Palto - Nikolay Gogol Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap

Palto kimin eseri? Palto kitabının yazarı kimdir? Palto konusu ve anafikri nedir? Palto kitabı ne anlatıyor? Palto kitabının yazarı Nikolay Gogol kimdir? İşte Palto kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi

Yazar: Nikolay Gogol

Çevirmen: Derya Öztürk

Orijinal Adı: Шинель

Yayın Evi: Tutku Yayınevi

İSBN: 9786059734707

Sayfa Sayısı: 72

Palto Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Tek tipleşmeye ve bireyselliği yok etmeye çanak tutan toplum hepimizi birbirimize benzeyen insanlar olmaya zorluyor.

Toplumumuzda silik yakıştırması yapılan, para sıkıntısı çeken, işini kaybetmekten korkan, çevrelerindeki kişiler tarafından aşağılanan ya da görmezden gelinen insanların yaşadıkları trajedileri konu alan bir eser.

Hikayemiz insanlar tarafından küçümsenip alaya alınan alt sınıf bir katibin yeni bir palto sahibi olma isteğiyle başlar ama, işler ne yazık ki beklendiği gibi gitmez.

Rus edebiyatı ifadesinin oluşmasına neden olarak gösterilen bu eser, 150 yılı aşkın süredir okuyucularını büyülemeye devam ediyor.

Palto Alıntıları - Sözleri

  • "Başkalarının gözünde önemsiz olanı önemli sayan insanlar her zaman bulunur."
  • "Rahat bırakın, ne diye üzüyorsunuz beni?"
  • “İnsan denilen varlığın ne kadar acımasız olabildiği gerçeğini gördükçe, derinden sarsıldı.”
  • " Zavallı genç katip, insanların ne kadar insanlık dışı davrandıklarını , eğitimli, kültürlü,nazik görüntülerinin altında nasıl da acımasız olduklarını görünce , Tanrım; üstelik bu adamlar toplum tarafından onurlu adamlar , birer beyefendi olarak görülüyor diyerek ürperir , defalarca kez elleriyle yüzünü kapatırdı."
  • Yaşadığı süre boyunca kimsenin farkına bile varmadığı bu adamın, ölümünden sonra birkaç gün daha bu dünyada varlığını hissettirme şansının kendisine bahşedileceğini kim düşünebilirdi!
  • "aslında mühim olmayan adamların" çevresinde, onların mühim adam olarak görülmesini sağlayan insanlar da her daim var olmuştur.
  • Görmezden gelmeye mecbur bırakılmak mı ? Sanırım en en kötüsü de bu ...
  • Ne de olsa insan ruhunun derinliklerine gizlice süzülüp, neler düşündüğünü öğrenmek olası değil.
  • Benim gözümde bilmediğini açıkça söyleyen insan, bilmediğini biliyormuş gibi görünen ve her şeyi ağzına yüzüne bulaştıran ikiyüzlüden daha değerlidir.
  • ''Aslında mühim olmayan adamların çevresinde, onların mühim adam olarak görülmesini sağlayan insanlar da her daim var olmuştur. ''
  • "Rahat bırakın, ne diye üzüyorsunuz beni"
  • Tanrı’nın emriyle şu tuhaf kahramanlarımla sürüp giden koca hayatı, herkesin görebileceği alay ve kimsenin göremeyeceği gözyaşlarıyla daha ne kadar seyredeceğim?”
  • Zaten bir insanın ruhuna girmek ve düşündüğü her şeyi öğrenmek olanaksızdır.
  • "Dünyada ne saçmalıklar oluyor."

