Portreler - John Berger Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap

Portreler kimin eseri? Portreler kitabının yazarı kimdir? Portreler konusu ve anafikri nedir? Portreler kitabı ne anlatıyor? Portreler kitabının yazarı John Berger kimdir? İşte Portreler kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi

Yazar: John Berger

Çevirmen: Beril Eyüboğlu

Orijinal Adı: Portraits

Yayın Evi: Metis Yayınları

İSBN: 9786053161257

Sayfa Sayısı: 504

Portreler Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

“Bir müzede ya da galeride sergilenen sanat eserini seyrettikten sonra, yaratıldığı atölyeye girmeye çalışırım. Ve orada, oluşum sürecinin hikâyesine ilişkin bir şeyler öğrenme umuduyla beklerim. Hikâyeye içkin umutlara, seçimlere, hatalara, keşiflere dair bir beklenti. Kendi kendime konuşur, atölyenin dışındaki dünyayı gözümde canlandırır, belki tanıdığım ya da asırlar önce ölmüş olan sanatçıya seslenirim. Kimi zaman yaptığı bir şeyden yanıt gelir. Hiçbir zaman bir neticeye varılmaz. Bazen her ikimizi de şaşırtan yeni bir alan açılır. Bazen de soluğumuzu kesen –bir gizin açığa çıkması gibi soluk kesici– bir hayal dünyası belirir.”

Berger’ın hayat boyu sanat ve sanatçılar üzerine kaleme aldığı yazılarını iki ciltte topluyoruz: İlki Portreler. Mağara resimlerinden günümüze kronolojik bir sırayla sunulan kitap, yazarın kelimelerle çizdiği sanatçı portreleri. Aynı zamanda Berger’ın alternatif sanat tarihi olarak da okunabilir. İkinci cildi ise Manzaralar adıyla yayımlayacağız.

Portreler Alıntıları - Sözleri

  • Unutturulma gelecek için bir güvencedir. Bilincinde olmaksızın herkes herkestir. O yüzden, tevazu gösterip de bunun unutturulma olduğunu kabul edinceye dek, herkes suçludur. Herkes herkestir.
  • Sevgi birleştirir ama gene de yalnızdır.
  • Emeğin fiziksel gerçekliğini, hem mecburiyet, hem haksızlık hem de tarih boyunca insanlığın özü olarak görürdü.
  • "Ve son olarak manzaranın çağrısını seviyorum -yolu nereye çıkarsa çıksın."

Portreler İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Portreler için birçok sayfada "Berger'in sanat tarihi diyebiliriz." dendiğini görmüştüm okumadan önce. Tercih edilen kelimeleri düşündüm. Neden "diyebiliriz" örneğin? Okudukça görüyoruz ki gerçekten Berger'in kendi tarzında yazdığı bir derleme bu. Başka kaç sanat tarihi kitabında bu tarza rastlarsınız bilmiyorum. Hem şiir, hem mecazlı anlatım hem de tiyatral ögeler kullanılmış kitapta. Sanat tarihi için değişik bir tarz. Ne var ki bu tarz bana hiç uymadı. Almak istediğim bilginin yazının içine yedirilmiş halde, kâh bir olayla kâh bir şiirle anlatılması hoşuma gitmedi pek. Bu yüzden okuması zorlaştı, ağırlaştı. Yine de yararlanılacak bir kitap olduğunu düşündüğümden okumaya devam ettim. Belki bu tarz anlatımları seven birinin gerçekten işine yarayacak bir kitap olabilir. Ben filtre tutar gibi okudum ve işime yarayacak her şeyi aldım kitaptan diyebilirim. Bundan sonra da bazen başvuracağım bir kaynak olabilir. Güzel, süslü bir başlangıç kitabı arıyorsanız Portreler'i kullanabilirsiniz. (Semra Atilay)

