Pansiyon Huzur - İrfan Yalçın Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap

Pansiyon Huzur kimin eseri? Pansiyon Huzur kitabının yazarı kimdir? Pansiyon Huzur konusu ve anafikri nedir? Pansiyon Huzur kitabı ne anlatıyor? Pansiyon Huzur PDF indirme linki var mı? Pansiyon Huzur kitabının yazarı İrfan Yalçın kimdir? İşte Pansiyon Huzur kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi

Yazar: İrfan Yalçın

Yayın Evi: Kaynak Yayıncılık

İSBN: 9789753433778

Sayfa Sayısı: 224

Pansiyon Huzur Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Her kesimden insanın yaşadığı, kendine özgü hareketli bir bölge olan Beyoğlu'nun kenar mahallesinden harap bir binayı kiralayıp pansiyon haline getiren bir kadının hayat öyküsüdür roman.

Basit bir evin odalarında, açlık ve sefaletle yaşamlarını sürdürmeye çalışan pansiyon sahibi ve kiracıların başından geçen olaylar her yönüyle toplumumuzu yansıtmaktadır. Toplumun bir dünya görüşünün ürünü olan romanın her sayfasında Türk toplumunun dertlerini, kırgınlık ve kızgınlıklarını bulacaksınız.

Pansiyon Huzur Alıntıları - Sözleri

  • Açlık nedir bilmezsin sen. Aç adam her şeyi yapar. Aç kal bakalım şöyle dört beş gün. Aç bıraksınlar seni... Değil havlamak hırlarsın bir dilim ekmek için.
  • İçimde öyle bir duygu vardı ki sanki, bir insanı değil de bir yanlışı, bir çığlığı, bir açlığı, hastalıklı bir kahkahayı gömmüştük toprağa.
  • Ben hadımım diyorum, sen hani çoluk çocuk, diyorsun.
  • “Kadın ruhu bir deniz gibidir. Kah kabarır kah alçalır...”
  • Ben niçin böyleyim? Kim yapmış beni böyle? Açlık mı, yoksulluk mu? Yoksa bu geberesi düzen mi?
  • Buradaki bütün eşyalar, bir ölünün eşyaları gibi hüzünlü ve yalnızdı. Pardösümü giydim, nereye gideceğimi düşünmeden usul usul çıktım dışarı.
  • Sapsız bir bıçak... Üstelik iki yanı da keskin... Ne yapsan, ne etsen kanatıyor...
  • Bir ömür boyu karın doyurmak için yapılan çırpınmalara hayat diyorlar bu ülkede. Oysa hayat karın doyduktan sonra yaşanılan doğru, haklı,temiz zevklerdir. Bir işçi ya da memur günde sekiz saat çalıştıktan sonra,bir de gece işi bulup çalışırsa buna hayat değil işkence denir. Adam Yirmi beş otuz yıl çalışmış emekli olmuştur. Ama yine de çalışmak zorundadır. Özel bir yerde iş bulur, zorunludur buna. Peki nedir bu? Yaşamak mıdır?
  • Umutların yok olması, elde olan bir şeyin yok olmasından daha kötüydü elbet.
  • Bozuk olmayan ne var? Her şey bozuk; dünya bozuk, memleket bozuk, insanlar bozuk...
  • Davranışlarının zorlama olduğu belliydi. Güleç yüzlü, acemi bir elin kağıt üstüne çizdiği gülümseyen suratlar gibiydi.
  • İstanbul bura... Namusunla yaşıyım dersen benim gibi aç kalırsın... Küflü ekmek yersin...
  • Ondaki bu gülümseme bütün acıların, bütün dertlerin üstüne çekilmiş bir cila gibiydi.
  • “Gözlerine dikkat ettin mi onun?” “Ben sana öyle milyonlarca göz göstereyim Türkiye’de.” “Böylesini gösteremezsin... Açlık korkusu dolu iki kuyu onlar.”
  • Peki, nedir bu? Yaşamak mıdır? Ancak öldükten sonra dinlenebilenlerin çoğunluk olduğu bir ülkeye nasıl cennet dersiniz siz?