Palto İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Hepimiz Gogol'un Palto'sundan çıktık.! yazar/fyodor-dostoyevski Gogol, Palto’ yu yazarken gerçek bir hikayeden yola çıktığı iddia ediliyor. Arkadaşının sohbet arasında anlattığı bir hikâye ona ilham kaynağı olmuş ve dinlediği hikâyeyi kendi görüşleriyle birleştirince ortaya etkileyici bir yapıt çıkmış. Arkadaşının anlattığı hikayede ise palto yerine av için bir silah alan memurdan bahsediliyor, memur gittiği ilk avda tüfeği suya düşürüyor ve kaybediyor daha sonra bunun sıkıntısına dayanamıyor hasta oluyor ve sonrasında maalesef hayata gözlerini yumuyor. Hikâye, baş karakter olan Akaki Akakiyeviç’in paltosu üzerine kurulmuştur. Akaki, oldukça sıradan, silik, sakin bir hayat süren bir devlet memurudur. Her gün sadece işe ve evine gidip geliyor. İş arkadaşlarıyla da çok ilişkisi olmayan, kendi iç derinliğinde yaşayan bir kişi(Kendisine yapılan bir sürü acımasız şakaya rağmen). Kitap baskısına değişmekle beraber yaklaşık 40-60 sayfa arasında bir uzunluğa sahip. Kitap okuyorum diyen herkesin ömründe mutlaka bir kere okuması gereken bir kitap bence. Kışın soğuk bir günde okursanız daha da etkili olacağını düşünüyorum. (Üzeyir Yazıcı)

Toplumda aşırı bir ahlak bekçiliği olmasına rağmen inanılmaz şekilde ahlaki kaygı hiç yok,ahlaki kaygı kendisini başkaları ne der şeklinde gösterdiği için o başkaları yapılan kötü şeye olumsuz yaklaşmıyor, ahlak bekçiliğini yapılan şey üzerinde uygulamıyorsa kötü şey bir anda iyi hale geliyor, iyi değilse bile nötr. Eğer yapılan şeyi tek bir şahıs yapmıyorsa o direkt iyi hale geliyor, sanırım kitlelerin durumlara yaklaşımındaki en önemli şey bu,bir şeyi yeterince kişi yapıyorsa bu şey kötü olamaz. En basit örneği Çiftlik Bank vakasında röportaj yapılan bir kadının "Bu kadar insan aptal olamaz dedik." demesi. Nereye gelmek istediğimi söyleyeyim, kitaptaki kahramanımız, sıradan, sessiz ve oldukça zararsız birisi olduğu halde inanılmaz bir nefrete maruz kalıyor ve de sürekli alaya. Resmen toplum içerisinde huzur içerisinde gezemiyor,sırf bir Allah'ın cezası palto eski diye. İnsanların şahısları yalnızca paltolarının eskimiş olmasından dolayı aşağılayabiliyor oluşları onların ne derece büyük bir aşağılık kompleksi yaşadıklarını gösterir. Olmak değil, sahip olmak kavramı hayatımıza hükmettiğinden beri,bu aşağılık kompleksini herkes iliklerine kadar hissediyor,sürekli olarak birilerini ezme peşindeyiz ve komik olan şey bugün yanımızda,bizimle aynı tarafta olan şahısların yarın senin de palton eskidiğinde seni de aşağılayacak olması. Burada yine görülüyor ki şahsın bireysel değeri gibi bir şey toplum nezdinde asla söz konusu değil, onlar için tek mesele palton yırtık mı değil mi? Ne kadar bu koyun sürüsünden uzak kalmaya çalışırsan çalış, ak koyunların arasında kara koyun ol, gene senin üzerinde bir tesirleri olacaktır çoban olmadığın, onları ezmediğin müddetçe. Bence buradaki asıl üzücü olan şey aslında ortada bir sorun olmadığı halde,toplumun nesneleri sembolleştirmesi ve bir yerden sonra hiç düşünmeden bu sembollerle her şeyi yargılaması. Paltom yırtık, eee ne var yani bunda? Paltosu yırtık olan, saçı sakalı karışık olan aşağılanır, takım elbiseli tecavüzcü ise şakşaklanır. Buradan insanların ne denli düşünmekten uzak ve içgüdüsel olduğu göze çarpıyor. Daha önce de söylediğim gibi insanlar başkalarının bir şey söylemesi üzerinden ahlakı değerlendirdikleri için paltosu yırtık olan birisiyle alay etmekte hiçbir sakınca görmüyorlar. Bunun kötü olduğu apaçık değil mi? O insanla alay ederek onu üzdüğünüz apaçık değil mi? Ciddi ciddi yaptıkları bu kötülükten ve bir insanın hayatını mahvetmekten hiç rahatsız olmuyorlar. Yalnızca bir durum tespiti yapmak ve toplumun acımasızlığını göstermek istedim, bir sonuca bağlanan bir inceleme değildi bu. Toplumun "Paltosu Yırtık Olanların" paltolarını kendileri yırtmadıklarını ve onların ahmakça yargılamalarına maruz kalmaktansa paltolarını diktirmeyi tercih edeceklerini ancak ellerinde bu paltoyu diktirecek ya da yeni bir palto alacak imkan olmadığını görmesini isterim. (Polycephaly)

