Pırtlatan Bal - Aziz Nesin Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Pırtlatan Bal kimin eseri? Pırtlatan Bal kitabının yazarı kimdir? Pırtlatan Bal konusu ve anafikri nedir? Pırtlatan Bal kitabı ne anlatıyor? Pırtlatan Bal kitabının yazarı Aziz Nesin kimdir? İşte Pırtlatan Bal kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
Kitap Künyesi
Yazar: Aziz Nesin
Yayın Evi: Nesin Yayınları
İSBN: 9789759038803
Sayfa Sayısı: 93
Pırtlatan Bal Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Çocuklar, bu oyunun sonucundan çıkarılacak doğruyu sizler bu oyunu seyrettikten sonra kendiniz bulacaksınız. Aranızda tartışın, ana-babanızla konuşun ve bu masal oyunun niçin yazıldığını, hangi doğruyu, hangi gerçeği anlatmak istediğini kendiniz bulun. Bu oyun size, doğru olanı, bir gerçeği bulmanıza yardım etmek için yazılmıştır. Nedir o gerçek olan doğru? İşte bunu siz söyleyeceksiniz bana...
Hepinizin gözlerinden öperim. Hepinize başarılı ve mutlu uzun yaşam dilerim. Hepinizin yurdumuza halkımıza ve dünyamıza yararlı olmasını candan dilerim.
Pırtlatan Bal Alıntıları - Sözleri
- "Herkese hakkı kadar! Herkese aklı kadar! Geçen emeği kadar! Yeteneği kadar! Ne efendi, ne kulluk... Hepimize mutluluk, Hepimize mutluluk!"
- 'Hayal, düş gücünden yoksun bir us, kuruyuverir.'
- "Öyle cimri, öyle pinti ki, Azrail'e bile faizle can verecek."
- İnsan balı bile çok yerse zehirlenir.
- Aç gözün doymaz. Ne versem hep az. Yüzde bin olsun, Aç gözün doysun!
- P. KARISI: Bal ya... Bal istiyorum. PARACI: Bal`ım benim. Sen kendin balsın, balı ne yapacaksın?
- "Çocukları, gençleri düşler kurmaktan vazgeçirip yalnız doğru söylemeye, doğruyu aramaya alıştırmak istiyorlar. Çocuklar, gençler doğruyu aramasınlar, görmeye çalışmasınlar demiyorum, ancak hayallerini işletmezlerse, düşler kurmaya alışmazlarsa, gerçeği, doğruları da sezemezler, göremezler. Hayal, düş gücünden yoksun bir us, kuruyuverir." (Nurullah Ataç, Günce, 1972, sayfa 239)
- Bir varmış bir yokmuş. Memleketin birinde çok zengin olduğu kadar da cimri bir karı koca varmış. Saray kadar geniş bir evde, kendileri gibi cimri bir uşaklarından başka kimseleri yokmuş. Uşak, su katılmamış halis bir uşak olduğu için, efendisi ve hanımı ne buyurursa, onun doğru mu, yanlış mı olduğunu düşünmeden yaparmış. Günlerden birgün efendisi uşağına, - Git pazardan bir tas bal al!.. demiş. Yüzde yüz halis, hilesiz uşak yerlere kadar eğilmiş: - Başüstüne efendim. Hemen pazara koşmuş. Zengin efendisini kazandırmak için, yoksul balcılara kazık atmanın yollarını aramış. Çekişe çekişe pazarlık etmiş. Sonunda o gün hiç satış yapamamış ihtiyar bir balcıdan, görülmemiş ucuzlukta bal alıp kocaman tası doldurmuş. İhtiyar balcı, o gün eline bikaç kuruş geçirebilmek için, uşağa balı, sermayesinden daha ucuza vermek zorunda kalmış. Uşak, su katılmamış, halis bir uşak olduğundan zengin efendisini kazandırıp yoksul balcıyı kazıkladığından sevinç içinde yolda giderken, üstü başı yırtık zavallı bir kadın, - Elindeki tastan, ne olur bana bir tadımlık bal versene... çocuğum hasta, hekimler bir kaşık bal yemezse öleceğini söylediler... diye yalvarmaya başlamış, Hilesiz, hurdasız uşak, zavallı yoksul kadına: - Pırt, pırt!... diye alay etmiş, dilini çıkarmış. Hasta yavrusunun acısıyla yüreği yanan zavallı kadın şöyle demiş: - Bütün efendiler, kendilerinden daha büyük efendilerinin uşaklarıdır. O tastaki baldan yiyen bütün uşaklar, dilerim, senin gibi pırtlasın... Uşak, kahkahalarla