Osmanlı İmparatorluğu'nun Kuruluşu - Fuad Köprülü Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap

Osmanlı İmparatorluğu'nun Kuruluşu kimin eseri? Osmanlı İmparatorluğu'nun Kuruluşu kitabının yazarı kimdir? Osmanlı İmparatorluğu'nun Kuruluşu konusu ve anafikri nedir? Osmanlı İmparatorluğu'nun Kuruluşu kitabı ne anlatıyor? Osmanlı İmparatorluğu'nun Kuruluşu PDF indirme linki var mı? Osmanlı İmparatorluğu'nun Kuruluşu kitabının yazarı Fuad Köprülü kimdir? İşte Osmanlı İmparatorluğu'nun Kuruluşu kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi

Yazar: Fuad Köprülü

Orijinal Adı: Les Origines de l'Empire Ottoman

Yayın Evi: Akçağ Yayınları

İSBN: 9789753384780

Sayfa Sayısı: 240

Osmanlı İmparatorluğu'nun Kuruluşu Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Kitabın bu basımında yer alan Osmanlı İmparatorluğunun Etnik Menşei Meseleleri hakkındaki uzun makalesinde ise, Osmanlıların Kayı boyundan geldiklerini; J.Marguart, Z.V. Togan ve Wittek'in görüşlerini de çürüterek ortaya koymaktadır.