"O Palto'nun içindeyiz..": Geçmişin çarpıcı dönemlerinden olan Çarlık Rusyasını işleyen ve yazarıyla mütemadiyen ilgi kuran minimal bir öyküyle karşınızdayım. Başlıkta vurguladığım gibi biz hâlâ o paltodan çıkmadık, çıkamadık diyorum. Lakin, Dostoyevski' nin çıkardığı kapsam alanında yer almıyor da olabiliriz. Oldukça tartışmalı.. Öyküye döndüğümde ise çıkarılacak bir sürü şey olduğunu idrak edebilmeliyiz taraftarıyım. Pekala, her okuyucu aynı şeyi çıkarmak durumunda mı? Katiyen hayır! Bu ortak şeyler hiç mi çıkarmayacağımız anlamına geliyor? Buna da hayır.. O halde devam edelim: (Spoiler olabilir) Alt mertebeden sıradan bir memur ve o zamana ayak uyduran soğuk bir ortam düşünün! (Memurumuzun adı oldukça uzun olduğundan yazmama kararı aldım. Affınıza sığınaraktan..) Devamında, acınası hayatını bir şekilde sürdürürken yaşadığı dışlamaları sineye çekmeye çabalıyor. Sırf, artık kullanılmayacak duruma gelen paltosu yüzünden dahi olsa, çevresinde kendinden üst mevkide olması muhtemel kimseler tarafından aşağılanma görüyor. Bitap bir halde ama yine de mücadelesini yürütmeye çabalıyor. Sonuna baktığımızda ise her şey bir fantastik dünyanın iç harcına bürünüyor. Farklı bir reaksiyon oldu. Beklenmedik bulgular hep böyle bir ruhsal izlenim bırakır zaten.. Buraya kadar geldiğimde, beni halihazırda etkileyen bölüm orta kısımlardır diye rahatlıkla dillendirebilirim. Bitiş karesine değinirsem, birazcık kuşku dolu atmosfere sahipti. Sanki, bunları kafamdan evire çevire yazıya aktarırken kendimden birer parça bırakıyor gibiyim.. Çünkü, ben bu sıradanlıktan öteye hiçbir zaman geçemeyen memurun, kısacık ve önemsiz hayatında; hakikati gördüğüme eminim. Ne mi? Gerçekçi olacağım. Bizi! Evet, bizleri.. Güya pervasız ülkemi, yozlaşmaktan taşlaşan algılara hücum edemeyen toplumu, işe yaramaz ve yenisi alışılmadan üzerine diğer bir yenisi gelen sistemler yığını kuralları gördüm. Halka dayatılan bu saçmalıklar bütünü bir şeyi asla yıldıramaz. O da her ihtimale karşın bazılarımızın içinde filizlenmesi engellenemez güç birikimidir. Belki, zamanla isyanı doğuran ya da kim bilir, sadece sorgulamakla yetinen bir hissiyat olarak içimizde tutsak etsek bile diğerlerinden hep bir farkımız kalacaktır. Belki de bu denli fani dünyadan çıkarmamız gereken minicik bir dersten ibarettir. Bahse varım ki 'Palto' bunu size gerekse incinmenize sebebiyet vererek sunacaktır. Bu öykü, dili bağlamında yalın olduğu düzeyde bir o kadarda trajedik doğruları içeren gerçek bir yapımdır. Yazar, yıllar öncesinde gününün problemlerini mizacını katarak yazıya yansıtmıştır. Acaba, şunu tahmin etmiş miydi? Öyküsünün uzun vadeli br gerçekliğe kapı aralayacağını.. Yoksa biliyor muydu? Kısacası, daha fazla iç çatışmaya girmeden (jdjdjjdkdkd), yalnız okuyacağınız değil, benim nazarımda içtenlikle okutturabileceğiniz bir kitaptır. Tavsiyedir! (HIM)

