Osmanlı ’dan Cumhuriyet'e Tarihi Devamlılık - Vahdettin Engin Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Osmanlı ’dan Cumhuriyet'e Tarihi Devamlılık kimin eseri? Osmanlı ’dan Cumhuriyet'e Tarihi Devamlılık kitabının yazarı kimdir? Osmanlı ’dan Cumhuriyet'e Tarihi Devamlılık konusu ve anafikri nedir? Osmanlı ’dan Cumhuriyet'e Tarihi Devamlılık kitabı ne anlatıyor? Osmanlı ’dan Cumhuriyet'e Tarihi Devamlılık PDF indirme linki var mı? Osmanlı ’dan Cumhuriyet'e Tarihi Devamlılık kitabının yazarı Vahdettin Engin kimdir? İşte Osmanlı ’dan Cumhuriyet'e Tarihi Devamlılık kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
Kitap Künyesi
Yazar: Vahdettin Engin
Yayın Evi: Yeditepe Yayınevi
İSBN: 9786055200794
Sayfa Sayısı: 152
Osmanlı ’dan Cumhuriyet'e Tarihi Devamlılık Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
“Hayattaki yegâne üstünlüğüm, Türk doğmaktır! Muhterem milletime şunu tavsiye ederim ki; sinesinde yetiştirerek başının üstüne kadar çıkaracağı adamların kanındaki, vicdanındaki cevher-i asliyi çok iyi tahlil etmek dikkatinden bir an feragat etmesin”.
"Biz doğrudan doğruya milletseveriz ve Türk milliyetçisiyiz. Cumhuriyetimizin dayanağı Türk topluluğudur. Bu topluluğun fertleri ne kadar Türk kültürüyle dolu olursa, o topluluğa dayanan cumhuriyet de o kadar kuvvetli olur."
“Ne mutlu Türk’üm diyene”
M. Kemal Atatürk
Dedelerimiz, ninelerimiz Osmanlı vatandaşı idi. Mustafa Kemal Atatürk bir Osmanlı paşası idi. Biz onların canları pahasına kurtardığı bu ülkede yaşıyoruz. Bunun değerini bilip, Osmanlı-Cumhuriyet ayrımı yapmadan hepimiz bu ülkeye sahip çıkmalıyız. Bugün İstanbul’un fethini, Çanakkale Zaferi’ni kutluyorsak, Sarıkamış şehitlerini anıyorsak bu tarihi devamlılığın bir sonucudur. Sağlık personeli 14 Mart’ı “Tıp bayramı” olarak kutluyor. 14 Mart 1827, yani II. Mahmud’un Tıbbiye-i Şahaneyi açtığı gün. Bu kitapta örneklerini verdiğimiz müesseselerin tamamı Osmanlı döneminde kurulup Cumhuriyet’e intikal etmişlerdir. Bütün bu örnekler tarihten referans almanın somut göstergeleridir. Tarihi devamlılık işte tam da budur.
Osmanlı ’dan Cumhuriyet'e Tarihi Devamlılık Alıntıları - Sözleri
- ...At ve kadın verildikten sonra çorak bir toprak parçasının ne değeri olur diyen beylere karşı da “At ve kadın şahsıma aitti,verdim fakat toprak milletindir.” cevabını vermiştir Mete Han.
- Türkiye Cumhuriyeti yöneticileri, iktisadi kalkınmanın önemini fark etmiş ve siyasi bağımsızlığın ancak iktisadi bağımsızlık ile mümkün olabileceğini görmüşlerdir.
- İnsanların yalnız dini değil, bir de milleti vardır.