Osmanlı İmparatorluğu'nun Kuruluşu Alıntıları - Sözleri

  • Muhtelif yerlere dağılmış olan bu Kayılardan küçük bir kısım önce Ertuğrul'un ve sonra da Osman'ın maiyetindeki bu ehemmiyetsiz aşiret, yeni bir siyasi teşekkülün çekirdeğini teşkil etmekle beraber, teşekkül eden devletin mahiyeti üzerinde hiçbir suretle müessir olmamıştır. Rolleri , içlerinden bir devlet kurucusu çıkarmak ve başlangıçta ona istinatgâh teşkil etmek gibi ibraz da tesadüfe bağlı ve tamamen politik olan bir avuç halkın, bundan başka bir tesir yapmasına -mesela bazen iddia olunduğu vechile, Osmanlı lehçesinin esasını teşkil etmek gibi- hiçbir nokta-i nazardan imkân da yoktur.
  • Kayıların Oğuz boyları arasındaki ehemmiyetinden dolayı, Osmanlı hükümdarlarının böyle bir iddiada bulundukları birdenbire akla gelebilir; fakat bu da doğru sayılamaz: Oğuz ananesine göre hükümdarlar en ziyade Salur veya Kınık boylarından yetişir; Osmanlı padişahları eğer kendilerine yalandan bir şecere uydurmak isteselerdi, kendilerini onlara mensup sayarlardı.(...) İşte bu mülahazata istinaden, devleti kuran ve ona adını veren Osman'ın ve babası Ertuğrul'un - ne kadar küçük olursa olsun- Kayılara mensup, ehemmiyetsiz bir aşiretin başında bulunduklarını kabul edebiliriz.
  • Kendi temayüllerine göre herhangi bir 'doctrine'e bağlı kalan araştırıcıların ekseriya bu hataya düştükleri,tarihi realiteyi anlamağa ve anlatmağa çalışacak yerde, yalnız "tek taraflı izahlarını" haklı göstermek için, ancak işlerine uygun gelen malzeme ile iktifa ettikleri ve onları bu temayüle göre zoraki tefsirlere tâbi tuttukları görülür. Realitéleri zorlayıcı ve tahrif edici bu gibi tek taraflı izahları, ben bütün meslek hayatımda, hakiki ve dürüst bir tarih anlayışına daima aykırı ve tehlikeli saydım.
  • Osmanlı Devletinin kuruluşunu anlamak için, her şeyden evvel, XIII. asır Anadolu'sunun yalnız siyasi tarihini değil, asıl içtimai tarihini bilmek lâzımdır.
  • Türlü âmillerin tesiri altında vücuda gelen herhangi bir tarihi processusü çok defa tek bir sebeple, yani tek taraflı olarak izaha kalkmak, hayatın complexitésini, yani réaliteyi ihmâl etmekten başka bir şey değildir.
  • İslamiyetten evvelki Türklerde "kahraman, cengâver" mânâsına bir lâkap olan ve prenslere de verilen Alp ünvanı, İslamiyetten sonra da - hatta Müslüman Türk Devletlerinin resmi unvanlarında bile devam etmişti; fakat Türkler İslâmiyeti kabul ettikten sonrai bazen onunla beraber bazen de yalnız başına dini mahiyetteki 'Gazi' lâkabı kullanılmağa başlandı. (...)Tarihi menbalarda bazen umumi olarak bütün Müslüman ordusu efradını ifade için kullanılan 'gaziler' tabiri umumiyetle daha dar ve daha hususi bir mânâ ifade eder; yani onunla ordudaki veya büyük şehirlerdeki muayyen bir zümre kast olunur. (...) Ekseriyetle geçinecek bir toprağa ve kendini yaşatacak bir işe sahip olmayarak, iktisadi zaruretler karşısında maişet vasıtalarını Ortazamanın mütemadi harplerınde ve dahili iğtişaşlarında arayan böyle tufeyli bir sınıfın vücuda gelmesi pek tabii idi. (...)Öyle anlaşılıyor ki bu devirlerde Garbi Anadolu uçlarıdnaki Alplar teşkilatı, (...) daha ziyade bir şehir teşkilatı mahiyetinde olup İslâmi ananelere dayanan Gaziler teşkilatından farklıdır; bilhassa eski Türk ananelerine bağlıdır.(...) Uc beylerinin Gazi lâkabını almaları ise onların artık şehir hayatına geçmiş ve az çok mederese tesiri altına girmiş olmalarından dolayıdır.
  • Büyük Alman mütebahhiri J. Marquardt, Osmanlıların Kayılara mensup olduğunu kabul etmekle beraber, bu Kayıların Türk değil, Moğol olduklarını mühim bir eserinde kuvvetle iddia etmiş ve hatta bundan, ciddi bir müverrihe yakışmayacak birtakım neticeler de çıkarmağa çalışmıştı: O, Kay adını taşıyan bir Moğol kabilesi ile Kayı- eski şekliyle Kayığ- kabilesini birbirinin aynı sanmış idi.
  • Bizans’ın taht kavgaları etrafında dönen siyasî ve idari anarşisi, askerî za’fı, yardımlarına müracaat edilen meselâ Katalanlar gibi ücretli serserî kafilelerinin halka yapdıkları mezalim, Latinlik ve Katoliklik düşmanlığı, bütün bunlar Türk hudutlarını müte­madi garba doğru ilerileten âmillerdi.
  • Eskidenberi Oğuzlar’ın mühim bir şubesi olan Kayılar, Selçuklar devrinde umumî Oğuz hareketlerine iştirak ederek şarktan garba doğru gelmişlerdir. Bunlardan birkısım Mâve-râ-i Hazar Türkmenleri arasında, bir kısmı Mâzenderân’da, Azer­baycan ve Arrân (Cenubî Kafkasya)’da kalarak yerleşmişler, veya başka Türk kabileleriyle karışmışlardır.
  • Tarihi bir realite olarak bir Osmanlı İmparatorluğu bulunmakla beraber hiçbir zaman bir Osmanlı ırkı, hatta bir Osmanlı kavmi mevcut olmamıştır.

Osmanlı İmparatorluğu'nun Kuruluşu İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Fuat köprüde hoca Osmanlı tarihi araştırmaları için temel kaynaktır. Fuat hoca'nın araştırmaları, tarihçiliğimiz için güncelliğini hala korumaktadır. Onun 23 yaşında profesörlük ünvanına nail olduğunu hoca yakından takip edenler, neşrettiği eserleri okuyanlar bilir. Onun neşrettiği eserler, adetâ altın madenidir. Fuat Hoca, bu eserinde ise "Osmanlı İmparatorluğu'nun" kuruluşu bazı araştırmacıların yazdıklarını tenkid etmektedir. Bu tenkidlere ilaveten Ord. Prof. Zeki Velidi Togan'ın "Kayı" boyu üzerine yazdıklarını da belgelerle eleştirmektedir Bu tenkidlerle Kayı boyunun kimler tarafından kurulduğuna, etnik grubu hakkına yeni bilgilere sahibiz. Bu bilgilerin yanında bazı vesikalar ile de ortaya konan iddiaları ele almaktadır. Hocanın 1934 tarihinde Fransa'da Sarbonne Üniversitesinde Fransızca olan üç konferansını 1935 tarihinde "Les Origines de l'Empire Ottoman" adıyla Fransızca yayınlanan kitabı, Alfa Yayınları tarafından çevrilmiştir. Hocanın bu kitabı, müphem bir soru olan "Osmanlı İmparatorluğu'nu kim kurdu?" sorusuna adeta bir yanıttır. Gibbons, Marquart, Paul Wittek gibi tarihçileri de kitapta eleştirmiştir. Son olarak elimizdeki Kitap, dil bakımından zengin; fakat arapça ve Farsça ile haşır neşir olmayanların zorlanacağı bir kitaptır. (Ömer Ulus)