Portreler: "Kitap, M.Ö. 30.000’lerdeki mağara resimlerinden başlayarak günümüzde yaşayan sanatçılara kadar, Berger’in onlara dair yazılarının bir derlemesi. Yaklaşık 500 sayfadan oluşan ve 74 yazının bulunduğu bir hazine de diyebiliriz. Yazılara konu olan sanatçıları tanısanız da tanımasanız da Berger okumanın tadını her yazıda sonuna kadar yaşıyorsunuz. Çünkü, Berger okurları bilirler, bir esere, bir sanatçıya, herhangi bir konuya Berger’in penceresinden bakmak, aynı zamanda kendi hayatımıza ışık tutmak anlamına da gelir; kendi yolumuzu çizerken destek almaktır biraz da;bir başka yanıyla da yaşama dair, direnmeye dair, cesur adımlar atabilmeye dair, sevgiye ve barışa dair umut ve güç edinmektir biraz da… Yaklaşık 1450-1516 yılları arasında yaşamış Hieronymus Bosch’u anlattığı yazısının her satırının altını çizdim diyebilirim. Berger, genel olarak sanatçının böyle bir amacı olmasa da, bazı resimlerin geleceğe dair kehanette bulunduğunu söylüyor. Örneklerinden biri Bosch’un Milenyum Triptiği adlı eseri. Resimdeki cehennem tasvirinin, bizim yaşadığımız yüzyıldaki küreselleşme ve yeni ekonomik düzenle dünyaya dayatılan zihinsel iklimin tuhaf bir kehaneti olduğunu öne sürüyor. Yazı, resmin yorumu olduğu kadar, müthiş bir kapitalizm ve yeni dünya düzeni eleştirisi aynı zamanda. Üç bölümden oluşan eser üzerinde yer alan hikâye ve kurgudan yola çıkarak, Berger’in bugünün en güçlü silahı dediği finans nedeni ile her dakika milyonlarca insanın öldüğü ya da yaralandığı, bugün yüz milyon çocuğun sokakta yaşadığı, iki yüz milyon çocuğun ise küresel emek gücünün neferi olduğu bir dünya gerçeğine ulaştırıyor okuru. Ama hemen her yazıda değindiği bugünün vahşi kapitalizmini eleştirirken umutsuzluğa da asla izin vermiyor. “Cehennem içeriden geçersiz ilan edildiğinde, cehennemliği son bulur.” Aslında her yazıda Berger’in siyasi, sosyal ve toplumsal konulardaki görüşlerine, yaşamdaki sarsılmaz sanatçı duruşuna, adaletin ve insanlığın sürekli kaybettiği bir dünyada sanatçının kim olduğu ve kim olması gerektiğine dair söylemlerini okuyoruz. Jackson Pollock’a dair yazısında soruyor: “Eğer bir sanatçı kendisinin de içinde bulunduğu kültürel durumun çöküşünü sorgulamaz ya da ilerisini düşünmezse yetenek onu nereye kadar bundan muaf tutar?” Bu soru size de bugünümüze dair bir şeyler hatırlatıyor mu? Pieter Brueghel’e dair yazısında ise Brueghel’iBrecht ile buluşturuyor; her ikisinin de ortaya çıkardığı eserlerle, direnmemenin kayıtsızlık olduğunun, unutmanın ya da bilmemenin de kayıtsızlık olduğunun ve kayıtsızlığın göz yummak anlamına geldiğinin anlaşılmasını istediğini söylüyor. Kitaptaki her sanatçı yazısı “sanatçı” ve “sanatsever” kavramlarını tekrar ve tekrar sorgulatıyor. Berger, sanata dair yazıyor olabilir, diğer yandan siyasi yönü çok güçlü yazılar bunlar; bir dolu sorunla uğraşan ülkelerin kültür ve sanat ortamı kadar aslında hemen her alanda karşı karşıya kaldığı çıkmazları ve nedenlerini daha iyi anlıyorsunuz okudukça… Kitapta Abidin Dino’ya dair bir yazı görmek insanı gururlandırıyor. Buruk bir gurur bu. Sanatçılarına hak ettikleri kıymeti vermek bir yana, onlara hapishaneleri, dışlamayı, onları ısrarla anlamamayı reva gören bir ülkenin parçası olmanın buruk gururu… Berger’in neredeyse tüm dünyayı sevecek kadar kocaman yüreğindeki Abidin Dino’nun kapladığı yerigörmek, onun öleceği zamanı saatler önce hissetmesini, sonra haberi aldığında nasıl ağladığını ve nasıl bir acı çektiğini anlattığı satırları okumak… Kitabın en özel yazılarından biri bu…" (Mamoste Aysel)

