Osman Gazi - Okay Tiryakioğlu Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Osman Gazi kimin eseri? Osman Gazi kitabının yazarı kimdir? Osman Gazi konusu ve anafikri nedir? Osman Gazi kitabı ne anlatıyor? Osman Gazi PDF indirme linki var mı? Osman Gazi kitabının yazarı Okay Tiryakioğlu kimdir? İşte Osman Gazi kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
Kitap Künyesi
Yazar: Okay Tiryakioğlu
Editör: Rukiye Şahin
Tasarımcı: Evren İnce
Yayın Evi: Timaş Yayınları
İSBN: 9786050830729
Sayfa Sayısı: 408
Osman Gazi Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Ertuğrul Gazi döneminde süren barış ortamından sonra Türk'ün kılıcını düşmana sallayan, yakınlarının üzerine gölge yapan eli kesen, mevzu Kayı olduğunda amcası Dündar Alp'in dahi ihanetine aman vermeyen bir yiğidin hikayesi bu... Moğolların varlığına rağmen karşısına dizilenlerin yine en çok korktuğu Osmanlı'nın doğuşu...
Yayılmaya başlayan Kayı boyunun karşısına çıkan onca farklılık selamla karşılanırken namertliğe karşı acımasızlığına şahit olduğumuz Osman Gazi'nin yazdığı destansı tarihin ilk adımları... At üstünde gösterdiği hüner, düşman karşısında gösterdiği cesaret, hısım karşısında gösterdiği sabır ona koca bir çınar bağışlıyor...
Türkiye'nin en çok okunan tarihi romanlarının yazarı, eserleri Arapça, Azerice, Endonezce ve Boşnakçaya çevrilen, okurları tarafından "günümüzün Peyami Safa'sı" olarak anılan Okay Tiryakioğlu, Osmanlı'nın Söğüt'te başlayan kuruluş hikayesinin baş kahramanı Osman Gazi'yi anlatarak tarihin sayfalarını yeniden aralıyor.
Osman Gazi-Çınarın Gölgesinde... Bir kuruluş destanını hakkını vererek okumak isteyenler için...
Osman Gazi Alıntıları - Sözleri
- Kaalu, inna lillah ve inna ileyhi raciun. (Biz Allah'ın kullarıyız ve O'na döneceğiz.)
- “Tekfurlar zamanında ateş pahası olan tüm mamuller makul fiyatlara, güç yetiremedikleri sabit olanlara da, karşılıksız tedarik ediliyordu. Bu kadim TÜRK usulünün genel adı ‘İstimalet Siyaseti’ydi.
- 'Hararet nârda'dır, sac'da değildir Kerâmet sendedir tâc'da değildir Her ne arar isen kendinde ara Kudüs'te, Mekke'de, Hâc'da değildir Sakın bir kimsenin gönlünü yıkma Gerçek erenlerin sözünden çıkma Eğer insan isen ölmezsin korkma Aşığı kurt yemez uc'da değildir Gönül Kabe'sine girmesin hülya Nefsine hakim ol düşme bed hûya Kirleri arıtan baksana suya Hep yüzü yerlerde buc'da değildir."
- "Anlatırsanız unuturum, Gösterirseniz hatırlarım, Yaptırırsanız anlarım!"
- “Kim benliğinden kurtulursa bütün benlikler onun olur. Kendisine dost olmayan herkese dost kesilir. Nakışsız ayna olur, tüm nakışlar onda seyredilir.” Mevlana Celalleddin Rum-i
- Bu bir rüya gibi görünse de Aya Nikola asla gerçekci bir adam olamadığı için, büyük bir kararlılıkla hazırlanmıştı. Kurulan engellerde bir sorun yoktu kuşkusuz ancak bunların ardında, en gerideki ahşap tabyaların gerisinde çok fazla asker vardı ve bu zavallılar, muhtemelen Türklerin ilk hücumu esnasında paniğe kapılacaklardı. İkinci savunma sektörü ise dış surlardaydı. Burada, burçlara çıkarılmış büyük tatar yayları ve küçük çaplı müdafaa mancınıkları mevcuttu. Bunlar etkin kullanılabildiği takdirde, düşmana çok büyük bir yıkım yaşatabilirdi. Ayrıca neft yağı kazanları, yalnızca barbata aralarında değil, mazgal deliklerine uzanan boru hatları boyunca da kullanılabilecekti. Okçular ise gece boyu burçlardaki yerlerinden hiç ayrılmamışlardı. Üçüncü sektör, dış duvarlarla iç kale arasındaki, kuş uçuşu, üç yüz elli metrelik alandı. Burada, sur içindeki şehrin sokakları boyunca, ev ev savaşmak zorundaydı Türkler. Ayrıca İnegöl sokaklarından iç kaleye uzanan dar yollar, birbirlerini dik kesmediği için, bir labirent kadar karmaşıktı. Türklerin işi, bu bakımdan da çok güçtü; ancak Nikola, kendini en azından bu noktada aldatmak istemiyordu. Osman, iç kaleye uzanacak yolda kendisine rehberlik edecek birilerini kuşkusuz ayarlamıştı. Şimdiden kafasını bulandırmak istemiyordu ama başlayacak günün baskısını kolayca kaldıramayacağının da farkındaydı. O yüzden haşlanmış patates ve domuz pirzolasından ibaret sabah kahvaltısının dış surlara getirilmesini isterken yanında bir testi, yok yok, iki testi de afyonlu Ancona şarabının unutulmamasını tembihledi. Bu içtiği son keyif şarabı olabilirdi ne de olsa.