Pansiyon Huzur İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Bu sene yeni yazarlarla tanıştım. Tanıştıklarımdan da çok memnun kaldım. İrfan Yalçın da onlardan biri.. Fareyi Öldürmek kitabını yakın zamanda okumuştum. Pansiyon Huzur, yazarın ilk kitabı. Benimse yazardan okuduğum ikinci kitap oldu... Adını gördüğünüzde aklınıza sevimli, sevgi ve huzur dolu güzel bir pansiyon gelebilir belki ama bu isim büyük bir ironi aslında. Çünkü kiralanmış bir apartman dairesinden pansiyona çevrilmiş bu yerde huzurun zerresini bile bulamazsınız. Her kesimden, her türden insana rastladığınız bir sokağın başından sonuna kadar yürümüşsünüz gibi düşünün. Her köşeden bir karakter çıkıp geliyor. Beyefendisi, kimsesizi, devrimci genci, emeklisi, öğretmeni, genci yaşlısı, kadını erkeğiyle çeşit çeşit insan, çeşit çeşit hikaye... Ama en çok hissedilen şey açlık. Sadece fiziksel bir açlık da değil hatta. Duygusal bir açlık da var bu pansiyonda. Karınları aç, ruhları aç bu insanların. Tutunacak tek bir dal bulunca birbirlerini ezerek tutmaya çalışıyorlar o dalı. Sevilmek, değer görmek, doymak, yarını düşünmemek istiyorlar. Yarını düşünmeden, huzurla uyumak ne büyük bir lüks! Kitaptaki her bir karaktere hem kızdım hem acıdım. Hem hepsini doyurmak istedim hem de pansiyondan kaçmak. Fareyi Öldürmek ile kıyaslarsam -ki konu olarak birbirlerinden çok farklılar- Pansiyon Huzur çok çok etkileyici bir kitap değil ama akıcı ve kolay okunuyor. Ve güzel bir kitap. (Gizem)

İrfan Yalçın'dan okuduğum ilk kitap olan Pansiyon Huzur, yazarın da ilk romanı.Yayımlandığı yıl Fethi Naci ve Rauf Mutluay oldukça sert bir şekilde eleştirmiş bu romanı.İrfan Yalçın, Ahmet Yıldız ile yaptığı söyleşisinde eleştirilerle ilgili hissettiklerini şu şekilde dile getirmiş. "1975’te Pansiyon Huzur adlı ilk romanım, Milliyet Roman Yarışmasında, üç yüz on iki roman arasında ikinciliği kazanıp aynı yıl yayımlandığında saldırıya uğradı âdeta. Özellikle Fethi Naci ve Rauf Mutluay, demediklerini komadılar, bir dövmedikleri kaldı beni! Çok şaşırmıştım nedense, “falakaya çeker gibi eleştiri mi olur?” diye düşünmüştüm." Beyoğlu'nda, kiracı olarak yaşadığı evin odalarını başkalarına kiralayarak pansiyona çeviren İnci ve pansiyonerlerinin yokluk içindeki yaşamlarını okurken değişik duygular yaşadım. Âdeta, İnci'nin gel gitleri gibi, gittim geldim uç duygularda.Fethi Naci ya da Rauf Mutluay çok sert eleştirmiş olsalar da Pansiyon Huzur'u ben çok sevdim. 1980 yılında da TDK Roman Ödülü'nü kazanmış İrfan Yalçın, Ölümün Ağzı ile.Genelevde Yas ve Fareyi Öldürmek kitapları ise sinemaya uyarlanmış. Okuyun derim. (Özlem Akbaş)

Güzel hikaye, güzel kurgu. Ama eksik olan bir şeyler vardı. Biraz daha edebi zenginlik. Sebebini ise kitabın yazarın ilk eseri olduğunu öğrendiğimde kavradım. Eğer yazar bu hikayeyi baştan yazarsa eminim tadına doyulmaz bir eser çıkar ortaya. Bu arada harika bir senaryo olur bu kitap, baş rollerde Derya Alabora ve Haluk Bilginer. (çiğdem ç.)

Pansiyon Huzur PDF indirme linki var mı?

İrfan Yalçın - Pansiyon Huzur kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Pansiyon Huzur PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı İrfan Yalçın Kimdir?

23 Nisan 1934, Zonguldak doğumlu. Zonguldak Çelikel Lisesi (1953), İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Fransız Dili ve Edebiyatı Bölümü (1960) mezunu. Kozan (Adana), Çarşamba (Samsun), Zonguldak liselerinde Fransızca öğretmenliği yaptı. 1972 yılında öğretmenlikten ayrılarak İstanbul’da bir kitabevi açtı ve Z Yayınevini kurup yönetti. Varlık ve Türk Dili dergilerinde yayımladığı şiir, öykü ve çeviri yazılarından sonra, bir süre yazın yaşamına ara verdi.

