Panorama - Yakup Kadri Karaosmanoğlu Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap

Panorama kimin eseri? Panorama kitabının yazarı kimdir? Panorama konusu ve anafikri nedir? Panorama kitabı ne anlatıyor? Panorama kitabının yazarı Yakup Kadri Karaosmanoğlu kimdir? İşte Panorama kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi

Yazar: Yakup Kadri Karaosmanoğlu

Yayın Evi: İletişim Yayınları

İSBN: 9789754705631

Sayfa Sayısı: 624

Panorama Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Türkiye yakın tarihinin çeşitli dönemlerini romanlarında konu alan Yakup Kadri Karaosmanoğlu'nun Panorama'sı, Kurtuluş Savaşı ve sonrasının işlendiği Ankara romanının devamı sayılabilir. Yazar bu kitabında çok partili döneme geçişin çeşitli özelliklerini ve devrim heyecanının sönüşünü anlatıyor.

Panorama Alıntıları - Sözleri

  • Otuz yıl çalış, çabala, otuz yıl türlü mihnet ve meşakkatle katlan; türlü yoksunluk içinde küflen, küflen, küflen... ve bir kere olsun, ağzını açıp da bir yakınmada, bir sızlanmada bulunmaya cesaret edeme. İşimden, ekmeğimden olurum; beni kolumdan tutup dışarıya atıverirler korkusuyla her haksızlığa, her kadir bilmezliğe bir silinmez alınyazısıymış gibi otuz yıl, bir kere "uf!" demeden boyun eğ! Daireye senden on yıl, yirmi yıl sonra girenlerin her biri başköşelere kurulsun, müstakil oda sahipleri olsun ve hattâ sana emirler versin, sana tepeden baksın da sen, yine iki büklüm olup dur; iki büklüm olup otur.
  • "Saatler, dakikalar bir türlü geçmesini bilmiyordu."
  • Babam anlatırdı: 11 temmuzu takip eden günlerin birinde, Köprü'den geçerken, çoşkun bir kalabalık, ellerde bayraklarla, 'Yaşasın hürriyet, yaşasın müsavat!..' diye barbar bağırarak sökün etmiş. O esnada, babamın yanısıra yürüyen yaşlıca bir hanım, ona sormuş: 'Evladım, Hürriyet hangi Paşanın adı?'
  • "İnsan, evet, insan;" diyordu, "ona ne oldu? Onu ne yaptılar?
  • "Sus behey cahil, sus!" diye haykırdı. "Bu ettiğin küfrü, bereket, benden başka duyan olmadı. Yoksa şer-i şerife göre şahit ispatla, karın senden boş düşerdi. Evlad-ı Araba dil uzatılmaz. Evlad-ı Araba dil uzatmak, 'Ben Araptanım!' diyen Peygamber Efendimize küfür etmekle birdir. Şöyle can ve gönülden bir kelime-i şehadet getir bakayım! Seninle ancak ondan sonra konuşabilirim." Tahir Bey, başını önüne eğip babasının emrini yerine getirdi.
  • "Ya İstiklal Ya Ölüm!"
  • Bir ruhun estiği yerler vardır.
  • "Bilmiyorum, artık hiçbir şey bilmiyorum!"
  • 'Onun gözleri birer güneşti, karanlıkları dağıttı!'
  • Eğer bu halk, anakronik ve geri bir yığın halinde kalmışsa, samimi bir entelektüel için buna gülmekten ziyade ağlamak lazım gelmez miydi? Düşünen ve bilen kafalar, ellerinde bulunan en modern yayım vasıtalarından faydalanıp bu halka, yaşamakta olduğumuz tarihi günler hakkında hiçbir fikir vermemişler, yazarlarımız ammenin ruhunda bu devrin heyecanını uyandırmamışlarsa, suç kimdeydi?
  • Bu, senin yaptığın anayasa başka memleketlerinkine benzemiyor, diyenlere. Efendiler, biz bize benzeriz, cevabını vermiştir.
  • Çocukluğumuzun rüyalarına giren korkunç masalların haber verdiği bütün kıyamet alametleri, birbiri ardınca belirmeye başladı.
  • Gönül, Allah 'ın Kabesiymiş, onu yıkanın iki yakası bir araya gelmezmiş.
  • .. biz tepeden inme bir inkilabin öncüleriyiz ve sayımız o kadar azdir ki, her an milyonların içinde kaybolup gitmek tehlikesine maruz kalabiliriz. Yazık ki aramızda böyle bir tehlikeyi önlemek için muhtaç olduğumuz birlikten de eser yok.
  • Namık Kemal'in dediği gibi: “Altı da birdir bu yerin üstü de bir...”