- II. Abdülhamid'in büyük dünya devletlerinin yoğun saldırıları karşısında ülke bütünlüğünü koruma amacına yönelik olarak ürettiği politikalar da mevcuttu. Sultan, geniş Osmanlı coğrafyasının tamamını elde tutmanın zorluğunun farkındaydı. Geliştirdiği strateji çerçevesinde bazı bölgelerin titizlikle korunması politikasını uyguladı. Ona göre kesinlikle vazgeçilemeyecek bölgeler şöyleydi: Tabii ki öncelikle Anadolu, Selanik dâhil Balkanlar'ın bir bölümü. Kutsal topraklar yani Hicaz bölgesi, bugünkü Irak, Suriye ve Filistin bölgeleri. Osmanlı'yı parçalama çabası içinde olan büyük devletlerin, aralarındaki rekabetten dolayı er geç bir hesaplaşma içine gireceklerini düşünüyordu. İşte o anda Osmanlı Devleti savaş dışında kalacak ve devletlerin yıpranmasından yararlanarak, kendi ülkesini daha güçlü konuma getirecekti. Büyük devletler tam da Sultan'ın düşündüğü gibi 1914 yılında büyük bir hesaplaşmanın içine girdiler. Ama II. Abdülhamid artık iktidarda değildi. Dolayısı ile iktidarda olsaydı I. Dünya Savaşı'nın kaderi nasıl olurdu? Onu kestirmek mümkün değil.
- Sadrazam Mütercim Rüştü Paşa, Serasker Hüseyin Avni Paşa ve Mithat Paşa'nın öncülüğünde gerçekleştirilen bir saray darbesi ile Abdülaziz tahttan indirilerek, öteden beri tahta geçmek için meşrutiyetçilerle işbirliği halinde olan V. Murad padişah yapıldı(30 Mayıs 1876). II. Mahmud'un kurduğu modern ordu bu hareketiyle darbe yaparak iktidarı devirme alışkanlığını başlatmış oluyordu. Olumlu örnek teşkil etmemekle birlikte, bu alanda da tarihi devamlılık kendini gösterecek, gerek II. Meşrutiyet, gerekse Cumhuriyet döneminde ordunun darbe yaparak iktidarı değiştirdiği görülecektir.
- " Cenab-ı Hakk derunumu bilir. İstediklerim nefsim için değildir. Her kim ki din ve devlete hıyanet ederse başını keserim ve yerine adam bulurum. Evladım olsa sahabet etmem."
- Genel anlamda süregelen "Cumhuriyet kuruldu" ifadesini rejim meselesi olarak ele almak daha doğrudur. Yani Cumhuriyet'in kurulması, yeni bir devletin kurulması anlamını taşımaz.
- Fransız'a Mısır'ın bir avuç kumunun bile verilmesine razı olmayan III. Selim ile düşman bir kavme atını ve eşini veren ama millete ait olduğu için bir karış toprak parçası vermeyen Mete Han birbirlerinden neredeyse iki bin yıl ara ile Türk Devleti'ne başkanlık etmişlerdir. Ama aradan iki bin yıl geçse de vatan toprağı konusunda Türk töresi değişmemiştir. Vatan toprağı verilmez. Almak isteyen olursa mücadele eder ve sonuna kadar vatanını korursun.
- “Müstebid" bir padişah olarak bilinen ve saltanat yıllarına "İstibdat Dönemi" adı verilen Sultan, aslında birçok konuda uzmanlara danışmadan karar vermiyordu. Esas itibariyle de Yıldız Sarayı'nda, her zaman danışabileceği, güvendiği devlet adamlarından oluşan bir ekibi vardı. Çoğu zaman da ilgili uzmanlardan yazılı raporlar istiyordu. Kendisinin vereceği en son karar öncesinde uzmanların görüşünü alması ve ondan sonra kesin kararını vermesi tarzında çok sayıda örneğin olması, II. Abdülhamid'in çalışma sistemi hakkında daha iyi fikir vermektedir. Bu bağlamda, II. Abdülhamid idaresi aslında merkezi yönetimin güçlü olduğu bir nevi “Başkanlık Sistemi" gibi işliyordu ve bu yönüyle başlı başına önemliydi. Çünkü geniş bir coğrafyaya yayılmış olan devleti ayakta tutabilmesi buna bağlıydı.
- Günümüzde varlığını devam ettiren birçok müessesenin II. Abdülhamid döneminde kurulduğu bilinmektedir.
