardır ancak düşüncelerimin sizi etkileyip kitaptan alacağınız kendi salt düşüncelerinizin etkilenmesini istemiyorum. Okurken ya da okuduktan sonra kafa yorup kendi düşüncelerinizle daha iyi bir düşünce kritiği yaratıp çok daha iyi şeyler düşleyebilir ve hayatınıza adapte edebilirsiniz. Bu sebeple kısa kesmeyi bir görev olarak öngörüyorum. “İnsan zihnine gelince, tanrıyı görmediğin ama tanrının eserlerinden yola çıkarak onun varlığını kabul ettiğin gibi, aynı şekilde her ne kadar insan zihnini görmesen de olayların anımsanmasından, nesnelerin icat edilmesinden, hareketlerin hızından, erdemin tüm güzelliklerinden zihnin gücünün tanrısal olduğunu kabul edeceksin.” (Alıntı gonderi/52004849 ) Kitabım Doğubatı Yayınları’ndan ve çevirisi muazzam. Diyalog şeklinde okurlarına sunulmuş naçizane bir eserdir. Kitap içerisindeki dizinde 100 üzeri ünlü düşünür, komutan ya da dünya insanı ismi geçmektedir. Diyologta bulunan M kişisi Marcus Tullius Cicero’dur desek hata etmemiş oluruz. Kısa olmasına rağmen sayfalar dolusu kitap yazımlarına kafa tutabilecek bir akademik çalışmadır. Sayfa kalitesi yerinde ve sayfa sonu açıklamalarıyla okurunu sürekli aydınlatıp, bilgilendirmektedir. Sözü özü; kitap akademik eserlere kafa tutacak kadar yerinde konuları ele almakla kalmayıp, daha fazlasını dahi okuruna verebilecek kapasitededir. Bu sebeple kitap şiddetle okunulası ve tavsiye edilesidir. Kendi düşünce yapınıza ve belleğinize yeni düşünceler katmak istiyorsanız kitap tam size göredir. Sevgi ile kalın. (Tayfun)
Hayatında herkes bir kere ölümü sorgulamıştır.Burada Çiçero'nun bir başkasıyla diyalog şeklinde hayatı ve ölümü bunların anlamını ve anlamsızlığını belki de birbirini tamamlamasını anlatan bir eser.Zaten 96 sayfaya sığdırmış benim incelemem yerine kitabı hemen alıp okusanıza asla pişman olmazsını (Utkucan Çebiş)
Ölümü Küçümseme PDF indirme linki var mı?
Marcus Tullius Cicero - Ölümü Küçümseme kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Ölümü Küçümseme PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Marcus Tullius Cicero Kimdir?
Marcus Tullius Cicero (MÖ 106 - MÖ 43), (Latin) Romalı devlet adamı, bilgin, hatip ve yazar. Felsefe öğrenimini, Epikürosçu Phaedros, Stoacı Diodotos ve Akademi'ye bağlı Philon'dan almış olan Cicero'nun önemi, Yunan düşüncesini daha sonraki kuşaklara aktarmasından oluşur. Bilgi kuramı açısından, kesinliğe bağlanmak yerine olasılıkların yolunu izlemeyi yeğleyen, buna karşın ahlak alanında, dogmatik bir tavır sergileyip, Stoacılara ve bu arada Sokrates'e yönelen Cicero, Latincenin felsefe dili olarak gelişmesine katkı yapmış ve bu arada, dinsel görüşleri açısından daima agnostik kalmıştır.
Hayatı
3 Ocak MÖ 106 yılında Arpinum'da doğmuştur. Çocukluğundan itibaren harika bir öğrenci olmuş, eğitime olan tutkusu ve sevgisi ile ünlenmiştir. Yoğun bir hukuk öğrenimi görmüş, daha sonraları ise edebiyat ve felsefeyle daha çok ilgilenmeye başlamıştır. Savaşı hiç sevmezdi, yine de orduya katıldı. Mahkemelere başkanlık yaptı, ünlü ve başarılı bir hukukçu oldu. Daha sonraları ise konsül oldu, daha önce ailesinden hiçbir kimse konsül olmamıştı, yani o bir homo novus idi. MÖ 60 yılında Sezar, ilk Triumvirliği başlattı. MÖ 58 yılında Publius Clodius Pulcher'in koyduğu yasa ve aralarında gelişen sürekli muhalefet yüzünden İtalya'yı bir yıllığına terk etti. MÖ 50'li yıllarda, Cicero popülist Milo'yu Clodius'a karşı destekledi. Sonra 50'li yılların ortasında Clodius Milo'nun gladyatörleri tarafından Via Appia'da öldürüldü. Cicero Milo'yu savundu, bariz kanıtlar yüzünden pek başarılı olduğu söylenemez. Nitekim Milo sürgüne gitti ve uzun bir süre Marsilya'da yaşadı.