Lisans günlerimde bir solukta bitirdiğim nadir eserlerden biridir. Fuad Köprülü bu eserinde Bizanist yazarların, Osmanlı Devletinin kuruluşunda devletin 400 çadırlık bir aşiretten meydana geldiği tezine kesinlikle karşı çıkıp tarihi belgeler ile bu tezleri çürütmeyi başarmıştır. Bunun dışında Fuad Köprülü, Bizanist yazarlardan olan Paul Wittek, Gibbons, Marquart 'ın tezlerini tarihi belgeler doğrultusunda birer birer çürütür. Bu Bizanistler dışında bir de Zeki Velidi Togan'ın, Osmanlı Devletinin sahip olduğu boya yönelik tezlerini de tarihi belgeler ile çürütecektir. Fuad Köprülü tüm bunları yaparken tarihi belgeleri kullanmayı da göz ardı etmemiştir. Bu eser özellikle Osmanlıların menşei ve Kayı boyu hakkında oldukça önemli bilgiler verirken mükemmel bir kaynak niteliği de taşımaktadır. (Şeyhmus Dirilmiş)

Osmanlı'nın kuruluşuna dair oldukça tutarlı bilgiler veriyor. Akademik üsluba rağmen akıcı bir eser.Alanında kaynak bir kitap kendinden sonraki kuruluşa dair görüşlerin şekillenmesinde rol oynayan bir eser.Osmanlı tarihinin kuruluşu buzlu bir camın ardından manzara izlemeye benzetilmiştir hep. Konuya ilişkin göz ardı edilemeyecek kadar mühim bir eser. (Sefa Akgül)

Osmanlı İmparatorluğu'nun Kuruluşu PDF indirme linki var mı?

Fuad Köprülü - Osmanlı İmparatorluğu'nun Kuruluşu kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Osmanlı İmparatorluğu'nun Kuruluşu PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Fuad Köprülü Kimdir?

Fuad Köprülü 4 Aralık 1890’da İstanbul’da doğdu. Sadrazam Köprülü Mehmet Paşa’nın soyundan gelmektedir. Edebiyat ve tarih alanında ilerlemek için hukuk öğrenimini yarıda bıraktı.

1909’da Fecr-i Ati topluluğuna katıldı. Şiirlerini 1913’e kadar Mehasin ve Servet-i Fünun dergilerinde yayımladı. Bu yıllarda “Milli Edebiyat” ve “Yeni Lisan” akımlarına karşıydı. 1910’dan sonra İstanbul’un çeşitli okullarında Türkçe ve edebiyat okuttu, liselerin edebiyat programını düzenledi. Ziya Gökalp çevresine girdikten sonra Milli Edebiyat akımını benimsedi; Türk tarihinin ilk dönemlerine kadar indi, ilk Türk topluluklarının tarih ve edebiyatlarını inceledi. 1913’te, Halit Ziya Uşaklıgil’den boşalan İstanbul Darülfünunu Türk edebiyatı tarihi müderrisliğine getirildi. Aynı yıl Bilgi dergisinde Türk edebiyatının hangi yöntemle incelenmesi gerektiğini tartışan “Türk Edebiyatı Tarihinde Usul” adlı yazısı çıktı.

