Petersburg'lu Usta - J. M. Coetzee Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap

Petersburg'lu Usta kimin eseri? Petersburg'lu Usta kitabının yazarı kimdir? Petersburg'lu Usta konusu ve anafikri nedir? Petersburg'lu Usta kitabı ne anlatıyor? Petersburg'lu Usta PDF indirme linki var mı? Petersburg'lu Usta kitabının yazarı J. M. Coetzee kimdir? İşte Petersburg'lu Usta kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi

Yazar: J. M. Coetzee

Çevirmen: İlknur Özdemir

Orijinal Adı: The Master of Petersburg

Yayın Evi: Can Yayınları

İSBN: 9789750736704

Sayfa Sayısı: 256

Petersburg'lu Usta Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

1869 yılının sonbaharında, ünlü Rus yazar Fyodor Mihayloviç Dostoyevski, gönüllü bir sürgün olarak yaşadığı Almanya’dan Petersburg’a çağrılır. Ellisine merdiven dayayan, mutsuz ve öfkeli yazar, alacaklılarına yakalanma tehlikesine, gizli polisten korkmasına rağmen sahte bir ad kullanarak döner Petersburg’a. Üvey oğlu Pavel’in gizemli ve beklenmedik ölümüdür dönüş nedeni. Kederli Dostoyevski, çok sevdiği halde uzak düştüğü Pavel’in ölümünün ardındaki sırrı öğrenmeden huzur bulamayacaktır. Oğlunun ölümü intihar mıdır yoksa cinayet mi? Pavel, üvey babasını sevmiş midir yoksa ondan nefret mi etmiştir? Şiddet eylemlerine girişerek devleti ve tüm kurumlarını devirmeye çalışan devrimci Neçayev’e bağlılık yemini edenlerden biri midir? Dostoyevski’nin, Pavel’in ev sahibesiyle ilişkisi nasıl sonuçlanacaktır? Ünlü yazar, Pavel’in ölümünün izini sürerken kendi kimliğiyle ve hayattaki duruşuyla ilgili gerçeklerle de yüzleşmek zorunda kalır.

J.M. Coetzee, romanında Dostoyevski’yi yeniden yaratırken zoru başarıyor; bir başka yazarın, Dostoyevski’nin kafasının içinden yazıyor; insan zihninin kimi zaman son derece itici çelişkilerini cesaretle ve riske girerek ortaya koyuyor; kurduğu dünyada ve yarattığı karakterlerde, Dostoyevski’nin romanlarının karanlık ortamını, ruhsal çözümlemelerini ustalıkla yansıtıyor. Petersburg’lu Usta aynı zamanda müthiş bir değişimin eşiğindeki Rus toplumunun da dönemsel bir tablosu.