Panorama İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Yakup Kadri bir dönemi gerçekten güzel gözler önüne sermiş.Cumhuriyetten sonra Ankara'da oluşan kodamanlar sınıfı ve özenti ,taklitçi yaşam.Ankara o dönem parsel parsel nasıl satıldı ve kimler paralarını yurtdışına özellikle İsviçre'ye depo etti?Aynı zamanda taksici tecavüzleri, sıcak hava borularının üstünde uyuyan sokak çocukları.Kadınlara istismara verilmeyen cezalar.Atatürk'ün ölümünün matem havası.Ve namuslu insanların namussuzların cenderesinde ezilişi... (vurkan i)

MUHTEŞEM CUMALAR! Muhteşem bir eser. Muazzam bir bakış. Neden bu kadar kalın olduğunu sorguluyordum, genel olarak 200-300 sayfa bandında basılmış eserlerini düşününce. İki farklı PANORAMA var zaten kitapta. Genel bir bakışla incelersek 1923-1952 yılları arasını kapsayan bir eser karşımıza çıkıyor. Yapılan inkılaplar, bunların hala tehlikede olması ve bunlara düşman olanların pusuda beklemelerine odaklanıldığını görüyoruz; aynı zamanda bu yapılanlara ve yapana yani Ata’ya karşıtlık duyanların durumlarını, bu yapılanların arkasında durulmamasını, duranların sadece sözde durduğu yani bir isme sığındıkları (ne kadar dikkat çekici değil mi?) ve gelinen noktada nelerle karşılaşıldığı üzerinde duruluyor. Karakterlere geçmeden önce şu bilginin mutlak verilmesi lazım. Yapılan yeniliklerden sonra gelen tepkiler, bu tepkilerin veriliş nedeni, insanların bunların bir inat olarak yapılanlar olduğunu kabul etmeleri, eski döneme döneceklerine olan inançları, geçici bir devlet yönetiminden tekrar Osmanlı formuna dönüleceği yönünde kabullenemedikleri bir durumun mevcudiyeti ve bu yapılan inkılaplarından ziyade daha bunun anlamını bilmeyenlerin de çok olduğunu bilmemiz gerekiyor. Çok kalın bir kitap. Karışık karakterler var ama temsillerinden de bahsetmek istiyorum: Servet Bey bir bankacı olup, zenginliği, burjuva ve kibri temsil etmektedir. Oldukça iyi şartlarda yaşarlar ama taş kafa, korkak, cahil birisidir. Halil Bey ise mebustur. İnkılap taraftarlarından biri olup aynı zamanda Ata’yı bizzat tanıyan, dürüst bir karakterdir. Buna bir de komik diyebileceğimiz taraftan bakalım. Hacı Emin Efendi karakteri, fes sonrası evinden hiç çıkmayan bir karakterdir. Tabi birkaç kötü yanı daha var da yazmak istemiyorum. Osman Nuri Bey’den bahsetmek daha güzel. O da vatan aşkı ile yanan, namuslu bir memurdur. Oldukça başarılı ve azimli bir kişi olmasına rağmen şanssızlıklar asla peşini bırakmamaktadır. Önce evi, sonra işiyle yaşadığı durum ve gelinen noktada bir intihar ve dağılan aile. Bu karakter beni üzdü. Burada toplumsal noktada verilen mesajlar da oldukça mühim diyebiliriz. Çünkü Ata artık ölüm döşeğindedir. Sağlığına önem vermeyenler ve ölümüyle başka sevdaların peşinde koşacak olanlar vardır. En büyük korku olarak da yaptığı her şeyin onunla beraber gidişi korkusudur. Bunu hissettirmiş yazar da. Yine aynı dönemde toplumsal olarak hayranlıkla başlayan ve özentilikle devam eden BATI merakına da damga vurulmuş. Alınması gereken mesajlar arasına mutlaka şunu da eklemeliyiz. Türk İnkılabı çok zor, çok büyük imtihanlardan geçti. Kendi köşesine çekilip sessizce bekleyenler dahi bunları yok etmek için zamanın gelmesini bekledi. Zaten bu eser o dönemi en iyi yansıtan, dönemin içinden gelmiş birinin bize tuttuğu bir ayna. O döneme dair bilgi edinebileceğimiz sınırlı kaynaklardan biri yani. Genel olarak yaptığım üzere, bu romandan bir karakter seçecek olsaydım kimi seçerdim sorusunu soruyorum kendime ve Halil Ramiz diyorum. Kendimi ona çok yakın hissettim. Bazı karakterler o kadar sinir bozucu oluyor ki, evire çevire dövmek istediğim karakter de kendi evlatlığına dahi göz koyan sözde “Hacı” Emin Efendi. Gerçekten karşımda olsaydı da saatlerce dövseydim şu herifi diye sayıkladığım bile oldu. Hepimize iyi okumalar, esenlikler dilerim. Çok iyi bir eser ve gerçekten okumanızı tavsiye ediyorum. Yıllar sonra bile bir mesaj, bir yorum yeter. Kitabı hepinize ulaştırmaya gönüllüyüm. Esen kalın.. (Sadık Kocak)