gülerek yine, - Pırt, pırt!... diye kadınla alay etmiş. Eve gelince uşak, efendilerinden önce tadına bakmak için tastan bir parmak bal alıp yemiş. Sonra sofrada bekleyen efendisi ile hanımının önüne bal tasını koymuş. Hanım sormuş: - Pahalı almadın ya balı? Katıksız uşak cevap vermiş: - Hayır pırt... Pahalı pırt, almadım pırt... Çok pırt, ucuza pırt, aldım pırt... Efendisi pırtlayan uşağına şaşmış, - Ne oldu sana? demiş, neden böyle pırtlayıp duruyorsun? Uşak da, demiş ki: - Ben pırt, baldan pırt, aldıktan pırt, sonra pırt, böyle pırt oldum pırt... Hanım, tastaki baldan bir parmak almış sonra, - Nesi var pırt, bu balın pırt, pekala bal pırt... demiş. Efendi kızmış, - Ne oluyor size, pırtlayıp duruyorsunuz?... diye bağırmış. O da baldan bir parmak alınca, - Balın pırt, nesi var pırt, pekala pırt, bal işte pırt... demiş. Efendi, hanım, uşak her kelimenin sonunda pırtlamadan konuşamaz olmuşlar. - Haydi pırt, bunu pırt, belediye pırt, reisine pırt, götürelim pırt... Balı aldıkları gibi belediye reisine gidip, pırtlaya pırtlaya başlarına geleni anlatmışlar. Belediye Reisi, - Allah Allah!... diye şaşmış, o da baldan bir parmak almış, - Bu balın pırt, nesi var pırt, pekala pırt, bal işte pırt... demiş. Sonra hep birden, Haydi pırt, bir kere de pırt, kadıya pırt, gidelim pırt... demişler. Kadıya gidip başlarına geleni anlatmışlar. Kadı, lahavle çekmiş, bir parmak da o ağzına alınca, - Allah Allah pırt, bu nasıl pırt, iş pırt?... Basbayağı pırt, bal işte pırt... Bu balı pırt, vali pırt, paşaya pırt, götürelim pırt... demiş. Vali Paşa, karşısında pırtlayıp duran bir sürü insan görünce şaşırmış. O da baldan bir parmak alıp denemiş. - Pekala pırt, güzel, pırt, bal pırt... -İş gittikçe büyümüş, Şeyhülislam, Kazasker, bütün vezirler hepsi baldan birer parmak ağızlarına alınca pırtlamaya başlamışlar. Sonunda sadrazama gidip başvurmuşlar: - Şu balın pırt, esrarını pırt, çözünüz pırt... Sadrazam da baldan bir lokma alıp o da pırtlayınca, efendilerin en büyüğü Padişaha gitmiş: -Aman pırt, padişahımız pırt, efendimiz pırt, şu baldan pırt, lütfen pırt, bir parmak pırt, alınız pırt. Padişah büyük bir hayret içinde, insanları pırtlatan baldan bir parmak almış ve her kelimesinde o da pırtlamaya başlamış: - Bu balın pırt, nesi var, pırt, pekala pırt, bal işte pırt... Balın esrarını çözmek için tahkikata girişmişler. Sonunda gide gide işin ucu, hilesiz hurdasız, halis uşağa kadar gitmiş. Su katılmamış uşak, pırtlayarak başından geçenleri anlatınca, araya araya beddua eden yoksul kadını bulmuşlar. Padişahın huzuruna getirmişler. Padişah: - Ey pırt, hatun pırt, bizi pırt, bu dertten pırt, kurtar pırt, sana pırt, emir pırt ediyorum pırt!... demiş. Kadın da padişaha şöyle demiş: - Kendini efendi sanan, ezilene efendilik, ezene uşaklık eden, balsızlara bal vermeyip, balı yalnız kendileri yiyen uşakların uşakları pırtlamadan laf edemesinler. Bakmışlar ki, çocuğunu ölümden kurtarmak için hasta kadına bir parmak bal vermekten başka çare yok. Bunu iyice anlamışlar. Anlamışlar ama, acaba o bir tadımlık balı vermişler mi? Hayır. Şöyle demişler: - Bal tutan pırt, parmağını pırt, yalar pırt... Öbürleri pırt, avucunu pırt, yalar pırt... Ağzımızın pırt, tadı pırt, bozulmaktansa pırt, böyle pırt, pırtlayalım pırt, daha iyi pırt... O gün bugün, insanların bir kısmı pırtlar durur. İnanmazsanız nutukları dinleyin. Her kelime arasındaki öksürük, aksırık, tıksırık, eski zamandaki pırtlamanın bugünkü modern şeklidir.