Petersburg'lu Usta Alıntıları - Sözleri

  • Ne kadar çok insan adalet arıyor, hepsinin de anlatacak bir hikâyesi var!
  • “Hiç kimse, görmek istemeyen biri kadar kör olamaz.”
  • "İnsanın bir yerde yaşayıp geride kendisinden hiçbir şey bırakmaması mümkün değil."
  • Mesleğiniz? Yazar. Yazar mı? Ne tür bir yazar? Kitap yazıyorum? Ne tür kitaplar? Öyküler. Öykü kitapları. Çocuklar için mi? Hayır, özellikle çocuklar için değil. Ama çocukların okumasını isterdim.
  • Hiç kimse, görmek istemeyen biri kadar kör olamaz!
  • Ama herkesin yüreğinde karanlık köşeler vardır.
  • “Hiç kimse, görmek istemeyen biri kadar kör olamaz!“
  • Kadın gibi ağlayın. Kadınlığın büyük sırrı budur, onlar bu sayede bizim gibi erkeklerden üstün olurlar. Kendilerini ne zaman rahat bırakıp ağlayacaklarını bilirler. Biz ağlamayız, siz ve ben. Acımızı içimizde biriktiririz, sonunda şeytanın kendisi olur! Sonra da gidip budalaca bir şey yaparız, sırf bir iki saatliğine o kederden kurtulmak için.
  • Senin bakışlarına sonuna kadar tutsak oluyorum.
  • "Onun baltayı neden seçtiğini biliyor musun?" diyor Fyodor Mihayloviç. "Baltayı düşünürsen, onun ne anlama geldiğini düşünürsen..." Ellerini çaresizlik içinde havaya kaldırıyor. Sözcükleri ağzından doğru dürüst çıkaramıyor. "Balta, halkın öcünün aleti, halkın silahı, kaba, ağır, karşılık verilemeyen, arkasındaki bedenin tüm gücüyle savrulan, bedenin ve yaşam boyu o bedenin içinde birikmiş kinin ve öfkenin ağırlığıyla, kara bir keyifle savrulan bir silah."
  • Kadın gibi ağlayın. Kadınlığın büyük sırrı budur, onlar bu sayede bizim gibi erkeklerden üstün olurlar. Kendilerini ne zaman rahat bırakıp ağlayacaklarını bilirler.
  • İnsanlar ölümü kabullenir, yas tutar, daha sonra da unutur. Unutmazsak derler, dünya çok geçmeden kocaman bir kitaplığa dönüşür...
  • Ruhu öldürmek kolaydır da ondan geriye kalanlardan kurtulmak güçtür.
  • İnsanlar ölümü kabullenir, yas tutar, daha sonra da unutur. Unutmazsak, derler, dünya çok geçmeden kocaman bir kitaplığa dönüşür.
  • “Her şeye sahip olun­ca yazmayız, acı çekince yazarız, ek­siklik duyunca.”

Petersburg'lu Usta İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Yarım bıraktım. Dostoyevski hepimizin bildiği ve şahsen benim çok sevdiğim usta bir yazar. Kitap yazarın vasisi olduğu Pavelin ölümü yada intiharı üzerinden geçiyor. Yazarı sevdiğim için ona karşı hassasım. Kitabın içinde ki cinsellik beni rahatsız etti. Dostonun kendi kitaplarında cinsellik üzerine asla ayrıntıya girilmezken hatta bahsi bile geçmez neredeyse burada sürekli arzular istekler olması hiç hoşuma gitmedi. Yarım kaldı. (Sezer Hiçdurmaz)

