Paris Yıldızı - Emile Zola Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Paris Yıldızı kimin eseri? Paris Yıldızı kitabının yazarı kimdir? Paris Yıldızı konusu ve anafikri nedir? Paris Yıldızı kitabı ne anlatıyor? Paris Yıldızı kitabının yazarı Emile Zola kimdir? İşte Paris Yıldızı kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
Kitap Künyesi
Yazar: Emile Zola
Çevirmen: İlhan Eti
Yayın Evi: Engin Yayıncılık
İSBN: 9789753791809
Sayfa Sayısı: 496
Paris Yıldızı Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
"Paris Yıldızı", büyük Fransız romancısı Emile Zola'nın başyapıtlarından biridir. Bu romanında yazar, giyim sanayinin gelişmeye başladığı ve büyük mağazaların temellerinin atılmaya başlandığı dönemin Paris'inde yaşanan bir aşkı anlatıyor.
Bir işadamının başarı için her şeyi silip süpüren tutkusunu yok eden tek şeyin aşk olduğunun vurgulandığı bu romanda, yoksullukla zenginliğin iç içe yaşandığı Paris'le karşı karşıya gelirken, bir aşkın ekseninde insanlık dramlarının da tanığı oluyoruz. İlhan Eti'nin Türkçesiyle sunduğumuz Paris Yıldızı"nı severek okuyacaksınız.
(Arka Kapak)
Paris Yıldızı Alıntıları - Sözleri
- Hayat bu kadar zahmete değmez. Her şey boş.
- İnsan birbirini severse anlaşmak kolaydır.
- Demek, aşk denen şey böylesine aptalca bir duyguydu.
- Ama para her şey demek değildir. Bu dünyada acılar da var.
- Bir idealin olur, ona ulaşmak için uğraşıp didinirsin; bunu etrafındakilere zorla kabul ettirmek için mücadele etmek, sonunda amacına ulaşmak, hayatın aslı budur.
- Geçen zamanın boş ve sıkıcı,şu âlemin saçmalıktan başka bir şey olmadığını nihayet anlamıştı.Zevkler bile tatsızlaşıyordu,günah işlemek bile artık zevk vermiyordu.
- Korkulu rüya görmektense uyanık yatmak daha iyidir.
- Kadını avucunuza aldınız mı onunla dünyayı fethedersiniz.
- İnsan her şeyden önce kendine olan saygısını yitirmemeli.
- "Yaşam zahmete değmez. Hiçbir şey keyif vermiyor."
- Bir erkeği sevmediniz diye, onun sizi öldürmeye ne hakkı var.
- Harcamayacaksam paranın ne anlamı var.
- Geçen zamanın boş ve sıkıcı, şu alemin saçmalıktan başka bir şey olmadığını nihayet anlamıştı.
- "Daha genciz, öyle değil mi? Gelecek bizim!"