Hiçbir kalıba sokamayacağımız bir eserle karşı karşıyayız. Kabaca John Berger'in "Sanat Tarihi Güncesi" diyebiliriz. MÖ yaklaşık 30000 yıl evvel çizilen mağara resimleriyle açılışı yapılan kitapta; ağırlıklı olarak ressamlar (genel olarak güzel sanatların değişik kollarında eserler vermiş sanatçılar) başlık olarak belirlenmiş. Ama anlatılan hiçbir zaman kronolojik bir hayat hikayesi olmamış. Kimi zaman sanatçının tek bir eseri üzerinden ne gibi bir etki bıraktığı anlatılırken, yeri geliyor dünyayı nasıl değiştirdiği anlatılıyor. Kitabın çoğunda bildik isimler yer alırken doğum tarihi günümüze yaklaştıkça bahsedilen isimler yazarın hayatına bir şekilde teneffüs etmiş kişiler oluyor. Bu isimler arasında Abidin Dino ve Nazım Hikmet'e rastlamak insanda şaşkınca bir sevinç bırakıyor. Hatta yazarla birlikte Dino'nun ölümüne beraber üzülüp, ağlıyoruz. Sanatın iyileştirici etkisinin her satırda hissedildiği, siyasi doğruluğun satır aralarına sızdığı, kavramların ve duyguların birbirine yarenlik ettiği bu eseri sanatseverler ve güzelliklerin peşindeki ruh avcıları ıskalamasın. (Erkan Demirci)

Kitabın Yazarı John Berger Kimdir?

1926'da Londra'da doğdu. İngilizce yazan en etkili sanat eleştirmenlerinden biri olan Berger, ayrıca senaryo yazarı, romancı ve belgesel yazarı olarak da tanınıyor.

İlk romanı 1958'de yayımlanan "Zamanımızın Bir Ressamı"dır. Romanı "G." İle 1972 yılında Booker ödülünü almıştır.

Metis Yayınları yazarın klasikleşmiş yapıtı Görme Biçimleri'nin (1986) yanı sıra, Picasso'nun Başarısı ve Başarısızlığı (1988), Düğüne (1997), Alain Tanner ile birlikte yazdığı 2000 Yılında 25 Yaşına Basacak Olan Yunus (1997), Görünüre Dair Küçük Bir Teoriye Doğru Adımlar (1999) ve Fotokopiler (1999) adlı kitaplarıyla, özellikle görsellik üzerine denemelerini bir araya getiren O Ana Adanmış (1988) adlı seçkisini yayımlamıştır. Berger'ın son romanı Kral ise 2001 yılında Müge Gürsoy Sökmen çevirisiyle yayımlandı.

John Berger Kitapları - Eserleri

  • Görme Biçimleri
  • Hoşbeş
  • Ve Yüzlerimiz, Kalbim, Fotoğraflar Kadar Kısa Ömürlü
  • A'dan X'e
  • Uçuşan Etekler
  • Görünüre Dair Küçük Bir Teoriye Doğru Adımlar

  • Bir Fotoğrafı Anlamak
  • Sanatla Direniş
  • Düğüne
  • Portreler
  • G.
  • Yedinci Adam
  • Duman

  • Buluştuğumuz Yer Burası
  • Bento'nun Eskiz Defteri
  • Picasso'nun Başarısı ve Başarısızlığı
  • Kıymetini Bil Herşeyin
  • Hayvanlara Niçin Bakarız?
  • Kral
  • O Ana Adanmış

  • Manzaralar
  • Fotokopiler
  • Domuz Toprak
  • Gökyüzü Mavi Siyah - Bütün Şiirleri
  • Sanat ve Devrim
  • İstanbul’dan Gelen Telefon
  • Bir Zamanlar Europa'da

  • Leylak ve Bayrak
  • Görme Duyusu
  • Şiirin Saati
  • Zamanımızın Bir Ressamı
  • Clive’ın Koğuşu
  • Bologna'nın Kırmızı Tenteleri
  • 2000 Yılında 25 Yaşına Basacak Olan Yunus

John Berger Alıntıları - Sözleri

  • Delilik, benliğe kapatılmış devrimci özgürlüktür. (Görme Duyusu)
  • Bir yalan hakikat sayılırsa, gerçek hakikat sahte olanı doğrudan teatral bir ha kikate çevirir. (Görme Duyusu)
  • Sevilen insan sokaktan geçerken ya da yüzünü yıkarken görülen insanla aynı değildir. (O Ana Adanmış)
  • Ölülere yakılan ağıtlar ölmekle kaybettikleri umutlaradır aslında. (Ve Yüzlerimiz, Kalbim, Fotoğraflar Kadar Kısa Ömürlü)
  • Geleceği görmek için geriye gidiyorum. (Bir Fotoğrafı Anlamak)
  • Fotoğraflar belirli bir durumda hayata geçirilen insansal bir seçimin tanığıdır. (Bir Fotoğrafı Anlamak)