Yozlaşmış Beyinlerin Baş Kaldırısı.: Tarihsel olayları en başından yani imparatorluğundan çöküşünden başlayıp o süreç içinde yaşanılan sıkıntılı olayları ve olağanüstü olaylar ve insanların ne etkilendiklerini tekkelerde tarikatlarda insanların nasıl yozlaştırıldığı cahillerin toplanıp devlete karşı nasıl baş kaldırdıkları cahillerin nasıl insanlıktan çıktıkları hacı lakaplı insanların nasıl insanları sömürdüklerini çok muazzam tarza anlatıyor. Milli mücadelede insanların ne tavır sergiledikleri köyülülerin ne durumda olduklarını insanların Cumhuriyete bakış açısı ve en sonun cahillerle mücadeleler yozlaşmış beyinleri isyanları. (Muhammed Siyah)

Panorama PDF indirme linki var mı?

Yakup Kadri Karaosmanoğlu - Panorama kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Panorama PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Yakup Kadri Karaosmanoğlu Kimdir?

27 Mart 1889´da Kahire´de doğdu. İlköğrenimine ailesiyle birlikte gittiği Manisa´da başladı. 1903´te İzmir İdadisi´ne girdi. Babasının ölümünden sonra annesiyle yine Mısır´a döndü, öğrenimini İskenderiye´deki bir Fransız okulunda tamamladı. 1908´de başladığı İstanbul Hukuk Mektebi´ni bitirmedi. 1909´da arkadaşı Şehabettin Süleyman aracılığıyla Fecr-i Âti topluluğuna katıldı. 1916´da tedavi olmak için gittiği İsviçre´de üç yıl kadar kaldı. Mütareke yıllarında İkdam gazetesindeki yazılarıyla Kurtuluş Savaşı´nı destekledi. 1921´de Ankara´ya çağrıldı ve bazı görevler verildi. 

1923´te Mardin, 1931´de Manisa milletvekili oldu. Bir yandan da gazeteciliğini ve roman yazarlığını sürdürdü. Kadro Dergisi 1932´de Vedat Nedim Tör, Şevket Süreyya Aydemir, Burhan Asaf Belge ve İsmail Hüsrev Tökin ile birlikte Kadro dergisinin kurucuları arasında yer aldı. Savunduğu bazı görüşler aşırı bulunduğu için Kadro dergisinin 1934´te yayımına son vermek zorunda kalmasından sonra Tiran elçiliğine atandı. Daha sonra 1935´te Prag, 1939´da La Haye, 1942´de Bern, 1949´da Tahran ve 1951´de yine Bern elçiliklerine getirildi. 27 Mayıs 1960´tan sonra Kurucu Meclis üyeliğine seçildi. Siyasal hayatının son görevi 1961-1965 arasındaki Manisa milletvekilliği oldu. 13 Aralık 1974´te Ankara´da öldü. 