Kitabın Yazarı Nikolay Gogol Kimdir?

Nikolay Vasilyeviç Gogol (Rusça: Николай Васильевич Гоголь) (31 Mart 1809 - 4 Mart 1852) gerçekçi Rus roman ve oyun yazarı. En çok tanınan eseri Ölü Canlar'dır.rnrnGogol orta halli toprak sahibi bir ailenin çocuğu olarak Ukrayna’da Soroçinski Köyü’nde dünyaya gelir. Gogol’un çocukluğu köy hayatı ile ve yoğun Kazak kültürü etkisinde geçer. Bu hayatın etkisi ileride yazacağı eserlere de yansıyacaktır.rnrnGogol, gençlik yıllarında şiir ve edebiyata ilgi duyar. 1828'de Petersburg’a gider. Orada memur olmayı ve bir şekilde geçinmeyi umar ancak işler umduğu gibi gitmez. Gogol, Petersburg’dan Almanya’ya gider ancak orada da parası bitene kadar kalabilir. Tekrar Petersburg’a dönüp iş arayan Gogol bu sefer çok düşük bir maaşla da olsa devlet memuru olarak çalışmaya başlar. Bu görevden de bir sene sonra ayrılır.rnrnGogol, 1836'da Pişik Puşkin'in çıkardığı Sovremennik adlı dergide, yergili öykülerinin en neşelilerinden biri olan Araba’e eğlenceli ve iğneleyici bir üslûpla yazılmış gerçeküstücü öyküsü Burun’u yayınlar.rnrnYazar, yazı sanatında büyük ölçüde Puşkin'in etkisi altındadır. Öyle ki, onun eleştirileri ve telkinleri olmadan yazamayacağını düşünür. Yazarın Puşkin’le olan arkadaşlığı, onu aldığı acımasız eleştirilerden de koruyan en büyük güçtür.rnrnGogol’un ilk ciddi ve dikkat çeken eserleri Ukrayna hayatı ile, halk deyişleri ile süslü halk hikâyeleridir.rnrnGogol 1831 – 1832 yıllarında yazdığı bu hikâyeleri, Dilanka Yakınlarındaki Çiftlikte Akşam Toplantıları adlı kitapta toplar. Bu öyküler Rus edebiyat dünyasında Gogol’un bir anda parlamasına yol açar. 1835 yılında Mirgorod ve Arabeski adlı eserlerini de yayımladı. Bu kitaplarında da halk hikâyeleri, özellikle Kazak geçmişi işlenmiştir.rnrnHikâyelerinde günlük hayatı ve bayağı kişilikleri zaman zaman mizahi zaman zaman öfkeye varan bir şekilde yeriyordu.rnrnEski Zaman Beyleri, Arabeski bu yergi kitaplarının ilkleridir. Arabeski kitabındaki hikâyelerinden biri olan Bir Delinin Hatıra Defteri bir memurun rutin hayatını ve işi yüzünden nasıl sıkıldığını anlatır. Hikayenin sonunda memur akıl hastanesine yatırılır. Portre adlı eseri ise dünyanın kötülüklerden kurtulamayacağı vugusu ile sonlanır.rnrnBüyük komedisi Müfettiş adlı eseri ile bürokrasiyi alay derecesinde yeren Gogol, eserinin sahnelenmesi ile tüm şimşekleri üzerine çeker. Tepkiler yüzünden Rusya’dan ayrılmak