- Bir varmış bir yokmuş. Memleketin birinde çok zengin olduğu kadar da cimri bir karı koca varmış. Saray kadar geniş bir evde, kendileri gibi cimri bir uşaklarından başka kimseleri yokmuş. Uşak, su katılmamış halis bir uşak olduğu için, efendisi ve hanımı ne buyurursa, onun doğru mu, yanlış mı olduğunu düşünmeden yaparmış. Günlerden birgün efendisi uşağına, - Git pazardan bir tas bal al!.. demiş. Yüzde yüz halis, hilesiz uşak yerlere kadar eğilmiş: - Başüstüne efendim. Hemen pazara koşmuş. Zengin efendisini kazandırmak için, yoksul balcılara kazık atmanın yollarını aramış. Çekişe çekişe pazarlık etmiş. Sonunda o gün hiç satış yapamamış ihtiyar bir balcıdan, görülmemiş ucuzlukta bal alıp kocaman tası doldurmuş. İhtiyar balcı, o gün eline bikaç kuruş geçirebilmek için, uşağa balı, sermayesinden daha ucuza vermek zorunda kalmış. Uşak, su katılmamış, halis bir uşak olduğundan zengin efendisini kazandırıp yoksul balcıyı kazıkladığından sevinç içinde yolda giderken, üstü başı yırtık zavallı bir kadın, - Elindeki tastan, ne olur bana bir tadımlık bal versene... çocuğum hasta, hekimler bir kaşık bal yemezse öleceğini söylediler... diye yalvarmaya başlamış, Hilesiz, hurdasız uşak, zavallı yoksul kadına: - Pırt, pırt!... diye alay etmiş, dilini çıkarmış. Hasta yavrusunun acısıyla yüreği yanan zavallı kadın şöyle demiş: - Bütün efendiler, kendilerinden daha büyük efendilerinin uşaklarıdır. O tastaki baldan yiyen bütün uşaklar, dilerim, senin gibi pırtlasın... Uşak, kahkahalarla gülerek yine, - Pırt, pırt!... diye kadınla alay etmiş. Eve gelince uşak, efendilerinden önce tadına bakmak için tastan bir parmak bal alıp yemiş. Sonra sofrada bekleyen efendisi ile hanımının önüne bal tasını koymuş. Hanım sormuş: - Pahalı almadın ya balı? Katıksız uşak cevap vermiş: - Hayır pırt... Pahalı pırt, almadım pırt... Çok pırt, ucuza pırt, aldım pırt... Efendisi pırtlayan uşağına şaşmış, - Ne oldu sana? demiş, neden böyle pırtlayıp duruyorsun? Uşak da, demiş ki: - Ben pırt, baldan pırt, aldıktan pırt, sonra pırt, böyle pırt oldum pırt... Hanım, tastaki baldan bir parmak almış sonra, - Nesi var pırt, bu balın pırt, pekala bal pırt... demiş. Efendi kızmış, - Ne oluyor size, pırtlayıp duruyorsunuz?... diye bağırmış. O da baldan bir parmak alınca, - Balın pırt, nesi var pırt, pekala pırt, bal işte pırt... demiş. Efendi, hanım, uşak her kelimenin sonunda pırtlamadan konuşamaz olmuşlar. - Haydi pırt, bunu pırt, belediye pırt, reisine pırt, götürelim pırt... Balı aldıkları gibi belediye reisine gidip, pırtlaya pırtlaya başlarına geleni anlatmışlar. Belediye Reisi, - Allah Allah!... diye şaşmış, o da baldan bir parmak almış, - Bu balın pırt, nesi var pırt, pekala pırt, bal işte pırt... demiş. Sonra hep birden, Haydi pırt, bir kere de pırt, kadıya pırt, gidelim pırt... demişler. Kadıya gidip başlarına geleni anlatmışlar. Kadı, lahavle