İlk büyük yapıtı ''Türk Edebiyatı’nda İlk Mutasavvıflar’'ı yayımlandı. 1923’te Edebiyat Fakültesi dekanı oldu, ''Türkiye Tarihi'' adlı kitabını çıkardı. 1925’te Türkiyat Mecmuası’nı çıkarmaya başladı, ünü giderek dünyaya yayıldı, birçok uluslararası kongreye Türkiye temsilcisi olarak katıldı. 1928’de Türk Tarih Encümeni Başkanlığına seçildi. 1931’de Türk Hukuk Tarihi Mecmuası’nı çıkarmaya başladı; 1932-1934 arasında Divan Edebiyatı Antolojisi’ni çıkardı. 1933’te ordinaryüs profesör oldu, İstanbul Üniversitesi’nde birkaç kez dekanlık yaptı. 1934’te siyasete atılarak Kars milletvekili oldu. 1936-1941 arasında Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi’yle Siyasal Bilgiler Okulu’nda ders verdi. 1935’te, Paris’te Türk Tetkikleri Merkezi’nde verdiği konferansların toplamı olan Les Origines de L’Empire Otoman (Osmanlı İmparatorluğu’nun Kuruluşu) adlı kitabı yayımlandı ve büyük yankı uyandırdı.Heidelberg, Atina ve Sorbonne üniversitelerince onursal doktorluk sanı verilen, bilim kuruluşlarınca onur üyeliğine seçilen Köprülü 1941’den sonra İslam Ansiklopedisi’nin yayımına katıldı. V.(Ara Seçim), VI., VII. Dönem Kars, VIII., IX., X. Dönem İstanbul milletvekilliğine, hem de İstanbul ve Ankara üniversitelerindeki görevlerine devam etti.

Celal Bayar, Adnan Menderes ve Refik Koraltan ile Demokrat Parti'yi kurdu. Demokrat Parti 14 Mayıs 1950 seçimlerini kazanıp iktidara gelince, dışişleri bakanı oldu. 1956’ya kadar sürdürdüğü bu görevi sırasında Türkiye’nin NATO’ya girişinde etkin rol oynadı. 5 Temmuz 1957'de "kurduğu partiyi tanıyamadığını" söyleyerek Demokrat Partiden resmen istifa etti ve aynı yıl Hürriyet Partisi ne girdi. Asıl yararlı çalışmalarını Türk Edebiyatı ve Türk Halk Edebiyatı araştırmaları oluşturur. Çok verimli bir araştırmacı olan Köprülü, ardında 1500'ü aşkın kitap ve makale bırakmıştır.

Fuad Köprülü 15 Ekim 1965 tarihinde Ankara'da Türk Tarih Kurumu'ndan evine yürüyerek gittiği bir sırada, trafik kazası geçiren Köprülü, daha sonra tedavi gördüğü Istanbul Baltalimanı Hastahanesi'nde, 28 Haziran 1966'da vefat etti. Cenazesi, 1 Temmuz Cuma günü Beyezid Camii'nde kılınan namaz ve Istanbul Üniversitesin'nde yapılan merasimden sonra Çemberlitaş'ta Köprülü Mescidi'ne bitişik aile kabristanına defnedildi.

Fuad Köprülü Kitapları - Eserleri

  • Türk Edebiyatında İlk Mutasavvıflar
  • Osmanlı İmparatorluğu'nun Kuruluşu
  • Mehmet Fuad Köprülü Külliyatı-3
  • Mehmet Fuad Köprülü Külliyatı 1
  • Anadolu'da İslamiyet
  • Edebiyat Araştırmaları 1
  • Divan Edebiyatı Antolojisi
  • Nasrettin Hoca
  • Mehmet Fuad Köprülü Külliyatı 2 İslam Medeniyeti Tarihi
  • Osmanlı'nın Etnik Kökeni
  • Türk Tarih-i Dinisi
  • Edebiyat Araştırmaları 2
  • Tarih Araştırmaları 1
  • Eski Türk Sanatı ve Avrupa'ya Etkisi
  • Anadolu'da İslamiyet
  • Köprülü'den Seçmeler
  • Türk Edebiyatı Tarihi
  • İslam ve Türk Hukuk Tarihi Araştırmaları ve Vakıf Müessesesi
  • Hanedenlar, İnsanlar ve Yerler - İslam Ansiklopedisi Tarih Yazıları
  • İslam ve Türk Hukuk Tarihi Araştırmaları ve Vakıf Müessesesi
  • Fuad Köprülü Armağanı (60. Doğum Yılı Münasebetiyle)
  • Demokrasi Yolunda
  • Saz Şairleri
  • Türk Edebiyatı Ders Notları
  • Bugünkü Edebiyat
  • Vakıfların Hukuki Mahiyeti
  • Eski Şairlerimiz: Divan Edebiyatı Antolojisi
  • Sevgili Kızım
  • Türk Dilinin Sarf ve Nahvi
  • Mehmet Fuad Köprülü Külliyatı-7
  • Türkiye Tarihi
  • Hayat-ı Fikriyye