Dostoyevski eşliğinde kaybedilen evlada "ağıt": Kitabı dün bitirdim, ancak bende uyandırdığı izlenimleri yazıya dökmek için biraz beklemeye ve düşünmeye karar verdim. Zira Coetzee çok beğendiğim bir yazar, öte yandan “Petersburg”lu Usta” hakkındaki düşüncelerim çok karışık. Bir yanı ile yazarın kurgusuna, duyguların kağıt üzerinde uçuşuna, cesaretine ve kaleminin gücüne hayran olsam da diğer yandan yoğun, zor ve sinir bozucu bir eser olduğunu kabul etmek zorundayım. Eser The Independent yazarı Jan Daley tarafından “eğlendirici olmaktan ziyade hayranlık uyandırıcı” diye tanımlamış. Sanırım duygularımı en iyi ifade eden tanımlama da bu. Zorlu okumalardan ve satır aralarında yer alan ipuçlarını takip edebilmek için derin araştırmalar yapmaktan hoşlanıyorsanız bu kitabı da cesaretle göğüsleyebilirsiniz. “Petersburg’lu Usta”, kahramanı Dostoyevski olan bir kurgu eser. 1995 Irish Times Uluslararası Kurgu Ödülü’nü kazanan eser, ana gövdesini Dostoyevski’nin hayatından, eserlerinden ve dönem Rusya’sından yararlanarak oluşturuyor; ancak arka planda -romanda hiçbir şekilde birebir vurgulanmasa da- Coetzee’nin yaşamındaki en büyük acıyı, genç evladını aniden kaybedişini, anıyor. O yüzden bu büyük “ağıt” ile Coetzee’nin, kendini Dostoyevski ile özdeşleştirerek ve onunla dertleşerek, acısını azaltmayı ve bu ani ölümü kabullenmeye çalıştığını düşünebiliriz. Roman, Dostoyevski'nin 21 yaşındaki üvey oğlu Pavel'in ölümünü duyması üzerine St.Petersburg'a gelişiyle başlıyor. İkinci eşi ve küçük kızıyla birlikte Dresden'de yaşayan Dostoyevski, Pavel'in ölümünden 10 gün sonra, Ekim 1869'da Rusya'ya dönüyor. Dostoyevski bir yandan Pavel’in ölüm şeklini ve nedenini araştırırken -ki karşımıza çıkan “Ecinniler”deki anarşist hücreler ve başlarında devrimci Naçayev’dir- kendini gençliğinde Sibirya’ya sürgün edilmesi ile sonuçlanan hatalarını korkarak takip ediyor; öte yandan şehvet, epilepsi ve kumar gibi kendi şeytanlarıyla savaşıyor. Bu arayış sırasında eserlerindeki uzun, derin ve zorlu konuşmaların içinde buluyor Dostoyevski kendini; polis merkezinde “Suç ve Ceza”da Raskolvikov’un karşısına çıkardığı kül yutmaz, ikna olmaz polis şeflerine dert anlatmaya çalışırken, Naçayev’in peşinden “Ecinniler”de kendi kalemi ile yarattığı anarşist hücrelere girip hayatını ortaya koymuş militanları ikna etmeye çalışıyor. Başka bir deyişle Dostoyevski’yi kendi “kalemi” ile vurmayı deniyor Coetzee. Pavel’in ölümü ve Dostoyevski’nin St Petersburg seyahati bir kurgu; zira Dostoyevski’nin Sibirya’da sürgünde iken evlendiği Mariya Dmitriyevna’nın oğlu olan Pavel Isaev romandaki gibi 1869 yılında bir kuleden düşerek ölmüyor; Dostoyevski’den daha uzun süre, 1900 yılına kadar yaşıyor. 12 yaşında annesini kaybeden bu üvey evladı ile zorlu bir ilişkisi oluyor Dostoyevski’nin; ilgilendiği ve okuması için kol kanat gerdiği çocuğun sorumsuzluğu ve tembelliğinden çok şikayetçi; mektuplarında gördüğümüz gibi bir baltaya sap olamayan, sürekli babasından para isteyen ve Dostoyevski’nin genç ikinci eşi ile hiç geçinemeyen bu delikanlı Dostoyevski’yi çok üzüyor. Öte yandan polis takibi, borçluları ve kumar tutkusu yüzünden uzun süreler evinin dışında olan Dostoyevski bu genç adamı, tam da kendine ihtiyaç duyduğu dönemde, yalnız bıraktığının da farkında ve bundan dolayı kendini Pavel’e karşı borçlu hissediyor. Pavel’in ölümü kurgu, ancak Pavel’in özdeşleştirildiği Nicolas Coetzee’nin ölümü gerçek. Coetzee tek oğlunu 1989 yılında, henüz 23 yaşında iken gizemli bir kaza sonucu kaybediyor. Johannesburg’da oturduğu 11. kattaki daireden düşerek hayatını kaybediyor Nicolas Coetzee, trabzanlarda tutunmaya çalıştığına dair izler bulunduğundan olay polis tutanaklarına “kaza” olarak geçiyor. Ancak Coetzee’nin bu ölümün bir intihar mı, yoksa gerçekten kaza mı olduğuna dair kuşkuları var; yazarın, eserin özellikle ilk yarısında bu derin kuşkularla boğuştuğunu görüyoruz. Nitekim romanda Coetzee hayran olduğu Dostoyevski’yi kendi kurgusunun içinde bir gezintiye çıkarırken, diğer yandan evlat acısı ile hissettiklerini, evlatlarına dair dile gelmemiş itiraflarını ve günah çıkarmaları paylaşıyor, bir nevi dertleşiyor onunla. Coetzee özel hayatında da zor bir insan. Çok disiplinli çalışan, birlikte çalıştığı herkesin aksiliği ve sertliği ile tanıdığı, keskin kurallarla çevrili bir yazar o; nitekim aynı sebeple ödüllere de inanmıyor ve ödül törenlerine katılmıyor. Böyle aksi bir kişiliğin etkileyici dilinden farklı bir Dostoyevski okuma deneyimi bu. Özellikle Dostoyevski’nin eşini aldatmasına, cinselliğe ve küçük kıza ilgisine -ki kastedilen sübyancılık değil “Ezilenler” romanında sonradan pişman olduğunu söylediği cinsel saldırıya atıftır- ilişkin kısımları son derece sert; roman bir kurgu olduğundan Dostoyevski’ye ilişkin yargısız infaz yapılmış izlenimi de uyandırıyor. Ama bir romandan beklentiniz beğenmediğinizde yazarın üzerine çıkıp -tabiri caizse mal bulmuş mağribi gibi- onu saygısızca eleştirmek değil de, yazarın kalemi eşliğinde iç dünyasında gezinip onu anlamaya çalışmak ise; beğenmeseniz bile, saygı duyacağınız bir eserle çıkıyor karşınıza Coetzee. (AkilliBidik)