çekmiş, bir parmak da o ağzına alınca, - Allah Allah pırt, bu nasıl pırt, iş pırt?... Basbayağı pırt, bal işte pırt... Bu balı pırt, vali pırt, paşaya pırt, götürelim pırt... demiş. Vali Paşa, karşısında pırtlayıp duran bir sürü insan görünce şaşırmış. O da baldan bir parmak alıp denemiş. - Pekala pırt, güzel, pırt, bal pırt... -İş gittikçe büyümüş, Şeyhülislam, Kazasker, bütün vezirler hepsi baldan birer parmak ağızlarına alınca pırtlamaya başlamışlar. Sonunda sadrazama gidip başvurmuşlar: - Şu balın pırt, esrarını pırt, çözünüz pırt... Sadrazam da baldan bir lokma alıp o da pırtlayınca, efendilerin en büyüğü Padişaha gitmiş: -Aman pırt, padişahımız pırt, efendimiz pırt, şu baldan pırt, lütfen pırt, bir parmak pırt, alınız pırt. Padişah büyük bir hayret içinde, insanları pırtlatan baldan bir parmak almış ve her kelimesinde o da pırtlamaya başlamış: - Bu balın pırt, nesi var, pırt, pekala pırt, bal işte pırt... Balın esrarını çözmek için tahkikata girişmişler. Sonunda gide gide işin ucu, hilesiz hurdasız, halis uşağa kadar gitmiş. Su katılmamış uşak, pırtlayarak başından geçenleri anlatınca, araya araya beddua eden yoksul kadını bulmuşlar. Padişahın huzuruna getirmişler. Padişah: - Ey pırt, hatun pırt, bizi pırt, bu dertten pırt, kurtar pırt, sana pırt, emir pırt ediyorum pırt!... demiş. Kadın da padişaha şöyle demiş: - Kendini efendi sanan, ezilene efendilik, ezene uşaklık eden, balsızlara bal vermeyip, balı yalnız kendileri yiyen uşakların uşakları pırtlamadan laf edemesinler. Bakmışlar ki, çocuğunu ölümden kurtarmak için hasta kadına bir parmak bal vermekten başka çare yok. Bunu iyice anlamışlar. Anlamışlar ama, acaba o bir tadımlık balı vermişler mi? Hayır. Şöyle demişler: - Bal tutan pırt, parmağını pırt, yalar pırt... Öbürleri pırt, avucunu pırt, yalar pırt... Ağzımızın pırt, tadı pırt, bozulmaktansa pırt, böyle pırt, pırtlayalım pırt, daha iyi pırt... O gün bugün, insanların bir kısmı pırtlar durur. İnanmazsanız nutukları dinleyin. Her kelime arasındaki öksürük, aksırık, tıksırık, eski zamandaki pırtlamanın bugünkü modern şeklidir.
- Ne efendi ne kulluk Bolluk olsun hep bolluk Ne yalnız sana bana Hepimize mutluluk
- Kurumuş sinekten yağ çıkarmalı. Bir üzüm çöpünden bağ çıkarmalı, Yüzde bin faizle dağ çıkarmalı Faizi vermeden ölürse borçlu, Ölüyü mezardan sağ çıkarmalı!
- "Çocukları, gençleri düşler kurmaktan vazgeçirip yalnız doğru söylemeye, doğruyu aramaya alıştırmak istiyorlar. Çocuklar, gençler doğruyu aramasınlar, görmeye çalışmasınlar demiyorum, ancak hayallerini işletmezlerse, düşler kurmaya alışmazlarsa, gerçeği, doğruları da sezemezler, göremezler. Hayal, düş gücünden yoksun bir us, kuruyuverir."
- "Ben, paracıyım. Para alırım, para satarım."
- "Kocası karısından beter, karısı kocasından bin beter..."
- "Aç gözün doymaz. Ne versem hep az. Yüzde bin olsun, Aç gözün doysun!"