Fuad Köprülü Alıntıları - Sözleri

  • SÛFÎLİĞİN İNKİŞÂF VE İNTİŞÂRI "İslâm tasavvufunun asıl menşei addedebileceğimiz zāhidlik cereyānına gelince: Zamān-ı Saadet'ten başlayarak, bu cereyāna tesādüf ediyoruz.(*) Fakat sonradan iddiā edildiği gibi, Cenāb-ı Peygamber'in Hazret-i Ebû Bekir ve Ali'ye birtakım telkînātta bulunarak sûfîliğin esāsını vaz' ettiği, tārîhen esassızdır. İptidā, 'sûfî' nāmını alarak Sûriye'de ilk zāviyeyi kuran, (150 h.)'de ölen Kûfeli Ebû Hāşim'dir. Ondan sonra; Süfyān-ı Sevrî (vefātı 168 h.), Zü'n-Nûn-ı Mısrî (vefātı 245 h.), Horasanlı Bāyezîd-i Bistāmî (vefātı 261 h.), fāciā-i şehādetiyle meşhûr Hallāc (vefātı 309 h.), Cüneyd-i Bağdādî gibi birçok büyük sûfîler yetişerek, her türlü māniālara, hattā tekfîr ve tahkirlere rağmen, mesleklerini neşrediyorlardı. İlk asırlarda müteşerri'ler tarafından hoş görülmeyen sûfîler, Ebu'l-Kāsım Kuşeyrî (vefātı 465 h.)'nin, Sûfiyye mesleğinin Ehl-i Sünnet 'akāidine mugāyir olmadığını göstermek maksadıyla sarf ettiği büyük mesāîden ve bilhāssa, Gazālî'nin (450-455 h.) pek kıymetli eserlerinden sonra, efkâr-ı umūmiyyede hürmet kazanmaya başladı." (...) ------ (*) "Daha, Zamān-ı Peygamberî'de mevcūdiyyetlerini bildiğimiz 'Ashāb-ı Suffa', ādetā İslâm'ın zāhidler sınıfını teşkîl ediyorlardı. Bunların tarz-ı hayat ve māişetleri hakkındaki ma'lûmāt, bunu kemâl-i serāhātle göstermektedir. Māmāfih bunların mu'ahharan inkişāfını gördüğümüz felsefe-i sûfiyye ile hiç münāsebetleri yoktu.." [Ord. Prof. Dr. M. Fuad Köprülü, "Türk Tārih-i Dînîsi", 2005, s.145] (Türk Tarih-i Dinisi)
  • Sasani İmparatorluğu'nun idare teşkilatı, İslam devrinde adeta ideal bir örnek gibi telakki edilmiştir. MS IV. yüzyılın meşhur İslam müellifi Câhiz, Risale fi fezaili'l-Etrâk'inde Sasanilerin idarecilikteki üstünlüklerini kaydeder (Mehmet Fuad Köprülü Külliyatı-3)
  • “Burada çok sıkılıyorum. Eğer günde 16-18 saat devam eden bu mesai olmasa büsbütün sıkılıp sinirleneceğim. Bereket versin çalışmak insana kendini unutturuyor.” Fuad Köprülü (Sevgili Kızım)
  • Ömürlerini karanlık kubbelerin altında Acem dîvanlarını körü körüne taklîde hasrederek halkı ve halkın zevkini istihfâf eden iri kavuklu şâirlerimiz, sonra nasıl istihfâf ile karışık bir nisyâna uğradılarsa, şimdi halkın anlamadığı bir lisân ve âhengini bir türlü duyamadığı bir vezinle ecnebî mukallitliği yapanlar da aynı âkıbete uğramaktan kurtulamayacaklardır. Bâri onlar şu "Nasreddin Hoca"dan olsun biraz ibret alsalardı... (Nasrettin Hoca)
  • Acem dil ve edebiyatını pek iyi bilen Fatih devri şairlerinden Tokatlı Leâ'lî, kendisini Acem alimlerinden göstererek Fatih'in teveccühünü kazanmışken, sonrasında her nasılsa Anadolulu olduğu anlaşılınca eski iltifatlardan uzak ve mahrum kalmıştı. (Edebiyat Araştırmaları 1)