Yazı Hayatı: Karaosmanoğlu yazarlığa Ümit, Servet-i Fünun, Resimli Kitap gibi dergilerde başladı. Fecr-i Âticiler´in `sanat şahsî ve muhteremdir` görüşünü paylaştığı ve `sanat için sanat` yaptığı bu ilk döneminde Nirvana adlı bir oyun, makaleler, denemeler, düzyazı şiirler ve öyküler yazdı. Balkan Savaşı ve I. Dünya Savaşı sırasında ülkenin durumu, sanat anlayışını değiştirmesine yol açtı. Türk toplumunun çeşitli dönemlerdeki gerçekliğini sergilemek istediği için bir ikisi dışında eserlerinde belli tarihi dönemleri ele aldı. Kiralık Konak I. Dünya Savaşı öncesinin, Hüküm Gecesi II. Meşrutiyet´in, Sodom ve Gomore Mütareke döneminin, Yaban Kurtuluş Savaşı yıllarının, Ankara Cumhuriyet´in ilk on yılının, Bir Sürgün II. Abdülhamid döneminin işlendiği romanlardır. Panorama 1923-1952 yıllarını kapsar. Karaosmanoğlu 1920´lerden sonra iyimser bir devrimci görünümündeyken, sonra umutlarını yitirerek romancılığını devrimci yönde kullanmaktan vazgeçmiştir. 1955´ten sonra da anı kitaplarından başka bir şey yazmamıştır.Romanları arasında en ünlüleri Nur Baba, Kiralık Konak ve Yaban´dır. Nur Baba Nur Baba, Karaosmanoğlu´nun ilk romanıdır. 1922´de kitap olarak çıkmadan önce gazetede yayımlanmıştır. Ama yazılışı ondan sekiz dokuz yıl öncesine gider. O yıllar Karaosmanoğlu´nun Eski Yunan ve Latin edebiyatıyla ilgilendiği ve Çamlıca´daki bir Bektaşi tekkesine devam ettiği dönemdir. Nur Baba´yı Euripides´in Bakkhalar´ından esinlenerek ve tekkedeki gözlemlerine dayanarak yazmıştır.

Roman, öykü ve makaleleri ile Türk toplumunun Tanzimat’tan bu yana geçirdiği değişiklikleri anlatmış bir yazardır. Asıl ününü romanları ile sağlayan yazarın en ünlü romanları Nur Baba, Kiralık Konak ve Yaban'dır. Edebiyat yaşamının başında Fecr-i Ati edebiyat topluluğunun kurucu üyeleri arasında yer almış; daha sonra bireyci düşüncelerden uzaklaşarak toplumculuğu kabul etmiş bir yazar olarak değerlendirilir. Milli Mücadele yıllarında ve sonrasında etkin bir siyasal yaşam sürmüştür. Milli Mücadeleden itibaren Atatürk’ün yakın arkadaşları arasında yer almış; TBMM II., IV., XII. dönemlerde milletvekilliği yapmıştır. Kadro Dergisi'nin kurucularındandır. Dergi, devrin yöneticileri ile fikir ayrılığına düşüp Kemalizm’i değiştirmekle suçlanarak kapanmasından sonra diplomat olarak yurtdışında çeşitli görevlerde bulunmuştur. Anadolu Ajansı'nın kurucularındandır, ömrünün son yıllarında ajansın yönetim kurulu başkanlığını yapmıştır.

Yakup Kadri Karaosmanoğlu Kitapları - Eserleri

  • Yaban
  • Kiralık Konak
  • Sodom ve Gomore
  • Ankara
  • Atatürk
  • Hep O Şarkı
  • Nur Baba
  • Vatan Yolunda
  • Ergenekon 1 - Milli Mücadele Yazıları
  • Hüküm Gecesi
  • Gençlik ve Edebiyat Hatıraları
  • Politikada 45 Yıl
  • Panorama
  • Milli Savaş Hikayeleri
  • Tiyatro Eserleri
  • Bir Serencam
  • Ahmet Haşim
  • Bir Sürgün
  • Zoraki Diplomat
  • Anamın Kitabı
  • Hikâyeler
  • Erenlerin Bağından
  • İzmir'den Bursa'ya
  • Alp Dağları'ndan ve Miss Chalfrin’in Albümünden
  • Atatürkçülük Nedir
  • Pasifik Seçme Öyküler Dizisi 4
  • Okun Ucundan
  • On Dördünde Bir Adam