- II. Abdülhamid dış borçlanmanın ülkeye getirdiği iktisadi sıkıntıya ve bunun getirdiği siyasi bağımlılığa şehzadeliği sırasında şahit olmuştu. Dolayısı ile Düyun-ı Umumiye idaresi kurulup borçların yarısı silindikten sonra, kalanların düzenli ödenmesine önem vermiş, esas olarak da yeni dış borçlar yapılmamasına gayret etmiştir. Bunun için de tasarrufa riayet kaidesine öncelikle kendisi uymuştur. Hatta padişahlığının ilk yıllarında, mali buhranların devam ettiği bir sırada gerçekleştirdiği bir icraatla, şehzade ve sultanların maaşlarını yarıya indirmiştir. Böylece tasarrufu şahsen yaparak ve en yakınlarına yaptırarak halka da güzel bir mesaj vermiş oluyordu. Nitekim bu tedbirler neticesini vermiş ve Abdülhamid zamanında, Sultan Abdülmecid ve Abdülaziz dönemindeki müsriflik görülmez olmuştur.
- Tarihi devamlılık örneklerini çok çeşitlendirmek mümkündür. Bugün İstanbul'un fethini kutluyorsak bu tarihi devamlılığın bir sonucudur. Çanakkale Zaferi'ni kutluyorsak tarihi devamlılığın bir sonucudur. Sarıkamış şehitlerini anıyorsak tarihi devamlılığın bir sonucudur. Sağlık personeli 14 Mart'ı "Tıp bayramı" olarak kutluyorlar. 14 Mart 1827 yani II. Mahmud'un Tıbbiye-i Şahaneyi açtığı gün. Burada da tarihi devamlılık karşımıza çıkıyor.
- Günümüzde, zamanında Osmanlı idaresi altında bulunmuş ama şu anda sınırlarımız dışında kalmış birçok toplumun sorunlar yaşadıklarında gözlerini Türkiye'ye çevirmeleri ve destek beklemeleri de tarihi devamlılığın günümüze yansımasıdır.
- Osmanlı-Cumhuriyet ayrımı yapmadan hepimiz bu ülkeye sahip çıkmalıyız.
- Hayattaki yegâne üstünlüğüm, Türk doğmaktır! Muhterem milletime şunu tavsiye ederim ki; sinesinde yetiştirerek başının üstüne kadar çıkaracağı adamların kanındaki, vicdanındaki cevher-i asliyi çok iyi tahlil etmek dikkatinden bir an feragat etmesin”. "Biz doğrudan doğruya milletseveriz ve Türk milliyetçisiyiz. Cumhuriyetimizin dayanağı Türk topluluğudur. Bu topluluğun fertleri ne kadar Türk kültürüyle dolu olursa, o topluluğa dayanan cumhuriyet de o kadar kuvvetli olur." “Ne mutlu Türk’üm diyene” M. Kemal Atatürk Dedelerimiz, ninelerimiz Osmanlı vatandaşı idi. Mustafa Kemal Atatürk bir Osmanlı paşası idi. Biz onların canları pahasına kurtardığı bu ülkede yaşıyoruz. Bunun değerini bilip, Osmanlı-Cumhuriyet ayrımı yapmadan hepimiz bu ülkeye sahip çıkmalıyız. Bugün İstanbul’un fethini, Çanakkale Zaferi’ni kutluyorsak, Sarıkamış şehitlerini anıyorsak bu tarihi devamlılığın bir sonucudur. Sağlık personeli 14 Mart’ı “Tıp bayramı” olarak kutluyor. 14 Mart 1827, yani II. Mahmud’un Tıbbiye-i Şahaneyi açtığı gün. Bu kitapta örneklerini verdiğimiz müesseselerin tamamı Osmanlı döneminde kurulup Cumhuriyet’e intikal etmişlerdir. Bütün bu örnekler tarihten referans almanın somut göstergeleridir. Tarihi devamlılık işte tam da budur.
Osmanlı ’dan Cumhuriyet'e Tarihi Devamlılık İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Ülke tarihini parçalara bölerek insanları ve fikirleri ayrıştırmaya müsait zihniyete sahip herkes okumalı. Uzun zamandır bu topraklarda yaşayan bütün milletlerin aynı geçmişe sahip olduğunu kabul etmek kaçınılmaz. Kitapta Türk tarihinin bir bütün olduğu ve tarihi devamlılık tarihten örnekler verilerek vurgulanıyor. (Selen Arslan)
“Hayattaki yegâne üstünlüğüm, Türk doğmaktır! Muhterem milletime şunu tavsiye ederim ki; sinesinde yetiştirerek başının üstüne kadar çıkaracağı adamların kanındaki, vicdanındaki cevher-i asliyi çok iyi tahlil etmek dikkatinden bir an feragat etmesin”. Keyifli okumalar (Raziye)
Osmanlı ’dan Cumhuriyet'e Tarihi Devamlılık PDF indirme linki var mı?