1959 yılından itibaren hikâye, eleştiri ve çevirileri Varlık, Türk Dili, Soyut, Gelecek, Yeditepe, Yansıma dergilerinde yayımlandı. Yeni Dergi’nin 1968 yılında açtığı bir yarışmada “İnce Memet” eleştirisiyle ikincilik, Milliyet Yayınları 1974 Roman Yarışmasında Pansiyon Huzur (1975) romanıyla ikincilik, Ölümün Ağzı (1979) romanıyla da 1980 Türk Dil Kurumu Roman Ödülünü kazandı. Tiyatro oyunları da yazdı. Pansiyon Huzur ve Fareyi Öldürmek adlı romanları sahneye uyarlandı. Ölümün Ağzı adlı eseri Rusçaya çevrilerek yayımlandı. Genelevde Yas adlı romanı filme alındı.

ESERLERİ:

ROMAN: Pansiyon Huzur (1975), Fareyi Öldürmek (1977), Genelevde Yas (1978), Ölümün Ağzı (1979), Büyük Soytarı (1982), Uzun Bir Yalnızlığın Tarihçesi (1991), Annem Babam ve Ben (1995).

OYUN: Plastik Hayatlar (oyn. 1981-82), Zor Günler (oyn. 1987), Aşağıdakiler (oyn. 1991).

ÇEVİRİ: Şafak Kızı (1974) – Gemide İsyan (1979) (J. London’dan), Darağacında Röportaj (J. Fuçik’ten, 1974), Cezayirli Devrimci – Tepedekiler (E. Roblés’ten, 1981), Olağanüstü Bir Olay (N. Pritulina’dan, 1981), Piaf: Bir Sevda Türküsü (D. Grimault – P. Mahé’den, 1984), Son Osmanlı Hahambaşısının Mektupları (E. Benbassa’dan, 1998).

İrfan Yalçın Kitapları - Eserleri

  • Fareyi Öldürmek
  • Genelevde Yas
  • Ölümün Ağzı
  • Cellat Ağlıyor
  • Pansiyon Huzur
  • Yorgun Sevda
  • Uzun Bir Yalnızlığın Tarihçesi
  • Büyük Soytarı
  • Annem, Babam ve Ben
  • Aşkın Yedi Rengi
  • Aşağıdakiler
  • Engerek : Korkunç Bir Peri Masalı
  • İçimdeki Zonguldak
  • İlkyaz Ölümleri
  • Son Bahçeler
  • Sisler İçinden