- "Eğer öleceksek sıkıntıdan ölmektense aşktan ölmeyi tercih ederim! "
Paris Yıldızı İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Emile Zola'nın yazdığı Rougan-Macquart serisinin 11 no'lu kitabı. Kitap değişik zamanlarda ve farklı yayınevleri tarafından ''Kadınların Saadeti, Paris Yıldızı, Aşkların En Güzeli'' isimleriyle de Türkçeye çevrilerek basılmıştır. Kitap, serinin 10 no'lu kitabı olan ''Apartman''ın devamı olma özelliğini bariz bir şekilde taşımaktadır. Yazar bu kitabında, Octave Mouret'in Paris'teki görkemli hayatına götürüyor bizi. Serinin 10 no'lu kitabında Paris'e gelerek hayata tutunmaya çalışan Mouret, artık bu kitapta büyük bir mağazanın sahibi olarak karşımıza çıkmaktadır. Zenginliği, ticari acımasızlığı, kadınlara olan tutkusu ve onları aşağılayan karakteriyle tam olarak kendini her şeyden üstün gören iş adamı görüntüsündedir. Kadınlara olan aşağılayıcılığı, onları hakir görme tutkusu, her kadın karşısında istediğini elde etmesine sebep olan fiziki ve maddi yapısı sayesinde oldukça eğlenceli bir hayat sürmektedir. Dönemin siyasileri de dahil olmak üzere her türlü kişiyi kullanmasını çok iyi bilen bu adamın düşünemediği bir şey vardır. O da aşktır. Ne kadar inanmasa da onun da bir gün aşk kapısını çalacaktır ve ondan sonra tabii ki her şey çok farklı olacaktır. Aslında Zola, bu kitabıyla o dönemlerde Paris'te yeni yeni açılmaya başlayan Bon Marche, Louvre gibi çok büyük mağazalara bir eleştiri getiriyor. Bu tür büyük mağazaların küçük esnafı acımasızca nasıl ezip yok ettiğini gösteriyor. Bu yüzden batan küçük işletmelere ve dramatik bir şekilde mahvolan hayatlara dikkat çekiyor. Bence, serinin en akıcı ve sürükleyici kitaplarında birisi. Ben büyük keyif alarak ve beğenerek okudum. Herkese de okumasını tavsiye ederim. (mehmet temiz)
Denise babası ölünce iki erkek kardeşiyle Paris’te bulunan amcasının yanına gelen çok zayıf ve güzel olmayan bir kızdı. Amcasının dükkanında da işlerin pek iyi gitmediği için Denise Kadınların Mutluluğuna mağazasında çalışmaya başlar. Burada diğer kızlar tarafından hiç sevilmez. Kardeşi Jean’ın dükkana gelmesiyle de onu sevgilisi sanıp işten çıkarırlar. Diğer kızlar kendilerine sevgili hatta sevgililer bularak yaşamlarını bir şekilde geçindirmeye çalışırken Denise bakmakla olduğu iki kardeşiyle bile bir sevgili istemez. O günlerce aç karnıyla ağlar ama yine de kimseye boyun eğmez. Kaldığı oteldeki yaşlı amca Denise’in haline acır ve ona iş üretir. Bu sırada Denise Kadınların Mutluluğuna dükkanının sahibi Mouretle karşılaşır ve genç adam ona tüm olanları bildiğini ve dükkanın ona her zaman açık olduğunu bildirir. Denise Kadınların Mutluluğuna mağazasında tekrar çalışmaya başlar ve hem de müdür yardımcısı sıfatıyla. Çapkın Mouret Denise’i elde etmeyi bir türlü beceremez, Denise patronunun bütün tekliflerini reddeder çünkü o kardeşleri için çalışır hayatında birini istemez. Kadınların mutluluğuna güçlü kadın Denise’in hikayesidir. (Livia drusilla)
Kadınların Cenneti, Rougon Ve Macquart Dizisinin on birinci kitabı. 1883 yılında yayımlanmış. Yirmi yaşlarındaki Denise Baudu’nun, iki kardeşiyle birlikte Paris’e gelmesiyle başlıyor hikaye. Tanıdık bir isim, Plassans Papazı romanının haylaz çocuğu, Apartman romanının çapkın genci olan Octave Mouret bu romanda da karşımıza çıkıyor. Roman 19. Yüzyılda küçük perakende iş yerlerinin yerine çok daha büyük mağazaların yaygınlaştığı bir dönemi ve büyük mağazaların içerisinde oluşan insan ilişkilerini ortaya koyuyor. Büyük işletmelerin, küçük işletmeleri yutmaya çalıştığı, insanların büyük balık küçük balığı yutar prensibine göre hareket ettiği sevimsiz bir dünya. İnsani değerler ile kapitalizmin kuralları arasında gidip gelen insanlar. Apartman adlı romanında ev hayatları üzerinden anlatılan toplumsal ilişkiler, bu romanda bir iş yeri olan mağazalar üzerinden göz önüne seriliyor. Romana Kadınların Cenneti adı verilmesindeki neden ise, büyük mağazalarda sunulan tüketim malzemelerinin çoğunluğunun kadınlara hitap etmesi, acımasız rekabet ortamında fiyatların ucuzlaması ve gerekse müşteri olarak elde ettikleri itibar, olsa gerek. Moda ve kadınlar arasında ki gösteriş yarışının beslediği bir süreç bu. Roman’ın 1922, 1930 ve 1943 tarihlerinde filmleri çekilmiş. 2012 yılında BBC Radio 4 tarafında radyo tiyatrosuna da uyarlanmış. (AdemYıldırım)
Kitabın Yazarı Emile Zola Kimdir?