- Bir kez gönül yıktın ise, bu kıldığın namaz değil. Yetmiş iki millet dahi elin yüzün yumaz değil.
- "Barbar, kökünü, soyunu unutana derler Osman Alp," dedi. "Barbar o kişidir ki, geldiği yeri umursamaz; o yüzden, nereye gittiği de önemsizdir. Barbar, doyumluğuna göre aidiyetini kolaylıkla yabancı köklere hasredebilir. Her yeri evi gördüğünden sebep, fevridir ve anlık kararlar alır. Her yerde asalak, her yerde istenmeyendir ama bunu kolay kolay fark edemez. O yüzden hırçın,tetik ve alıngandır. Çabuk öfkelenir, sebepsiz öldürür. Mazisini unuttuğu için, geçmişe dayalı hatalarını da görmez ve aynı karanlık kısırdöngüde devinip duran bir canavara dönüşür!"
- "Barbar o kişidir ki,geldiği yeri umursamaz; o yüzden,nereye gittiği de önemsizdir. Her yeri evi gibi gördüğünden sebep, fevridir ve anlık kararlar alır."
- “Yürü! Hür maviliğin bittiği son hadde kadar; İnsan, alemde hayal ettiği müddetçe Yaşar.” Yahya Kemal
- Kaalu, inna lillah ve inna ileyhi raciun. (Biz Allah'ın kullarıyız ve O'na döneceğiz.)
- “Tekfurlar zamanında ateş pahası olan tüm mamuller makul fiyatlara, güç yetiremedikleri sabit olanlara da, karşılıksız tedarik ediliyordu. Bu kadim TÜRK usulünün genel adı ‘İstimalet Siyaseti’ydi.
- 'Hararet nârda'dır, sac'da değildir Kerâmet sendedir tâc'da değildir Her ne arar isen kendinde ara Kudüs'te, Mekke'de, Hâc'da değildir Sakın bir kimsenin gönlünü yıkma Gerçek erenlerin sözünden çıkma Eğer insan isen ölmezsin korkma Aşığı kurt yemez uc'da değildir Gönül Kabe'sine girmesin hülya Nefsine hakim ol düşme bed hûya Kirleri arıtan baksana suya Hep yüzü yerlerde buc'da değildir."
- "Anlatırsanız unuturum, Gösterirseniz hatırlarım, Yaptırırsanız anlarım!"
- “Kim benliğinden kurtulursa bütün benlikler onun olur. Kendisine dost olmayan herkese dost kesilir. Nakışsız ayna olur, tüm nakışlar onda seyredilir.” Mevlana Celalleddin Rum-i
- Bu bir rüya gibi görünse de Aya Nikola asla gerçekci bir adam olamadığı için, büyük bir kararlılıkla hazırlanmıştı. Kurulan engellerde bir sorun yoktu kuşkusuz ancak bunların ardında, en gerideki ahşap tabyaların gerisinde çok fazla asker vardı ve bu zavallılar, muhtemelen Türklerin ilk hücumu esnasında paniğe kapılacaklardı. İkinci savunma sektörü ise dış surlardaydı. Burada, burçlara çıkarılmış büyük tatar yayları ve küçük çaplı müdafaa mancınıkları mevcuttu. Bunlar etkin kullanılabildiği takdirde, düşmana çok büyük bir yıkım yaşatabilirdi. Ayrıca neft yağı kazanları, yalnızca barbata aralarında değil, mazgal deliklerine uzanan boru hatları boyunca da kullanılabilecekti. Okçular ise gece boyu burçlardaki yerlerinden hiç ayrılmamışlardı. Üçüncü sektör, dış duvarlarla iç kale arasındaki, kuş uçuşu, üç yüz elli metrelik alandı. Burada, sur içindeki şehrin sokakları boyunca, ev ev savaşmak zorundaydı Türkler. Ayrıca İnegöl sokaklarından iç kaleye uzanan dar yollar, birbirlerini dik kesmediği için, bir labirent kadar karmaşıktı. Türklerin işi, bu bakımdan da çok güçtü; ancak Nikola, kendini en azından bu noktada aldatmak istemiyordu. Osman, iç kaleye uzanacak yolda kendisine rehberlik edecek birilerini kuşkusuz ayarlamıştı. Şimdiden kafasını bulandırmak istemiyordu ama başlayacak günün baskısını kolayca kaldıramayacağının da farkındaydı. O yüzden haşlanmış patates ve domuz pirzolasından ibaret sabah kahvaltısının dış surlara getirilmesini isterken yanında bir testi, yok yok, iki testi de afyonlu Ancona şarabının unutulmamasını tembihledi. Bu içtiği son keyif şarabı olabilirdi ne de olsa.