Pırtlatan Bal İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Pırtlatan Bal, yazar, şair, gazeteci ve güldürü üstadı Aziz Nesin'in 1976 yılında yazdığı çocuk oyunudur. Aziz Nesin bu oyununu masal tadında yazmıştır. Bu oyunda paragöz bir tefeci, tefecinin karısı ve uşağının açgözlülükleri okuyucuya aktarılmaktadır. Açgözlülük ve doyumsuzluğun toplumu ne hale getirdiği anlatılmaktadır. Pırtlatan Bal, açık ve anlaşılır bir anlatım dili kullanılmasının yanısıra; tefeciliğin toplumsal dengemizi nasıl bozduğunu okuyucuya aktardığından kesinlikle okunmaya değer bir eser olarak görülmelidir... (Avare)
PIRTLATAN BAL kitabı hayatımda okuduğum kitapların arasında ilk üçe rahat bir şekilde girer ilk başı biraz sıkıcı ama o balı yedikten sonra kitaba hayran kaldım her sayfasında kahkahalar attım neredeyse gülmekten karnım ağrıdı kısacası çok güzel ve komik (Efnan cengiz)
#okudumbitti #AzizNesin #PırtlatanBal #93sayfa "Öyle cimri, öyle pinti ki, Azrai'e bile faizle can verecek" Selam canlar. Aziz Nesin'in çocuklar için kaleme aldığı bir eserde olsa bence herkesin okuması gereken bir eser pırlatan bal. Kitap aslında bir çocuk oyunu ama sahnelense de izlesek dedim Aziz Nesin okuyanlar bilirler yazarın güldürürken aynı zamanda ne çok düşündürdüğünü. Aman evlerden ırak bir pinti var ki sormayın gitsin. "Sert vurma kapıyı, kapı aşınır Yavaş çek kulpunu, kulpu aşınır Dokunma! Elleme, sapı aşınır Baktığın yerleri gözün eskitir Duvarlara bakma, yapı aşınır Kurumuş çiçekten yağ çıkarmalı Bir üzüm çöpünden bağ çıkarmalı Yüzdebin faizle dağ çıkarmalı Faizi vermeden ölürse borçlu Ölüyü mezardan sağ çıkarmalı" Ağır okumaların arasına biraz tebessüm katalım diyenler için ideal bir kitap. Kitabın sonunda Ben bir incir çekirdeğiyim adlı birde kısa öykü var. Bazen uzun uzun anlatmaya gerek yoktur bazı şeyleri diyor yazar sanki. Küçücük bir öyküyle o kadar büyük bir mesaj vermiş ki gerçi ben okurken sürekli bir ben bir ceviz ağacıyım Gülhane parkında modundaydım ama hikayede zaten çok faklı değil "Ne bencillik, ne benlik Olsun dirlik düzenlik! Ne senindir, ne benim Hepimize esenlik Ne efendi, ne kulluk! Bolluk oksun, hep bolluk! Ne yalnız sana, bana, Hepimize mutluluk" (Suzan gündüz)
Kitabın Yazarı Aziz Nesin Kimdir?
20 Aralık 1915’te İstanbul’da doğdu. İki yıl Darüşşafaka Lisesinde öğrenim gördü. Kuleli Askeri Lisesini bitirdi. Kara Harp Okulu ve Askeri Fen Okulundan mezun oldu. Üsteğmen rütbesindeyken "görev ve yetkisini kötüye kullanmak" suçlamasıyla yargılanıp ordudan uzaklaştırıldı. Bir süre bakkallık yaptı. Ardından gazeteciliğe başladı. Yedigün, Karagöz ve Tan Gazetesinde çalıştı. Cumhuriyet adlı bir magazin dergisi yayınladı. Sabahattin Ali ile birlikte, Marko Paşa, Malum Paşa, Merhum Paşa, Alibaba mizah dergilerini çıkardı. 1951de bir kitapçı dükkanı, ardından bir fotoğraf stüdyosu açtı. 1954ten itibaren Akbaba mizah dergisinde takma isimlerle mizah öyküleri yazdı. Yazın yaşamı boyunda 100ün üzerinde takma isim kullandı. Kemal Tahirle birlikte Düşün Yayınevi’ni kurdu.Yeni Gazete, Akşam ve Taninde köşe yazıları yazdı. Yazarlığı, Öncü, Yeni Tanin ve "Ustura" isimli bir mizah eki de hazırladığı Günaydın gazetesinde sürdürdü. 1962de Zübük isimli mizah dergisini çıkardı. 1963te yayınevinin yanmasının ardından sadece yazmaya başladı. 1972de Çatalcada kimsesiz çocukların eğitimini gerçekleştirmeyi amaçlayan Nesin Vakfını kurdu. Kitaplarının tüm gelirini bu vakfa bağışladı. 1976-1980 arasında her dalda edebiyat ödülleri veren Nesin Vakfı Edebiyat Yıllığını çıkardı. 1979da seçildiği Türkiye Yazarlar Sendikası Başkanlığı görevini yıllarca sürdürdü. Sadece Türk edebiyatının değil dünya mizah edebiyatının da sayılı isimleri arasında yer alan Aziz Nesin, düşünceleri ve yazıları nedeniyle siyasi iktidarlardan sürekli baskı gördü, tutuklandı, yargılandı, sürgün edildi, cezaevlerinde kaldı. 6 Temmuz 1995 tarihinde yaşamını yitirdi. Öykülerinde Türk toplumunu ayrıntılarıyla yansıtır. Anlatımında halk edebiyatının ana öğelerinden yararlanır. Yer yer masal temasıyla ve mizah aracılığıyla günlük olayları, toplumsal aksaklıkları eleştirir. Türk edebiyatında çağdaş mizah yazarlığı tekniklerini geliştiren, genç mizah yazarlarının doğmasına yolaçan yazardır.