MÖ 50 yılında Sezar ile Pompey arasındaki gerilim iyice artmıştı, Cicero bu yıllarda Pompeius'in tarafını tuttu, yine de Caesar'ın düşmanı olmak istemiyor buna göre daha yumuşak bir politika izliyordu. MÖ 49 yılında Caesar İtalya'yı işgal ettiğinde, Cicero kaçmak zorunda kaldı. Daha sonraları Caesar onun geri dönmesi için ikna etmeye çalışınca, Cicero İtalya'yı terk ederek Selanik'e gitti. MÖ 48 yılında Pompeius taraftarlarıylaydı, bu dönemde onlarla arası açıldı, Ceasar'ın Pharsalus'daki zaferinin ardından Roma'ya geri döndü. Caesar'ın hükümranlığı altında sesini çıkarmadı, yazılarına konsantre olmuştu.
MÖ 45 yılının Şubatında kızı Tullia öldü. Hayatı boyunca bu şoktan kurtulamadı.
MÖ 44 yılında Caesar öldürüldü. Bu dönemde popülaritesi arttı; Senato'nun en güçlü, en sözü geçer adamı haline geldi. Sezar'dan sonra giderek güçlenen Marcus Antonius'yi sevmiyordu. Yine de Marcus Antonius ve Cicero dönemin en güçlü iki adamı olarak diğerlerinden daha öne çıkıyordu. Caesar'ın veliahtı Octavianus İtalya'ya varınca, Cicero Antonius'a karşı onu savunmaya başladı. Sürekli Antonius'u eleştiriyor, Octavianius'u ise övüyordu. Senatus'u da Antonius'a karşı kışkırtmıştı. Cicero'nun ününün doruğuydu bu dönemler. Zamanla Cicero'nun Antonius'a olan kini arttı, kafasındaki plan hem Octavianus hem de Antonius'u aradan çıkarmaktı. Ama bu ikisi Lepidus ile beraber ikinci Triumvirliği kurunca, Cicero'u devlet düşmanı ilân ettiler. Cicero kaçtı, fakat yakalandı. MÖ 43 yılının 7 Aralık günü başı kesilerek idam edildi. Başı Forum Romanum'daki Rostra'da halka teşhir edildi, elleri ise Senato binasının kapısına çivilendi.
Marcus Tullius Cicero Kitapları - Eserleri
- Dostluk Üzerine
- Yaşlı Cato veya Yaşlılık Üzerine
- Yasalar Üzerine
- Her Şey Bitmek İçin Başlar
- Yükümlülükler Üzerine
- Dostluk ve Yaşlılık
- Ölüme Övgü
- Kader Üzerine De Fato
- Devlet Üzerine
- Stoacıların Paradoksları
- Tanrıların Doğası
- Ölümü Küçümseme
- Şair Archias Savunması
- Bir Seçim Nasıl Kazanılır?
- Philippicae Söylevleri 1
- Kral Deiotaros Savunması
- L. Catilina Söylevi
- Murena Savunması
- Bir Özgürlük Düşmanına Saldırı
- Cicero'nun Düşünce Dünyası
- Milo Savunması
- Scipio’nun Düşü
- Deiotarus’u Caesar’a Karşı Savunma
- On Living and Dying Well
- Toplu Eserler Tusculum Tartışmaları
- Atticus’a Mektuplar
- Pompeius'un Yetkisi Hakkında
Marcus Tullius Cicero Alıntıları - Sözleri
- Konuşmada bir şey ne doğru ne yanlışsa, onun doğru olmadığı kesindir. Oysa doğru olmayan bir şey niçin yanlış olamasın ya da yanlış olan bir şey niçin doğru olamasın? (Kader Üzerine De Fato)
- —Devlet, ne kralsız olmalı ne de uzun süreli bir kralı olmalı; hiç kimsenin güce alışmasına ve onu teslim etmekte ağırkanlı davranmasına ya da onu sürdürmek için fazla hırslı olmasına izin verilmemelidir.. (Devlet Üzerine)
- No life is too short if virtue is complete. (On Living and Dying Well)
- Doğanın ruhların ölümsüzlüğünü sessiz sedasız bir karara bağlaması fevkalâde önemli bir kanıttır, çünkü herkes ölümden sonra neler olacağından endişe eder, hem de çok endişe eder. (Ölümü Küçümseme)
- ../birçok kişi de kendilerinin olamayacağı türde bir dosta sahip olmak istiyor, dostlarına vermedikleri şeyleri onlardan talep ediyorlar. Oysa olması gereken, önce kişinin kendisinin iyi bir insan olması, sonra kendisine benzeyen başka birini aramasıdır.. (Dostluk Üzerine)
- İnsanın meylettiği büyük kusurlardan tümüyle sıyrılacak kadar arındırılması ve onlardan kökten kurtulması doğal nedenlere değil, isteğe, çalışmaya ve eğitime bağlıdır. Eğer kaderin etkisi ve karakteri kehanet mantığıyla sağlamlaşacaksa bütün bu unsurlar anlamını yitirir. (Kader Üzerine De Fato)