zorunda kalır. Roma’da Puşkin’in tavsiyesi ile en büyük eseri olan Ölü Canlar’ı yazarken Puşkin’in öldüğü haberini alır. Bu haber onun için “Rusya’dan gelebilecek en kötü haber”dir. O zamana kadar Puşkin’i düşünmeden dikkate almadan hiçbir şey yazmayan Gogol için bu haber gerçekten bir yıkım olmuştur. Puşkin’in ölümünün yıkıcı etkisine karşın 1842 yılında iki önemli eseri olan Ölü Canlar’ın 1. cildi ve uzun hikâyesi Palto’yu bitirir ve yayınlar. Ölü Canlar dönemin Rusya’sının çürümüşlüğünü gerçekçi bir biçimde gözler önüne sererken Palto’da sıradan insanların yaşadıkları acılar, maaruz kaldıkları haksızlıklar, ve yaşadıkları yoksulluk tüm gerçeklikleriyle, okuyucuyu sarsacak bir ustalıkla gözler önüne serilmektedir. Bu eser de dönemin en büyük eserlerinden biri olarak nitelendirilecektir. Rus edebiyatına sıradan insanların gerçekçi bir girişi olarak da nitelendirilebilir Palto. Öyle ki Dostoyevski hikâyeye hitaben “Hepimiz Gogol’un Palto’sundan çıktık.” diyecektir. Ancak öykü yayınlaması ile soylu kesimin tepkisini tekrar Gogol üzerine çeker. Dönem aydınlar üzerinde büyük baskıların uygulandığı karanlık I.Nikola dönemidir. Gogol düzen savunucuları tarafından Rus insanını aşağılamakla onun kötü yönlerini göstermekle, halkına ihanetle suçlanır. Ancak onun yapmak istediği halkını aşağılamak değil onu bu hale sokan yozlaşmış düzeni tüm gerçekliği ile gözler önüne sermektir. Maruz kaldığı bu suçlamalar yazarın ruhsal sağlığına da ciddi zararlar vermiştir.rnrnPuşkin’in ölümünden sonra Gogol’un popülaritesi daha da da artar. Bu ilgi Gogol’da bir öncülük hissi yaratır ve kendine toplumu değiştirmek, insanlara yol göstermek gibi misyonlar edinir. Bu dönemde eski yaratıcılığını kaybettiği söylenebilir. Dine karşı ilgisi artar ve daha önce eleştirdiği kiliseyi dahi övmeye başlar. Bu davranış hayranlarının tepkisini çeker ancak o bu tepkilere dinsel yorumlar katar ve Tanrı’nın gönlünü almak için ona daha da yakınlaşır. 1848’de kutsal toprakları ziyaret etmek için Filistin'e gider. Moskova’ya geri dönen Gogol, orada Matvey Konstantinovski adlı gerici bir rahibin etkisi ile 1852 yılında Ölü Canlar romanının ikinci bölümünün el yazmalarını yakarak imha eder. Bu davranışından 10 gün sonra 43 yaşında Moskova’da ölür.rnrnGogol'ün tamamlayamadığı sadece taslaklarını kaleme aldığı Dördüncü Dereceden St. Vladimir Nişanı adlı oyunu ölümünden sonra Sasa Preis tamamlanmıştır.