Yakup Kadri Karaosmanoğlu Alıntıları - Sözleri

  • "...sevmek, daima sevmek!" diyordu."Sonuna kadar, her şeye rağmen, ezalar, cezalar, hummalar ve gözyaşları içinde ve hastalıklar ve ölümler önünde daima sevmek." (Kiralık Konak)
  • Onun için insanlığın yegâne şiarı (işareti) yüksek bir edebî zevk sahibi olmaktı. (Ahmet Haşim)
  • "Dakikalar birer altın külçesidir; ey fani! Her külçenin altınını sızdırmadan bırakma!" (Okun Ucundan)
  • Bu kitabın neşrinden maksat, ne aleyhimizdekileri lehimize çevirmeye çalışmak, ne milletin kalbindeki gayz ve kini yeniden tutuşturmaktır; herkesten ziyade kendimizin habersiz olduğumuz Türk mazlumluğunun derecesi hakkında bizzat kendimizi aydınlatabilmektir. (İzmir'den Bursa'ya)
  • Bütün hayatınız ne kadar değersiz, ne kadar yapma hummalar içinde yıpranıp gidiyor... (Bir Sürgün)
  • Çünkü inanmak insanlar için ezeli bir ihtiyaçtır. (Bir Sürgün)

  • Ben, ne zamanın insanıyım? (Hep O Şarkı)
  • Ben, el ayak çekildikten sonra odamın kapısını sürmeleyip kitaplarımla baş başa kalmak saatini dört gözle beklerim. Çünkü, bu ömrümün bütün hazin sergüzeştini ve yaşadığım anın ağır sıkıntısını unuttuğum tek saattir. (Yaban)
  • İşsiz ve yalnız saatleri o kadar çoktur ki bu küçük ayna için onun yegâne ve daimî bir meşgalesidir, diyebiliriz. (Hikâyeler)
  • kırılıp dökülen benim gönlüm (Hep O Şarkı)
  • Ağa Han’ın en büyük ve hatta başlıca gelir kaynağı gerilik ve cehalettir. Asya milletleri ve bunun en karanlık bir cüz’ü olan İsmaililer, Kemalist Türkiyesi’nin yaymaya çalıştığı aydınlıkla bir kere uyanıp gözlerini açtılar mı ve yılda bir kerre yarı Tanrı olarak tanıdıkları Ağa Han’ın ağır cüssesini çeken kantar ortadan kalktı mı, vay bizim milletler arası milyonerin haline!.. Artık ne birini bırakıp öbürünü aldığı genç matmazellerin boyunlarına sıra sıra inci gerdanlık takabilir, ne Cannes’teki, Nice’deki konaklarda yan gelip oturabilir. Geçmiş ola artık bu villaların, bu şatoların, bu konakların kapısında bekleyen “Rolls Roys”lara da. İşte, Ağa Han, Tahran’ın Pakistan Büyükelçisi Raca Gazanfer Han’la beraber Türkiye’de irticaı böyle bir akıbeti önlemek için istiyordu. Zira, hissediyor ve biliyordu ki, Kemalist inkılâpçılığı maddi ve manevi sömürgeciliğin sonu demektir. (Zoraki Diplomat)
  • "Saatler, dakikalar bir türlü geçmesini bilmiyordu." (Panorama)
  • Ona göre, sevgi öncesizdi, sevgi sonrasızdı (Ankara)

  • Batan bir gemide bile,herkes kumanda mevkiini ele geçirmek istiyor. (Atatürk)
  • “ Sevmek daima sevmek! Karşımızdakinden hiçbir şey beklemeksizin, daima kendimizden vermek, esef etmemek, pişman olmamak, sevmek, daima sevmek ! “ (Nur Baba)
  • “Onlar gibi olmak, onlar gibi giyinmek, onlar gibi yiyip içmek, onlar gibi oturup kalkmak, onların diliyle konuşmak… Haydi bunların hepsini yapayım. Fakat, onlar gibi nasıl düşünebilirim? Nasıl onlar gibi hissedebilirim?” (Yaban)
  • Gel, demek isterdim ona ; gel sevgilim , daha yakına . Kaç zamandır hasretinle yanıp tutuşmaktayım. (Hep O Şarkı)
  • Her şey unutulup geçer diyenlere inanmayınız: Bizim şimdiki ruhumuz dünkü hâdisatın muhassalasıdır. (Bir Serencam)
  • "İnsan, evet, insan;" diyordu, "ona ne oldu? Onu ne yaptılar? (Panorama)
  • "Sevmeden sevilmek kadar büyük bir ruh işkencesi yoktur." (Hüküm Gecesi)