Aziz Nesin Kitapları - Eserleri
- Zübük
- Şimdiki Çocuklar Harika
- Ölmüş Eşek
- Nazik Alet
- Gözüne Gözlük
- Biz Adam Olmayız
- Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz
- Yol
- Yokuşun Başı
- Yokuş Yukarı
- Sizin Memlekette Eşek Yok mu
- Tatlı Betüş
- İt Kuyruğu
- Koltuk
- Toros Canavarı
- Pırtlatan Bal
- Geriye Kalan
- Memleketin Birinde
- Havadan Sudan
- Gıdıgıdı
- Aferin
- Surname
- Merhaba
- Az Gittik Uz Gittik
- Ben de Çocuktum
- Yüz Liraya Bir Deli
- Yedek Parça
- Aşkım Dinimdir
- Sivas Acısı
- Fil Hamdi
- Zübüklüğün Sonu Yok
- Adamı Zorla Deli Ederler
- Anıtı Dikilen Sinek
- Kördöğüşü
- Bir Sürgünün Anıları
- İstanbul'un Halleri
- Yurt Gezileri
- İhtilali Nasıl Yaptık
- Hayvan Deyip de Geçme
- Deliler Boşandı
- Şehirden İndim Köye
- Memurlar Memurlar
- Gerçeğin Masalı
- Bay Düdük
- Hoptirinam
- Gol Kralı
- Bu Yurdu Bize Verenler
- Mahmut ile Nigar
- Ah Biz Ödlek Aydınlar
- İnsanlar Uyanıyor
- Tek Yol
- Leyla ile Mecnun
- Gözünüz Aydın Efendim
- Bir Tutam Aydınlık
- Nutuk Makinesi
- Hangi Parti Kazanacak
- Ah Biz Eşekler
- Yeşil Renkli Namus Gazı
- İnsanlar Konuşa Konuşa
- Büyük Grev
- Benim Delilerim
- Nah Kalkınırız
- Poliste
- Damda Deli Var
- Şimdi Avrupa
- Sosyalizm Geliyor Savulun
- Rüyalarım Ziyan Olmasın
- Kalpazanlık Bile Yapılamıyor
- Okuma Güncesi
- En Masumlar İçerde
- Rıfat Bey Neden Kaşınıyor
- Mahallenin Kısmeti
- Yetmiş Yaşım Merhaba
- Bütün Oyunları - 1
- Bütün Oyunları 2
- Halimiz Hal Değil
- Borçlu Olduklarımız
- Aziz Nesin - Ali Nesin Mektuplaşmaları
- Aziz Nesin'den Sıra Dışı
- % Kaç Aptalız
- Yazarlık, Edebiyat ve Dil Üstüne
- Aşk Şiirleri
- Birlikte Yaşadıklarım Birlikte Öldüklerim
- Çuvala Doldurulmuş Kediler
- Kalem Yapın Beni Kalem!...
- Eğitim Üstüne
- Batı'ya Giden Yoldayız
- Bir Koltuk Nasıl Devrilir
- Vatan Sağolsun
- Seyyahatname
- Türkiye Şarkısı Nazım
- Okuduğum Kitaplar
- Korkudan Korkmak
- Salkım Salkım Asılacak Adamlar
- Üçü Birden
- Bütün Şiirleri 1
- Kazan Töreni
- Bütün Şiirleri 2
- Seviye On Ölüme Beş Kala - Kendini Yakalamak
- Hayvanlar Takımı
- Maçinli Kız İçin Ev
- Sondan Başa
- Sora Sora Cennet Bulunur
- Uyusana Tosunum
- Aziz Nesin'den Çocuklara En Güzel Öyküler
- Hazret-i Dangalak
- Aziz Nesin'in Güncesi Mum Hala
- Mum Hala 1
- Aziz Nesin'den Darbeler Kitabı
- Sanat Yazıları
- Gülmekten Öldüren Öyküler-1
- Gülmekten Öldüren Öyküler 2
- Alamanya Alamanya Bizden Aptal Bulaman Ya
- Mum Hala 2
- Soruşturmada
- Aziz Nesin'in Anıları: Böyle Gelmiş Böyle Gitmez
- Herkesin İşi Gücü Var
- Suçlanan ve Aklanan Yazılar
- Arkadaşım Badem Ağacı
- Bir Dokun Bin Dinle
- Cumhuriyet Dönemi Türk Mizahı
- Unutulmayan Rüyalar
- Bekârlık Sultanlıktır
- Irak ve Mısır
- Taşlamalar
- Çocuklara En Güzel Masallar
- Aziz Dede'den Masallar
- Nasrettin Hoca Gülütler
- Okullar İçin Kısa Oyunlar
- Sporcu Milletiz Vesselam
- Bursaname - Aziz Nesin'in Bursası
- Laiklik, Dincilik ve Atatürkçülük
- Bayan Aynur ile Bay Buyur
- Bilmem Ne Adası
- Bir Vicdan Davası