- Bir kez gönül yıktın ise, bu kıldığın namaz değil. Yetmiş iki millet dahi elin yüzün yumaz değil.
- "Barbar, kökünü, soyunu unutana derler Osman Alp," dedi. "Barbar o kişidir ki, geldiği yeri umursamaz; o yüzden, nereye gittiği de önemsizdir. Barbar, doyumluğuna göre aidiyetini kolaylıkla yabancı köklere hasredebilir. Her yeri evi gördüğünden sebep, fevridir ve anlık kararlar alır. Her yerde asalak, her yerde istenmeyendir ama bunu kolay kolay fark edemez. O yüzden hırçın,tetik ve alıngandır. Çabuk öfkelenir, sebepsiz öldürür. Mazisini unuttuğu için, geçmişe dayalı hatalarını da görmez ve aynı karanlık kısırdöngüde devinip duran bir canavara dönüşür!"
- "Barbar o kişidir ki,geldiği yeri umursamaz; o yüzden,nereye gittiği de önemsizdir. Her yeri evi gibi gördüğünden sebep, fevridir ve anlık kararlar alır."
- “Yürü! Hür maviliğin bittiği son hadde kadar; İnsan, alemde hayal ettiği müddetçe Yaşar.” Yahya Kemal
Osman Gazi İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Osman Gazi: Koca İmparatorluğun temelini dahiyane fikirleri ve adaletiyle atmış koca OSMANİYE-İ ALİYE kurmuş Osman Gazi’dir. Nice büyük tekfurların kalelerini zamanın akıl vari politikasıyla elde etmiş bir devrin Bey’ini anlamaya çalışıyoruz. Feth ettiği kale halkına; gerek ticaret usulüyle , gerek merhameti ve adaletiyle yönetmiştir. TÜRK’ün savaş sanatının yanında uyguladığı politikalarla savaş dahi yapmadan elde etmiştir. Yazarımızın kelimeleri yalın, kalemi her daim keskin olsun. (TUĞŞAD ONUR LEVENT)
Osman Gazi: Osmanlı Devleti'nin kuruluşunu, bir uç beyi olan Osman Gazi'nin devletin temellerini nasıl attığını merak edenlerin mutlaka okuması gereken bir kitap. Eserde Şeyh Edebali,Yunus Emre gibi ulu zâtlara da yer vermesi çok yerinde olmuş. Ancak tarihi romanlarda ne kadar gerçek ne kadar kurgu yer alıyor bunu da unutmamak lazım (Vaveyla)
Kesinlikle okunması gereken akıcı bir roman... Okay Tiryakioğlu farkıyla.. Okuduğum her kitabında ayrı bir lezzet alıyorum.. Osman Gazi kitabında ise bambaşka bir hikayenin içinde buldum kendimi... Bişeyler alıntılamak istemiyorum.. Sadece alın ve okuyun diyorum.. Başka söze gerek yok. (Tümay Şahin/Fâniyât)
Osman Gazi: Koca İmparatorluğun temelini dahiyane fikirleri ve adaletiyle atmış koca OSMANİYE-İ ALİYE kurmuş Osman Gazi’dir. Nice büyük tekfurların kalelerini zamanın akıl vari politikasıyla elde etmiş bir devrin Bey’ini anlamaya çalışıyoruz. Feth ettiği kale halkına; gerek ticaret usulüyle , gerek merhameti ve adaletiyle yönetmiştir. TÜRK’ün savaş sanatının yanında uyguladığı politikalarla savaş dahi yapmadan elde etmiştir. Yazarımızın kelimeleri yalın, kalemi her daim keskin olsun. (TUĞŞAD ONUR LEVENT)
Osman Gazi: Osmanlı Devleti'nin kuruluşunu, bir uç beyi olan Osman Gazi'nin devletin temellerini nasıl attığını merak edenlerin mutlaka okuması gereken bir kitap. Eserde Şeyh Edebali,Yunus Emre gibi ulu zâtlara da yer vermesi çok yerinde olmuş. Ancak tarihi romanlarda ne kadar gerçek ne kadar kurgu yer alıyor bunu da unutmamak lazım (Vaveyla)
Kesinlikle okunması gereken akıcı bir roman... Okay Tiryakioğlu farkıyla.. Okuduğum her kitabında ayrı bir lezzet alıyorum.. Osman Gazi kitabında ise bambaşka bir hikayenin içinde buldum kendimi... Bişeyler alıntılamak istemiyorum.. Sadece alın ve okuyun diyorum.. Başka söze gerek yok. (Tümay Şahin/Fâniyât)
Osman Gazi PDF indirme linki var mı?