Nikolay Gogol Kitapları - Eserleri

  • Ölü Canlar
  • Dikanka Yakınlarında Bir Çiftlikte Akşam Toplantıları
  • Bir Delinin Anı Defteri - Palto - Burun - Petersburg Öyküleri ve Fayton
  • Taras Bulba
  • Palto
  • Eski Zaman Beyleri

  • Burun
  • Müfettiş
  • Petersburg Öyküleri
  • Evlenme - Kumarbazlar
  • Taras Bulba ve Mirgorod Öyküleri
  • Masallar
  • Bir Delinin Hatıra Defteri

  • Ivan Ivanoviç ile Ivan Nikiforoviç'in Öyküsü
  • Tiyatrodan Çıkış
  • Mayıs Gecesi
  • Fayton
  • Öyküler
  • Üç Hikaye (Burun, Fayton, Palto)
  • Ölü Canlar - Don Kişot

  • Portre
  • Bütün Oyunları
  • Bir Delinin Hatıra Defteri & Portre (Cep Boy)
  • Şeytanın Kırmızı Paltosu
  • Taras Bulba 2
  • Neva Bulvarı
  • Viy

  • Ölü Canlar. Müfəttiş
  • Teyze
  • The Nose & A May Night
  • Roma İmparatorluğu
  • Münakaşa
  • Seçilmiş əsərləri
  • Palto

Nikolay Gogol Alıntıları - Sözleri

  • Ahlaksızlık kendi başına da çirkindir, iticidir; ama olanca tertemizliğiyle düşlerimize süzülen güzelliğe bulaşınca büsbütün itici olur. (Neva Bulvarı)
  • “Doğa da böyle değil midir? Doğa görüntüsü ne kadar güzel olursa olsun, gökte bunu aydınlatacak güneş yoksa, daima bir şeyler eksikmiş gibi görünür.” (Mayıs Gecesi)
  • Uzağa, çok uzağa, hiçbir şeyi göremeyeceğim, duyamayacağım insansız bir dünyaya götürsün beni!.. (Bir Delinin Hatıra Defteri)
  • "İşte ne kadar muhteşem bir görünüme sahip olursa olsun, gökyüzünde güneş yoksa bir şeyler hep eksik kalır içeride." (Bir Delinin Hatıra Defteri & Portre (Cep Boy))
  • Ivan Fyodoroviç konunun değişip kitaplara geldiğini duyduğu zaman gayretle kendisini ortama kaptırdı. (Teyze)
  • Güzellik harikalar yaratır. (Neva Bulvarı)

  • Bana öyle geliyor ki başka biriyle duyguların, görüşlerin ve hislerin paylaşılması dünyadaki en kutsal şeylerden biridir. (Bir Delinin Hatıra Defteri & Portre (Cep Boy))
  • İnsanların da kuşların ki gibi kanatları olsa ne güzel olurdu! (Dikanka Yakınlarında Bir Çiftlikte Akşam Toplantıları)
  • Beyefendi, size bir ikramda bulunma cüretinde bulunabilir miyim? (Ivan Ivanoviç ile Ivan Nikiforoviç'in Öyküsü)
  • Her şeyin en iyisini Tanrı bilir, o her şeyi bilir. (Viy)
  • Bir insanın zihnine girmek ve düşüncelerini bilmek imkansızdır. (Öyküler)
  • İnsan ancak kafasına bir şey takmazsa çılgınca neşelenebilir. (Taras Bulba)
  • “Gerçekten de dünyada hiç adalet kalmadı!” (Taras Bulba)

  • Bu zamanda kimsenin içyüzünü anlayamazsın. (Fayton)
  • "Dünya nedir? Bir hissiz insanlar kalabalığı." (Ölü Canlar)
  • Ben de, senin gibi edebiyatla uğraşmaya karar verdim. Çünkü, kardeşim, bu dünya artık can sıkıyor. (Bütün Oyunları)
  • Şu son günlerde de hayat ne kadar pahalılaştı. (Üç Hikaye (Burun, Fayton, Palto))
  • Elveda çocukluk günleri, elveda bütün oyunlar, her şeye, her şeye elveda! (Taras Bulba)
  • Şimdi o, ölümle dirim arası bir durumdaydı... (Fayton)
  • "Rahat bırakın, ne diye üzüyorsunuz beni?" (Palto)