  • Kayıların Oğuz boyları arasındaki ehemmiyetinden dolayı, Osmanlı hükümdarlarının böyle bir iddiada bulundukları birdenbire akla gelebilir; fakat bu da doğru sayılamaz: Oğuz ananesine göre hükümdarlar en ziyade Salur veya Kınık boylarından yetişir; Osmanlı padişahları eğer kendilerine yalandan bir şecere uydurmak isteselerdi, kendilerini onlara mensup sayarlardı.(...) İşte bu mülahazata istinaden, devleti kuran ve ona adını veren Osman'ın ve babası Ertuğrul'un - ne kadar küçük olursa olsun- Kayılara mensup, ehemmiyetsiz bir aşiretin başında bulunduklarını kabul edebiliriz. (Osmanlı İmparatorluğu'nun Kuruluşu)
  • Gezdim, aradım her yeri, bir fırtına oldum; Beyhude yoruldum, Yalnız şunu gördüm, şunu buldum, Yalnız şunu duymaktan el'ân: Hicran.. Yine hicran.. Yine hicran! (Fırtına ve Kar- Orhan Seyfi) (Bugünkü Edebiyat)
  • İstanbul’un fethinden sonra, Osmanlı İmparatorluğu’nun çeşitli müesseseleri üzerinde, mesela saray teşrifatında, idare teşkilatında Bizans’ın büyük tesirleri olduğu, tarihçiler tarafından mütafere gibi kabul olunmuştur. (Mehmet Fuad Köprülü Külliyatı-3)
  • (…) saray unvanları verilmek sûretiyle mükâfatlandırılır: böylece mimar Mehmet Ağa, bir okuma rahlesi imâl ettiğinden dolayı, <> (saray kapıcısı) unvanını aldı (…) (Eski Türk Sanatı ve Avrupa'ya Etkisi)
  • Türklerden mürekkep askeri kıtalara da malik olan Samanoğullarının ordu ıstılahları ve idari teşkilatlarında bazı Türkçe unvanlar göze çarpıyor. (Mehmet Fuad Köprülü Külliyatı-3)
  • İslam medeniyeti dairesine epey zamandan beri girmiş olan Maveraünnehir ve İran sahalarına gelmezden evvel, Oğuz Türkmenleri arasında Hıristiyanlığın bir aralık kısmen intişar etmiş olduğu muhakkaktır. (Anadolu'da İslamiyet)
  • Kısmen harpler ve istilalarda imha veya esir edilen, kısmen de yerlerinde bırakılan yerli ahaliden kalmış geniş Anadolu toprakları, Selçukluların takip ettikleri iktâ' sistemi sayesinde yavaş yavaş Türkleşti. (Mehmet Fuad Köprülü Külliyatı-3)
  • "Elem"i bilmeyenler için "feryat"tan daha manasız bir şey olabilir mi? (Bugünkü Edebiyat)
  • Harezmşahlar,siyah renkte bir bayrak kullanmışlardır.Bunun sebebi,bayrağının rengini siyaha çevirmiş olan Sultan Sancar'ın ölümünden sonra kendilerini Selçuklu Devleti'nin meşru varisi saymış olmalarıdır. (İslam ve Türk Hukuk Tarihi Araştırmaları ve Vakıf Müessesesi)
  • “Bektaş Veli daha çocukken birçok kerametler gösterdi: Bir gün Lokman-ı Perende onun yanına girdiği zaman, odayı nur ile dolu görüp şaşırdı, etrafına bakındı; Bektaş'ın sağında ve solunda iki nurani zat vardı ve Bektaş'a Kuran okutuyorlardı. Lokman girer girmez hemen onlar kayboldular. Lokman, çocuğa "Bunlar kimdir?" diye sordu. Birinin Hazreti Peygamber, diğerinin de Hazreti Ali olduğunu anladı.” (Türk Edebiyatında İlk Mutasavvıflar)
  • ....pek ala anlaşılıyor ki, ülema sınıfından lran-perest şairlere rağmen halk, milli Aşıklar'ı seviyor, onlara hürmet ediyor, cönklerde ve mecmualarda sazşairlerinin koşma ve destanları en mühim yeri alıyordu. Milli vezin ile sade ve samimi ilahiler yazan tekke şairleri halkın gözünde nekadar meşhur ve takdir edilmiş ise, Aşıklar da o ka dar rağbet ve saygı ile karşılanırdı; hatta Aşık Ömer gibi bazıları hakkında derhal efsaneler teşekkül etmiş, birçok kerametler, menkabelcr nakledilmeğe başlanılmıştı. (Edebiyat Araştırmaları 1)