Vahdettin Engin - Osmanlı ’dan Cumhuriyet'e Tarihi Devamlılık kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Osmanlı ’dan Cumhuriyet'e Tarihi Devamlılık PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Vahdettin Engin Kimdir?
Yakınçağ Osmanlı tarihi uzmanı olan ve özellikle Sultan Abdülhamit dönemine ve Türkiye'de ulaşım tarihine ilişkin araştırmalarıyla tanınan Prof. Dr. Vahdettin Engin, 1956 yılında Kocaeli’nin Yarımca ilçesinde doğdu.İlköğrenimini Yarımca’da tamamladı. 1977 yılında Galatasaray Lisesi'ni bitirdi ve 1982 yılında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yakınçağ Tarihi Kürsüsü’nden mezun oldu. 1983 yılında Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi’nde araştırma görevlisi olarak akademik hayatına başladı.1986 yılında "Ahmet Rıza Bey ve Siyasi Faaliyetleri" konulu yüksek lisans tezini, 1992 yılında "Rumeli Demiryolları" konulu araştırması ile doktora çalışmasını tamamladı. 1995 yılında doçent, 2002’de profesör unvanını aldı. Halen aynı üniversitenin Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü'nde öğretim üyeliği görevini sürdürmektedir. Prof. Engin, 2000 yılında çıkan Tünel kitabıyla Türk Tarih Kurumu Ödülü'ne layık görülmüştür. Son dönemde Dr. Theodor Herzl'in II. Abdülhamit ile Filistin'de bir Yahudi devleti kurulması için yaptığı gizli görüşmelerin ayrıntılarını belgeleriyle açığa çıkaran Pazarlık adlı kitabı sayesinde basında ses getirmiştir. Engin, aynı zamanda haftalık Habertürk Tarih dergisi yazarıdır.
Vahdettin Engin Kitapları - Eserleri
- Pazarlık
- Bir Devrin Son Sultanı 2. Abdülhamid
- Osmanlı ’dan Cumhuriyet'e Tarihi Devamlılık
- Kurtlar Sofrasındaki Osmanlı
- Kütulamâre Zaferi
- Hesaplaşma
- II.Abdülhamid ve Dış Politika
- Asayiş
- Çanakkale 1915
- Sultan II. Abdülhamid ve İstanbul'u
- Cumhuriyet'in Aynası Osmanlı
- Sorularla Milli Mücadele Tarihi
- Hamidiye Alayları ve Hüseyin Paşa
- Mekteb-i Sultani
- Rumeli Demiryoları
Vahdettin Engin Alıntıları - Sözleri
- Osmanlı-Cumhuriyet ayrımı yapmadan hepimiz bu ülkeye sahip çıkmalıyız. (Osmanlı ’dan Cumhuriyet'e Tarihi Devamlılık)
- ABD yi oluşturan halk tamamen göçmen kökenlidir. Keşiften sonra buraya önce İngilizler ve irlandalılar göç ettiler. Onları Hollandalılar, Almanlar ve iskandinavyalılar izledi.1880 yıllardan sonra ikinci bir göç dalgası ile Doğu Avrupa ve Akdeniz yöresinden slavlar Romanyalılar ve İtalyanlar bu göçe katıldı (Kurtlar Sofrasındaki Osmanlı)
- 27 Nisan 1909 tarihinde toplanan oturumda II. Abdülhamid'in tahttan indirilmesine ve Veliaht Mehmed Reşat'ın padişah olmasına karar verildi. (Bir Devrin Son Sultanı 2. Abdülhamid)
- Gazi Paşa hazretleri bir an için gözlerini dalgalı denizin üzerinde gezdirerek: ‘Kurtarılmasına çalıştığımız ve kurtarmaya muvaffak olduğumuz İzmir’de suikast. İşin burası hakikaten garip ve hazin bir maceradır’ dediler. Bu sözler söylenirken Gazi’nin dudaklarında bir an için gözlenen hüzün ve elemi ömrümün sonuna kadar unutmayacağım. (Hesaplaşma)