- Onursal Doktor Olamamanın Büyük Onuru
- Bulgaristan'da Türkler Türkiye'de Kürtler
- Aşk Öyküleri
- Aydınlar Üstüne
- Büyüklere Masallar 1
- Büyüklere Masallar 2
- Türkiye Toplumu ve Demokrasi
- Bütün Oyunları - 3
- Bütün Oyunları 4
- Aziz Nesin - Klaus Liebe Harkort Mektuplaşmaları
- Aziz Nesin - Saliha Scheinhardt Mektuplaşmaları
- Aziz Nesin - Tahsin Saraç Mektuplaşmaları
- Tut Elimden Rovni
- Erkek Sabahat
- Çiçu
- Hadi Öldürsene Canikom
- Dört Kitap Tek Ciltte
- Ölümü Hak Eden Ölümsüz Aziz Nesin Cilt: 1
- Ölümü Hak Eden Ölümsüz Aziz Nesin Cilt: 2
- Azizname
- Saçkıran
- Gübre Kralı
- Şiirin Tam Zamanıdır
- Biraz Gelir misiniz?
- Bir Aşk Var Bir De Ölüm
- Hoşça Kalın
- Bişey Yap Met
- Qum Qalalar
- Hekayələr
- Azîz Nesin - Meral Çelen Mektuplaşmaları
- Gülmece Öyküleri 9
- Bizim Memleket
- Gülmece Öyküleri 5
- Gülmece Öyküleri 2
- Memleketin Birinde - Hoptirinam
- Deniz Aslanı
- Baba Mirası
- Berber Nonoş
- Gülmece Öyküleri 3
- Üç Kitap Birarada
- Nutuk Makinası, Az Gittik Uz Gittik
- Gülmece Öyküleri 8
- Aziz Nesin Bütün Kitapları
- Kendini Yakalamak
- Boyalı Tilki Masalı
- İstanbul'dan Ne Haber
- Aziz Nesin Ali Nesin Mektuplaşmaları 2
- Aziz Nesin Ali Nesin Mektuplaşmaları 1
- Seçilmiş Satırlar
- Aziz Nesin Ali Nesin Mektuplaşmaları 3
- Aziz Nesin Ali Nesin Mektuplaşmaları 4
- Sosyalizm Geliyor Savulun
Aziz Nesin Alıntıları - Sözleri
- İslamlıktan sonra da .. şimdi de kız çocukları pek makbul sayılmıyor, başlık parasını saymazsan. Müslümanlarca … (Bay Düdük)
- Sen insanların zahirine değil zamirine bak. (Toros Canavarı)
- Yoksular yaşamları boyunca yalnız bir kez kolaylık görürler, o da öldükten sonra; cenazeleri hemen kalkar, çabucak. (Ben de Çocuktum)
- Muayeneye giren çocuğu, içi kül dolu bir kaba yellendirirlermiş. Yel ne denli çok kül kaldırırsa o denli iyi, o denli yiğitlik sayılıyor. Yel hiç kül kaldırmazsa, çok kötü..." Mangalda kül bırakmaz" sözü, sonradan bir alay sözü olarak kullanılmış olsa bile, kabadayılığı, yiğitliği anlatmak için söylenir. (Yokuşun Başı)
- Sen artık bu kitapta: noktaları , virgülleri , satırları taşımıyorsun.. Sen artık bu kitapta : koşmuyor , bağırmıyor , alnını kaşımıyorsun.. Sen artık bu kitapta yaşamıyorsun. (Aşk Şiirleri)
- Ayağını sıcak tut, başını serin, Kendine bir iş bul, düşünme derin. (Nasrettin Hoca Gülütler)
- Önce bir sayımdöküm yapmalıyım Neleri götüreceğim Geri dönüp alamam Kendimden hiç bırakmamalıyım geride Gölgemi de gölgesizliğimi de Söyleyemediklerim yazamadıklarım Verilemeyen yanıtlarım Benimle olmalı üzünçlerim acılarım Utançlarım gözyaşlarım Söyletilmeyen şarkılarım Hiç bir kötülüğüm kalmamalı arkamda Aldatmaları sevdiğim kadınların Kurnazlıkları çıkarcıkları küçük küçük Zaman zaman kurnazlıklarım Düşlerimi hiç mi hiç bırakamam En değerli varlıklarım Hele sonsuz tasalarım ki yaşama sığmayan Ve hiç sönmeyen harlı tutkularım Ne kalır benden geriye Hiç O hiçi de kendimle almalıyım (Seviye On Ölüme Beş Kala - Kendini Yakalamak)