PETERSBURG ‘LU USTA: Bu kitabı okumadan önce Dostoyevski’nin eserlerini bilmenin yetmeyeceğini, Dostoyevski’nin hayatına, yaşam felsefesine ve o dönemin Rusya’sının sosyal, siyasi yaşamına vakıf olmak gerektiğini biliyordum. İşte bu yüzden Coetzee’nin 200 sayfalık kitabını okumadan Joseph Frank'in beş ciltlik, 856 sayfalık anıtsal çalışması; “Dostoyevski Çağının Yazarı” kitabını okudum merakla ve heyecanla. Coetzee’de “Petesburg’lu Usta”yı yazarken bu kitaptan çok faydalandığını belirtmiş zaten. Bu kitap üzerine; "Joseph Frank'in, Dostoyevski'nin yazdığı ortama -bir yanda kişisel, bir yanda sosyal, kültürel, tarihsel, edebi ve felsefi ortama- ışık tutma çabası zaferle sonuçlanıyor." -J. M. Coetzee, The New York Review of Books- yorumunu yapmış. Bu kitabı okuduktan sonra Coetzee’nin Dostoyevski’nin yaşamını ve kitabının kahramanlarını ve yaşadığı çağın siyasi aktörlerini harmanlayarak kurgulayışına hayran kaldım. Ancak Dostoyevski’nin eserlerinde ve biyografisinde cinsellik başrol oynamadığından bu eserde cinselliğin bolca yer etmesi beni şaşırttı, gerçi Dostoyevski, Ecinliler’de Stavrogin’in küçük bir kıza tecavüz ettiğinin ve o küçük kızın intiharını izlediğinin itirafını yaptığı bölümü çok daha detaylı yazmış ancak siyasi sansürden çekinen yayın yönetmeni Dostoyevski’nin bu bölümü defalarca değiştirmesini istemiş sonuçta ilk haline nazaran o bölüm bambaşka bir hal almıştır. Kimbilir belkide o dönem acımasız bir sansür mekanizması olmasaydı Dostoyevski de cinselliği bu kadar örtük anlatmayacaktı. Ama ben güne gelen eserlerini göz önünde bulundurduğumda Coetzee’nin ciselliği belirgin kullanma üslubu beni şaşırttı diyebilirim. Bunun yanında bu kitabın hem o dönemi yansıtmakta hem de Dostoyevski , Necayev gibi o döneme yön veren karakterleri çözümlemekte eksik kaldığını düşünüyorum. Her iki karakter ve hayata bakışları kocaman bir okyanus misali iken, Coetzee derine dalmak yerine kenarda oyalanmayı seçmiş gibi geldi bana. (Şenül Korkusuz)

Petersburg'lu Usta PDF indirme linki var mı?