- Osmanlı İmparatorluğu Son yıllarında bile Balkanlar'da adriyatik'e kadar uzanan topraklara sahipti. İttihat Terakki'nin iktidara geldikten sonra partizanlık yapması ve orduyu siyasi içine çekmesi sonucunda Rumeli'deki son topraklarda elimizden çıktı. (Kurtlar Sofrasındaki Osmanlı)
- Halaskar Zabitan baskısı ile kurulan yeni hükümette, Sadrazam Gazi Ahmet Muhtar Paşa, Dışişleri Bakanı Ermeni kabriyel Noradukyan Paşa idi. Gidişat bir Balkan savaşının çıkacağını gösteriyordu, fakat Rusya Dışişleri Bakanı Noradukyan Efendi'ye barış konusunda teminat vermişti.Buna güvenilerek Rumeli'deki 120 Tabur Osmanlı askeri terhis edildi. Hükümeti öyle bir gaflet sarmıştı ki, bununla da yetinilmeyrek Sırpların, Avrupa ülkelerinden satın aldığı top ve silahların bir kısmı Osmanlı limanı olan Selanik kullanılarak Sırbistan'a gitmesine bir de izin verildi. (Kurtlar Sofrasındaki Osmanlı)
- II. Abdülhamid Osmanlı Devleti için en büyük tehlike olarak İngiltere'yi görüyordu. Ona göre, İngiltere'nin Rus Savaşı'nda Osmanlı Devleti'ni yalnız bırakmış olması bir politika değişikliği idi ve artık İngiltere Osmanlı Devleti'ni parçalamaya çalışacaktı. (Pazarlık)
- İkinci Meşrutiyet'in ilanı ile birlikte Filistin'e Yahudi göçü bir anda yoğunlaştı. İttihat ve Terakki iktidarı bu durumu önlemeye yönelik tedbirler almaya çalıştıysa da başarılı olamadı. (Pazarlık)
- Bu arada Yahudileri bir şekilde Filistin'e yerleştirme çabaları da devam ediyordu. Bu bağlamda bu defa da Emil Frank isimli kişi harekete geçmişti. (Pazarlık)
- Şerefsiz, istiklalsiz, esir bir millet çocukları olarak olarak yaşamak yerine efendice ve kahramanca ölmek elbette ki şayan-ı tercihtir. Bunu anlayamamak ne garip bir mantıktır!" (Sorularla Milli Mücadele Tarihi)
- II. Abdülhamid'in büyük dünya devletlerinin yoğun saldırıları karşısında ülke bütünlüğünü koruma amacına yönelik olarak ürettiği politikalar da mevcuttu. Sultan, geniş Osmanlı coğrafyasının tamamını elde tutmanın zorluğunun farkındaydı. Geliştirdiği strateji çerçevesinde bazı bölgelerin titizlikle korunması politikasını uyguladı. Ona göre kesinlikle vazgeçilemeyecek bölgeler şöyleydi: Tabii ki öncelikle Anadolu, Selanik dâhil Balkanlar'ın bir bölümü. Kutsal topraklar yani Hicaz bölgesi, bugünkü Irak, Suriye ve Filistin bölgeleri. Osmanlı'yı parçalama çabası içinde olan büyük devletlerin, aralarındaki rekabetten dolayı er geç bir hesaplaşma içine gireceklerini düşünüyordu. İşte o anda Osmanlı Devleti savaş dışında kalacak ve devletlerin yıpranmasından yararlanarak, kendi ülkesini daha güçlü konuma getirecekti. Büyük devletler tam da Sultan'ın düşündüğü gibi 1914 yılında büyük bir hesaplaşmanın içine girdiler. Ama II. Abdülhamid artık iktidarda değildi. Dolayısı ile iktidarda olsaydı I. Dünya Savaşı'nın kaderi nasıl olurdu? Onu kestirmek mümkün değil. (Osmanlı ’dan Cumhuriyet'e Tarihi Devamlılık)
- Fransız'a Mısır'ın bir avuç kumunun bile verilmesine razı olmayan III. Selim ile düşman bir kavme atını ve eşini veren ama millete ait olduğu için bir karış toprak parçası vermeyen Mete Han birbirlerinden neredeyse iki bin yıl ara ile Türk Devleti'ne başkanlık etmişlerdir. Ama aradan iki bin yıl geçse de vatan toprağı konusunda Türk töresi değişmemiştir. Vatan toprağı verilmez. Almak isteyen olursa mücadele eder ve sonuna kadar vatanını korursun. (Osmanlı ’dan Cumhuriyet'e Tarihi Devamlılık)