  • Kesme nevanı içine salsalar da keder Kırılsa gönül meddi cezr ile Hepsi geçer, hepsi geçer... Lâ Edrî (Divan Edebiyatı Antolojisi)
  • Harzemşahların kavi ve muazzam saltanatı süratle yıkıldıktan sonra İran'da yerleşen Moğollar, Sultan Gıyaseddin Keyhüsrev'in Kösedağ mağlubiyetini müteakip Anadolu'da da metbuiyetlerini tanıtmışlardı. Moğol hanları, Selçukilerin zaafından bilistifade memleketi istediklerine veriyorlar, Sultanın azl ve nasbından başlayarak en ufak işlere kadar müdahele ediyorlardı. Bilhassa, Bağdat hilafetini ortadan kaldıran Hülagú'dan sonra, Anadolu, İlhanilerin bir vilâyeti hükmüne geçti. Mevlânâ'nın muhib ve hamisi Muinüddin Pervane yalnız Selçuki sultanının veziri değil daha ziyade, Hülagú'nun naib valisi demekti. Anadolu'da Moğol hâkimiyetinin etnoloji itibariyle de mühim bir tesiri oldu. Moğol hükümdarlarının gönderdikleri kuva-yi askeriye muhtelif sahalarda yerleşerek asırlarca Anadolu'da bir şuriş ve nifak unsuru oldular. Timur'un kendisiyle beraber alıp götürdüğü Kara-Tatarlar bunların bakiyesi olduğu gibi, bunların en mühim akşamı da yavaş yavaş sair Anadolu halkıyla kaynaşmıştır. Muinüddin Pervâne'nin Abaka Han tarafından idamı- ni (676 H.) müteakib Anadolu'nun senelerce düçar olduğu mesaib ve anarşi tasavvurun fevkindedir: Memlekette muntazam bir idare makinesi kalmamış, Moğol ümera-yı askeriyesinin zulm ve teaddisi, muhafaza-i mevki için, halkı soymak ıztırarında kalan Selçuki memurlarının ha- miyetsizliği, Türkmenlerin isyanı, Moğol valileriyle İlhaniler arasında sık sık tehaddüs eden isyan ve tedip hadiseleri, Mısır sultanlarının entrikaları, Selçuki prenslerinin rekabetleri, zavallı halkı perişan bir vaziyette bırakmıştı. (Anadolu'da İslamiyet)
  • Türkmen boyları arasında eski "Ozan"lardan mütenakkil hale-i kutsiyetle muhâtt olarak o basit ve iptidai ruhlarda tasalluten eden Babalardır. Arap ve Acem edebiyat-ı sufiyesinin bütün dekayıkına vâkıf olarak beliğ Farisí şiirler, Arapça kitaplar ve şerhler yazan bu ilk kısım sufiler, şehirlerin irken çok karışık ve Acem harsına çok perestişkâr halkına hitap ettikleri halde garip kıyafetleri, ağızlarda dolaşan kerametleri, meczubâne yaşayışlarıyla eski Baksı-Kamların hatırasını İslami şekil altında yaşatan Türkmen Babaları; Oğuz boylarına, anlayacakları bir dille, İslâmiyetin eski kavmi an'anelere tetabuk eden sufiyane fakat basit ve âvâmi bir şekl-i muharrefini telkin ediyorlardı. (Anadolu'da İslamiyet)
  • ... Birbirine bağlı ve birbiri üzerinde tesirli bir hadiseler zümresinin yalnız bazısını göz önüne almak geri kalanlardan habersiz olmak menşei ihmal etmek ve buna rağmen o hadiseleri anlamaya çalışmak daima yanış neticeler verecektir İslamiyet öncesi T.E anlamadan İslamiyetten sonraki devirleri izah etmek Osmanlıların teşekkülüne kadar Orta ve Küçük Asyada nasıl bir edebiyat olduğunu bilmeden Osmanlı Edebiyatının teşekkülünü idrake muvafak olmak imkansızdır... Nevai bilinmeden ... (Türk Edebiyatında İlk Mutasavvıflar)