J. M. Coetzee - Petersburg'lu Usta kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Petersburg'lu Usta PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı J. M. Coetzee Kimdir?

John Maxwell Coetzee (9 Şubat 1940) şimdilerde Avustralya'da yaşayan Güney Afrikalı yazar ve akademisyen. Daha ziyade J.M. Coetzee olarak bilinir. 2003 yılında Nobel Edebiyat Ödülü'nü aldı.

Coetzee Cape Town'da doğdu. Babası avukat, annesi ise öğretmendi. Ailesi 17. yüzyılda ülkeye gelen ilk Hollandalı göçmenlerdendir. 

İlk yıllarını Cape Town ve Worcester'da geçirdi. Bu dönemi 1997 yılında yayımlanan kitabı Boyhood'da anlatır. Cape Town Üniversitesi'nde matematik ve İngilize okudu. 1960'da İngilizce bölümünden, 1961'de de matematik bölümünden mezun oldu.

1960'ların başında Coetzee Londra'ya taşındı. Bir süre IBM firmasında bilgisayar programcısı olarak çalıştı. Bu dönemdeki tecrübelerini sonradan Youth (2002) adlı kitabında anlatmıştır.

Doktorasını Teksas Üniversitesi'nde yaptı. 1971 yılına kadar New York Eyalet Üniversitesi'nde İngilizce ve edebiyat dersleri verdi. 1971 yılında ABD'de kalıcı oturma izni için başvurdu ancak Vietnam Savaşı karşıtı protestolardaki faaliyetleri dolayısıyla reddedildi. Sonrasında Cape Town Üniversitesi'nde İngiliz edebiyatı profesörlüğü yapmak üzere Güney Afrika'ya döndü. 2002 yılında emekli olduktan sonra Avustralya'da Adelaide'e yerleşti ve Adelaide Üniversitesi'nde araştırma görevlisi oldu. 2003 yılına kadar Chicago Üniversiesi'nde ders verdi. 6 Mart 2006 tarihinde Avustralya vatandaşı oldu. Romanlarının yanında Flamanca ve Afrikaan dillerinden tercümeler yapmıştır.

J. M. Coetzee Kitapları - Eserleri

  • Utanç
  • Barbarları Beklerken
  • Yavaş Adam
  • Michael K. Yaşamı ve Yaşadığı Dönem
  • Petersburg'lu Usta
  • Romancının Romanı
  • Düşman
  • Yuvayı Keşfetmek
  • Kötü Bir Yılın Güncesi
  • Gənclik
  • İsa'nın Çocukluğu
  • Taşra Hayatından Manzaralar
  • Demir Çağı
  • Seçilmiş Əsərləri