- “II. Abdülhamid benim hayatımda tanıdığım en kurnaz Doğuludur. Şark kurnazlığının en usta temsilcisi olan bu adamı takdir etmemek elde değildir.” Prof. Arminius Vambery’nin Sultan Abdülhamid hakkında ki fikirleri. (Bir Devrin Son Sultanı 2. Abdülhamid)
- “Ne zaman bir eyaletin Osmanlı Devleti’nden kopması söz konusu olsa, İngiltere benim değil de düşmanlarımın yanında yer almıştır.” (Bir Devrin Son Sultanı 2. Abdülhamid)
- Tarihi devamlılık örneklerini çok çeşitlendirmek mümkündür. Bugün İstanbul'un fethini kutluyorsak bu tarihi devamlılığın bir sonucudur. Çanakkale Zaferi'ni kutluyorsak tarihi devamlılığın bir sonucudur. Sarıkamış şehitlerini anıyorsak tarihi devamlılığın bir sonucudur. Sağlık personeli 14 Mart'ı "Tıp bayramı" olarak kutluyorlar. 14 Mart 1827 yani II. Mahmud'un Tıbbiye-i Şahaneyi açtığı gün. Burada da tarihi devamlılık karşımıza çıkıyor. (Osmanlı ’dan Cumhuriyet'e Tarihi Devamlılık)
- Ülkenin kurtuluşunun çok yakın olduğu o günlerin birinde Afyon Cephesi’nde taarruz hazırlık ve planları yapılmaktaydı. Halide Edip Mustafa Kemal Paşa’ya şöyle dedi: “İzmir’i aldıktan sonra biraz dinlenirsiniz Paşam. Çok yoruldunuz.” Cevap çok anlamlı idi ve yol ayrımının kaçınılmazlığını vurguluyordu: “Dinlenmek mi? Yunanlılardan sonra birbirimizle kavga edeceğiz, birbirimizi yiyeceğiz.” (Hesaplaşma)
- Halaskar zabıtan grubunun baskısıyla ittihatçı hükümet istifa etti. 16 Temmuz 1912'de istifa etti. (Kurtlar Sofrasındaki Osmanlı)
- Silahtan önce gerekli olan; karşınızdaki güç ne kadar büyük olursa olsun bir hedef doğrultusunda inanmış olarak mücadele etmeye karar verilmiş olmasıdır (Sorularla Milli Mücadele Tarihi)
- “Müstebid" bir padişah olarak bilinen ve saltanat yıllarına "İstibdat Dönemi" adı verilen Sultan, aslında birçok konuda uzmanlara danışmadan karar vermiyordu. Esas itibariyle de Yıldız Sarayı'nda, her zaman danışabileceği, güvendiği devlet adamlarından oluşan bir ekibi vardı. Çoğu zaman da ilgili uzmanlardan yazılı raporlar istiyordu. Kendisinin vereceği en son karar öncesinde uzmanların görüşünü alması ve ondan sonra kesin kararını vermesi tarzında çok sayıda örneğin olması, II. Abdülhamid'in çalışma sistemi hakkında daha iyi fikir vermektedir. Bu bağlamda, II. Abdülhamid idaresi aslında merkezi yönetimin güçlü olduğu bir nevi “Başkanlık Sistemi" gibi işliyordu ve bu yönüyle başlı başına önemliydi. Çünkü geniş bir coğrafyaya yayılmış olan devleti ayakta tutabilmesi buna bağlıydı. (Osmanlı ’dan Cumhuriyet'e Tarihi Devamlılık)
- Yahudiler İslam'ın çıkışından bin yıl önce sürdürdükleri ve bir daha egemen olamadıkları İsrail topraklarına (Eretz İsrael) bir gün dönme arzusunu daima canlı tutmuşlardı. Bu vaat edilmiş topraklara tekrar kavuşma tutkusuna daha sonraları, Kudüs'ün tepelerinden biri olan Sion'a izafeten Siyonizm adı verilmiştir. (Pazarlık)