Okay Tiryakioğlu - Osman Gazi kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Osman Gazi PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Okay Tiryakioğlu Kimdir?
1972 yılında Mersinde doğdu. Çocukluğu İstanbul - Erenköyde geçti. Annesinin armağan ettiği gizemli ve kara mizah yüklü öykü kitaplarıyla edebiyata dair ilk heyecanları uyanmaya başladı. Bilkent Üniversitesindeki eğitimini 1994 yılında yarıda bırakarak tamamen edebiyata yöneldi. Yurtdışında, uzak ve gizemli ülkelerde yaşamayı daima sevdi.
Edebiyat çalışmalarının roman alanındaki ilk ürünü olan Karanlığın Çağrısı isimli eseriyle Beyan Yayınları 2002/İlk Romanlar ödülünü kazandı. İkinci romanı Gölgeler 2004 yılında basıldı. Bunu 2005te üçüncü romanı Bin Yılların Gecesi takip etti. Asıl çıkışını 2009 yılında Kuşatma 1453 ile yaptı. Tarihi roman okurlarının büyük ilgisiyle karşılaşan Kuşatma 1453ü, Kanuni ve Yavuz başta olmak üzere diğer romanları izledi.
Okay Tiryakioğlu Kitapları - Eserleri
- Yavuz
- Kuşatma - 1453
- Kanuni
- Abdülhamid : Son Hükümdar
- Alparslan
- 4. Murat - Gürz ve Zafer
- Mevlana
- Sultan: Bir Kanuni Romanı
- Devlerin Savaşı / Yıldırım - Timur
- Fatih Sultan Mehmed Han
- Yıldırım Bayezid
- Selahaddin Eyyubi
- Cengiz Han
- Süleyman Han
- Kumandan
- Tarık Bin Ziyad
- Attila
- Çaldıran
- Şeyh Şamil
- Ulak - Çelik Hilal'in Gölgesinde
- Kayıp Sır
- Mohaç
- Nizamülmülk - Adaletin Kalesi
- Kurt ve Kuzgun
- Osman Gazi
- Ulak - Tuna'nın Sırrı
- Halid Bin Velid
- Gazi Osman Paşa
- Ulak - Viyana Kapılarında
- Ulak - Mayerling Ormanları Derinliklerinde
- Ulak - Akıncı Fırtınası
- Kızıl Ufuklar
- Kara Panter
- Karanlığın Çağrısı
- Gölgeler
- Barbaros
- Bin Yılların Gecesi
- Kara Panter 2 / Kondo Özgürlük Yolunda
Okay Tiryakioğlu Alıntıları - Sözleri
- “Alnı içe çökük, önyargılarının ve eğitiminin at gözlükleri arasından kaçak bakışlar fırlatan adam…” - Marcel Proust (Çiçek Açmış Genç Kızların Gölgesinde) (Gazi Osman Paşa)
- Kendini beğenen kimse terbiye ve edep edinmede bir ilerleme kaydedemez. İlerleyemeyen kimse de eksikliğle yerinde sayar. (Ulak - Akıncı Fırtınası)
- "Biz konuştuğumuz sürece imkansız," dedi Şamil."Yapmaya çalıştığımız sürece değil!Kendi korkularımız bağlıyor ellerimizi." (Şeyh Şamil)
- İyi bak, dumanlar içindeki harp alanının üzerinde gezinen şu leş kargalarını görmüyor musun? İşte, tüm savaşların tek galibi onlar. (Kumandan)
- "Dinlemek, olmanın ilk eşiğidir. Dinle! Olmadan eremezsin. Ölmeden de olamazsın." (Mevlana)
- " Yaralı Kartala sormuşlar, niye bu denli hüzünlüsün? ' diye." "Beni vuran okun arkasında kardeşimin tüyleri var, ' demiş." (Halid Bin Velid)
- Hilalîler merak eder, fakat genellikle muhataplarının kendiliğinden çözülmelerini beklerlerdi. (Ulak - Mayerling Ormanları Derinliklerinde)
- Bir sorunun varlığını kabul ettiğimiz sürece o sorun oradadır, ama ya yokmuş gibi davransak? Bir gün, o kendi isteğiyle yüzeye çıkana kadar, unutuşun gül rengi kanatlarında uzaklaşıp, varlık düzleminden, yokluğun sonsuzluğuna yakın dursak? (Kumandan)