İrfan Yalçın Alıntıları - Sözleri

  • Gerçeklerin yolunu değiştiren, daha büyük gerçekler. (Cellat Ağlıyor)
  • Tavandan bir ip sarkıyordu. Durmuş, ona bakıyordu Necmi. - Ne bu böyle? - Kendini asmak istersen, asabilirsin! - Ne işe yarıyor sahi? - Bilmem, ip işte ... - Sormadın mı ev sahibine? - Sordum. Kendini asmak istersen, asabilirsin, dedi. (Genelevde Yas)
  • - Öbür dünyada cayır cayır yaktıracan mı beni? Akılsız Kuş! - Nasıl olsa yanmıyacan mı zati? - Cennete gidecem oğlum ben! Baş köşeye hem! Huri kızlarına kim mamalık edecek orda? (Genelevde Yas)
  • Evin küçük balkonunda, bir kuşun sevinçli türküsünü dinlerken, dudaklarıma sürünen yumuşak geceyi alıp ağzıma, emiyorum; damağıma yayıyorum dilimle gezdirip; yavaşça eriyip gizemli bir tada dönüşüyor. Bu mu içi boş, sıradan mutluluk? (Yorgun Sevda)
  • Ne çok özlemişim evi meğer küçüklü büyüklü odaların kokusunu; gece oldu mu, insan gibi usul usul soluyuşunu; üstüme kapanışını; beni öpüşünü; saçlarımı sevişini; annemleşmesini; yeni gelmiş gibiyim dünyaya! (Büyük Soytarı)
  • Sizin yüzünüz can çekişiyor. Giysileriniz kireç içinde. Boyacısınız herhalde. (Uzun Bir Yalnızlığın Tarihçesi)
  • " Devlet baba bir yapıştı mı yakana, canına okurdu da, fitil fitil getirir anandan emdiğini! Üç kuruş alacağı için, inim inim inletir seni. Devletten senin alacağın varsa, o zaman değişir bak iş. Kimse tınmaz bile. Almaya ömrün ya, yeter ya yetmez! Vatandaş kuzu, devlet canavardır çünkü. " (Fareyi Öldürmek)
  • "Paşam, Paşam!" Sesi herkes duydu ama "Paşa" duymadı. En büyük özelliği duymamaktı "Paşa" nın. Hiçbir yakınmayı, hiçbir inlemeyi, hiçbir ağıtı duymamıştı şimdiye kadar. İlkesi değildi böyle şeyleri duymak. Dünya kadar yaşlı, toprak kadar namuslu köylü ne diyecekti acaba susturulmasaydı? (Ölümün Ağzı)
  • Oynasın diye bazı çocuklar kesilir mi kanadı kuşların.. (Yorgun Sevda)
  • Mor bir öğleüstü ayrılıyoruz kasabadan; kökünden sökülen yaşlı bir ağaç oluyor annem; sessiz telaşı, sessiz ağıtı, sessiz çığlığıyla kaçıyor geçmiş günlerden. (Uzun Bir Yalnızlığın Tarihçesi)
  • Güzel susuyor çok, susarak konuşuyor, uzun susmalardan bakıyor. (Aşkın Yedi Rengi)
  • "Şöyle ya da böyle, kim ne derse desin, yalnızca fotoğraflarda kalacak olsak bile bir gün -bir düş belki bu da- güzel şeydi yaşamak be ölüm güzelleştiriyordu onu en çok. Annem gibi ağır yıkılmaları görerek yaşamak, yani küçük hesapların beslediği yanlış sevgilerden geçmek; bize en anlamlı ve en güzel gelen şeylerin, yıllarca elleri ellerimize, saçları saçlarımıza değmiş en yakınlarımızın bile çok uzağında olduğumuzu ya da onların birden buzlaştığını duyumsamak, kısacası, kesmek umudu ölümden başka her şeyden; evet, bu bile, işte bu bile güzeldi yine çok." (Cellat Ağlıyor)
  • Evler gibi yaşam da ; camları bir bir açıp havalandırmak, içine güneş ve bahar koymak, kirlileri ve tozluları yıkayıp silmek gerekiyor ara sıra. (Annem, Babam ve Ben)
  • Her şey gibi fotoğraflar da rezil oluyor insanlar ölünce. En iyisi çektirmemek. (Yorgun Sevda)
  • Başka şeye benzemez ki, vergi işi bu. Devlet baba bir yapış­tı mı yakandan, canına okur da, fitil fitil getirir anan­dan emdiğini! Üç kuruş alacağı için, inim inim inle­tir seni. Devletten senin alacağın varsa, o zaman değişir bak iş. Kimse tınmaz bile. Almaya ömrün ya yeter, ya yetmez! Vatandaş kuzu, devlet canavardır çünkü. (Fareyi Öldürmek)
  • Şöyle düşünüyorum; para için aşağılanmamalı insanlar, onurları öldürülmemeli. Üşüyorum böyle bir şeye tanık oldum mu. (Büyük Soytarı)
  • "Bir şeyi umutsuzca beklemenin izleri vardı yüzlerinde; çekilen acılar söylenmiyor, yalnızlıklar sessizlikle boğuluyor, her türlü açlık örtbas ediliyordu" (Annem, Babam ve Ben)
  • Ondaki bu gülümseme bütün acıların, bütün dertlerin üstüne çekilmiş bir cila gibiydi. (Pansiyon Huzur)
  • En yakınına bile çok uzaklara bakar gibi bakıyor, konuşurken yer yer boşluklar, sessizlikler doluyordu sesine. Yorgun, utangaç gülümseyişi bitmiyor, tam biter gibi olurken, daha da hüzünlenip ağlamayı andırıyordu. (Yorgun Sevda)
  • - Neden böyle başını ellerine alıp, saatlerce duruyorsun? - Başım ağrıyor be! Çok ağrıyor hem ... Zargana'nın dediği gibi, bi şey var başımın içinde benim! Küçükken babam dövmüştü bir gün ... Verdiği parayı mı ne kaybetmiştim .. Topu topu bir lira kadar bir şey­di... Döve döve canımı çıkardı, puşşt.. Kafamı güm güm taşlara çarptı. O gün bugün başım ağrır böyle.. Ölecek gibi olurum ... (Genelevde Yas)