  • “Zorunluluk hem tragedya hem de komedya üretir. Öptüğünüz ya da kafanızı çarptığınız şeydir.” (Sanatla Direniş)
  • Soyut sanata gelinceye kadar insan bedeni her anıtsal heykele konu olmuştur. Dolayısıyla, sembolizmle yüklenmiş ve idealize etmenin birçok değişik biçimine girmiştir. Oysa bugün, insan bedeni tek ve kaçınılmaz konu değildir. Bugün bir sanatçı, bedene özgü nitelikler ilgisini çektiğinden ötürü insan bedenini seçebilir. (Sanat ve Devrim)
  • Vedalaşmayla buluşma ne kadar da yakındır birbirine! (O Ana Adanmış)
  • Kapitalist üretim tarzı kadar sürekli ve kapsayıcı bir biçimde geleneği parçalayan, geçmişi gereksiz kılan ve yadsıyan başka hiçbir şey yoktur. Brecht’in dediği gibi “Radikal olan, komünizm değil kapitalizmdir.” (O Ana Adanmış)
  • Bugün resim yapmak, yaygın bir ihtiyaca cevap veren bir direniş eylemidir ve umutlanmayı teşvik edebilir. (Görünüre Dair Küçük Bir Teoriye Doğru Adımlar)
  • NASIL OLUYOR DA hâlâ yaşıyorum? (Kıymetini Bil Herşeyin)
  • Hikayelerimizin bizi ele geçirme tehlikesi olduğunu bilsek, başka türlü yazar mıydık acaba? Sanmıyorum. (Hoşbeş)

  • 'Solcu'ların bazı teorileri kolaylıkla aşırı basit olarak eleştirilebilir. Mühendis-sanatçı, sanatçı türlerinden yalnızca biridir, filozof-sanatçılar da vardır. Sanat eseriyle makine ürünü de kesin olarak aynı şeyler değildir. Gene de, makineyi gözlerinde bu denli büyütmüş olmaları, bağlantıları içinde görülürse kolayca anlaşılabilir; sanayileşme fikri lirik bir güç kazanmıştı, çünkü, sanki bu fikir sayesinde tarihin bütün bir evresi, acılarıyla, sıkıntılarıyla yaşanacak yerde atılabilecekti. Aynı liriklik Lenin'in ünlü, 'komünizm demek, elektrik enerjisi artı Sovyetler demektir' sloganında da alttan alta saklıdır. (Sanat ve Devrim)
  • Kalbin gecikmelere tahammülü yoktur, inancını yitirmişçesine perişan olur. (Kıymetini Bil Herşeyin)
  • Yorulunca sessizliği ararız, ama sessizlikten de korkarız, boş tiyatrolardan korkan oyuncular gibi. (Düğüne)
  • "Bir resim cansızsa, bunun nedeni ressamın mo­deline bir işbirliğinin başlaması için yeteri kadar yaklaşmaya cesaret edememesidir." (Görünüre Dair Küçük Bir Teoriye Doğru Adımlar)
  • Kelimeler konuşan kişiyi ayakta tutarlar,  düşüşler ancak konuşmaların yokluğunda ortaya çıkar. (Şiirin Saati)
  • Roland Barthes fotoğrafla ölüm arasındaki gizli anlaşmayı keskin bir dille ifade etti; her ikisi de zamanı durdurur, her ikisi de öldürücü bir darbe indirir. Senin sorun başka türlü. Geçmiş ve gelecek donar da, şimdiki zaman sonsuza dek sürerse ne olur? Saatsiz bir mutfağın sessizliğinde neler yaşanır? (Bir Fotoğrafı Anlamak)
  • Çıplak doğan kalbimin ilk kundağı ninnilerdi. Ardından kendi kendine şiir giydi giysi diye. Bir gömlek gibi taşıdım sırtımda okuduğum şiirleri. Yarım yüzyıl yaşadım böyle Sandalye sırtındaki gömleğimden karşılaşana dek o sözsüzlükte. Öğrendim ki bu gece yıllar boyu kalbimin ezberlediği bekleyişimmiş seni. (Ve Yüzlerimiz, Kalbim, Fotoğraflar Kadar Kısa Ömürlü)