- Aslında Sayın Başkan Hoobert iyi insandı. Sayın Başkan iyiydi ama, ne yazık ki çevresindekiler kötüydü. Nedense bu iyi başkanların çevresini de hep kötü kişiler alıyordu. (Kalpazanlık Bile Yapılamıyor)
- Yabancı bir kentte insanın yalnızlığı daha bir katmerleniyor. (Sizin Memlekette Eşek Yok mu)
- "Zenginlik sermaye birikimidir; uygarlık kültür birikimidir.Bizde böyle birikimler olmadığı için de , toplumumuz tutarsızdır. Ulusal zenginliğin , uygarlığın birikim demek olduğu bizde , daha 19. yüzyıl sonunda anlaşılmıştır.Ama bu bir TERS anlamadır.Bizde bu birikim , devlet gücüyle zengin yetiştirmek diye anlaşılmıştır.TERS işleyen mantık şudur: 'Yurdun kalkınması için zenginlik gerekir. Bizde kendiliğinden zengin yetişmediğine göre , devlet yardımıyla zengin yetiştirmeli , sermaye birikimi saglanmalıdır.' ...Devlet zengin yetiştirmeye kalkarsa kimleri seçer? Elbet kendisini devlet yapanları, kendinden olanları... " (Suçlanan ve Aklanan Yazılar)
- Bakınız, neden olmaz, izah edeyim. Affedersiniz, ismiâliniz Beyfendi? Ulvi Bey... Müşerref olduk efendim. Benim adım Şâzi. Çok memnun oldum. Evet... ne diyorduk? Olmaz.. Katiyen olmaz. Çünkü efendim, herşeyden önce bir maarif plânımız yok. Bendiniz uzun yıllar maarifte hizmet ettiğimden bu işleri gayet iyi bilirim. Plânsız, programsız hiçbir iş olmaz efendim. Affedersiniz Beyfendi, ismiâlinizi öğrenebilir miyim? Ulvi Bey... Çok güzel, memnun oldum. Benim adım da Şâzi... Çünkü efendim bizde herşeyden ön ce bir tedrisat sistemi yok. Onun içindir ki, biri… (Kördöğüşü)
- Bu pis burjuvaların Allah bin türlü belalarını versin!.. (Aziz Nesin'in Güncesi Mum Hala)
- "Sarılmak neden güzeldir bilir misin? Çünkü sağ tarafta kalp yoktur, ve orası hep boştur. Sarılınca, sağ yanını onun kalbi doldurur..." | (Ah Biz Eşekler)
- Amerikada otuzaltı gazeteye birden yazan bir başyazar, — Sizde, dedi, bir başyazar, kaç gazeteye yazar? — Bizde, dedim, her gazetenin ayrı bir başyazarı vardır, ama, hepsi de aynı şeyleri yazar!.. — Ayrı ayrı insanlar nasıl aynı şeyi yazarlar? — Bizde ayrı gayrı yoktur. Birlik, beraberlik falan... İşte öyle... — Sizde demokrasi var mı? — Az bişey vardı, ama son zamanlarda yedek parçası kalmadığından kullanamıyoruz? (Yedek Parça)
- İnsan, sevebilir miyim diye düşünüyorsa sevemeyecek demektir. İyi ki sevide düşünce yok;yoksa kimse kimseyi sevmezdi. (Aşkım Dinimdir)
- Gece yatakta bir elimi attığım zaman, elimin tuttuğu yalnızlık... Korkudan öbür elimi atıyorum, kendimi tutuyorum, soğuk, ıslak, titreşik... (Çiçu)
- "Ben ölmüşüm baba, neden bana hiç demediniz?" (Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz)
- “İster altından olsun, ister demirden, kafes kafestir!” (Memleketin Birinde)
- Sizin sevdiğiniz her şeyi ben de severim. (Gol Kralı)
- İnsanın kendini olduğundan başka göstermek için harcadığı çabalar onu gülünç yapar. Hele bu para konusunda ise gülünçlüğün derecesi daha da artar. (Aziz Nesin'den Çocuklara En Güzel Öyküler)