Émile François Zola (2 Nisan 1840 – 29 Eylül 1902), Fransada natüralizm akımının öncüsü olan ünlü bir yazardır. Zolanın edebiyat dışındaki şöhreti ise, Dreyfus Davasında takındığı aydın tavrından kaynaklanmaktadır. 1897 yılında Fransız ordusunda Yahudi olması nedeniyle askeri yargının duyarsızlığına kurban giden yüzbaşı Dreyfus’u hükümetin bütün baskılarına rağmen savunan ve Fransa devlet başkanına hitaben “İtham Ediyorum” makalesini yayınlayan Zola, baskılardan dolayı Fransayı terkedip bir süre Londrada yaşamak zorunda kaldı. Çabaları sonucunda Dreyfus Davasının yeniden görülüp adaletin yerini bulması sonucu yurduna döndü. Émile Zola, 1902 sonbaharında,kaldığı otelin yatak odasında duman zehirlenmesinden öldü. “Nana”, “Germinal” ve “Meyhane” en tanınmış romanlarıdır.Tüm romanlarında,doğal ve gerçekçi bir tarzla,hayatın zorluklarından bahsedilir.Örneğin Nana adlı romanda yokluktan dolayı batağa sürüklenen bir genç kızın dramı,büyük bir gerçekçilik ve dramla anlatılır.
Emile Zola Kitapları - Eserleri
- Paris Yıldızı
- Nana
- Meyhane
- Yaşama Sevinci
- Therese Raquin
- Hulya
- Suçluyorum
- Bir Aşk Sayfası
- Gerçek
- Emek (1 Cilt)
- Döl Bereketi - 1
- Döl Bereketi - 2
- Apartman
- Germinal
- İtiraf
- Hayvanlaşan İnsan
- Paris'in Karnı
- Toprak 1
- Rahip Mouret'nin Günahı
- Sel
- Bir Gecelik Aşk Uğruna
- Doktor Paskal
- Para
- Plassans Papazı
- Marsilya'nın Gizemleri
- Medan Geceleri
- Aşk Bitmesin
- Toprak 2
- Emek 2. Cilt
- Deneysel Roman
- Değirmene Hücum
- Canlı Ölü
- Başyapıt
- Germinal
- Nana
- Captain Burle
- Yıkılış
- Döl Bereketi 3
- Seçilmiş Əsərləri
- Nasıl Ölünür
- Meyhane (II. Cilt)
- Rougon'ların Yükselişi
- Rougon'ların Yükselişi 2.Cilt
- Bir Aşk Sayfası 2
- Aşkların En Güzeli
- Bir Aşk Gecesi
- Beşerdeki İfrit
Emile Zola Alıntıları - Sözleri
- Bu adamlar sevmiyorlar, sevmekten âciz insanlar, bunlar! Para, iktidar, ihtiras, zevk, evet, bunlar ellerinden gelir, fakat aşk onların kârı değil! (Döl Bereketi - 1)
- Sonra, tek bir sözcükle sürükledi Pauline'i içeri: "Gel, pis çocuk." (Paris'in Karnı)
- Elindeki minik demeti, büyük bir hazla kokladı. Evet! İşte kardeşlik bağının getirdiği iyilik, bir başına mutluluk yaratan sevgi, evreni kurtararak, yeni baştan kuracak olan aşk! (Emek (1 Cilt))
- ''Bu acının tesellisi yok. Yardım istemiyorum.'' (Sel)
- "Evlendirin; eğer onlar aileleriyle böyle çekişmeye, bütün engelleri aşmaya yönelten büyük bir aşkla birbirlerini seviyorlarsa evlendirin. Mutluluğu ancak sevgi sağlar." (Emek (1 Cilt))