- "Ben bir davacının ne yetkisini, ne akla gelebilecek herhangi bir üstünlüğünü, ne yüksek otoritesini ne de haddinden büyük nüfuzunu duruşmaya taşımasını isterim. Tüm bunlar masumların kurtulması, zayıfların güçlenmesi, felakete uğrayanların yardımına koşulması durumunda etkin olmalıdır, yurttaşların gerçek bir tehlikesinde ve mahvolmaları durumunda ise reddedilmelidir!" (Murena Savunması)
- Gerçekten de kendilerini öğretmen olarak sunan kimselerin yetkinliği çoğunlukla öğrenmek isteyenlere engel oluşturur, çünkü öğrenciler kendi görüşlerini bir kenara koyup yetkin olarak gördükleri kimsenin onayladığı görüşünü benimserler. (Tanrıların Doğası)
- İnsanken tanrılaştığı söylenen diğer kişiler,insanlığın daha ilkel çağlarında yaşamıştı,o dönemlerde insan aklı masal uydurmaya meyilli olmakla birlikte ilkel insanlar hemen inanmaya eğilim gösterirdi. (Devlet Üzerine)
- Kötü insanların mutluluğundan üzüntü duymaktansa,iyi insanların beni özlemesinden daha büyük bir mutluluk duydum. (Devlet Üzerine)
- Ölümü küçümsediğinde, bütün korkularını yenmiş olacaksın. (Ölümü Küçümseme)
- Dahası sabit yıldızlar denilen yıldızlar da aynı aklı ve bilgeliği sergilerler. Bunların birbirleriyle uyumlu ve bir düzen içindeki dönüşleri gündeliktir, doğa felsefesinden habersiz pek çok kişinin söylediği gibi, bunların seyir leri ne esirdeki yörüngelerinden ne de gök kubbedeki sabit konumlarından kaynaklanır; çünkü esirde kendi gücüyle yıldızları kucaklayıp döndürecek bir yapı yok tur, doğrusunu söylemek gerekirse az basınçlı, geçirgen ve çevresine eşit ısı yayan esir yıldızları kendi içinde barındırmaya da pek uygun değildir. Sonuç olarak sa bit yıldızların esirden ayrı ve ondan tamamen bağımsız, kendilerine ait bir küresi vardır.186 Şimdi bu yıldızlar ara sındaki olağanüstü ve inanılmaz uyumun yanı sıra hiç kesintisiz devam ettirdikleri seyirleri bunlardaki tanrısal gücü ve aklı gösterir. Bu yıldızlardaki tanrısal gücü anla yamayan kişi hiçbir şeyi anlayamayacaktır. !>o “Görülüyor ki gökyüzünde şans, rastlantı, yanılgı, de ğişkenlik diye bir şey yoktur; aksine düzen, doğruluk, akıl ve uyum vardır. Söz konusu niteliklerden yoksun, sahte, yanlış ve yanılgılarla dolu her şey yeryüzü ile Ay (ki bütün göksel cisimlerin en sonuncusudur) arasındaki bölgede ve yeryüzünde bulunur. Sonuçta göksel cisimle rin her şeyin tam bir korunmasını ve güvenliğini sağla yan olağanüstü düzeninde ve inanılmaz uyumunda akıl bulunmadığım zanneden kişinin kendisi akıldan yoksun kabul edilmelidir. (Tanrıların Doğası)
- Kitaplarım için her zaman boş zamanım var. _onlarsa asla meşgul değiller... (Yılın 60 ıncı ve son kitabı.) (Devlet Üzerine)
- Ülkenin önde gelenleri nasılsa, ülkenin kendisi de öyledir. (Yasalar Üzerine)
- Erdemin iyinin en üst mertebesi olduğunu düşünenler haklıdır, erdem dostluğu doğurur ve korur, erdem olmadam dostluk kurulması imkansızdır. (Dostluk Üzerine)
- Yalnızca, insan gücünü yönetmesini bilmeli, ancak gücünün yettiği kadarına el atmalı: işte böyle olursa, insan, eski gücüm kalmadı diye yazıklanmaz. (Dostluk ve Yaşlılık)
- “Ey Titus, ne olacak ödülüm, Yardım etsem, dindirsem İçine yerleşerek, kalbinde dönüp duran kaygıyı.” (Yaşlı Cato veya Yaşlılık Üzerine)
- "İnsan için elbette hiçbir şey bilgelikten daha değerli değildir, yaşlılık her şeyi alıp götürürken bilgeliği getirir..." (Ölümü Küçümseme)
- "Ruhun nasıl bir bedende bulunduğu fevkalâde önemlidir; çünkü zihni keskinleştiren de, körelten de pek çok şey bedenden kaynaklanır." (Ölümü Küçümseme)
- Arkhytas, "Zevke son derecede kapılmış bir insan düşünün" diyormuş. Onun düşüncesine göre, kimse kuşku duymaz ki böyle bir insan, bu zevkin etkisi altında kaldığı sürece her türlü düşünceden, her türlü uslamlamadan uzak olur, hiçbir şeye kafa yormaz. Onun için maddi zevkten daha tiksinilecek, daha zararlı bir şey yoktur. Çünkü bir de yeğin ve sürekli olursa, ruhun bütün ışığını söndürür. (Dostluk ve Yaşlılık)