J. M. Coetzee Alıntıları - Sözleri

  • " Zaman gerçekten her şeyin ilacı." (Utanç)
  • Mesleğiniz? Yazar. Yazar mı? Ne tür bir yazar? Kitap yazıyorum? Ne tür kitaplar? Öyküler. Öykü kitapları. Çocuklar için mi? Hayır, özellikle çocuklar için değil. Ama çocukların okumasını isterdim. (Petersburg'lu Usta)
  • “Hiç kimse, görmek istemeyen biri kadar kör olamaz!“ (Petersburg'lu Usta)
  • " İnsan ancak ölünce mutlu sayılır." (Utanç)
  • “Hiçbir şey hayal edebileceklerimizden kötü olamaz.” (Barbarları Beklerken)
  • “Yöneticilerimizi yazı tura atarak seçmiyoruz- yazı tura atmak itibarsız bir etkinlik olan kumarla ilgili görülmektedir- ama yöneticileri tarihin başından beri yazı tura yöntemiyle seçilen bir dünyanın daha kötü bir durumda olacağını kim ileri sürmeye cüret edebilir?” J.M.Coetzee/Kötü Bir Yılın Güncesi (Kötü Bir Yılın Güncesi)
  • Zamanın kendi başına değerli değilse değerlendirmek için bir şeyler yapabilirsin. (Yavaş Adam)
  • Değişmeye başlayan şey düşüncelerim değil, düşüncelerim hakkındaki düşüncelerim. (Kötü Bir Yılın Güncesi)
  • Bir yandan üstat Tolstoy’un ölçüsü, öbür yandan üstat Dostoyevski’ninki. Onları örnek alarak daha iyi bir sanatçı olunabilir; ve daha iyi demekle hünerli olmayı değil, ahlaken iyi olmayı kastediyorum. Onlar sahte tavırları yok ediyor; görüşü berraklaştırıyor; eli güçlendiriyorlar. (Kötü Bir Yılın Güncesi)
  • İnsanlar ölümü kabullenir, yas tutar, daha sonra da unutur. Unutmazsak derler, dünya çok geçmeden kocaman bir kitaplığa dönüşür... (Petersburg'lu Usta)
  • Dikenlerle dolu, sık bir çalılıkta hangi kuşun içinden şakımak gelir ki? (Barbarları Beklerken)
  • Ama ben kimim, kimdir bu ben dediğim, siz dediğim kimsiniz? Günden güne değişiyor, yine de aynı kalıyoruz. Hiçbir ben, hiçbir sen bir diğerinden daha gerçek değil. (Romancının Romanı)
  • "İnsanın bir yerde yaşayıp geride kendisinden hiçbir şey bırakmaması mümkün değil." (Petersburg'lu Usta)
  • Her şey ne kadar çok değişirse o kadar aynı kalıyor. (Utanç)
  • “Her şeye sahip olun­ca yazmayız, acı çekince yazarız, ek­siklik duyunca.” (Petersburg'lu Usta)
  • İyi niyetten dostluk ve mutluluk doğuyor, parklarda samimi piknikler ya da ormanda öğleden sonrası yürüyüşleri doğuyor. Aşktan ise, ya da en azından daha acil tezahürleri olan özlemde ise hayal kırıklığı, şüphe ve yürek acısı doğar. İşte bu kadar basit. (İsa'nın Çocukluğu)
  • "Hayatımın ne kadar büyük bir bölümü beklemek ile geçiyor!" (Düşman)
  • Bir zamanlar kim olduğumuzu söyleyebileceğimize inanırdık. Şimdi yalnızca kendi rolümüzü oynayan oyuncularız. (Romancının Romanı)
  • Okul sadece okuma yazma öğretmez. Diğer oğlanlar ve kızlarla geçinmeyi de orada öğrenirsin. Okul toplumsal hayvan olmanı sağlar. (İsa'nın Çocukluğu)
  • “Xoşbəxtlik heç nə öyrədə bilməz – o öz-özünə deyir. – Bədbəxtlik isə insanı bərkidir, gələcəyə hazırlayır. Bədbəxtlik ruhun məktəbidir. Bədbəxtlik sularına daldıqdan sonra sahilə təmizlənmiş, güclənmiş və incəsənətin çağırışına cavab verməyə hazır şəkildə çıxmaq olar”. Amma əslinə qalsa, bədbəxtliyin arındırıcı xüsusiyyətini, yuyulub təmizləndiyini hiss eləmir. Əksinə, başına gələnlər çirkli nohurda yuyunmağa bənzəyir. İztirabları onu nə ağıllandırır, nə də möhkəmlədir, əksinə, daha da keyləşdirib, ölüvaylaşdırır. Bəs iztirabla gələn məşhur təmizlik hanı? Bəlkə kifayət qədər dərinə üzməyib? Bəlkə daha dərinə – bədbəxtlik, kədər və dəliliyin dibinə qədər üzmək lazımdır? (Gənclik)