- Bütün ihtilaller burjuvalar için yapılıyor. (Paris'in Karnı)
- Gene hasta sandı kendini, sağlığının tamamen yerine gelmesi için son bir şeye gereksinimi vardı: Nerede arayacağını, nerede bulabileceğini bilmediği bir bütünlük gereksinimi, eksiksiz bir doyum gereksinimiydi bu. (Rahip Mouret'nin Günahı)
- Therese'nin odasındaydı ve bu içini mutlulukla doldurdu. Sonra bir anda, bir adamın cesedinin de orada olduğu, nişin oyuğundaki perdelerin tenine dediği aklına geldi. Tüyleri ürperdi, bayılacak gibiydi. Therese bu ufak tefek adamı sevmişti, Aman Tanrım! Bu mümkün müydü? Adamı öldürdüğü için kızı affedebilirdi; asıl kanını kaynatan şey , Colombel'in çıplak ayaklarının dantelli yatak örtülerinin ortasında uzanıyor oluşuydu. (Bir Gecelik Aşk Uğruna)
- ... sonunda sahidende pis bir hal alıyor bu iş. Ben peşleri sıra bir sürü çocuk sürükleyen insanlar gördüğüm zaman sarhoş bir aile görmüş gibi tiksiniyorum. Ondan hiç farkı yok, hatta daha pis. (Döl Bereketi - 1)
- -İstemiyorum! Kimse gelmesin! (Apartman)
- Boşa harcanan paradan söz edildiğini ne zaman duysa acı çekiyor, bu konuda yapılan şakaları bile anlamıyordu. (Medan Geceleri)
- Savunma artık savaşı,savaştan kirli bir şey yok bu dünyada ! (Yıkılış)
- insan güçlü olmadığı zaman akıllı olmak zorundadır. (Germinal)
- İnsan tehlikenin gözüne bakarsa ona meydan okur. Kahramanlık denen şey de budur, bundan daha gizemli ya da daha fazla bir şey değil. (Yıkılış)
- Fakat insanlar gerçekleri bildikleri halde, bunu itiraf etmek istemezler. Bu nedenle suçu daima talihe yüklüyorlar, Tanrı 'nın gazabına uğradıklarını ileri sürüyorlardı. (Meyhane)
- Kentleri ateşe verin, insanları kırıp geçirin, her şeyi kökünden kazıyın, bu çürümüş dünyadan hiçbir şey kalmadığı zaman yerine daha iyisi biter belki. (Germinal)
- İşte böyle… Tutku denen şey kaçınılmazdı… (Bir Aşk Sayfası)
- Ben sözcükleri sevmem... İnsan birini sevdi mi, yapabileceği en iyi şey onu göstermektir. (Apartman)
- "Beni olduğum gibi kabul etmelisin." (Nana)
- Evet, modern konuyu ele alıyorlar. Aydınlık renklerle boyuyorlar, fakat bayağı ve düzgün resim tarzını, herkesin yaptığı göze hoş görünür tertibi, hasılı, beri tarafta burjuvalar beğensin diye öğrenilen formülü muhafaza ediyorlar... Sonra işin kolayına bakıyorlar, tahtadan oyuncak boyar gibi çırpıştırma iş görüyorlar. Bu el çabukluğu, bu rahat iş görme tarzı başarı kazandırıyor. Halbu ki kürek cezasına layık görülmeli... Anlıyor musunuz? (Başyapıt)