- "Dostlar arasında olmak ne kadar güzel. Ama ne var ki tek tek azalıyorlar.." (Devlerin Savaşı / Yıldırım - Timur)
- “ Dinleyin oğullar! Çok okuduk, çok bildik demeyin! Çünkü ağırbaşlı ve makul davranmayı öğretmeyen bilgiden hayır gelmez. Dengesizliğin ve aşırılığın ateşi, kentleri, ormanları, hayvanları ve insanları kavuran alevlerden daha az tesirli değildir. Gerçekte ilk söndürülmesi gerken ateş de budur. “Bu yüzden aşırılıklardan, kahraman olma sevdasından kaçının ve sadece sizden isteneni yapın. Unutmayın ki, kıymetli bir cevherin damarına ulaşmak için, kantarlarca toprak elenir; ama eliniz tamamen boş da kalabilir. Emeği ve aklı aynı anda yüceltirseniz, maksadınıza erersiniz yiğitler!” (Ulak - Mayerling Ormanları Derinliklerinde)
- "Öç gecikir fakat asla yaşlanmaz." Osmanlı Atasözü (4. Murat - Gürz ve Zafer)
- İnsan neyi aradığını bilmezse, gözünün önünde duranın ne olduğunu da bilemez. Aradığınız bir bardak su olsa, başucunuzda surahiyle dursa bile, ihtiyacınız olanın o olduğunu bilmedikten sonra neye yarar?... (Gölgeler)
- “Yürü! Hür maviliğin bittiği son hadde kadar; İnsan, alemde hayal ettiği müddetçe Yaşar.” Yahya Kemal (Osman Gazi)
- Omuzlarındaki sorumluluğu bir külfet değil, bir ayrıcalık olarak gördüğün müddetçe zafer avuçlarının arasındadır. O vakit, inandığın yolda attığın her adımın zaferin bütününden koparılan bir parça olduğunu görürsün. (Ulak - Tuna'nın Sırrı)
- “Sus, yeter artık, Var git yokluğa haydi, Yoklukla yok ol. Git, yokluklardan tanı Yokluktan var olanı.” Mevlana Celalettin Rum-i (Yıldırım Bayezid)
- “Kim benliğinden kurtulursa bütün benlikler onun olur. Kendisine dost olmayan herkese dost kesilir. Nakışsız ayna olur, tüm nakışlar onda seyredilir.” Mevlana Celalleddin Rum-i (Osman Gazi)
- Oysa göklerdeki değişim değil zihninde renkleri böylesine çarpıtan; gözlerine inen kendi kanın aslında iyi bak.. (Çaldıran)
- Yoluma durdu dağlar, geçit vermedi seller, tahtalar uzattım uçurumlara, ırmaklara köprü kurdum. (Ulak - Çelik Hilal'in Gölgesinde)
- Az olandan şifa, çok olandan illet bulursun! (Kara Panter)
- Düşün, insan kendi davranışlarının "bir"olan yaratıcısıysa eğer, neden tüm müsbet çabalarına rağmen hedeflerinin ekserisine ulaşamıyor? Eğer "tek" olan müsebbip kendisiyse, kudreti nerede kalıyor? Daha da kötüsü, her menfi sonuç onu içten içe yıkıyor bünyesini harap ediyor. Ordular, seçme askerlerine çağın gereği her türlü teçhizatı sağlıyor ama küçücük bir idari hatayla önemsiz gördükleri çarpışmaları kaybediyor; büyük tacirler, günde on sekiz tane ticaretin içinde ve öz sermayesinin başında ömürlerini tüketiyor ama, ufacık bir kıvılcımla gelen yangına engel olamıyor. NEDEN?.. "Çünkü tek gerçeği kendisi zannediyor..." "Ve hep başını taşa vuruyor..." "Oysa 'gerçek umduğundan öyle farklı ki..." "Umduğu da gerçekten öylesine kopuk..." (Gölgeler)